٩٦- كِتَاب الِاعْتِصَامِ بِالْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ
KİTAB VE SÜNNETE SIMSIKI YAPIŞMAK KİTABI
٧۲٦٨- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الزُّبَيْرِ الْحُمَيْدِيُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ مِسْعَرٍ وَغَيْرِهِ عَنْ قَيْسِ بْنِ مُسْلِمٍ عَنْ طَارِقِ بْنِ شِهَابٍ قَالَ قَالَ رَجُلٌ مِنْ الْيَهُودِ لِعُمَرَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ لَوْ أَنَّ عَلَيْنَا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ ﴿ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمْ الْإِسْلَامَ دِينًا ﴾ لَاتَّخَذْنَا ذَلِكَ الْيَوْمَ عِيدًا فَقَالَ عُمَرُ إِنِّي لَأَعْلَمُ أَيَّ يَوْمٍ نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ نَزَلَتْ يَوْمَ عَرَفَةَ فِي يَوْمِ جُمُعَةٍ. سَمِعَ سُفْيَانُ مِنْ مِسْعَرٍ وَمِسْعَرٌ قَيْسًا وَقَيْسٌ طَارِقًا.
7268- Tarık ibnu Şihab -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Yahudilerden bir adam Ömer’e şöyle dedi: Ey müminlerin emiri! «Bugün size dininizi ikmal ettim ve üzerinizdeki nimeti tamamladım. Ve din olarak, sizin için İslam’ı seçtim.» (Mâide: 3) âyeti, şayet yahudi topluluğunun üzerine inseydi o günü biz bayram edinirdik. Ömer de ona şöyle dedi: Biz o âyetin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme hangi gün ve nereye indiğini biliyorduk. O âyet indirildiğinde, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Arafat’ta idi ve günlerden de Cuma idi. (Hadisin geçtiği yer: 45, 4407, 4606, 7268)
٧۲٦٩- حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِي أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ أَنَّهُ سَمِعَ عُمَرَ الْغَدَ حِينَ بَايَعَ الْمُسْلِمُونَ أَبَا بَكْرٍ وَاسْتَوَى عَلَى مِنْبَرِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَشَهَّدَ قَبْلَ أَبِي بَكْرٍ فَقَالَ أَمَّا بَعْدُ فَاخْتَارَ اللَّهُ لِرَسُولِهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الَّذِي عِنْدَهُ عَلَى الَّذِي عِنْدَكُمْ وَهَذَا الْكِتَابُ الَّذِي هَدَى اللَّهُ بِهِ رَسُولَكُمْ فَخُذُوا بِهِ تَهْتَدُوا وَإِنَّمَا هَدَى اللَّهُ بِهِ رَسُولَهُ.
7269- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin vefatının ardından Müslümanlar Ebu Bekir’e beyat ettikleri ertesi gün, Ömer, Ebu Bekir’den önce Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin minberine çıkıp şehadet kelimelerini söyledi. Hutbesinde şöyle dedi:
Allah kendi Rasûlü'nü dünyâda sizin yanınızda olan şeyler üzerine kendi yanında bulunan şeylere cennet derecelerinin yükseklerine ve keramet hazînelerinin huzuruna seçip almıştır. Ve şu Kitâb, Allah'ın kendi Rasûlü'nü hidâyete ulaştırmış olduğu Kitâb'dır. Şimdi sizler de bunu alıp tutunun ki, doğru yolu bulasınız. Ve çünkü Allah, ancak bu Kitâb vâsıtasıyle Rasûlü'ne hidâyet etmiştir! (Hadisin geçtiği yer: 7219, 7269)
٧۲٧٠- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ عَنْ خَالِدٍ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ ضَمَّنِي إِلَيْهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ اللَّهُمَّ عَلِّمْهُ الْكِتَابَ.
7270- İbnu Abbâs -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem beni bağrına basıp dedi ki: "Allahım ona Kitab’ı öğret." ( Ona Kurân’ın fehmini yani tefsirini öğret.) (Hadisin geçtiği yer: 75, 143, 3756, 7270)
٧۲٧١- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ صَبَّاحٍ حَدَّثَنَا مُعْتَمِرٌ قَالَ سَمِعْتُ عَوْفًا أَنَّ أَبَا الْمِنْهَالِ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا بَرْزَةَ قَالَ إِنَّ اللَّهَ يُغْنِيكُمْ أَوْ نَعَشَكُمْ بِالْإِسْلَامِ وَبِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَقَعَ هَاهُنَا يُغْنِيكُمْ وَإِنَّمَا هُوَ نَعَشَكُمْ يُنْظَرُ فِي أَصْلِ كِتَابِ الِاعْتِصَامِ.
7271- Ebû Berze -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Şübhesiz Allah Tealâ İslâm Dîni ile ve Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile sizleri zengin kılmış veya sizleri kaldırıp yükseltmiştir. (Hadisin geçtiği yer: 7112, 7271)
٧۲٧٢- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ كَتَبَ إِلَى عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ مَرْوَانَ يُبَايِعُهُ وَأُقِرُّ لَكَ بِذَلِكَ بِالسَّمْعِ وَالطَّاعَةِ عَلَى سُنَّةِ اللَّهِ وَسُنَّةِ رَسُولِهِ فِيمَا اسْتَطَعْتُ.
7272- Abdullah İbnu Dinar -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Abdullah İbnu Ömer, Abdulmelik İbnu Mervân'a bir mektûb yazdı da ona beyatini şöyle bildirdi: Allah'ın sünneti ve Rasûlü'nün sünneti üzerine gücümün yettiği kadar Mü'minlerin Emîri Abdulmelik İbnu Mervân'a, emirlerini dinlemeğe ve itaat etmeye ikrar edip söz veriyorum. (Hadisin geçtiği yer: 7205, 7272)
١-بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بُعِثْتُ بِجَوَامِعِ الْكَلِمِ
٧۲٧٣- حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ بُعِثْتُ بِجَوَامِعِ الْكَلِمِ وَنُصِرْتُ بِالرُّعْبِ وَبَيْنَا أَنَا نَائِمٌ رَأَيْتُنِي أُتِيتُ بِمَفَاتِيحِ خَزَائِنِ الْأَرْضِ فَوُضِعَتْ فِي يَدِي قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ فَقَدْ ذَهَبَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنْتُمْ تَلْغَثُونَهَا أَوْ تَرْغَثُونَهَا أَوْ كَلِمَةً تُشْبِهُهَا.
7273- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ben cevâmiul-kelim (çok mana ifade eden az söz) ile gönderildim. Düşmanlarımın kalplerine korku salmakla yardım olundum. Ben dün gece uyuduğum sırada bana yerdeki hazînelerin anahtarları getirildi de benim elimin içine konuldu."
Ebû Hureyre şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dünyâdan gitti. Artık bu hazîneleri yerlerinden sizler çıkarırsınız. (Hadisin geçtiği yer: 2977, 6998, 7013, 7273)
٧۲٧٤- حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَا مِنْ الْأَنْبِيَاءِ نَبِيٌّ إِلَّا أُعْطِيَ مِنْ الْآيَاتِ مَا مِثْلُهُ أُومِنَ أَوْ آمَنَ عَلَيْهِ الْبَشَرُ وَإِنَّمَا كَانَ الَّذِي أُوتِيتُ وَحْيًا أَوْحَاهُ اللَّهُ إِلَيَّ فَأَرْجُو أَنِّي أَكْثَرُهُمْ تَابِعًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ.
7274- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah Azze ve Celle, gönderdiği bütün peygamberlerine insanlığın onun sebebiyle iman etmesi için mucizeler vermiştir. Bana ise mucize olarak Allah Azze ve Celle’nin bana indirdiği vahyi verildi. Ben, Kıyamet günü peygamberler içinde en çok ümmeti olan peygamber olmayı ümit ederim." (Hadisin geçtiği yer: 4981, 7274)
٢-بَاب الِاقْتِدَاءِ بِسُنَنِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا ﴾ قَالَ أَيِمَّةً نَقْتَدِي بِمَنْ قَبْلَنَا وَيَقْتَدِي بِنَا مَنْ بَعْدَنَا وَقَالَ ابْنُ عَوْنٍ ثَلَاثٌ أُحِبُّهُنَّ لِنَفْسِي وَلِإِخْوَانِي هَذِهِ السُّنَّةُ أَنْ يَتَعَلَّمُوهَا وَيَسْأَلُوا عَنْهَا وَالْقُرْآنُ أَنْ يَتَفَهَّمُوهُ وَيَسْأَلُوا عَنْهُ وَيَدَعُوا النَّاسَ إِلَّا مِنْ خَيْرٍ.
Allah Azze Ve Celle şöyle buyurdu: «Bizi, Allah'tan sakınanlara önder yap.» (Furkan: 74)
Bu duada o: “Bizden Öncekilere uyalım ve bizden sonrakilerin de bize uyacakları imamlar, önderler kıl” demiştir.
İbnu Avn şöyle dedi: Üç şey vardır ki, ben bunları hem kendim için, hem de bütün mü'min kardeşlerim için arzu eder, severim:
a- Şu Muhammed sünnetini insanların öğrenmeleri ve âlimlerinden bunu sorup istemeleri;
b- Kurânı iyi anlamaları ve ondan sorup istemeleri.
c- İnsanları ancak hayırda bırakmaları veya insanları hayra davet etmeleri.
٧۲٧٥- حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَبَّاسٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ وَاصِلٍ عَنْ أَبِي وَائِلٍ قَالَ جَلَسْتُ إِلَى شَيْبَةَ فِي هَذَا الْمَسْجِدِ قَالَ جَلَسَ إِلَيَّ عُمَرُ فِي مَجْلِسِكَ هَذَا فَقَالَ لَقَدْ هَمَمْتُ أَنْ لَا أَدَعَ فِيهَا صَفْرَاءَ وَلَا بَيْضَاءَ إِلَّا قَسَمْتُهَا بَيْنَ الْمُسْلِمِينَ قُلْتُ مَا أَنْتَ بِفَاعِلٍ قَالَ لِمَ قُلْتُ لَمْ يَفْعَلْهُ صَاحِبَاكَ قَالَ هُمَا الْمَرْءَانِ يُقْتَدَى بِهِمَا.
7275- Ebû Vâil -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Şeybe ile birlikte Kâbe'de oturuyordum. Şeybe şöyle dedi: "Burada Ömer -Allah ondan razı olsun- oturmuş ve şöyle demişti: "Kâbe'nin içinde ne kadar altın ve gümüş varsa hepsini dağıtmayı içimden geçirdim."
Ben de dedim ki: "Bunu Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekir yapmadı" Ömer şöyle dedi: -Allah ondan razı olsun- "O ikisi, örnek aldığım ve gittikleri yoldan gittiğim iki kimsedir." (Hadisin geçtiği yer 1594, 7275)
٧۲٧٦- حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَأَلْتُ الْأَعْمَشَ فَقَالَ عَنْ زَيْدِ بْنِ وَهْبٍ سَمِعْتُ حُذَيْفَةَ يَقُولُ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّ الْأَمَانَةَ نَزَلَتْ مِنْ السَّمَاءِ فِي جَذْرِ قُلُوبِ الرِّجَالِ وَنَزَلَ الْقُرْآنُ فَقَرَءُوا الْقُرْآنَ وَعَلِمُوا مِنْ السُّنَّةِ.
7276- Huzeyfe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Emânet duygusu, gökten insanların kalplerinin derinliğine indi. (emanetin insanların yaratılışlarından olan bir olgudur, yani onların fıtratlarının bir gereğidir.) Sonra Kurân indi, onlar Kurân'ı okudular. İnsanlar sünnetten emâneti öğrendiler. (Sonra da insanlar, emanet duygusunu Kurân’dan sonra da sünnetten öğrendiler.) (Hadisin geçtiği yer: 6497, 7086, 7276)
٧۲٧٧- حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِي إِيَاسٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ مُرَّةَ سَمِعْتُ مُرَّةَ الْهَمْدَانِيَّ يَقُولُ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ إِنَّ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ وَأَحْسَنَ الْهَدْيِ هَدْيُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَشَرَّ الْأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا وَ﴿ إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ ﴾
7277- Abdullah ibnu Mesud -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Muhakkak ki sözün en güzeli Allah'ın Kitabı, yolun en güzeli de Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yoludur. İşlerin en şerlileri de dînde sonradan icat edilen bidatlerdir. «Size vadolunan (hesap günü) mutlaka gelecek ve siz ona engel olamayacaksınız.» (En’âm: 134) (Hadisin geçtiği yer: 6098, 7277)
٧۲٧٨-٧۲٧٩- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا الزُّهْرِيُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ قَالَ كُنَّا عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَأَقْضِيَنَّ بَيْنَكُمَا بِكِتَابِ اللَّهِ.
7278-7279- Ebû Hureyre ile Zeyd İbnu Hâlid -Allah onlardan razı olsun- şöyle dediler: Biz Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanında iken muhakeme olmak üzere iki kişi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle buyurdu: "Muhakkak ki ikinizin arasında Allah’ın Kitabı ile hüküm vereceğim." (7278 nolu hadisin geçtiği yer: 2649, 2696, 2725, 6634, 6828, 6831, 6836, 6843, 6860, 7194, 7259, 7279. -7279 nolu hadisin geçtiği yer: 2695, 2724, 6633, 6827, 6833, 683 6842, 6859, 7193, 7258, 7260, 7278)
٧۲٨٠- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا فُلَيْحٌ حَدَّثَنَا هِلَالُ بْنُ عَلِيٍّ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ كُلُّ أُمَّتِي يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ إِلَّا مَنْ أَبَى قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَنْ يَأْبَى قَالَ مَنْ أَطَاعَنِي دَخَلَ الْجَنَّةَ وَمَنْ عَصَانِي فَقَدْ أَبَى.
7280- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ümmetimden kabul etmeyenler dışında, ümmetimin hepsi cennete girecektir."
Orada bulunanlar: Ey Allah'ın Rasûlü! Cennete girmeyi kim kabul etmez ki? diye hayretle sordular. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle buyurdu: "Her kim bana itaat ederse, cennete girer. Her kim de benim emirlerime karşı gelirse, o da cennete girmeyi kabul etmemiş demektir."
٧۲٨١- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبَادَةَ أَخْبَرَنَا يَزِيدُ حَدَّثَنَا سَلِيمُ بْنُ حَيَّانَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مِينَاءَ حَدَّثَنَا أَوْ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ جَاءَتْ مَلَائِكَةٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ نَائِمٌ فَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّهُ نَائِمٌ وَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّ الْعَيْنَ نَائِمَةٌ وَالْقَلْبَ يَقْظَانُ فَقَالُوا إِنَّ لِصَاحِبِكُمْ هَذَا مَثَلًا فَاضْرِبُوا لَهُ مَثَلًا فَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّهُ نَائِمٌ وَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّ الْعَيْنَ نَائِمَةٌ وَالْقَلْبَ يَقْظَانُ فَقَالُوا مَثَلُهُ كَمَثَلِ رَجُلٍ بَنَى دَارًا وَجَعَلَ فِيهَا مَأْدُبَةً وَبَعَثَ دَاعِيًا فَمَنْ أَجَابَ الدَّاعِيَ دَخَلَ الدَّارَ وَأَكَلَ مِنْ الْمَأْدُبَةِ وَمَنْ لَمْ يُجِبْ الدَّاعِيَ لَمْ يَدْخُلْ الدَّارَ وَلَمْ يَأْكُلْ مِنْ الْمَأْدُبَةِ فَقَالُوا أَوِّلُوهَا لَهُ يَفْقَهْهَا فَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّهُ نَائِمٌ وَقَالَ بَعْضُهُمْ إِنَّ الْعَيْنَ نَائِمَةٌ وَالْقَلْبَ يَقْظَانُ فَقَالُوا فَالدَّارُ الْجَنَّةُ وَالدَّاعِي مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَمَنْ أَطَاعَ مُحَمَّدًا صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ عَصَى مُحَمَّدًا صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَدْ عَصَى اللَّهَ وَمُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَرْقٌ بَيْنَ النَّاسِ تَابَعَهُ قُتَيْبَةُ عَنْ لَيْثٍ عَنْ خَالِدٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي هِلَالٍ عَنْ جَابِرٍ خَرَجَ عَلَيْنَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
7281- Câbir ibnu Abdullah -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Melekler Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldiler. O esnada Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem uyumakta idi. Meleklerden bazıları: Muhakkak ki bu uyumaktadır, dediler. Bâzıları da: Gözü uyuyor, fakat kalbi uyanıktır, dediler. Bunun üzerine bu melekler birbirlerine: Bu dostunuzun yüksek sıfatı vardır yüksek menkıbe sâhibidir. Haydi siz de bunun yüksek mevkini haricî bir örnekle temsîl ediniz! dediler. Fakat bâzıları: Ancak bu uyumaktadır, dediler. Bâzıları da: Hayır, O'nun gözü uyuyor, fakat kalbi uyanıktır, dediler. Bunun üzerine melekler: Bu Zât'ın haricî benzeri, şu bir kimsenin misâli gibidir ki, o kimse yeni bir ev yaptırır, o evde bir ziyafet yemeği verir ve bu ziyafete insanları davet etmek için bir davetçi gönderir. Bu davetçinin davetine kim icabet ederse, o mükemmel eve girer ve ziyafet yemeğinden yer. Her kim de davetçinin davetine icabet etmezse o eve giremez ve ziyafet yemeklerini de yiyemez. Bunun üzerine melekler yine birbirlerine: Haydi bu temsîli bu Zât'a îzâh ediniz de anlasın! dediler. Fakat yine bunlardan bâzıları: Ancak bu uyumaktadır, dediler. Bâzıları da: Hayır, gözleri uyuyor ama kalbi uyanıktır, dediler. Bunun üzerine melekler kendi aralarında temsîli şöyle îzâh ettiler: O ev cennettir, davetçi de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemdir. Her kim Muhammed'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiştir. Her kim de Muhammed'e âsî olursa, Allah'a âsî olmuştur. Muhammed insanların arasını ayırt etmiş, itaat ve isyan şiarını bildirip müminleri, münkirleri ayırt etmiştir.
٧۲٨٢- حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ حُذَيْفَةَ قَالَ يَا مَعْشَرَ الْقُرَّاءِ اسْتَقِيمُوا فَقَدْ سَبَقْتُمْ سَبْقًا بَعِيدًا فَإِنْ أَخَذْتُمْ يَمِينًا وَشِمَالًا لَقَدْ ضَلَلْتُمْ ضَلَالًا بَعِيدًا.
7282- Huzeyfe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ey Kur'ân okuyucuları topluluğu! Allah'ın emrine yapışmanız suretiyle dosdoğru yola giriniz. Eğer doğru yola girerseniz şübhesiz sizler açık bir öne geçişle öne geçirilmiş olursunuz. Eğer emre muhalefet edip de dosdoğru yoldan sağa ve sola giden yolları tutarsanız, muhakkak pek uzak bir sapıklıkla sapmış olursunuz!.
٧۲٨٣- حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدٍ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي مُوسَى عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّمَا مَثَلِي وَمَثَلُ مَا بَعَثَنِي اللَّهُ بِهِ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَتَى قَوْمًا فَقَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي رَأَيْتُ الْجَيْشَ بِعَيْنَيَّ وَإِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْعُرْيَانُ فَالنَّجَاءَ فَأَطَاعَهُ طَائِفَةٌ مِنْ قَوْمِهِ فَأَدْلَجُوا فَانْطَلَقُوا عَلَى مَهَلِهِمْ فَنَجَوْا وَكَذَّبَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ فَأَصْبَحُوا مَكَانَهُمْ فَصَبَّحَهُمْ الْجَيْشُ فَأَهْلَكَهُمْ وَاجْتَاحَهُمْ فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ أَطَاعَنِي فَاتَّبَعَ مَا جِئْتُ بِهِ وَمَثَلُ مَنْ عَصَانِي وَكَذَّبَ بِمَا جِئْتُ بِهِ مِنْ الْحَقِّ.
7283- Ebû Mûsâ el-Eşarî -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim misalim ve Allah’ın beni kendisiyle gönderdiği risaletinin misali şu adamın misali gibidir: O adam kavmine gelir ve: Sizleri helak etmek için gelen bir orduyu gözlerimle gördüm, der. Elbisesini çıkartıp onlara işaret eder ve: Ben sizin için bir uyarıcıyım. O yüzden (o orduyla karşılaşmaya gücünüz yetmediğinden dolayı) kaçıp kendinizi kurtarın, der. O adamın sözünü dinleyen bir gurup ona itaat edip sözünü tutarak bütün gece vakar ve haysiyetleriyle kaçıp kurtuldular. Kavimden bir taife de onu yalanladılar. Bunun üzerine sabahleyin ansızın ordu onları basıp hepsini öldürdü. İşte bu bana itaat eden ve benim getirdiğime uyan kimse ile bana âsî olan ve benim getirmiş olduğum hakkı yalanlayan kimsenin misalidir." (Hadisin geçtiği yer: 6482, 7283)
٧۲٨٤-٧۲٨٥- حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا لَيْثٌ عَنْ عُقَيْلٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ أَخْبَرَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ لَمَّا تُوُفِّيَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَاسْتُخْلِفَ أَبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ وَكَفَرَ مَنْ كَفَرَ مِنْ الْعَرَبِ قَالَ عُمَرُ لِأَبِي بَكْرٍ كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ فَمَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ عَصَمَ مِنِّي مَالَهُ وَنَفْسَهُ إِلَّا بِحَقِّهِ وَحِسَابُهُ عَلَى اللَّهِ فَقَالَ وَاللَّهِ لَأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ الصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ فَإِنَّ الزَّكَاةَ حَقُّ الْمَالِ وَاللَّهِ لَوْ مَنَعُونِي عِقَالًا كَانُوا يُؤَدُّونَهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَقَاتَلْتُهُمْ عَلَى مَنْعِهِ فَقَالَ عُمَرُ فَوَاللَّهِ مَا هُوَ إِلَّا أَنْ رَأَيْتُ اللَّهَ قَدْ شَرَحَ صَدْرَ أَبِي بَكْرٍ لِلْقِتَالِ فَعَرَفْتُ أَنَّهُ الْحَقُّ قَالَ ابْنُ بُكَيْرٍ وَعَبْدُ اللَّهِ عَنْ اللَّيْثِ عَنَاقًا وَهُوَ أَصَحُّ.
7284-7285- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem vefat edip Ebû Bekir -Allah ondan razı olsun- halife olduğunda, Arab kabilelerinden bazıları kâfirliğe dönerek tekrar kâfir (mürted) olupta, Ebu Bekir onlarla savaşmak istediğinde Ömer dedi ki:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben insanlarla, onlar Lâ ilahe illâllâh deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Her kim bu sözü söylerse onun hakkı müstesna benden malını ve canını korumuş olur. Artık onun hesabı Allah’a kalmıştır" buyurduğu halde insanlarla mı savaşıyorsun? Ebû Bekir -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:
Vallahi ben namaz ile zekâtın arasını ayıran kimselerle muhakkak savaşırım. Çünkü zekât, malın hakkıdır. Vallahi bunlar şayet Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve selleme verdikleri bir dişi oğlağı bana vermezlerse bundan dolayı muhakkak onlarla savaşırım.
Ömer şöyle dedi: Vallahi bunlara karşı savaşılması hakkında Allah’ın Ebu Bekir’in göğsünü açtığını gördüm ve onlarla savaşın hak olduğunu, bunun gerekli olduğunu anladım.
