بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
٣ -كِتَاب الْعِلْمِ
١- بَاب فَضْلِ الْعِلْمِ وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ يَرْفَعْ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَالَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ دَرَجَاتٍ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ﴾ وَقَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ ﴿ وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا ﴾
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
3- İLİM KİTABI
1- İlmin Fazileti ve Allah Teâlâ’nın Şu Kavilleri Bâbı
«Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. » (Mucâdele: 11) «Rabbim ilmimi artır, de» (Tâhâ: 114)
٢- بَاب مَنْ سُئِلَ عِلْمًا وَهُوَ مُشْتَغِلٌ فِي حَدِيثِهِ فَأَتَمَّ الْحَدِيثَ ثُمَّ أَجَابَ السَّائِلَ
٥٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ قَالَ حَدَّثَنَا فُلَيْحٌ ح و حَدَّثَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُلَيْحٍ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي قَالَ حَدَّثَنِي هِلَالُ بْنُ عَلِيٍّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ بَيْنَمَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي مَجْلِسٍ يُحَدِّثُ الْقَوْمَ جَاءَهُ أَعْرَابِيٌّ فَقَالَ مَتَى السَّاعَةُ فَمَضَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُحَدِّثُ فَقَالَ بَعْضُ الْقَوْمِ سَمِعَ مَا قَالَ فَكَرِهَ مَا قَالَ وَقَالَ بَعْضُهُمْ بَلْ لَمْ يَسْمَعْ حَتَّى إِذَا قَضَى حَدِيثَهُ قَالَ أَيْنَ أُرَاهُ السَّائِلُ عَنْ السَّاعَةِ قَالَ هَا أَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَإِذَا ضُيِّعَتْ الْأَمَانَةُ فَانْتَظِرْ السَّاعَةَ قَالَ كَيْفَ إِضَاعَتُهَا قَالَ إِذَا وُسِّدَ الْأَمْرُ إِلَى غَيْرِ أَهْلِهِ فَانْتَظِرْ السَّاعَةَ.
2- Konuşurken Kendisine Soru Sorulan Kimsenin Konuşmasını Tamamladıktan Sonra Cevap Vermesi Bâbı[82]
59- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir toplulukla oturmuş onlara bir şeyler anlatırken bedevinin birisi gelip dedi ki: Kıyâmet ne zaman kopacak? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem konuşmasına devam etti. Orada bulunanlardan bazısı: Dediğini işitti ama söylediklerinden hoşlanmadığı (için cevap vermedi) dediler. Bazıları ise: Bilakis onu işitmedi (yoksa ona cevap verirdi), dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem konuşmasını bitirince:
-"Kıyametten soran nerededir?" dedi. Bedevi:
-Benim ey Allah’ın Rasûlü, dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Emanet elden kaçırıldığı zaman kıyameti bekle," buyurdu. Bedevi: Onu elden kaçırma, ihmal etme nasıl olur? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"İş, ehli olmayanlara emanet edildiği vakit kıyameti bekle,"[83] buyurdu. (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 6496.)
٣- بَاب مَنْ رَفَعَ صَوْتَهُ بِالْعِلْمِ
٦٠ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ عَارِمُ بْنُ الْفَضْلِ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِي بِشْرٍ عَنْ يُوسُفَ بْنِ مَاهَكَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ تَخَلَّفَ عَنَّا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي سَفْرَةٍ سَافَرْنَاهَا فَأَدْرَكَنَا وَقَدْ أَرْهَقَتْنَا الصَّلَاةُ وَنَحْنُ نَتَوَضَّأُ فَجَعَلْنَا نَمْسَحُ عَلَى أَرْجُلِنَا فَنَادَى بِأَعْلَى صَوْتِهِ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنْ النَّارِ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلَاثًا.
3- Dini Bir Meseleyi Anlatan Kimsenin (İlme Delalet Eden Bir Konuşmada) Sesinin Yükseltmesi Bâbı
60- Abdullah ibnu Amr şöyle demiştir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber çıktığımız yolculukların birinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bizden geride kalmış sonra bize yetişmişti. Bu arada namazın vakti girmiş bizlerde abdest alıyorduk. Ayaklarımızı yıkadığımız esnada Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem yüksek bir sesle iki veya üç kere: "Vay o ateşte yanacak olan topuklara" diye bağırdı.[84] (Hadisin geçtiği yer: 96, 163.)
٤- بَاب قَوْلِ الْمُحَدِّثِ حَدَّثَنَا وَأَخْبَرَنَا وَأَنْبَأَنَا
وَقَالَ لَنَا الْحُمَيْدِيُّ كَانَ عِنْدَ ابْنِ عُيَيْنَةَ حَدَّثَنَا وَأَخْبَرَنَا وَأَنْبَأَنَا وَسَمِعْتُ وَاحِدًا وَقَالَ ابْنُ مَسْعُودٍ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ الصَّادِقُ الْمَصْدُوقُ وَقَالَ شَقِيقٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَلِمَةً وَقَالَ حُذَيْفَةُ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَدِيثَيْنِ وَقَالَ أَبُو الْعَالِيَةِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيمَا يَرْوِي عَنْ رَبِّهِ وَقَالَ أَنَسٌ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيمَا يَرْوِيهِ عَنْ رَبِّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَقَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَرْوِيهِ عَنْ رَبِّكُمْ عَزَّ وَجَلَّ
٦١ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ مِنْ الشَّجَرِ شَجَرَةً لَا يَسْقُطُ وَرَقُهَا وَإِنَّهَا مَثَلُ الْمُسْلِمِ فَحَدِّثُونِي مَا هِيَ فَوَقَعَ النَّاسُ فِي شَجَرِ الْبَوَادِي قَالَ عَبْدُ اللَّهِ وَوَقَعَ فِي نَفْسِي أَنَّهَا النَّخْلَةُ فَاسْتَحْيَيْتُ ثُمَّ قَالُوا حَدِّثْنَا مَا هِيَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ هِيَ النَّخْلَةُ.
4- Muhaddisin "haddesena" veya "ehberana" veya "enbeena" Sözleri Bâbı
Humeydi bize şöyle dedi: İbnu Uyeyne’nin yanında "haddesena" (bize bildirdi), "ehberana" (bize haber verdi), "enbeena" (bize iletti), ve "semi’tu" (ben işittim) sigalarının manası birdir. İbnu Mesud dedi ki: Doğru sözlü olanların en doğru sözlüsü olan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bize bildirdi. Ebu Vâil, Abdullah ibnu Mes’ud’dan dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden bir söz işittim. Huzeyfe dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bize iki hadis bildirdi. Ebul-Âliye şöyle dedi: İbnu Abbas, Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin Rabbinden bildirdiği hadiste… Enes dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Allah Azze ve Celle’den bildirdiğine göre… Ebu Hureyre şöyle demiştir: nebi sallallahu aleyhi ve sellem Rabbiniz Azze ve Celle’den bildirdiğine göre…[85]
61- İbnu Ömer -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ağaçların içinde bir ağaç vardır ki, onun yaprağı dökülmez. O ağaç müslümanın misalidir. Onun hangi ağaç olduğunu bana söyleyin." İnsanların zihinleri vadilerde bulunan ağaçlara gitti (ve onlardan her biri oralarda yetişen ağaçları saymaya başladılar ve hurma ağacını unuttular.) Aklıma onun hurma ağacı olabileceği geldi. Fakat söylemeye utandım. Sonra: -Ey Allah’ın Rasûlü! Onun hangi ağaç olduğunu bize söyle, dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "O hurma ağacıdır" buyurdu.[86] (Hadisin geçtiği yer: 62, 72, 131, 2209, 4698, 5444, 5448, 6122, 6144)
٥- بَاب طَرْحِ الْإِمَامِ الْمَسْأَلَةَ عَلَى أَصْحَابِهِ لِيَخْتَبِرَ مَا عِنْدَهُمْ مِنْ الْعِلْمِ
٦٢ - حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ مَخْلَدٍ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ مِنْ الشَّجَرِ شَجَرَةً لَا يَسْقُطُ وَرَقُهَا وَإِنَّهَا مَثَلُ الْمُسْلِمِ حَدِّثُونِي مَا هِيَ قَالَ فَوَقَعَ النَّاسُ فِي شَجَرِ الْبَوَادِي قَالَ عَبْدُ اللَّهِ فَوَقَعَ فِي نَفْسِي أَنَّهَا النَّخْلَةُ فَاسْتَحْيَيْتُ ثُمَّ قَالُوا حَدِّثْنَا مَا هِيَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ هِيَ النَّخْلَةُ.
5- İmamın, Çevresindekilere Onlarda Bulunan ilmi İmtihan İçin Soru Yöneltmesi Bâbı
62- İbnu Ömer -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ağaçların içinde bir ağaç vardır ki, onun yaprağı dökülmez. O ağaç müslümanın misalidir. Onun hangi ağaç olduğunu bana söyleyin." İnsanların zihinleri vadilerde bulunan ağaçlara gitti (ve onlardan her biri oralarda yetişen ağaçları saymaya başladılar ve hurma ağacını unuttular.) Aklıma onun hurma ağacı olabileceği geldi. Fakat söylemeye utandım. Sonra: -Ey Allah’ın Rasûlü! Onun hangi ağaç olduğunu bize söyle, dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "O hurma ağacıdır" buyurdu.
٦- بَاب مَا جَاءَ فِي الْعِلْمِ وَقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا ﴾
الْقِرَاءَةُ وَالْعَرْضُ عَلَى الْمُحَدِّثِ وَرَأَى الْحَسَنُ وَالثَّوْرِيُّ وَمَالِكٌ الْقِرَاءَةَ جَائِزَةً وَاحْتَجَّ بَعْضُهُمْ فِي الْقِرَاءَةِ عَلَى الْعَالِمِ بِحَدِيثِ ضِمَامِ بْنِ ثَعْلَبَةَ قَالَ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَاللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تُصَلِّيَ الصَّلَوَاتِ قَالَ نَعَمْ قَالَ فَهَذِهِ قِرَاءَةٌ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَخْبَرَ ضِمَامٌ قَوْمَهُ بِذَلِكَ فَأَجَازُوهُ وَاحْتَجَّ مَالِكٌ بِالصَّكِّ يُقْرَأُ عَلَى الْقَوْمِ فَيَقُولُونَ أَشْهَدَنَا فُلَانٌ وَيُقْرَأُ ذَلِكَ قِرَاءَةً عَلَيْهِمْ وَيُقْرَأُ عَلَى الْمُقْرِئِ فَيَقُولُ الْقَارِئُ أَقْرَأَنِي فُلَانٌ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَامٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ الْوَاسِطِيُّ عَنْ عَوْفٍ عَنْ الْحَسَنِ قَالَ لَا بَأْسَ بِالْقِرَاءَةِ عَلَى الْعَالِمِ وَأَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ الْفَرَبْرِيُّ وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الْبُخَارِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ سُفْيَانَ قَالَ إِذَا قُرِئَ عَلَى الْمُحَدِّثِ فَلَا بَأْسَ أَنْ يَقُولَ حَدَّثَنِي قَالَ وَسَمِعْتُ أَبَا عَاصِمٍ يَقُولُ عَنْ مَالِكٍ وَسُفْيَانَ الْقِرَاءَةُ عَلَى الْعَالِمِ وَقِرَاءَتُهُ سَوَاءٌ
6- İlim Hakkında gelen Rivayetler ve Allah Teâlâ’nın «Rabbim ilmimi artır, de» Kavli Bâbı
Ravinin muhaddisin huzurunda hadisleri okuyup ona arz etmesi.[87] Hasan el-Basri, Servi ve İmam Malik kıratın caiz olduğu görüşündedirler. Bazıları alimin huzurunda okuma konusunda Dımam ibnu Sa’lebe’nin hadisini delil olarak getirmişlerdir. O Nebi sallallahu aleyhi ve selleme: bu namazları kılmayı sana Allah mı emretti? demiş, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de "evet" buyurdu.
Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin huzurunda kıraattır. Dımam, bunları kavmine haber verdi, onlar da bunu ondan kabul ettiler. İmam Malik, içinde kabul edenin ikrarı yazılı mektubu delil olarak getirmiştir. O yazı topluluğa karşı okunur ve onlar da bize falanca şahidlik etti derler ve bu da onlara kıraat olarak okunur. İkrar edenin huzurunda okunur ve okuyan: Falan beni okuttu, der.
Bize Muhammed ibnu Selam bildirip şöyle dedi: Bize Muhammed ibnu Hasen el-Vasiti, Avf’tan o da Hasan’dan bildirip şöyle dedi: Âlimin huzurunda okumakta bir sakınca yoktur. Bize Muhammed ibnu Yusuf el-Firabri bildirip şöyle dedi: Muhaddisin üzerine okuduğu zaman "haddeseni"(bana bildirdi) demesinde bir sakınca yoktur. Buhari dedi ki: Ebu Asım’ı, Malik ve Sufyan’ın: Âlimin huzurunda okumak ile âlimin okuması birdir, derken işittim.
٦٣ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ سَعِيدٍ هُوَ الْمَقْبُرِيُّ عَنْ شَرِيكِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي نَمِرٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْمَسْجِدِ دَخَلَ رَجُلٌ عَلَى جَمَلٍ فَأَنَاخَهُ فِي الْمَسْجِدِ ثُمَّ عَقَلَهُ ثُمَّ قَالَ لَهُمْ أَيُّكُمْ مُحَمَّدٌ وَالنَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُتَّكِئٌ بَيْنَ ظَهْرَانَيْهِمْ فَقُلْنَا هَذَا الرَّجُلُ الْأَبْيَضُ الْمُتَّكِئُ فَقَالَ لَهُ الرَّجُلُ يَا ابْنَ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَقَالَ لَهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدْ أَجَبْتُكَ فَقَالَ الرَّجُلُ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنِّي سَائِلُكَ فَمُشَدِّدٌ عَلَيْكَ فِي الْمَسْأَلَةِ فَلَا تَجِدْ عَلَيَّ فِي نَفْسِكَ فَقَالَ سَلْ عَمَّا بَدَا لَكَ فَقَالَ أَسْأَلُكَ بِرَبِّكَ وَرَبِّ مَنْ قَبْلَكَ أَاللَّهُ أَرْسَلَكَ إِلَى النَّاسِ كُلِّهِمْ فَقَالَ اللَّهُمَّ نَعَمْ قَالَ أَنْشُدُكَ بِاللَّهِ أَاللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ نُصَلِّيَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ فِي الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ قَالَ اللَّهُمَّ نَعَمْ قَالَ أَنْشُدُكَ بِاللَّهِ أَاللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ نَصُومَ هَذَا الشَّهْرَ مِنْ السَّنَةِ قَالَ اللَّهُمَّ نَعَمْ قَالَ أَنْشُدُكَ بِاللَّهِ أَاللَّهُ أَمَرَكَ أَنْ تَأْخُذَ هَذِهِ الصَّدَقَةَ مِنْ أَغْنِيَائِنَا فَتَقْسِمَهَا عَلَى فُقَرَائِنَا فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اللَّهُمَّ نَعَمْ فَقَالَ الرَّجُلُ آمَنْتُ بِمَا جِئْتَ بِهِ وَأَنَا رَسُولُ مَنْ وَرَائِي مِنْ قَوْمِي وَأَنَا ضِمَامُ بْنُ ثَعْلَبَةَ أَخُو بَنِي سَعْدِ بْنِ بَكْرٍ وَرَوَاهُ مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ وَعَلِيُّ بْنُ عَبْدِ الْحَمِيدِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ المُغِيرَةِ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِهَذَا.
63- Şerik ibnu Abdullah ibnu Ebi Nemir, Enes ibnu Malik’i şöyle derken işitti: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemle beraber mescidde oturduğumuz bir esnada bir adam devesiyle mescide girdi, onu çökertip bağladı. Sonra orada bulunanlara: Hanginiz Muhammed’dir? diye sordu. Bu arada Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sahabelerinin arasında dayanmış oturuyordu.
-Şu dayanmış oturan beyaz benizli dedik. Adam dedi ki:
-Ey Abdulmuttalib’in oğlu! Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona:
-"Seni işittim" buyurdu. Adam Nebi sallallahu aleyhi ve selleme dedi ki:
-Sana bazı şeyler soracağım. Soracaklarım seni zorlayabilir. Bu yüzden bana kızma. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Dilediğini sor" buyurdu. O zat:
-Senin ve senden öncekilerin Rabbi adına bütün insanlara seni Allah mı gönderdi? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allah’ı şahid tutarım ki evet" buyurdu. O zat:
-Sana Allah adına soruyorum. Bir gün ve bir gece içinde beş vakit namaz kılmamızı sana Allah mı emretti? dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allah’ı şahid tutarım ki evet" buyurdu. O zat:
-Sana Allah adına soruyorum. Senede bir kez Ramazan ayında oruç tutmamızı sana Allah mı emretti? dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allah’ı şahid tutarım ki evet" buyurdu. O zat:
-Sana Allah adına soruyorum. Bu sadakayı zenginlerimizden alıp fakirlerimize vermeyi sana Allah mı emretti? dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allah’ı şahid tutarım ki evet" buyurdu. O zat:
-Senin getirmiş olduklarına iman ettim. Ben kavmimin geride kalanlarına elçiyim. Ben Sa’d ibnu Bekr oğullarının kardeşi Dımam ibnu Sa’lebe’yim.
Bu hadisi Musa ve Ali ibnu Abdulhamid, Süleyman’dan O da Sabit’ten, O da Enes’ten, O da Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden bu manada rivayet etmiştir.
٧- بَاب مَا يُذْكَرُ فِي الْمُنَاوَلَةِ وَكِتَابِ أَهْلِ الْعِلْمِ بِالْعِلْمِ إِلَى الْبُلْدَانِ
وَقَالَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ نَسَخَ عُثْمَانُ بْنُ عَفَّانَ الْمَصَاحِفَ فَبَعَثَ بِهَا إِلَى الْآفَاقِ وَرَأَى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ وَيَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ وَمَالِكُ بْنُ أَنَسٍ ذَلِكَ جَائِزًا وَاحْتَجَّ بَعْضُ أَهْلِ الْحِجَازِ فِي الْمُنَاوَلَةِ بِحَدِيثِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَيْثُ كَتَبَ لِأَمِيرِ السَّرِيَّةِ كِتَابًا وَقَالَ لَا تَقْرَأْهُ حَتَّى تَبْلُغَ مَكَانَ كَذَا وَكَذَا فَلَمَّا بَلَغَ ذَلِكَ الْمَكَانَ قَرَأَهُ عَلَى النَّاسِ وَأَخْبَرَهُمْ بِأَمْرِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
٦٤ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِي إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ بِكِتَابِهِ رَجُلًا وَأَمَرَهُ أَنْ يَدْفَعَهُ إِلَى عَظِيمِ الْبَحْرَيْنِ فَدَفَعَهُ عَظِيمُ الْبَحْرَيْنِ إِلَى كِسْرَى فَلَمَّا قَرَأَهُ مَزَّقَهُ فَحَسِبْتُ أَنَّ ابْنَ الْمُسَيَّبِ قَالَ فَدَعَا عَلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يُمَزَّقُوا كُلَّ مُمَزَّقٍ.
7- Munâvele[88] Hakkında Zikredilenler ve İlim Ehlinin İlmi Diğer Beldelere Yazıp Göndermeleri Bâbı
Enes dedi ki: Osman Mushafları yazıp diğer ülkelere gönderdi. Abdulalh ibnu Ömer, Yahya ibnu Said ve Malik bunun caiz olduğu görüşündedirler. Hicaz ehlinden bazıları munâvelenin caiz olduğuna şu hadisi delil olarak getirdiler: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem seriye komutanına bir mektup yazıp vermiş ve: Bunu falanca yere varıncaya kadar okuma, buyurmuştur. O yere ulaştıklarında bunu insanlara okumuş ve onlara Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin emirlerini haber vermiştir.
64- Abdullah ibnu Abbas şöyle haber verdi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir adama bir mektup verip bunu Bahreyn büyüğüne vermesini emretti. Bahreyn büyüğü de mektubu Kisra’ya ulaştırdı. Kisra mektubu okudu sonra da yırtıp parçaladı. Sanırım İbnu Museyyib şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara "Parça parça olsunlar" diye beddua etti. (Hadisin geçtiği yer: 2939, 4424, 7264.)
٦٥ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُقَاتِلٍ أَبُو الْحَسَنِ الْمَرْوَزِيُّ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ كَتَبَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كِتَابًا أَوْ أَرَادَ أَنْ يَكْتُبَ فَقِيلَ لَهُ إِنَّهُمْ لَا يَقْرَءُونَ كِتَابًا إِلَّا مَخْتُومًا فَاتَّخَذَ خَاتَمًا مِنْ فِضَّةٍ نَقْشُهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى بَيَاضِهِ فِي يَدِهِ فَقُلْتُ لِقَتَادَةَ مَنْ قَالَ نَقْشُهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ قَالَ أَنَسٌ
65- Enes ibnu Malik -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir mektup yazdırdı veya yazdırmak istedi. Ona denildi ki: Onlar bir mektubu mühürlü olmadan okumazlar. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kendisine gümüşten bir mühür yaptırdı. Üzerinde de "Muhammedun Rasûlullah" yazılı idi. Sanki şu anda O’nun elinin beyazlılığına bakar gibiyim. Katade’ye dedim ki (yani Şu’be): Onun üzerinde "Muhammedun Rasûlullah" yazdığını kim söyledi? Katade: Enes, söyledi diye cevab verdi, dedi. ( Hadisin geçtiği yer: 2938, 5870, 5872, 5874, 5875, 5877, 7162.)
