HARUN EBU HUSEYIN - YILDIRIM
  İMAN KİTABI
 

بِسْمِ اللَّهِ
  الرَّحْمَنِ  الرَّحِيمِ
٢- كِتَاب الْإِيمَانِ
١- بَاب قَوْلُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ «بُنِيَ الْإِسْلَامُ عَلَى خَمْسٍ»
وَهُوَ قَوْلٌ وَفِعْلٌ وَيَزِيدُ وَيَنْقُصُ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى ﴿ لِيَزْدَادُوا إِيمَانًا مَعَ إِيمَانِهِمْ ﴾  ﴿وَزِدْنَاهُمْ هُدًى ﴾ ﴿وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى ﴾ ﴿ وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْوَاهُمْ ﴾ وَقَوْلُهُ ﴿ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ﴾ وَقَوْلُهُ﴿ أَيُّكُمْ زَادَتْهُ هَذِهِ إِيمَانًا فَأَمَّا الَّذِينَ آمَنُوا فَزَادَتْهُمْ إِيمَانًا ﴾ وَقَوْلُهُ جَلَّ ذِكْرُهُ ﴿فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا ﴾ وَقَوْلُهُ تَعَالَى﴿ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا ﴾ وَالْحُبُّ فِي اللَّهِ وَالْبُغْضُ فِي اللَّهِ مِنْ الْإِيمَانِ وَكَتَبَ عُمَرُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ إِلَى عَدِيِّ بْنِ عَدِيٍّ إِنَّ لِلْإِيمَانِ فَرَائِضَ وَشَرَائِعَ وَحُدُودًا وَسُنَنًا فَمَنْ اسْتَكْمَلَهَا اسْتَكْمَلَ الْإِيمَانَ وَمَنْ لَمْ يَسْتَكْمِلْهَا لَمْ يَسْتَكْمِلْ الْإِيمَانَ فَإِنْ أَعِشْ فَسَأُبَيِّنُهَا لَكُمْ حَتَّى تَعْمَلُوا بِهَا وَإِنْ أَمُتْ فَمَا أَنَا عَلَى صُحْبَتِكُمْ بِحَرِيصٍ وَقَالَ إِبْرَاهِيمُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴿ وَلَكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْبِي ﴾ وَقَالَ مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ اجْلِسْ بِنَا نُؤْمِنْ سَاعَةً وَقَالَ ابْنُ مَسْعُودٍ الْيَقِينُ الْإِيمَانُ كُلُّهُ وَقَالَ ابْنُ عُمَرَ لَا يَبْلُغُ الْعَبْدُ حَقِيقَةَ التَّقْوَى حَتَّى يَدَعَ مَا حَاكَ فِي الصَّدْرِ وَقَالَ مُجَاهِدٌ﴿ شَرَعَ لَكُمْ مِنْ الدِّينِ ﴾ أَوْصَيْنَاكَ يَا مُحَمَّدُ وَإِيَّاهُ دِينًا وَاحِدًا وَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ ﴿ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا ﴾ سَبِيلًا وَسُنَّةً ﴿ دُعَاؤُكُمْ ﴾ إِيمَانُكُمْ لِقَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ ﴿ قُلْ مَا يَعْبَأُ بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ ﴾ وَمَعْنَى الدُّعَاءِ فِي اللُّغَةِ الْإِيمَانُ
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
 
 
2- İMAN KİTABI
 
1Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin ‘İslam Beş Şey Üzerine Bina Edilmiştir’ Sözü Bâbı:
 
İman söz ve fiildir. Artar ve eksilir.[12] Allah Teâlâ şöyle buyurur:
«İmanlarına îman katmaları için»[13] «Bizde onların hidayetlerini artırmıştık.»[14] «Oysa doğru yolda olanların hidayetini Allah daha da artıracaktır»[15] «Hidayete erenler ise, Allah, onların hidayetlerini artırmış ve takvalarını korumuştur[16] « Îman edenlerin îmanlarını artırması»[17] «Bu sûre hanginizin îmanını artırdı? İşte îman edenler var ya, onların imanını artırmıştır[18]»  « ‘Onlardan korkun’ demişlerdi de (bu söz) onların imanını artırmıştı»[19] «Bu bakımdan, düşmanın gelişi onların sadece imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır[20] Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek (nefret-sevmeme) imandandır.[21] Ömer ibnu Abdulaziz, Adiy ibnu Adiy’e yazdığı mektupta şöyle dedi: Muhakkak ki imanın farz olan amelleri, dinen inanılması gereken inançları, nehyedilen ve yasaklanan hudutları ve mendupları vardır. Her kim onları tamamlarsa imanını tamamlamıştır. Her kim de bunları tamamlamazsa imanını tamamlamamıştır. Şayet yaşarsam sizlere şubelerini anlatırım ki onlarla amel edersiniz. Yok eğer ölürsem sizin arkadaşlığınıza pekte hırslı değilim. İbrahim aleyhisselam Rabbine şöyle dedi: ( Fakat kalbimin mutmain olması için) [22]Muaz şöyle dedi: ‘Bizimle beraber otur da bir müddet Allah’ın zikri ve hamdiyle meşgul olup imanımızı artıralım.’ İbnu Mesud şöyle dedi: Yakîn, imanın tamamıdır. İbnu Ömer şöyle dedi: Bir kul, kalbini tereddütlerinden kurtulmadıkça hakiki takvaya[23] eremez. Mucahid ( şeriat olarak koydu) âyetinin manasının: Ey Muhammed sana ve ona (Nuh’a)  bir olan dini vasiyet ettik, olduğunu söylemiştir. İbnu Abbas (şeriat ve bir yol olarak) âyetinin ‘bir yol ve sünnet’ anlamına geldiğini bildirmiştir. (duanız) bununda manasının (duanız (imanınız) olmasaydı Rabbınız size neden değer versin)  âyetine göre ‘imanınız’ olduğunu bildirmiştir. Dua’nın lügatteki manası ise imandır. 
بَاب دُعَاؤُكُمْ إِيمَانُكُمْ -٢
٨ - حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ مُوسَى قَالَ أَخْبَرَنَا حَنْظَلَةُ بْنُ أَبِي سُفْيَانَ عَنْ عِكْرِمَةَ بْنِ خَالِدٍ عَنْ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بُنِيَ الْإِسْلَامُ عَلَى خَمْسٍ شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَالْحَجِّ وَصَوْمِ رَمَضَانَ
 
8- İbnu Ömer –Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: ( İslam beş esas üzere bina edilmiştir:  Allah'­tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûl'ü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacc etmek, ramazân orucunu tutmak") (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 4515 )
٣بَاب أُمُورِ الْإِيمَانِ وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى
﴿ لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمْ الْمُتَّقُونَ ﴾
 وَقَوْلِهِ ﴿ قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ ﴾ الْآيَةَ
3-      İmanla Alakalı İşler ve Allah Teâlâ’nın Şu Kavli Babı:
«İyilik (hayır), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat iyilik, o kimselerin iyiliğidir ki, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, Kitaplara ve peygamberlere îman etmişlerdir. Mal sevgisine rağmen, onu, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmışlara ve kölelerin kurtuluşuna vermişlerdir. Namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiş, ahidleştikleri zaman, ahidlerini yerine getirmişlerdir. Zorda, darda ve savaşta sabırlıdırlar. İşte doğruyu söyleyenler onlardır; takva sahibi olanlar da onlardır.)[24] ( Müminler kurtuluşa ermişlerdir.»)[25]
٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْجُعْفِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ بِلَالٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ أَبِي صَالِحٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْإِيمَانُ بِضْعٌ وَسِتُّونَ شُعْبَةً وَالْحَيَاءُ شُعْبَةٌ مِنْ الْإِيمَانِ
9- Ebu Hureyre –Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini haber vermiştir: «İman atmış küsur[26] şubedir. Haya da imandan bir şubedir.»[27]
٤- بَاب الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
١٠ - حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِي إِيَاسٍ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي السَّفَرِ وَإِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِي خَالِدٍ عَنْ الشَّعْبِيِّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللَّهُ عَنْهُ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ وَقَالَ أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا دَاوُدُ هُوَ ابْنُ أَبِي هِنْدٍ عَنْ عَامِرٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ يَعْنِي ابْنَ عَمْرٍو عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَقَالَ عَبْدُ الْأَعْلَى عَنْ دَاوُدَ عَنْ عَامِرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
4-      Müslüman, Müslümanların Elinden ve Dilinden Emin
Oldukları Kimsedir Bâbı:
10- Abdullah ibnu Amr, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini bildirdi: « Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir, muhacir ise Allah’ın yasaklarını terk eden kimsedir. » Ebû Abdullah ve Ebû Muâviye şöyle dedi: Bize Davud ibnu Ebi Hind, Âmir’den bildirip şöyle dedi: Abdullah ibnu Amr’ı Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden haber verirken işittim. Abdul-A’la, Davud’tan, o da Âmir’den, o da Abdullah’tan, o da Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden bildirdi. (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 10, 6484.)
 
٥بَاب أَيُّ الْإِسْلَامِ أَفْضَلُ
۱١ - حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ الْقُرَشِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا أَبِي قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو بُرْدَةَ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي بُرْدَةَ عَنْ أَبِي مُوسَى رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَيُّ الْإِسْلَامِ أَفْضَلُ قَالَ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
5-  Müslümanların Hangisi Üstündür Bâbı
11-  Ebû Mûsâ –Allah ondan razı olsun- şöyle dedi:
- Ey Allah’ın Rasûlü! Müslümanların hangisi üstündür? diye sordular. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Müslümanların, dilinden ve elinden güvende oldukları kimsedir." bu­yurdu.
٦-بَاب إِطْعَامُ الطَّعَامِ مِنْ الْإِسْلَامِ
۱٢ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ خَالِدٍ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَزِيدَ عَنْ أَبِي الْخَيْرِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ رَجُلًا سَأَلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّ الْإِسْلَامِ خَيْرٌ قَالَ تُطْعِمُ الطَّعَامَ وَتَقْرَأُ السَّلَامَ عَلَى مَنْ عَرَفْتَ وَمَنْ لَمْ تَعْرِفْ
6- Yemek Yedirmek İslâm'dandır Bâbı
12- Abdullah ibnu Amr –Allah ondan razı olsun- bir adamın Nebi sallallahu aleyhi ve selleme şu soruyu sorduğunu bildirdi:
- İslâm'ın hangi hasletleri daha hayırlıdır?
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Yemek yedirmen, tanıdığına tanımadığına selâm vermendir"[28] (Hadisin geçtiği yer: 28, 6236.)
 