Yahya İbnu Bukeyr ile Leys'in kâtibi olan Abdullah İbnu Salih, İmâm el-Leys'den “Anâkan, Bir dişi oğlağı” şeklinde söylemişlerdir ki, bu daha sahihtir. (7284 nolu hadisin geçtiği yer: 1399, 1457, 6924) (7285 nolu hadisin geçtiği yer: 1400, 1456, 6925)
٧۲٨٦- حَدَّثَنِي إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ
قَدِمَ عُيَيْنَةُ بْنُ حِصْنِ بْنِ حُذَيْفَةَ بْنِ بَدْرٍ فَنَزَلَ عَلَى ابْنِ أَخِيهِ الْحُرِّ بْنِ قَيْسِ بْنِ حِصْنٍ وَكَانَ مِنْ النَّفَرِ الَّذِينَ يُدْنِيهِمْ عُمَرُ وَكَانَ الْقُرَّاءُ أَصْحَابَ مَجْلِسِ عُمَرَ وَمُشَاوَرَتِهِ كُهُولًا كَانُوا أَوْ شُبَّانًا فَقَالَ عُيَيْنَةُ لِابْنِ أَخِيهِ يَا ابْنَ أَخِي هَلْ لَكَ وَجْهٌ عِنْدَ هَذَا الْأَمِيرِ فَتَسْتَأْذِنَ لِي عَلَيْهِ قَالَ سَأَسْتَأْذِنُ لَكَ عَلَيْهِ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَاسْتَأْذَنَ لِعُيَيْنَةَ فَلَمَّا دَخَلَ قَالَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ وَاللَّهِ مَا تُعْطِينَا الْجَزْلَ وَمَا تَحْكُمُ بَيْنَنَا بِالْعَدْلِ فَغَضِبَ عُمَرُ حَتَّى هَمَّ بِأَنْ يَقَعَ بِهِ فَقَالَ الْحُرُّ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى قَالَ لِنَبِيِّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴿ خُذْ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنْ الْجَاهِلِينَ ﴾
وَإِنَّ هَذَا مِنْ الْجَاهِلِينَ فَوَاللَّهِ مَا جَاوَزَهَا عُمَرُ حِينَ تَلَاهَا عَلَيْهِ وَكَانَ وَقَّافًا عِنْدَ كِتَابِ اللَّهِ.
7286- Abdullah ibnu Abbâs -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi:
Uyeyne ibnu Hisn ibnu Huzeyfe Medine'ye geldi ve kardeşinin oğlu olan Hur ibnu Kays'ın evinde misafir oldu. Hur ibnu Kays ise Ömer ibnu Hattâb'ın kendisine yaklaştırdığı kimselerdendi.
Ömer’in meclisinde genç ve ihtiyarlardan oluşan kurra ve fakihler vardı ki Ömer -Allah ondan razı olsun- onlarla istişare ederdi. Uyeyne, kardeşinin oğlu Hur ibnu Kays'a şöyle dedi:
-Ey kardeşim oğlu! Senin müminlerin emirinin yanında bir yerin var. Benim onun yanına girmem için izin iste. O da:
-Senin için ondan izin isteyeceğim, dedi.
Hur ibnu Kays, Uyeyne için izin istedi, Ömer de ona izin verdi. Uyeyne, Ömer'in yanına girince şöyle dedi:
-Ey Hattâb’ın oğlu! Vallahi sen bize devlet malından ne veriyor ne de aramızda adaletle hükmediyorsun.
Onun bu sözleri üzerine Ömer -Allah ondan razı olsun- öfkelendi ve onu dövmek için üzerine yürüdü. Hur ibnu Kays duruma müdahale ederek şöyle dedi:
-Ey müminlerin emiri! Allah Azze ve Celle Peygamber'ine: «Affı tut; iyiliği emret; câhillerden uzak dur.» buyurdu. Bu da cahillerdendir.
Hur ibnu Kays bu âyeti okuyunca, vallahi Ömer -Allah ondan razı olsun- olduğu yerde donakaldı. Allah’ın Kitabı’na karşı çok hassastı ve hükümlerine son derece saygılı idi. (Hadisin geçtiği yer: 4642, 7276, 7286)
٧۲٨٧- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ فَاطِمَةَ بِنْتِ الْمُنْذِرِ عَنْ أَسْمَاءَ بِنْتِ أَبِي بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّهَا قَالَتْ
أَتَيْتُ عَائِشَةَ حِينَ خَسَفَتْ الشَّمْسُ وَالنَّاسُ قِيَامٌ وَهِيَ قَائِمَةٌ تُصَلِّي فَقُلْتُ مَا لِلنَّاسِ فَأَشَارَتْ بِيَدِهَا نَحْوَ السَّمَاءِ فَقَالَتْ سُبْحَانَ اللَّهِ فَقُلْتُ آيَةٌ قَالَتْ بِرَأْسِهَا أَنْ نَعَمْ فَلَمَّا انْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ مَا مِنْ شَيْءٍ لَمْ أَرَهُ إِلَّا وَقَدْ رَأَيْتُهُ فِي مَقَامِي هَذَا حَتَّى الْجَنَّةَ وَالنَّارَ وَأُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّكُمْ تُفْتَنُونَ فِي الْقُبُورِ قَرِيبًا مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ فَأَمَّا الْمُؤْمِنُ أَوْ الْمُسْلِمُ لَا أَدْرِي أَيَّ ذَلِكَ قَالَتْ أَسْمَاءُ فَيَقُولُ مُحَمَّدٌ جَاءَنَا بِالْبَيِّنَاتِ فَأَجَبْنَاهُ وَآمَنَّا فَيُقَالُ نَمْ صَالِحًا عَلِمْنَا أَنَّكَ مُوقِنٌ وَأَمَّا الْمُنَافِقُ أَوْ الْمُرْتَابُ لَا أَدْرِي أَيَّ ذَلِكَ قَالَتْ أَسْمَاءُ فَيَقُولُ لَا أَدْرِي سَمِعْتُ النَّاسَ يَقُولُونَ شَيْئًا فَقُلْتُهُ.
7287- Esma bintu Ebi Bekir -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Güneş tutulduğu zaman Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hanımı Aişe’nin yanına geldim. İnsanlar namaz kılıyorlardı. Aişe de kalkmış namaz kılıyordu. İnsanlara ne oluyor? diye sordum. Eli ile göğe doğru işaret etti ve "Subhânallâh" dedi. Dedim ki: Bu bir işaret mi? Başı ile evet, manasında işaret etti. Bende kalkıp bana baygınlık gelene kadar namaz kıldım. Su alıp başımın üstünden dökmeye başladım. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitirince (minbere çıkıp) Allaha hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi:
"Bana gösterilmemiş hiçbir şey yoktur ki, makamımda onu görmemiş olayım hatta cennet ve cehennem bile bana gösterildi. Sizlerin kabirlerinizde Mesih Deccal’ın fitnesine yakın yahut onun benzeri bir fitneyle imtihan olunacağınız bana vahyolundu. -Esma’nın bu iki sözden hangisini dediğini bilmiyorum.- (Kabirde) ona denilir ki: Bu adam hakkında ki bilgin nedir? (Bu adam hakkında ne bilirsin?) mümine gelince yahut yakin ilme sahip kimseye gelince – Esma’nın bu ikisinden hangisini dediğini bilmiyorum.- O der ki: O, Allah’ın Rasûlü Muhammed’dir. Bize apaçık deliller ve hidayetle geldi. Bizde O’na icabet ettik ve O’na tabii olduk. O Muhammed’dir. Bu üç kere tekrarlanır. O’na denilir ki: Yerinde rahatça uyu. Biz senin O’na inandığını bildik. Münafığa veya kalbinde şüphesi olan kimseye gelince - Esma’nın bu ikisinden hangisini dediğini bilmiyorum. (Kendisine Muhammed’den sorulunca): Bilmiyorum insanların onun hakkında bir şey dediklerini işittim, bende onu söyledim, cevabını verir." (Hadisin geçtiği yer: 184, 922, 1053, 1054, 1061, 1235, 1373, 2519, 1520, 7287)
٧۲٨٨- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ أَبِي الزِّنَادِ عَنْ الْأَعْرَجِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ دَعُونِي مَا تَرَكْتُكُمْ إِنَّمَا هَلَكَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِسُؤَالِهِمْ وَاخْتِلَافِهِمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْ فَإِذَا نَهَيْتُكُمْ عَنْ شَيْءٍ فَاجْتَنِبُوهُ وَإِذَا أَمَرْتُكُمْ بِأَمْرٍ فَأْتُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ.
7288- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sizler, sizi bırakıp teklif etmediğim hususlarda beni kendi hâlime bırakınız! Sizden evvelki ümmetler ancak çok soru sormaları ve peygamberlerine karşı ihtilâfları sebebiyle helak olmuşlardır. Ben sizleri bir şeyden yasakladığım zaman, ondan sakınınız. Sizlere bir şey emrettiğim zaman da emrimi tutun ve gücünüzün yettiği kadar onu yerine getiriniz!"
٣-بَاب مَا يُكْرَهُ مِنْ كَثْرَةِ السُّؤَالِ وَتَكَلُّفِ مَا لَا يَعْنِيهِ
وَقَوْلُهُ تَعَالَى ﴿ لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ ﴾.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: «Ey îman edenler! Açıklandığı zaman size kötü gelecek şeyler hakkında soru sormayın.» (Mâide: 101)
٧۲٨٩- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ الْمُقْرِئُ حَدَّثَنَا سَعِيدٌ حَدَّثَنِي عُقَيْلٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَامِرِ بْنِ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ أَعْظَمَ الْمُسْلِمِينَ جُرْمًا مَنْ سَأَلَ عَنْ شَيْءٍ لَمْ يُحَرَّمْ فَحُرِّمَ مِنْ أَجْلِ مَسْأَلَتِهِ.
7289- Sa'd İbnu Ebî Vakkas -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Müslümanlar içinde en büyük günahı olan kimse, haram edilmemiş bir meselede soru sorar da, o sorusuna binaen o mesele haram kılınır."
٧۲٩٠- حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا عَفَّانُ حَدَّثَنَا وُهَيْبٌ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ سَمِعْتُ أَبَا النَّضْرِ يُحَدِّثُ عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اتَّخَذَ حُجْرَةً فِي الْمَسْجِدِ مِنْ حَصِيرٍ فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيهَا لَيَالِيَ حَتَّى اجْتَمَعَ إِلَيْهِ نَاسٌ ثُمَّ فَقَدُوا صَوْتَهُ لَيْلَةً فَظَنُّوا أَنَّهُ قَدْ نَامَ فَجَعَلَ بَعْضُهُمْ يَتَنَحْنَحُ لِيَخْرُجَ إِلَيْهِمْ فَقَالَ مَا زَالَ بِكُمْ الَّذِي رَأَيْتُ مِنْ صَنِيعِكُمْ حَتَّى خَشِيتُ أَنْ يُكْتَبَ عَلَيْكُمْ وَلَوْ كُتِبَ عَلَيْكُمْ مَا قُمْتُمْ بِهِ فَصَلُّوا أَيُّهَا النَّاسُ فِي بُيُوتِكُمْ فَإِنَّ أَفْضَلَ صَلَاةِ الْمَرْءِ فِي بَيْتِهِ إِلَّا الصَّلَاةَ الْمَكْتُوبَةَ.
7290- Zeyd ibnu Sabit -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan ayında hasırdan bir oda edindi. Orada bazı geceler de namaz kıldı. Ashabından bazı kimselerde O’nun namazına uydular. Sonra ileriki gecelerde, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem çıkmayınca, O’nun uyuduğunu zannettiler. Bunun üzerine seslerini yükselttiler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onların yanına çıktı ve şöyle buyurdu:
"Siz o yaptığınızı sürdürüp gidince ben de üzerinize farz kılınacağından korktum. Şayet gece namazı üzerinize farz kılınsaydı, sizin buna gücünüz yetmezdi. Ey insanlar! Gece namazlarınızı evlerinizde kılın! Muhakkak ki farz namazlar dışında kişinin en faziletli namazı, evinde kılmış olduğu namazıdır." (Hadisin geçtiği yer: 731, 6113, 7290)
٧۲٩١- حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ مُوسَى حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدِ بْنِ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي مُوسَى الْأَشْعَرِيِّ قَالَ سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ أَشْيَاءَ كَرِهَهَا فَلَمَّا أَكْثَرُوا عَلَيْهِ الْمَسْأَلَةَ غَضِبَ وَقَالَ سَلُونِي فَقَامَ رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَبِي قَالَ أَبُوكَ حُذَافَةُ ثُمَّ قَامَ آخَرُ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ أَبِي فَقَالَ أَبُوكَ سَالِمٌ مَوْلَى شَيْبَةَ فَلَمَّا رَأَى عُمَرُ مَا بِوَجْهِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ الْغَضَبِ قَالَ إِنَّا نَتُوبُ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ.
7291- Ebu Musa -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir. Nebi sallallahu aleyhi ve selleme hoşlanmadığı şeylerden soruldu. Bu tür sorular çoğaltılınca öfkelendi ve insanlara dedi ki: "İstediğinizi sorun" Bir adam dedi ki: Benim babam kimdir?
-"Senin baban Huzeyfe’dir," buyurdu. Bir başkası kalkıp: Benim babam kimdir Ey Allah’ın Rasulü? diye sordu.
-Senin baban Şeybe’nin azatlısı Salim’dir, buyurdu.
Ömer, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in yüzündeki öfkeyi görünce dedi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Biz Allah Azze ve Celle’ye tövbe ediyoruz. (Hadisin geçtiği yer: 92, 7291)
٧۲٩٢- حَدَّثَنَا مُوسَى حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ عَنْ وَرَّادٍ كَاتِبِ الْمُغِيرَةِ قَالَ كَتَبَ مُعَاوِيَةُ إِلَى الْمُغِيرَةِ اكْتُبْ إِلَيَّ مَا سَمِعْتَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَكَتَبَ إِلَيْهِ إِنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقُولُ فِي دُبُرِ كُلِّ صَلَاةٍ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ اللَّهُمَّ لَا مَانِعَ لِمَا أَعْطَيْتَ وَلَا مُعْطِيَ لِمَا مَنَعْتَ وَلَا يَنْفَعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ وَكَتَبَ إِلَيْهِ إِنَّهُ كَانَ يَنْهَى عَنْ قِيلَ وَقَالَ وَكَثْرَةِ السُّؤَالِ وَإِضَاعَةِ الْمَالِ وَكَانَ يَنْهَى عَنْ عُقُوقِ الْأُمَّهَاتِ وَوَأْدِ الْبَنَاتِ وَمَنْعٍ وَهَاتِ.
7292- Muğîra ibnu Şu’be’nin kâtibi Verrad -Allah onlardan razı olsun- şöyle dedi: Muğire ibnu Şu’be, Muaviye’ye gönderilmek üzere bana yazdırdığı bir mektupta şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem her farz namazın ardından şöyle derdi. La ilâhe illallâhu vahdehu lâ şerîkeleh lehul-mulku velehul-hamdu ve huve a’lâ kulli şey in gadir. Allâhumme lâ mânia lima e’tayte, vela mu’tiye limâ mena’te, velâ yenfu zel-ceddi minkel cedd” (Allah’tan başka hakkıyla ibâdet edilecek başka bir ilah yoktur. O tektir ve O’nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’nadır ve O, her şeye kâdirdir. Allahım! Senin verdiğini engelleyecek, engellediğini de verecek yoktur. Hiçbir makam sahibinin makamı senin katında fayda vermez.)
Muğira, Muâviye'ye mektubunda şunu da yazdı: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir de dedikoduyu, çok soru sormayı, mal telef etmekten yasaklardı. Yine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, annelere itaatsizlikten, kızları diri diri gömmekten, verilecek şeyi vermemekten, almak hakkı olmayan şeyi istemekten de yasakladı. (Hadisin geçtiği yer: 844, 1477, 2408, 5975, 6330, 6473, 6615)
٧۲٩٣- حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كُنَّا عِنْدَ عُمَرَ فَقَالَ نُهِينَا عَنْ التَّكَلُّفِ.
7293- Enes İbnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bizler Ömer ibnul-Hattâb'ın yanında idik. Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bizler yapmacık tavır takınmaktan ve meşakkatli iş yapmaktan yasaklandık.
٧۲٩٤- حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ ح و حَدَّثَنِي مَحْمُودٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ أَخْبَرَنِي أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ حِينَ زَاغَتْ الشَّمْسُ فَصَلَّى الظُّهْرَ فَلَمَّا سَلَّمَ قَامَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَذَكَرَ السَّاعَةَ وَذَكَرَ أَنَّ بَيْنَ يَدَيْهَا أُمُورًا عِظَامًا ثُمَّ قَالَ مَنْ أَحَبَّ أَنْ يَسْأَلَ عَنْ شَيْءٍ فَلْيَسْأَلْ عَنْهُ فَوَاللَّهِ لَا تَسْأَلُونِي عَنْ شَيْءٍ إِلَّا أَخْبَرْتُكُمْ بِهِ مَا دُمْتُ فِي مَقَامِي هَذَا قَالَ أَنَسٌ فَأَكْثَرَ النَّاسُ الْبُكَاءَ وَأَكْثَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَقُولَ سَلُونِي فَقَالَ أَنَسٌ فَقَامَ إِلَيْهِ رَجُلٌ فَقَالَ أَيْنَ مَدْخَلِي يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ النَّارُ فَقَامَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ حُذَافَةَ فَقَالَ مَنْ أَبِي يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ أَبُوكَ حُذَافَةُ قَالَ ثُمَّ أَكْثَرَ أَنْ يَقُولَ سَلُونِي سَلُونِي فَبَرَكَ عُمَرُ عَلَى رُكْبَتَيْهِ فَقَالَ رَضِينَا بِاللَّهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلَامِ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَسُولًا قَالَ فَسَكَتَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ قَالَ عُمَرُ ذَلِكَ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَقَدْ عُرِضَتْ عَلَيَّ الْجَنَّةُ وَالنَّارُ آنِفًا فِي عُرْضِ هَذَا الْحَائِطِ وَأَنَا أُصَلِّي فَلَمْ أَرَ كَالْيَوْمِ فِي الْخَيْرِ وَالشَّرِّ.
7294- Enes ibnu Malik’ten, -Allah ondan razı olsun- O şöyle haber verdi:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem güneş tam tepeden batıya doğru meylettiğinde Mescid’e çıkıp öğle namazını kıldırdı. Minbere çıkıp kıyamet saatinden bahsetti. Kıyamet saatinde çok büyük işlerin olacağından söz etti. Sonra şöyle buyurdu: "Kim bir şey sormak isterse sorsun. Bu minberin üzerinde olduğum müddetçe sorduğunuz bütün soruları haber vereceğim." İnsanlar ağlamayı çoğalttılar. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de "bana sorun" demeyi çoğalttı. Abdullah ibnu Huzeyfe es-Sehmi kalkıp: Benim babam kimdir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Senin baban Huzafe’dir" buyurdu. Sonra "bana sorun" demeyi çoğalttı. Ömer iki dizinin üzerine çöküp şöyle dedi: Bizler, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve peygamber olarak da Muhammed’den razı olduk. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sustu. Sonra da şöyle buyurdu: "Biraz önce namaz kılarken, şu duvarın orta yerinde bana cennet ve cehennem gösterildi. Ben bu makamda hayrın ve şerrin benzerini görmedim." (Hadisin geçtiği yer: 93, 540, 749, 4621, 6362, 6468, 6486, 7089, 7090, 7091, 7294, 7295)
٧۲٩٥- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحِيمِ أَخْبَرَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنِي مُوسَى بْنُ أَنَسٍ قَالَ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَجُلٌ يَا نَبِيَّ اللَّهِ مَنْ أَبِي قَالَ أَبُوكَ فُلَانٌ وَنَزَلَتْ ﴿ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ ﴾ الْآيَةَ.
7295- Enes İbnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bir adam Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme: Ey Allah'ın Rasûlü! Benim babam kimdir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem da ona: "Senin baban Falanca kimsedir" buyurdu. Bunun üzerine şu ayet indi: «Ey îman edenler! Açıklandığı zaman size kötü gelecek şeyler hakkında soru sormayın. Zira Kurân'ın nazil olduğu sırada onlar hakkında soru sorarsanız, size açıklanır, o da size zor gelir; halbuki siz sormazdan önce Allah sizi onlardan affetmişti. Allah çok bağışlayıcıdır; ceza vermekte de aceleci değildir.» (Mâide. 101) (Hadisin geçtiği yer: 93, 540, 749, 4621, 6362, 6468, 6486, 7089, 7090, 7091, 7294, 7295)
٧۲٩٦- حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ صَبَّاحٍ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ حَدَّثَنَا وَرْقَاءُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ سَمِعْتُ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَنْ يَبْرَحَ النَّاسُ يَتَسَاءَلُونَ حَتَّى يَقُولُوا هَذَا اللَّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ فَمَنْ خَلَقَ اللَّهَ.
7296- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İnsanlar birbirlerine sorular sormaktan asla vazgeçmeyeceklerdir. Öyle ki: “Her şeyi yaratan Allah'tır. Peki, Allah'ı kim yaratmıştır?” diyeceklerdir."
٧۲٩٧- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ بْنِ مَيْمُونٍ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ كُنْتُ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي حَرْثٍ بِالْمَدِينَةِ وَهُوَ يَتَوَكَّأُ عَلَى عَسِيبٍ فَمَرَّ بِنَفَرٍ مِنْ الْيَهُودِ فَقَالَ بَعْضُهُمْ سَلُوهُ عَنْ الرُّوحِ وَقَالَ بَعْضُهُمْ لَا تَسْأَلُوهُ لَا يُسْمِعُكُمْ مَا تَكْرَهُونَ فَقَامُوا إِلَيْهِ فَقَالُوا يَا أَبَا الْقَاسِمِ حَدِّثْنَا عَنْ الرُّوحِ فَقَامَ سَاعَةً يَنْظُرُ فَعَرَفْتُ أَنَّهُ يُوحَى إِلَيْهِ فَتَأَخَّرْتُ عَنْهُ حَتَّى صَعِدَ الْوَحْيُ ثُمَّ قَالَ ﴿ وَيَسْأَلُونَكَ عَنْ الرُّوحِ قُلْ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي ﴾.
7297- Abdullah ibnu Mesud şöyle demiştir: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemle beraber Medine’nin harabelerinde yürüyordum.-O hurma dalından bir âsâya dayanıyordu.- Yahudilerden bir topluluk yanımıza uğradı. Bazısı bazısına dedi ki: O’na rûhtân sorun. Onlardan bazıları dediler ki: O’na bir şey sormayın, hoşlanmayacağımız bir şey söyler. Onlardan bazıları dediler ki: Muhakkak ona soracağız. İçlerinden biri kalkıp şöyle dedi: Ey Ebû Kâsım! Rûh nedir? Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem sükût etti. Ben: O’na vahiy geliyor dedim ve O’nu rahatsız etmemek için yanından kalktım. O hal kendisinden gidince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şu ayetleri okudu: « (Ey Muhammed!) Sana rûhtan soruyorlar. De ki: Rûh, Rabbimin emrindendir. Onun hakkında size çok az bilgi verilmiştir. »(İsrâ: 85) (Hadisin geçtiği yer: 125, 4721, 7297, 7456, 7462)
٤-بَاب الِاقْتِدَاءِ بِأَفْعَالِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
٧۲٩٨- حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ اتَّخَذَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَاتَمًا مِنْ ذَهَبٍ فَاتَّخَذَ النَّاسُ خَوَاتِيمَ مِنْ ذَهَبٍ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنِّي اتَّخَذْتُ خَاتَمًا مِنْ ذَهَبٍ فَنَبَذَهُ وَقَالَ إِنِّي لَنْ أَلْبَسَهُ أَبَدًا فَنَبَذَ النَّاسُ خَوَاتِيمَهُمْ.
