MUTLULUĞA ULAŞTIRAN VESİLELER
1-Allah'a iman ederek salih amel işlemek: İnsanoğlunun dünyada kazanacağı en büyük nimet elbette Allah'a gerçek manada iman ederek kalbini bu imanla doldurmasıdır. Mutluluğun, sevincin ve üzüntünün yeri kalp olduğuna göre kişi kalbine koyacağı sevgi çeşidini seçerken buna gerekli özeni göstermelidir. Kişi Allah'a iman ettiğinde kalbi birden O'nun sevgisi ile dolup taşar ve böylece gerçek sevgi nimetini bulmuş olur. Bu sevgi o kişiyi mala-mülke, makama ve diğer dünyalık nimetlere aşırı değer vermekten koruyacak ve bunların değerini onun gözünde küçültecektir. Bunun en güzel örneklerini Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabının hayatlarında görmekteyiz: Onların hayatlarına baktığımızda onların, samimi olarak sevdikleri Rableri yolunda, sahip oldukları bütün her şeyi feda etmekten kesinlikle çekinmediklerini görürüz;
Onlardan birinin islam için cihat ederken göğsüne bir ok saplanıyor da bunun üzerine o kişi: "Kâbenin Rabbine yemin olsun! Kazandım", "Kâbenin Rabbine yemin olsun! Kazandım" diye haykırıyor.
Bir başkası savaş meydanında cebinden çıkardığı bir kaç hurmayı yemeye bile vakit ayırmadan kâfirlerle savaşmak için savaş meydanına dalarak "Şayet yaşarsam geri kalanı da yerim, bu hayat çok uzundur" diye haykırıyor. Onları bu haykırışlara sevk eden şey acaba neydi!? Onlardaki sevinç, mutluluk ve ferahın hangi seviyelerde olduğunu tahmin edebiliyor muyuz!?
"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz."
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise şöyle buyurur:
"Üç şey vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kişi imanın lezzetini tatmış olur: Kişiye Allah ve Resûlünün bütün her şeyden daha sevgili gelmesi, kişinin birini sevdiğinde onu sadece Allah için sevmesi, kişinin küfre dönmekten ateşe atılmaktan korkar gibi korkması."
2-Kaza ve kadere iman etmek: Mutluluğa götüren sebeplerden ikincisi de kişinin kaza ve kadere iman etmesidir. Sevgili kardeşim, insanoğlu bu dünyada bir çok bela, sıkıntı ve üzücü olaylara maruz kalmaktadır. Bu bela ve sıkıntıların üstesinden ancak sağlam bir kader inancı ile gelebilir. Zira mümin Allah'ın kendisi için tayin ettiği kadere razı olup kendisine isabet eden zorluklar karşısında sabırlı olur. Yine müslüman kendisine bir nimet verildiğinde rabbine şükür eder. Müminin bu inancı ona kalp huzuru ve mutluluk verir. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in şu hadisine kulak verelim:
"Mü’minin işi ne acayiptir. Zira başına gelen bütün işler onun hayrınadır. Bu özellik sadece mü'minler içindir. Şâyet kendisine bir iyilik isâbet etse şükreder ve bu şükür ise onun hayrına olur. Kendisine bir kötülük isabet etse sabreder bu sabır da onun hayrına olur."[9]
İmanında sadık olan bir mü'min bilir ki kendisine isabet eden bir musibet onu hataya düşürmek için değildir ve yine kendisini hataya düşüren şey onun başına bela olması için değildir. Bu ölçüyü bilen bir müslüman olaylar karşısında bunalıma girmez, rahatlar ve asla göğsü daralmaz. Böyle olunca da o mü'min hem dünyada, hem âhirette gerçek mutluluğu ve güzel hayatı yakalamış olur.
3-Allah (Azze ve Celle)'yi bol bol anmak:
Muhterem kardeşim, insanı saadete götüren vesilelerden biri de Allah'ı anmak, O'nu zikretmektir. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
"(Dikkat edin!) Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
Allah'ı zikretmeyen insan kendisini boşlukta hisseder. O kişi ne yaparsa yapsın bunalım ve terslikten bir türlü kurtulamaz. Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
"Kim ki Allah'ın zikrinden yüz çevirirse onun için can sıkıcı bir hayat vardır. Kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz."