 ٧- بَاب مِنْ الْإِيمَانِ أَنْ يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
۱٣ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ شُعْبَةَ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَنْ حُسَيْنٍ الْمُعَلِّمِ قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
7- Kendisi İçin İstediğini Kardeşi İçinde İstemek İmandandır Bâbı
13-  Enes –Allah ondan razı olsun-  Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini bildirdi: "Sizden hiçbiriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe, (kemâliyle) îmân etmiş olmaz"[29]
  ٨- بَاب حُبُّ الرَّسُولِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ الْإِيمَانِ
۱٤ - حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنْ الْأَعْرَجِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ فَوَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ
8-Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi Sevmek
İmandandır Bâbı
14- Ebû Hureyre –Allah ondan razı olsun-  Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle dediğini bildirdi:
  "Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki sizden hiçbiriniz, ben ken­disine babasından ve evlâdından daha sevgili gelmedikçe (kemâ­liyle) îmân etmiş olmaz"[30]
۱٥ - حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ عُلَيَّةَ عَنْ عَبْدِ الْعَزِيزِ بْنِ صُهَيْبٍ عَنْ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ح و حَدَّثَنَا آدَمُ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى أَكُونَ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنْ وَالِدِهِ وَوَلَدِهِ وَالنَّاسِ أَجْمَعِينَ
  15-  Enes -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir:
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«" Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki sizden hiçbiriniz, ben ken­disine babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevgili gelmedikçe (kâmil) iman etmiş olmaz." »
 ٩- بَاب حَلَاوَةِ الْإِيمَانِ
۱٦ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ الثَّقَفِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ أَبِي قِلَابَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلَّهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّارِ
9- İmanın Tatlılığı Babı
 
16-  Enes -Allah ondan razı olsun- tahdis edip şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:  
«"Kimde şu üç haslet bulunursa îmânın tadını almış olur: Allah ve Rasûl'ü ken­disine başkalarından daha sevgili olmak; bir kimseyi yalnız  Allah için sevmek, (iman ettikten sonra tekrar) küfre dönmekten tıpkı ateşe atılacakmış gibi hoşlanmamak".» (Hadisin geçtiği yer: 16, 21, 6041, 6941.)
 ١٠- بَاب عَلَامَةُ الْإِيمَانِ حُبُّ الْأَنْصَارِ
۱٧ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ أَخْبَرَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ جَبْرٍ قَالَ سَمِعْتُ أَنَسًا عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ آيَةُ الْإِيمَانِ حُبُّ الْأَنْصَارِ وَآيَةُ النِّفَاقِ بُغْضُ الْأَنْصَارِ
10- Ensar’ı Sevmek İman Alametidir Bâbı
17- Enes -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
« "Ensar sevgisi iman alameti, Ensar’a buğzetmek ise nifak alametidir." »[31] (Hadisin geçtiği yer, 3784.)
 
بَاب-١١
١٨ - حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو إِدْرِيسَ عَائِذُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ عُبَادَةَ بْنَ الصَّامِتِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ وَكَانَ شَهِدَ بَدْرًا وَهُوَ أَحَدُ النُّقَبَاءِ لَيْلَةَ الْعَقَبَةِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ وَحَوْلَهُ عِصَابَةٌ مِنْ أَصْحَابِهِ بَايِعُونِي عَلَى أَنْ لَا تُشْرِكُوا بِاللَّهِ شَيْئًا وَلَا تَسْرِقُوا وَلَا تَزْنُوا وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ وَلَا تَأْتُوا بِبُهْتَانٍ تَفْتَرُونَهُ بَيْنَ أَيْدِيكُمْ وَأَرْجُلِكُمْ وَلَا تَعْصُوا فِي مَعْرُوفٍ فَمَنْ وَفَى مِنْكُمْ فَأَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ وَمَنْ أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا فَعُوقِبَ فِي الدُّنْيَا فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُ وَمَنْ أَصَابَ مِنْ ذَلِكَ شَيْئًا ثُمَّ سَتَرَهُ اللَّهُ فَهُوَ إِلَى اللَّهِ إِنْ شَاءَ عَفَا عَنْهُ وَإِنْ شَاءَ عَاقَبَهُ فَبَايَعْنَاهُ عَلَى ذَلِك
11- Bâb
18- Ubadetu-bnus-Samit -Allah ondan razı olsun- Bedir savaşına katılmış Akabe Beyatı’nda hazır bulunmuş birisidir ki Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin etrafında sahabeden bir gurup[32] olduğu halde şöyle dediğini haber vermiştir: «"Allah'a (ibâ­dette) hiçbir şeyi ortak kılmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarınızı öldürmemek,şu anda ve gelecekte yalanla iftira etmemek, hiçbir marûfta (dindeki emir ve yasaklar) isyan etmemek üzere bana tabi olunuz. İçinizden her kim ahdinde durursa onun  mükâfatı Allah 'a aittir. Her kim bu dediklerimden birini yapar da bu yüzden dünyada cezalandırılırsa bu ceza onun için kefaret olur. Her kim de bu dediklerimden birini yapar Allah da onu gizlerse onun hesabı Allah’a kalmıştır: Dilerse onu affeder, dilerse azab eder.".[33] Biz de bu şart üze­re Peygamber'e beyat ettik. (Hadisin geçtiği yer. 3892, 3893, 3999, 4894, 6784, 6801, 6873, 7055, 7199, 7213, 7468.)
 ١٢- بَاب مِنْ الدِّينِ الْفِرَارُ مِنْ الْفِتَنِ
۱٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِي صَعْصَعَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُوشِكُ أَنْ يَكُونَ خَيْرَ مَالِ الْمُسْلِمِ غَنَمٌ يَتْبَعُ بِهَا شَعَفَ الْجِبَالِ وَمَوَاقِعَ الْقَطْرِ يَفِرُّ بِدِينِهِ مِنْ الْفِتَنِ
12- Fitnelerden Kaçmak Dindendir Bâbı
19- Ebû Sâîd el-Hudri -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Öyle bir zaman yaklaşıyor ki, o zamanda bir müslümanın, dîninden dolayı fitnelerden selâmette olması için, dağ tepelerinde ve vadinin iç kısımlarında güttüğü koyunları onun en hayırlı malı olacaktır"[34](Hadisin geçtiği yer: 3300, 3600, 6495, 7088)
 ١٣- بَاب قَوْلُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ «أَنَا أَعْلَمُكُمْ بِاللَّهِ»، وَأَنَّ الْمَعْرِفَةَ فِعْلُ الْقَلْبِ، لِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى : ﴿وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ ﴾
٢٠ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَامٍ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدَةُ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَت كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَمَرَهُمْ أَمَرَهُمْ مِنْ الْأَعْمَالِ بِمَا يُطِيقُونَ قَالُوا إِنَّا لَسْنَا كَهَيْئَتِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ قَدْ غَفَرَ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ فَيَغْضَبُ حَتَّى يُعْرَفَ الْغَضَبُ فِي وَجْهِهِ ثُمَّ يَقُولُ: « إِنَّ أَتْقَاكُمْ وَأَعْلَمَكُمْ بِاللَّهِ أَنَا».
13- Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin « Allah’ı en iyi tanıyanız benim » Sözü ve (Fakat kalplerinizin kastettiğinden sorumlu tutar Bakara-225) Âyeti Sebebiyle Marifetin Kalbin Fiili Olduğunun Açıklanması Bâbı
20- Âişe -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem  sahâbîlerine bir şey em­rettiği zaman dâima güç yetirebilecekleri işleri emrederdi. Sahâbiler:  Ey Allah’ın bizim konumumuz senin konumun gibi değil. Muhakkak ki Allah senin gelmiş ve geçmiş günahlarını bağışladı, dediklerinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu sözden dolayı sinirlenir hatta öfkelendiği yüzünden belli olurdu. Sonra da şöyle derdi: : "Sizin içinizde Allah’tan en çok korkanınız ve Allah’ı en iyi bileniniz benim."[35]
 
 ١٤- بَاب مَنْ كَرِهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُلْقَى فِي النَّارِ مِنْ الْإِيمَانِ
٢١ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ « ثَلَاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ الْإِيمَانِ مَنْ كَانَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَمَنْ أَحَبَّ عَبْدًا لَا يُحِبُّهُ إِلَّا لِلَّهِ عَزَّ وَجَلَّ وَمَنْ يَكْرَهُ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ بَعْدَ إِذْ أَنْقَذَهُ اللَّهُ مِنْهُ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُلْقَى فِي النَّار.ِ»
14- Kişinin, Kâfirliğe Dönmekten, Ateşe Atılacakmışçasına Hoşlanmaması Îmândandır Babı
21- Enes ibnu Mâlik -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«"Kimde şu üç haslet bulunursa îmânın tadını almış olur: Allah ve Rasûl'ü ken­disine başkalarından daha sevgili olmak; bir kimseyi yalnız Allah için sevmek, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra yine küfre dönmekten ateşe atılacakmışçasına hoşlanmayan kimse.»
 ١٥- بَاب تَفَاضُلِ أَهْلِ الْإِيمَانِ فِي الْأَعْمَالِ
٢٢ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ عَمْرِو بْنِ يَحْيَى الْمَازِنِيِّ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ «يَدْخُلُ أَهْلُ الْجَنَّةِ الْجَنَّةَ وَأَهْلُ النَّارِ النَّارَ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى أَخْرِجُوا مِنْ النَّارِ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَيُخْرَجُونَ مِنْهَا قَدْ اسْوَدُّوا فَيُلْقَوْنَ فِي نَهَرِ الْحَيَا أَوْ الْحَيَاةِ شَكَّ مَالِكٌ فَيَنْبُتُونَ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ فِي جَانِبِ السَّيْلِ أَلَمْ تَرَ أَنَّهَا تَخْرُجُ صَفْرَاءَ مُلْتَوِيَةً»
 قَالَ وُهَيْبٌ: حَدَّثَنَا عَمْرٌو «الْحَيَاةِ» وَقَالَ «خَرْدَلٍ مِنْ خَيْرٍ «
15- Îmân Ehlinin Ameller Sebebiyle Birbirlerinden (Faziletçe) Üstün Oluşları Babı
 