7298- Abdullah ibnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem altından bir mühür yüzük edinmişti. Bunun üzerine insanlar da O'nun gibi yüzük edindiler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem insanlar da altın yüzükler edinmiş olduklarını görünce kendi altın mühür yüzüğünü çıkarıp attı ve: "Ben bu altın mühür yüzüğü asla takınmam" buyurdu. Bunun üzerine insanlar da kendi altın yüzüklerini çıkarıp attılar. (Hadisin geçtiği yer: 5865, 5866, 5867, 5873, 5876, 6651, 7298)
٥-بَاب مَا يُكْرَهُ مِنْ التَّعَمُّقِ وَالتَّنَازُعِ فِي الْعِلْمِ وَالْغُلُوِّ فِي الدِّينِ وَالْبِدَعِ
لِقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا فِي دِينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللَّهِ إِلَّا الْحَقَّ ﴾.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: «Ey kitap ehli! Dininizde Allah'ın vazettiği hududu tecavüz etmeyin ve Allah’a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin.» (Nisâ: 171)
٧۲٩٩- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا هِشَامٌ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تُوَاصِلُوا قَالُوا إِنَّكَ تُوَاصِلُ قَالَ إِنِّي لَسْتُ مِثْلَكُمْ إِنِّي أَبِيتُ يُطْعِمُنِي رَبِّي وَيَسْقِينِي فَلَمْ يَنْتَهُوا عَنْ الْوِصَالِ قَالَ فَوَاصَلَ بِهِمْ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْمَيْنِ أَوْ لَيْلَتَيْنِ ثُمَّ رَأَوْا الْهِلَالَ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَوْ تَأَخَّرَ الْهِلَالُ لَزِدْتُكُمْ كَالْمُنَكِّلِ لَهُمْ
7299- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem visal orucunu yani iftar etmeden diğer oruca eklemeyi yasakladı. Bunun üzerine Müslümanlardan bir adam: Ey Allah'ın Rasûlü! Ama sen visal orucu tutuyorsun, dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sizden hanginiz benim gibi olabilir. Muhakkak ki Rabbim geceleyin beni yediriliyor ve içiriliyor."
Ancak sahabeler bu visal orucunu tutmayı bırakmayınca Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara iki gün üst üste iftar ve sahur yaptırmaksızın visal orucu tutturdu. Sonra Şevval ayının hilali görüldü. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şayet Şevval ayının hilali gecikseydi ben de sizlere visal orucunu tutturmaya devam ettirecektim."
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sanki bununla, visal orucunu tutmayı terk etmedikleri için onları ibret için cezalandırmak istemişti. (Hadisin geçtiği yer: 1965, 1966, 6851, 7242, 7299)
٧۳۰٠- حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ حَدَّثَنِي إِبْرَاهِيمُ التَّيْمِيُّ حَدَّثَنِي أَبِي قَالَ خَطَبَنَا عَلِيٌّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَلَى مِنْبَرٍ مِنْ آجُرٍّ وَعَلَيْهِ سَيْفٌ فِيهِ صَحِيفَةٌ مُعَلَّقَةٌ فَقَالَ وَاللَّهِ مَا عِنْدَنَا مِنْ كِتَابٍ يُقْرَأُ إِلَّا كِتَابُ اللَّهِ وَمَا فِي هَذِهِ الصَّحِيفَةِ فَنَشَرَهَا فَإِذَا فِيهَا أَسْنَانُ الْإِبِلِ وَإِذَا فِيهَا الْمَدِينَةُ حَرَمٌ مِنْ عَيْرٍ إِلَى كَذَا فَمَنْ أَحْدَثَ فِيهَا حَدَثًا فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لَا يَقْبَلُ اللَّهُ مِنْهُ صَرْفًا وَلَا عَدْلًا وَإِذَا فِيهِ ذِمَّةُ الْمُسْلِمِينَ وَاحِدَةٌ يَسْعَى بِهَا أَدْنَاهُمْ فَمَنْ أَخْفَرَ مُسْلِمًا فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لَا يَقْبَلُ اللَّهُ مِنْهُ صَرْفًا وَلَا عَدْلًا وَإِذَا فِيهَا مَنْ وَالَى قَوْمًا بِغَيْرِ إِذْنِ مَوَالِيهِ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ لَا يَقْبَلُ اللَّهُ مِنْهُ صَرْفًا وَلَا عَدْلًا.
7300- Ali -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bizim elimizde yazılı olarak Allah'ın Kitabı ve Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’den yazılan bu sayfalardan başka bir şey yoktur. Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem bu yazılı olan sayfalarda şöyle buyurdu:
"Âir dağı ile şurası arasına kadar Medîne haram, yasak bölgedir. Kim Medîne’nin bu Harem bölgesinde, bir bid'at türetirse veya bid’at çıkaran birini barındırırsa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Böyle bir kimsenin ne tövbesi, ne fidyesi, ne farz ve ne de nafile namazı kabul edilir. Müslümanların bir kafire vermiş oldukları sahih emana, koruma güvencesine bir başkası itiraz edemez, buna karşı gelemez. Her kim bir müslümana vermiş olduğu ahdi, anlaşmayı bozarsa Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun. Onun Böyle birisinin ne tevbesi ne de fidyesi kabul edilir. Efendilerinin izni olmaksızın başkalarının kendisinin velileri olduğunu iddia eden kölede Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lanetine uğrasın! Onun ne tövbesi, ne fidyesi, ne farz ve ne de nafile namazı kabul edilir." (Hadisin geçtiği yer: 111, 1870, 3047, 3172, 3176, 6755, 6903, 6915, 7300)
٧۳۰١- حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصٍ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ حَدَّثَنَا مُسْلِمٌ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا صَنَعَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ شَيْئًا تَرَخَّصَ فِيهِ وَتَنَزَّهَ عَنْهُ قَوْمٌ فَبَلَغَ ذَلِكَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ مَا بَالُ أَقْوَامٍ يَتَنَزَّهُونَ عَنْ الشَّيْءِ أَصْنَعُهُ فَوَاللَّهِ إِنِّي أَعْلَمُهُمْ بِاللَّهِ وَأَشَدُّهُمْ لَهُ خَشْيَةً.
7301- Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir şey yapmış ve onun yapıla bilineceğine dair ruhsat vermişti. Bir topluluk ise sanki o fiili kerih gördüler ve bundan kaçındılar. İnsanların bu durumu Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme ulaşınca Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hutbeye çıktı, Allah’a hamd ettikten sonra şöyle buyurdu: "Vallahi ben Allah’ı onlardan en iyi bileni ve O’ndan en çok korkanı olduğum halde bazı topluluklara ne oluyor da benim yapmış olduğum bir şeyi yapmaktan kaçınıyorlar." (Hadisin geçtiği yer: 6101, 7301)
٧۳۰٢- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُقَاتِلٍ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ أَخْبَرَنَا نَافِعُ بْنُ عُمَرَ عَنْ ابْنِ أَبِي مُلَيْكَةَ قَالَ كَادَ الْخَيِّرَانِ أَنْ يَهْلِكَا أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ لَمَّا قَدِمَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَفْدُ بَنِي تَمِيمٍ أَشَارَ أَحَدُهُمَا بِالْأَقْرَعِ بْنِ حَابِسٍ التَّمِيمِيِّ الْحَنْظَلِيِّ أَخِي بَنِي مُجَاشِعٍ وَأَشَارَ الْآخَرُ بِغَيْرِهِ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ لِعُمَرَ إِنَّمَا أَرَدْتَ خِلَافِي فَقَالَ عُمَرُ مَا أَرَدْتُ خِلَافَكَ فَارْتَفَعَتْ أَصْوَاتُهُمَا عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَزَلَتْ
﴿ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ﴾ إِلَى قَوْلِهِ ﴿عَظِيمٌ ﴾
قَالَ ابْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ قَالَ ابْنُ الزُّبَيْرِ فَكَانَ عُمَرُ بَعْدُ وَلَمْ يَذْكُرْ ذَلِكَ عَنْ أَبِيهِ يَعْنِي أَبَا بَكْرٍ إِذَا حَدَّثَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِحَدِيثٍ حَدَّثَهُ كَأَخِي السِّرَارِ لَمْ يُسْمِعْهُ حَتَّى يَسْتَفْهِمَهُ.
7302- Abdullah ibnu Ebî Muleyke -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:
Çok hayırları olan iki kişi yani Ebû Bekir ve Ömer neredeyse helak olacaklardı. Ebu Bekir ve Ömer’in yanına Temim oğullarından bir süvari birlik geldi ve onlar Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanında oldukları halde seslerini yükselttiler. Ömer, -Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme Mucâşî oğullarının kardeşi olan Akra' İbnu Hâbis'i emîr tayîn etmesini işaret etti. Ebu Bekir de bir başkasını işaret etti.
Bunun üzerine Ebû Bekir, Ömer'e şöyle dedi:
-Sen benim işaret ettiğimden başkasına işaret ederek ancak bana muhalefet etmek istiyorsun.
Ömer de O’na şöyle dedi:
-Ben sana muhalefet etmek istemiyorum.
Bu konuşma sebebiyle ikisinin de sesleri yükseldi. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şu âyeti indirdi: «Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesi üzerine yükseltmeyin. Farkına varmadan amellerinizin boşa gitmemesi için, birbirinize karşı bağırarak konuştuğunuz gibi, Peygambere karşı da bağırarak konuşmayın. Allah’ın Rasûlü yanında, seslerini kısarak konuşanların kalblerini Allah takva ile denemiştir. Onlar için mağfiret ve büyük mükafat vardır.» (Hucurât: 2)
Abdullah İbnu Zubeyr şöyle dedi: Artık Ömer bu âyetten sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin kendisinden sorup anlamak isteyeceği kadar sesini Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme işittirmez oldu. Abdullah bu kısmı büyük babasından, yani Ebû Bekir'den zikretmedi. (Hadisin geçtiği yer: 4845, 4847, 7302)
٧۳۰٣- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فِي مَرَضِهِ مُرُوا أَبَا بَكْرٍ يُصَلِّي بِالنَّاسِ قَالَتْ عَائِشَةُ قُلْتُ إِنَّ أَبَا بَكْرٍ إِذَا قَامَ فِي مَقَامِكَ لَمْ يُسْمِعْ النَّاسَ مِنْ الْبُكَاءِ فَمُرْ عُمَرَ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ فَقَالَ مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ فَقَالَتْ عَائِشَةُ فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ قُولِي إِنَّ أَبَا بَكْرٍ إِذَا قَامَ فِي مَقَامِكَ لَمْ يُسْمِعْ النَّاسَ مِنْ الْبُكَاءِ فَمُرْ عُمَرَ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ فَفَعَلَتْ حَفْصَةُ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّكُنَّ لَأَنْتُنَّ صَوَاحِبُ يُوسُفَ مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ فَقَالَتْ حَفْصَةُ لِعَائِشَةَ مَا كُنْتُ لِأُصِيبَ مِنْكِ خَيْرًا.
7303- Müminlerin annesi Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hastalandığında şöyle buyurdu: "Ebu Bekir’e emredin de insanlara namaz kıldırsın. Ben dedim ki: Ebu Bekir namaz kıldırmak için senin yerinde durduğunda ağlamasından dolayı insanlara sesini duyuramaz. İnsanlara namaz kıldırması için Ömer’e emret.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ebu Bekir’e, insanlara namaz kıldırmasını emredin."
Aişe, Hafsa’ya dedi ki: Allah Rasûlü Sallallahu aleyhi ve selleme de ki: Ebu Bekir, senin yerine namaz kıldırmak için durduğumda ağlamasından dolayı insanlara sesini duyuramaz. Ömer’e emret de insanlara namazı kıldırsın. Hafsa, Aişe’nin dediğini yaptı. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurdu: Yeter, sus! Muhakkak ki sizler Yusuf’un kadınlarına benzediniz. Ebu Bekir’e emredin de, insanlara namaz kıldırsın."
Bunun üzerine Hafsa, Aişe’ye dedi ki: Ben, senin sözünden dolayı hayra ulaşacak değildim. (Hadisin geçtiği yer: 664, 665, 679, 683, 687, 712, 713, 716, 2588, 3099, 3384, 4445, 5714, 7303)
٧۳۰٤- حَدَّثَنَا آدَمُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي ذِئْبٍ حَدَّثَنَا الزُّهْرِيُّ عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِيِّ قَالَ جَاءَ عُوَيْمِرٌ الْعَجْلَانِيُّ إِلَى عَاصِمِ بْنِ عَدِيٍّ فَقَالَ أَرَأَيْتَ رَجُلًا وَجَدَ مَعَ امْرَأَتِهِ رَجُلًا فَيَقْتُلُهُ أَتَقْتُلُونَهُ بِهِ سَلْ لِي يَا عَاصِمُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَسَأَلَهُ فَكَرِهَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمَسَائِلَ وَعَابَهَا فَرَجَعَ عَاصِمٌ فَأَخْبَرَهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَرِهَ الْمَسَائِلَ فَقَالَ عُوَيْمِرٌ وَاللَّهِ لَآتِيَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَجَاءَ وَقَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى الْقُرْآنَ خَلْفَ عَاصِمٍ فَقَالَ لَهُ قَدْ أَنْزَلَ اللَّهُ فِيكُمْ قُرْآنًا فَدَعَا بِهِمَا فَتَقَدَّمَا فَتَلَاعَنَا ثُمَّ قَالَ عُوَيْمِرٌ كَذَبْتُ عَلَيْهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنْ أَمْسَكْتُهَا فَفَارَقَهَا وَلَمْ يَأْمُرْهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِفِرَاقِهَا فَجَرَتْ السُّنَّةُ فِي الْمُتَلَاعِنَيْنِ وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ انْظُرُوهَا فَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أَحْمَرَ قَصِيرًا مِثْلَ وَحَرَةٍ فَلَا أُرَاهُ إِلَّا قَدْ كَذَبَ وَإِنْ جَاءَتْ بِهِ أَسْحَمَ أَعْيَنَ ذَا أَلْيَتَيْنِ فَلَا أَحْسِبُ إِلَّا قَدْ صَدَقَ عَلَيْهَا فَجَاءَتْ بِهِ عَلَى الْأَمْرِ الْمَكْرُوهِ.
7304- Sehl ibnu Sa’d es-Sâidi -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Uveymir ibnul-Hâris, Aclân oğullarının efendisi olan Âsim ibnu Adiy’in yanına geldi ve şöyle dedi:
-Bir kimse yatağında karısıyla yabancı birini zina ederken yakalasa, o adamı öldürmeli ve siz de o adamı kısas olarak öldürmeli misiniz, yoksa nasıl muamele edilmeli? Bu meselenin hallini Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme benim için sorar mısın?
Bunun üzerine Âsim, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına gelerek bu soruyu sordu. Ancak Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu tür soruları kerih gördü ve bunu ayıpladı. Âsim geri döndü ve Uveymir’e, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin bu tür soruları hoş karşılamadığını haber verdi. Bunun üzerine Uveymir şöyle dedi:
-Vallahi bu soruyu Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme sormadıkça bu işin peşini bırakmayacağım. O sırada Allah Azze ve Celle, bu meseledeki âyetini indirdi. (Nûr: 6-9) Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Uveymir'e: “Allah senin ve karın hakkında Kur'ân âyeti indirdi” dedi ve onların ikisini çağırdı. Bu karı-koca, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in önüne geçip birbiriyle lanetleşme yemîni yaptılar. Uveymir: Ey Allah'ın Rasûlü! Eğer ben bu kadını yanımda tutarsam, ben bunun aleyhine yalan söylemiş olurum! dedi de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ona hanımından ayrılmasını emretmeden o kadını boşayıp ayrıldı.
Artık, lanetleşme yapanlar hakkında onların birbirlerinden ayrılmaları sünnet yânî kanûn oldu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem meclistekilere: "Bu kadına bakınız! Eğer bu kadın keler fasilesinden kızılca kurt gibi kısa bir çocuk getirirse, ben Uveymir'in kadına ancak iftira ettiğini sanırım. Eğer kadın bedeni siyah, iri gözlü ve kıçının iki yanı büyük tipte bir çocuk getirirse, ben Uveymir'in kadına zina isnadında doğru söylediğini sanırım" buyurdu. Sonra kadın, çocuğu sevilmeyen iş üzerine getirdi. (Yani kadının zina etmiş olduğu ortaya çıktı.) (Hadisin geçtiği yer: 423, 4745, 4746, 5259, 5308, 5309, 6854, 7165, 7166, 7304)
٧۳۰٥- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ حَدَّثَنِي عُقَيْلٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِي مَالِكُ بْنُ أَوْسٍ النَّصْرِيُّ وَكَانَ مُحَمَّدُ بْنُ جُبَيْرِ بْنِ مُطْعِمٍ ذَكَرَ لِي ذِكْرًا مِنْ ذَلِكَ فَدَخَلْتُ عَلَى مَالِكٍ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ انْطَلَقْتُ حَتَّى أَدْخُلَ عَلَى عُمَرَ أَتَاهُ حَاجِبُهُ يَرْفَا فَقَالَ هَلْ لَكَ فِي عُثْمَانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ يَسْتَأْذِنُونَ قَالَ نَعَمْ فَدَخَلُوا فَسَلَّمُوا وَجَلَسُوا فَقَالَ هَلْ لَكَ فِي عَلِيٍّ وَعَبَّاسٍ فَأَذِنَ لَهُمَا قَالَ الْعَبَّاسُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنِي وَبَيْنَ الظَّالِمِ اسْتَبَّا فَقَالَ الرَّهْطُ عُثْمَانُ وَأَصْحَابُهُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنَهُمَا وَأَرِحْ أَحَدَهُمَا مِنْ الْآخَرِ فَقَالَ اتَّئِدُوا أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِي بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَفْسَهُ
قَالَ الرَّهْطُ قَدْ قَالَ ذَلِكَ فَأَقْبَلَ عُمَرُ عَلَى عَلِيٍّ وَعَبَّاسٍ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ ذَلِكَ قَالَا نَعَمْ قَالَ عُمَرُ فَإِنِّي مُحَدِّثُكُمْ عَنْ هَذَا الْأَمْرِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي هَذَا الْمَالِ بِشَيْءٍ لَمْ يُعْطِهِ أَحَدًا غَيْرَهُ فَإِنَّ اللَّهَ يَقُولُ ﴿ مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ فَمَا أَوْجَفْتُمْ ﴾ الْآيَةَ فَكَانَتْ هَذِهِ خَالِصَةً لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ وَاللَّهِ مَا احْتَازَهَا دُونَكُمْ وَلَا اسْتَأْثَرَ بِهَا عَلَيْكُمْ وَقَدْ أَعْطَاكُمُوهَا وَبَثَّهَا فِيكُمْ حَتَّى بَقِيَ مِنْهَا هَذَا الْمَالُ وَكَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ نَفَقَةَ سَنَتِهِمْ مِنْ هَذَا الْمَالِ ثُمَّ يَأْخُذُ مَا بَقِيَ فَيَجْعَلُهُ مَجْعَلَ مَالِ اللَّهِ فَعَمِلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِذَلِكَ حَيَاتَهُ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمُونَ ذَلِكَ فَقَالُوا نَعَمْ ثُمَّ قَالَ لِعَلِيٍّ وَعَبَّاسٍ أَنْشُدُكُمَا اللَّهَ هَلْ تَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالَا نَعَمْ ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ نَبِيَّهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِيُّ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَبَضَهَا أَبُو بَكْرٍ فَعَمِلَ فِيهَا بِمَا عَمِلَ فِيهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَنْتُمَا حِينَئِذٍ وَأَقْبَلَ عَلَى عَلِيٍّ وَعَبَّاسٍ تَزْعُمَانِ أَنَّ أَبَا بَكْرٍ فِيهَا كَذَا وَاللَّهُ يَعْلَمُ أَنَّهُ فِيهَا صَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ أَبَا بَكْرٍ فَقُلْتُ أَنَا وَلِيُّ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبِي بَكْرٍ فَقَبَضْتُهَا سَنَتَيْنِ أَعْمَلُ فِيهَا بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَبُو بَكْرٍ ثُمَّ جِئْتُمَانِي وَكَلِمَتُكُمَا عَلَى كَلِمَةٍ وَاحِدَةٍ وَأَمْرُكُمَا جَمِيعٌ جِئْتَنِي تَسْأَلُنِي نَصِيبَكَ مِنْ ابْنِ أَخِيكِ وَأَتَانِي هَذَا يَسْأَلُنِي نَصِيبَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا فَقُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ وَمِيثَاقَهُ لَتَعْمَلَانِ فِيهَا بِمَا عَمِلَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبِمَا عَمِلَ فِيهَا أَبُو بَكْرٍ وَبِمَا عَمِلْتُ فِيهَا مُنْذُ وَلِيتُهَا وَإِلَّا فَلَا تُكَلِّمَانِي فِيهَا فَقُلْتُمَا ادْفَعْهَا إِلَيْنَا بِذَلِكَ فَدَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا بِذَلِكَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ هَلْ دَفَعْتُهَا إِلَيْهِمَا بِذَلِكَ قَالَ الرَّهْطُ نَعَمْ فَأَقْبَلَ عَلَى عَلِيٍّ وَعَبَّاسٍ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا بِذَلِكَ قَالَا نَعَمْ قَالَ أَفَتَلْتَمِسَانِ مِنِّي قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ فَوَالَّذِي بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ لَا أَقْضِي فِيهَا قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهَا فَادْفَعَاهَا إِلَيَّ فَأَنَا أَكْفِيكُمَاهَا.
7305- Malik ibnu Evs ibnu Hadsân -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Güneş yükseldiği zaman ben ailemle beraber oturur iken Ömer ibnu Hattâb'ın elçisinin bana doğru gelmekte olduğunu gördüm. Gelince:
-Müminlerin emiri seni çağırıyor, dedi. Ben de gelen elçiyle beraber Ömer’in yanına gittim. Ömer'i hurma dalları veya yapraklarından yapılmış bir dîvânın şerît örgüleri üzerinde oturuyor buldum. Kendisiyle dîvân arasında bir yaygı ve döşek yoktu. Ömer deriden yapılmış bir yastığa dayanmıştı. Kendisine selâm verdikten sonra oturdum. Ömer:
-Ey Mâlik! Senin kavminden birtakım ev ehli bize geldiler. Ben de onlara bir miktar mal verilmesini emrettim. Sen bu malı teslim al da, onu aralarında taksim et, dedi. Ben de:
-Ey Müminlerin Emîri! Sen bunu benden başka birine emretseydin, dedim. Bunun üzerine Ömer:
-Bu malı teslim al, ey adam! dedi.
Ben onun yanında oturmakta iken yanına kapıcısı Yerfa' geldi ve:
-Osmân ibnu Affân, Abdurrahmân ibnu Avf, Zubeyr, Sa'd ibnu Ebî Vakkas seninle görüşmek için izin istiyorlar, dedi. Ömer:
-Evet, dedi ve onlara izin verdi.