4-Allah’a sığınmak: Saadete kavuşturan sebeplerden dördüncüsü de kişinin bütün sebepleri yerine getirmek koşulu ile her işinde Allah'a sığınmasıdır: Şayet bir müslüman her işte, sebepleri yerine getirdikten sonra Allah'a güvenip O'na sığınsa Allah o kişinin sıkıntılarını giderecek ve O'nun kalbine ferahlık verecektir. Değerli kardeşim bir şey dilediğin zaman sadece Allah'tan dile! Yardıma çağırdığında ise sadece Allah'tan yardım iste! Sadece ondan görüşlerinde isabetli ve işlerinde başarılı olmayı dile! Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dua ederdi:
"Allahım! Bana, beni her türlü hataya karşı koruyan dinimi kolay ve anlaşılır kıl! Yaşantımı sağladığım dünyamı kolay ve hakkımda hayırlı kıl! Dönecek olduğum yer olan âhiretimi hakkımda hayırlı kıl! Hayatımı her türlü hayırlı işi artırmama vesile kıl! Ölümü benim için her türlü şerden kurtulup rahat bir yaşama kavuşmaya bir vesile kıl!"
5-Saliha eş: Mutlu bir yaşama kavuşabilmek için gerekli vesilelerden biri de saliha bir eşle yuva kurmaktır. Zira saliha bir eş saadeti yakalayabilmek için gerekli olan en önemli unsurlardan biridir. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
"Dünya bir metâdır ve dünyanın en hayırlı metâsı saliha bir kadındır."
Allah'ın kendisine saliha bir kadın nasip etmiş olduğu kişiler saadet içinde yaşarlar. Zira saliha kadın beyine itaatkâr olur. Saliha bir kadın beyinin gıyabında kocasının iffetini ve malını korur. Beyi kendisine baktığında kalbi sevinçle dolar. Beyi evde olmadığında çocukları ve malları konusunda hiç endişe taşımaz.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şöyle rivayet edilir:
"Dört şey mutluluktandır: Saliha kadın, geniş ev, iyi komşu, huyu güzel binek. Ve yine dört şey de kişinin mutsuzluğundandır: Kötü komşu, kötü huylu kadın, dar ev, kötü binek."
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:
"Üç şey vardır ki, bunlar insana mutluluk verir ve üç şey de vardır ki insana mutsuzluk verir. Mutluluk veren üç şeyden biri şudur: Baktığında hoşuna giden, kendisini yalnız bıraktığında kendisi ve malın konusunda güven duyduğun kadın (eş)."[15]
Hakim'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İbn-i Abbas'a şöyle der:
"Sana kişinin saklayacabileceği en büyük hazineden haber vereyim mi? Kişi kendisine baktığında kendisini mutlu eden, kendisine bir iş buyurduğunda onu yerine getiren ve kendisinin yanında bulunmadığı zamanda namusunu koruyan saliha kadındır."[16]
6- Namaz: Saadete ulaştıran sebeplerden altıncısı namazdır. Muhterem kardeşim, (Allah sana ve bana merhamet eylesin!) şunu bil ki; namaz kişinin kıyamet günü ilk defa hesaba çekileceği bir ibadettir. Namaz, kul ile onu yaratan arasında kurulan manevi bir bağdır. Kişinin geniş yürekli, huzurlu ve mutlu olmasında namazın çok büyük etkisi vardır. Zira kul namaz vesilesi ile Rabbine yalvarır, O'nun önünde boyun büker ve kulun kalbi dünyalık her türlü meşguliyet ve sıkıntıdan kurtularak yaratanına sığınır ve kalbi huzurla dolar. Unutmayalım ki namaz dünyada ve hem de ahirette kişiye faydalı olacak amelleri başarma da en büyük vesiledir. Namaz kalbi ve yüzü nurlandırır, insanı huzura kavuşturur. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:
"Ya Bilal, namaza kaldırarak (kamet getirerek) bizi namazla huzur ve rahata kavuştur."
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başka bir hadisinde şöyle buyurur:
"Bana dünyada kadınlar ve güzel koku sevdirildi ve namaz gözümün nuru kılındı."
Sevgili kardeşim, kalp huzurun, gönlünün aydınlığın ve gözünün nuru senin namazındadır. Kişi namazda Rabbine yöneldiğinde dünyalık bütün sıkıntı ve meşgalelerinden kurtulur.