٨- بَاب مَنْ قَعَدَ حَيْثُ يَنْتَهِي بِهِ الْمَجْلِسُ وَمَنْ رَأَى فُرْجَةً فِي الْحَلْقَةِ فَجَلَسَ فِيهَا
٦٦ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي طَلْحَةَ أَنَّ أَبَا مُرَّةَ مَوْلَى عَقِيلِ بْنِ أَبِي طَالِبٍ أَخْبَرَهُ عَنْ أَبِي وَاقِدٍ اللَّيْثِيِّ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيْنَمَا هُوَ جَالِسٌ فِي الْمَسْجِدِ وَالنَّاسُ مَعَهُ إِذْ أَقْبَلَ ثَلَاثَةُ نَفَرٍ فَأَقْبَلَ اثْنَانِ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَذَهَبَ وَاحِدٌ قَالَ فَوَقَفَا عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَمَّا أَحَدُهُمَا فَرَأَى فُرْجَةً فِي الْحَلْقَةِ فَجَلَسَ فِيهَا وَأَمَّا الْآخَرُ فَجَلَسَ خَلْفَهُمْ وَأَمَّا الثَّالِثُ فَأَدْبَرَ ذَاهِبًا فَلَمَّا فَرَغَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَلَا أُخْبِرُكُمْ عَنْ النَّفَرِ الثَّلَاثَةِ أَمَّا أَحَدُهُمْ فَأَوَى إِلَى اللَّهِ فَآوَاهُ اللَّهُ وَأَمَّا الْآخَرُ فَاسْتَحْيَا فَاسْتَحْيَا اللَّهُ مِنْهُ وَأَمَّا الْآخَرُ فَأَعْرَضَ فَأَعْرَضَ اللَّهُ عَنْهُ.
8- İlim Meclisinin, İlim Halkasının En Sonuna Oturan Kimse İle İlim Halkasında Bir Boşluk Bulupta Oraya Oturan Kimse Bâbı
66- Ebu Vakıd el-Leysi şöyle demiştir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem insanlarla beraber mescidde oturduğu bir esnada mescide doğru üç adam yaklaştı. Onlardan ikisi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme doğru yaklaştı, biri de oradan uzaklaştı. O ikisi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin meclisinin yanında durdu. O ikisinden biri halkada boş bir görüp oraya oturdu. Diğeri ise onların arkalarına oturdu. Üçüncüsü ise arkasını dönüp oradan ayrıldı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sohbetini bitirince şöyle buyurdu:
-"Sizlere şu üç kişiden haber vereyim mi? Onlardan biri Allah Rasûlü’nün meclisine katılarak Allah’a sığındı. Allah da yapmış olduğu fiiline karşılık onu rızasına ve rahmetine kattı. Diğeri ise çekip giden arkadaşı gibi Allah Rasûlü’nün meclisini terk etmekten hayâ etti. Allah da hayâ etti, yani onu cezalandırmayıp bağışladı. Sonuncusu ise Allah Rasûlü’nün meclisinden yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi ve ona öfkelendi."[89] ( Hadisin geçtiği diğer bir yer; 474.)
٩- بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رُبَّ مُبَلَّغٍ أَوْعَى مِنْ سَامِعٍ
٦٧ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا بِشْرٌ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَوْنٍ عَنْ ابْنِ سِيرِينَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي بَكْرَةَ عَنْ أَبِيهِ ذَكَرَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَعَدَ عَلَى بَعِيرِهِ وَأَمْسَكَ إِنْسَانٌ بِخِطَامِهِ أَوْ بِزِمَامِهِ قَالَ أَيُّ يَوْمٍ هَذَا فَسَكَتْنَا حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سَيُسَمِّيهِ سِوَى اسْمِهِ قَالَ أَلَيْسَ يَوْمَ النَّحْرِ قُلْنَا بَلَى قَالَ فَأَيُّ شَهْرٍ هَذَا فَسَكَتْنَا حَتَّى ظَنَنَّا أَنَّهُ سَيُسَمِّيهِ بِغَيْرِ اسْمِهِ فَقَالَ أَلَيْسَ بِذِي الْحِجَّةِ قُلْنَا بَلَى قَالَ فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعْرَاضَكُمْ بَيْنَكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي شَهْرِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا لِيُبَلِّغ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ فَإِنَّ الشَّاهِدَ عَسَى أَنْ يُبَلِّغَ مَنْ هُوَ أَوْعَى لَهُ مِنْهُ.
9- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin: "Kendisine benim sözümün ulaştığı kimse, bizzat işitenden daha anlayışlı olabilir" Kavli Bâbı
67- Abdurrahman ibnu ebi Bekre babasının (Ebu Bekre) şöyle dediğini bildirdi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem devesinin üzerine oturdu ve devenin dizginlerini bir adam tuttu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Bugün hangi gündür?" diye sordu. Biz, bu günü başka bir isimle isimlendirecek diye zannederek sustuk. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Bugün Kurban günü değil midir?" buyurdu. Biz, evet, dedik.
-"Bu ay hangi aydır?" diye sordu. Bu ayı başka bir isimle isimlendirecek diye zannederek biz sustuk. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem :
-"Bu ay Zul-Hicce ayı değil midir?" buyurdu. Biz, evet, dedik. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem :
-"Sizin kanlarınız, mallarınız, ırzlarınız tıpkı bu gününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin (Mekke) haram kılındığı gibi birbirinize haram kılınmışltır. Burada bulunan bulunmayana bildirsin, bunu tebliğ etsin. Umulur ki burada bulunupta sözümü işiten, kendisinden daha anlayışlı birine bunu tebliğ etmiş olur." buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 105, 1741, 3197, 4406, 4662, 5550, 7078, 7447)
١٠- بَاب الْعِلْمُ قَبْلَ الْقَوْلِ وَالْعَمَلِ لِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ ﴾ فَبَدَأَ بِالْعِلْمِ
وَأَنَّ الْعُلَمَاءَ هُمْ وَرَثَةُ الْأَنْبِيَاءِ وَرَّثُوا الْعِلْمَ مَنْ أَخَذَهُ أَخَذَ بِحَظٍّ وَافِرٍ وَمَنْ سَلَكَ طَرِيقًا يَطْلُبُ بِهِ عِلْمًا سَهَّلَ اللَّهُ لَهُ طَرِيقًا إِلَى الْجَنَّةِ وَقَالَ جَلَّ ذِكْرُهُ ﴿إِنَّمَا يَخ ْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ ﴾ وَقَالَ ﴿ وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَ ﴾﴿ وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ ﴾ وَقَالَ ﴿ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴾ وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ يُرِدْ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ وَإِنَّمَا الْعِلْمُ بِالتَّعَلُّمِ وَقَالَ أَبُو ذَرٍّ لَوْ وَضَعْتُمْ الصَّمْصَامَةَ عَلَى هَذِهِ وَأَشَارَ إِلَى قَفَاهُ ثُمَّ ظَنَنْتُ أَنِّي أُنْفِذُ كَلِمَةً سَمِعْتُهَا مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَبْلَ أَنْ تُجِيزُوا عَلَيَّ لَأَنْفَذْتُهَا وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ ﴿كُونُوا رَبَّانِيِّينَ ﴾ حُلَمَاءَ فُقَهَاءَ وَيُقَالُ الرَّبَّانِيُّ الَّذِي يُرَبِّي النَّاسَ بِصِغَارِ الْعِلْمِ قَبْلَ كِبَارِهِ.
10- Allah Teâlâ’nın «(Ey Muhammed!) Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilahın olmadığını bil» Kavli Gereği İlim, Söz ve Amelden Öncedir Bâbı
Âlimler, peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberlerin mirası ilimdir. Her kim onu alırsa, kâmil bir nasip almıştır. Her kim ilim elde edeceği bir yola girerse ona (dünyada Salih ameller işlemeye muvaffak ederek) cennete giden yolu kolaylaştırır. Zikri yüce olan Allah şöyle buyurur: «Allah’tan, ancak kullarından âlim olanlar korkar» (Fâtır: 28) «Onları ancak ilim sahibi olanlar anlayabilir» (Ankebut: 43) «Eğer dinleseydik yahut akıl etseydik, cehennem ehlinden olmazdık, derler» (Mulk: 10) «Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» (Zumer: 9) Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse onu şeri hükümlerde anlayışlı kılar." İlim ancak öğrenimle elde edilir. Ebu Zer dedi ki: Kılıcı enseme dayasanız, ben de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden işitmiş olduğum bir sözü, siz işinizi tamamlayıncaya kadar nakledeceğimi bilsem muhakkak onu naklederdim. İbnu Abbas: «Rabbaniler olunuz» âyetinin manasının yani "alimler ve fakihler olunuz" olduğunu söylemiştir. Rabbani, insanları büyük ilimden önce küçük ilimle terbiye eden kimseye denilir.
١١- بَاب مَا كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَخَوَّلُهُمْ بِالْمَوْعِظَةِ وَالْعِلْمِ كَيْ لَا يَنْفِرُوا
٦٨- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي وَائِلٍ عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَخَوَّلُنَا بِالْمَوْعِظَةِ فِي الْأَيَّامِ كَرَاهَةَ السَّآمَةِ عَلَيْنَا.
11- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Sahabilerine Nasihat ve İlim Öğretmede, Onlara Bıkkınlık Vermemek için Uygun Vakitlerini Kollaması Bâbı
68- İbnu Mesud -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem nasihat edip hatırlatmada bulunmak için, bize bıkkınlık gelmesin diye belli günlerde, bizim aktif (meraklı, hevesli, şevkli) olduğumuz zamanları seçerdi[90]. (Hadisin geçtiği yer: 70, 6411)
٦٩ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ حَدَّثَنِي أَبُو التَّيَّاحِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا وَبَشِّرُوا وَلَا تُنَفِّرُوا.
69- Ebu Teyyah Enes’ten bildirdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin."[91] (Hadisin geçtiği yer: 6125)
١٢- بَاب مَنْ جَعَلَ لِأَهْلِ الْعِلْمِ أَيَّامًا مَعْلُومَةً
٧٠ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ قَالَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ أَبِي وَائِلٍ قَالَ كَانَ عَبْدُ اللَّهِ يُذَكِّرُ النَّاسَ فِي كُلِّ خَمِيسٍ فَقَالَ لَهُ رَجُلٌ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ لَوَدِدْتُ أَنَّكَ ذَكَّرْتَنَا كُلَّ يَوْمٍ قَالَ أَمَا إِنَّهُ يَمْنَعُنِي مِنْ ذَلِكَ أَنِّي أَكْرَهُ أَنْ أُمِلَّكُمْ وَإِنِّي أَتَخَوَّلُكُمْ بِالْمَوْعِظَةِ كَمَا كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَتَخَوَّلُنَا بِهَا مَخَافَةَ السَّآمَةِ عَلَيْنَا.
12-İlim Ehli İçin Belli günler Ayıran Kimse Bâbı
70- Ebû Vâil şöyle demiştir: Abdullah ibnu Mesud her Perşembe insanlara sohbet ederdi. Bir adam ona şöyle dedi: Ey Ebû Abdurrahman! Allah’a yemin olsun ki, senin bize her gün sohbet etmeni temenni ettim. İbnu Mesud: Beni bundan engelleyen şey, sizleri usandırmak istemediğimdendir. Muhakkak ki ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin üzerimize bıkkınlığın gelmesinden korkarak nasihat ve hatırlatma için bizim uygun bir vaktimizi kolladığı gibi ben de sizlere sohbet etmek için uygun vakitlerinizi kolluyorum.
١٣- بَاب مَنْ يُرِدْ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ
٧١ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عُفَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ قَالَ حُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ سَمِعْتُ مُعَاوِيَةَ خَطِيبًا يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَنْ يُرِدْ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ وَإِنَّمَا أَنَا قَاسِمٌ وَاللَّهُ يُعْطِي وَلَنْ تَزَالَ هَذِهِ الْأُمَّةُ قَائِمَةً عَلَى أَمْرِ اللَّهِ لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ.
13- Bâb: "Allah kimin hayrını dilerse onu dinde (şeri hükümlerde) anlayışlı kılar."
71- Humeyd ibnu Abdurrahman şöyle dedi: Muaviye’yi hutbede şöyle derken işittim: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim: "Allah kimin hayrını dilerse onu dinde anlayışlı kılar. Ben ancak taksim ediciyim, veren ise Allah’tır. Bu ümmet (Muhammed ümmeti) Allah’ın emri (kalbinde imandan bir parça olanların ruhlarını alan rüzgârın gelip kıyametinde insanların şerlilerinin yani kâfirlerin üzerine kopacağı o gün) gelinceye kadar Allah’ın dini üzere kâim olacaktır ve muhalefet edenlerin muhalefeti de onlara zarar veremeyecektir. "[92] (Hadisin geçtiği yer: 3116, 3641, 7312, 7460)
١٤- بَاب الْفَهْمِ فِي الْعِلْمِ
۷٢ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ قَالَ لِي ابْنُ أَبِي نَجِيحٍ عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ صَحِبْتُ ابْنَ عُمَرَ إِلَى الْمَدِينَةِ فَلَمْ أَسْمَعْهُ يُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَّا حَدِيثًا وَاحِدًا قَالَ كُنَّا عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأُتِيَ بِجُمَّارٍ فَقَالَ إِنَّ مِنْ الشَّجَرِ شَجَرَةً مَثَلُهَا كَمَثَلِ الْمُسْلِمِ فَأَرَدْتُ أَنْ أَقُولَ هِيَ النَّخْلَةُ فَإِذَا أَنَا أَصْغَرُ الْقَوْمِ فَسَكَتُّ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هِيَ النَّخْلَةُ.
14- İlimlerde Anlayışlı Olmanın Fazileti Bâbı
72- Mucahid şöyle demiştir: İbnu Ömer’le Medine’ye bir yolculukta ona eşlik ettim. Ondan yolculuğumuz esnasında Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden naklettiği bir hadisten başka hadis işitmedim. O şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanında olduğumuz bir esnada kendisine hurma ağacının özü getirildi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ağaçların içinde bir ağaç vardır ki onun misali Müslümanın misali gibidir." Onun hurma ağacı olduğunu söylemek istedim ama o topluluğun en küçüğü ben olduğum için sustum. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: "O hurma ağacıdır " buyurdu.
١٥- بَاب الِاغْتِبَاطِ فِي الْعِلْمِ وَالْحِكْمَةِ
وَقَالَ عُمَرُ: تَفَقَّهُوا قَبْلَ أَنْ تُسَوَّدُوا قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَبَعْدَ أَنْ تُسَوَّدُوا. وَقَدْ تَعَلَّمَ أَصْحَابُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي كِبَرِ سِنِّهِمْ.
٧٣ - حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ حَدَّثَنِي إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي خَالِدٍ عَلَى غَيْرِ مَا حَدَّثَنَاهُ الزُّهْرِيُّ قَالَ سَمِعْتُ قَيْسَ بْنَ أَبِي حَازِمٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا حَسَدَ إِلَّا فِي اثْنَتَيْنِ رَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ مَالًا فَسُلِّطَ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي الْحَقِّ وَرَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ الْحِكْمَةَ فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا
15- İlim ve Hikmette Gıbta Bâbı
Ömer -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Reisler olmadan önce dinde anlayışlı olun. Ebu Abdullah: Reisler olduktan sonra, demiştir.
73- Kays ibnu Ebi Hazm dedi ki: Ben Abdullah ibnu Mesud’u işittim o şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İki haslet vardır ki ancak bu ikisine övülen hased (yani gıpta) edilir. Allah’ın mal veripte, bütün varını yoğunu Allah yolunda sarfeden kimsenin hasletine, Allah’ın hikmet verdiği (yani Kur’an’ı öğrettiği) onunla hükmedip onu öğrettiği kimsenin hasletine. "[93] (Hadisin geçtiği yer: 1409, 7141, 7316)
١٦- بَاب مَا ذُكِرَ فِي ذَهَابِ مُوسَى صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْبَحْرِ إِلَى الْخَضِرِ وَقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَنْ تُعَلِّمَنِي مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا ﴾
۷٤ - حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ غُرَيْرٍ الزُّهْرِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي عَنْ صَالِحٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَهُ أَنَّ عُبَيْدَ اللَّهِ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ أَخْبَرَهُ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ تَمَارَى هُوَ وَالْحُرُّ بْنُ قَيْسِ بْنِ حِصْنٍ الْفَزَارِيُّ فِي صَاحِبِ مُوسَى قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ هُوَ خَضِرٌ فَمَرَّ بِهِمَا أُبَيُّ بْنُ كَعْبٍ فَدَعَاهُ ابْنُ عَبَّاسٍ فَقَالَ إِنِّي تَمَارَيْتُ أَنَا وَصَاحِبِي هَذَا فِي صَاحِبِ مُوسَى الَّذِي سَأَلَ مُوسَى السَّبِيلَ إِلَى لُقِيِّهِ هَلْ سَمِعْتَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ شَأْنَهُ قَالَ نَعَمْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ بَيْنَمَا مُوسَى فِي مَلَإٍ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ جَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ هَلْ تَعْلَمُ أَحَدًا أَعْلَمَ مِنْكَ قَالَ مُوسَى لَا فَأَوْحَى اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَى مُوسَى بَلَى عَبْدُنَا خَضِرٌ فَسَأَلَ مُوسَى السَّبِيلَ إِلَيْهِ فَجَعَلَ اللَّهُ لَهُ الْحُوتَ آيَةً وَقِيلَ لَهُ إِذَا فَقَدْتَ الْحُوتَ فَارْجِعْ فَإِنَّكَ سَتَلْقَاهُ وَكَانَ يَتَّبِعُ أَثَرَ الْحُوتِ فِي الْبَحْرِ فَقَالَ لِمُوسَى فَتَاهُ ﴿ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ وَمَا أَنْسَانِيهِ إِلَّا الشَّيْطَانُ أَنْ أَذْكُرَهُ ﴾ ﴿ قَالَ ذَلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِي فَارْتَدَّا عَلَى آثَارِهِمَا قَصَصًا ﴾ فَوَجَدَا خَضِرًا فَكَانَ مِنْ شَأْنِهِمَا الَّذِي قَصَّ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي كِتَابِهِ
16- Musa aleyhisselamın Denizde Hızır’a Gitmesinin Anlatılması ve Allah Teâlâ’nın «Mûsâ ona şöyle demişti: "Sana tam olarak öğretilenlerden bana da öğretmen için sana tâbi olabilir miyim?"» Âyeti Kerimesi Bâbı
74- Ubeydullah ibnu Abdullah, İbnu Abbas’tan haber verdi ki O, Hurr ibnu Kays ibnu Hısn el-Fezari ile Musa’nın arkadaşı (yani Hızır) hakkında münakaşa etti. İbnu Abbas dedi ki: O Hızır’dır. Bu arada onların yanına Ubey ibnu Ka’b uğradı. İbnu Abbas onu çağırıp dedi ki: Ben ve arkadaşım, Musa’nın karşılaşmak için yol aradığı Musa’nın arkadaşı hakkında münakaşa ettik. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi ondan bahsederken işittin mi? O dedi ki: Evet. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim:
"Musa aleyhisselam İsrailoğulları’nın ileri gelenlerinin arasında otururken bir adam gelip: Senden daha bilgili birini biliyor musun? dedi. Musa: Hayır, dedi. Allah Musa’ya şöyle vahyetti: Bilakis (senden daha bilgili) kulumuz Hızır vardır. Musa ona ulaşacak yolu sordu. Allah ona balığı bir alamet, bir işaret olarak belirledi. Ona denildi ki: Balığı kaybettiğin zaman geri dön. İşte o zaman onunla karşılaşacaksın. Musa denizde balığın izini takip ediyordu. Musa’ya (yardımcısı olan) delikanlı dedi ki: Gördün mü, kayaya sığındığımızda ben balığı (kaybettiğimizi sana söylemeyi) unuttum. Şeytan, onu sana söylememi unutturdu. Musa dedi ki: İşte bizim istediğimiz de bu idi. İzlerini takip ederek kayanın yanına geri döndüler ve orada Hızır’ı buldular. İşte bu Allah Azze ve Celle’nin Kitabı’nda anlattığı (Musa ile Hızır’ın) kıssasıdır. "[94] (Hadisin geçtiği yer: 78, 122, 2267, 2728, 3278, 3400, 3401, 4725, 4726, 4727, 6672, 7478)
١٧- بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اللَّهُمَّ عَلِّمْهُ الْكِتَابَ
٧٥ - حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ ضَمَّنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ اللَّهُمَّ عَلِّمْهُ الْكِتَابَ.
17- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin (İbnu Abbas’a) "Allah’ım ona Kitab’ı öğret" Bâbı
75- İkrime, İbnu Abbas’ın şöyle dediğini bildirdi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem beni bağrına basıp dedi ki: "Allah’ım ona Kitab’ı öğret." ( Ona Kur’an’ın fehmini yani tefsirini öğret.)[95] (Hadisin geçtiği yer: 143, 3756, 7270)
١٨- بَاب مَتَى يَصِحُّ سَمَاعُ الصَّغِيرِ
۷٦ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أَقْبَلْتُ رَاكِبًا عَلَى حِمَارٍ أَتَانٍ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ قَدْ نَاهَزْتُ الِاحْتِلَامَ وَرَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلِّي بِمِنًى إِلَى غَيْرِ جِدَارٍ فَمَرَرْتُ بَيْنَ يَدَيْ بَعْضِ الصَّفِّ وَأَرْسَلْتُ الْأَتَانَ تَرْتَعُ فَدَخَلْتُ فِي الصَّفِّ فَلَمْ يُنْكَرْ ذَلِكَ عَلَيَّ
18- Küçüğün (Buluğ çağına girmemiş bir çocuğun) Hadisi Duyduğunun Kabulünün Cevazı Ne Zamandır Bâbı[96]
76- Abdullah ibnu Abbas -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle demiştir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Mina’da insanlara sütresiz namaz kıldırdığı bir esnada dişi bir merkebe binmiş bir halde karşıdan geldim. Ben o günlerde buluğ çağına yaklaşmıştım. Bazı safların önünden geçtim. Bineğimi otlaması için bıraktım ve (namaz kılmak için) safa girdim. Buna kimse itiraz etmedi. (Hadisin geçtiği yer: 493, 861, 1857, 4412)
٧٧ - حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو مُسْهِرٍ قَالَ حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنِي الزُّبَيْدِيُّ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ مَحْمُودِ بْنِ الرَّبِيعِ قَالَ عَقَلْتُ مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَجَّةً مَجَّهَا فِي وَجْهِي وَأَنَا ابْنُ خَمْسِ سِنِينَ مِنْ دَلْو.ٍ
77- Mahmud ibnu Rabi’ -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin ben beş yaşındayken kovadan ağzına su alıp yüzüme püskürttüğünü hatırlarım. (Hadisin geçtiği yer: 189, 839, 1185, 6354, 6422)
١٩- بَاب الْخُرُوجِ فِي طَلَبِ الْعِلْمِ وَرَحَلَ جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ مَسِيرَةَ شَهْرٍ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أُنَيْسٍ فِي حَدِيثٍ وَاحِدٍ
٧٨ - حَدَّثَنَا أَبُو الْقَاسِمِ خَالِدُ بْنُ خَلِيٍّ قَاضِي حِمْصَ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ قَالَ حَدَّثَنَا الْأَوْزَاعِيُّ أَخْبَرَنَا الزُّهْرِيُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ بْنِ مَسْعُودٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ تَمَارَى هُوَ وَالْحُرُّ بْنُ قَيْسِ بْنِ حِصْنٍ الْفَزَارِيُّ فِي صَاحِبِ مُوسَى فَمَرَّ بِهِمَا أُبَيُّ بْنُ كَعْبٍ فَدَعَاهُ ابْنُ عَبَّاسٍ فَقَالَ إِنِّي تَمَارَيْتُ أَنَا وَصَاحِبِي هَذَا فِي صَاحِبِ مُوسَى الَّذِي سَأَلَ السَّبِيلَ إِلَى لُقِيِّهِ هَلْ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ شَأْنَهُ فَقَالَ أُبَيٌّ نَعَمْ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ شَأْنَهُ يَقُولُ بَيْنَمَا مُوسَى فِي مَلَإٍ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ إِذْ جَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ أَتَعْلَمُ أَحَدًا أَعْلَمَ مِنْكَ قَالَ مُوسَى لَا فَأَوْحَى اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَى مُوسَى بَلَى عَبْدُنَا خَضِرٌ فَسَأَلَ السَّبِيلَ إِلَى لُقِيِّهِ فَجَعَلَ اللَّهُ لَهُ الْحُوتَ آيَةً وَقِيلَ لَهُ إِذَا فَقَدْتَ الْحُوتَ فَارْجِعْ فَإِنَّكَ سَتَلْقَاهُ فَكَانَ مُوسَى صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَّبِعُ أَثَرَ الْحُوتِ فِي الْبَحْرِ فَقَالَ فَتَى مُوسَى لِمُوسَى { أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ وَمَا أَنْسَانِيهِ إِلَّا الشَّيْطَانُ أَنْ أَذْكُرَهُ } قَالَ مُوسَى { ذَلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِي فَارْتَدَّا عَلَى آثَارِهِمَا قَصَصًا } فَوَجَدَا خَضِرًا فَكَانَ مِنْ شَأْنِهِمَا مَا قَصَّ اللَّهُ فِي كِتَابِهِ
19- İlim Talebi İçin Sefere Çıkmak Bâbı
Cabir ibnu Abdullah, Abdullah ibnu Uneys’ten bir hadis işitebilmek için bir ay yolculuk yapmıştır.
78- Ubeydullah ibnu Abdullah, İbnu Abbas’tan haber verdi ki O, Hurr ibnu Kays ibnu Hısn el-Fezari ile Musa’nın arkadaşı (yani Hızır) hakkında münakaşa etti. İbnu Abbas dedi ki: O Hızır’dır. Bu arada onların yanına Ubey ibnu Ka’b uğradı. İbnu Abbas onu çağırıp dedi ki: Ben ve arkadaşım, Musa’nın karşılaşmak için yol aradığı Musa’nın arkadaşı hakkında münakaşa ettik. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi ondan bahsederken işittin mi? O dedi ki: Evet. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim:
"Musa aleyhisselam İsrailoğulları’nın ileri gelenlerinin arasında otururken bir adam gelip: Senden daha bilgili birini biliyor musun? dedi. Musa: Hayır, dedi. Allah Musa’ya şöyle vahyetti: Bilakis (senden daha bilgili) kulumuz Hızır vardır. Musa ona ulaşacak yolu sordu. Allah ona balığı bir alamet, bir işaret olarak belirledi. Ona denildi ki: Balığı kaybettiğin zaman geri dön. İşte o zaman onunla karşılaşacaksın. Musa denizde balığın izini takip ediyordu. Musa’ya (yardımcısı olan) delikanlı dedi ki: Gördün mü, kayaya sığındığımızda ben balığı (kaybettiğimizi sana söylemeyi) unuttum. Şeytan, onu sana söylememi unutturdu. Musa dedi ki: İşte bizim istediğimiz de bu idi. İzlerini takip ederek kayanın yanına geri döndüler ve orada Hızır’ı buldular. İşte bu Allah Azze ve Celle’nin Kitabı’nda anlattığı (Musa ile Hızır’ın) kıssasıdır. "
٢٠- بَاب فَضْلِ مَنْ عَلِمَ وَعَلَّمَ
۷٩- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي مُوسَى عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَثَلُ مَا بَعَثَنِي اللَّهُ بِهِ مِنْ الْهُدَى وَالْعِلْمِ كَمَثَلِ الْغَيْثِ الْكَثِيرِ أَصَابَ أَرْضًا فَكَانَ مِنْهَا نَقِيَّةٌ قَبِلَتْ الْمَاءَ فَأَنْبَتَتْ الْكَلَأَ وَالْعُشْبَ الْكَثِيرَ وَكَانَتْ مِنْهَا أَجَادِبُ أَمْسَكَتْ الْمَاءَ فَنَفَعَ اللَّهُ بِهَا النَّاسَ فَشَرِبُوا وَسَقَوْا وَزَرَعُوا وَأَصَابَتْ مِنْهَا طَائِفَةً أُخْرَى إِنَّمَا هِيَ قِيعَانٌ لَا تُمْسِكُ مَاءً وَلَا تُنْبِتُ كَلَأً فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ فَقُهَ فِي دِينِ اللَّهِ وَنَفَعَهُ مَا بَعَثَنِي اللَّهُ بِهِ فَعَلِمَ وَعَلَّمَ وَمَثَلُ مَنْ لَمْ يَرْفَعْ بِذَلِكَ رَأْسًا وَلَمْ يَقْبَلْ هُدَى اللَّهِ الَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ قَالَ إِسْحَاقُ وَكَانَ مِنْهَا طَائِفَةٌ قَيَّلَتْ الْمَاءَ قَاعٌ يَعْلُوهُ الْمَاءُ وَالصَّفْصَفُ الْمُسْتَوِي مِنْ الْأَرْضِ
20- İlim Öğrenip Alim Olan Ve Onu Başkalarına Öğretenin Fazileti Bâbı
79- Ebu Mûsa -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilmin misali yeryüzüne yağan bol ve bereketli yağmurun misaline benzer. Orada, suyu kabul eden güzel ve verimli topraklar vardır ki üzerinde çokça yeşil ve kuru bitkiler biter. Yine yeryüzünde öyle topraklar vardır ki verimsizdir, kuraktır ve suyu üstünde tutar. Allah da o suyla insanları faydalandırır. Ondan içerler, hayvanlarını ve tarlalarını sularlar. Yine o yağmur öyle bir toprağa isabet eder ki, o dik ve pürüzsüzdür. Ne suyu üstünde tutar ne de bitki yetiştirir. İşte bu Allah’ın dininde anlayışlı olan, Allah’ın benimle gönderdiği (hidayet ve ilimden) faydalanan, öğrenen ve öğretenin; ondan yüz çevirip faydalanmayan ve fayda vermeyenin; benim getirdiğim hidayet, din kendisine tebliğ edilip onunda yüz çevirdiği ve dine girmesinin misalidir."
Ebu Abdullah (Buhari) dedi ki: İshak’ın Ebu Usame’den olan rivayetinde şöyle dedi:
"O toprağın üzerindeki su içilir" Kâun kelimesi, suyun yüksekte, üstünde olması, Safsaf ise yerden yüksek olması yani dik olması manasına gelir.
٢١- بَاب رَفْعِ الْعِلْمِ وَظُهُورِ الْجَهْلِ
وَقَالَ رَبِيعَةُ لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ عِنْدَهُ شَيْءٌ مِنْ الْعِلْمِ أَنْ يُضَيِّعَ نَفْسَهُ
٨٠ - حَدَّثَنَا عِمْرَانُ بْنُ مَيْسَرَةَ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يُرْفَعَ الْعِلْمُ وَيَثْبُتَ الْجَهْلُ وَيُشْرَبَ الْخَمْرُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا
21- İlmin Kaldırılıp Cehaletin Yayılması Bâbı
Rabia dedi ki: Kendisinde bir ilim olan kimsenin ilmini gizlemesi uygun değildir.
80- Enes -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
" İlmin kaldırılıp cehaletin yayılması, içkinin çokça tüketilmesi ve zinanın yayılması kıyâmet alâmetlerindendir. " (Hadisin geçtiği yer: 81, 5231, 5577, 6808)
٨١- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ شُعْبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ
قَالَ لَأُحَدِّثَنَّكُمْ حَدِيثًا لَا يُحَدِّثُكُمْ أَحَدٌ بَعْدِي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ يَقِلَّ الْعِلْمُ وَيَظْهَرَ الْجَهْلُ وَيَظْهَرَ الزِّنَا وَتَكْثُرَ النِّسَاءُ وَيَقِلَّ الرِّجَالُ حَتَّى يَكُونَ لِخَمْسِينَ امْرَأَةً الْقَيِّمُ الْوَاحِدُ
81- Enes şöyle dedi: Size öyle bir hadis söyleyeceğim ki, benden sonra kimse onu söylemeyecektir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim:
"İlmin azalıp, cehaletin yayılması, zinanın yayılması, elli kadının bir erkek bakanı olacak derecede kadınların çoğalıp erkeklerin azalması kıyamet alâmetlerindendir."
٢٢- بَاب فَضْلِ الْعِلْمِ
٨٢- حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عُفَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنِي اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِي عُقَيْلٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حَمْزَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ ابْنَ عُمَرَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ بَيْنَا أَنَا نَائِمٌ أُتِيتُ بِقَدَحِ لَبَنٍ فَشَرِبْتُ حَتَّى إِنِّي لَأَرَى الرِّيَّ يَخْرُجُ فِي أَظْفَارِي ثُمَّ أَعْطَيْتُ فَضْلِي عُمَرَ بْنَ الْخَطَّابِ قَالُوا فَمَا أَوَّلْتَهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ الْعِلْمَ
İlmin Ziyadesi Bâbı
82- İbnu Ömer şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi işittim şöyle buyurdu: "Ben Uykudayken bana bir kadeh süt getirildi. Ben o sütten kana kana içtim. Öyle ki sütün neminin tırnaklarımın ucundan çıktığını görüyorum. Sonra sütten arta kalanı Ömer ibnu Hattab’a verdim." Ey Allah’ın Rasûlü bunu ne ile yorumladın? dediler. "İlim ile" dedi. (Hadisin geçtiği yer: 3681, 7006, 7007, 7027, 7032)
٢٣- بَاب الْفُتْيَا وَهُوَ وَاقِفٌ عَلَى الدَّابَّةِ وَغَيْرِهَا
٨٣ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عِيسَى بْنِ طَلْحَةَ بْنِ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَفَ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ بِمِنًى لِلنَّاسِ يَسْأَلُونَهُ فَجَاءَهُ رَجُلٌ فَقَالَ لَمْ أَشْعُرْ فَحَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَذْبَحَ فَقَالَ اذْبَحْ وَلَا حَرَجَ فَجَاءَ آخَرُ فَقَالَ لَمْ أَشْعُرْ فَنَحَرْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِيَ قَالَ ارْمِ وَلَا حَرَجَ فَمَا سُئِلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ شَيْءٍ قُدِّمَ وَلَا أُخِّرَ إِلَّا قَالَ افْعَلْ وَلَا حَرَجَ
23- Âlimin Bineği Üzerinde Olduğu Halde Sorulan Soruya cevap Vermesi Bâbı
83-Abdullah ibnu Amr ibnul-Âstan: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Veda haccında, insanların (hacla alakalı meseleleri) sormaları için Mina’da durdu. Bir adam gelip O’na dedi ki: Bilemedim de kurban kesmeden önce başımı tıraş ettim. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem :
-"Kurbanını kes, üzerine bir şey gerekmez, bir günahı yoktur" buyurdu. Başka biri gelip:
- Bilemedim de cemreyi taşlamadan önce kurbanımı kestim, dedi.
-"Cemreni taşla, üzerine bir şey gerekmez, bir günahı yoktur" buyurdu.
Nebi sallallahu aleyhi ve selleme (hacda yapılan ibadetlerden sıralamada) önce yapılmış veya geciktirilmiş ibadetlerle alakalı bir soru sorulduğunda: "Yap, üzerine bir şey gerekmez, bir günahı yoktur." buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 124, 1736, 1737, 738, 6665)
٢٤- بَاب مَنْ أَجَابَ الْفُتْيَا بِإِشَارَةِ الْيَدِ وَالرَّأْسِ
٨٤- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ قَالَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ قَالَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سُئِلَ فِي حَجَّتِهِ فَقَالَ ذَبَحْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِيَ فَأَوْمَأَ بِيَدِهِ قَالَ وَلَا حَرَجَ قَالَ حَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَذْبَحَ فَأَوْمَأَ بِيَدِهِ وَلَا حَرَجَ
24- Kendisine Soru Sorulan Alimin Eli ve Başıyla Cevap Vermesi Bâbı
84-İbnu Abbâs’tan: -Allah ondan razı olsun- Nebi sallallahu aleyhi ve selleme Veda haccında: Taş atmadan önce kurban kestim, (üzerime günah var mıdır?) diye soruldu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem eliyle işaret ederek: "Üzerine bir şey gerekmez, bir günahı yoktur." buyurdu. "Kurban kesmeden önce başımı tıraş ettim." dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem eliyle işaret ederek: "Üzerine bir şey gerekmez, bir günahı yoktur. " buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 1721, 1722, 1723, 1734, 1735, 6666)
٨٥- حَدَّثَنَا الْمَكِّيُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ أَخْبَرَنَا حَنْظَلَةُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ عَنْ سَالِمٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يُقْبَضُ الْعِلْمُ وَيَظْهَرُ الْجَهْلُ وَالْفِتَنُ وَيَكْثُرُ الْهَرْجُ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الْهَرْجُ فَقَالَ هَكَذَا بِيَدِهِ فَحَرَّفَهَا كَأَنَّه يُرِيدُ الْقَتْلَ
85- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini işitmiştir: "(Âlimlerin ölümüyle) ilim kaldırılacak cehalet ve fitneler yayılacak ve herc çoğalacaktır." Herc nedir ey Allah’ın Rasûlü? denildi: Dedi ki: İşte bu şekilde elini arkaya, öne döndürdü, sanki "O öldürmedir, cinayettir" demek istiyordu. (Hadisin geçtiği yer: 1036, 1412, 3608, 3609, 5635, 5636, 6037, 6506, 6935, 7061, 7115, 7121)
٨٦ - حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ قَالَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ فَاطِمَةَ عَنْ أَسْمَاءَ قَالَتْ أَتَيْتُ عَائِشَةَ وَهِيَ تُصَلِّي فَقُلْتُ مَا شَأْنُ النَّاسِ فَأَشَارَتْ إِلَى السَّمَاءِ فَإِذَا النَّاسُ قِيَامٌ فَقَالَتْ سُبْحَانَ اللَّهِ قُلْتُ آيَةٌ فَأَشَارَتْ بِرَأْسِهَا أَيْ نَعَمْ فَقُمْتُ حَتَّى تَجَلَّانِي الْغَشْيُ فَجَعَلْتُ أَصُبُّ عَلَى رَأْسِي الْمَاءَ فَحَمِدَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ مَا مِنْ شَيْءٍ لَمْ أَكُنْ أُرِيتُهُ إِلَّا رَأَيْتُهُ فِي مَقَامِي حَتَّى الْجَنَّةُ وَالنَّارُ فَأُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّكُمْ تُفْتَنُونَ فِي قُبُورِكُمْ مِثْلَ أَوْ قَرِيبَ لَا أَدْرِي أَيَّ ذَلِكَ قَالَتْ أَسْمَاءُ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ يُقَالُ مَا عِلْمُكَ بِهَذَا الرَّجُلِ فَأَمَّا الْمُؤْمِنُ أَوْ الْمُوقِنُ لَا أَدْرِي بِأَيِّهِمَا قَالَتْ أَسْمَاءُ فَيَقُولُ هُوَ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ جَاءَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى فَأَجَبْنَا وَاتَّبَعْنَا هُوَ مُحَمَّدٌ ثَلَاثًا فَيُقَالُ نَمْ صَالِحًا قَدْ عَلِمْنَا إِنْ كُنْتَ لَمُوقِنًا بِهِ وَأَمَّا الْمُنَافِقُ أَوْ الْمُرْتَابُ لَا أَدْرِي أَيَّ ذَلِكَ قَالَتْ أَسْمَاءُ فَيَقُولُ لَا أَدْرِي سَمِعْتُ النَّاسَ يَقُولُونَ شَيْئًا فَقُلْتُهُ
86-Hişam, Fatıma bintu Munzir’den, O’da Ebu Bekir’in kızı Esma’dan bildirdi. Şöyle dedi: Aişe’nin evine geldim. O namaz kılıyordu. Dedim ki: Bu insanlar neden koşuşturup duruyorlar? Aişe (başıyla veya eliyle) gökyüzüne işaret etti. (Sanki O Aişe’nin odasından mesciddekilere baktı ve onları küsuf yani güneş tutulması) namazı kıldıklarını gördü. Aişe işaret ederek "Subhanallah" dedi. Dedim ki: Bu bir alamet mi, işaret mi? Başıyla (evet manasında) işaret etti. Bende kalkıp namaza durdum. Hatta bana baygınlık geldi ve ben kafama su dökmeye başladım. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra minbere çıkarak Allah Azze ve Celle’ye Hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu:
"Bana gösterilmemiş hiçbir şey yoktur ki, makamımda onu görmemiş olayım hatta cennet ve cehennem bile bana gösterildi. Sizlerin kabirlerinizde Mesih Deccal’ın fitnesine yakın yahut onun benzeri bir fitneyle imtihan olunacağınız bana vahyolundu. -Esma’nın bu iki sözden hangisini dediğini bilmiyorum.- (Kabirde) ona denilir ki: Bu adam hakkında ki bilgin nedir?(Bu adam hakkında ne bilirsin?) mümine gelince yahut yakin ilme sahip kimseye gelince – Esma’nın bu ikisinden hangisini dediğini bilmiyorum.- O der ki: O, Allah’ın Rasûlü Muhammed’dir. Bize apaçık deliller ve hidayetle geldi. Bizde O’na icabet ettik ve O’na tabii olduk. O Muhammed’dir. Bu üç kere tekrarlanır. O’na denilir ki: Yerinde rahatça uyu. Biz senin O’na inandığını bildik. Münafığa veya kalbinde şüphesi olan kimseye gelince - Esma’nın bu ikisinden hangisini dediğini bilmiyorum. (Kendisine Muhammed’den sorulunca): Bilmiyorum insanların onun hakkında bir şey dediklerini işittim, bende onu söyledim, cevabını verir." (Hadisin geçtiği yer: 184, 922, 1053, 1054, 1061, 1235, 1373, 2519, 1520, 7287)
٢٥- بَاب تَحْرِيضِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفْدَ عَبْدِ الْقَيْسِ عَلَى أَنْ يَحْفَظُوا الْإِيمَانَ وَالْعِلْمَ وَيُخْبِرُوا مَنْ وَرَاءَهُمْ
وَقَالَ مَالِكُ بْنُ الْحُوَيْرِثِ قَالَ لَنَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ارْجِعُوا إِلَى أَهْلِيكُمْ فَعَلِّمُوهُمْ
25- Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin Abdul-Kays Heyetine İmanı Ve İlmi İyice Belleyip Ezberlemeleri Ve Geride Kalanlara Haber Vermelerini Teşvik Edip Yönlendirmesi Bâbı
Malik ibnul Huveyris dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bize şöyle dedi: "Ailelerinize geri dönün ve onlara öğretin"
٨٧ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ قَالَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِي جَمْرَةَ قَالَ كُنْتُ أُتَرْجِمُ بَيْنَ ابْنِ عَبَّاسٍ وَبَيْنَ النَّاسِ فَقَالَ إِنَّ وَفْدَ عَبْدِ الْقَيْسِ أَتَوْا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ مَنْ الْوَفْدُ أَوْ مَنْ الْقَوْمُ قَالُوا رَبِيعَةُ فَقَالَ مَرْحَبًا بِالْقَوْمِ أَوْ بِالْوَفْدِ غَيْرَ خَزَايَا وَلَا نَدَامَى قَالُوا إِنَّا نَأْتِيكَ مِنْ شُقَّةٍ بَعِيدَةٍ وَبَيْنَنَا وَبَيْنَكَ هَذَا الْحَيُّ مِنْ كُفَّارِ مُضَرَ وَلَا نَسْتَطِيعُ أَنْ نَأْتِيَكَ إِلَّا فِي شَهْرٍ حَرَامٍ فَمُرْنَا بِأَمْرٍ نُخْبِرُ بِهِ مَنْ وَرَاءَنَا نَدْخُلُ بِهِ الْجَنَّةَ فَأَمَرَهُمْ بِأَرْبَعٍ وَنَهَاهُمْ عَنْ أَرْبَعٍ أَمَرَهُمْ بِالْإِيمَانِ بِاللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَحْدَهُ قَالَ هَلْ تَدْرُونَ مَا الْإِيمَانُ بِاللَّهِ وَحْدَهُ قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ شَهَادَةُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامُ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَصَوْمُ رَمَضَانَ وَتُعْطُوا الْخُمُسَ مِنْ الْمَغْنَمِ وَنَهَاهُمْ عَنْ الدُّبَّاءِ وَالْحَنْتَمِ وَالْمُزَفَّتِ قَالَ شُعْبَةُ رُبَّمَا قَالَ النَّقِيرِ وَرُبَّمَا قَالَ الْمُقَيَّرِ قَالَ احْفَظُوهُ وَأَخْبِرُوهُ مَنْ وَرَاءَكُمْ
87- Ebu Cemra şöyle dedi: İnsanlarla İbnu Abbas arasında tercümanlık yapıyordum.(Ebu Cemra Farsça bilen biriydi) O şöyle dedi:
"Abdulkays heyeti Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldiler. O dedi ki:"
-"Bu kavim veya heyet kimlerdendir?" Rabia kabilesi olduğunu söylediler. Dedi ki:
-"Merhaba hoş geldiniz ey kavim veya ey heyet! Allah sizleri utandırmasın, pişman etmesin." buyurdu. Dediler ki:
-Ey Allah’ın Rasulü! Bizler sana haram olan ayın[97] dışında gelemiyoruz. Seninle bizim aramızda Mudar Kâfirlerinden oluşan bir topluluk vardır. Bize hakla batılı ayıran öyle emirler emret ki geride kalanlara haber verelim ve o emirler sebebiyle cennete girelim. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve selleme içeceklerden de sordular. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara dört şeyi emredip dört şeyden de yasakladı. Onlara yalnızca Allah’a iman etmeyi emredip dedi ki:
-"Yalnızca Allah’a iman etmek nedir bilir misiniz?" Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilahın olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve ganimetten beşte birini vermektir." Onlara dört şeyi de yasakladı. Bunlar dubba, hantem muzeffet -Şube dedi ki: Ya nakir dedi ya da mukayyer dedi- denilen kaplarda yapılan içkilerdir. Sonra şöyle buyurdu:
-"Bunları aklınızda tutun ve kavminize haber verin."