Akabinde onlar içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Sonra Yerfa' da biraz oturdu. Sonra:
-Alî ve Abbâs senin yanına girmek için izin istiyorlar. Onlara izin verir misin? dedi. Ömer:
-Evet, dedi ve onlara da izin verdi.
Akabinde ikisi de içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Akabinde Abbâs, Ömer'e:
-Ey Müminlerin Emîri! Benimle şu Alî arasında bir hüküm ver, dedi.
Alî ile Abbâs, Allah'ın, Rasûlü'ne Benu'n-Nadîr'den fey[1762] olarak verdiği mallar hususunda aralarında ihtilaf etmişlerdi. Abbâs'ın bu sözü Osmân ve arkadaşları:
-Ey Müminlerin Emîri, bu ikisi arasında hükmet ve bunların birini diğerinden rahat ettir, dediler. Ömer:
-Yavaş ve sabırlı olun! Gök ve yer izniyle duran Allah hakkı için size sorarım. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Bizler mîrâs bırakmayız, biz ne bırakmışsak sadakadır" buyurduğunu biliyor musunuz? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bununla kendisini kastetmektedir. Orada bulunanlar:
-Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunu söylemiştir, dediler.
Bunun üzerine Ömer, Alî ve Abbâs'a yönelerek şöyle dedi:
-Allah hakkı için ikinize soruyorum: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in bu sözü söylemiş olduğunu biliyor musunuz? dedi. Onlar:
-Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu sözü söylemiştir, dediler. Ömer:
-Ben size bu işten tahdîs ediyorum: Muhakkak ki Allah bu fey' malı hakkında başka hiçbir kimseye vermediği bir şeyi kendi Rasûlü'ne tahsis etmiştir, dedi. Sonra da şu âyeti okudu:
«Allah'ın, onların mallarından Rasûlü'ne verdiği ganimete, siz ne at koşturdunuz, ne de sürdünüz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere musallat eder. Allah, her şeye kadirdir.» Haşr: 6
İşte bu Allah'ın Rasûlü'ne hâs oldu. Vallahi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu malları sizleri dışarıda bırakarak alıp toplamadı ve onu sırf kendisine tahsîs etmedi, muhakkak bu ganimet mallarını sizlere vermiş ve onu size dağıtmıştır. Nihayet o ganimetten şu mal arta kalmıştır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu ganimet malından kendi ailesinin bir senelik nafakasını ayırıp verirdi. Sonra geri kalanını alır ve onu Allah'ın malı, bir vakıf kılar müslümânların işlerine tahsîs eder idi.
İşte Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, kendi hayâtında bu malları böyle kullandı. Allah hakkı için size soruyorum: Siz bunu biliyor musunuz? Onlar:
-Evet, böyle biliyoruz, dediler. Sonra Alî ile Abbâs'a döndü ve:
-Sizlere Allah hakkı için soruyorum: Siz de bunu böyle biliyor musunuz? diye sordu.
Ukayl, İbnu Şihâb'dan şunu ziyâde etti:
-Onlar da evet dediler. Ömer şöyle dedi:
-Sonra Allah, Peygamberi'ni vefat ettirdi. Ebû Bekr:
-Ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in velîsiyim, dedi ve Ebû Bekir bu malları teslim aldı ve o mallarda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı gibi tasarruf etti. Allah bilir ki, Ebû Bekir bu hususta doğru sözlüdür, itaatlidir, doğru yoldadır, hakka uyucudur. Sonra Allah, Ebû Bekir'i vefat ettirdi. Bu sefer ben Ebû Bekir'in velîsi oldum. Ve o malları teslim aldım, emirliğimin iki senesinde o mallarda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in ve Ebû Bekir'in yaptığı gibi tasarruf ediyordum. Allah biliyor ki, ben de bu tasarruf hususunda doğru sözlü, itaatli, doğru yolda yürüyen ve hakka uyucu idim. Sonra siz ikiniz bana geldiniz, benimle konuştunuz. Sözünüz bir, işiniz birdir. Ey Abbâs, sen bana geldin, kardeşinin oğlu tarafından mîrâs hisseni istiyordun. Ve bana Alî de geldi; o da karısı Fâtıma'nın babasının mîrâsından olan payını istiyordu. Ben de sizlere: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
"Biz peygamberler miras bırakmayız. Biz ne bırakırsak sadakadır, mülkiyeti Beytü1-mâla âittir" buyurdu, dedim.
Müteakiben o malı size aynı şartla yânî mülkiyeti Beytü'l-mâl'a, tasarrufu da Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekir devrindeki gibi olmak şartıyla teslîm etmek fikri bana zahir olunca:
-İsterseniz Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in tasarrufu, Ebû Bekir'in tasarrufu ve mallara velî olduğum zamandan beri benim tasarruf ede geldiğim gibi tasarruf edeceğinize dâir Allah'ın ahdi ve mîsâkı üzerinize olmak şartıyla o malları size teslîm edeyim, dedim. Sizler:
-Bu şart ile onları bize teslîm et, dediniz. Ben de malları size teslîm ettim. Şimdi Allah hakkı için ey topluluk sizlere soruyorum:
-Ben bu malları bu şartla Alî ile Abbâs'a teslîm ettim mi? dedi. Topluluk:
-Evet, teslîm ettin, dediler. Sonra Ömer, Alî ile Abbâs'a yöneldi ve:
-Vallahi ben o malları bu şartla sizlere teslîm ettim mi? dedi. Onlar da:
-Evet, diye cevap verdiler. Ömer:
-Öyleyken, benden bundan başka bir hüküm mü istiyorsunuz? Gök ve yer, izni ve emriyle durmakta olan Allah'a yemîn ediyorum ki, ben o mallar hakkında bundan başka bir hüküm vermem. Bu şartlar içinde bu malları kullanmaktan ileride acze düşerseniz, onları bana geri veriniz; ben onları sizin yerinize velayet yolu üzere tasarruf ederim, dedi. (Hadisin geçtiği yer: 2904, 3094, 4033, 4885, 5357, 6728, 7305)
٦-بَاب إِثْمِ مَنْ آوَى مُحْدِثًا رَوَاهُ عَلِيٌّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
Konu ile alakalı hadisi Ali ibnu Ebî Tâlib, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden rivayet etmiştir.
٧۳۰٦- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا عَاصِمٌ قَالَ قُلْتُ لِأَنَسٍ أَحَرَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمَدِينَةَ قَالَ نَعَمْ مَا بَيْنَ كَذَا إِلَى كَذَا لَا يُقْطَعُ شَجَرُهَا مَنْ أَحْدَثَ فِيهَا حَدَثًا فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ قَالَ عَاصِمٌ فَأَخْبَرَنِي مُوسَى بْنُ أَنَسٍ أَنَّهُ قَالَ أَوْ آوَى مُحْدِثًا.
7306- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Medine şuradan şuraya kadar harem bölgesidir; bu bölgenin ağacı kesilmez ve orada bid’at çıkarılamaz. Kim bu harem bölgesinde Kurân ve Sünnete aykırı işler yaparsa, bir bid’at çıkarırsa, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti o bid’at çıkaranın üzerine olsun!"
Âsim şöyle dedi: Bana Mûsâ İbnu Enes haber verdi ki: O: "veya bir bidatçiyi barındırırsa" demiştir. (Hadisin geçtiği yer: 1867, 7321)
٧-بَاب مَا يُذْكَرُ مِنْ ذَمِّ الرَّأْيِ وَتَكَلُّفِ الْقِيَاسِ﴿ وَلَا تَقْفُ ﴾ لَا تَقُلْ ﴿ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ ﴾
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: «Bilmediğin şeyin ardına düşme; zira kulak, göz ve kalb, bunların hepsi de, ondan sorguya çekilecektir.» (İsrâ: 36) Âyetin manası: "Bilmediğin şeyi söyleme" demektir.
٧۳۰٧- حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ تَلِيدٍ حَدَّثَنِي ابْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنِي عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ شُرَيْحٍ وَغَيْرُهُ عَنْ أَبِي الْأَسْوَدِ عَنْ عُرْوَةَ قَالَ حَجَّ عَلَيْنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِنَّ اللَّهَ لَا يَنْزِعُ الْعِلْمَ بَعْدَ أَنْ أَعْطَاكُمُوهُ انْتِزَاعًا وَلَكِنْ يَنْتَزِعُهُ مِنْهُمْ مَعَ قَبْضِ الْعُلَمَاءِ بِعِلْمِهِمْ فَيَبْقَى نَاسٌ جُهَّالٌ يُسْتَفْتَوْنَ فَيُفْتُونَ بِرَأْيِهِمْ فَيُضِلُّونَ وَيَضِلُّونَ فَحَدَّثْتُ بِهِ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ إِنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو حَجَّ بَعْدُ فَقَالَتْ يَا ابْنَ أُخْتِي انْطَلِقْ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ فَاسْتَثْبِتْ لِي مِنْهُ الَّذِي حَدَّثْتَنِي عَنْهُ فَجِئْتُهُ فَسَأَلْتُهُ فَحَدَّثَنِي بِهِ كَنَحْوِ مَا حَدَّثَنِي فَأَتَيْتُ عَائِشَةَ فَأَخْبَرْتُهَا فَعَجِبَتْ فَقَالَتْ وَاللَّهِ لَقَدْ حَفِظَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَمْرٍو.
7307- Abdullah ibnu Amr -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Muhakkak ki Allah, ilmi kullarının göğüslerinden silerek çekip almaz. Fakat hiçbir âlim kalmayıncaya kadar âlimlerin ruhlarını almak suretiyle ilmi ortadan kaldırır. Bundan sonra insanlar cahilleri kendilerine başkanlar edinirler. Onlara ilimden sorulduğunda, o konuda bir bilgileri olmadığı halde görüşlerine göre fetva verirler. Bununla hem kendileri sapıtır hem de başkalarını saptırırlar."
Urve şöyle dedi: Ben bu hadîsi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hanımı Âişe'ye haber verdim. Sonra Abdullah ibnu Amr bu yılın ardından bir hac daha yaptı. Âişe bana: Ey kız kardeşimin oğlu! Abdullah ibnu Amr'a git de senin bana ondan geçen sene tahdîs etmiş olduğun hadîsi, ondan benim için bir tesbît yap! dedi. Bunun üzerine ben Abdullah ibnu Amr'a gittim de o hadîsi kendisinden sordum. Abdullah ibnu Amr da bana o hadîsi daha önceki yıl tahdîs ettiği gibi aynen tahdîs etti. Akabinde ben Âişe'ye geldim ve bunu kendisine haber verdim. Âişe, Abdullah ibnu Amr'ın, o hadisten tek bir harfini bile değiştirmemiş olmasından hayret etti de: Vallahi, Abdullah ibnu Amr bu hadîsi sağlam ezberlemiştir, dedi. (Hadisin geçtiği yer: 100, 7307)
٧۳۰٨- حَدَّثَنَا عَبْدَانُ أَخْبَرَنَا أَبُو حَمْزَةَ سَمِعْتُ الْأَعْمَشَ قَالَ سَأَلْتُ أَبَا وَائِلٍ هَلْ شَهِدْتَ صِفِّينَ قَالَ نَعَمْ فَسَمِعْتُ سَهْلَ بْنَ حُنَيْفٍ يَقُولُ ح و حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ أَبِي وَائِلٍ قَالَ قَالَ سَهْلُ بْنُ حُنَيْفٍ
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّهِمُوا رَأْيَكُمْ عَلَى دِينِكُمْ لَقَدْ رَأَيْتُنِي يَوْمَ أَبِي جَنْدَلٍ وَلَوْ أَسْتَطِيعُ أَنْ أَرُدَّ أَمْرَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَيْهِ لَرَدَدْتُهُ وَمَا وَضَعْنَا سُيُوفَنَا عَلَى عَوَاتِقِنَا إِلَى أَمْرٍ يُفْظِعُنَا إِلَّا أَسْهَلْنَ بِنَا إِلَى أَمْرٍ نَعْرِفُهُ غَيْرَ هَذَا الْأَمْرِ قَالَ وَقَالَ أَبُو وَائِلٍ شَهِدْتُ صِفِّينَ وَبِئْسَتْ صِفُّونَ.
7308- Sehl ibnu Huneyn -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ey insanlar, sizler dininiz konusunda kendi görüşlerinizi suçlayın. Ben Ebû Cendel yânî Hudeybiye gününde şayet Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin emrini reddetmeye güç yetirebilseydim, onu muhakkak reddederdim. Bizler kılıçlarımızı, bizi ürkütmekte olan hiçbir iş için omuzlarımıza koymadık ki, bu kılıçlar bilmekte olduğumuz bir işin yolunu bizlere kolaylaştırmış olmasınlar. Ancak şu işimiz yânî Şâm ehli ile aramızda gerçekleşmiş olan savaş bundan müstesnadır.
A'meş şöyle dedi: Ebû Vâil: Ben Sıffîn vakasında hazır bulundum. O ne kadar kötü idi! demiştir. (Hadisin geçtiği yer: 3182, 4189, 4844, 7308)
٨-بَاب
مَا كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُسْأَلُ مِمَّا لَمْ يُنْزَلْ عَلَيْهِ الْوَحْيُ فَيَقُولُ لَا أَدْرِي أَوْ لَمْ يُجِبْ حَتَّى يُنْزَلَ عَلَيْهِ الْوَحْيُ وَلَمْ يَقُلْ بِرَأْيٍ وَلَا بِقِيَاسٍ لِقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ ﴾ وَقَالَ ابْنُ مَسْعُودٍ سُئِلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ الرُّوحِ فَسَكَتَ حَتَّى نَزَلَتْ الْآيَةُ.
İbnu Mesud şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme ruhtan soruldu da, o konuda âyet indirilinceye kadar hiçbir şey demedi.[1764]
٧۳۰٩- حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعْتُ ابْنَ الْمُنْكَدِرِ يَقُولُ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ مَرِضْتُ فَجَاءَنِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَعُودُنِي وَأَبُو بَكْرٍ وَهُمَا مَاشِيَانِ فَأَتَانِي وَقَدْ أُغْمِيَ عَلَيَّ فَتَوَضَّأَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ صَبَّ وَضُوءَهُ عَلَيَّ فَأَفَقْتُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَرُبَّمَا قَالَ سُفْيَانُ فَقُلْتُ أَيْ رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ أَقْضِي فِي مَالِي كَيْفَ أَصْنَعُ فِي مَالِي قَالَ فَمَا أَجَابَنِي بِشَيْءٍ حَتَّى نَزَلَتْ آيَةُ الْمِيرَاثِ.
7309- Câbir ibnu Abdullah -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekir ben hasta iken beni ziyarete geldi. Ben şuurumu kaybetmiştim. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem abdest aldı ve abdest suyundan üzerime döktü. Ben kendime geldim ve dedim ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Ben malımda nasıl hükmedeyim, malımda nasıl yapayım? diye sordum. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bana miras âyeti (Nisâ: 11-13) ininceye kadar hiçbir cevâb vermedi. (Hadisin geçtiği yer; 194, 4577, 5651, 5664, 5676, 6723, 6743, 7309)
٩-بَاب تَعْلِيمِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُمَّتَهُ مِنْ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ مِمَّا عَلَّمَهُ اللَّهُ لَيْسَ بِرَأْيٍ وَلَا تَمْثِيلٍ
٧۳۱٠- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْأَصْبَهَانِيِّ عَنْ أَبِي صَالِحٍ ذَكْوَانَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ جَاءَتْ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ ذَهَبَ الرِّجَالُ بِحَدِيثِكَ فَاجْعَلْ لَنَا مِنْ نَفْسِكَ يَوْمًا نَأْتِيكَ فِيهِ تُعَلِّمُنَا مِمَّا عَلَّمَكَ اللَّهُ فَقَالَ اجْتَمِعْنَ فِي يَوْمِ كَذَا وَكَذَا فِي مَكَانِ كَذَا وَكَذَا فَاجْتَمَعْنَ فَأَتَاهُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَعَلَّمَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَهُ اللَّهُ ثُمَّ قَالَ مَا مِنْكُنَّ امْرَأَةٌ تُقَدِّمُ بَيْنَ يَدَيْهَا مِنْ وَلَدِهَا ثَلَاثَةً إِلَّا كَانَ لَهَا حِجَابًا مِنْ النَّارِ فَقَالَتْ امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَوْ اثْنَيْنِ قَالَ فَأَعَادَتْهَا مَرَّتَيْنِ ثُمَّ قَالَ وَاثْنَيْنِ وَاثْنَيْنِ وَاثْنَيْنِ.
7310- Ebû Saîd -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bir kadın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasûlü! Erkekler senin hadislerini alıp gittiler. O hâlde biz kadınlar için de bir gün ayır da, bizler o günde sana gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiği şeylerden bizlere öğretirsin!
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara: "Falan ve falan günlerde, şu ve şu mekânlarda toplanın" buyurdu. Kadınlar o günlerde ve yerlerde toplandılar. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onların yanlarına geldi de Allah'ın kendisine öğrettiği şeylerden kadınlara da öğretti. Sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kadınlara şöyle buyurdu: "Sizden hiçbir kadın yoktur ki çocuklarından üçü kendisinden önce ölmüş olup da, ateşe karşı bir koruyucu olmasın." Kadının biri sözünü iki kere tekrar ederek: İki çocukta böyle midir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de sözünü üç kere tekrar ederek: "İki çocuk da, iki çocuk da, iki çocuk da öyledir" buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 101, 1249, 7310)
۱۰-بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ وَهُمْ أَهْلُ الْعِلْمِ
Buhârî: Bunlar ilim sahipleridir, dedi.
٧۳۱١- حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنْ قَيْسٍ عَنْ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا يَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ حَتَّى يَأْتِيَهُمْ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ ظَاهِرُونَ.
7311- Mugîre ibnu Şu'be -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ümmetimden birtakım insanlar gâlip gelmekte devam edeceklerdir. Allah’ın emri gelinceye kadar onlar galip gelmeye devam edeceklerdir. "[1765] (Hadisin geçtiği yer: 3640, 7311, 7459 )
٧۳۱٢- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِي حُمَيْدٌ قَالَ سَمِعْتُ مُعَاوِيَةَ بْنَ أَبِي سُفْيَانَ يَخْطُبُ قَالَ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ مَنْ يُرِدْ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا يُفَقِّهْهُ فِي الدِّينِ وَإِنَّمَا أَنَا قَاسِمٌ وَيُعْطِي اللَّهُ وَلَنْ يَزَالَ أَمْرُ هَذِهِ الْأُمَّةِ مُسْتَقِيمًا حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ أَوْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ.
7312- Humeyd ibnu Abdurrahman şöyle dedi: Muaviye ibnu Sufyan’ı hutbede şöyle derken işittim: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını dilerse onu dinde anlayışlı kılar. Ben ancak taksim ediciyim, veren ise Allah’tır. Bu ümmet (Muhammed ümmeti) Allah Azze ve Celle’nin emri (kalbinde imandan bir parça olanların ruhlarını alan rüzgârın gelip kıyametinde insanların şerlilerinin yani kâfirlerin üzerine kopacağı o gün) gelinceye kadar Allah’ın dini üzere kâim olacaktır." (Hadisin geçtiği yer: 71, 3116, 7312, 7460)
١١-بَاب فِي قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا ﴾
«Onlara de ki: Allah, size üstünüzden, yahut ayaklarınızın altından herhangi bir azâb göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp birbirinize düşürerek kötülüklerinizi birbirinize tattırmaya kadirdir! Bak, belki anlarlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz.» (En'âm: 65)[1766]
٧۳۱٣- حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ عَمْرٌو سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا يَقُولُ لَمَّا نَزَلَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴿قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَى أَنْ يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِنْ فَوْقِكُمْ ﴾ قَالَ أَعُوذُ بِوَجْهِكَ ﴿أَوْ مِنْ تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ ﴾ قَالَ أَعُوذُ بِوَجْهِكَ فَلَمَّا نَزَلَتْ ﴿ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُمْ بَأْسَ بَعْضٍ ﴾ قَالَ هَاتَانِ أَهْوَنُ أَوْ أَيْسَرُ.
7313- Câbir ibnu Abdullah -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: «De ki: Allah, sizin üzerinizden azab göndermeye kâdirdir.» âyeti inince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allahım! Senin vechine sığınırım" dedi. «veya sizin ayaklarınızın altından» Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allahım! Senin vechine sığınırım" dedi. « yahut sizi fırkalara ayırıp birbirinize düşürerek kötülüklerinizi birbirinize tattırmaya kadirdir!"» Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Bu daha hafif veya daha kolaydır" buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 4628, 7313, 7406)
١٢-بَاب مَنْ شَبَّهَ أَصْلًا مَعْلُومًا بِأَصْلٍ مُبَيَّنٍ قَدْ بَيَّنَ اللَّهُ حُكْمَهُمَا لِيُفْهِمَ السَّائِلَ
٧۳۱٤- حَدَّثَنَا أَصْبَغُ بْنُ الْفَرَجِ حَدَّثَنِي ابْنُ وَهْبٍ عَنْ يُونُسَ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ أَعْرَابِيًّا أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ إِنَّ امْرَأَتِي وَلَدَتْ غُلَامًا أَسْوَدَ وَإِنِّي أَنْكَرْتُهُ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَلْ لَكَ مِنْ إِبِلٍ قَالَ نَعَمْ قَالَ فَمَا أَلْوَانُهَا قَالَ حُمْرٌ قَالَ هَلْ فِيهَا مِنْ أَوْرَقَ قَالَ إِنَّ فِيهَا لَوُرْقًا قَالَ فَأَنَّى تُرَى ذَلِكَ جَاءَهَا قَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ عِرْقٌ نَزَعَهَا قَالَ وَلَعَلَّ هَذَا عِرْقٌ نَزَعَهُ وَلَمْ يُرَخِّصْ لَهُ فِي الِانْتِفَاءِ مِنْهُ.
7314- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bir adam Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldi ve şöyle dedi:
-Ey Allah'ın Rasûlü! Ben beyaz olduğum halde karım siyahi bir çocuk doğurdu? Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Senin develerin var mı?" diye sordu. Adam da evet, diye cevap verdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Develerinin renkleri ne?" diye sordu. O da: Kırmızıdır, diye cevap verdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Develerinin içinde beyazı siyaha çalar boz deve var mı?" diye sordu. O da: Evet vardır! diye cevap verdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"O boz renk nereden oldu?" diye sordu. Bedevi:
-Belki soyunun bir damarı çekmiştir! dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de:
-"Belki bu çocuğunda bir damarı ile soyuna çekmiştir" buyurdu.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, o bedevîye, çocuğunu kendinden nefyetmek hususunda ruhsat vermedi. (Hadisin geçtiği yer: 5305, 6847, 7314)
٧۳۱٥- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِي بِشْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ امْرَأَةً جَاءَتْ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَتْ إِنَّ أُمِّي نَذَرَتْ أَنْ تَحُجَّ فَمَاتَتْ قَبْلَ أَنْ تَحُجَّ أَفَأَحُجَّ عَنْهَا قَالَ نَعَمْ حُجِّي عَنْهَا أَرَأَيْتِ لَوْ كَانَ عَلَى أُمِّكِ دَيْنٌ أَكُنْتِ قَاضِيَتَهُ قَالَتْ نَعَمْ فَقَالَ اقْضُوا اللَّهَ الَّذِي لَهُ فَإِنَّ اللَّهَ أَحَقُّ بِالْوَفَاءِ.
7315- İbnu Abbas -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Cuheyne kabilesinden bir kadın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme gelerek şöyle dedi:
-Annem hac yapmayı adadı, ancak hac yapamadan öldü. Ben onun adına hac yapabilir miyim?