22- Ebu Saîd el-Hudri şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«"Cennet ehli cennete, cehennem ehli de ateşe girdikten sonra Allah;  Kimin kalbinde zerre miktarınca îmân varsa onu ateş­ten çıkarın, diye emreder. Oradan simsiyah oldukları halde çıkarılırlar ve  Hayât (veya Haya) nehrine atılırlar ve orada su nehrinin yanında dikilen tohumun filizlenmesi gibi onlarda oradan öylece çıkarlar. O tohumun sarı ve kıvrımlı olarak çıkışını görmez misin?[36](Hadisin geçtiği yer: 4581, 4919,6560, 6574, 7438, 7439.)
Vuheyb dedi ki: Bize Amr: (hayat nehri) olduğunu bildirdi. Vuheyb’in rivayetinde; "hayırdan yana zerre miktarı kadar" ibaresi vardır.
٢٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِي أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيْنَا أَنَا نَائِمٌ رَأَيْتُ النَّاسَ يُعْرَضُونَ عَلَيَّ وَعَلَيْهِمْ قُمُصٌ مِنْهَا مَا يَبْلُغُ الثُّدِيَّ وَمِنْهَا مَا دُونَ ذَلِكَ وَعُرِضَ عَلَيَّ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ وَعَلَيْهِ قَمِيصٌ يَجُرُّهُ قَالُوا فَمَا أَوَّلْتَ ذَلِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ الدِّينَ
23-  Ebu Said el-Hudri -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«"Uyuduğum bir esnada rüyamda insanların üzerlerinde gömlekler olduğu halde bana arz olunduklarını gördüm. Kiminin gömleği göğsüne kadar, kiminin ki ise daha kısaydı. Bana Ömer ibnu Hattab üzerinde bir ucu yerde sürünen bir gömlek olduğu halde bana arz olundu."» Bunu ne tevil ettin ey Allah’ın Rasûlü? dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "» Din ile tevil ettim"» buyurdu.[37] (Hadisin geçtiği yer: 3691, 7008, 7009.)
 ١٦- بَاب الْحَيَاءُ مِنْ الْإِيمَانِ
٢٤ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرَّ عَلَى رَجُلٍ مِنْ الْأَنْصَارِ وَهُوَ يَعِظُ أَخَاهُ فِي الْحَيَاءِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَعْهُ فَإِنَّ الْحَيَاءَ مِنْ الْإِيمَانِ
16- Hayâ İmandandır Babı
 
24-  Salim ibnu Abdullah babası Abdullah ibnu Ömer’den haber verdi ve dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ensardan birinin yanından geçiyordu. O şahıs kardeşini hayâsı konusunda  (ona zarar verdiği gerekçesiyle) azarlıyordu. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «"Onu bırak! Muhakkak ki hayâ imandandır. "» (Hadisin geçtiği yer: 6118)
 ١٧- بَاب ﴿فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوْا الزَّكَاةَ فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ ﴾
٢٥ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمُسْنَدِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو رَوْحٍ الْحَرَمِيُّ بْنُ عُمَارَةَ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ وَاقِدِ بْنِ مُحَمَّدٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبِي يُحَدِّثُ عَنْ ابْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ  »أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلَّا بِحَقِّ الْإِسْلَامِ وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ».
17- « Fakat tevbe ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve zekâtı da verirlerse, artık yollarını serbest bırakın. » Âyetinin Tefsiri Babı[38]
 
25- İbnu Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle haber verdi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«"Allah bana, Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilahın olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet edinceye, namazı kılıp zekâtı da verinceye kadar insanlarla savaşmamı emretti. Şayet bunları yaparlarsa İslam’ın hakkı müstesna benden mallarını ve kanlarını engellemiş olurlar. Onların sırlı işlerinin hesabı ise Allah’a kalmıştır."»
 
 ١٨- بَاب مَنْ قَالَ: إِنَّ الْإِيمَانَ هُوَ الْعَمَلُ
 لِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴾ وَقَالَ عِدَّةٌ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ فِي قَوْلِهِ تَعَالَى ﴿فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴾ عَنْ قَوْلِ لَا إِلَهَ  إِلَّا اللَّهُ وَقَالَ ﴿ لِمِثْلِ هَذَا فَلْيَعْمَلْ الْعَامِلُونَ ﴾
٢٦ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ وَمُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ قَالَا حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ قَالَ حَدَّثَنَا ابْنُ شِهَابٍ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سُئِلَ أَيُّ الْعَمَلِ أَفْضَلُ فَقَالَ «إِيمَانٌ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ قِيلَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قِيلَ ثُمَّ مَاذَا قَالَ حَجٌّ مَبْرُورٌ»
18- «"Yapmış olduklarınıza karşılık size miras bırakılan cennet işte budur."»[39] Bir gurup âlim Allah Teâlâ’nın: «"Rabbına kasem olsun ki, o yapmış olduklarından dolayı, onların hepsine muhakkak soracağız"»[40] âyetinin "Lâ İlahe İllallah" sözü hakkında olduğunu söylemişlerdir. «"Çalışanlar da, bunun gibi bir netice almak için çalışsınlar."»[41] Âyetleri Gereğince: Amel İmandır, Diyenler Bâbı
26- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme: Amellerin hangisi daha üstündür? diye soruldu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- " Allah'a ve Rasûl'üne îmân etmektir".[42]
Sonra hangisidir? diye soruldu.
-  "Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu.
- Sonra hangisidir? diye soruldu.
- "Kabul edilmiş bir hacdır" buyurdu.[43] ( Hadisin geçtiği bir diğer yer: 1519.)
 
 ١٩- بَاب إِذَا لَمْ يَكُنْ الْإِسْلَامُ عَلَى الْحَقِيقَةِ وَكَانَ عَلَى الِاسْتِسْلَامِ أَوْ الْخَوْفِ مِنْ الْقَتْلِ لِقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ قَالَتْ الْأَعْرَابُ آمَنَّا قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلَكِنْ قُولُوا أَسْلَمْنَا ﴾ فَإِذَا كَانَ عَلَى الْحَقِيقَةِ فَهُوَ عَلَى قَوْلِهِ جَلَّ ذِكْرُهُ ﴿ إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ﴾
٢٧ - حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي عَامِرُ بْنُ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ عَنْ سَعْدٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْطَى رَهْطًا وَسَعْدٌ جَالِسٌ فَتَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلًا هُوَ أَعْجَبُهُمْ إِلَيَّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا لَكَ عَنْ فُلَانٍ فَوَاللَّهِ إِنِّي لَأَرَاهُ مُؤْمِنًا فَقَالَ أَوْ مُسْلِمًا فَسَكَتُّ قَلِيلًا ثُمَّ غَلَبَنِي مَا أَعْلَمُ مِنْهُ فَعُدْتُ لِمَقَالَتِي فَقُلْتُ مَا لَكَ عَنْ فُلَانٍ فَوَاللَّهِ إِنِّي لَأَرَاهُ مُؤْمِنًا فَقَالَ أَوْ مُسْلِمًا ثُمَّ غَلَبَنِي مَا أَعْلَمُ مِنْهُ فَعُدْتُ لِمَقَالَتِي وَعَادَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ قَالَ «يَا سَعْدُ إِنِّي لَأُعْطِي الرَّجُلَ وَغَيْرُهُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِنْهُ خَشْيَةَ أَنْ يَكُبَّهُ اللَّهُ فِي النَّار»ِ وَرَوَاهُ يُونُسُ وَصَالِحٌ وَمَعْمَرٌ وَابْنُ أَخِي الزُّهْرِيِّ عَنْ الزُّهْرِيِّ.
19- Bâb: Şayet Bir Kimsenin İslam’a Olan Bağlılığı ve Tasdiki, Hakiki İlim Üzere Olmaz da Sadece Mücerred Bir Bağlanma Veya Ölümden Korktuğundan Dolayı İse Allah Teâlâ’nın Şu Âyetine Binaen Bu Kendisine Fayda Vermez.
"Bedeviler ‘îmân ettik’ demektedirler.(Ey Muhammed !) De ki: Siz  îmân etmediniz. Fakat islam olduk, deyin." Şayet şeri hakikatler üzere olursa ancak mümin olabilir. Çünkü :"Allah katında asıl din, şüphesiz İslam’dır" [44]
 
27- İbnu Ebi Vakkas şöyle dedi : Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Sa’d’ın da oturduğu bir zamanda bir gurup insanlara maldan yana bir şeyler veriyordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem içlerinden benim sevdiğim birisine vermedi. Bunun üzerine dedim ki : Ey Allah’ın Rasûlü ! Başkasına verirken ona vermemenin sebebi nedir ? Vallahi ben onu mümin olarak biliyorum.
-"(Ona mümin deme fakat) müslüman de", buyurdu.
Bu sözünden sonra bir müddet sustum. Sonra o şahıs hakkında bildiklerim bana galebe çaldı da söylediklerimi tekrar ettim ve dedim ki:
- Başkasına verirken ona vermemenin sebebi nedir ? Vallahi ben onu mümin olarak biliyorum.
-"(Ona mümin deme fakat) müslüman de", buyurdu.
Sonra o şahıs hakkında bildiklerim bana galebe çaldı da söylediklerimi tekrar ettim. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de söylediklerini tekrarladı. Sonra da şöyle dedi:
-«"Ey Sa’d, ben bir başkası bana daha sevgili geldiği halde Allah onu yüzüstü ateşe atar korkusuyla bir diğerine veririm. "»[45]
 Bu hadîsi Zuhrî'den Yûnus, Salih, Ma'mer ve Zuhrî'nin erkek kardeşinin oğlundan rivayet etti(Hadisin geçtiği diğer bir yer: 1478.)
 ٢٠- بَاب إِفْشَاءُ السَّلَامِ مِنْ الْإِسْلَامِ وَقَالَ عَمَّارٌ ثَلَاثٌ مَنْ جَمَعَهُنَّ فَقَدْ جَمَعَ الْإِيمَانَ الْإِنْصَافُ مِنْ نَفْسِكَ وَبَذْلُ السَّلَامِ لِلْعَالَمِ وَالْإِنْفَاقُ مِنْ الْإِقْتَارِ
٢٨ - حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ عَنْ أَبِي الْخَيْرِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو أَنَّ رَجُلًا سَأَلَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّ الْإِسْلَامِ خَيْرٌ قَالَ تُطْعِمُ الطَّعَامَ وَتَقْرَأُ السَّلَامَ عَلَى مَنْ عَرَفْتَ وَمَنْ لَمْ تَعْرِفْ
 