٢٦- بَاب الرِّحْلَةِ فِي الْمَسْأَلَةِ النَّازِلَةِ وَتَعْلِيمِ أَهْلِهِ
٨٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُقَاتِلٍ أَبُو الْحَسَنِ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ قَالَ أَخْبَرَنَا عُمَرُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ أَبِي حُسَيْنٍ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ عَنْ عُقْبَةَ بْنِ الْحَارِثِ أَنَّهُ تَزَوَّجَ ابْنَةً لِأَبِي إِهَابِ بْنِ عَزِيزٍ فَأَتَتْهُ امْرَأَةٌ فَقَالَتْ إِنِّي قَدْ أَرْضَعْتُ عُقْبَةَ وَالَّتِي تَزَوَّجَ فَقَالَ لَهَا عُقْبَةُ مَا أَعْلَمُ أَنَّكِ أَرْضَعْتِنِي وَلَا أَخْبَرْتِنِي فَرَكِبَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالْمَدِينَةِ فَسَأَلَهُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَيْفَ وَقَدْ قِيلَ فَفَارَقَهَا عُقْبَةُ وَنَكَحَتْ زَوْجًا غَيْرَهُ
26- Başına Gelen Bir Meseleyi Sormak İçin Yolculuğa Çıkmak ve Ehline de Öğretmek Bâbı
88- Abdullah ibnu Muleyke şöyle dedi: Ukbe ibnul-Haris, Ebu İhâb ibnu Aziz’in kızıyla evlendi. Bir kadın gelip ona dedi ki: Ben Ukbe’yi ve evlendiği kadını emzirdim. Ukbe ona dedi ki: Senin beni emzirdiğini ben bilmiyorum. Bana haber vermedin. Bunun üzerine (Mekke’den) Medine’ye Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gitti ve bu meseleyi sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ona dedi ki: "Onun sütkardeşin olduğu sana söylenildiği halde onunla nasıl evlenirsin?" Ukbe onu boşadı, o kadında başka biriyle evlendi.
٢٧- بَاب التَّنَاوُبِ فِي الْعِلْمِ
٨٩ - حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ ح قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَقَالَ ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي ثَوْرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ عَنْ عُمَرَ قَالَ كُنْتُ أَنَا وَجَارٌ لِي مِنْ الْأَنْصَارِ فِي بَنِي أُمَيَّةَ بْنِ زَيْدٍ وَهِيَ مِنْ عَوَالِي الْمَدِينَةِ وَكُنَّا نَتَنَاوَبُ النُّزُولَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَنْزِلُ يَوْمًا وَأَنْزِلُ يَوْمًا فَإِذَا نَزَلْتُ جِئْتُهُ بِخَبَرِ ذَلِكَ الْيَوْمِ مِنْ الْوَحْيِ وَغَيْرِهِ وَإِذَا نَزَلَ فَعَلَ مِثْلَ ذَلِكَ فَنَزَلَ صَاحِبِي الْأَنْصَارِيُّ يَوْمَ نَوْبَتِهِ فَضَرَبَ بَابِي ضَرْبًا شَدِيدًا فَقَالَ أَثَمَّ هُوَ فَفَزِعْتُ فَخَرَجْتُ إِلَيْهِ فَقَالَ قَدْ حَدَثَ أَمْرٌ عَظِيمٌ قَالَ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَإِذَا هِيَ تَبْكِي فَقُلْتُ طَلَّقَكُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَتْ لَا أَدْرِي ثُمَّ دَخَلْتُ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْتُ وَأَنَا قَائِمٌ أَطَلَّقْتَ نِسَاءَكَ قَالَ لَا فَقُلْتُ اللَّهُ أَكْبَرُ
27- İlim Elde Etmek İçin Nöbetleşme Bâbı
89- Abdullah ibnu Abbas, Ömer’den -Allah onlardan razı olsun- bildirdi. O şöyle dedi: Ben ve Ensardan olan komşum, Umeyye ibnu Zeyd oğullarının bölgesinde idik. Burası Medine’nin yüksek kesimidir ki Avali diye isimlendirilir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına inmek için nöbetleşirdik. Bir gün o iner bir gün ben inerdim. Ben indiğimde o günkü vahyden ve diğer olaylardan komşumu haberdar ederdim. O indiğinde de aynı şeyi yapardı. Nöbet sırasının komşumun olduğu bir gün şiddetli bir şekilde kapımı çalıp dedi ki: O nerededir? Ben korktum onun yanına çıktım. Dedi ki: Büyük bir olay oldu…[98]Ömer dedi ki: Kızım Hafsa’nın yanına geldim. O ağlıyordu. Dedim ki: Allah Rasûlü sizleri boşadı mı? O, bilmiyorum, dedi. Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin yanına varıp ben ayakta olduğum halde dedim ki: Hanımlarını boşadın mı? O: "Hayır" dedi. Ben de (sevinçten) ″Allahu Ekber,″ dedim.
٢٨- بَاب الْغَضَبِ فِي الْمَوْعِظَةِ وَالتَّعْلِيمِ إِذَا رَأَى مَا يَكْرَهُ
٩٠- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ ابْنِ أَبِي خَالِدٍ عَنْ قَيْسِ بْنِ أَبِي حَازِمٍ عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ الْأَنْصَارِيِّ قَالَ قَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَا أَكَادُ أُدْرِكُ الصَّلَاةَ مِمَّا يُطَوِّلُ بِنَا فُلَانٌ فَمَا رَأَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي مَوْعِظَةٍ أَشَدَّ غَضَبًا مِنْ يَوْمِئِذٍ فَقَالَ أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّكُمْ مُنَفِّرُونَ فَمَنْ صَلَّى بِالنَّاسِ فَلْيُخَفِّفْ فَإِنَّ فِيهِمْ الْمَرِيضَ وَالضَّعِيفَ وَذَا الْحَاجَةِ
28- Âlimin Öğüt Verme Ve Öğretme Esnasında Hoş Olmayan Bir şey Gördüğünde Öfkelenmesi Bâbı
90- Ebu Mesut el-Ensari’den O şöyle dedi: Bir adam dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! (İmam) namazda (kıraatı) o kadar çok uzatıyor ki bu yüzden cemaatle namazı kılmak için mescide gitmiyorum. Bazen de geç gidiyorum. Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi o gün gördüğüm gibi hiçbir sohbetinde böyle öfkeli görmemiştim. Buyurdu ki:
"Ey insanlar! Siz bıkkınlık veriyorsunuz, usandırıyorsunuz, sizden her kim namaz kıldırırsa (kıratı) hafif (kısa) tutsun. Cemaatin içinde hasta olan vardır, zayıf olan vardır, hacet sahibi olan vardır." (Hadisin geçtiği yer: 90, 702, 704, 6110, 7159)
٩١ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عَمْرٍو الْعَقَدِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ بِلَالٍ الْمَدِينِيُّ عَنْ رَبِيعَةَ بْنِ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ يَزِيدَ مَوْلَى الْمُنْبَعِثِ عَنْ زَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِيِّ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَأَلَهُ رَجُلٌ عَنْ اللُّقَطَةِ فَقَالَ اعْرِفْ وِكَاءَهَا أَوْ قَالَ وِعَاءَهَا وَعِفَاصَهَا ثُمَّ عَرِّفْهَا سَنَةً ثُمَّ اسْتَمْتِعْ بِهَا فَإِنْ جَاءَ رَبُّهَا فَأَدِّهَا إِلَيْهِ قَالَ فَضَالَّةُ الْإِبِلِ فَغَضِبَ حَتَّى احْمَرَّتْ وَجْنَتَاهُ أَوْ قَالَ احْمَرَّ وَجْهُهُ فَقَالَ وَمَا لَكَ وَلَهَا مَعَهَا سِقَاؤُهَا وَحِذَاؤُهَا تَرِدُ الْمَاءَ وَتَرْعَى الشَّجَرَ فَذَرْهَا حَتَّى يَلْقَاهَا رَبُّهَا قَالَ فَضَالَّةُ الْغَنَمِ قَالَ لَكَ أَوْ لِأَخِيكَ أَوْ لِلذِّئْبِ
91- Zeyd İbnu Halid el-Cuheni dedi ki: Bir adam bulunan nesnelerden (yani buluntudan yada yitik maldan) sordu. Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Yularını, kılıfını -yahut kabını- çıkar. Sonra onu bir sene boyunca insanlara haber ver, duyur. Daha sonra ondan faydalanabilir onu kullanabilirsin. Şayet onun sahibi çıkarsa onu iade et."
Adam dedi ki: Deve yitiği bulunursa? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öfkelendi hatta yanakları kızardı. -veya yüzü kızardı-. Şöyle buyurdu: "Ondan sana ne? Onun karnında ona günlerce yetecek suyu vardır. Devenin toynağı vardır. Suya gelir, ağaçlardan otlar. Sahibini buluncaya kadar onu kendi haline bırak." O zat:
-Yitik koyun nasıldır? diye sordu.
-"O ya senindir, ya kardeşinindir, ya da kurtundur," buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 2372, 2427, 2428, 2429, 2436, 2438, 5292, 6112)
٩٢- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدٍ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي مُوسَى قَالَ سُئِلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ أَشْيَاءَ كَرِهَهَا فَلَمَّا أُكْثِرَ عَلَيْهِ غَضِبَ ثُمَّ قَالَ لِلنَّاسِ سَلُونِي عَمَّا شِئْتُمْ قَالَ رَجُلٌ مَنْ أَبِي قَالَ أَبُوكَ حُذَافَةُ فَقَامَ آخَرُ فَقَالَ مَنْ أَبِي يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ أَبُوكَ سَالِمٌ مَوْلَى شَيْبَةَ فَلَمَّا رَأَى عُمَرُ مَا فِي وَجْهِهِ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا نَتُوبُ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
92- Ebu Musa -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve selleme hoşlanmadığı şeylerden soruldu. Bu tür sorular çoğaltılınca öfkelendi ve insanlara dedi ki: "İstediğinizi sorun" Bir adam dedi ki: Benim babam kimdir?
-"Senin baban Huzeyfe’dir," buyurdu. Bir başkası kalkıp: Benim babam kimdir Ey Allah’ın Rasulü? diye sordu.
-Senin baban Şeybe’nin azatlısı Salim’dir, buyurdu. Ömer, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in yüzündeki öfkeyi görünce dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Biz Allah Azze ve Celle’ye tevbe ediyoruz.(Hadisin geçtiği yer: 7291)
٢٩- بَاب مَنْ بَرَكَ عَلَى رُكْبَتَيْهِ عِنْدَ الْإِمَامِ أَوْ الْمُحَدِّثِ
٩٣- حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ فَقَامَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ حُذَافَةَ فَقَالَ مَنْ أَبِي فَقَالَ أَبُوكَ حُذَافَةُ ثُمَّ أَكْثَرَ أَنْ يَقُولَ سَلُونِي فَبَرَكَ عُمَرُ عَلَى رُكْبَتَيْهِ فَقَالَ رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَبِيًّا فَسَكَتَ
29- İmamın Veya Muhaddisin Yanında İki Dizi Üzerine Çöken Kimse Bâbı
93-Enes İbnu Malik -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dışarı çıktı. Abdullah İbnu Huzafe ayağa kalkıp dedi ki: Benim babam kimdir? "Senin baban Huzafe’dir."buyurdu. Sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem "Bana sorunuz" demeyi çoğaltınca Ömer -Allah ondan razı olsun- iki dizi üstüne çökerek dedi ki: "Biz Rab olarak Allah’tan, Din olarak İslam’dan, peygamber olarak Muhammed’den razı olduk." Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sukût etti. (Hadisin geçtiği yer: 540, 749, 4621, 6362, 6468, 6486, 7089, 7090, 7091, 7294, 7295)
٣٠- بَاب مَنْ أَعَادَ الْحَدِيثَ ثَلَاثًا لِيُفْهَمَ عَنْهُ فَقَالَ:أَلَا وَقَوْلُ الزُّورِ فَمَا زَالَ يُكَرِّرُهَا
وَقَالَ ابْنُ عُمَرَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَلْ بَلَّغْتُ ثَلَاثًا
٩٤- حَدَّثَنَا عَبْدَةُ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا ثُمَامَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ كَانَ إِذَا سَلَّمَ سَلَّمَ ثَلَاثًا وَإِذَا تَكَلَّمَ بِكَلِمَةٍ أَعَادَهَا ثَلَاثًا
30- Anlaşılması İçin Sözünü Üç Kere Tekrar Eden Kimse Bâbı
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem "Dikkat edin. Yalan sözdür. " buyurdu. Bunu sürekli tekrarlıyordu. İbnu Ömer dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem üç kere " Tebliğ ettim mi? " buyurdu.
94- Enes’ten -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem selam verdiğinde ve bir söz söylediği zaman üç kere tekrar etmesi O’nun âdetindendi. (Hadisin geçtiği yer: 95, 6244)
٩٥ - حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الصَّفَارُ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا ثُمَامَةُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ كَانَ إِذَا تَكَلَّمَ بِكَلِمَةٍ أَعَادَهَا ثَلَاثًا حَتَّى تُفْهَمَ عَنْهُ وَإِذَا أَتَى عَلَى قَوْمٍ فَسَلَّمَ عَلَيْهِمْ سَلَّمَ عَلَيْهِمْ ثَلَاثًا
95- Enes’ten -Allah ondan razı olsun-: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, kendisinden iyice anlaşılması için bir sözü üç kere tekrar ederdi. Bir topluluğa geldiğinde de üç kere selam verirdi.
٩٦- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِي بِشْرٍ عَنْ يُوسُفَ بْنِ مَاهَكَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ تَخَلَّفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي سَفَرٍ سَافَرْنَاهُ فَأَدْرَكَنَا وَقَدْ أَرْهَقْنَا الصَّلَاةَ صَلَاةَ الْعَصْرِ وَنَحْنُ نَتَوَضَّأُ فَجَعَلْنَا نَمْسَحُ عَلَى أَرْجُلِنَا فَنَادَى بِأَعْلَى صَوْتِهِ وَيْلٌ لِلْأَعْقَابِ مِنْ النَّارِ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلَاثًا
96- Abdullah İbnu Amr şöyle dedi: Yaptığımız yolculukların birinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem geride kalmış bize sonradan yetişmişti. O esnada ikindi namazının vakti girmiş bizler de abdest alıyorduk. Ayaklarımızı yıkarken en yüksek sesiyle iki veya üç kere: "Vay o ateşte yanacak topuklara" diye nida etti.
٣١- بَاب تَعْلِيمِ الرَّجُلِ أَمَتَهُ وَأَهْلَهُ
٩٧ - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدٌ هُوَ ابْنُ سَلَامٍ حَدَّثَنَا الْمُحَارِبِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا صَالِحُ بْنُ حَيَّانَ قَالَ قَالَ عَامِرٌ الشَّعْبِيُّ حَدَّثَنِي أَبُو بُرْدَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثَلَاثَةٌ لَهُمْ أَجْرَانِ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ آمَنَ بِنَبِيِّهِ وَآمَنَ بِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالْعَبْدُ الْمَمْلُوكُ إِذَا أَدَّى حَقَّ اللَّهِ وَحَقَّ مَوَالِيهِ وَرَجُلٌ كَانَتْ عِنْدَهُ أَمَةٌ فَأَدَّبَهَا فَأَحْسَنَ تَأْدِيبَهَا وَعَلَّمَهَا فَأَحْسَنَ تَعْلِيمَهَا ثُمَّ أَعْتَقَهَا فَتَزَوَّجَهَا فَلَهُ أَجْرَانِ ثُمَّ قَالَ عَامِرٌ أَعْطَيْنَاكَهَا بِغَيْرِ شَيْءٍ قَدْ كَانَ يُرْكَبُ فِيمَا دُونَهَا إِلَى الْمَدِينَةِ
31- Kişinin Köle Hizmetçisine ve Ailesine İlim Öğretmesi Bâbı
97- Ebu Burde babası Ebu Musa el-Eşari’den bildirmiştir. O dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Üç kimse vardır ki onlara (yaptıklarından dolayı) iki ecir verilir. Ehli kitaptan olup da kendi peygamberine ve Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme iman eden kimseye; Allah’ın hakkıyla efendilerinin hakkını yerine getiren köleye; yanında bir cariyesi olan ve onu güzelce terbiye eden, güzelce ona öğreten sonra da onu azat edip evlenen kimseye iki ecir vardır. "
Âmir eş-Şabi dedi ki: Biz bunu sana herhangi dünyalık bir menfaat beklemeksizin anlatıyoruz. (Peygamber ve dört halife zamanında) bundan daha küçük bir mesele için Medine’ye gidilirdi. (Hadisin geçtiği yer: 2544, 2547, 2551, 3011, 3446, 5083)
٣٢- بَاب عِظَةِ الْإِمَامِ النِّسَاءَ وَتَعْلِيمِهِنَّ
٩٨- حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَيُّوبَ قَالَ سَمِعْتُ عَطَاءً قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ قَالَ أَشْهَدُ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوْ قَالَ عَطَاءٌ أَشْهَدُ عَلَى ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ وَمَعَهُ بِلَالٌ فَظَنَّ أَنَّهُ لَمْ يُسْمِعْ فَوَعَظَهُنَّ وَأَمَرَهُنَّ بِالصَّدَقَةِ فَجَعَلَتْ الْمَرْأَةُ تُلْقِي الْقُرْطَ وَالْخَاتَمَ وَبِلَالٌ يَأْخُذُ فِي طَرَفِ ثَوْبِهِ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَقَالَ إِسْمَاعِيلُ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ عَطَاءٍ وَقَالَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَشْهَدُ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
32- İmamın Kadınlara Vaaz Edip Onlara Öğretmesi Bâbı[99]
98- Ata şöyle dedi: İbnu Abbas’ı -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle derken işittim: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin üzerine şehadet ediyorum ki –veya da Ata: İbnu Abbas’ın üzerine şehadet ediyorum ki Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem- (bayram günü insanlara vaaz etti.) Bayanların vaazını duymadıklarını zannederek yanında Bilal de olduğu halde onların yanına gitti ve onlara vaaz etti ve sadaka vermelerini emretti. Kimi kadınlar küpesini ve yüzüğünü (sadaka olarak) çıkardı. Bilal’de onları elbisesinin ucuyla topluyordu.