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Evet onun yerine vekaleten hac yap. Şayet annenin bir borcu olsaydı onu ödemez miydin?" Kadın:
-Evet öderdim, dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Allah'a olan borcunuzu da ödeyin. Allah, vefaya, borcu ödenmeye daha lâyık olandır." (Hadisin geçtiği yer: 1852, 6699, 7315)
١٣-بَاب مَا جَاءَ فِي اجْتِهَادِ الْقُضَاةِ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى
لِقَوْلِهِ ﴿ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ ﴾ وَمَدَحَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَاحِبَ الْحِكْمَةِ حِينَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا لَا يَتَكَلَّفُ مِنْ قِبَلِهِ وَمُشَاوَرَةِ الْخُلَفَاءِ وَسُؤَالِهِمْ أَهْلَ الْعِلْمِ.
Allah Azze Ve Celle şöyle buyurdu: «Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte asıl zâlim olanlar onlardır.» (Mâide: 45)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hikmet sahibini, hikmetiyle hükmettiği ve hikmetini insanlara kendi tarafından bir meşakkat, bir söz külfeti yüklemeyerek öğrettiği zaman övmüştür. Halifelerin, kendi aralarında istişare edip ve ilim ehline sormaları.
٧۳۱٦- حَدَّثَنَا شِهَابُ بْنُ عَبَّادٍ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ حُمَيْدٍ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنْ قَيْسٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا حَسَدَ إِلَّا فِي اثْنَتَيْنِ رَجُلٌ آتَاهُ اللَّهُ مَالًا فَسُلِّطَ عَلَى هَلَكَتِهِ فِي الْحَقِّ وَآخَرُ آتَاهُ اللَّهُ حِكْمَةً فَهُوَ يَقْضِي بِهَا وَيُعَلِّمُهَا.
7316- Abdullah ibnu Mesud -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İki kimseden başkasına gıpta edilmez: Allah Azze ve Celle kendisine mal verdiği ve ona malı hak yolunda harcama yetkisi vermiş kimseye, bir de Allah’ın kendisine hikmet verdiği kimsedir ki o, insanlar arasında bununla hüküm verir ve bunu da başkalarına öğretir." (Hadisin geçtiği yer: 1409, 7141, 7316)
٧۳۱٧- حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ الْمُغِيرَةِ بْنِ شُعْبَةَ قَالَ سَأَلَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ عَنْ إِمْلَاصِ الْمَرْأَةِ هِيَ الَّتِي يُضْرَبُ بَطْنُهَا فَتُلْقِي جَنِينًا فَقَالَ أَيُّكُمْ سَمِعَ مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِيهِ شَيْئًا فَقُلْتُ أَنَا فَقَالَ مَا هُوَ قُلْتُ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِيهِ غُرَّةٌ عَبْدٌ أَوْ أَمَةٌ فَقَالَ لَا تَبْرَحْ حَتَّى تَجِيئَنِي بِالْمَخْرَجِ فِيمَا قُلْتَ
7317- Muğîra ibnu Şu'be -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ömer İbnu Hattâb -Allah ondan razı olsun- gebe kadının karnının vurulması sebebiyle ceninini ölü olarak düşürmesinin hükmü ile alakalı:
-Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin düşük cenîn hakkındaki hükmünü işiten kimse var mı? diye sordu. Muğîra:
-Ben işittim; Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir erkek köle veya cariye ğurresi yani diyetin yirmide biri olarak hükmetti, dedi.
Bunun üzerine Ömer bana: Bu söylediğin hadîs hususunda bana bir çıkış yeri, bir delil getirmedikçe ayrılma! dedi. (Hadisin geçtiği yer: 6905, 6907, 6908, 7317)
٧۳۱٨- فَخَرَجْتُ فَوَجَدْتُ مُحَمَّدَ بْنَ مَسْلَمَةَ فَجِئْتُ بِهِ فَشَهِدَ مَعِي أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِيهِ غُرَّةٌ عَبْدٌ أَوْ أَمَةٌ تَابَعَهُ ابْنُ أَبِي الزِّنَادِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ الْمُغِيرَةِ.
7318- Bunun üzerine ben dışarı çıktım ve Muhammed İbnu Mesleme'yi buldum. Onu Ömer'e getirdim. O da benimle beraber Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin: "Ceninin diyeti hakkında bir erkek köle veya cariye ğurresi yani diyetin yirmide biri vardır" buyururken işittiğine şehâdet eyledi. (Hadisin geçtiği yer: 6905, 6906, 6907, 6908, 7317)
۱٤-بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَتَتْبَعُنَّ سَنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ
٧۳۱٩- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي ذِئْبٍ عَنْ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَأْخُذَ أُمَّتِي بِأَخْذِ الْقُرُونِ قَبْلَهَا شِبْرًا بِشِبْرٍ وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَفَارِسَ وَالرُّومِ فَقَالَ وَمَنْ النَّاسُ إِلَّا أُولَئِكَ.
7319- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim ümmetim, kendisinden evvelki ümmetlerin yoluna karışı karışına, arşı arşınına uymadıkça kıyamet kopmaz."
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme: Ey Allah'ın Rasûlü! Onlar Fars ve Rûm gibi milletler midir? diye soruldu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de:
-"Onlardan başka insanlardan kim vardır?" buyurdu.
٧۳۲۰- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ حَدَّثَنَا أَبُو عُمَرَ الصَّنْعَانِيُّ مِنْ الْيَمَنِ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَتَتْبَعُنَّ سَنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ شِبْرًا شِبْرًا وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ حَتَّى لَوْ دَخَلُوا جُحْرَ ضَبٍّ تَبِعْتُمُوهُمْ قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى قَالَ فَمَنْ.
7320- Ebû Saîd -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sizler, sizden önceki milletlere karışı karışına, arşı arşınına uyacaksınız! Öyle ki, onlar bir keler deliğe girseler muhakkak sizler de girersiniz."
Bizler dedik ki:
-Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar yahudi ve hıristiyanlar mı? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Ya kim olacaktı?" buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 3456, 7320)
۱٥-بَاب إِثْمِ مَنْ دَعَا إِلَى ضَلَالَةٍ أَوْ سَنَّ سُنَّةً سَيِّئَةً
لِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَمِنْ أَوْزَارِ الَّذِينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ ﴾ الْآيَةَ.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: «Bunu da, kıyamet günü, kendi günâhlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıklarının günâhlarını da kısmen yüklenmek için söylerler. Bilesiniz ki, yüklendikleri ne kötü bir şeydir.» (Nahl: 25)
٧۳۲۱- حَدَّثَنَا الْحُمَيْدِيُّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْسَ مِنْ نَفْسٍ تُقْتَلُ ظُلْمًا إِلَّا كَانَ عَلَى ابْنِ آدَمَ الْأَوَّلِ كِفْلٌ مِنْهَا وَرُبَّمَا قَالَ سُفْيَانُ مِنْ دَمِهَا لِأَنَّهُ أَوَّلُ مَنْ سَنَّ الْقَتْلَ أَوَّلًا.
7321- Abdullah ibnu Mesud -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Zulümle cinayet işleyen her katilin günahından Adem’in oğlu olan ve ilk cinayeti kendi kardeşini öldürerek işleyen Kabil’e bir pay vardır."
Humeydî dedi ki: Bazen râvî Süleyman ibnu Uyeyne: “Onun kanından” şeklinde söylemiştir. Çünkü Âdem'in oğlu, bu öldürme cinayetini ilk evvel âdet ve yol yapan kimsedir. (Hadisin geçtiği yer: 3335, 6867, 7321)
۱٦-بَاب
مَا ذَكَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَحَضَّ عَلَى اتِّفَاقِ أَهْلِ الْعِلْمِ وَمَا أَجْمَعَ عَلَيْهِ الْحَرَمَانِ مَكَّةُ وَالْمَدِينَةُ وَمَا كَانَ بِهَا مِنْ مَشَاهِدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَمُصَلَّى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَالْمِنْبَرِ وَالْقَبْرِ
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Zikrettiği ve İlim Ehlinin İttifakına Teşvik Ettiği Şeyler, İki Harem Ehlinin; Mekke ve Medine'deki Sahabelerin Üzerinde İttifak Ettikleri Şeyler, Medine'de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Hazır Bulunduğu Yerler, Muhacir ve Ensâr'ın Hazır Bulundukları Yerler, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Namaz Kıldırdığı Yerler ile Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Minberi ve Kabri
٧۳۲۲- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ السَّلَمِيِّ أَنَّ أَعْرَابِيًّا بَايَعَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى الْإِسْلَامِ فَأَصَابَ الْأَعْرَابِيَّ وَعْكٌ بِالْمَدِينَةِ فَجَاءَ الْأَعْرَابِيُّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَقِلْنِي بَيْعَتِي فَأَبَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ جَاءَهُ فَقَالَ أَقِلْنِي بَيْعَتِي فَأَبَى ثُمَّ جَاءَهُ فَقَالَ أَقِلْنِي بَيْعَتِي فَأَبَى فَخَرَجَ الْأَعْرَابِيُّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّمَا الْمَدِينَةُ كَالْكِيرِ تَنْفِي خَبَثَهَا وَيَنْصَعُ طِيبُهَا.
7322- Câbir ibnu Abdullah -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bir bedevi Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme gelerek Müslüman olmak üzere beyat etti. Ertesi gün çileden çıkmış, çılgın bir halde gelip Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve selleme: Benim sana verdiğim beyatı boz! dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem adamın bu talebini geri çevirdi, kabul etmedi. Sonra tekrar geldi ve: Benim sana verdiğim beyatı boz! dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem adamın bu talebini geri çevirdi. Adam üçüncü kere geldi ve: Benim sana verdiğim beyatı boz! dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem adamın bu talebini yine geri çevirdi. Bunun üzerine bedevi oradan çıkıp gitti. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:
"Medine şehri demirci körüğü gibidir; pis ve işe yaramaz olanları dışarı atar, temiz ve iyi olanları ise kalır." (Hadisin geçtiği yer: 1883, 7209, 7211, 7216, 7322)
٧۳۲۳- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ حَدَّثَنَا مَعْمَرٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ
كُنْتُ أُقْرِئُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ فَلَمَّا كَانَ آخِرُ حَجَّةٍ حَجَّهَا عُمَرُ فَقَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بِمِنًى لَوْ شَهِدْتَ أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ أَتَاهُ رَجُلٌ قَالَ إِنَّ فُلَانًا يَقُولُ لَوْ مَاتَ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ لَبَايَعْنَا فُلَانًا فَقَالَ عُمَرُ لَأَقُومَنَّ الْعَشِيَّةَ فَأُحَذِّرَ هَؤُلَاءِ الرَّهْطَ الَّذِينَ يُرِيدُونَ أَنْ يَغْصِبُوهُمْ قُلْتُ لَا تَفْعَلْ فَإِنَّ الْمَوْسِمَ يَجْمَعُ رَعَاعَ النَّاسِ يَغْلِبُونَ عَلَى مَجْلِسِكَ فَأَخَافُ أَنْ لَا يُنْزِلُوهَا عَلَى وَجْهِهَا فَيُطِيرُ بِهَا كُلُّ مُطِيرٍ فَأَمْهِلْ حَتَّى تَقْدَمَ الْمَدِينَةَ دَارَ الْهِجْرَةِ وَدَارَ السُّنَّةِ فَتَخْلُصَ بِأَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ فَيَحْفَظُوا مَقَالَتَكَ وَيُنْزِلُوهَا عَلَى وَجْهِهَا فَقَالَ وَاللَّهِ لَأَقُومَنَّ بِهِ فِي أَوَّلِ مَقَامٍ أَقُومُهُ بِالْمَدِينَةِ قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَقَدِمْنَا الْمَدِينَةَ فَقَالَ إِنَّ اللَّهَ بَعَثَ مُحَمَّدًا صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالْحَقِّ وَأَنْزَلَ عَلَيْهِ الْكِتَابَ فَكَانَ فِيمَا أُنْزِلَ آيَةُ الرَّجْمِ.
7323- İbnu Abbâs -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ben Muhâcirler'den birtakım adamlara Kurân okutuyordum. Bunlardan biri Abdurrahmân ibnu Avf idi. Ben Ömer'in yaptığı son haccında Minâ'da Abdurrahmân ibnu Avf’ın evinde bulunduğum sırada, Abdurrahmân, Ömer ibnu Hattâb'ın yanında imiş, oradan evine benim yanıma döndü de şöyle dedi: Eğer sen şu adamı göreydin muhakkak hayret ederdin: Bu gün Emîru'l-Mü'minîn'in yanına bir adam geldi ve:
Ey Mü'minlerin Emîri! Falanca kişi hakkında ne düşünürsün: O kişi: Eğer Ömer ölürse, ben muhakkak Falancaya kimseye Talha ibnu Ubeydullah'a beyat ederim. Vallahi Ebû Bekir'e yapılan beyat istişâresiz, ansızın birdenbire yapılıp tamam oldu! diye konuşarak bir fitne çıkarmak istedi.
Ömer bu sözü işitince çok öfkelendi. Sonra: Ben bu akşam üzeri Allah isterse insanların arasında ayağa kalkıp bir hutbe yapacağım da milletin işlerini zorla almak isteyen bu adamları teşhîr ederek, bunların sözlerinden insanları sakındıracağım! dedi,
Abdurrahmân dedi ki: Ben de Ömer'e: Ey Mü'minlerin Emîri! Böyle yapma! Çünkü hac mevsimi insanların her türlüsünü ve şer işlerinde süratli olanlarını bir araya toplar. Sen hutbe için ayağa kalkacağın zaman, bu kimseler sana yakın bir yerde olmakta diğer insanlara galebe ederler. Ben senin ayağa kalkar da bu konuda bir konuşma yaparsan, bu konuşmayı her bir uçurucunun senden alıp etrafa uçurmasından, onu belleyememeleri ve manâsını anlamamalarından ve o konuşmayı yakışmayacak birtakım yerlere koymalarından endîşe ederim. Onun için sen yavaş ol, Medine'ye dönünceye kadar sabret. Çünkü Medîne hicret ve sünnet yurdudur. Orada Suffa ehli ile, insanların eşrafı ile toplanıp söylemek istediğin şeyleri o topluluğa sağlam olarak söylersin, ilim ehli olanlar senin konuşmanı iyi belleyip anlarlar ve onu uygun yerlerine koyarlar da fitneyi önlerler, dedim.
Ömer teklîfimi kabul edip: Dikkat et! Vallahi inşâallah Medîne'ye varıp yapacağım ilk hutbemde bu meseleyi muhakkak konuşacağım! dedi,
İbnu Abbâs dedi ki: Bizler Zul-Hicce ayının sonunda Medîne'ye geldik. Cuma günü olunca güneş ortadan batıya meylettiği zaman bizler Mescid’e gidişte acele davrandık. Nihayet ben Saîd ibnu Zeyd ibnu Amr ibnu Nufeyl'i, minberin köşesinin yanında oturmuş olarak bulup, onun etrafına oturdum. Benim dizim onun dizine dokunuyordu. Çok beklemedim, Ömer ibnu Hattâb çıktı. Ben onun gelmekte olduğunu görünce Saîd ibnu Zeyd ibnu Amr ibnu Nufeyl'e: Ömer bu öğleden sonra öyle mühim bir konuşma yapacak ki, halîfe yapıldığı günden beri böyle bir konuşma yapmamıştı! dedim.
Saîd ibnu Zeyd benim sözümü kabul etmedi ve: Ömer'in şimdiye kadar bundan önce söylemediği bir konuşma yapacağını neden ümîd ettin ki! diye bunu uzak saydı. Ömer minber üzerine oturup müezzinler de ezanları okuyup sükût ettikleri zaman ayağa kalktı. Allah'a hamd ve lâyık olduğu yüce sıfatlarla övdükten sonra “Amma ba'du. Sözün bundan sonrasına gelince” deyip şunları söyledi: Ben sizlere, Allah'ın benim konuşmamı takdir etmiş olduğu bir konuşma yapacağım: Bilmiyorum, belki bu konuşmam, benim ecelimin önündedir vefatım yaklaşmış olabilir! Her kim bu konuşmamı akledip anlar ve onu iyi ezberler ise bineğinin ulaştırdığı her yerde bunu söyleyip yaysın. Akledip kavramayacağından endîşe eden kimseye gelince, ben hiçbir kimseye benim üzerime yalan söylemesini helâl etmiyorum. Şübhesiz ki, Allah, Muhammed'i hak peygamber olarak gönderdi ve O'na Kitâb indirdi. Allah'ın indirdiği şeyler içinde Recm âyeti de vardı. (Hadisin geçtiği yer: 2462, 3445, 3928, 4021, 6829, 6830, 7323)
٧۳۲٤- حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ مُحَمَّدٍ قَالَ كُنَّا عِنْدَ أَبِي هُرَيْرَةَ وَعَلَيْهِ ثَوْبَانِ مُمَشَّقَانِ مِنْ كَتَّانٍ فَتَمَخَّطَ فَقَالَ بَخْ بَخْ أَبُو هُرَيْرَةَ يَتَمَخَّطُ فِي الْكَتَّانِ لَقَدْ رَأَيْتُنِي وَإِنِّي لَأَخِرُّ فِيمَا بَيْنَ مِنْبَرِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى حُجْرَةِ عَائِشَةَ مَغْشِيًّا عَلَيَّ فَيَجِيءُ الْجَائِي فَيَضَعْ رِجْلَهُ عَلَى عُنُقِي وَيُرَى أَنِّي مَجْنُونٌ وَمَا بِي مِنْ جُنُونٍ مَا بِي إِلَّا الْجُوعُ.
7324- Muhammed ibnu Sîrîn -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Biz Ebû Hureyre’nin yanında idik. Ebû Hureyre'nin üzerinde mışk denilen kırmızı çamur boyası ile boyanmış ketenden iki elbise vardı. Bu sırada sümkürdü de şöyle dedi: Beh beh![1767] Ebû Hureyre keten elbise içinde sümkürüyor! Yemîn olsun bir vakitler ben kendimi şu hâlde görmüşümdür: Ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin minberi ile Âişe'nin evi arasında bayılmış olarak yere düşerdim de biri gelir, ayağını boynum üzerine kor ve beni deli olmuş zannederdi; hâlbuki bende hiçbir delilik yoktu, bende var olan tek şey açlıktı.
٧۳۲٥- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ كَثِيرٍ أَخْبَرَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَابِسٍ قَالَ سُئِلَ ابْنُ عَبَّاسٍ أَشَهِدْتَ الْعِيدَ مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ نَعَمْ وَلَوْلَا مَنْزِلَتِي مِنْهُ مَا شَهِدْتُهُ مِنْ الصِّغَرِ فَأَتَى الْعَلَمَ الَّذِي عِنْدَ دَارِ كَثِيرِ بْنِ الصَّلْتِ فَصَلَّى ثُمَّ خَطَبَ وَلَمْ يَذْكُرْ أَذَانًا وَلَا إِقَامَةً ثُمَّ أَمَرَ بِالصَّدَقَةِ فَجَعَلَ النِّسَاءُ يُشِرْنَ إِلَى آذَانِهِنَّ وَحُلُوقِهِنَّ فَأَمَرَ بِلَالًا فَأَتَاهُنَّ ثُمَّ رَجَعَ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
7325- Abdurrahman ibnu Abbas -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: İbnu Abbas’a: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bayram namazında hazır bulundun mu? diye soruldu. İbnu Abbas da şöyle dedi:
-Evet, hazır bulundum. Şayet O’nun yanında mekânın (değerim) olmasaydı (yaşımın küçüklüğünden dolayı) şâhid olamayacaktım. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Kesir ibnus-Salt’in evinin yanında ki sütunun yanına geldi ve orada hutbe verdi. Sonra kadınların yanına gelip onlara nasihat etti ve onlara sadaka vermelerini emretti. Kadınlar, ellerinde olan yüzük ve bilezikleri boyunlarındaki gerdanlıkları çıkarıp Bilâl’in elbisesine atmaya başladılar. Sonra Bilâl, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geri döndü. (Hadisin geçtiği yer: 863, 962, 975, 977, 979, 989, 1431, 1449, 4895, 5249, 5880, 5881, 5883, 7325)
٧۳۲٦- حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَأْتِي قُبَاءً مَاشِيًا وَرَاكِبًا.
7326- İbnu Ömer -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Kuba Mescidi’ne bazen yürüyerek, bazen binerek gelir idi. (Hadisin geçtiği yer: 1193, 1194, 7326)
٧۳۲۷- حَدَّثَنَا عُبَيْدُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ لِعَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ ادْفِنِّي مَعَ صَوَاحِبِي وَلَا تَدْفِنِّي مَعَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْبَيْتِ فَإِنِّي أَكْرَهُ أَنْ أُزَكَّى.
7327- Urve -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Âişe, Abdullah ibnuz-Zubeyr'e şöyle vasiyet etti: " Siz beni Baki mezarlığında bulunan Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellemin hanımlarının yanına defnedin. Beni, Allah Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem, Ebu Bekir ve Ömer’in yanına defnetmeyin. Bu sebebe binaen övülmeyeyim ve bununla bana bir üstünlük kılınmasın. Ben bu övgüye layık olmayabilirim.(Hadisin geçtiği yer: 1391, 7327)
٧۳۲٨- وَعَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ عُمَرَ أَرْسَلَ إِلَى عَائِشَةَ ائْذَنِي لِي أَنْ أُدْفَنَ مَعَ صَاحِبَيَّ فَقَالَتْ إِي وَاللَّهِ قَالَ وَكَانَ الرَّجُلُ إِذَا أَرْسَلَ إِلَيْهَا مِنْ الصَّحَابَةِ قَالَتْ لَا وَاللَّهِ لَا أُوثِرُهُمْ بِأَحَدٍ أَبَدًا.
7328- Urve -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ömer ibnul-Hattâb yaralanınca, Âişe'ye: Ben ölünce, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebu Bekir’in yanına defnedilmeme izin ver, diye haber yolladı. Âişe de: Evet, vallahi, diyerek ona izin verdi.
Sahabelerden biri Âişe'den, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebu Bekir ve Ömer ile beraber gömülmesini istediği zaman, Âişe: Hayır vallahi, ben ebeden onların yanına herhangi bir kimsenin gömülmesini tercih etmem, diye cevâb vermiştir. (Hadisin geçtiği yer: 1392, 3052, 3162, 3700, 4888, 7207)
٧۳۲۹- حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ سُلَيْمَانَ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي أُوَيْسٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بِلَالٍ عَنْ صَالِحِ بْنِ كَيْسَانَ قَالَ ابْنُ شِهَابٍ أَخْبَرَنِي أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يُصَلِّي الْعَصْرَ فَيَأْتِي الْعَوَالِيَ وَالشَّمْسُ مُرْتَفِعَةٌ .وَزَادَ اللَّيْثُ عَنْ يُونُسَ وَبُعْدُ الْعَوَالِيَ أَرْبَعَةُ أَمْيَالٍ أَوْ ثَلَاثَةٌ.
7329- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ikindi namazını kıldırır ve ardından da Avali bölgesine gelirdi. Oraya vardığında güneş hâlâ yüksek bulunurdu.