7-Saadete kavuşturan vesilelerden yedincisi de şer'î ilim talebinde bulunmaktır. İlim talep eden insan sürekli bir sevinç yaşar ve rahatlık ve huzur hisseder. Zira o kişi, sürekli bir bahçeden diğerine geçen, bir meyveyi tattıktan sonra diğerini tadan ve kendisine sadece ilim ile ulaşılabilecek bir faziletten başkasına geçen bir kişidir. Elbette ilim talebi bayağı zor, meşakkatli ve sabır isteyen bir iştir. Fakat aynı zamanda insana huzur ve saadet veren bir iştir.
Değerli kardeşim, ilim talebi sahibine hem dünyada hem de ahirette fazilet, izzet ve şeref kazandırarak onu yüksek makamlara ulaştırır.
8-Saadete kavuşturan sebeplerden sekizincisi sıkıntı veren sebepleri ortadan kaldırmaktır: "İnsanı mutlu ve huzurlu kılıp onun sıkıntısını, hüznünü gideren sebeplerden biri de geçmişte yaşanan telafisi mümkün olmayan üzücü olayları unutmaya çalışmaktır. İnsan gelecekte kendisini korku, açlık ve hüzün dolu günlerin beklediğini, işlerinin bundan sonra tersine giderek hiç düzelmeyeceğini düşünerek kendine haksızlık yapmamalıdır. Zira gelecek Allah'ın elindedir. Kulun gelecek konusunda elinde hiç şey yoktur. İnsan bunu yaparsa kalbi mutmain olur, hali iyileşir, kalbinde taşıdığı her türlü dert ve sıkıntıdan kurtulur."
9-İnsanlara İyilikte Bulunmak: Kıymetli kardeşim, (Allah seni korusun!) insanı mutluluğa kavuşturan vesilelerden biri de; insanlara sözlü ve fiili olarak iyilikte bulunmaktır. Facir olsun takvalı olsun insanların dertlerine çare bulmak, onların sıkıntılarını gidermek gibi hayırlı işlerinde onlara yardımcı olmak gerçekten insana mutluluk verecektir. Bu işleri Allah rızası için yapanlara Allah çok büyük ecir verecek ve insanların hüzün ve kederlerini giderecektir.
10-Kederlenmeyi sürekli hale getirmemek: "Akıllı olan bir insan doğru bir yaşamın mutlu ve huzurlu olması gerektiğini bilir. Yine akıllı kişi bu hayatın ne kadar kısa olduğunun bilincine vararak bu kısa hayatta can sıkmaya ve aşırı kederlenmeye gerek olmadığını bilir. Zira kederlenmeyi devam ettiren bir kişi hayatını kendisine karartmış ve dolayısıyla ömrünün çoğunu elem ve kederle geçirmiş olur."
11-Düşünceyi hayırlı işlere kanalize etmek: Sevgili kardeşim şunu bil ki hayatınızın mutluluğu, gaye ve düşüncelerinizin doğruluğu ile doğru orantılıdır. Şayet düşünceleriniz hem dünya ve hem de dininiz için faydalı olacak şeylerde yoğunlaşıyorsa hayatınızda mutlusunuz demektir. Aynı zamanda etrafındaki insanlardan kendine yönelik olarak duyduğun kötü sözlerin sana zarar vermekten uzak olduğunu, bilakis bu kötü sözlerin ancak ve ancak sahibine zarar vereceğini düşünürsen bu düşünce de bir çok bela, keder ve sıkıntıdan kurtulmana sebep olacaktır.
12-Sana isabet eden kötülüklerle sahip olduğun nimetler arasında bir kıyaslama yaparak sahip olduğun nimetlerin çokluğunun farkına varman: Değerli kardeşim, (Allah seni ve bütün mü'minleri hayırlı işlerde muvaffak kılsın!) şayet sana isabet eden kötülüklerin oranı ile, Yüce Allah'ın sana vermiş olduğu sayılıp hesaplanamayacak kadar çok olan, güzel nimetleri kıyaslayacak olursan, arada ne kadar büyük bir fark olduğunu göreceksin. Bu da üzüntülerinin ve kederlerinin gitmesine yardımcı olacak ve dolayısıyla mutluluğunun tekrar geri gelmesine sebep olacaktır. Aynı zamanda kişi kendisine muhtemel bir kötülük isabet etmesinin oranı ile bu muhtemel kötülükten kurtulma yollarının çokluğunu bir mukayese ettiğinde bu korku ve üzüntüden kurtulacaktır. İnsanoğlu, küçük ihtimallerin büyük ihtimalleri yenmesine müsaade etmemelidir.