İsmail Eyyüp’ten O da Ata’dan, O da İbnu Abbas’dan O şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin üzerine şehadet ederim. (Hadisin geçtiği yer: 863, 962, 975, 977, 979, 989, 1431, 1449, 4895, 5249, 5880, 5881, 5883, 7325)
٣٣- بَاب الْحِرْصِ عَلَى الْحَدِيثِ
۹٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِي سُلَيْمَانُ عَنْ عَمْرِو بْنِ أَبِي عَمْرٍو عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّهُ قَالَ قِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَسْعَدُ النَّاسِ بِشَفَاعَتِكَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَقَدْ ظَنَنْتُ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ أَنْ لَا يَسْأَلُنِي عَنْ هَذَا الْحَدِيثِ أَحَدٌ أَوَّلُ مِنْكَ لِمَا رَأَيْتُ مِنْ حِرْصِكَ عَلَى الْحَدِيثِ أَسْعَدُ النَّاسِ بِشَفَاعَتِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ خَالِصًا مِنْ قَلْبِهِ أَوْ نَفْسِهِ
33- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Hadisini Öğrenmede Hırslı Olmak Bâbı
99- Ebu Hureyre’den -Allah ondan razı olsun- o şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulu! Kıyamet günü şefaatinle insanların en mutlu olanı kimdir? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ey Ebu Hureyre! Benden hadis öğrenme de sende gördüğüm hırstan dolayı, senden evvel bu hadisi kimsenin soracağını sanmıyordum. Kalbinden –veya içinden- halisane bir şekilde la ilahe illallah diyen kimse kıyamet günü şefaatimle en mutlu olan insandır." (Hadisin geçtiği yer: 6570)
٣٤- بَاب كَيْفَ يُقْبَضُ الْعِلْمُ
وَكَتَبَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ إِلَى أَبِي بَكْرِ بْنِ حَزْمٍ انْظُرْ مَا كَانَ مِنْ حَدِيثِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَاكْتُبْهُ فَإِنِّي خِفْتُ دُرُوسَ الْعِلْمِ وَذَهَابَ الْعُلَمَاءِ وَلَا تَقْبَلْ إِلَّا حَدِيثَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَلْتُفْشُوا الْعِلْمَ وَلْتَجْلِسُوا حَتَّى يُعَلَّمَ مَنْ لَا يَعْلَمُ فَإِنَّ الْعِلْمَ لَا يَهْلِكُ حَتَّى يَكُونَ سِرًّا حَدَّثَنَا الْعَلَاءُ بْنُ عَبْدِ الْجَبَّارِ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ مُسْلِمٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ بِذَلِكَ يَعْنِي حَدِيثَ عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ إِلَى قَوْلِهِ ذَهَابَ الْعُلَمَاءِ
34- İlmin Nasıl Yok Olacağı Bâbı
Ömer ibnu Abdul Aziz, Ebu Bekir ibnu Hazm’e mektubunda şunları yazdı: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden bulduğun hadisleri topla ve yaz. Ben ilmin yok olup, âlimlerin gitmesinden (yani ölümünden) korktum. Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin hadisinden başkasını kabul etme. (Âlimlere söyle) İlmi yaysınlar. (İnsanlarla ilim meclislerinde) oturup bilmeyenlere öğretsinler. Muhakkak ki ilim gizlenmediği sürece yok olup gitmez.
Bize Ala İbnu Abdulcebbar bildirip şöyle dedi: Bize Abdülaziz ibnu Müslim, Abdullah ibnu Dinar’dan, Ömer İbnu Abdulaziz’in "Âlimlerin gitmesi" sözüne kadar rivayet etmiştir.
١٠٠ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ قَالَسَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِنَّ اللَّهَ لَا يَقْبِضُ الْعِلْمَ انْتِزَاعًا يَنْتَزِعُهُ مِنْ الْعِبَادِ وَلَكِنْ يَقْبِضُ الْعِلْمَ بِقَبْضِ الْعُلَمَاءِ حَتَّى إِذَا لَمْ يُبْقِ عَالِمًا اتَّخَذَ النَّاسُ رُءُوسًا جُهَّالًا فَسُئِلُوا فَأَفْتَوْا بِغَيْرِ عِلْمٍ فَضَلُّوا وَأَضَلُّوا قَالَ الْفِرَبْرِيُّ حَدَّثَنَا عَبَّاسٌ قَالَ حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ عَنْ هِشَامٍ نَحْوَهُ
100-Abdullah ibnu Amr, ibnul-As’tan, O şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle derken işittim: "Muhakkak ki Allah, ilmi kullarının göğüslerindenden silerek çekip almaz. Fakat hiçbir âlim kalmayıncaya kadar âlimlerin ruhlarını almak suretiyle ilmi ortadan kaldırır. Bundan sonra insanlar cahilleri kendilerine başkanlar edinirler. Onlara ilimden sorulduğunda, o konuda bir bilgileri olmadığı halde fetva verirler. Bununla hem kendileri sapıtır hem de başkalarını saptırırlar."
Firabri dedi ki: Bize Abbas bildirip şöyle dedi: Bize Kuteybe bildirip şöyle dedi: Bize Cerir, Hişam’dan, Malik’in hadisinin mana olarak aynısını rivayet etmiştir. (Hadisin geçtiği yer: 100, 7207)
٣٥- بَاب هَلْ يُجْعَلُ لِلنِّسَاءِ يَوْمٌ عَلَى حِدَةٍ فِي الْعِلْمِ
١٠١ - حَدَّثَنَا آدَمُ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ الْأَصْبَهَانِيِّ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا صَالِحٍ ذَكْوَانَ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ قَالَتْ النِّسَاءُ لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ غَلَبَنَا عَلَيْكَ الرِّجَالُ فَاجْعَلْ لَنَا يَوْمًا مِنْ نَفْسِكَ فَوَعَدَهُنَّ يَوْمًا لَقِيَهُنَّ فِيهِ فَوَعَظَهُنَّ وَأَمَرَهُنَّ فَكَانَ فِيمَا قَالَ لَهُنَّ مَا مِنْكُنَّ امْرَأَةٌ تُقَدِّمُ ثَلَاثَةً مِنْ وَلَدِهَا إِلَّا كَانَ لَهَا حِجَابًا مِنْ النَّارِ فَقَالَتْ امْرَأَةٌ وَاثْنَتَيْنِ فَقَالَ وَاثْنَتَيْنِ
35- Bâb: İlim Öğretmede Kadınlara Özel Bir Gün Tahsis Edilir mi?
101- Ebu Said el-Hudri’den. Kadınlar Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme dediler ki: İlim öğrenmede erkekler bize galip geliyorlar. Bize sohbet etmek için bir gün belirle. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara bir gün belirledi. O gün de onlarla bir araya gelip onlara nasihat ederek (sadaka vermelerini) emretti. Onlara söylediği sözler arasında: "Sizden hiçbir kadın yoktur ki çocuklarından üçü kendisinden önce ölmüş olup da, ateşe karşı bir koruyucu olmasın." Kadının biri: İki çocukta böyle midir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "İki çocukta öyledir." buyurdu.
Bize Şube, Abdurrahman ibnu Esbehâni’den, o da Zekvan’dan O’da Ebu Said el-Hudri’den O’da Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden aynını rivayet etmiştir. (Hadisin geçtiği yer: 1249, 7310)
١٠٢- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ قَالَ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَبْدِالرَّحْمَنِ بْنِ الْأَصْبَهَانِيِّ عَنْ ذَكْوَانَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِهَذَا وَعَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْأَصْبَهَانِيِّ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا حَازِمٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ ثَلَاثَةً لَمْ يَبْلُغُوا الْحِنْثَ
102- Abdurrahman ibnu Esbehani den, O şöyle dedi: Ebu Hazm, Ebu Hureyre’den şöyle derken işittim: "Buluğ çağına girmemiş üç çocuk.[100]" (Hadisin geçtiği yer: 1250)
٣٦- بَاب مَنْ سَمِعَ شَيْئًا فَلَمْ يَفْهَمْهُ فَرَاجَعَ فِيهِ حَتَّى يَعْرِفَهُ
١٠٣- حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ قَالَ أَخْبَرَنَا نَافِعُ بْنُ عُمَرَ قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَتْ لَا تَسْمَعُ شَيْئًا لَا تَعْرِفُهُ إِلَّا رَاجَعَتْ فِيهِ حَتَّى تَعْرِفَهُ وَأَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ حُوسِبَ عُذِّبَ قَالَتْ عَائِشَةُ فَقُلْتُ أَوَلَيْسَ يَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى ﴿ فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَابًا يَسِيرًا﴾ قَالَتْ فَقَالَ إِنَّمَا ذَلِكِ الْعَرْضُ وَلَكِنْ مَنْ نُوقِشَ الْحِسَابَ يَهْلِكْ
36- Bir Şey İşitipte Anlamayan, Sonra da Duyduğu Kişiye Tekrar Müracaat Edip Onu Öğrenen Kimse Bâbı
103- Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin hanımı Aişe’den -Allah ondan razı olsun- . O, duyup da anlamadığı hiç bir şey yoktur ki tekrar Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme müracaat edip onun tarifini O’ndan istememiş olsun. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Her kim hesaba çekilirse o kişiye azap edilir." Aişe dedi ki: Dedim ki: Allahu Teâlâ şöyle buyurmuyor mu ki? «Sonra kolay bir hesapla hesaba çekilirler.» (İnşikak:
Aişe dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bu ancak insanların mizana arz olunmalarıdır. Fakat her kimin hesabı tamamlanırsa (mizanda günahları ağır basarsa) helak olur."[101] (Hadisin geçtiği yer: 4939, 6536, 6537)
٣٧- بَاب لِيُبَلِّغْ الْعِلْمَ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ قَالَهُ ابْنُ عَبَّاسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
۱۰٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ حَدَّثَنِي اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِي سَعِيدٌ هُوَ ابْنُ أَبِي سَعِيدٍ عَنْ أَبِي شُرَيْحٍ أَنَّهُ قَالَ لِعَمْرِو بْنِ سَعِيدٍ وَهُوَ يَبْعَثُ الْبُعُوثَ إِلَى مَكَّةَ ائْذَنْ لِي أَيُّهَا الْأَمِيرُ أُحَدِّثْكَ قَوْلًا قَامَ بِهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْغَدَ مِنْ يَوْمِ الْفَتْحِ سَمِعَتْهُ أُذُنَايَ وَوَعَاهُ قَلْبِي وَأَبْصَرَتْهُ عَيْنَايَ حِينَ تَكَلَّمَ بِهِ حَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ إِنَّ مَكَّةَ حَرَّمَهَا اللَّهُ وَلَمْ يُحَرِّمْهَا النَّاسُ فَلَا يَحِلُّ لِامْرِئٍ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أَنْ يَسْفِكَ بِهَا دَمًا وَلَا يَعْضِدَ بِهَا شَجَرَةً فَإِنْ أَحَدٌ تَرَخَّصَ لِقِتَالِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيهَا فَقُولُوا إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَذِنَ لِرَسُولِهِ وَلَمْ يَأْذَنْ لَكُمْ وَإِنَّمَا أَذِنَ لِي فِيهَا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ ثُمَّ عَادَتْ حُرْمَتُهَا الْيَوْمَ كَحُرْمَتِهَا بِالْأَمْسِ وَلْيُبَلِّغْ الشَّاهِدُ الْغَائِبَ فَقِيلَ لِأَبِي شُرَيْحٍ مَا قَالَ عَمْرٌو قَالَ أَنَا أَعْلَمُ مِنْكَ يَا أَبَا شُرَيْحٍ لَا يُعِيذُ عَاصِيًا وَلَا فَارًّا بِدَمٍ وَلَا فَارًّا بِخَرْبَةٍ
37- Bâb: Hazır Bulunan Bulunmayana İlmi Tebliğ Etsin
Bu sözü İbnu Abbas, Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden rivayet etmiştir.
104- Bize Abdullah ibnu Yusuf bildirip şöyle dedi: Bana Leys bildirip şöyle dedi: Bana Said, O da Ebu Şurayh’tan bildirdi. O Amr ibnu Said’e dedi ki: O Medine’nin emiri olup Yezid ibnu Muaviye’nin hilafetine beyat etmeyip Mekke’ye sığınan Abdullah ibnuz-Zubeyr’e karşı onun öldürülmesi için ordu gönderiyordu.
-Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin Mekke’nin fethinin ikinci gününde hutbe de söylediği sözü söylememe izin ver. Ki ben konuştuğunda onu gözlerim gördü, kulaklarım işitti ve kalbim ezberledi. Allah’a hamd edip O’nu övdükten sonra şöyle dedi: "Muhakkak ki Mekke’yi insanlar değil, Allah haram kılmıştır. Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kimsenin orada kan dökmesi (adam öldürmesi), baltayla ağacını kesmesi helal değildir. Şayet biri çıkarda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme orada savaşması için ruhsat verildi, (derse) ona deyin ki: Muhakkak ki Allah peygamberine izin verdi size değil. Allah bana ancak güneşin doğuşundan ikindi vaktine kadar savaşmam için izin verdi. Bundan sonra da dün haram olduğu gibi bugün haramlılığı geri döndü. (yani haramlılığı devam etmektedir) Burada hazır bulunan bulunmayana bildirsin."
Ebu Şurayh’a denildi ki: Amr ne dedi? Dedi ki: Ey Ebu Şurayh: Ben senden daha iyi biliyorum. Mekke hiçbir âsiyi, ölüm fermanı imzalanmış hiçbir kaçağı ve de firar eden bir hırsızı barındıramaz. (Hadisin geçtiği yer: 1832, 4295)
۱۰٥- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ الْوَهَّابِ قَالَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ ابْنِ أَبِي بَكْرَةَ عَنْ أَبِي بَكْرَةَ ذُكِرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ قَالَ مُحَمَّدٌ وَأَحْسِبُهُ قَالَ وَأَعْرَاضَكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي شَهْرِكُمْ هَذَا أَلَا لِيُبَلِّغ الشَّاهِدُ مِنْكُمْ الْغَائِبَ وَكَانَ مُحَمَّدٌ يَقُولُ صَدَقَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ ذَلِكَ أَلَا هَلْ بَلَّغْتُ مَرَّتَيْنِ
105- Ebu Bekre’den Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Bu ayınız ve bu gününüzün haram kılındığı gibi, kanlarınız, mallarınız, -Muhammed dedi ki: Sanırım şöyle dedi-ırzlarınız da birbirinize haram kılınmıştır. Dikkat edin, hazır bulunanlar bulunmayanlarınıza bildirsin." Muhammed şöyle diyordu: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem doğru söyledi, söylediği oldu. (Yani hazır olanların olmayanlara bildirmesi, insanlar bunu birbirlerine bildirip tebliğ etmişlerdir.) bundan sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem iki kere "Dikkat edin, tebliğ ettim mi?" buyurdu.[102]
٣٨- بَاب إِثْمِ مَنْ كَذَبَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
۱۰٦- حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْجَعْدِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ قَالَ أَخْبَرَنِي مَنْصُورٌ قَالَ سَمِعْتُ رِبْعِيَّ بْنَ حِرَاشٍ يَقُولُ سَمِعْتُ عَلِيًّا يَقُولُ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَكْذِبُوا عَلَيَّ فَإِنَّهُ مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ فَلْيَلِجْ النَّارَ.
38- Nebi sallallahu aleyhi ve selleme Yalan İsnad Eden Kimsenin Günâhı Bâbı
106- Ali ibnu Ebi talip şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurdu: "Bana yalan isnad etmeyin, herkim bana yalan isnad ederse ateşe girer."
۱۰٧ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ جَامِعِ بْنِ شَدَّادٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ قُلْتُ لِلزُّبَيْرِ إِنِّي لَا أَسْمَعُكَ تُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَمَا يُحَدِّثُ فُلَانٌ وَفُلَانٌ قَالَ أَمَا إِنِّي لَمْ أُفَارِقْهُ وَلَكِنْ سَمِعْتُهُ يَقُولُ مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنْ النَّارِ
107- Amir ibnu Abdullah ibnuz-Zubeyr babasından şöyle dedi: Zubeyr’e dedim ki: Falan ve falancanın hadis söylediği gibi ben senin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden hadis söylediğini işitmiyorum. Zubeyr dedi ki: Ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemle çoğu kez beraberdim. Ancak onu şöyle derken işittim:
"Her kim bana yalan isnad ederse, kendisine ateşten bir ev edinsin"
۱۰٨ - حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ قَالَ أَنَسٌ
إِنَّهُ لَيَمْنَعُنِي أَنْ أُحَدِّثَكُمْ حَدِيثًا كَثِيرًا أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ تَعَمَّدَ عَلَيَّ كَذِبًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنْ النَّار.
108- Enes -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Sizlere çok hadis nakletmemi engelleyen şey Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurmuş olmasıdır:
"Her kim bilerek, kasten bana yalan isnad ederse, kendisine ateşten bir ev edinsin."
۱۰٩- حَدَّثَنَا مَكِّيُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ أَبِي عُبَيْدٍ عَنْ سَلَمَةَ قَالَ
سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَنْ يَقُلْ عَلَيَّ مَا لَمْ أَقُلْ فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنْ النَّارِ
109- Seleme ibnul-Ekva’dan O şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim:
"Her kim benim demediğim bir şeyi bana isnad ederse kendisine ateşten bir ev edinsin."