20- Selamı Yaymak İslam’dandır Bâbı
 
Ammar şöyle dedi: Üç haslet vardır ki bunu kendinde bir araya getirirse imanı bir araya getirmiş olur: Nefsine karşı insaflı olmak, bütün insanlara selam vermek, fakirliğine rağmen infak etmek.[46]
 
28-  Abdullah ibnu Amr şöyle dedi: Bir adam Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme: - İslamın en hayırlısı hangisidir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
        -«Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir.»
٢١- بَاب كُفْرَانِ الْعَشِيرِ وَكُفْرٍ دُونَ كُفْرٍ. فِيهِ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
٢٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُرِيتُ النَّارَ فَإِذَا أَكْثَرُ أَهْلِهَا النِّسَاءُ يَكْفُرْنَ قِيلَ أَيَكْفُرْنَ بِاللَّهِ قَالَ يَكْفُرْنَ الْعَشِيرَ وَيَكْفُرْنَ الْإِحْسَانَ لَوْ أَحْسَنْتَ إِلَى إِحْدَاهُنَّ الدَّهْرَ ثُمَّ رَأَتْ مِنْكَ شَيْئًا قَالَتْ مَا رَأَيْتُ مِنْكَ خَيْرًا قَطُّ
21- Kadının Kocasına Nankörlük Etmesi ve Dinden
Çıkarmayan Küfür Babı
Bu konuda Ebu Said el-Hudri’nin Nebi sallallahu aleyhi ve selemden bildirdiği hadis:
 
29- İbnu Abbas -Allah ondan ve babasından razı olsun- dedi ki: -Allah ondan razı olsun- sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-«"Bana cehennem gösterildi. Cehennem ehlinin çoğunun (kocalarına) nankörlük eden kadınlar olduklarını gördüm. "»
-Onlar, Allah’ı mı inkâr ederler? diye sordular. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-«"Kocalarına nankörlük ederler, yapılan iyiliğe nankörlük ederler. Şayet kadınlardan birine ömür boyu iyilikte bulunsan sonra senden bir kötülük görse: Zaten ben senden hiç hayır görmedim ki, der.[47] buyurdu. (Hadisin geçtiği yer: 431, 748, 1052, 3206, 5197)
٢٢- بَاب الْمَعَاصِي مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ وَلَا يُكَفَّرُ صَاحِبُهَا بِارْتِكَابِهَا إِلَّا بِالشِّرْكِ لِقَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ "ِنَّكَ امْرُؤٌ فِيكَ جَاهِلِيَّةٌ" وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ إِنَّ اللَّهَ لَا يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ ﴾
٣٠ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ قَالَ: حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ وَاصِلٍ الْأَحْدَبِ عَنْ الْمَعْرُورِ بْنِ سُوَيْدٍ قَالَ لَقِيتُ أَبَا ذَرٍّ بِالرَّبَذَةِ وَعَلَيْهِ حُلَّةٌ وَعَلَى غُلَامِهِ حُلَّةٌ فَسَأَلْتُهُ عَنْ ذَلِكَ فَقَالَ إِنِّي سَابَبْتُ رَجُلًا فَعَيَّرْتُهُ بِأُمِّهِ فَقَالَ لِي النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ"يَا أَبَا ذَرٍّ أَعَيَّرْتَهُ بِأُمِّهِ إِنَّكَ امْرُؤٌ فِيكَ جَاهِلِيَّةٌ. إِخْوَانُكُمْ خَوَلُكُمْ. جَعَلَهُمْ اللَّهُ تَحْتَ أَيْدِيكُمْ فَمَنْ كَانَ أَخُوهُ تَحْتَ يَدِهِ فَلْيُطْعِمْهُ مِمَّا يَأْكُلُ وَلْيُلْبِسْهُ مِمَّا يَلْبَسُ وَلَا تُكَلِّفُوهُمْ مَا يَغْلِبُهُمْ فَإِنْ كَلَّفْتُمُوهُمْ فَأَعِينُوهُمْ".
22- Bâb: Günahlar cahiliye işlerindendir. Sahibi, şirk olmadığı müddetçe Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin "Sen üzerinde cahiliye izleri olan birisisin" sözü ve « Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışındakileri ise dilediği kimse için affeder.» Âyetince Tekfir Edilemez.
 
30- Ma'rûr ibnu Suveyd şöyle dedi: Rebeze köyünde[48] Ebû Zerr'le karşılaştım. Kendisinin ve kölesinin üzerinde birer cübbe vardı. Ben bunun sebebini sordum.  Bana şöyle dedi: Ben bir adamla birbirimize karşılıklı sövdük. Ben de onu annesinden dolayı ayıpladım. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle dedi:
"Ey  Ebu Zerr! Onu sen annesinden dolayı mı ayıpladın? Sen üzerinde cahiliye hasleti olan birisisin. Köleleriniz sizin kardeşlerinizdir ve Allah onları sizlerin elinizin altına vermiştir. Her kimin kardeşi elinin yani emri altındaysa yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, gücü yetmeyen şeyleri onlara yüklemesin. Şayet yüklerseniz onlara yardım edin." [49] (Hadisin geçtiği yerler: 2545, 6050.)
 
 بَاب ﴿ وَإِنْ طَائِفَتَانِ مِنْ الْمُؤْمِنِينَ اقْتَتَلُوا فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا ﴾ فَسَمَّاهُمْ الْمُؤْمِنِينَ
٣١ - حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ الْمُبَارَكِ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ وَيُونُسُ عَنْ الْحَسَنِ عَنْ الْأَحْنَفِ بْنِ قَيْسٍ قَالَ ذَهَبْتُ لِأَنْصُرَ هَذَا الرَّجُلَ فَلَقِيَنِي أَبُو بَكْرَةَ فَقَالَ أَيْنَ تُرِيدُ قُلْتُ أَنْصُرُ هَذَا الرَّجُلَ قَالَ ارْجِعْ فَإِنِّي سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَذَا الْقَاتِلُ فَمَا بَالُ الْمَقْتُولِ قَالَ إِنَّهُ كَانَ حَرِيصًا عَلَى قَتْلِ صَاحِبِهِ
Bâb
«Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa, aralarını düzeltin» Allah Onları Müminler Olarak İsimlendirmiştir.
 
31- Ahnef ibnu Kays şöyle dedi: Bir adama yardıma gidiyordum. Karşıma Ebu Bekre çıktı ve:
-Nereye gidiyorsun? diye sordu.
-Şu adama yardıma gidiyorum,[50] dedim. Bana dedi ki:
-Geri dön! Çünkü ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim: "Şayet iki Müslüman kılıçlarıyla birbirleriyle vuruşmak için karşı karşıya gelirlerse ölende öldürende ateştedir."
-Ey Allah’ın Rasûlü! Bu öldüren (onu anladım da) ya öldürülenin durumu nedir? diye sordum. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"O da arkadaşını öldürmeye hırslıydı", buyurdu[51](Hadisin geçtiği yerler: 6875, 7083.)
 ٢٣- بَاب ظُلْمٌ دُونَ ظُلْمٍ
٣٢ - حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ ح قَالَ و حَدَّثَنِي بِشْرُ بْنُ خَالِدٍ أَبُو مُحَمَّدٍ الْعَسْكَرِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ سُلَيْمَانَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ لَمَّا نَزَلَتْ ﴿ الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ ﴾ قَالَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّنَا لَمْ يَظْلِمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ﴿ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ ﴾
23- Bâb
Zulmün Bazısı Bazısından Daha Hafiftir
32- Abdullah ibnu Mesûd -Allah ondan razı olsun-  şöyle dedi: "İmân edip de îmânlarına zulüm karıştırmayanlar"[52] âyeti inince Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin ashabı dediler ki: Hangimiz zulüm etmemiştir ki? Bunun üzerine Allah Teâlâ: "Allah'a şirk koşmak büyük bir zulümdür[53]  âyetini indirdi.[54]
 
  ٢٤- بَاب عَلَامَةِ الْمُنَافِقِ
٣٣ - حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ أَبُو الرَّبِيعِ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ قَالَ حَدَّثَنَا نَافِعُ بْنُ مَالِكِ بْنِ أَبِي عَامِرٍ أَبُو سُهَيْلٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ آيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلَاثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
24- Münâfığın Alâmeti Bâbı
 
33- Ebû Hureyre’nin -Allah ondan razı olsun- bildirdiğine göre Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Münâfığın alâmeti üçtür:Konuştuğunda yalan söyler; söz verdiğinde sözünde durmaz; kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder" (Hadisin geçtiği yer: 2682, 2749, 6095.)
٣٤ - حَدَّثَنَا قَبِيصَةُ بْنُ عُقْبَةَ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُرَّةَ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ «أَرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ كَانَ مُنَافِقًا خَالِصًا وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْ النِّفَاقِ حَتَّى يَدَعَهَا: إِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ وَإِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا عَاهَدَ غَدَرَ وَإِذَا خَاصَمَ فَجَرَ» تَابَعَهُ شُعْبَةُ عَنْ الْأَعْمَشِ.
34- Abdullah ibnu Amr -Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu bildirmiştir:
 "Her kimde şu dört haslet bulunursa hâlis münafık olur. Her kimde de bunların bir parçası bulunursa onu bırakıncaya kadar kendisinde münafıklık­tan bir huy kalmış olur. Bunlar şunlardır: Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyanet etmek; söz söylerken yalan söylemek; ahd et­tiğinde ahdini tutmamak; husûmet zamanında da haktan ayrılmaktır".Şu'betu'bnu'l-Haccâc bu hadîsi Süleyman el-A'meş'ten rivayet etmekte Sufyân es-Sevrî'ye mutâbaat etti[55](Hadisin geçtiği yer: 2459, 3178.)
 ٢٥- بَاب قِيَامُ لَيْلَةِ الْقَدْرِ مِنْ الْإِيمَانِ
٣٥ - حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنْ الْأَعْرَجِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ يَقُمْ لَيْلَةَ الْقَدْرِ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ
 