13-Hüzün ve kederin giderilmesinde Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den gelen zikir ve duaları kullanmak: Abdullah bin Mesut'tan rivayet edilen bir hadisi şerifte Allah'ın Resûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:
"Bir müslümana bir üzüntü veya sıkıntı isabet ederde; Allahım ben senin kulunum, kulunun oğluyum (ondan doğmayım), alnım (perçemim) senin elindedir, hakkımda dediğin olur, hakkımda verdiğin hüküm adaletin ta kendisidir. Kitabında indirdiğin veya kullarından birine beyan ettiğin veya bilinmeyen ilimlerden kılıp yanında sakladığın ve senin olan bütün isimlerle sana yalvarıyorum; Kur'anı kalbimin baharı, göğsümün nuru, hüznümün, sıkıntımın gidericisi kıl! Şeklinde dua ederse Allah onun sıkıntısını giderir, hüznünü sevinçle değiştirir."
14-İyi bir komşu ve sakin bir ev: Muhterem kardeşim saadete ulaşabilmek için gerekli olan ihtiyaçlardan biri de iyi bir komşu ve sakin bir eve sahip olabilmektir. İyi komşu insana rahatlık ve güven verir. Zira o sana yakın bir kişi olarak senin için daima doğruyu hayırlı olanı tavsiye edecek, seni her kötülükten korumaya çalışacak ve evde olmadığında evini koruyacaktır. Bu yüzden Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur:
"Cibril sürekli olarak, komşu hakları konusunda o kadar nasihat etti ki; sonunda komşuyu komşusuna varis kılacak sandım" [
Yine Allah'ın Resûlü şu şekilde buyurmuştur:
"İçinizden komşusu, kendisinin şerrinden emin olmayan bir kişi cennete giremez." [23]
Bir gün Allah'ın Resûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e şöyle denildi:
"Falanca kadın gündüzünü oruç tutmakla, gecesini namaz kılmakla geçirir, fakat dili ile komşularına eziyet eder (onun için ne dersiniz?) Dedi ki: Onda hayır yoktur, o ateştedir. Denildi ki; falanca ise, beş vakit namazını kılar, ramazan orucunu tutar ve de bir parça kurutulmuş yoğurttan da olsa sadaka verir, fakat dili ile komşularına eziyet etmez (buna ne dersiniz?). Dedi ki; o ,cennettedir."
15-Salih (iyi) insanlarla oturup-kalkmak: Kıymetli kardeşim, muhakkak ki insanın salih arkadaşla oturup -kalkması onun için çok büyük bir nimettir. Zira o salih kişi arkadaşı doğruyu unuttuğunda ona doğruyu hatırlatır, doğruyu yapmaktan aciz kaldığında ona yapması için yardımcı olur, hayırlı olan yolu gösterir, hakkı, sabrı ve daima iyiliği yapmayı emredip kötülük yapmaktan onu alıkoyar. Bu nedenle Allah'ın Resûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müslim'de yer alan 2628 numaralı hadiste belirtildiği gibi, iyi arkadaşı misk taşıyıcısına benzetmiştir. Böyle bir arkadaş ya sana karşılıksız olarak miskten biraz verecektir, ya ondan misk satın alacaksın ya da onun güzel kokusu sana geçecektir. Hayırlı bir arkadaşla oturup kalkan daima ondan hayır bulacak ve vaktini faydalı ve hoş şeylerle geçirmiş olacaktır.
16-Yapılan hayırlı amelin karşılığını Allah'tan beklemek: İnsanın muhtemel sıkıntılardan kurtulabilmesine yardımcı etmenlerden biri de kişinin yapmış olduğu iyiliklerin karşılığını insanlardan değil de bunu sadece Allah'tan beklemesidir. Şayet, sizde hakkı bulunan veya kendisinde hakkın bulunan bir kişiye iyilik yaparsan bunu Allah ile kendi aranda cereyan eden bir olay olarak görmelisin. İyilik yaptığın kişiden karşılık beklememelisin. Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
"Sizi başka bir sebep için değil sadece Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz (derler)." [25]
Özellikle iyilik yaptığın insanlar çoluk-çocuğun ve arkadaşların iseler kesinlikle onlardan karşılık beklememelisiniz. Biliniz ki ne zaman başkalarının bir sıkıntısını giderirseniz mutlaka kalbinizde tarifi zor bir sevinç ve huzur bulacak Allah'ın izniyle keder ve sıkıntılarınızdan kurtulacaksınız.