۱١٠ - حَدَّثَنَا مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِي حَصِينٍ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ تَسَمَّوْا بِاسْمِي وَلَا تَكْتَنُوا بِكُنْيَتِي وَمَنْ رَآنِي فِي الْمَنَامِ فَقَدْ رَآنِي فَإِنَّ الشَّيْطَانَ لَا يَتَمَثَّلُ فِي صُورَتِي وَمَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنْ النَّارِ
110- Ebu Hûreyre’den -Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim ismimle isimlendirin, künyemle künyelendirmeyin. Her kim beni rüyasında görmüşse, gerçekten beni görmüştür. Muhakkak ki şeytan benim suretime giremez. Her kim bilerek, kasten bana yalan isnad ederse, kendisine ateşten bir ev edinsin."[103] (Hadisin geçtiği yer: 3539, 6188, 6197, 6993)
٣٩- بَاب كِتَابَةِ الْعِلْمِ
۱١١- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَامٍ قَالَ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ مُطَرِّفٍ عَنْ الشَّعْبِيِّ عَنْ أَبِي جُحَيْفَةَ قَالَ قُلْتُ لِعَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ هَلْ عِنْدَكُمْ كِتَابٌ قَالَ لَا إِلَّا كِتَابُ اللَّهِ أَوْ فَهْمٌ أُعْطِيَهُ رَجُلٌ مُسْلِمٌ أَوْ مَا فِي هَذِهِ الصَّحِيفَةِ قَالَ قُلْتُ فَمَا فِي هَذِهِ الصَّحِيفَةِ قَالَ الْعَقْلُ وَفَكَاكُ الْأَسِيرِ وَلَا يُقْتَلُ مُسْلِمٌ بِكَافِرٍ
39- İlmin Yazılması Bâbı
111- Ebu Cuhayfe şöyle dedi: Ali’ye -Allah ondan razı olsun- dedim ki: Yanınızda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme vahyolunanlardan aldığınız yazılı bir şey var mıdır? Ali: Hayır, Allah’ın Kitabı’ndan, Müslüman bir kimseye verilen anlayıştan, bir de şu sayfadan başka bir şey yoktur, dedi. Bu sayfanın içinde ne yazılıdır? dedim. Dedi ki: Onun içinde diyetin hükümleri, miktarları ve sınıfları; düşmanın elinden esiri kurtarmanın hükmü ve buna teşvik etme; bir kafire bedel müslümanı öldürmenin haram oluşunun hükmü vardır. (Hadisin geçtiği yer: 187, 3047, 3172, 3179, 6755, 6903, 6915, 7300)
۱١٢ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ الْفَضْلُ بْنُ دُكَيْنٍ قَالَ حَدَّثَنَا شَيْبَانُ عَنْ يَحْيَى عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ خُزَاعَةَ قَتَلُوا رَجُلًا مِنْ بَنِي لَيْثٍ عَامَ فَتْحِ مَكَّةَ بِقَتِيلٍ مِنْهُمْ قَتَلُوهُ فَأُخْبِرَ بِذَلِكَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَرَكِبَ رَاحِلَتَهُ فَخَطَبَ فَقَالَ إِنَّ اللَّهَ حَبَسَ عَنْ مَكَّةَ الْقَتْلَ أَوْ الْفِيلَ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ كَذَا قَالَ أَبُو نُعَيْمٍ وَاجْعَلُوهُ عَلَى الشَّكِّ الْفِيلَ أَوْ الْقَتْلَ وَغَيْرُهُ يَقُولُ الْفِيلَ وَسَلَّطَ عَلَيْهِمْ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالْمُؤْمِنِينَ أَلَا وَإِنَّهَا لَمْ تَحِلَّ لِأَحَدٍ قَبْلِي وَلَمْ تَحِلَّ لِأَحَدٍ بَعْدِي أَلَا وَإِنَّهَا حَلَّتْ لِي سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ أَلَا وَإِنَّهَا سَاعَتِي هَذِهِ حَرَامٌ لَا يُخْتَلَى شَوْكُهَا وَلَا يُعْضَدُ شَجَرُهَا وَلَا تُلْتَقَطُ سَاقِطَتُهَا إِلَّا لِمُنْشِدٍ فَمَنْ قُتِلَ فَهُوَ بِخَيْرِ النَّظَرَيْنِ إِمَّا أَنْ يُعْقَلَ وَإِمَّا أَنْ يُقَادَ أَهْلُ الْقَتِيلِ فَجَاءَ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ الْيَمَنِ فَقَالَ اكْتُبْ لِي يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ اكْتُبُوا لِأَبِي فُلَانٍ فَقَالَ رَجُلٌ مِنْ قُرَيْشٍ إِلَّا الْإِذْخِرَ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَإِنَّا نَجْعَلُهُ فِي بُيُوتِنَا وَقُبُورِنَا فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَّا الْإِذْخِرَ إِلَّا الْإِذْخِرَ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ يُقَالُ يُقَادُ بِالْقَافِ فَقِيلَ لِأَبِي عَبْدِ اللَّهِ أَيُّ شَيْءٍ كَتَبَ لَهُ قَالَ كَتَبَ لَهُ هَذِهِ الْخُطْبَةَ
112- Ebu Hureyre’den, -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Huzaa kabilesinden biri, cahiliyet zamanında kendilerinden öldürülen Ehmar adlı şahsın yerine mukabil olarak Leys oğullarından birini Mekke’nin fethi senesinde öldürmüştü. Bu olay Nebi sallallahu aleyhi ve selleme haber verilince hemen devesine binip insanlara hitaben şöyle dedi:
"Muhakkak ki Allah öldürmeyi ve fil ashabını Mekke’den yasaklamıştır. –Ebu Abdullah öldürme mi yoksa fil ashabı mı olduğundan şüphe etmiştir.– Allah Mekke’ye Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi ve müminleri yönetici kıldı. Dikkat edin Mekke benden önce hiçbir kimse için helal olmadığı gibi benden sonra da kimse için helal olmaz. Benim için günün bir vaktinde helal kılındı. Bu saatim benim için haramdır. Mekke’nin dikeni kesilmez, ağacına balta vurulmaz, sahibini bulma maksadı hariç yitiği alınmaz. Her kimin bir yakını öldürülürse o iki şey de muhayyerdir. Ya diyeti istenir ya da öldürülenin ailesi kısas ister. "
Yemen ehlinden bir adam (Ebu Şah) gelip dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Bu hükümleri benim için yaz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selem : "Ebu fulan için yazın." buyurdu. Kureyş’ten bir adam (yani Abbas ibnu Abdulmuttalib) dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Izhır bundan müstesna olsun. Çünkü biz onu evlerimizde ve kabirlerimizde kullanıyoruz. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Izhır bundan müstesna." Ebu Abdullah’a (Buhari) denildi ki: Onun için yazdığı şey ne idi? Dedi ki: Onun için bu hutbeyi yazdırdı. (Hadisin geçtiği yer: 2434, 6880)
۱۱٣ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرٌو قَالَ أَخْبَرَنِي وَهْبُ بْنُ مُنَبِّهٍ عَنْ أَخِيهِ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ مَا مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحَدٌ أَكْثَرَ حَدِيثًا عَنْهُ مِنِّي إِلَّا مَا كَانَ مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو فَإِنَّهُ كَانَ يَكْتُبُ وَلَا أَكْتُبُ تَابَعَهُ مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
113- Ebu Hureyre’den, -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından, O’ndan en çok hadis rivayet edeni benim. Abdullah ibnu Amr bunun dışındadır. Ancak O yazardı, ben ise yazmam.[104]
Ma’mer, Hemmam’dan O’da Ebu Hureyre’den olmak üzere bu hadise mutabaa etmiştir.
۱۱٤- حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمَانَ قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِي يُونُسُ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ لَمَّا اشْتَدَّ بِالنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَجَعُهُ قَالَ ائْتُونِي بِكِتَابٍ أَكْتُبْ لَكُمْ كِتَابًا لَا تَضِلُّوا بَعْدَهُ قَالَ عُمَرُ إِنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ غَلَبَهُ الْوَجَعُ وَعِنْدَنَا كِتَابُ اللَّهِ حَسْبُنَا فَاخْتَلَفُوا وَكَثُرَ اللَّغَطُ قَالَ قُومُوا عَنِّي وَلَا يَنْبَغِي عِنْدِي التَّنَازُعُ فَخَرَجَ ابْنُ عَبَّاسٍ يَقُولُ إِنَّ الرَّزِيَّةَ كُلَّ الرَّزِيَّةِ مَا حَالَ بَيْنَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبَيْنَ كِتَابِهِ
114- İbnu Abbas’tan, -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ölüm döşeğinde -ki bu olay vefatından dört gün önce Perşembe günü gerçekleşmiştir- hastalığı artınca şöyle buyurdu: "Yazı yazabileceğim (kağıt- kalem) bir şeyler getirinde, sizlere ondan sonra hak yoldan sapıtmayacağınız bir yazı yazmanızı emredeyim." Ömer dedi ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin o yazıyı yazdırmak (hastalığı sebebiyle) ağır geldi. Bizim aramızda Allah’ın Kitabı var, o bize yeter. İhtilaf ettiler ve gürültü kargaşa çoğaldı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "Yanımdan ayrılın, benim yanımda tartışmanın yakışı kalmaz." İbnu Abbas çıkarken şöyle diyordu: Bu ne musibettir ki onların ihtilafları, gürültü ve kargaşaları Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin bir şeyler yazmasının terkine sebep oldu.[105] (Hadisin geçtiği yer: 3053, 3168, 4431, 4432, 5669, 7366)
٤٠- بَاب الْعِلْمِ وَالْعِظَةِ بِاللَّيْلِ
۱۱٥ - حَدَّثَنَا صَدَقَةُ أَخْبَرَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ هِنْدٍ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ وَعَمْرٍو وَيَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ هِنْدٍ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ اسْتَيْقَظَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ لَيْلَةٍ فَقَالَ سُبْحَانَ اللَّهِ مَاذَا أُنْزِلَ اللَّيْلَةَ مِنْ الْفِتَنِ وَمَاذَا فُتِحَ مِنْ الْخَزَائِنِ أَيْقِظُوا صَوَاحِبَاتِ الْحُجَرِ فَرُبَّ كَاسِيَةٍ فِي الدُّنْيَا عَارِيَةٍ فِي الْآخِرَةِ
Geceleyin İlim Öğretme Ve Vaaz Etme Bâbı
115- Ummu Seleme’den -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Bir gece Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem uykusundan uyanıp şöyle dedi: "Subhânallâh! Uykumda bana benden sonra gerçekleşecek fitnelerle açılacak hazineler vahyolundu. Odaların sahiplerini (Yani Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hanımlarını) uyandırın. Dünyada nice giyinik kadınlar vardır ki, onlar ahirette çıplaktırlar."[106] (Hadisin geçtiği yer: 1126, 3599, 5844, 6218, 7069)
٤١- بَاب السَّمَرِ فِي الْعِلْمِ
۱۱٦ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عُفَيْرٍ قَالَ حَدَّثَنِي اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ خَالِدِ بْنِ مُسَافِرٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمٍ وَأَبِي بَكْرِ بْنِ سُلَيْمَانَ بْنِ أَبِي حَثْمَةَ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ قَالَ صَلَّى بِنَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْعِشَاءَ فِي آخِرِ حَيَاتِهِ فَلَمَّا سَلَّمَ قَامَ فَقَالَ أَرَأَيْتَكُمْ لَيْلَتَكُمْ هَذِهِ فَإِنَّ رَأْسَ مِائَةِ سَنَةٍ مِنْهَا لَا يَبْقَى مِمَّنْ هُوَ عَلَى ظَهْرِ الْأَرْضِ أَحَدٌ
41- Geceleyin Uyumadan Önce İlimle Meşgul Olup Konuşma Bâbı
116- Abdullah ibnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hayatının sonunda (vefatından bir ay önce) bize yatsı namazını kıldırdı. Selam verdikten sonra ayağa kalkıp şöyle buyurdu: "İçinde bulunduğunuz şu geceniz var ya, yüz senenin bitiminden sonra, şu anda mevcut olan hiç kimse yaşamayacaktır."[107] (Hadisin geçtiği yer: 564, 601)
۱۱٧- حَدَّثَنَا آدَمُ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا الْحَكَمُ قَالَ سَمِعْتُ سَعِيدَ بْنَ جُبَيْرٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ بِتُّ فِي بَيْتِ خَالَتِي مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَكَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِنْدَهَا فِي لَيْلَتِهَا فَصَلَّى النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْعِشَاءَ ثُمَّ جَاءَ إِلَى مَنْزِلِهِ فَصَلَّى أَرْبَعَ رَكَعَاتٍ ثُمَّ نَامَ ثُمَّ قَامَ ثُمَّ قَالَ نَامَ الْغُلَيِّمُ أَوْ كَلِمَةً تُشْبِهُهَا ثُمَّ قَامَ فَقُمْتُ عَنْ يَسَارِهِ فَجَعَلَنِي عَنْ يَمِينِهِ فَصَلَّى خَمْسَ رَكَعَاتٍ ثُمَّ صَلَّى رَكْعَتَيْنِ ثُمَّ نَامَ حَتَّى سَمِعْتُ غَطِيطَهُ أَوْ خَطِيطَهُ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الصَّلَاةِ
117- İbnu Abbas’tan, -Allah ondan ve babasından razı olsun- O şöyle dedi: Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellemin hanımı, teyzem Meymune bintul-Haris’in yanında geceledim. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem o gece onun evindeydi. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazını kıldı, sonra mescidden evine geçip dört rekât namaz kıldı, sonrada uyudu. Sonra kalkıp: "Çocukcağız uyudu mu?" veya ona benzer bir şey söyledi, dedi. Sonra kalkıp namaza durdu. Bende kalkıp O’nun soluna durdum. Beni tutup sağ tarafına aldı. Beş rekât namaz kıldı. Sonra iki rekât (sabah namazının sünnetini ) kıldı ve sonrada uyudu. Öyle ki ben onun uyku sesini duydum. Sonrada kalkıp namaza gitti. (Hadisin geçtiği yer: 138, 183, 697, 698, 699, 726, 728, 859, 992, 1198, 4569, 4570, 4571, 4572, 5919, 6215, 6316, 7452)
٤٢- بَاب حِفْظِ الْعِلْمِ
۱۱٨ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ الْأَعْرَجِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ إِنَّ النَّاسَ يَقُولُونَ أَكْثَرَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَلَوْلَا آيَتَانِ فِي كِتَابِ اللَّهِ مَا حَدَّثْتُ حَدِيثًا ثُمَّ يَتْلُو ﴿ إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلْنَا مِنْ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَى إِلَى قَوْلِهِ الرَّحِيمُ ﴾ إِنَّ إِخْوَانَنَا مِنْ الْمُهَاجِرِينَ كَانَ يَشْغَلُهُمْ الصَّفْقُ بِالْأَسْوَاقِ وَإِنَّ إِخْوَانَنَا مِنْ الْأَنْصَارِ كَانَ يَشْغَلُهُمْ الْعَمَلُ فِي أَمْوَالِهِمْ وَإِنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ كَانَ يَلْزَمُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِشِبَعِ بَطْنِهِ وَيَحْضُرُ مَا لَا يَحْضُرُونَ وَيَحْفَظُ مَا لَا يَحْفَظُونَ
42- İlmi Ezberleme Bâbı
118- Ebu Hureyre’den: -Allah ondan razı olsun- İnsanlar: Ebu Hureyre, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellemden hadis rivayetini çoğalttı. (yani O’ndan çokça hadis rivayet ediyor) diyorlar. Şayet Allah’ın Kitabında şu iki ayet olmasaydı hiçbir hadis rivayet etmezdim. «İndirdiğimiz apaçık delilleri ve irşat yollarını Kitapta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenler… İşte onlara, hem Allah lanet eder, hem de lanet edebilecek olanlar lanet ederler. Ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ve (doğruyu) açıklayanlar müstesnâ… Bunların tevbelerini kabul ederim. (çünkü daima) tevbeleri kabul eden, bağışlayan benim» ( Bakara: 159-160). Muhacir kardeşlerimizi çarşılar da alış veriş meşgul ederdi. Ensar kardeşlerimizi de mallarında çalışmak meşgul ederdi. Ebu Hureyre’ye gelince, O, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellemin yanından karın tokluğuna ayrılmaz, onların olmadıkları yerde hazır bulunur ve onların ezberlemedikleri sözleri ezberlerdi.
۱۱٩ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي بَكْرٍ أَبُو مُصْعَبٍ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ أَبِي ذِئْبٍ عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أَسْمَعُ مِنْكَ حَدِيثًا كَثِيرًا أَنْسَاهُ قَالَ ابْسُطْ رِدَاءَكَ فَبَسَطْتُهُ قَالَ فَغَرَفَ بِيَدَيْهِ ثُمَّ قَالَ ضُمَّهُ فَضَمَمْتُهُ فَمَا نَسِيتُ شَيْئًا بَعْدَهُ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي فُدَيْكٍ بِهَذَا أَوْ قَالَ غَرَفَ بِيَدِهِ فِيهِ
119- Ebu Hureyre’den: -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Dedim ki: Ey Allah Rasulü! Ben senden birçok hadis işitiyor ancak unutuyorum. " Ridanı ser " buyurdu. Ben de ridamı yere serdim. Eliyle bir şey topladı, sonra da " onu topla " buyurdu. Ben de ridamı topladım. Bundan sonra hiçbir şey unutmadım.[108]
İbrahim ibnul–Munzir bize bildirip şöyle dedi: Bize İbnu Ebi Fudeyk aynını bildirdi veya dedi ki: Eliyle içinden bir şey aldı.