25- Kadir Gecesini İbadetle Geçirmek İmandandır Babı
 
35- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Her kim iman sebebiyle ve ecrini yalnız Allah’tan umarak Kadir gecesini ibadetle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.  "[56] (Hadisin geçtiği yer: 37, 38, 1901, 2008, 2009, 2014.)
 ٢٦- بَاب الْجِهَادُ مِنْ الْإِيمَانِ
٣٦ - حَدَّثَنَا حَرَمِيُّ بْنُ حَفْصٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَاحِدِ قَالَ حَدَّثَنَا عُمَارَةُ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو زُرْعَةَ بْنُ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ انْتَدَبَ اللَّهُ لِمَنْ خَرَجَ فِي سَبِيلِهِ لَا يُخْرِجُهُ إِلَّا إِيمَانٌ بِي وَتَصْدِيقٌ بِرُسُلِي أَنْ أُرْجِعَهُ بِمَا نَالَ مِنْ أَجْرٍ أَوْ غَنِيمَةٍ أَوْ أُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ وَلَوْلَا أَنْ أَشُقَّ عَلَى أُمَّتِي مَا قَعَدْتُ خَلْفَ سَرِيَّةٍ وَلَوَدِدْتُ أَنِّي أُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ أُحْيَا ثُمَّ أُقْتَلُ ثُمَّ أُحْيَا ثُمَّ أُقْتَلُ
26- Bâb
Cihad İmandandır
36- Ebu Zur’a ibnu Amr, İbnu Cerir’den, Ebu Hureyre’den -Allah ondan razı olsun- şöyle işittiğini bildirdi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Allah, kendi yolunda cihada çıkan bir kuluna, elde edeceği sevab veya ganimetle salimen evine döndereceğine veya da onu (şehid olarak) cennetine girdireceğine dair kefaleti altına almıştır. Çünkü onu evinden çıkaran ancak Allah’a olan imanı ve peygamberlerini tasdikidir. Şayet ümmetime meşakkat vermeyecek olsaydım hiçbir seriyyeden geri kalmazdım. Muhakakkk ki Allah yolunda öldürülmeyi sonra diriltilmeyi, sonra tekrar öldürülüp tekrar diriltilmeyi sonra da öldürülmeyi ne kadar da çok isterdim.(Hadisin geçtiği yer: 2787, 2797, 2972, 3123, 7226, 7227, 7457,7463.)
 ٢٧- بَاب تَطَوُّعُ قِيَامِ رَمَضَانَ مِنْ الْإِيمَانِ
    ٣٧ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكٌ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ قَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ.
27- Bab
Ramazan Ayının Gecelerini Nafile İbadetlerle Geçirmek İmandandır
37- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Her kim Ramazan ayının gecelerini nafile ibadetlerle uğraşarak imanı sebebiyle ve ecrini yalnızca Allah’tan bekleyerek geçirirse geçmiş günahları bağışlanır."
 ٢٨- بَاب صَوْمُ رَمَضَانَ احْتِسَابًا مِنْ الْإِيمَانِ
٣٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَامٍ قَالَ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ.
28- Bâb
Ramazan Ayının Orucunu Ecrini Yalnız Allah’tan Bekleyerek Tutmak İmandandır
38- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Her kim Ramazan ayını imanı sebebiyle ve ecrini yalnız Allah’tan dileyerek oruçlu olarak geçirirse geçmiş günahları bağışlanır. "[57]
 ٢٩- بَاب الدِّينُ يُسْرٌ وَقَوْلُ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَحَبُّ الدِّينِ إِلَى اللَّهِ الْحَنِيفِيَّةُ السَّمْحَةُ
٣٩ - حَدَّثَنَا عَبْدُ السَّلَامِ بْنُ مُطَهَّرٍ قَالَ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ عَلِيٍّ عَنْ مَعْنِ بْنِ مُحَمَّدٍ الْغِفَارِيِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِي سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّ الدِّينَ يُسْرٌ وَلَنْ يُشَادَّ الدِّينَ أَحَدٌ إِلَّا غَلَبَهُ فَسَدِّدُوا وَقَارِبُوا وَأَبْشِرُوا وَاسْتَعِينُوا بِالْغَدْوَةِ وَالرَّوْحَةِ وَشَيْءٍ مِنْ الدُّلْجَةِ.
29- Bâb
İslam Dini Kolaylı Dinidir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin şu kavli: "Dinin hasletlerinden Allah’a en sevimli gelen hoşgörülü olan İbrahim’in dinidir."
39- Ebu Hureyre -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 " Muhakkak ki dinimiz kolaylık dinidir. Her kim dinin amellerde rıfkı (kolay olanı) terk edipte derine dalarsa acze düşer. Amel işlemeyi terk ederse ve din ona galebe çalar.[58]Amel işlerken ne aşılığa kaçın ne de ihmalkâr davranın. Bilakis orta yollu olun. İbadetleri tam manasıyla yapamasanız da ona en yakın olanı yapmaya çalışın. Azda olsa sürekli yapa geldiğiniz amellere sevinin. İbadetlerinizde sürekli olabilmeniz ve bıkkınlık olmaması için öğleden önce, öğleden sonra ve gecenin sonunda olmak üzere bu vakitlerden faydalanın, bu vakitleri kullanın." (Hadisin geçtiği yerler: 5673, 6463, 7235.)
  ٣٠- بَاب الصَّلَاةُ مِنْ الْإِيمَانِ وَقَوْلُ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ ﴾ يَعْنِي صَلَاتَكُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ.
٤٠ - حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ خَالِدٍ قَالَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ عَنْ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ أَوَّلَ مَا قَدِمَ الْمَدِينَةَ نَزَلَ عَلَى أَجْدَادِهِ أَوْ قَالَ أَخْوَالِهِ مِنْ الْأَنْصَارِ وَأَنَّهُ صَلَّى قِبَلَ بَيْتِ الْمَقْدِسِ سِتَّةَ عَشَرَ شَهْرًا أَوْ سَبْعَةَ عَشَرَ شَهْرًا وَكَانَ يُعْجِبُهُ أَنْ تَكُونَ قِبْلَتُهُ قِبَلَ الْبَيْتِ وَأَنَّهُ صَلَّى أَوَّلَ صَلَاةٍ صَلَّاهَا صَلَاةَ الْعَصْرِ وَصَلَّى مَعَهُ قَوْمٌ فَخَرَجَ رَجُلٌ مِمَّنْ صَلَّى مَعَهُ فَمَرَّ عَلَى أَهْلِ مَسْجِدٍ وَهُمْ رَاكِعُونَ فَقَالَ أَشْهَدُ بِاللَّهِ لَقَدْ صَلَّيْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قِبَلَ مَكَّةَ فَدَارُوا كَمَا هُمْ قِبَلَ الْبَيْتِ وَكَانَتْ الْيَهُودُ قَدْ أَعْجَبَهُمْ إِذْ كَانَ يُصَلِّي قِبَلَ بَيْتِ الْمَقْدِسِ وَأَهْلُ الْكِتَابِ فَلَمَّا وَلَّى وَجْهَهُ قِبَلَ الْبَيْتِ أَنْكَرُوا ذَلِكَ قَالَ زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ عَنْ الْبَرَاءِ فِي حَدِيثِهِ هَذَا أَنَّهُ مَاتَ عَلَى الْقِبْلَةِ قَبْلَ أَنْ تُحَوَّلَ رِجَالٌ وَقُتِلُوا فَلَمْ نَدْرِ مَا نَقُولُ فِيهِمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَعَالَى ﴿وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ ﴾
30- Bâb
Namaz İmandandır. Allah Teâlâ’nın: «Allah onların imanlarını zâyi edecek değildir.» âyeti. Yani Kâbe yanındaki Beytul-Makdis’e doğru kıldığınız namazlarınızı.[59]
40- Ebu İshak, Bera’dan bildirdi o şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye ilk geldiğinde Ensar’dan dedelerinin –veya dayılarının - yanına indi. Beytul-Makdis cihetine doğru onaltı veya onyedi  ay namaz kıldı. Bu arada da kıblesinin Kâbe olmasını temenni ediyordu. Kâbe’ye doğru kıldığı ilk namaz ikindi namazı idi. O nunla beraber bir topluluk namaz kıldı. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber namaz kılanlardan birisi, namazda rükuda oldukları halde kendi ehlinin mescidine geldi[60] ve dedi ki: Allah’Allah Rasûlü yemin ederim ki Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte Mekke’de bulunan Kâbe cihetine namaz kıldım. Onlar namazda rükuda oldukları halde Kâbe cihetine yöneldiler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin namazında Beytul-Makdis’e yönelmesi Yahudilerin hoşlarına gidiyordu.  Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem namazda yüzünü Kâbe cihetine çevirince bu onların hoşuna gitmedi. (Hadisin geçtiği yer: 399, 4486, 4492, 7252)
Zuheyr dedi ki: Bize Ebu İshak bu Bera hadisinden bildirdiğine göre şöyle dedi: Kıblenin Beytul-Makdis’ten Kâbe’ye değiştirilmesinden önce öldürülen kardeşlerimiz vardı. Biz onlar hakkında ne diyeceğimizi bilemedikte Allah «Allah sizin imanlarınızı zayi edecek değildir.»Bakara 143’uncu âyetini indirdi.
 ٣١- بَاب حُسْنُ إِسْلَامِ الْمَرْءِ
 ٤١- قَالَ مَالِكٌ أَخْبَرَنِي زَيْدُ بْنُ أَسْلَمَ أَنَّ عَطَاءَ بْنَ يَسَارٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِيَّ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ سَمِعَ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِذَا أَسْلَمَ الْعَبْدُ فَحَسُنَ إِسْلَامُهُ يُكَفِّرُ اللَّهُ عَنْهُ كُلَّ سَيِّئَةٍ كَانَ زَلَفَهَا وَكَانَ بَعْدَ ذَلِكَ الْقِصَاصُ الْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِ مِائَةِ ضِعْفٍ وَالسَّيِّئَةُ بِمِثْلِهَا إِلَّا أَنْ يَتَجَاوَزَ اللَّهُ عَنْهَا
31- Bâb
Kişinin İslam’ının Güzelliği
41- Ebu Said el-Hudri, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden şöyle işittiğini haber vermiştir: «Bir kul müslüman olur islamını da güzelleştirirse[61] Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.»[62]Ondan sonra mükafat ve ceza vardır.  İyiliğin karşılığı on ila yedi yüz misline kadar verilir. Kötülük ise sadece misliyle verilir. Dilerse Allah onu bağışlar.[63]
 