Leys ibnu Sa'd, Yunus’tan: Avâlinin uzaklığı dört mil veya üç mildir, dediğini ziyade etmiştir. (Hadisin geçtiği yer: 548, 550, 551, 7229)
٧۳۳۰- حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ زُرَارَةَ حَدَّثَنَا الْقَاسِمُ بْنُ مَالِكٍ عَنْ الْجُعَيْدِ سَمِعْتُ السَّائِبَ بْنَ يَزِيدَ يَقُولُ كَانَ الصَّاعُ عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُدًّا وَثُلُثًا بِمُدِّكُمْ الْيَوْمَ وَقَدْ زِيدَ فِيهِ سَمِعَ الْقَاسِمُ بْنُ مَالِكٍ الْجُعَيْدَ.
7330- Sâib ibnu Yezîd -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem zamanının sâ' ölçeği, bugünkü müd ölçeğinizle bir müd ve üçte bir müd miktarı idi. Ömer ibnu Abdulazîz zamanında sâ' ölçeğinde artırma yapıldı. (Hadisin geçtiği yer: 1859, 6714, 7330)
٧۳۳۱- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي طَلْحَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ اللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمْ فِي مِكْيَالِهِمْ وَبَارِكْ لَهُمْ فِي صَاعِهِمْ وَمُدِّهِمْ يَعْنِي أَهْلَ الْمَدِينَةِ.
7331- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Medine ehlini kastederek şöyle dua etti: "Allahım, onların ölçülerine, sâ'larına ve müdlerine bereket ver![1768]" (Hadisin geçtiği yer: 2130, 6714, 7331)
٧۳۳۲- حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ حَدَّثَنَا أَبُو ضَمْرَةَ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ الْيَهُودَ جَاءُوا إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِرَجُلٍ وَامْرَأَةٍ زَنَيَا فَأَمَرَ بِهِمَا فَرُجِمَا قَرِيبًا مِنْ حَيْثُ تُوضَعُ الْجَنَائِزُ عِنْدَ الْمَسْجِدِ.
7332- İbnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Yahudiler, içlerinden, evli oldukları halde zina eden bir erkekle kadını Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme getirdiler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de o ikisinin recmedilmesini emretti. O ikisi, Mescid’in yakınında cenazelerin konulduğu yerin yanında recmedildiler. (Hadisin geçtiği yer: 1329, 4556, 7819, 6841, 7332, 7543)
٧۳۳۳- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ عَمْرٍو مَوْلَى الْمُطَّلِبِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَلَعَ لَهُ أُحُدٌ فَقَالَ هَذَا جَبَلٌ يُحِبُّنَا وَنُحِبُّهُ اللَّهُمَّ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ حَرَّمَ مَكَّةَ وَإِنِّي أُحَرِّمُ مَا بَيْنَ لَابَتَيْهَا
تَابَعَهُ سَهْلٌ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي أُحُدٍ.
7333- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Hayber savaşı dönüşünde Medine’ye yaklaşıp da Uhud dağını görünce şöyle buyurdu: "Bu Uhud dağıdır ki, o bizi sever, biz de onu severiz. Allahım! Tıpkı İbrahim’in Mekke’yi haram kıldığı gidi, ben de Medine'nin şu iki kara taşlık arasını haram kılıyorum." (Hadisin geçtiği yer: 371, 610, 947, 2228, 2235, 2889, 2893, 2943, 2944, 2945, 2991, 3085, 3086, 3367, 3647, 4083, 4084, 4197, 4198 4199 4200 4201, 4211, 4212, 4213. 5085, 5159, 5387, 5425, 5528, 5968, 6185, 6363, 6369, 7333)
٧۳۳٤- حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِي مَرْيَمَ حَدَّثَنَا أَبُو غَسَّانَ حَدَّثَنِي أَبُو حَازِمٍ عَنْ سَهْلٍ
أَنَّهُ كَانَ بَيْنَ جِدَارِ الْمَسْجِدِ مِمَّا يَلِي الْقِبْلَةَ وَبَيْنَ الْمِنْبَرِ مَمَرُّ الشَّاةِ.
7334- Sehl ibnu Sa'd -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin minberi ile Mescid’in duvarı arasında bir koyun geçecek kadar mesafe var idi. (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 496, 7334)
٧۳۳٥- حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ عَلِيٍّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ خُبَيْبِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ حَفْصِ بْنِ عَاصِمٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا بَيْنَ بَيْتِي وَمِنْبَرِي رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ وَمِنْبَرِي عَلَى حَوْضِي.
7335- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim ise havzımın üzerindedir." (Hadisin geçtiği yer: 1196, 1888, 6588, 7335)
٧۳۳٦- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا جُوَيْرِيَةُ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ سَابَقَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيْنَ الْخَيْلِ فَأُرْسِلَتْ الَّتِي ضُمِّرَتْ مِنْهَا وَأَمَدُهَا إِلَى الْحَفْيَاءِ إِلَى ثَنِيَّةِ الْوَدَاعِ وَالَّتِي لَمْ تُضَمَّرْ أَمَدُهَا ثَنِيَّةُ الْوَدَاعِ إِلَى مَسْجِدِ بَنِي زُرَيْقٍ وَأَنَّ عَبْدَ اللَّهِ كَانَ فِيمَنْ سَابَقَ.
7336- Abdullah ibnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem besiye çekilmiş atlar arasında Hafya’dan başlayıp Seniyyetul-Veda’ya kadar yarış düzenledi. Yine besiye çekilmemiş (cılız) atlar arasında da Seniyye’den, Huzayk oğullarının mescidine kadar yarış düzenledi. Abdullah ibnu Ömer’de yarışmacılar arasındaydı. (Hadisin geçtiği yer: 420, 2868, 2869, 2870, 7336)
٧۳۳۷- حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ عَنْ لَيْثٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ ح و حَدَّثَنِي إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا عِيسَى وَابْنُ إِدْرِيسَ وَابْنُ أَبِي غَنِيَّةَ عَنْ أَبِي حَيَّانَ عَنْ الشَّعْبِيِّ عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ سَمِعْتُ عُمَرَ عَلَى مِنْبَرِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
7337- İbnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ben Ömer’i -Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin minberinde şöyle derken işittim… (Hadisin Geçtiği yer: 4619, 5581, 5588, 5589, 7237 )
٧۳۳٨- حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ أَخْبَرَنِي السَّائِبُ بْنُ يَزِيدَ سَمِعَ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ خَطَبَنَا عَلَى مِنْبَرِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
7338- Zuhri şöyle dedi: Bana Sâib ibnu Yezîd, Osmân ibnu Affân’ı Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin minberi üzerinde hutbe yaparken işittiğini haber verdi.
٧۳۳۹- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْأَعْلَى حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ حَسَّانَ أَنَّ هِشَامَ بْنَ عُرْوَةَ حَدَّثَهُ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ عَائِشَةَ قَالَتْ قَدْ كَانَ يُوضَعُ لِي وَلِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَذَا الْمِرْكَنُ فَنَشْرَعُ فِيهِ جَمِيعًا.
7339- Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Benimle Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin cünüplükten yıkanmamız için leğen konulurdu da biz yıkanırken beraberce onun içinden suyu elimizle almaya başlardık. (Hadisin geçtiği yer: 261, 263, 273, 299, 5956, 7339)
٧۳٤۰- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا عَبَّادُ بْنُ عَبَّادٍ حَدَّثَنَا عَاصِمٌ الْأَحْوَلُ عَنْ أَنَسٍ قَالَ حَالَفَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيْنَ الْأَنْصَارِ وَقُرَيْشٍ فِي دَارِي الَّتِي بِالْمَدِينَةِ.
7340- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Medine’de benim evimde Kureyş ile Ensâr arasında kardeşlik ahdi yaptı. (Hadisin geçtiği yer: 2294, 6083, 7340)
٧۳٤۱- وَقَنَتَ شَهْرًا يَدْعُو عَلَى أَحْيَاءٍ مِنْ بَنِي سُلَيْمٍ.
7341- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Kur'ân hafızlarını öldüren Suleym oğullarından bâzı kabilelere bir ay boyunca kunut yapıp onlara beddua etti. (Hadisin geçtiği yer: 1001, 1300, 2801, 2814, 3064, 3170, 4088-4091)
٧۳٤۲- حَدَّثَنِي أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا بُرَيْدٌ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ قَالَ قَدِمْتُ الْمَدِينَةَ فَلَقِيَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَلَامٍ فَقَالَ لِي انْطَلِقْ إِلَى الْمَنْزِلِ فَأَسْقِيَكَ فِي قَدَحٍ شَرِبَ فِيهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَتُصَلِّي فِي مَسْجِدٍ صَلَّى فِيهِ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ فَسَقَانِي سَوِيقًا وَأَطْعَمَنِي تَمْرًا وَصَلَّيْتُ فِي مَسْجِدِهِ.
7342- Ebû Burde -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ben Medine'ye geldim. Beni, Abdullah ibnu Selâm karşıladı da bana şöyle dedi: Benim evime gidelim de sana Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin içinden su içmiş olduğu bir bardakla su içireyim ve sen de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin namaz kıldığı bir mescid için de namaz kılarsın. Bunun üzerine ben onunla beraber gittim. Evinde bana sevîk içirdi ve hurma yedirdi. Ben de onun mescidinde namaz kıldım! ( Hadisin geçtiği yer: 3814, 7342)
٧۳٤۳- حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ الرَّبِيعِ حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ حَدَّثَنِي عِكْرِمَةُ قَالَ حَدَّثَنِي ابْنُ عَبَّاسٍ أَنَّ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ حَدَّثَهُ قَالَ
حَدَّثَنِي النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ أَتَانِي اللَّيْلَةَ آتٍ مِنْ رَبِّي وَهُوَ بِالْعَقِيقِ أَنْ صَلِّ فِي هَذَا الْوَادِي الْمُبَارَكِ وَقُلْ عُمْرَةٌ وَحَجَّةٌ وَقَالَ هَارُونُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَلِيٌّ عُمْرَةٌ فِي حَجَّةٍ.
7343- Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle haber verdi: Ben el-Akîk vadisinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden işittim, şöyle buyuruyordu:
"Ben Akik Vadisi’nde iken, geceleyin Cibril, Rabbimden bana vahiy getirdi ve şöyle dedi: "Bu mübarek vadide namaz kıl ve de ki: Umreyle beraber hacca niyet ettim ."
Harun ibnu İsmail şöyle dedi: Bana Ali ibnu Mubârek kendi rivayetinde "Hac içinde umre" şeklinde tahdîs etti. (Hadisin geçtiği yer: 1534, 2337, 7343)
٧۳٤٤- حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ وَقَّتَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَرْنًا لِأَهْلِ نَجْدٍ وَالْجُحْفَةَ لِأَهْلِ الشَّأْمِ وَذَا الْحُلَيْفَةِ لِأَهْلِ الْمَدِينَةِ قَالَ سَمِعْتُ هَذَا مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبَلَغَنِي أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ وَلِأَهْلِ الْيَمَنِ يَلَمْلَمُ وَذُكِرَ الْعِرَاقُ فَقَالَ لَمْ يَكُنْ عِرَاقٌ يَوْمَئِذٍ.
7344- İbnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Necd ehli için Karn'ı, Medine ehli için Zu1-Huleyfe'yi, Şâm ehli için de Cuhfe'yi mikat yeri olarak farz kıldı.
Bana bildirildiğine göre, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Yemen ehli de Yelemlem bölgesinde niyet edip ihrama girer ve yüksek sesle telbiye getirmeye başlarlar."
İbnu Ömer'in yanında Irak zikredildi de; İbnu Ömer: O vakit Irak yoktu yani o zaman Irak ehli Müslüman değildi, dedi. (Hadisin geçtiği yer: 133, 1522, 1525, 1527, 1528, 7344)
٧۳٤٥- حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا الْفُضَيْلُ حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ عُقْبَةَ حَدَّثَنِي سَالِمُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ أُرِيَ وَهُوَ فِي مُعَرَّسِهِ بِذِي الْحُلَيْفَةِ فَقِيلَ لَهُ إِنَّكَ بِبَطْحَاءَ مُبَارَكَةٍ.
7345- Abdullah ibnu Ömer -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Akik vadisinin ortasındaki Zul-Huleyfe’de gecelemek üzere devesinden indi ve kendisine rüyasında «Sen mübarek bir Bathâ vadidesin» denildi. (Hadisin geçtiği yer: 1535, 2336, 7345)
١٧-بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ لَيْسَ لَكَ مِنْ الْأَمْرِ شَيْءٌ ﴾
«Bir kısmının tövbelerini kabul etmek, bir kısmı da zalim olduklarından onlara azâbetmek içindir ki, bunda, senin yapabileceğin hiçbir şey yoktur.» (Âli İmrân: 128)
٧۳٤٦- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مُحَمَّدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِي صَلَاةِ الْفَجْرِ وَرَفَعَ رَأْسَهُ مِنْ الرُّكُوعِ قَالَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ فِي الْأَخِيرَةِ ثُمَّ قَالَ اللَّهُمَّ الْعَنْ فُلَانًا وَفُلَانًا فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ﴿ لَيْسَ لَكَ مِنْ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ ﴾
7346- Abdullah ibnu Ömer -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Uhud savaşında Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin dişi kırılmış, yüzü yaralanmış ve kafası yarılmıştı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazının son rekatında başını rükudan kaldırdı ve "Semiallâhu limen hamideh. Rabbena ve lekel-hamd" (Allah kendisine hamd edene icabet etti. Rabbimiz hamd sanadır) dedikten sonra "Allahım! Falan, Falan ve Falanı helak et!" diye beddua etti. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle «Bir kısmının tövbelerini kabul etmek, bir kısmı da zalim olduklarından, onlara azâb etmek içindir ki, bunda, senin yapabileceğin hiçbir şey yoktur.» Âli-İmran: 128 âyetini indirdi. (Hadisin geçtiği yer: 4069, 4070, 4559, 7346)
١٨-بَاب قَوْلِهِ تَعَالَى﴿ وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا ﴾ وَقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿وَلَا تُجَادِلُوا أَهْلَ الْكِتَابِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ﴾
18- Allah Azze ve Celle'nin Şu Kavilleri Bâbı
«Biz, bu Kuranda her çeşit misali tekrar tekrar açıkladık; fakat insan her şeyden çok mücadelecidir.» (Kehf: 54)
«İçlerinden zâlim olanlar dışında, kitap ehline karşı, en güzel bir şekilde mücadele edin.» (Ankebût: 46)
٧۳٤٧- حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ ح حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ سَلَامٍ أَخْبَرَنَا عَتَّابُ بْنُ بَشِيرٍ عَنْ إِسْحَاقَ عَنْ الزُّهْرِيِّ أَخْبَرَنِي عَلِيُّ بْنُ حُسَيْنٍ أَنَّ حُسَيْنَ بْنَ عَلِيٍّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَخْبَرَهُ أَنَّ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ قَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَرَقَهُ وَفَاطِمَةَ عَلَيْهَا السَّلَام بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ لَهُمْ أَلَا تُصَلُّونَ فَقَالَ عَلِيٌّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا أَنْفُسُنَا بِيَدِ اللَّهِ فَإِذَا شَاءَ أَنْ يَبْعَثَنَا بَعَثَنَا فَانْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حِينَ قَالَ لَهُ ذَلِكَ وَلَمْ يَرْجِعْ إِلَيْهِ شَيْئًا ثُمَّ سَمِعَهُ وَهُوَ مُدْبِرٌ يَضْرِبُ فَخِذَهُ وَهُوَ يَقُولُ ﴿ وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا ﴾ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ يُقَالُ مَا أَتَاكَ لَيْلًا فَهُوَ طَارِقٌ وَيُقَالُ ﴿الطَّارِقُ ﴾ النَّجْمُ وَ ﴿ الثَّاقِبُ ﴾ الْمُضِيءُ يُقَالُ أَثْقِبْ نَارَكَ لِلْمُوقِدِ.
7347- Ali ibnu Ebu Talip’ten, -Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gece kızı Fâtıma ve Ali’nin yanına gelerek: "Siz ikiniz gece namazı kılmaz mısınız?" diye sordu. Ben dedim ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Canlarımız Allah’ın elindedir. Şayet (Allah) bizi uyandırmak isterse uyandırır.
Bu sözü söyleyince, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bana hiçbir cevap vermeyerek dönüp gitti. Sonra, O’nun uyluğuna vurarak, «İnsan her şeyden çok mücadelecidir.» (Kehf:54) dediğini duydum.
Buhârî şöyle dedi: Sana geceleyin gelen “Târık”tır. Işığı ile karanlıkları deldiği için “Necmus-sâkibu” (Târik: 3) denilir. الطَّارِقُ Yıldız, الثَّاقِبُ Işık saçandır. (Hadisin geçtiği yer: 1127, 4724, 7475, 7347)
٧۳٤٨- حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ سَعِيدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ
بَيْنَا نَحْنُ فِي الْمَسْجِدِ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ انْطَلِقُوا إِلَى يَهُودَ فَخَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى جِئْنَا بَيْتَ الْمِدْرَاسِ فَقَامَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَنَادَاهُمْ فَقَالَ يَا مَعْشَرَ يَهُودَ أَسْلِمُوا تَسْلَمُوا فَقَالُوا قَدْ بَلَّغْتَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ قَالَ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَلِكَ أُرِيدُ أَسْلِمُوا تَسْلَمُوا فَقَالُوا قَدْ بَلَّغْتَ يَا أَبَا الْقَاسِمِ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَلِكَ أُرِيدُ ثُمَّ قَالَهَا الثَّالِثَةَ فَقَالَ اعْلَمُوا أَنَّمَا الْأَرْضُ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَأَنِّي أُرِيدُ أَنْ أُجْلِيَكُمْ مِنْ هَذِهِ الْأَرْضِ فَمَنْ وَجَدَ مِنْكُمْ بِمَالِهِ شَيْئًا فَلْيَبِعْهُ وَإِلَّا فَاعْلَمُوا أَنَّمَا الْأَرْضُ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ.
7348- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Biz Mescid’de bulunduğumuz bir sırada Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi ve:
-"Yahudilerin üzerine savaşa gidiyoruz" diye emretti. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yola çıktık. Biz O'nun beraberinde olarak yola çıktık. Beytul-Midras denilen ve yahudi alimlerinin buluşup Tevrat okudukları yere geldiğimizde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Ey yahûdî topluluğu! Müslüman olunuz ki hem dünyada bize cizye vermekten hem de cehennem de ebedi cehennemden kurtulun. İyi biliniz ki, yeryüzü ancak Allah'a ve Rasûlü'ne âittir. Ben sizleri bu arazîden çıkarmak istiyorum. Sizden her kim kendi malından taşıyamayacağı bir şeyi olursa onu satsın. Size söylediğim sözü işitmezseniz iyi biliniz ki yeryüzü ancak Allah'a ve Rasûlü 'ne âittir." (Hadisin geçtiği yer: 3167, 6944, 7348)
۱٩-بَاب قَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا ﴾ وَمَا أَمَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِلُزُومِ الْجَمَاعَةِ وَهُمْ أَهْلُ الْعِلْمِ
«Nitekim insanlara şâhid olmanız, Peygamberin de size şâhid olması için sizi, orta vasat bir ümmet kıldık.» (Bakara: 143)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem İlim Ehli Topluluğu Olan Cemaatten Ayrılmamayı Emretmiştir.
٧۳٤٩- حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ حَدَّثَنَا أَبُو صَالِحٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُجَاءُ بِنُوحٍ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيُقَالُ لَهُ هَلْ بَلَّغْتَ فَيَقُولُ نَعَمْ يَا رَبِّ فَتُسْأَلُ أُمَّتُهُ هَلْ بَلَّغَكُمْ فَيَقُولُونَ مَا جَاءَنَا مِنْ نَذِيرٍ فَيَقُولُ مَنْ شُهُودُكَ فَيَقُولُ مُحَمَّدٌ وَأُمَّتُهُ فَيُجَاءُ بِكُمْ فَتَشْهَدُونَ ثُمَّ قَرَأَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴿ وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا﴾ قَالَ عَدْلًا ﴿ لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا ﴾ وَعَنْ جَعْفَرِ بْنِ عَوْنٍ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِهَذَا.
7349- Ebû Saîd -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü Nuh aleyhisselam çağırılır. Nuh der ki:
-Buyur ey Rabbim! Emret, emrine âmâdeyim!
Allah Azze ve Celle:
-«Tebliğ ettin mi?» buyurur.
Nûh der ki:
-Evet, ettim ey Rabbim!
Bunun üzerine Allah, Nuh’un ümmetine:
-«Nûh size tebliğ etti mi?» diye sorar.
Onlar da:
-Hayır, bize hiçbir peygamber gelmedi! derler.
Bunun üzerine Allah Azze ve Celle Nûh’a:
-«Sana kim şahitlik eder?» diye sorar.
Nuh da:
-Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmeti, der.
Daha sonra Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ümmeti, O’nun kavmine tebliğ ettiğine dair şahitlik ederler.
Sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şu âyeti okudu:
«Nitekim insanlara şahid olmanız, Peygamberlerin de size şahid olması için, biz sizi vasat bir ümmet kıldık.» Bakara: 143
"Vasat" adaletli demektir. (Hadisin geçtiği yer: 3339, 4487, 7349)
۲۰-بَاب
إِذَا اجْتَهَدَ الْعَامِلُ أَوْ الْحَاكِمُ فَأَخْطَأَ خِلَافَ الرَّسُولِ مِنْ غَيْرِ عِلْمٍ فَحُكْمُهُ مَرْدُودٌ لِقَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ عَمِلَ عَمَلًا لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ
Âmil (Âlim) veya Hâkim Çalışıp İctihâd Ettiği Zaman Muhalefet Kastetmeksizin İlimsiz Olarak Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Şerîatine Aykırı Bir Hatâ Yaparsa, Onun Bu Hükmü Reddedilir, Onunla Amel Edilmez. Çünkü Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda şöyle buyurmuştur: "Her kim, bizim emrimiz olmayan bir amel işlerse, o amel geçersizdir."
٧۳٥٠-٧۳٥١- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ عَنْ أَخِيهِ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بِلَالٍ عَنْ عَبْدِ الْمَجِيدِ بْنِ سُهَيْلِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ أَنَّهُ سَمِعَ سَعِيدَ بْنَ الْمُسَيَّبِ يُحَدِّثُ أَنَّ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ وَأَبَا هُرَيْرَةَ حَدَّثَاهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَعَثَ أَخَا بَنِي عَدِيٍّ الْأَنْصَارِيَّ وَاسْتَعْمَلَهُ عَلَى خَيْبَرَ فَقَدِمَ بِتَمْرٍ جَنِيبٍ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَكُلُّ تَمْرِ خَيْبَرَ هَكَذَا قَالَ لَا وَاللَّهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا لَنَشْتَرِي الصَّاعَ بِالصَّاعَيْنِ مِنْ الْجَمْعِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَفْعَلُوا وَلَكِنْ مِثْلًا بِمِثْلٍ أَوْ بِيعُوا هَذَا وَاشْتَرُوا بِثَمَنِهِ مِنْ هَذَا وَكَذَلِكَ الْمِيزَانُ.