۱٢٠ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي أَخِي عَنْ ابْنِ أَبِي ذِئْبٍ عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ حَفِظْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وِعَاءَيْنِ فَأَمَّا أَحَدُهُمَا فَبَثَثْتُهُ وَأَمَّا الْآخَرُ فَلَوْ بَثَثْتُهُ قُطِعَ هَذَا الْبُلْعُومُ
120- Ebu Hureyre'den -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellemden ilmin iki çeşidini öğrendim. Onun birini insanlara tebliğ ettim, onu yaydım. Diğerini ise, şayet yaysaydım, başım kesilirdi.[109]
٤٣- بَاب الْإِنْصَاتِ لِلْعُلَمَاءِ
۱٢١- حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ أَخْبَرَنِي عَلِيُّ بْنُ مُدْرِكٍ عَنْ أَبِي زُرْعَةَ بْنِ عَمْرٍو عَنْ جَرِيرٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَهُ فِي حَجَّةِ الْوَدَاعِ اسْتَنْصِتْ النَّاسَ فَقَالَ لَا تَرْجِعُوا بَعْدِي كُفَّارًا يَضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ
43- Âlimlerin Söyleyeceklerini Susup Dinleme Bâbı
121- Cerir ibnu Abdullah el-Beceli’den -Allah ondan razı olsun- : Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem Veda Haccında ona şöyle dedi: " İnsanları sustur " Sonra şöyle buyurdu:
" Benden sonra, kâfirlerin birbirlerinin boyunlarını vurdukları gibi, böyle yaparak onlara benzemeyin " [110]
٤٤- بَاب مَا يُسْتَحَبُّ لِلْعَالِمِ إِذَا سُئِلَ أَيُّ النَّاسِ أَعْلَمُ فَيَكِلُ الْعِلْمَ إِلَى اللَّهِ
۱٢٢ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرٌو قَالَ أَخْبَرَنِي سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ قَالَ قُلْتُ لِابْنِ عَبَّاسٍ إِنَّ نَوْفًا الْبَكَالِيَّ يَزْعُمُ أَنَّ مُوسَى لَيْسَ بِمُوسَى بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنَّمَا هُوَ مُوسَى آخَرُ فَقَالَ كَذَبَ عَدُوُّ اللَّهِ حَدَّثَنَا أُبَيُّ بْنُ كَعْبٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَامَ مُوسَى النَّبِيُّ خَطِيبًا فِي بَنِي إِسْرَائِيلَ فَسُئِلَ أَيُّ النَّاسِ أَعْلَمُ فَقَالَ أَنَا أَعْلَمُ فَعَتَبَ اللَّهُ عَلَيْهِ إِذْ لَمْ يَرُدَّ الْعِلْمَ إِلَيْهِ فَأَوْحَى اللَّهُ إِلَيْهِ أَنَّ عَبْدًا مِنْ عِبَادِي بِمَجْمَعِ الْبَحْرَيْنِ هُوَ أَعْلَمُ مِنْكَ قَالَ يَا رَبِّ وَكَيْفَ بِهِ فَقِيلَ لَهُ احْمِلْ حُوتًا فِي مِكْتَلٍ فَإِذَا فَقَدْتَهُ فَهُوَ ثَمَّ فَانْطَلَقَ وَانْطَلَقَ بِفَتَاهُ يُوشَعَ بْنِ نُونٍ وَحَمَلَا حُوتًا فِي مِكْتَلٍ حَتَّى كَانَا عِنْدَ الصَّخْرَةِ وَضَعَا رُءُوسَهُمَا وَنَامَا فَانْسَلَّ الْحُوتُ مِنْ الْمِكْتَلِ فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِي الْبَحْرِ سَرَبًا وَكَانَ لِمُوسَى وَفَتَاهُ عَجَبًا فَانْطَلَقَا بَقِيَّةَ لَيْلَتِهِمَا وَيَوْمَهُمَا فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ مُوسَى لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا لَقَدْ لَقِينَا مِنْ سَفَرِنَا هَذَا نَصَبًا وَلَمْ يَجِدْ مُوسَى مَسًّا مِنْ النَّصَبِ حَتَّى جَاوَزَ الْمَكَانَ الَّذِي أُمِرَ بِهِ فَقَالَ لَهُ فَتَاهُ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّي نَسِيتُ الْحُوتَ وَمَا أَنْسَانِيهِ إِلَّا الشَّيْطَانُ قَالَ مُوسَى ذَلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِي فَارْتَدَّا عَلَى آثَارِهِمَا قَصَصًا
فَلَمَّا انْتَهَيَا إِلَى الصَّخْرَةِ إِذَا رَجُلٌ مُسَجًّى بِثَوْبٍ أَوْ قَالَ تَسَجَّى بِثَوْبِهِ فَسَلَّمَ مُوسَى فَقَالَ الْخَضِرُ وَأَنَّى بِأَرْضِكَ السَّلَامُ فَقَالَ أَنَا مُوسَى فَقَالَ مُوسَى بَنِي إِسْرَائِيلَ قَالَ نَعَمْ قَالَ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَنْ تُعَلِّمَنِي مِمَّا عُلِّمْتَ رَشَدًا قَالَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا يَا مُوسَى إِنِّي عَلَى عِلْمٍ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ عَلَّمَنِيهِ لَا تَعْلَمُهُ أَنْتَ وَأَنْتَ عَلَى عِلْمٍ عَلَّمَكَهُ لَا أَعْلَمُهُ قَالَ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ صَابِرًا وَلَا أَعْصِي لَكَ أَمْرًا
فَانْطَلَقَا يَمْشِيَانِ عَلَى سَاحِلِ الْبَحْرِ لَيْسَ لَهُمَا سَفِينَةٌ فَمَرَّتْ بِهِمَا سَفِينَةٌ فَكَلَّمُوهُمْ أَنْ يَحْمِلُوهُمَا فَعُرِفَ الْخَضِرُ فَحَمَلُوهُمَا بِغَيْرِ نَوْلٍ فَجَاءَ عُصْفُورٌ فَوَقَعَ عَلَى حَرْفِ السَّفِينَةِ فَنَقَرَ نَقْرَةً أَوْ نَقْرَتَيْنِ فِي الْبَحْرِ فَقَالَ الْخَضِرُ يَا مُوسَى مَا نَقَصَ عِلْمِي وَعِلْمُكَ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ إِلَّا كَنَقْرَةِ هَذَا الْعُصْفُورِ فِي الْبَحْرِ فَعَمَدَ الْخَضِرُ إِلَى لَوْحٍ مِنْ أَلْوَاحِ السَّفِينَةِ فَنَزَعَهُ فَقَالَ مُوسَى قَوْمٌ حَمَلُونَا بِغَيْرِ نَوْلٍ عَمَدْتَ إِلَى سَفِينَتِهِمْ فَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا قَالَ لَا تُؤَاخِذْنِي بِمَا نَسِيتُ وَلَا تُرْهِقْنِي مِنْ أَمْرِي عُسْرًا فَكَانَتْ الْأُولَى مِنْ مُوسَى نِسْيَانًا فَانْطَلَقَا فَإِذَا غُلَامٌ يَلْعَبُ مَعَ الْغِلْمَانِ فَأَخَذَ الْخَضِرُ بِرَأْسِهِ مِنْ أَعْلَاهُ فَاقْتَلَعَ رَأْسَهُ بِيَدِهِ فَقَالَ مُوسَى أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِيَ صَبْرًا قَالَ ابْنُ عُيَيْنَةَ وَهَذَا أَوْكَدُ فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا أَتَيَا أَهْلَ قَرْيَةٍ اسْتَطْعَمَا أَهْلَهَا فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ فَأَقَامَهُ قَالَ الْخَضِرُ بِيَدِهِ فَأَقَامَهُ فَقَالَ لَهُ مُوسَى لَوْ شِئْتَ لَاتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا قَالَ هَذَا فِرَاقُ بَيْنِي وَبَيْنِكَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَرْحَمُ اللَّهُ مُوسَى لَوَدِدْنَا لَوْ صَبَرَ حَتَّى يُقَصَّ عَلَيْنَا مِنْ أَمْرِهِمَا
44- Kendisine " İnsanların En Âlimi Hangisidir? " diye Sorulan Âlimin Üzerine Düşen İlmin Sorumluluğunu Allah’a Bırakması Bâbı
122- Said ibnu Cubeyr şöyle demiştir: İbnu Abbas’a Nevf el-Bekâli, Hızır’ın arkadaşı Musa’nın, İsrailoğullarına gönderilen Musa’nın değil, O’nun başka bir Musa olduğunu iddia ediyor, dedim. İbnu Abbas dedi ki: Allah’ın düşmanı yalan söylemiş. Ubey ibnu Ka’b, Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden şöyle bildirdi:
"Musa peygamber, İsrailoğulları içinde hutbe vermek için kalkmıştı. Kendisine: İnsanların en âlimi hangisidir? diye soruldu. Dedi ki: İnsanların en âlim olanı benim. İlmi Allah’a havale etmediğinden dolayı Allah onu azarladı. Allah O’na, iki denizin birleştiği yerde O’ndan daha âlim bir kulunun olduğunu Musa’ya vayhetti. Musa dedi ki: Ya Rabbi! O’na giden yolu bana göster. O’na denildi ki: Büyük bir sepetin içinde bir balık taşı, onu kaybettiğin yer O’nu bulduğun yerdir. O ve hizmetçisi Yûşa ibnu Nûn, yanlarına büyük bir sepet içinde balığı alarak yola koyuldular. (Deniz de yol alırlarken iki denizin birleşme yerine varınca) bir kayanın yanına gelip kafalarını ona yaslayıp uyudular. Bu arada balık, büyük sepetin içinden çıkmış denizde yolunu bulup kaybolmuştu. Bu Musa ve hizmetçisi için şaşılacak bir şey idi. O ikisi gecenin geri kalan kısmında ve gündüz boyunca yol aldılar. Sabah olunca, Musa hizmetçisine dedi ki: Yiyeceğimizi getir. Bu yolculuğumuzda bir hayli yorgun düştük. Musa, emrolunduğu yeri geçinceye kadar, yolculuğu boyunca yorgunluk hissetmemişti. Hizmetçisi ona dedi ki: Gördün mü, kayaya sığınınca ben balığı unuttum. Musa dedi ki: Bizim istediğimizde bu idi. Hemen izlerini takip ederek aynı yoldan geri döndüler, kayaya ulaştıklarında, yanında elbiselerine bürünmüş –veya bürünen- bir adam buldular. Musa selam verdi. Hızır dedi ki: Bu topraklarda bilinmeyen bu selam şekli neredendir? Dedi ki: Ben Musa’yım. Hızır dedi ki: İsrailoğullarnın Musa’sı mı? "Evet" dedi. Musa dedi ki: Sana tam olarak öğretilenlerden bana da öğretmen için sana tâbii olabilir miyim? Hızır dedi ki: Şu bir gerçektir ki benimle beraber bulunmaya aslâ sabredemezsin. Ey Musa! Ben de Allah’ın bana öğrettiği bir ilme sahibim ki sen onu bilmiyorsun. Sende Allah’ın sana öğrettiği ve benim bilmediğim bir ilme sahipsin. Musa dedi ki: Beni inşallah sabreden bir kimse olarak göreceksin. Senin hiçbir emrine karşı gelmeyeceğim. Gemileri olmadığından, birlikte denizin sahilinde yürümeye başladılar. Onların yanına bir gemi uğradı. Kendilerini gemiye almaları için onlarla konuştular. Hızır’ı tanıdılar ve onları ücretsiz gemiye aldılar. Bu arada bir serçe gelip geminin kenarına konup denizden bir ya da iki damla su içti. Hızır dedi ki: Ey Musa! Allah’ın ilminin yanında benim ilmim ve senin ilmin ancak bu serçenin gagasıyla aldığı kadardır. Daha sonra Hızır, geminin tahtalarından birini söküp çıkardı. Musa dedi ki: Bizi ücretsiz taşıyan bir topluluğa karşı gemi halkını suda boğmak için mi onu deldin? Hızır dedi ki: Benimle birlikte bulunmaya sabredemeyeceksin, dememiş miydim? Musa dedi ki: Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama. Bu ilk (sorusu) unuttuğu içindi. Beraber yürümeye devam ettiler. Çocuklarla beraber oynayan bir çocuğa rast geldiler. Hızır çocuğun kafasını yukardan tuttu ve eliyle kafasını koparıverdi. Musa dedi ki: Bir nefsin karşılığı olmaksızın onu öldürdün mü? Hızır dedi ki: Sana söylememiş miydim, benimle olmaya sabredemezsin diye? (İbnu Uyeyne dedi ki: Bu daha kuvvetlidir.) Yine yollarına devam ettiler. Nihayet bir kasaba halkına geldikleri zaman, onlardan yiyecek istemişler, onlar ise bundan kaçınmışlardı. Bu sırada orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar bulmuşlardı ki, Hızır eliyle işaret ederek onu doğrultuvermişti. Musa, Hızır’a dedi ki: Eğer dileseydin buna karşılık bir ücret alırdın. İşte bu, (itiraz) benimle aramızın ayrılmasıdır. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Allah, Musa’ya merhamet etsin. O’nun sabredipte ikisi arasında geçecek olayların bize anlatılmasını isterdim.[111]
٤٥- بَاب مَنْ سَأَلَ وَهُوَ قَائِمٌ عَالِمًا جَالِسًا
۱۲٣ - حَدَّثَنَا عُثْمَانُ قَالَ أَخْبَرَنَا جَرِيرٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ أَبِي وَائِلٍ عَنْ أَبِي مُوسَى قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا الْقِتَالُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَإِنَّ أَحَدَنَا يُقَاتِلُ غَضَبًا وَيُقَاتِلُ حَمِيَّةً فَرَفَعَ إِلَيْهِ رَأْسَهُ قَالَ وَمَا رَفَعَ إِلَيْهِ رَأْسَهُ إِلَّا أَنَّهُ كَانَ قَائِمًا فَقَالَ مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
45- Oturmakta Olan Bir Âlime Kendisi Ayakta Olduğu Halde Soru Soran Kimse Bâbı
123- Ebu Mûsa el-Eşari’den -Allah ondan razı olsun- , O şöyle dedi: Bir adam Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve selleme gelerek dedi ki: Ey Allah’ın Rasulü! Allah yolunda savaş nedir? Kimimiz öfkesinden dolayı, kimimizde ırkçılığına sebep savaşmaktadır. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem başını O’na doğru kaldırdı ve –başını O ayakta olduğu için kaldırmıştır- şöyle buyurdu. " Her kim Allah’ın kelimesini (lailahe İllallah Muhammedun Resulullah) yüceltmek için savaşıyorsa, O Allah Azze ve Celle’nin yolundadır. " (Hadisin geçtiği yer: 2810, 3126, 7458)
٤٦- بَاب السُّؤَالِ وَالْفُتْيَا عِنْدَ رَمْيِ الْجِمَارِ
۱۲٤ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عِيسَى بْنِ طَلْحَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ رَأَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عِنْدَ الْجَمْرَةِ وَهُوَ يُسْأَلُ فَقَالَ رَجُلٌ يَا رَسُولَ اللَّهِ نَحَرْتُ قَبْلَ أَنْ أَرْمِيَ قَالَ ارْمِ وَلَا حَرَجَ قَالَ آخَرُ يَا رَسُولَ اللَّهِ حَلَقْتُ قَبْلَ أَنْ أَنْحَرَ قَالَ انْحَرْ وَلَا حَرَجَ فَمَا سُئِلَ عَنْ شَيْءٍ قُدِّمَ وَلَا أُخِّرَ إِلَّا قَالَ افْعَلْ وَلَا حَرَجَ
46- Hacda, Cemreleri Taşlama Esnasında Soru Sorma Ve
Fetva Bâbı
124- Abdullah ibnu Amr’dan, O şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi cemrelerin yanında soru sorulurken gördüm. Bir adam dedi ki: Ey Allah’ın Rasulü! Cemreyi taşlamadan önce kurbanımı kestim. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem: " Cemreni taşla, hiçbir günahı yoktur. " buyurdu. Bir başkası şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü! Kurbanımı kesmeden önce başımı tıraş ettim. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem: "Kurbanını kes hiçbir günahı yoktur." buyurdu. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve selleme öne alınmış ya da geciktirilmiş ibadetler sorulduğunda: " Yap, bir günahı yoktur "buyurdu.
٤٧- بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَمَا أُوتِيتُمْ مِنْ الْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا ﴾
۱۲٥- حَدَّثَنَا قَيْسُ بْنُ حَفْصٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ قَالَ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ سُلَيْمَانُ بْنُ مِهْرَانَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ بَيْنَا أَنَا أَمْشِي مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي خَرِبِ الْمَدِينَةِ وَهُوَ يَتَوَكَّأُ عَلَى عَسِيبٍ مَعَهُ فَمَرَّ بِنَفَرٍ مِنْ الْيَهُودِ فَقَالَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ سَلُوهُ عَنْ الرُّوحِ وَقَالَ بَعْضُهُمْ لَا تَسْأَلُوهُ لَا يَجِيءُ فِيهِ بِشَيْءٍ تَكْرَهُونَهُ فَقَالَ بَعْضُهُمْ لَنَسْأَلَنَّهُ فَقَامَ رَجُلٌ مِنْهُمْ فَقَالَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ مَا الرُّوحُ فَسَكَتَ فَقُلْتُ إِنَّهُ يُوحَى إِلَيْهِ فَقُمْتُ فَلَمَّا انْجَلَى عَنْهُ قَالَ ﴿ وَيَسْأَلُونَكَ عَنْ الرُّوحِ قُلْ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي ﴾ وَمَا أُوتُوا مِنْ الْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا قَالَ الْأَعْمَشُ هَكَذَا فِي قِرَاءَتِنَا.
47- Allahu Teâlâ’nın "(Ey Muhammed!) Sana Rûhtân Soruyorlar. De ki: " Rûh, Rabbimin emrindendir. Onun hakkında size çok az bilgi verilmiştir. " (İsra: 85) Kavli Bâbı
125- Abdullah ibnu Mesud şöyle demiştir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemle beraber Medine’nin harabelerinde yürüyordum.-O hurma dalından bir âsâya dayanıyordu.- Yahudilerden bir topluluk yanımıza uğradı. Bazısı bazısına dedi ki: O’na rûhtân sorun. Onlardan bazıları dediler ki: O’na bir şey sormayın, hoşlanmayacağımız bir şey söyler. Onlardan bazıları dediler ki: Muhakkak ona soracağız. İçlerinden biri kalkıp şöyle dedi: Ey Ebû Kâsım! Rûh nedir? Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem sükût etti. Ben: O’na vahy geliyor dedim ve O’nu rahatsız etmemek için yanından kalktım. O’ndan o hal gidince şöyle buyurdu:
« (Ey Muhammed!) Sana rûhtan soruyorlar. De ki: Rûh, Rabbimin emrindendir. Onun hakkında size çok az bilgi verilmiştir. » (İsra: 85). E’maş dedi ki: Bizim kıraatımızda da böyledir.(Hadisin geçtiği yer: 4721, 7297, 7456, 7462)
٤٨- بَاب مَنْ تَرَكَ بَعْضَ الِاخْتِيَارِ مَخَافَةَ أَنْ يَقْصُرَ فَهْمُ بَعْضِ النَّاسِ عَنْهُفَيَقَعُوا فِي أَشَدَّ مِنْهُ
۱۲٦ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْرَائِيلَ عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ عَنْ الْأَسْوَدِ قَالَ قَالَ لِي ابْنُ الزُّبَيْرِ كَانَتْ عَائِشَةُ تُسِرُّ إِلَيْكَ كَثِيرًا فَمَا حَدَّثَتْكَ فِي الْكَعْبَةِ قُلْتُ قَالَتْ لِي قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا عَائِشَةُ لَوْلَا قَوْمُكِ حَدِيثٌ عَهْدُهُمْ قَالَ ابْنُ الزُّبَيْرِ بِكُفْرٍ لَنَقَضْتُ الْكَعْبَةَ فَجَعَلْتُ لَهَا بَابَيْنِ بَابٌ يَدْخُلُ النَّاسُ وَبَابٌ يَخْرُجُونَ فَفَعَلَهُ ابْنُ الزُّبَيْرِ
48- Bazı İnsanların Anlayamamaları Ve Terkten Daha Şiddetli Bir Hâle Düşmeleri Endişesinden Dolayı Üstün Olan Bazı Şeyleri Yapmayı Veya İlan Etmeyi Terk Eden Kimse Bâbı
126- Esved’den, O şöyle dedi: İbnuz-Zubeyr bana dedi ki: Aişe sana çokça söylerdi. Kâbe hakkında sana ne dedi? Dedim ki: Bana dedi ki: Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Ey Aişe! Şayet kavmim küfürden İslama yeni girmemiş olsalardı, Kâbe’yi yıkar ve onu insanların birinden girip diğerinden çıktıkları, iki kapılı yapardım.[112] İbnuz-Zubeyr bunu yapmıştır. (Hadisin geçtiği yer: 1583, 1584, 1585, 1586, 2368, 4484, 7243)
٤٩- بَاب مَنْ خَصَّ بِالْعِلْمِ قَوْمًا دُونَ قَوْمٍ كَرَاهِيَةَ أَنْ لَا يَفْهَمُوا
وَقَالَ عَلِيٌّ حَدِّثُوا النَّاسَ بِمَا يَعْرِفُونَ أَتُحِبُّونَ أَنْ يُكَذَّبَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ
۱۲٧- حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ مَعْرُوفِ بْنِ خَرَّبُوذٍ عَنْ أَبِي الطُّفَيْلِ عَنْ عَلِيٍّ بِذَلِكَ
49- Anlayamamalarından Korkarak Bir topluluğu Bırakıp
Diğer Bir Topluluğa İlmi Anlatma Bâbı
Ali şöyle demiştir: İnsanlara anlayabilecekleri şeylerden bahsedin. Allah ve Rasulü’nü yalanlaması hoşunuza gider mi?
127-Bize Ubeydullah ibnu Musa Maruf ibnu Harrabuz’dan O’da Ebu Tufeyye’den O’da Ali’den bu sözü bildirdi.
۱۲٨ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ هِشَامٍ قَالَ حَدَّثَنِي أَبِي عَنْ قَتَادَةَ قَالَ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَمُعاذٌ رَدِيفُهُ عَلَى الرَّحْلِ قَالَ يَا مُعَاذَ بْنَ جَبَلٍ قَالَ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَسَعْدَيْكَ قَالَ يَا مُعَاذُ قَالَ لَبَّيْكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَسَعْدَيْكَ ثَلَاثًا قَالَ مَا مِنْ أَحَدٍ يَشْهَدُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ صِدْقًا مِنْ قَلْبِهِ إِلَّا حَرَّمَهُ اللَّهُ عَلَى النَّارِ قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَفَلَا أُخْبِرُ بِهِ النَّاسَ فَيَسْتَبْشِرُوا قَالَ إِذًا يَتَّكِلُوا وَأَخْبَرَ بِهَا مُعَاذٌ عِنْدَ مَوْتِهِ تَأَثُّمًا
128- Enes ibnu Malik’ten. -Allah ondan razı olsun- Nebi sallallahu aleyhi ve sellem -Muaz, devesinin üzerinde terkinde iken- dedi ki: Ey Muaz ibnu Cebel! Emrine amadeyim, buyur Ey Allah’ın Rasulü, dedi. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem " Ey Muaz " dedi. Emrine amadeyim buyur ey Allah’ın Rasulü dedi.( Bu nida ve cevap üç kere gerçekleşti) Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
" Her kim Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şahadet eder ve kalbiyle de tasdik ederse Allah ona cehennemi haram kılar. " Muaz dedi ki: Ey Allah’ın Rasulü! İnsanlara bunu haber vereyim de, bu müjdeli habere sevinsinler mi? Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem " Şayet haber verirsen buna güvenirler "[113]buyurdu. Muaz ölümünden önce ilmi gizlemekten dolayı günah kazanacağından korkarak bunu haber verdi.[114] (Hadisin geçtiği yer: 129)
١٢٩- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ قَالَ سَمِعْتُ أَبِي قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ قَالَ ذُكِرَ لِي أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لِمُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ مَنْ لَقِيَ اللَّهَ لَا يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا دَخَلَ الْجَنَّةَ قَالَ أَلَا أُبَشِّرُ النَّاسَ قَالَ لَا إِنِّي أَخَافُ أَنْ يَتَّكِلُوا
129- Enes’ten -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Muaz’a şöyle dediği zikrolundu. "Allah’a hiçbir şeyi ortak (şirk) koşmayarak Allah’a kavuşan kimse cennete girer." Mûaz dedi ki: İnsanlara müjde vereyim mi? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Hayır, (müjde verme) ben onların buna güvenmelerinden korkuyorum.[115] "
٥٠- بَاب الْحَيَاءِ فِي الْعِلْمِ
وَقَالَ مُجَاهِدٌ لَا يَتَعَلَّمُ الْعِلْمَ مُسْتَحْيٍ وَلَا مُسْتَكْبِرٌ وَقَالَتْ عَائِشَةُ نِعْمَ النِّسَاءُ نِسَاءُ الْأَنْصَارِ لَمْ يَمْنَعْهُنَّ الْحَيَاءُ أَنْ يَتَفَقَّهْنَ فِي الدِّينِ
١٣٠- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَامٍ قَالَ أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ زَيْنَبَ ابْنَةِ أُمِّ سَلَمَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ قَالَتْ جَاءَتْ أُمُّ سُلَيْمٍ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَسْتَحْيِي مِنْ الْحَقِّ فَهَلْ عَلَى الْمَرْأَةِ مِنْ غُسْلٍ إِذَا احْتَلَمَتْ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا رَأَتْ الْمَاءَ فَغَطَّتْ أُمُّ سَلَمَةَ تَعْنِي وَجْهَهَا وَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَوَتَحْتَلِمُ الْمَرْأَةُ قَالَ نَعَمْ تَرِبَتْ يَمِينُكِ فَبِمَ يُشْبِهُهَا وَلَدُهَا
50- İlim Öğrenmede Hayâ Etmenin Hükmü Bâbı
Mücahid şöyle dedi: Büyüklük taslayan ve hayâ eden ilim öğrenemez. Aişe dedi ki: Ensar kadınları nede iyi kadınlardır! Hayâları onlara dinde anlayışlı olmalarına engel olmadı.