٤٢ - حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ قَالَ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنْ هَمَّامِ بْنِ مُنَبِّهٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا أَحْسَنَ أَحَدُكُمْ إِسْلَامَهُ فَكُلُّ حَسَنَةٍ يَعْمَلُهَا تُكْتَبُ لَهُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا إِلَى سَبْعِ مِائَةِ ضِعْفٍ وَكُلُّ سَيِّئَةٍ يَعْمَلُهَا تُكْتَبُ لَهُ بِمِثْلِهَا
42- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Sizden her kim İslam’ını güzelleştirirse, yapmış olduğu her iyiliğe karşı on ila yedi yüz katı sevap verilir. İşlemiş olduğu her kötü amele karşı da bir misli verilir. »
 ٣٢- بَاب أَحَبُّ الدِّينِ إِلَى اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ أَدْوَمُهُ
٤٣ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ هِشَامٍ قَالَ أَخْبَرَنِي أَبِي عَنْ عَائِشَةَ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ عَلَيْهَا وَعِنْدَهَا امْرَأَةٌ قَالَ مَنْ هَذِهِ قَالَتْ فُلَانَةُ تَذْكُرُ مِنْ صَلَاتِهَا قَالَ مَهْ عَلَيْكُمْ بِمَا تُطِيقُونَ فَوَاللَّهِ لَا يَمَلُّ اللَّهُ حَتَّى تَمَلُّوا وَكَانَ أَحَبَّ الدِّينِ إِلَيْهِ مَادَامَ عَلَيْهِ صَاحِبُهُ
32- Bâb
Allah’a En Sevimli Gelen Din (Amel) Sürekli Olanıdır
43- Aişe  -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gün Aişe’nin yanına geldiğinde onun yanında bir kadın gördü. "Kimdir bu?" diye sorunca Aişe: Falanca kadındır. Gece namazından bahsediyor, dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Yeter, susun! Yapmaya sürekli gücünüzün yettiği amellerle meşgul olun. Allah’a yemin olsun ki yapageldiğiniz duanız ve yalnızca O’ndan istemeniz sizlere ağır gelipte ondan uzaklaşıncaya kadar Allah sizin üzerinizden ihsanını kesmez." buyurdu. Ona amellerin en sevgili geleni, sahibinin devam ettiği idi. (Ameller içinde sevabı en çok olan sürekli olanıdır.)[64] (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 43, 1151)
٣٣- بَاب زِيَادَةِ الْإِيمَانِ وَنُقْصَانِهِ وَقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى ﴾ ﴿وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ﴾ وَقَالَ ﴿ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ ﴾فَإِذَا تَرَكَ شَيْئًا مِنْ الْكَمَالِ فَهُوَ نَاقِصٌ.
٤٤ - حَدَّثَنَا مُسْلِمُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ عَنْ أَنَسٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَخْرُجُ مِنْ النَّارِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَفِي قَلْبِهِ وَزْنُ شَعِيرَةٍ مِنْ خَيْرٍ وَيَخْرُجُ مِنْ النَّارِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَفِي قَلْبِهِ وَزْنُ بُرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ وَيَخْرُجُ مِنْ النَّارِ مَنْ قَالَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَفِي قَلْبِهِ وَزْنُ ذَرَّةٍ مِنْ خَيْرٍ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ قَالَ أَبَانُ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ حَدَّثَنَا أَنَسٌ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ إِيمَانٍ مَكَانَ مِنْ خَيْرٍ.
33- İmanın Artacağı ve Eksileceği Bâbı
«Onların hidayetlerini artırdık» (Kehf:13) «İman edenlerin imanlarını artırması» (Muddessir:31) «Bugün sizin dininizi kemale erdirdim» (Mâide: 3) Tam olandan bir şey terk edilirse, o, eksiktir.
44- Enes -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Lâ ilâhe illallah deyipte kalbinde arpa tanesi ağırlığınca hayrı olan cehennem ateşinden çıkar. Lâ ilâhe illallah deyipte kalbinde buğday tanesi ağırlığınca hayrı olan cehennem ateşinden çıkar. Lâ ilâhe illallah deyipte kalbinde zerre miktarı ağırlığınca hayrı olan cehennem ateşinden çıkar.[65] »
Ebu Abdullah dedi ki: Eban şöyle dedi: Bize Katade bildirip şöyle dedi: Bize Enes -Allah ondan razı olsun- Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden "hayırdan" yerine "imandan" ibaresini nakletmiştir.(Hadisin geçtiği yer: 4476, 6565, 7410, 7440, 7509, 7510, 7516.)
٤٥ - حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ الصَّبَّاحِ سَمِعَ جَعْفَرَ بْنَ عَوْنٍ حَدَّثَنَا أَبُو الْعُمَيْسِ أَخْبَرَنَا قَيْسُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنْ طَارِقِ بْنِ شِهَابٍ عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ أَنَّ رَجُلًا مِنْ الْيَهُودِ قَالَ لَهُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ آيَةٌ فِي كِتَابِكُمْ تَقْرَءُونَهَا لَوْ عَلَيْنَا مَعْشَرَ الْيَهُودِ نَزَلَتْ لَاتَّخَذْنَا ذَلِكَ الْيَوْمَ عِيدًا قَالَ أَيُّ آيَةٍ قَالَ ﴿الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمْ الْإِسْلَامَ دِينًا ﴾ قَالَ عُمَرُ قَدْ عَرَفْنَا ذَلِكَ الْيَوْمَ وَالْمَكَانَ الَّذِي نَزَلَتْ فِيهِ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ قَائِمٌ بِعَرَفَةَ يَوْمَ جُمُعَةٍ.
45- Tarık ibnu Şihab, Ömer ibnu Hattab’tan bildirdi. Yahudilerden birisi (Ka’b el-Ehbar) ona dedi ki: Ey müminlerin emiri! Kitab’ınızda okuduğunuz bir âyet var ki, şayet Yahudi topluluğunun üzerine inseydi o günü bayram edinirdik. Ömer -Allah ondan razı olsun- : o hangi âyettir? diye sordu. O Yahudi  dedi ki: «Bugün size dininizi ikmal ettim ve üzerinizdeki nimeti tamamladım. Ve din olarak, sizin için İslam’ı seçtim.» (Mâide: 3) Ömer -Allah ondan razı olsun- dedi ki: biz o âyetin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme hangi gün ve nereye indiğini biliyorduk. O sallallahu aleyhi ve sellem Arafat’ta idi ve günlerden de Cuma idi. (Hadisin geçtiği yer: 4407, 4606, 7268)
٣٤- بَاب الزَّكَاةُ مِنْ الْإِسْلَامِ
 وَقَوْلُهُ ﴿وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاءَ وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ ﴾
 ٤٦ - حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِي مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنْ عَمِّهِ أَبِي سُهَيْلِ بْنِ مَالِكٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ طَلْحَةَ بْنَ عُبَيْدِ اللَّهِ يَقُولُ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ ثَائِرَ الرَّأْسِ يُسْمَعُ دَوِيُّ صَوْتِهِ وَلَا يُفْقَهُ مَا يَقُولُ حَتَّى دَنَا فَإِذَا هُوَ يَسْأَلُ عَنْ الْإِسْلَامِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَمْسُ صَلَوَاتٍ فِي الْيَوْمِ وَاللَّيْلَةِ فَقَالَ هَلْ عَلَيَّ غَيْرُهَا قَالَ لَا إِلَّا أَنْ تَطَوَّعَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصِيَامُ رَمَضَانَ قَالَ هَلْ عَلَيَّ غَيْرُهُ قَالَ لَا إِلَّا أَنْ تَطَوَّعَ قَالَ وَذَكَرَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الزَّكَاةَ قَالَ هَلْ عَلَيَّ غَيْرُهَا قَالَ لَا إِلَّا أَنْ تَطَوَّعَ قَالَ فَأَدْبَرَ الرَّجُلُ وَهُوَ يَقُولُ وَاللَّهِ لَا أَزِيدُ عَلَى هَذَا وَلَا أَنْقُصُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَفْلَحَ إِنْ صَدَقَ.
34- Bâb
Zekât İmandandır
«Oysa onlar, dini yalnız Allah’a hâs kılarak ve doğruya yönelerek Allah’a ibadet etmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmamışlardı.» (Beyyine: 5)
46- Talha ibnu Ubeydullah şöyle dedi: Necd ehlinden saçı başı dağınık, ne dediği anlaşılmayan bir adam Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldi. O, İslam Şeriatı’ndan soruyordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Bir gece ve gündüz içinde beş vakit namaz kılmandır." Adam dedi ki: benim üzerime bundan başkası var mıdır? Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Hayır, üzerine bir şey gerekmez. Ancak nafile istersen bu sana kalmıştır." Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Ramazan orucunu tutmandır." buyurdu. O şahıs: Benim üzerime bundan başkası var mıdır? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Hayır, üzerine bir şey gerekmez. Ancak nafile istersen bu sana kalmıştır. " buyurdu. Talha dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ona zekâtı da zikretti. Adam: -Yapmam gereken başka bir şey var mıdır? dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Hayır, üzerine başka bir şey gerekmez. Ancak nafile istersen bu sana kalmıştır. " buyurdu. O şahıs: -Vallahi bunun üzerine ne katarım ne de eksiltirim, diyerek arkasını dönüp çekip gitti. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki:
-"Şayet doğru söylemişse kurtuluşa ermiştir."[66] (Hadisin geçtiği yer: 1891, 2678, 6956)
 ٣٥- بَاب اتِّبَاعُ الْجَنَائِزِ مِنْ الْإِيمَانِ
٤٧ - حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَلِيٍّ الْمَنْجُوفِيُّ قَالَ حَدَّثَنَا رَوْحٌ قَالَ حَدَّثَنَا عَوْفٌ عَنْ الْحَسَنِ وَمُحَمَّدٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ اتَّبَعَ جَنَازَةَ مُسْلِمٍ إِيمَانًا وَاحْتِسَابًا وَكَانَ مَعَهُ حَتَّى يُصَلَّى عَلَيْهَا وَيَفْرُغَ مِنْ دَفْنِهَا فَإِنَّه يَرْجِعُ مِنْ الْأَجْرِ بِقِيرَاطَيْنِ كُلُّ قِيرَاطٍ مِثْلُ أُحُدٍ وَمَنْ صَلَّى عَلَيْهَا ثُمَّ رَجَعَ قَبْلَ أَنْ تُدْفَنَ فَإِنَّهُ يَرْجِعُ بِقِيرَاطٍ تَابَعَهُ عُثْمَانُ الْمُؤَذِّنُ قَالَ حَدَّثَنَا عَوْفٌ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَحْوَهُ.