7350-7351- Ebû Saîd el-Hudrî ve Ebû Hureyre -Allah o ikisinden razı olsun- şöyle dediler:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir kimseyi Hayber üzerine vergi memuru olarak gönderdi. Sonra bu zât Hayber'den Cenîb denilen en iyi hurma çeşidi ile geldi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Hayber'in bütün hurmaları böyle midir?" diye sordu. O zât:
-Hayır, vallahi hepsi böyle değildir Ey Allah’ın Rasûlü! Biz bu iyi hurmadan bir sâ'ı âdî hurmanın iki sâ'ı ile; yine iki sâ' iyi hurmayı üç sâ' âdî hurma ile alıp değiştiririz, dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Böyle yapma, Cem' denilen âdî hurmayı para ile sat, sonra bu paralarla Cenîb cinsi hurma satın al. Tartılan her şey böyledir." (7350 nolu hadisin geçtiği yer: 2201, 2302, 4244, 4246) (7351 nolu hadisin geçtiği yer: 2202, 2303, 4245, 4247)
٢١-بَاب أَجْرِ الْحَاكِمِ إِذَا اجْتَهَدَ فَأَصَابَ أَوْ أَخْطَأَ
٧۳٥٢- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ الْمُقْرِئُ الْمَكِّيُّ حَدَّثَنَا حَيْوَةُ بْنُ شُرَيْحٍ حَدَّثَنِي يَزِيدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الْهَادِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ بْنِ الْحَارِثِ عَنْ بُسْرِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ أَبِي قَيْسٍ مَوْلَى عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ عَنْ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِذَا حَكَمَ الْحَاكِمُ فَاجْتَهَدَ ثُمَّ أَصَابَ فَلَهُ أَجْرَانِ وَإِذَا حَكَمَ فَاجْتَهَدَ ثُمَّ أَخْطَأَ فَلَهُ أَجْرٌ قَالَ فَحَدَّثْتُ بِهَذَا الْحَدِيثِ أَبَا بَكْرِ بْنَ عَمْرِو بْنِ حَزْمٍ فَقَالَ هَكَذَا حَدَّثَنِي أَبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ وَقَالَ عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ الْمُطَّلِبِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بَكْرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِثْلَهُ.
7352- Amr ibnul-Âs -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bir hâkim, hükmedeceği zaman ictihâd eder, hükmünde de isabet ederse, onun için iki ecir vardır. Hâkim, hükmedeceği zaman ictihad eder ve bu hükmünde de hata eder ise, onun için bir sevap vardır. [1769]
٢٢-بَاب الْحُجَّةِ عَلَى مَنْ قَالَ إِنَّ أَحْكَامَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَتْ ظَاهِرَةً وَمَا كَانَ يَغِيبُ بَعْضُهُمْ مِنْ مَشَاهِدِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأُمُورِ الْإِسْلَامِ
٧۳٥٣- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ ابْنِ جُرَيْجٍ حَدَّثَنِي عَطَاءٌ عَنْ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ قَالَ اسْتَأْذَنَ أَبُو مُوسَى عَلَى عُمَرَ فَكَأَنَّهُ وَجَدَهُ مَشْغُولًا فَرَجَعَ فَقَالَ عُمَرُ أَلَمْ أَسْمَعْ صَوْتَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ قَيْسٍ ائْذَنُوا لَهُ فَدُعِيَ لَهُ فَقَالَ مَا حَمَلَكَ عَلَى مَا صَنَعْتَ فَقَالَ إِنَّا كُنَّا نُؤْمَرُ بِهَذَا قَالَ فَأْتِنِي عَلَى هَذَا بِبَيِّنَةٍ أَوْ لَأَفْعَلَنَّ بِكَ فَانْطَلَقَ إِلَى مَجْلِسٍ مِنْ الْأَنْصَارِ فَقَالُوا لَا يَشْهَدُ إِلَّا أَصَاغِرُنَا فَقَامَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ فَقَالَ قَدْ كُنَّا نُؤْمَرُ بِهَذَا فَقَالَ عُمَرُ خَفِيَ عَلَيَّ هَذَا مِنْ أَمْرِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَلْهَانِي الصَّفْقُ بِالْأَسْوَاقِ.
7353- Ubeyd İbnu Umeyr -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ebû Musa el-Eş'arî, Ömer ibnu Hattâb'ın -Allah onlardan razı olsun- yanına girmek için izin istedi. Ömer ibnu Hattâb meşgul olduğu için kendisine izin verilmedi. Bunun üzerine Ebû Musa geri döndü.
Ömer ibnul-Hattâb işini bitirince: Ebû Musa el-Eş'arî'nın sesini duymadım mı? Ona izin verin de gelsin, dedi. Kendisine Ebû Musa el-Eş'arî'nın geri döndüğü söylendi.
Bunun üzerine Ömer, -Allah ondan razı olsun- Ebû Musa el-Eş'arî'yi çağırdı. Ebû Musa el-Eş'arî, izin istediğimizde izin verilmezse geri dönmemiz bize emredilirdi, dedi.
Ömer: -Allah ondan razı olsun- İzin istenip de verilmediği zaman geri dönüleceğine dair bana şahit getir, dedi. Ebû Musa, -Allah ondan razı olsun- Ensar’ın oturduğu meclise gelerek onlara bunu sordu. Onlar dediler ki: (Bu hadis, meşhur bir hadistir ve bizler tarafından bilinen bir konudur. Onun içindir ki) bu meseleye bizim en küçüğümüz olan Ebû Said el-Hudrî bile şahitlik eder.
Akabinde Ebû Musa, Ebû Said'i -Allah onlardan razı olsun- yanında götürdü. Ebû Said, Ebû Musa'nın söylediğinin doğru olduğunu Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in böyle emrettiğine, şahitlik etti.
Bunun üzerine Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin bu emri bize gizli mi kaldı? Çarşı pazarda alış-veriş yapmak, yani ticaret için çıkmak beni Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanında olup O’nun sözlerini dinlemekten oyaladı. (Hadisin geçtiği yer: 2062, 6245, 7353)
٧۳٥٤- حَدَّثَنَا عَلِيٌّ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ حَدَّثَنِي الزُّهْرِيُّ أَنَّهُ سَمِعَهُ مِنَ الْأَعْرَجِ يَقُولُ أَخْبَرَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ قَالَ إِنَّكُمْ تَزْعُمُونَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ يُكْثِرُ الْحَدِيثَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَاللَّهُ الْمَوْعِدُ إِنِّي كُنْتُ امْرَأً مِسْكِينًا أَلْزَمُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى مِلْءِ بَطْنِي وَكَانَ الْمُهَاجِرُونَ يَشْغَلُهُمْ الصَّفْقُ بِالْأَسْوَاقِ وَكَانَتْ الْأَنْصَارُ يَشْغَلُهُمْ الْقِيَامُ عَلَى أَمْوَالِهِمْ فَشَهِدْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ذَاتَ يَوْمٍ وَقَالَ مَنْ يَبْسُطْ رِدَاءَهُ حَتَّى أَقْضِيَ مَقَالَتِي ثُمَّ يَقْبِضْهُ فَلَنْ يَنْسَى شَيْئًا سَمِعَهُ مِنِّي فَبَسَطْتُ بُرْدَةً كَانَتْ عَلَيَّ فَوَالَّذِي بَعَثَهُ بِالْحَقِّ مَا نَسِيتُ شَيْئًا سَمِعْتُهُ مِنْهُ.
7354- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Sizler diyorsunuz ki: Ebu Hureyre, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden hadis rivayetini çoğalttı. (yani O’ndan çokça hadis rivayet ediyor) Muhacirler ve Ensar ise Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem den Ebu Hureyre’nin çokça hadis rivayeti gibi hadis rivayet etmiyorlar. Muhacir kardeşlerimi çarşılar da alış veriş meşgul ederdi. Ben ise, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanından karın tokluğuna ayrılmaz, onların olmadıkları yerde hazır bulunur ve onların unuttukları sözleri ezberlerdim. Ensar kardeşlerimi de mallarında çalışmak meşgul ederdi. Ben ise Suffe miskinlerinden bir miskindim ve onların unuttukları sözleri ezberlerdim. Bir gün Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle dediğine şahid oldum: "Ben bu sözümü bitirinceye kadar elbisesini yayacak, sonra elbisesini toplayacak kişi, söylediklerimi ezberleyecektir."
Bu söz üzerine üzerimdeki renkli ridamı yere yaydım. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sözlerini bitirince onu alıp göğsümde topladım. O günden itibaren Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden duymuş olduğum hiçbir sözünü unutmadım. (Hadisin geçtiği yer: 118, 119, 2047, 3648, 7354)
٢٣-بَاب مَنْ رَأَى تَرْكَ النَّكِيرِ مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حُجَّةً
لَا مِنْ غَيْرِ الرَّسُولِ.
Bu inkâr etmemenin hüccetliği, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden başkasından olmaz.
٧۳٥٥- حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ حُمَيْدٍ حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُعَاذٍ حَدَّثَنَا أَبِي حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ قَالَ رَأَيْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ
يَحْلِفُ بِاللَّهِ أَنَّ ابْنَ الصَّائِدِ الدَّجَّالُ قُلْتُ تَحْلِفُ بِاللَّهِ قَالَ إِنِّي سَمِعْتُ عُمَرَ يَحْلِفُ عَلَى ذَلِكَ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَلَمْ يُنْكِرْهُ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
7355- Muhammed ibnu Munkedir -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ben Câbir ibnu Abdullah’ı, Îbnu Sayyâd'ın Deccâl olduğuna Allah adına yemîn ederken gördüm. Ona: Ey Câbir! Sen Allah adiyle bu hususta nasıl yemîn edersin? dedim. Oda şöyle dedi:
Ömer İbnu Hattâb'ı, bunun Deccâllığına, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin huzurunda yemîn ederken işittim. Hâlbuki Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer'in bu yemînini reddetmedi.
٢٤-بَاب الْأَحْكَامِ الَّتِي تُعْرَفُ بِالدَّلَائِلِ وَكَيْفَ مَعْنَى الدِّلَالَةِ وَتَفْسِيرُهَا
وَقَدْ أَخْبَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمْرَ الْخَيْلِ وَغَيْرِهَا ثُمَّ سُئِلَ عَنْ الْحُمُرِ فَدَلَّهُمْ عَلَى قَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ ﴾ وَسُئِلَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ الضَّبِّ فَقَالَ لَا آكُلُهُ وَلَا أُحَرِّمُهُ وَأُكِلَ عَلَى مَائِدَةِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الضَّبُّ فَاسْتَدَلَّ ابْنُ عَبَّاسٍ بِأَنَّهُ لَيْسَ بِحَرَامٍ.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, atların ve diğerlerinin işlerini haber vermiştir. Bundan sonra kendisine merkeplerin durumu sorulduğunda, soranlara Allah Azze ve Celle’nin: «Her kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görecektir. Kim de zerre miktarı kötülük işlemişse onu görecektir.» (Zilzâl: 7-8) âyetini işaret etmiştir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme, kelerin etinin haram olup olmadığı sorulduğunda, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Ben onun etini yemem, lakin onun yenmesini haram da kılmam" buyurmuştur. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin sofrasında keler eti yenilmiştir. İbnu Abbas bununla keler etinin haram olmadığı sonucunu çıkarmıştır.
٧۳٥٦- حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ أَبِي صَالِحٍ السَّمَّانِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْخَيْلُ لِثَلَاثَةٍ لِرَجُلٍ أَجْرٌ وَلِرَجُلٍ سِتْرٌ وَعَلَى رَجُلٍ وِزْرٌ فَأَمَّا الَّذِي لَهُ أَجْرٌ فَرَجُلٌ رَبَطَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَأَطَالَ لَهَا فِي مَرْجٍ أَوْ رَوْضَةٍ فَمَا أَصَابَتْ فِي طِيَلِهَا ذَلِكَ مِنْ الْمَرْجِ أَوْ الرَّوْضَةِ كَانَ لَهُ حَسَنَاتٍ وَلَوْ أَنَّهَا قَطَعَتْ طِيَلَهَا فَاسْتَنَّتْ شَرَفًا أَوْ شَرَفَيْنِ كَانَتْ آثَارُهَا وَأَرْوَاثُهَا حَسَنَاتٍ لَهُ وَلَوْ أَنَّهَا مَرَّتْ بِنَهَرٍ فَشَرِبَتْ مِنْهُ وَلَمْ يُرِدْ أَنْ يَسْقِيَ بِهِ كَانَ ذَلِكَ حَسَنَاتٍ لَهُ وَهِيَ لِذَلِكَ الرَّجُلِ أَجْرٌ وَرَجُلٌ رَبَطَهَا تَغَنِّيًا وَتَعَفُّفًا وَلَمْ يَنْسَ حَقَّ اللَّهِ فِي رِقَابِهَا وَلَا ظُهُورِهَا فَهِيَ لَهُ سِتْرٌ وَرَجُلٌ رَبَطَهَا فَخْرًا وَرِيَاءً فَهِيَ عَلَى ذَلِكَ وِزْرٌ وَسُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ الْحُمُرِ قَالَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيَّ فِيهَا إِلَّا هَذِهِ الْآيَةَ الْفَاذَّةَ الْجَامِعَةَ ﴿ فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ ﴾.
7356- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "At, üç çeşit insan içindir: At, bâzı kimse için bir sevabtır. Bâzı kimse için fakirlik ve ihtiyâcına bir perdedir. Bâzı kimse için de bir günâh sebebidir. At, kendisi için hayır olan kimseye gelince, o, atını Allah yolunda cihâd için bağlamış, onu cihad için hazırlamıştır. Atın bağını da bol otlu geniş bir sahada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu sahadan veya çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sahibi için birer hasenedir, iyiliktir. Bu esnada atın ipi kopsa da şahlanarak bir veya iki yüksek yerde koşsa, tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sahibi için haseneler olur. Bir de hayvan bu arada bir nehre uğrayıp da ondan içerse, sahibi sulamak istememiş olsa bile bu su da sahibi için haseneler olur. Bu at her halukarda sahibi için sevab kazanmak için güzel bir vesiledir. Atını onunla kazanmak, insanlara muhtâç olmamak, iffetini korumak için bağlayan, sonra kazandığı malın zekatını vererek Allah’ın hakkını gözetir ve hayvanına da gücünün yetmediği yükü yüklemezse bu at, kendisi için fakirliğe karşı bir engeldir. Atını öğünmek için, gösteriş için, İslâm ehline düşmanlık için bağlayıp besleyen kimse için ise bu at, büyük bir günâhtır."
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme merkeplerden soruldu. O şöyle buyurdu:
"Her hükmü toplayıcı olan şu âyetten başka münferid olarak bir şey indirilmedi:
«Her kim zerre miktarı hayır işlemişse onu görecektir. Kim de zerre miktarı kötülük işlemişse onu görecektir.» (Zelzele: 7-8) (Hadisin geçtiği yer: 2371, 2860, 3646, 4962, 4963, 7356)
٧۳٥٧- حَدَّثَنَا يَحْيَى حَدَّثَنَا ابْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ مَنْصُورِ بْنِ صَفِيَّةَ عَنْ أُمِّهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ امْرَأَةً سَأَلَتْ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ح و حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ هُوَ ابْنُ عُقْبَةَ حَدَّثَنَا الْفُضَيْلُ بْنُ سُلَيْمَانَ النُّمَيْرِيُّ الْبَصْرِيُّ حَدَّثَنَا مَنْصُورُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ ابْنُ شَيْبَةَ حَدَّثَتْنِي أُمِّي عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا أَنَّ امْرَأَةً سَأَلَتْ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ الْحَيْضِ كَيْفَ تَغْتَسِلُ مِنْهُ قَالَ تَأْخُذِينَ فِرْصَةً مُمَسَّكَةً فَتَوَضَّئِينَ بِهَا قَالَتْ كَيْفَ أَتَوَضَّأُ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّئِي قَالَتْ كَيْفَ أَتَوَضَّأُ بِهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَوَضَّئِينَ بِهَا قَالَتْ عَائِشَةُ فَعَرَفْتُ الَّذِي يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَجَذَبْتُهَا إِلَيَّ فَعَلَّمْتُهَا.
7357- Aişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Ensar’dan bir kadın Nebi sallallahu aleyhi ve selleme şöyle dedi: Hayızdan dolayı nasıl gusledeyim? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Miske bulanmış bir pamuk parçası al ve üçer kere temizlen" Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem utandı da yüzünü çevirdi veya dedi ki: "Onunla temizlen" Ben, o kadının elinden tutup yanıma aldım da Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin ne demek istediğini ona haber verdim. (Hadisin geçtiği yer: 314, 315, 7356)
٧۳٥٨- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ أَبِي بِشْرٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ أُمَّ حُفَيْدٍ بِنْتَ الْحَارِثِ بْنِ حَزْنٍ أَهْدَتْ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَمْنًا وَأَقِطًا وَأَضُبًّا فَدَعَا بِهِنَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأُكِلْنَ عَلَى مَائِدَتِهِ فَتَرَكَهُنَّ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَالْمُتَقَذِّرِ لَهُنَّ وَلَوْ كُنَّ حَرَامًا مَا أُكِلْنَ عَلَى مَائِدَتِهِ وَلَا أَمَرَ بِأَكْلِهِنَّ.
7358- İbnu Abbâs -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: İbnu Abbâs'ın teyzesi olan Ummu Hufeyd, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme hediye olarak süzme peynir, tereyağı ve birkaç tane keler getirdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem süzme peynirden ve tereyağından yedi, hoşlanmadığı için kelerden yemeyi terk etti. İbnu Abbâs şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yemek sofrasında keler yenildi. Şayet keler yemek haram olsaydı, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin sofrasında keler yenmezdi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem buna göz yummazdı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onların yenilmesini emretmezdi. (Hadisin geçtiği yer: 2575, 5369, 5402, 7358)
٧۳٥٩- حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِي يُونُسُ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِي عَطَاءُ بْنُ أَبِي رَبَاحٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ أَكَلَ ثُومًا أَوْ بَصَلًا فَلْيَعْتَزِلْنَا أَوْ لِيَعْتَزِلْ مَسْجِدَنَا وَلْيَقْعُدْ فِي بَيْتِهِ وَإِنَّهُ أُتِيَ بِبَدْرٍ قَالَ ابْنُ وَهْبٍ يَعْنِي طَبَقًا فِيهِ خَضِرَاتٌ مِنْ بُقُولٍ فَوَجَدَ لَهَا رِيحًا فَسَأَلَ عَنْهَا فَأُخْبِرَ بِمَا فِيهَا مِنْ الْبُقُولِ فَقَالَ قَرِّبُوهَا فَقَرَّبُوهَا إِلَى بَعْضِ أَصْحَابِهِ كَانَ مَعَهُ فَلَمَّا رَآهُ كَرِهَ أَكْلَهَا قَالَ كُلْ فَإِنِّي أُنَاجِي مَنْ لَا تُنَاجِي وَقَالَ ابْنُ عُفَيْرٍ عَنْ ابْنِ وَهْبٍ بِقِدْرٍ فِيهِ خَضِرَاتٌ وَلَمْ يَذْكُرِ اللَّيْثُ وَأَبُو صَفْوَانَ عَنْ يُونُسَ قِصَّةَ الْقِدْرِ فَلَا أَدْرِي هُوَ مِنْ قَوْلِ الزُّهْرِيِّ أَوْ فِي الْحَدِيثِ.
7359- Câbir ibnu Abdullah -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim sarımsak veya soğan yemiş ise bizden veya mescidimizden uzak durup evinde otursun."
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin huzuruna, içinde taze sebzeler bulunan yuvarlak bir kap getirildi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onda sevilmeyen bir koku duydu. O tabağın içinde ne olduğunu sordu. Kendisine onun içindeki sebzelerin ne olduğu haber verildi. Bunun üzerine sahabelerine: "Bunu falan kimseye götürün!" buyurdu. Onlar da bu tencereyi yanında bulunan bir sahabeye götürdüler. O sahabe de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin böyle yaptığını görünce onu yemek istemedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sen bundan ye! Çünkü ben senin münacat etmediklerinle münacat ederim." (Hadisin geçtiği yer: 854, 5452, 7359)
٧۳٦٠- حَدَّثَنِي عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعْدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا أَبِي وَعَمِّي قَالَا حَدَّثَنَا أَبِي عَنْ أَبِيهِ أَخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ جُبَيْرٍ أَنَّ أَبَاهُ جُبَيْرَ بْنَ مُطْعِمٍ أَخْبَرَهُ
أَنَّ امْرَأَةً أَتَتْ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَكَلَّمَتْهُ فِي شَيْءٍ فَأَمَرَهَا بِأَمْرٍ فَقَالَتْ أَرَأَيْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنْ لَمْ أَجِدْكَ قَالَ إِنْ لَمْ تَجِدِينِي فَأْتِي أَبَا بَكْرٍ
زَادَ لَنَا الْحُمَيْدِيُّ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ كَأَنَّهَا تَعْنِي الْمَوْتَ.
7360- Cubeyr ibnu Mut'im -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bir kadın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme gelmiş ve Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem o kadına kendisine tekrar gelmesini emretmişti. O kadın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin sanki ölümünü kastederek:
-Şayet gelir de seni bulamazsam ne yapayım, kime gideyim? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Şayet beni bulamazsan Ebu Bekir’in yanına git" buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 3659, 7220, 7360)
٢٥-بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تَسْأَلُوا أَهْلَ الْكِتَابِ عَنْ شَيْءٍ
٧۳٦١- وَقَالَ أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ أَخْبَرَنِي حُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ سَمِعَ مُعَاوِيَةَ يُحَدِّثُ رَهْطًا مِنْ قُرَيْشٍ بِالْمَدِينَةِ وَذَكَرَ كَعْبَ الْأَحْبَارِ فَقَالَ إِنْ كَانَ مِنْ أَصْدَقِ هَؤُلَاءِ الْمُحَدِّثِينَ الَّذِينَ يُحَدِّثُونَ عَنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَإِنْ كُنَّا مَعَ ذَلِكَ لَنَبْلُو عَلَيْهِ الْكَذِبَ.
7361- Humeyd ibnu Abdurrahmân şöyle dedi: Kendisi Muâviye'den işitmiştir. Muâviye, halifeliğinde haccettiği zaman Medine'de tahdîs ediyordu. Ve bu arada Ka'bu'l-Ahbâr'ı zikretti de şöyle dedi: Muhakkak bu Ka'b, Kitâb ehlinden İslâm'a girip de eski kitâblardan hadîs tahdîs etmekte olan bu rivayetçilerin en doğru söyleyenidir. Yine muhakkak ki, bununla beraber biz onun eski kitâblardan nakletmekte olduğu haberlerinde, Kab’ın bazen hatâ edip yalan yanlış şeyler söylemekte olduğunu da Ka'b aleyhine tecrübe etmekteyizdir.
٧۳٦٢- حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ عُمَرَ أَخْبَرَنَا عَلِيُّ بْنُ الْمُبَارَكِ عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ كَانَ أَهْلُ الْكِتَابِ يَقْرَءُونَ التَّوْرَاةَ بِالْعِبْرَانِيَّةِ وَيُفَسِّرُونَهَا بِالْعَرَبِيَّةِ لِأَهْلِ الْإِسْلَامِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا تُصَدِّقُوا أَهْلَ الْكِتَابِ وَلَا تُكَذِّبُوهُمْ وَقُولُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ الْآيَةَ.