17-Değerli kardeşim, saadete kavuşma vesilelerinden biri de "İşleri zamanında yapıp gelecek vakitlerde bunların sıkıntısından kurtulmaktır": İnsanoğlu bütün işlerini zamanın da yapacak olursa işlerinin birikip altında ezilmesini önlemiş olur. Bu durum insanın daralıp sıkıntıya düşmesini önler.
18-Faydalı işleri yapmada gayretli olmak: Saadete kavuşabilmek için bir insanın daima faydalı işlerin peşinde olması, zararlı işleri yapmaktan sakınması gerekir. Daima doğruyu ve faydalıyı yapmak ve yanlış ve zararlı fiillerden kaçınmak insanı muhtemel sıkıntılardan kurtaracaktır.
19-Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in tavsiyelerine uymak: Saadete kavuşmanın yollarından biri de Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in tavsiyelerine uymak ve onun gösterdiği yoldan yürümektir. Şu hadis-i şerifte onun bu güzel tavsiye ve irşatlarından sadece biri dile getirilmektedir:
"(Varlık olarak) sizden üstün olanlara değil, sizden altta olanlara bakınız. Bu Allah'ın nimetlerinin kadrini bilmeniz için daha iyidir."
Etrafına şöyle bir göz atan kişi bir çok insanın kendisinden varlık olarak daha düşük olduğunu görecek ve dolayısıyla içinde bulunduğu duruma şükrederek herhangi bir sıkıntı veya moral bozukluğuna düşmeyecektir. Mü'min bir kişi -içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun- şöyle bir düşündüğünde Allah'ın maddî, manevî, gizli ve açık sonsuz nimetleri içinde olduğunu görecek ve bu düşünce mevcut sıkıntıların hafiflemesine ve belki de yok olmasına sebep olacaktır. Fakat ilim sahibi olmak gibi yüksek derecelere ulaşmak konusunda insan kendisinden üstün olana bakmalıdır ki, onun ulaştığı bu yüksek makamlara kendisi de ulaşsın. Lakin bunu yaparken her hangi bir haset durumunun ortaya çıkmaması için kesinlikle o şahsı severek ve ona dua ederek bunu yapmak lazımdır ki, kalp huzura kavuşsun ve saadetle dolsun.
20-İnsanın kendisine fayda getiren bir işle ve faydalı bir ilimle meşgul olması: Âshâbının bozulmasından ve kalbin kederli şeylerle meşgul olmasından meydana gelen stres ve bunalımın giderilmesinin sebeplerinden biri de kişinin faydalı ilim ve işlerle meşgul olmasıdır. Zira kalp bu gibi faydalı işlerle meşgul olursa bunalıma düşmekten uzak olur ve kendisini üzüntüye sokan şeyleri unutur. Böylece huzuru ve mutluluğu yakalayabilir.
21-Bütün düşünceyi günlük amellerde yoğunlaştırmak: Saadete ulaştıran sebeplerden biri de kişinin elindeki mevcut işine önem verip geçmişte meydana gelen üzücü olay ve durumları unutmaya çalışmasıdır. Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sıkıntı ve üzüntüden Allah'a sığınmıştır. Geçmişi unutup geleceği imar etme konusunda ciddi olarak çalışan insan mutlaka başarılı olacak ve bu başarı ona huzur ve mutluluk verecektir.
22-İnsanın başına gelen musibetlerin etkisini azaltmaya gayret etmesi: Abdurrahman Es-Sâdî şöyle demektedir: "İnsanın başına gelen üzüntü ve sıkıntıları izale etmenin yollarından biri de bu sıkıntıların hacmini ve tesirini azaltmaya çalışmaktır. Örneğin kişi meydana gelmiş olan olayın varabileceği en kötü ihtimali düşünür ve kendisini bu sonuca hazırlar ve kendisini onu kabul etmeye alıştırır. Bunu yaptıktan sonra mümkün olduğunca bu olayın etkisini azaltmaya çalışır. Kişinin, yapmış olduğu bu faydalı gayret sonucu sıkıntı ve kederi yok olacak, en azından hafifleyecektir.