35- Bâb
Cenazeye İştirak Etmek İmandandır
47- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Her kim bir müslümanın cenazesine imanı sebebiyle ve ecrini yalnız Allah’tan bekleyerek iştirak eder, cenaze namazını kılıp defnedilene kadar da ayrılmazsa oradan iki kirat ecirle geri döner. Her kirat Uhud dağı kadardır. Her kim de cenaze namazını kılar defnetmeden geri dönerse o da bir kirat ecirle geri döner."[67]
Osman el-Muezzin ona mutabaat etmiş ve demiştir ki: Bize Avf, Muhammed’den, O da Ebu Hureyre’den, O da Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden bildirmiştir. (Hadisin geçtiği yer: 1323, 1325)
٣٦- بَاب خَوْفِ الْمُؤْمِنِ مِنْ أَنْ يَحْبَطَ عَمَلُهُ وَهُوَ لَا يَشْعُرُ
 وَقَالَ إِبْرَاهِيمُ التَّيْمِيُّ مَا عَرَضْتُ قَوْلِي عَلَى عَمَلِي إِلَّا خَشِيتُ أَنْ أَكُونَ مُكَذِّبًا وَقَالَ ابْنُ أَبِي مُلَيْكَةَ أَدْرَكْتُ ثَلَاثِينَ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كُلُّهُمْ يَخَافُ النِّفَاقَ عَلَى نَفْسِهِ مَا مِنْهُمْ أَحَدٌ يَقُولُ إِنَّهُ عَلَى إِيمَانِ جِبْرِيلَ وَمِيكَائِيلَ وَيُذْكَرُ عَنْ الْحَسَنِ مَا خَافَهُ إِلَّا مُؤْمِنٌ وَلَا أَمِنَهُ إِلَّا مُنَافِقٌ وَمَا يُحْذَرُ مِنْ الْإِصْرَارِ عَلَى النِّفَاقِ وَالْعِصْيَانِ مِنْ غَيْرِ تَوْبَةٍ لِقَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى ﴿ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴾
٤٨ - حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَرْعَرَةَ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ زُبَيْدٍ قَالَ سَأَلْتُ أَبَا وَائِلٍ عَنْ الْمُرْجِئَةِ فَقَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ سِبَابُ الْمُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ.
36- Müminin Farkına Varmadan, Amelinin Sevabından
Mahrum Kalması Bâbı[68]
İbrahim et-Teymi dedi ki: Sözümü amelime arz ettiğimde yalancı olmaktan korktum. İbnu Ebi Muleyke şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından otuz kişiye ulaştım. Hepsi de kendi nefsinde nifaktan korkuyorlardı. Onlardan hiç biri Mikâil ve Cibril’in nifaktan emin oldukları gibi kendi nefislerinde emin olamıyorlardı. Hasanul-Basri’ninde şöyle dediği zikrolunur: "Nifaktan müminden başkası korkmaz, münafıktan başkası da emin olmaz." Tevbe etmeksizin isyan etmek ve nifakta ısrar etmekten endişe duyulur. «Onlar yaptıkları kötü işlerde, bile bile direnmezler.» (Âl-i İmran: 135)
48- İbnu Mesud -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Müslümana sövmek fısk[69], onunla savaşmak küfürdür."[70] (Hadisin geçtiği yer: 6044, 7076.)
٤٩ - أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ حُمَيْدٍ حَدَّثَنِي أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ قَالَ أَخْبَرَنِي عُبَادَةُ بْنُ الصَّامِتِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ يُخْبِرُ بِلَيْلَةِ الْقَدْرِ فَتَلَاحَى رَجُلَانِ مِنْ الْمُسْلِمِينَ فَقَالَ إِنِّي خَرَجْتُ لِأُخْبِرَكُمْ بِلَيْلَةِ الْقَدْرِ وَإِنَّهُ تَلَاحَى فُلَانٌ وَفُلَانٌ فَرُفِعَتْ وَعَسَى أَنْ يَكُونَ خَيْرًا لَكُمْ الْتَمِسُوهَا فِي السَّبْعِ وَالتِّسْعِ وَالْخَمْسِ.
49- Ubadetu-bnus-Samit şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğunu bize haber vermek için evinden çıktı. Bu arada Müslümanlardan iki kişi birbirlerinden haklarını isteyerek kaba sözler sarfettiler. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
"(Evimden) sizlere Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğunu haber vermek için çıkmıştım. Falan ve falan birbirlerine kaba sözler söyleyince onu belirlemem benden kaldırıldı. Umulur ki bu sizin için daha hayırlı olur. Sizler Kadir Gecesi’ni yirmi yedi, yirmi dokuz ve yirmi beşinci gecelerde arayınız. (Hadisin geçtiği yer: 2023, 6049.)
٣٧- بَاب سُؤَالِ جِبْرِيلَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ الْإِيمَانِ وَالْإِسْلَامِ وَالْإِحْسَانِ وَعِلْمِ السَّاعَةِ وَبَيَانِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَهُ
 ثُمَّ قَالَ جَاءَ جِبْرِيلُ عَلَيْهِ السَّلَام يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ فَجَعَلَ ذَلِكَ كُلَّهُ دِينًا وَمَا بَيَّنَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِوَفْدِ عَبْدِ الْقَيْسِ مِنْ الْإِيمَانِ وَقَوْلِهِ تَعَالَى﴿ وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ ﴾
٥٠ - حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ أَخْبَرَنَا أَبُو حَيَّانَ التَّيْمِيُّ عَنْ أَبِي زُرْعَةَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَارِزًا يَوْمًا لِلنَّاسِ فَأَتَاهُ جِبْرِيلُ فَقَالَ مَا الْإِيمَانُ قَالَ الْإِيمَانُ أَنْ تُؤْمِنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَبِلِقَائِهِ وَرُسُلِهِ وَتُؤْمِنَ بِالْبَعْثِ قَالَ مَا الْإِسْلَامُ قَالَ الْإِسْلَامُ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا تُشْرِكَ بِهِ شَيْئًا وَتُقِيمَ الصَّلَاةَ وَتُؤَدِّيَ الزَّكَاةَ الْمَفْرُوضَةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ قَالَ مَا الْإِحْسَانُ قَالَ أَنْ تَعْبُدَ اللَّهَ كَأَنَّكَ تَرَاهُ فَإِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإِنَّهُ يَرَاكَ قَالَ مَتَى السَّاعَةُ قَالَ مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنْ السَّائِلِ وَسَأُخْبِرُكَ عَنْ أَشْرَاطِهَا إِذَا وَلَدَتْ الْأَمَةُ رَبَّهَا وَإِذَا تَطَاوَلَ رُعَاةُ الْإِبِلِ الْبُهْمُ فِي الْبُنْيَانِ فِي خَمْسٍ لَا يَعْلَمُهُنَّ إِلَّا اللَّهُ ثُمَّ تَلَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴿ إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ ﴾ الْآيَةَ ثُمَّ أَدْبَرَ فَقَالَ رُدُّوهُ فَلَمْ يَرَوْا شَيْئًا فَقَالَ هَذَا جِبْرِيلُ جَاءَ يُعَلِّمُ النَّاسَ دِينَهُمْ قَالَ أَبُو عَبْد اللَّهِ جَعَلَ ذَلِك كُلَّهُ مِنْ الْإِيمَانِ.
37- Cibril aleyhisselamın Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme İman, İslam, İhsan ve Kıyametin Vaktinin İlminden Sorması ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin O’na Bunları Beyânı Bâbı
Sonra dedi ki: "Cibril size dininizi öğretmek için geldi" Bunların hepsini din olarak isimlendirdi. Bununla beraber Abdul-Kays heyetine İslam’ı anlatırken İman’ın İslam olduğunu açıklamasıyla beraber « Her kim İslam’dan ayrı bir din edinirse, bu ondan kabul edilmeyecektir » âyetince de İslam’ı din olarak beyan etmiştir.
50- Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir gün ashabının arasında otururken bir adam geldi ve: İman nedir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"İman, Allah’a, Meleklerine, Allah’a kavuşmaya Peygamberleri-ne ve öldükten sonra diriltileceğine inanmandır." buyurdu. O zât:
-İslam nedir? dedi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"İslam, yalnızca Allah’a ibadet edip, hiçbir şeyi O’na ortak kılmaman, namazı dosdoğru kılman, farz olan zekatı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır " buyurdu. O adam:
-İhsan nedir? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Sanki O’nu görüyormuş gibi Allah’a ibadet etmendir. Her ne kadar sen Allah’ı göremiyorsan da O seni görür." buyurdu. O zât:
-Kıyamet ne zaman kopacaktır? diye sordu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-"Bu konuda sorulan soru sorandan daha bilgili değildir. Sana onun alâmetlerinden haber vereyim. Cariyenin efendisini doğurması, fakir deve çobanlarının çok bina yapmada birbirleriyle yarışıp bununla övünmeleri. Beş şey vardır ki bunları Allah’tan başkası bilmez". Sonra Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem «Kıyâmetin ilmi Allah katındadır» âyetini okuduSonra soru soran şahıs çekip gitti. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Onu bana getirin" buyurdu. (Gidip baktılar) ve hiçbir şey göremediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"O Cibril’di. İnsanlara dinlerini öğretmek için geldi." buyurdu.
İmam Buhari dedi ki: "Kâmil iman bunların hepsini kapsamaktadır."[71] (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 4777)
بَاب -٣٨
٥١ - حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ حَمْزَةَ قَالَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنْ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ أَخْبَرَهُ قَالَ أَخْبَرَنِي أَبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ أَنَّ هِرَقْلَ قَالَ لَهُ سَأَلْتُكَ هَلْ يَزِيدُونَ أَمْ يَنْقُصُونَ فَزَعَمْتَ أَنَّهُمْ يَزِيدُونَ وَكَذَلِكَ الْإِيمَانُ حَتَّى يَتِمَّ وَسَأَلْتُكَ هَلْ يَرْتَدُّ أَحَدٌ سَخْطَةً لِدِينِهِ بَعْدَ أَنْ يَدْخُلَ فِيهِ فَزَعَمْتَ أَنْ لَا وَكَذَلِكَ الْإِيمَانُ حِينَ تُخَالِطُ بَشَاشَتُهُ الْقُلُوبَ لَا يَسْخَطُهُ أَحَدٌ.