130- Ummu Seleme’den, O şöyle dedi: Ummu Süleym, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Muhakkak ki Allah haktan hayâ etmez. Bir kadın ihtilam olursa (yani rüyasında cima ettiğini görürse) gusletmesi gerekir mi? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Şayet su (meni) gelirse evet gusleder. " Ummu Seleme yüzünü kapatarak dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! (meni gelmek suretiyle) kadın ihtilam olur mu? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: " Sağ elin toprağa gelsin! Bu olmasa çocuğu kendisine nasıl benzesin ki. "[116] (Hadisin geçtiği yer: 282, 3328, 6091, 6121)
١٣١ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ مِنْ الشَّجَرِ شَجَرَةً لَا يَسْقُطُ وَرَقُهَا وَهِيَ مَثَلُ الْمُسْلِمِ حَدِّثُونِي مَا هِيَ فَوَقَعَ النَّاسُ فِي شَجَرِ الْبَادِيَةِ وَوَقَعَ فِي نَفْسِي أَنَّهَا النَّخْلَةُ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ فَاسْتَحْيَيْتُ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَخْبِرْنَا بِهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هِيَ النَّخْلَةُ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ فَحَدَّثْتُ أَبِي بِمَا وَقَعَ فِي نَفْسِي فَقَالَ لَأَنْ تَكُونَ قُلْتَهَا أَحَبُّ إِلَيَّ مِنْ أَنْ يَكُونَ لِي كَذَا وَكَذَا
131- Abdullah ibnu Dinar, Abdullah ibnu Ömer’den -Allah onlardan razı olsun- bildirdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Ağaçlar içinde bir ağaç vardır ki onun yaprağı düşmez. İşte o müslümanın misalidir. Bana onun hangi ağaç olduğunu söyleyin. " İnsanların zihinleri vadilerde ki ağaçlara gitti ve (hurma ağacını unuttular.) Aklıma onun hurma ağacı olduğu geldi. Abdullah dedi ki: Bunu söylemekten utandım. Dediler ki: Onu bize bildir ey Allah’ın Rasûlü! Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " O hurma ağacıdır. " Abdullah dedi ki: Aklımdan geçeni babama söyledim. Babam dedi ki: Söylemiş olsaydın benim için, şunların ve şunların olmasından daha sevimli gelirdi.
٥١- بَاب مَنْ اسْتَحْيَا فَأَمَرَ غَيْرَهُ بِالسُّؤَالِ
١٣٢ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ دَاوُدَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ مُنْذِرٍ الْثَّوْرِيِّ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْحَنَفِيَّةِ عَنْ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ قَالَ كُنْتُ رَجُلًا مَذَّاءً فَأَمَرْتُ الْمِقْدَادَ بْنَ الْأَسْوَدِ أَنْ يَسْأَلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَسَأَلَهُ فَقَالَ فِيهِ الْوُضُوءُ
51- Soru Sormaktan Utanan Kimsenin Kendisi Adına Başka Birinin Soru Sormasını Emretmesi Bâbı
132- Ali ibnu Ebi Talip’ten, -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi: Ben çok mezisi olan biri idim. Bunu Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme sormasını Mikdad’a emrettim. O’da sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Bundan dolayı abdest alması gerekir. " [117] (Hadisin geçtiği yer: 178, 269)
٥٢- بَاب ذِكْرِ الْعِلْمِ وَالْفُتْيَا فِي الْمَسْجِدِ
١٣٣ - حَدَّثَنِي قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ قَالَ حَدَّثَنَا نَافِعٌ مَوْلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَجُلًا قَامَ فِي الْمَسْجِدِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مِنْ أَيْنَ تَأْمُرُنَا أَنْ نُهِلَّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُهِلُّ أَهْلُ الْمَدِينَةِ مِنْ ذِي الْحُلَيْفَةِ وَيُهِلُّ أَهْلُ الشَّأْمِ مِنْ الْجُحْفَةِ وَيُهِلُّ أَهْلُ نَجْدٍ مِنْ قَرْنٍ وَقَالَ ابْنُ عُمَرَ وَيَزْعُمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ وَيُهِلُّ أَهْلُ الْيَمَنِ مِنْ يَلَمْلَمَ وَكَانَ ابْنُ عُمَرَ يَقُولُ لَمْ أَفْقَهْ هَذِهِ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
52- Mescidde Fetva Verme Ve İlmin Zikri Bâbı
133- Abdullah bin Ömer’den. -Allah ondan ve babasından razı olsun- Bir adam Mescidi Nebevi’de ayağa kalkarak şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! (Hac ve umre için) bize nerede mikata girmemizi (ihram elbisesini giyip niyet ederek telbiye getirmeye başlamamızı ) emredersiniz? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Medine ehli Zül-huleyfe’de, Şam ehli Cuhfe’de, Necd ehli de Karn’da mikata girsinler." İbnu Ömer dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin "Yemen ehli Yelemlem’de mikata girsin." buyurduğunu da söylüyorlar. İbnu Ömer şöyle diyordu: Ben bunu Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden anlamadım. (Hadisin geçtiği yer: 1522, 1525, 1527, 1528, 7334)
٥٣- بَاب مَنْ أَجَابَ السَّائِلَ بِأَكْثَرَ مِمَّا سَأَلَهُ
١٣٤- حَدَّثَنَا آدَمُ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي ذِئْبٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّ رَجُلًا سَأَلَهُ مَا يَلْبَسُ الْمُحْرِمُ فَقَالَ لَا يَلْبَسُ الْقَمِيصَ وَلَا الْعِمَامَةَ وَلَا السَّرَاوِيلَ وَلَا الْبُرْنُسَ وَلَا ثَوْبًا مَسَّهُ الْوَرْسُ أَوْ الزَّعْفَرَانُ فَإِنْ لَمْ يَجِدْ النَّعْلَيْنِ فَلْيَلْبَسْ الْخُفَّيْنِ وَلْيَقْطَعْهُمَا حَتَّى يَكُونَا تَحْتَ الْكَعْبَيْنِ
53- Soru Sorana, Sorduğundan Daha Fazlasıyla Cevap
Veren Kimse Bâbı
134- Abdullah ibnu Ömer, -Allah ondan ve babasından razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden bildirdi. Bir Adam, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme muhrim (hac ya da umre için niyetlenen birisi) ne giyer? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: " Gömlek, sarık, sirval, (içe giyilen don) bornus, safran ya da zâferânla boyanmış elbise giymez. Ayakkabı bulamazsa terlik giysin ve o ikisini topuklar açığa çıkacak şekilde kessin. " (Hadisin geçtiği yer: 366, 1542, 1838, 1842, 5794, 5803, 5805, 5806, 5847, 5852)
[82] Burada alimin ve muteallimin (öğrenim gören) birbirlerine karşı takınmaları gereken tavırlar açıklanmıştır. Âlim, soru soranı meclisin adabına ters davrandığı için azarlayıp kovmamış bilakis ilk etapta sözünü tamamlayana kadar ondan yüz çevirerek onu edeplendirmiş, sonra da sorusunu cevaplayarak ona yumuşak davranmıştır. Çünkü o, bedevilerden biriydi ki onlar kaba olurlar.
[83] İşin, ehli olmayanlara emanet edilmesi ise, ancak ilmin yok olup cehaletin hakim olmasıyla mümkündür. Bu da kıyametin alametlerinden biridir. Buhari –Allah ona rahmet etsin- sanki ilmin büyüklerden alınması gerektiğine işaret etmektedir. Bununla alakalı olarak Ebu Umeyye’nin rivayet ettiği hadiste Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Kıyametin alametlerinden biri de ilmin küçüklerinden yanında aranmasıdır."
[84] İmam Buhari –Allah ona rahmet etsin- bu hadisi ilme delalet eden bir konuşma esnasında sesi yükseltmenin caiz olduğuna delil olarak getirmiştir. "En yüksek sesiyle bağırdı" bunu gerektiren ise ya uzaklıktan ya da topluluğun çokluğundan veya da başka sebeplerdendir. Câbir hadisinde olduğu gibi hutbe verirken de ses yükseltilir. "Nebi sallallahu aleyhi ve sellem hutbe esnasında kıyametten bahsederken öfkesi artar ve sesi yükselirdi." Ahmed’de gelen Nu’man hadisinde şu ziyade vardır: "Öyle ki çarşıda buluna birisi onu duyardı." Yine bu hadiste sözün anlaşılması için tekrar edilmesinin delaleti vardır.
[85] İmam Buhari –Allah ona rahmet etsin- hadis rivayetinde kullanılan bu sigaların manalarının bir olduğu görüşündedir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[86] Müslüman ile yaprağının düşmemesi açısından hurma ağacına benzetilmesinin hikmeti İbnu Ömer’in başka bir açıdan gelen rivayeti açıklar. O şöyle demiştir: Bir gün Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanındayken dedi ki: "Müminin misali yaprakları düşmeyen ağaç misali gibidir. Onun ne olduğunu bilir misiniz?" Hayır bilmeyiz, dediler. "O hurma ağacıdır. Onun yaprakları düşmez. Müslüman da davetten geri kalmaz" (sürekli davetle, dinini insanlara anlatmakla meşgul olur.) (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[87] Arz, lugatta bir şeyi bir kimseye göstermek demektir. Hadis ıstılahı olarak ise Ravinin elinde bulunan hadisi şeyhine okuması manasında kullanılmıştır. Ravinin şeyhe hadislerini arzetmesi ya bizzat onun yahutta şeyhin huzurunda bulunan bir başka şahsın okuması ve ravininde okunan hadisleri dinlemesiyle olur. Keza okuma işinin kitaptan veya hafızadan yapılması yahut şeyhin okunan hadisler kitaptan veya hıfzından takip etmesi arasında hiçbir fark yoktur ve hangi şekilde olursa olsun arz tahakkuk etmiş olur. (Suyuti. Tedrib: s:242)
[88] Munâvele: Şeyhin, hadislerini ihtiva eden kitabını rivayet etmesi için elden talebeye vermesidir. Bu, cumhurun yanında hadis naklinde muteber bir yoldur. Munâvele’nin sureti şudur: Şeyh, talebesine kitabını verir ve ‘bu benim falancadan duyduklarımdır veya bu benim tasnifimdir, bunu benden rivayet et, şeklindedir.
[89] Bu hadis, hayrı talep etme konusunda başkaları ile yarışan kişinin övüldüğünü de gösterir.
[90] "Aktif olduğumuz": Bize hatırlatmada bulunmak için uygun vakitleri gözetirdi, bizim sıkılmamamız için bunu her gün yapmazdı.
[91] Buradaki murad, İslam’a davette, bir kişinin İslam’a yakınlaşması esnasında yumuşak olma, başlangıcında da dinde bu da var şeklinde zorlamaya gitmemektir. Yine insanları günahlardan sakındırırken de kabul görmesi için şefkatli, sevecen olunması gerekir. İlminde tedricilikle yani azar azar, sindire sindire öğretilmesi gerekir. Çünkü başlangıç kolay olursa, ilim sevdirilir.
[92] Bu hadis üç hükmü içine almaktadır: Birincisi: Dinde anlayışlı olmanın, dini öğrenmenin fazileti. İkincisi: Hakikatte veren Allah’tır. Üçüncüsü: Bu ümmetin bir kısmı kıyamete kadar hak üzere kalacaktır. Birincisi ilim bablarına uygundur. İkincisi ise sadakalar kısmına uygundur ki Muslim bunu zekatta, Buhari de ganimetlerin beşte birinin verilmesi babında zikretmiştir. Üçüncüsü ise kıyamet alametlerine uygundur.
[93] Burada hasedden kasıt gıbtadır. Yani o kimsenin şöyle demesidir: "Keşke falana verilen bana da verilseydi de ben de onun gibi yapsaydım." Buhari bunu "Kur’an’ın Faziletleri" nde zikretmiştir. Tirmizi de gelen Ebu Kebşe el-Enmari hadisinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Allah’ın ilimle rızıklandırdığı ancak mal verdiği bir kulu vardır ki o, sadık bir niyetle der ki: Şayet bana mal verilmiş olsaydım falan gibi hayır işlerdim. Onun ikisinin ecri de eşittir. (Yani yapmayı temenni ettiği hayrı yapmış gibi ecir alır."
[94] İlim talep etmek için zorluklara katlanmaya teşviği gündeme getiriyor.Gıpta etmek akabinde bir çok şeye katlanmayı gündeme getirir.
[95] İbnu Abbas’ın -Allah ondan razı olsun- dini konuda bilinen durumu sebebiyle Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in bu duasının kabul edildiği anlaşılmaktadır.
[96] Buhari burada, hadisin nakledilmesinde buluğ çağına girmenin şart olmadığını söyler. İmam Buhari, –Allah ona rahmet etsin- Ahmed ibnu Hanbel ile Yahya ibnu Main arasında geçen ihtilafa işaret etmiştir. Hatib, Kifaye adlı kitabında şunları zikreder: Yahya demiştir ki: İşitip öğrenme yaşı, buluğ çağına girmediği için Uhud savaşından geri çevrilmeleri sebebiyle on beştir. Ahmed ibnu Hanbel bunu duyduğunda şöyle demiştir: Bilakis onun işittiğini akledebilmesi ve anlaması yeterlidir. İbnu Ömer kıssası savaşla alakalıdır. Daha sonra Hatib, el-Kifaye kitabında bazı sahabilerin henüz buluğ çağına girmezden evvelki rivayetlerini ve bu hadislerin de onlardan kabul gördüğünü zikretmiştir. Yahya ibnu Main, Bera’ ve başkalarının on beş yaşından küçük oldukları için Bedir savaşına katılmamalarını da delil olarak getirmesi geçersizdir. Çünkü savaştan kasıt güç ve harp alanındaki tecrübedir. Ama hadisin kabul görmesi ise anlayış ve doğruyla yanlışı birbirinden ayırmakla alakalıdır. Evzai burada Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin "Çocuklarınıza yedi yaşına girdiklerinde namazı emredin" hadisini delil olarak getirmiştir.
[97] Haram aylar: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır.
[98] Burada hadis ihtisar olarak zikredilmiştir." Büyük bir olay oldu " lafzından sonra şunlar zikredilir: ″Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarını boşadı. Dedim ki: Bunun olacağını tahmin ediyordum. Sabah namazını kıldıktan sonra sıkıca elbiselerimi giyip aşağı indim ve Hafsa’nın yanına girdim″.( yani kızı ve müminlerin annesi) Bu hadiste haberul vahidin (yani tek kişinin getirdiği hadisin kabul edileceğine ve sahabenin mürseliyle amel edileceğine delildir. Yine bir müslümanın işinden dolayı veya hayat şartları sebebiyle ilim talebinden geri kalmaması gerektiği vurgulanmıştır. Şayet bir şeylerden geri kalmışsa bunu tıpkı Ömer’in yaptığı gibi sorarak öğrenmesi gerekir.)
[99] Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin onlara nasihati şuydu: "Cehennem ehlinin çoğunun sizler olduğunu gördüm. Çünkü sizler Lâneti çoğaltır ve kocanıza nankörlük edersiniz." Onlara sadaka vermelerini emretmiş, sanki onlara sadaka vermenin günahlarına kefaret olacağını öğretmiştir.
[100] Hadis, sahabe hanımlarının ilim öğrenmede ne denli hırslı olduklarını göstermektedir. Yine hadiste Müslümanların çocuklarının cennette olduğunun delili vardır. Her kimin kendisinden önce, henüz buluğ çağına girmemiş iki çocuğu ölürse, ateşe karşı koruyucu olurlar.
[101] Hesabın ince görülmesi azabı hak etme sonucunu doğurur.Kişinin iyilikleri Allah’ın kabul edilmesine bağlıdır. Allah rahmeti ile bunları kabul etmezse şefeat gerçekleşmez.
[102] Daha önce ilim babında geçti.
[103] İmam Buhârî -Allah ona rahmet etsin- bâbın hadislerini güzel bir şekilde tertip etmiştir. Ali hadisiyle başlamıştır ki hadis, bâbın maksadını oluşturmuştur. Ardından ikinci rivayet olarak Zubeyr hadisini zikretmiştir. O hadiste de sahabenin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme yalan isnad etmekten şiddetle sakınmalarına işaret edilmiştir. Üçüncü olarak da sahabenin hadisin aslını rivayet değil de, kendilerini hataya ulaştırmalarından korkarak çok hadis rivayet etmekten kaçındıklarını işaret eden Enes hadisini rivayet etmiştir. Çünkü onlar tebliğle görevlendirilmişlerdi. Son olarak da bâbı ister ondan uykuda işittiğini isterse de uyanıkken işittiğini iddia etsin, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme yalan isnad etmeyi haram kılmasına işaret eden Ebu Hureyre hadisiyle bitirmiştir.
[104] Bu ve önceki hadis hadislerin kaleme alındığının ispatıdır.
[105] Hadiste ilmi yazmanın cevazının delili vardır. İhtilaf, hayrı öğrenmeye engel olabilir. Tıpkı Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Kadir gecesini haber vermek için evinden çıktığında iki kişinin münakaşa edip, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin de bunu haber vermemesi gibi. Yine hadiste Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin huzurunda kendisine bir şey inmediğinde içtihadın vuku bulması vardır.
[106] Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem o anda hanımlarını uyandırmıştır. Çünkü o anda orada hazır bulunan onlardı. Yada "önce kendinden sonrada ailenden başla" emri gereğince böyle yapmıştır. Hadiste şerden korkulduğu zaman namaz kılmanın müstehaplığı vardır. Allah Teâla Bakara Sûresi 45. ayeti kerimesinde "Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin" buyuruyor. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, kendisini hüzünlendiren bir şey olduğunda hemen namaza koşardı. Rüyasında hoşlanmadığı bir şey gören kimseye namaz kılmasını emretmiştir. Ayrıca hadiste şaşkınlık halinde " Subhânallâh " denileceği vardır.
[107] İbnu Battal şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin buradaki muradı, bu müddetin içinde bulundukları yüzyılı (nesli) bitireceğidir. Ömürlerinin, ibadetle meşgul olan geçmiş ümmetler gibi uzun olmayıp kısa olduğunu haber vermiştir. Nevevi şöyle demiştir: O gece de yeryüzünde bulunan hiç kimse, bu geceden sonra yüz seneden fazla yaşamayacaktır, ömrü ister az olsun ister fazla. Yoksa o geceden sonra doğan birinin hayatının yüz sene olmayacağı manasına gelmez. Allahu âlem. (En iyisini bilen Allah’tır.)
[108] Bu hadislerde Ebu Hureyre’nin -Allah ondan razı olsun- fazileti anlatılmakta ve Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in açıkça mucizesi bulunmaktadır.
[109] Alimler, Ebu Hureyre’nin yaymadığı ilmin, zalim idarecilerin zamanları ve durumlarının beyanı olduğudur. Ebu Hureyre, bunların bazısını işaret eder ama onları açıklayamazdı. Tıpkı şu duasında olduğu gibi: Altmışlı yıllarda bir çocuğun başkanlığından Allah’a sığınırım. Bu sözüyle Yezid ibnu Muaviye’nin halifeliğine işaret etmiştir. Çünkü onun hilafeti hicri altmış yıllarında idi. Allahu Teâla onun duasına icabet etmiştir ki O, Yezid ibnu Muaviye’nin hilafetinden bir yıl önce vefat etmiştir.
[110] Hadisin açıklaması fitneler kitabında gelecektir inşallah. İbnu Battal şöyle dedi: Hadiste, Âlimin karşısında susup onun sözüne kulak vermek öğrencinin veya soru soranın takınması gereken tavırdır. Çünkü alimler, peygamberlerin varisleridir.
Sufyanis-sevri ve diğerleri şöyle dediler: İlmin başlangıcı dinleme, sonra susma, sonra ezberleme, sonra amel etme, sonra da onu neşretmedir.
[111] Musa ile Hızır’ın kıssasında bazı faydalar vardır. Muhakkak ki Allah, mülkünde dilediğini yapar. Kulları arasında zararlı ve faydalı olan şeylerde dilediği gibi hükmeder. Fiillerinde ve hükümlerinde akıl araya girmez. Bilakis kula düşen rıza gösterip teslim olmaktır. Nitekim Allah Azze ve Celle’nin Rablığıyla alakalı bazı şeylerde akıl aciz kalmaktadır.
[112] Kureyş, Kabe’ye ait işleri çok önemseyen bir kavimdi. Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem onların yeni İslama girmiş olmalarından dolayı, " kendilerine karşı övünmek için Kabe’nin yapısını değiştirdi. " demelerinden korktuğu için bundan kaçınmıştır. Burada ifsada sebebiyet vereceğinden dolayı maslahatın terki vardır.
[113] Usayli ve Keşmihini’de gelen rivayette (yenkilu) lafzı vardır. Yani, onun zahirine bakarak amel işlemezler.
[114] Bu ve bundan sonra gelen rivayetler Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Lailaheillallah diyen cennete girer sözünün açıklamaları üzerine.Burada şöyle bir kaide nin anlaşılması gerekir.Mutlakın mukayyete hamledilmesi.
[115] Hasen ibnu Sufyan müsnedinde, Ubeydullah ibnu Mûaz’dan, O da Mutemer’den şunu zikreder: " hayır onlara bunu haber verme. Bırak onlar amel işlemekte birbirleriyle yarışsınlar. Ben onların buna güvenmelerinden korkuyorum".
[116] Haya imandandır.Allah gerçeği söylemekten haya etmez.Burada Ümmü seleme -Allah ondan razı olsun- bunu sormasının sebebi ihtilamın bazı kadınlarda olup bazılarında olmaması yüzünden sormasıdır.
[117] Cinsel temas sonunda haz ve heyecan içinde, fışkırarak gelen yapışkan sıvıya meni denir. Bu gelirse gusül gerekir. Cinsel duygu, heyecan, tenle temas vb. sonunda meni değil de daha az, açık renkli, yapışkan ve fışkırmayan bir sıvı gelirse buna mezi denir; meziden dolayı gusül gerekmez, yalnızca abdest alınır. İdrardan sonra veya başka zamanlarda cinsel etkilenme, haz, uyanma sözkonusu olmadan gelen açık renkli, fışkırmayan, yapışkan ve az miktardaki sıvıya da vedi denir, bu da yalnızca abdesti bozar.