23-Kalbi güçlendirmek ve kalbin evhamlara ve hayali düşüncelere kapılmasını önlemek: Şeyh Sâdî (Rahimehullah) şöyle der: "Kalp hastalıklarının ve hatta bedensel hastalıkların en büyük ilacı insanın kalbini güçlendirmesi ve kesinlikle onu boş evhamlara, hayallere kaptırmamasıdır. Zira insan ne zaman kendisini korkulu hayallere ve evhamlara kaptırırsa, mutlaka kalbi bundan tesir görür. Dolayısıyla insanda korku, dehşet, üzüntü, keder, karamsarlık, çöküntü, kalp hastalıkları gibi ruhi ve bedensel hastalıklar meydana gelebilir. Fakat kişi tam manasıyla Allah'a iman edip, gereği gibi O'na güvenip tevekkül eder de kendisini boş evhamlardan korur, çok zayıf ihtimalleri büyütüp korkunç bir takım sonuçlar elde etmeyi bir tarafa bırakırsa bu durumda Allah'a olan bağlılığı ve umudu artar ve dolayısıyla meydana gelebilecek ruhi ve bedensel hastalıkların önüne geçmiş olur. Dolayısıyla bu kişi bu şekilde kalbini kuvvetlendirmiş, göğsüne üzüntü yerine sevinç doldurmuş ve tarifi zor bir huzura kavuşmuş olur."
Hayatın merdivenlerini tırmanmada cesaretli olan insanın göğsü daralmaz, fakat korkak insanın göğsü daima dardır, onun kalbinde ferahlık ve sevinç bulamazsın, bu tür insanlar hayatlarından asla tat alamazlar. Bu tür insanlar sadece - hayvanlarda var olan- cinsi lezzeti almakla yetinmek durumundadırlar. Korkak insanlar ruhî huzur ve mutluluktan mahrum bir şekilde hayatlarını sürdürmek durumundadırlar. Aynı zamanda bu huzur ve mutluluktan cimri kişiler ve Allah'tan ve O'nun zikrinden yüz çevirmiş olan her gafil kişi mahrum kalmak durumundadır. Gerçek manada Allah'a iman edip, O'na hakkıyla güvenen insanları üzüntü ve karamsarlık esir almaz, zira sebeplerin yok olmasıyla sonuçlar da ortadan kalkacaktır.
24-Kalpte saklı olan kötü duygu ve kini çıkarıp atmak: Sevgili kardeşim, kalpte başkalarına karşı beslenen kötü duygu ve kin iyi insanlara yakışmayan kötü sıfatlardandır. Kalp bu kötü sıfatlardan kurtulmadıkça huzur ve rahata kavuşamaz. Zira haset ve kin kalbi daraltır, onu eritip bitirir.
25-Gözü, kulağı haramdan korumak, çok konuşmayı, çok yemeyi, çok uyumayı ve sıkça kalabalıklara karışmayı terk etmek: İbn Kayyim (Rahimehullah) şöyle der: (Bu sayılan şeylerde (çekemezlik, kin beslemek v.s.) aşırı gitmek kalbe acı, keder, sıkıntı verir, kalbi kuşatır, onu hapseder ve onu sıkar. Hatta dünya ve ahiret azabının çoğu kalpte meydana gelen bu v.s. hastalıklar sebebiyledir. La ilahe illallah! Bu sayılan afet çeşitlerinin hepsinden nasibini alan kişinin kalbi ne kadar sıkılacaktır!? Böyle bir kişinin yaşantısı tersliklerle doludur. Dolayısıyla böyle bir kalbi taşıyan insan kesinlikle üzüntüden ve kederden kurtulamayacaktır. La ilahe illallah! Sözü edilen güzel hasletlerden nasibini alan, bu güzel hasletleri elde etme gayesiyle çırpınan ve bunlardan elde ettiklerini koruma azminde olan bir kişinin hayatı ne kadar huzurlu ve ne kadar güzeldir. Böyle bir kişinin Allahu Teâlâ'nın şu âyetinde bahsettiği nimetten nasibi ne büyüktür:
"Muhakkak ki günahlardan uzak duranlar cennette nimetler içindedirler."
Allah'ın Resûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kalp genişliğini sağlayan sıfatları tam manası ile kendisinde bulunduran ve kendisine uyulması gereken en mütekâmil bir insandır. Kıymetli kardeşim, dünyada ve ahirette gerçek saadeti ve huzuru yakalamak için Allah'ın Resûlünü örnek almada gecikmeyiniz!