7362- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Kitab Ehli, Tevrat'ı İbrânîce olarak okuyor ve Arapça olarak Müslümanlara açıklıyorlardı. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Kitab Ehli’nin haberlerini ne doğrulayın, ne de yalanlayın. «Biz Allah’a ve bize indirilene iman ettik» deyin." (Bakara: 136) (Hadisin geçtiği yer: 4485, 7262, 7542)
٧۳٦٣- حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ أَخْبَرَنَا ابْنُ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ ابْنَ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ كَيْفَ تَسْأَلُونَ أَهْلَ الْكِتَابِ عَنْ شَيْءٍ وَكِتَابُكُمْ الَّذِي أُنْزِلَ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحْدَثُ تَقْرَءُونَهُ مَحْضًا لَمْ يُشَبْ وَقَدْ حَدَّثَكُمْ أَنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ بَدَّلُوا كِتَابَ اللَّهِ وَغَيَّرُوهُ وَكَتَبُوا بِأَيْدِيهِمْ الْكِتَابَ وَقَالُوا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ لِيَشْتَرُوا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا أَلَا يَنْهَاكُمْ مَا جَاءَكُمْ مِنْ الْعِلْمِ عَنْ مَسْأَلَتِهِمْ لَا وَاللَّهِ مَا رَأَيْنَا مِنْهُمْ رَجُلًا يَسْأَلُكُمْ عَنْ الَّذِي أُنْزِلَ عَلَيْكُمْ.
7363- Abdullah ibnu Abbâs -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi:
-Ey Müslümanlar topluluğu! Allah’ın Peygamberi sallallahu aleyhi ve selleme indirdiği ve sizin içinizde indirilen bu Kurân varken ve sizler onu okuyup dururken ve de onda hiçbir batıl yokken sizler nasıl olur da Ehli Kitab olan yahudi ve hıristiyanlara soru soruyorsunuz? Allah Azze ve Celle Kurân’da ehli Kitabın Allah’ın onlara indirdiği Kitabı değiştirdiklerini sizlere haber vermiştir. Ve onlar onu yok pahasına satabilmek için, bu Allah katındandır, demişlerdir.
Size gelmiş olan ilim, onlara bir şey sormaktan sizleri yasaklamıyor mu? Vallahi onlardan hiçbir kimsenin gelip de sizin üzerinize indirilmiş olan Kurân’dan sorduklarını görmedik. (Hadisin geçtiği yer:2685, 7363, 7522, 7523)
٢٦-بَاب كَرَاهِيَةِ الْخِلَافِ
٧۳٦٤- حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ عَنْ سَلَّامِ بْنِ أَبِي مُطِيعٍ عَنْ أَبِي عِمْرَانَ الْجَوْنِيِّ عَنْ جُنْدَبِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْبَجَلِيِّ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ اقْرَءُوا الْقُرْآنَ مَا ائْتَلَفَتْ قُلُوبُكُمْ فَإِذَا اخْتَلَفْتُمْ فَقُومُوا عَنْهُ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ سَمِعَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ سَلَّامًا.
7364- Cundeb -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kalpleriniz Kurân üzerinde birleştiği müddetçe Kurân’ı okuyun. Şayet manasının anlaşılmasında ayrılığa düşerseniz, bu ihtilafınızın şerre dönüşmemesi için oradan ayrılın." (Hadisin geçtiği yer: 5061, 7364, 7365)
٧۳٦٥- حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا أَبُو عِمْرَانَ الْجَوْنِيُّ عَنْ جُنْدَبِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ اقْرَءُوا الْقُرْآنَ مَا ائْتَلَفَتْ عَلَيْهِ قُلُوبُكُمْ فَإِذَا اخْتَلَفْتُمْ فَقُومُوا عَنْهُ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَقَالَ يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ عَنْ هَارُونَ الْأَعْوَرِ حَدَّثَنَا أَبُو عِمْرَانَ عَنْ جُنْدَبٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
7365- Cundeb -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kalpleriniz Kurân üzerinde birleştiği müddetçe Kurân’ı okuyun. Şayet manasının anlaşılmasında ayrılığa düşerseniz, bu ihtilafınızın şerre dönüşmemesi için oradan ayrılın."Hadisin geçtiği yer: 5061, 7364, 7365)
٧۳٦٦- حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا هِشَامٌ عَنْ مَعْمَرٍ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ لَمَّا حُضِرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ وَفِي الْبَيْتِ رِجَالٌ فِيهِمْ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ قَالَ هَلُمَّ أَكْتُبْ لَكُمْ كِتَابًا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ قَالَ عُمَرُ إِنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ غَلَبَهُ الْوَجَعُ وَعِنْدَكُمْ الْقُرْآنُ فَحَسْبُنَا كِتَابُ اللَّهِ وَاخْتَلَفَ أَهْلُ الْبَيْتِ وَاخْتَصَمُوا فَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ قَرِّبُوا يَكْتُبْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كِتَابًا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ مَا قَالَ عُمَرُ فَلَمَّا أَكْثَرُوا اللَّغَطَ وَالِاخْتِلَافَ عِنْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ قُومُوا عَنِّي قَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ فَكَانَ ابْنُ عَبَّاسٍ يَقُولُ إِنَّ الرَّزِيَّةَ كُلَّ الرَّزِيَّةِ مَا حَالَ بَيْنَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَبَيْنَ أَنْ يَكْتُبَ لَهُمْ ذَلِكَ الْكِتَابَ مِنْ اخْتِلَافِهِمْ وَلَغَطِهِمْ.
7366- Abdullah ibnu Abbâs -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin vefatının gerçekleştiği hastalığı esnasında kendisini bazı kimseler ziyarete geldi. Onların içinde Ömer ibnul-Hattab da vardı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Yazı yazabileceğim (kağıt-kalem) bir şeyler getirinde, sizlere ondan sonra hak yoldan sapıtmayacağınız bir yazı yazmanızı emredeyim."
Ancak orada bulunanlardan bazıları:
-Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hastalığı şiddetlendi. Sizin yanınızda ise Kurân vardır. Bize Allah'ın Kitabı yeter, dediler.
Bunun üzerine ev halkı ihtilâfa ve husumete başladılar. Onlardan kimi:
-Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yazı yazdırması için kağıt-kalem getirin de kendisinden sonra sapmayacağınız şeyler yazdırsın. Kimileri de bundan başka şeyler söylüyordu. Orada bulunanlar kargaşa ve ihtilaf meydana gelince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Yanımdan ayrılın" buyurdu.
Ubeydullah dedi ki: İbnu Abbâs şöyle diyordu: Bu ne büyük bir musibettir ki, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile onlara yazdırmak istediği şeylere mani oldu. Bunun tek sebebi ise, onların Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanında gürültü yapmaları ve ihtilaf etmeleridir. (Hadisin geçtiği yer: 114, 3053, 3168, 4431, 4432, 7366)
٢٧-بَاب نَهْيِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى التَّحْرِيمِ إِلَّا مَا تُعْرَفُ إِبَاحَتُهُ
وَكَذَلِكَ أَمْرُهُ نَحْوَ قَوْلِهِ حِينَ أَحَلُّوا أَصِيبُوا مِنْ النِّسَاءِ وَقَالَ جَابِرٌ وَلَمْ يَعْزِمْ عَلَيْهِمْ وَلَكِنْ أَحَلَّهُنَّ لَهُمْ وَقَالَتْ أُمُّ عَطِيَّةَ نُهِينَا عَنْ اتِّبَاعِ الْجَنَازَةِ وَلَمْ يُعْزَمْ عَلَيْنَا.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin emri de böyledir. Tıpkı Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin Veda Haccı'nda sahabelerine umre niyetiyle ihramdan çıktıkları zaman: "Kadınlarınızdan nasibinizi alın" buyurduğu gibi.
Câbir ibnu Abdullah şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara kadınlarla cinsî münâsebet yapmalarını vâcib kılmadı, lâkin onlara ihramdan çıktıklarında kadınları da helâl kıldı.
Ummu Atiye şöyle dedi: Biz kadınlar cenaze ardından gitmekten yasaklandık, fakat bu bize vâcib kılınmadı.
٧۳٦۷- حَدَّثَنَا الْمَكِّيُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ عَنْ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ عَطَاءٌ قَالَ جَابِرٌ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَقَالَ مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ البُرْسَانِيُّ حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِي عَطَاءٌ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ فِي أُنَاسٍ مَعَهُ قَالَ أَهْلَلْنَا أَصْحَابَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الْحَجِّ خَالِصًا لَيْسَ مَعَهُ عُمْرَةٌ قَالَ عَطَاءٌ قَالَ جَابِرٌ فَقَدِمَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صُبْحَ رَابِعَةٍ مَضَتْ مِنْ ذِي الْحِجَّةِ فَلَمَّا قَدِمْنَا أَمَرَنَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ نَحِلَّ وَقَالَ أَحِلُّوا وَأَصِيبُوا مِنْ النِّسَاءِ قَالَ عَطَاءٌ قَالَ جَابِرٌ وَلَمْ يَعْزِمْ عَلَيْهِمْ وَلَكِنْ أَحَلَّهُنَّ لَهُمْ فَبَلَغَهُ أَنَّا نَقُولُ لَمَّا لَمْ يَكُنْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ عَرَفَةَ إِلَّا خَمْسٌ أَمَرَنَا أَنْ نَحِلَّ إِلَى نِسَائِنَا فَنَأْتِي عَرَفَةَ تَقْطُرُ مَذَاكِيرُنَا الْمَذْيَ قَالَ وَيَقُولُ جَابِرٌ بِيَدِهِ هَكَذَا وَحَرَّكَهَا فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ قَدْ عَلِمْتُمْ أَنِّي أَتْقَاكُمْ لِلَّهِ وَأَصْدَقُكُمْ وَأَبَرُّكُمْ وَلَوْلَا هَدْيِي لَحَلَلْتُ كَمَا تَحِلُّونَ فَحِلُّوا فَلَوْ اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِي مَا اسْتَدْبَرْتُ مَا أَهْدَيْتُ فَحَلَلْنَا وَسَمِعْنَا وَأَطَعْنَا.
7367- Câbir ibnu Abdullah -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Bizler Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin ashabı olarak umre olmaksızın hac yapmaya niyet ettik. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Zu1-Hicce ayının dördüncü günün sabahında Mekke'ye geldi. Biz de oraya geldiğimiz zaman, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bizlere ihramdan çıkmamızı emretti ve: "İhramlarınızdan çıkın ve kadınlarınızdan da nasiplenin" buyurdu. Fakat Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara kadınlarla cinsî münâsebet etmeleri hususunda kesin emir vermedi. Lâkin kadınları erkekler için helal kıldı. “Bizimle Arafe günü arasında ancak beş gün kaldığı hâlde kadınlarımızla cinsî münâsebet yapmamızı ve neticede zekerlerimiz meni damlatarak Arafat'a çıkmamızı emrediyor!” diye söylendiğimiz Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme ulaştı.
Atâ şöyle dedi: “Câbir işaret eder ve elini hareket ettirip şöyle diye gösterirdi”
Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalktı ve şöyle buyurdu: "Şunu çok iyi bilmektesiniz ki, ben sizin Allah'tan en çok korkanınız, en sadık olanız ve en itaatkar olanızım. Şayet yanımda kurbanım olmasaydı sizin ihramdan çıkışınız gibi ben de muhakkak ihramdan çıkacaktım. Hac aylarında umrenin cevazı şimdi olduğu gibi ihrama girerken de bana zahir olsaydı, ben beraberimde kurbanı Medine’den getirmezdim. Onun için artık sizler ihramdan çıkın."
Bunun üzerine bizler ihramdan çıkıp Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin sözünü dinledik ve O’nun emrine itaat ettik. (Hadisin geçtiği yer: 1568, 1570, 1651, 1785, 2506, 4352, 7230, 7367)
٧۳٦٨- حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنْ الْحُسَيْنِ عَنْ ابْنِ بُرَيْدَةَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ الْمُزَنِيُّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ صَلُّوا قَبْلَ صَلَاةِ الْمَغْرِبِ قَالَ فِي الثَّالِثَةِ لِمَنْ شَاءَ كَرَاهِيَةَ أَنْ يَتَّخِذَهَا النَّاسُ سُنَّةً.
7368- Abdullah el-Muzeni -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Akşam namazından önce (iki rekât) namaz kılın" buyurdu. İnsanlar bunu (sürekli yapılan) sünnet haline getirirler endişesiyle, üçüncü de, "dileyen kimse için" buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 1183, 7368)
٢٨-بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ ﴾ ﴿ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ﴾
«Onlar işlerini aralarında birbirlerine danışarak (istişare ile) halledenler.» (Şûrâ: 38) «İşlerinde de onlara danış.» (Âli İmrân: 159)
وَأَنَّ الْمُشَاوَرَةَ قَبْلَ الْعَزْمِ وَالتَّبَيُّنِ لِقَوْلِهِ ﴿ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ﴾ فَإِذَا عَزَمَ الرَّسُولُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يَكُنْ لِبَشَرٍ التَّقَدُّمُ عَلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَشَاوَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَصْحَابَهُ يَوْمَ أُحُدٍ فِي الْمُقَامِ وَالْخُرُوجِ فَرَأَوْا لَهُ الْخُرُوجَ فَلَمَّا لَبِسَ لَأْمَتَهُ وَعَزَمَ قَالُوا أَقِمْ فَلَمْ يَمِلْ إِلَيْهِمْ بَعْدَ الْعَزْمِ وَقَالَ لَا يَنْبَغِي لِنَبِيٍّ يَلْبَسُ لَأْمَتَهُ فَيَضَعُهَا حَتَّى يَحْكُمَ اللَّهُ وَشَاوَرَ عَلِيًّا وَأُسَامَةَ فِيمَا رَمَى بِهِ أَهْلُ الْإِفْكِ عَائِشَةَ فَسَمِعَ مِنْهُمَا حَتَّى نَزَلَ الْقُرْآنُ فَجَلَدَ الرَّامِينَ وَلَمْ يَلْتَفِتْ إِلَى تَنَازُعِهِمْ وَلَكِنْ حَكَمَ بِمَا أَمَرَهُ اللَّهُ وَكَانَتْ الْأَئِمَّةُ بَعْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَسْتَشِيرُونَ الْأُمَنَاءَ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ فِي الْأُمُورِ الْمُبَاحَةِ لِيَأْخُذُوا بِأَسْهَلِهَا فَإِذَا وَضَحَ الْكِتَابُ أَوْ السُّنَّةُ لَمْ يَتَعَدَّوْهُ إِلَى غَيْرِهِ اقْتِدَاءً بِالنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَرَأَى أَبُو بَكْرٍ قِتَالَ مَنْ مَنَعَ الزَّكَاةَ فَقَالَ عُمَرُ كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ فَإِذَا قَالُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلَّا بِحَقِّهَا وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَاللَّهِ لَأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ مَا جَمَعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ تَابَعَهُ بَعْدُ عُمَرُ فَلَمْ يَلْتَفِتْ أَبُو بَكْرٍ إِلَى مَشُورَةٍ إِذْ كَانَ عِنْدَهُ حُكْمُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الَّذِينَ فَرَّقُوا بَيْنَ الصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَأَرَادُوا تَبْدِيلَ الدِّينِ وَأَحْكَامِهِ وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ وَكَانَ الْقُرَّاءُ أَصْحَابَ مَشُورَةِ عُمَرَ كُهُولًا كَانُوا أَوْ شُبَّانًا وَكَانَ وَقَّافًا عِنْدَ كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ.
Muhakkak ki istişare, o işe azmetmeden ve maksat iyice açığa çıkmadan öncedir. Çünkü Allah Azze şöyle buyurmuştur: «Bir şeye azmettiğin zaman da, Allah'a güven.» (Âli İmrân: 159)
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem istişareden sonra bir işe kesin karar verip azmettiğinde, hiçbir beşer için Allah'ın ve Rasûlü'nün önüne geçmek olmaz.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Uhud günü için şehirde ikamet etmek ve düşmana karşı çıkmak hususlarında sahâbîleri ile istişare etmiş, sahâbîleri O'na dışarı çıkmak görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, zırhını giyip savaşa çıkmaya azmedince, sahâbîler kendisine: Şehir içinde kal! dediler. Fakat Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kesin karar ve azimden sonra onların söylediklerine meyletmedi ve: "Zırhını ve silâhını giyen bir peygambere, Allah kendisiyle düşmanları arasında hükmünü verinceye kadar silâhlarını indirip koyması yakışmaz" buyurdu.
İftira ehli Aişe'ye zina iftirası attıklarında, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem o konuda Ali ve Usâme ile müşavere etti ve bunlardan söyledikleri sözlerini işitti, fakat bu söyledikleri sözlerin hepsiyle amel etmedi. Nihayet o konuda Âişe'nin berâetinin delili olan Kur'ân âyeti indi de, bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, iftira atanlara sopalama cezası uyguladı. Ali ve Usâme taraftarlarının çekişmelerine bakmadı, fakat Allah'ın kendisine emrettiği hükümle hükmetti.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden sonra sahâbî, tabiî ve onların ardından gelen bütün imamlar da mübâh işler hususunda onların en kolaylarını almak için ilim ehlinden emîn kimselerle istişare ediyorlardı. Kitâb veya sünnet, hükmü açıkça belirttiği zaman, artık onlar Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme uyarak başka şeye gitmezlerdi.
Ebû Bekir de zekâtı men edip vermek istemeyenlerle savaşmak görüşünde olduğunda, Ömer ona:
-Sen bunlara karşı nasıl savaş açarsın? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem "Ben insanlarla Lâ ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Onlar Lâ ilahe illallah dedikleri zaman, benden kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Ancak insan öldürmek, ağır suç işlemek gibi haklar karşılığında korunmazlar" buyurmuştur, dedi. Ebû Bekir de ona şöyle dedi:
-Vallahi ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin bir yere getirip topladığı İslâm düsturları arasında ayırma yapan kimselerle muhakkak harb ederim!
Sonra bunun ardından Ömer, Ebû Bekir'e uydu. Ebû Bekir de onun istişaresine dönüp bakmadı. Çünkü kendisinin yanında namazla zekât arasını ayıran kimseler ile dini ve hükümlerini değiştirmek isteyen kimseler hakkında Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hükmü vardı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Her İslam dininden çıkar mürted olursa, onu öldürün."
Yaşlılar veya gençlerden olan bütün âlimler Ömer'in danışma arkadaşları idiler ve zâten Ömer de Allah Azze ve Celle’nin Kitabı yanında çok durucu idi.
٧۳٦٩- حَدَّثَنَا الْأُوَيْسِيُّ عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنِي عُرْوَةُ وَابْنُ الْمُسَيَّبِ وَعَلْقَمَةُ بْنُ وَقَّاصٍ وَعُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ عَائِشَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا حِينَ قَالَ لَهَا أَهْلُ الْإِفْكِ مَا قَالُوا قَالَتْ وَدَعَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلِيَّ بْنَ أَبِي طَالِبٍ وَأُسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ حِينَ اسْتَلْبَثَ الْوَحْيُ يَسْأَلُهُمَا وَهُوَ يَسْتَشِيرُهُمَا فِي فِرَاقِ أَهْلِهِ فَأَمَّا أُسَامَةُ فَأَشَارَ بِالَّذِي يَعْلَمُ مِنْ بَرَاءَةِ أَهْلِهِ وَأَمَّا عَلِيٌّ فَقَالَ لَمْ يُضَيِّقْ اللَّهُ عَلَيْكَ وَالنِّسَاءُ سِوَاهَا كَثِيرٌ وَسَلْ الْجَارِيَةَ تَصْدُقْكَ فَقَالَ هَلْ رَأَيْتِ مِنْ شَيْءٍ يَرِيبُكِ قَالَتْ مَا رَأَيْتُ أَمْرًا أَكْثَرَ مِنْ أَنَّهَا جَارِيَةٌ حَدِيثَةُ السِّنِّ تَنَامُ عَنْ عَجِينِ أَهْلِهَا فَتَأْتِي الدَّاجِنُ فَتَأْكُلُهُ فَقَامَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَقَالَ يَا مَعْشَرَ الْمُسْلِمِينَ مَنْ يَعْذِرُنِي مِنْ رَجُلٍ بَلَغَنِي أَذَاهُ فِي أَهْلِي وَاللَّهِ مَا عَلِمْتُ عَلَى أَهْلِي إِلَّا خَيْرًا فَذَكَرَ بَرَاءَةَ عَائِشَةَ وَقَالَ أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامٍ.
7369- Urve ibnu Zubeyr, İbnul-Museyyib, Alkame ibnul-Vekkas ve Ubeydullah ibnu Abdullah, -Allah onlardan razı olsun- Aişe’ye -Allah ondan razı olsun- atılan zina iftirası (ifk hadisesi) meselesinde şöyle dediler:
Aişe’ye iftira hakkında söylediklerini söyledikleri zaman, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Ali ve Usâme'yi -Allah onlardan razı olsun- yanına çağırdı. Vahiy gecikince ehli ile ayrılması hususunda bunlarla istişare ediyordu. Usâme'ye şöyle dedi:
-Âişe senin hanımındır ve biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz, dedi. Aişe’nin azadlı kölesi olan Berire de Aişe hakkında şöyle dedi:
-Âişe, küçük yaşta bir kadındı. Ailesinin hamuru başında uyur ve koyun gelir de o hamuru yerdi. Ben Âişe'de ayıplayabileceğim bundan başka bir kusur görmedim. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ev halkım hakkında bana eza eden bir şahıs hakkında, bana kim yardım eder de, benim için ondan intikam alır? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum. Aileme bu iftirayı atan adam hakkında da ben hayırdan başka bir şey bilmiyorum."
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu sözlerinden sonra Âişe'nin berâetini zikretti. (Hadisin geçtiği yer: 2637, 2661, 2688, 2879, 4025, 4141, 4690, 4749, 4750, 4757, 5212, 6662, 6679, 7369, 7370, 7500, 7545)
٧۳٧٠- حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي زَكَرِيَّاءَ الْغَسَّانِيُّ عَنْ هِشَامٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَطَبَ النَّاسَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ وَقَالَ مَا تُشِيرُونَ عَلَيَّ فِي قَوْمٍ يَسُبُّونَ أَهْلِي مَا عَلِمْتُ عَلَيْهِمْ مِنْ سُوءٍ قَطُّ وَعَنْ عُرْوَةَ قَالَ لَمَّا أُخْبِرَتْ عَائِشَةُ بِالْأَمْرِ قَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَتَأْذَنُ لِي أَنْ أَنْطَلِقَ إِلَى أَهْلِي فَأَذِنَ لَهَا وَأَرْسَلَ مَعَهَا الْغُلَامَ وَقَالَ رَجُلٌ مِنْ الْأَنْصَارِ سُبْحَانَكَ مَا يَكُونُ لَنَا أَنْ نَتَكَلَّمَ بِهَذَا سُبْحَانَكَ هَذَا بُهْتَانٌ عَظِيمٌ.
7370- Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, hanımı Aişe’ye zina iftirası atıldığı zaman insanlara hutbe verdi. Allah’a hamd edip O’nu övdükten sonra şöyle buyurdu: "Kendileri üzerine asla bir kötülük bilmediğim ehlime sövmekte olan bir topluluk hakkında bana ne işaret edersiniz?"
Urve ibnu Zubeyr şöyle dedi: Âişe'ye, kendisine atılan zina iftirası haber verilince Aişe: Ey Allah'ın Rasûlü! Ailemin yanına gitmem için bana izin verir misin? dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de ona izin verdi ve yanında bir hizmetçi ile anne ve babasının evine gönderdi.
Ensardan bir adam şöyle dedi: Böyle bir şey ile konuşmaktan seni tenzih ederiz. Seni bu iftiradan tenzih ederiz ki bu büyük bir iftiradır. (Hadisin geçtiği yer: 2637, 2661, 2688, 2879, 4025, 4141, 4690, 4749, 4750, 4757, 5212, 6662, 6679, 7369, 7370, 7500, 7545)