38- Bâb
51- Abdullah ibnu Abbas -Allah ondan ve babasından razı olsun- Ebu Sufyan’ın Hirakl’in şöyle dediğini haber verdiğini bildirmiştir:
  "Sana onların azaldıklarını mı yoksa arttıklarını mı? sordum. Onların arttıklarını söyledin. İşte îman da tamamlanıncaya kadar böyledir. Sana içlerinde O'nun dînine girdikten sonra nefsanî çıkarlarından dolayı dîninden dönenler var mıdır? diye sordum.
-Hayır, diye cevapladınİmanda işte böyle kalbi bütün samimiyetiyle kaplar. "[72](Hadisin geçtiği yer: 7.)
 ٣٩- بَاب فَضْلِ مَنْ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ
٥٢ - حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ عَنْ عَامِرٍ قَالَ سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ الْحَلَالُ بَيِّنٌ وَالْحَرَامُ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشَبَّهَاتٌ لَا يَعْلَمُهَا كَثِيرٌ مِنْ النَّاسِ فَمَنْ اتَّقَى الْمُشَبَّهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ كَرَاعٍ يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى يُوشِكُ أَنْ يُوَاقِعَهُ أَلَا وَإِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمًى أَلَا إِنَّ حِمَى اللَّهِ فِي أَرْضِهِ مَحَارِمُهُ أَلَا وَإِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً إِذَا صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَإِذَا فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ أَلَا وَهِيَ الْقَلْبُ.
39- Dinini Noksanlıktan Kurtaran Kimsenin Fazileti Bâbı
52- Nu’man ibnu Beşir dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim:
"(Apaçık delilleri ve vasıflarıyla) helalde bellidir haram da. İkisi arasında şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu onların helallerden mi yoksa haramlardan mı olduğunu bilmezler. Her kim şüpheli şeylere dikkat ederse dini konusunda noksanlıktan ve şahsiyeti konusunda da iftiradan, asılsız sözlerden kurtulmuş olur. Her kim de şüpheli şeylerde vuku bulursa, tıpkı sürüsünü bir koruluğun etrafında otlatan ve sürüsü neredeyse koruluğa dalacak olan bir çobanın durumuna benzer.[73] Dikkat edin her kıralın bir koruluğu vardır. Allah’ın yeryüzündeki koruluğu da haram olup da yasaklanmış fiilleri yapmak veya da yapmakla görevli olduğu şeyleri terk etmektir. Dikkat edin, bedende bir et parçası vardır ki, şayet o doğru olursa bütün beden doğru olur. Şayet o bozulursa, çürük olursa bütün beden bozulur. İşte o et parçası kalptir. "[74] (Hadisin geçtiği diğer bir yer: 2051.)
 ٤٠- بَاب أَدَاءُ الْخُمُسِ مِنْ الْإِيمَانِ
٥٣ - حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ الْجَعْدِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعْبَةُ عَنْ أَبِي جَمْرَةَ قَالَ كُنْتُ أَقْعُدُ مَعَ ابْنِ عَبَّاسٍ يُجْلِسُنِي عَلَى سَرِيرِهِ فَقَالَ أَقِمْ عِنْدِي حَتَّى أَجْعَلَ لَكَ سَهْمًا مِنْ مَالِي فَأَقَمْتُ مَعَهُ شَهْرَيْنِ ثُمَّ قَالَ إِنَّ وَفْدَ عَبْدِ الْقَيْسِ لَمَّا أَتَوْا النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ مَنْ الْقَوْمُ أَوْ مَنْ الْوَفْدُ قَالُوا رَبِيعَةُ قَالَ مَرْحَبًا بِالْقَوْمِ أَوْ بِالْوَفْدِ غَيْرَ خَزَايَا وَلَا نَدَامَى فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّا لَا نَسْتَطِيعُ أَنْ نَأْتِيكَ إِلَّا فِي الشَّهْرِ الْحَرَامِ وَبَيْنَنَا وَبَيْنَكَ هَذَا الْحَيُّ مِنْ كُفَّارِ مُضَرَ فَمُرْنَا بِأَمْرٍ فَصْلٍ نُخْبِرْ بِهِ مَنْ وَرَاءَنَا وَنَدْخُلْ بِهِ الْجَنَّةَ وَسَأَلُوهُ عَنْ الْأَشْرِبَةِ فَأَمَرَهُمْ بِأَرْبَعٍ وَنَهَاهُمْ عَنْ أَرْبَعٍ أَمَرَهُمْ بِالْإِيمَانِ بِاللَّهِ وَحْدَهُ قَالَ أَتَدْرُونَ مَا الْإِيمَانُ بِاللَّهِ وَحْدَهُ قَالُوا اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ قَالَ شَهَادَةُ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ وَإِقَامُ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءُ الزَّكَاةِ وَصِيَامُ رَمَضَانَ وَأَنْ تُعْطُوا مِنْ الْمَغْنَمِ الْخُمُسَ وَنَهَاهُمْ عَنْ أَرْبَعٍ عَنْ الْحَنْتَمِ وَالدُّبَّاءِ وَالنَّقِيرِ وَالْمُزَفَّتِ وَرُبَّمَا قَالَ الْمُقَيَّرِ وَقَالَ احْفَظُوهُنَّ وَأَخْبِرُوا بِهِنَّ مَنْ وَرَاءَكُمْ.
40- Bâb
Ganimetin Beşte Birini Vermek İmandandır
53- Ebu Cemre şöyle dedi: İbnu Abbas’la beraber bulunuyordum. Beni kendi yatağına oturtup dedi ki: Benimle beraber kal da sana malımdan bir pay vereyim.[75] O’nun yanında iki ay kaldım. Sonra dedi ki: Abdul-Kays heyeti Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin yanına geldiklerinde O dedi ki:
-"Bu kavim veya bu heyet kimlerdendir?" Rabia kabilesi olduğunu söylediler. Dedi ki:
-"Merhaba hoş geldiniz ey kavim -veya ey heyet-! Allah sizleri utandırmasın, pişman etmesin. "[76] Dediler ki:
-Ey Allah’ın Rasûlü! Bizler sana haram olan ayın dışında gelemiyoruz. Seninle bizim aramızda Mudar kâfirlerinden oluşan bir topluluk vardır. Bize hakla batılı birbirinden ayıran emirler emret ki  geri  de kalanlara onlara haber verelim ve o emirler sebebiyle cennete girelim. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme içeceklerden de sordular. Bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara dört şeyi emredip dört şeyden de yasakladı. Onlara yalnızca Allah’a iman etmeyi emredip dedi ki:
-"Yalnızca Allah’a iman etmek nedir bilir misiniz?" Allah ve Rasûlü en iyi bilendir, dediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:
-"Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilahın olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve ganimetten beşte birini vermektir. " Onlara dört şeyi de yasakladı. Bunlar hantem, dubba’, nakir ve muzeffet (veya mukayyer) denilen kaplarda yapılan içkilerdir.[77] Sonra da şöyle buyurdu:
-"Bunları aklınızda tutun ve kavminize haber verin."   
٤١- بَاب مَا جَاءَ إِنَّ الْأَعْمَالَ بِالنِّيَّةِ وَالْحِسْبَةِ وَلِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى
 فَدَخَلَ فِيهِ الْإِيمَانُ وَالْوُضُوءُ وَالصَّلَاةُ وَالزَّكَاةُ وَالْحَجُّ وَالصَّوْمُ وَالْأَحْكَامُ وَقَالَ اللَّهُ تَعَالَى ﴿ قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَى شَاكِلَتِهِ ﴾ عَلَى نِيَّتِهِ نَفَقَةُ الرَّجُلِ عَلَى أَهْلِهِ يَحْتَسِبُهَا صَدَقَةٌ وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَلَكِنْ جِهَادٌ وَنِيَّةٌ
٥٤- حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ وَقَّاصٍ عَنْ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْأَعْمَالُ بِالنِّيَّةِ وَلِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لدُنْيَا يُصِيبُهَا أَوْ امْرَأَةٍ يَتَزَوَّجُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَ إِلَيْهِ.
41- Şeri Amellerin Ancak Niyet ve Sevabını Allah’tan Umarak Muteber Olacağına İşaret Eden Delillerin Açıklanması ve "Kişinin eline geçecek olan ancak niyet ettiğidir." Hadisi Bâbı
Bunun içine iman, abdest, namaz, zekât, hacc, oruç, hükümler (beşeri muameleler) girmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: «De ki: Hepsi de kendi şakilesine göre amel eder.» (İsra: 84) Âyetteki "şakilesine göre" nin manası "niyetine göre" demektir. Kişinin kendi ailesine sevabını yalnız Allah’tan umarak yaptığı harcamaları sadakadır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Fetihten sonra hicret yoktur. Fakat cihad ve niyet vardır." buyurdu.
54- Ömer -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ameller niyetlere göredir. Kişinin eline geçecek olan da ancak niyet ettiğidir. Her kimin hicreti Allah’a ve Rasûlü’ne ise, onun hicreti Allah’a ve Rasûlü’nedir. Her kimin de hicreti dünyalık bir menfaat elde etmek veya da evlenmek istediği bir kadından dolayı ise onun hicreti, hicret etmiş olduğu şeyedir. "[78]
٥٥- حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ قَالَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ قَالَ أَخْبَرَنِي عَدِيُّ بْنُ ثَابِتٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ يَزِيدَ عَنْ أَبِي مَسْعُودٍ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِذَا أَنْفَقَ الرَّجُلُ عَلَى أَهْلِهِ يَحْتَسِبُهَا فَهُوَ لَهُ صَدَقَةٌ.
55- Ebû Mesud -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bir kimse sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek kendi ailesine infakta bulunursa, bu onun için sadaka olur.(Hadisin geçtiği yer: 55, 4006, 5351)
٥٦ - حَدَّثَنَا الْحَكَمُ بْنُ نَافِعٍ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ حَدَّثَنِي عَامِرُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ إِنَّكَ لَنْ تُنْفِقَ نَفَقَةً تَبْتَغِي بِهَا وَجْهَ اللَّهِ إِلَّا أُجِرْتَ عَلَيْهَا حَتَّى مَا تَجْعَلُ فِي فَمِ امْرَأَتِكَ.
56- Sa’d ibnu Ebi Vakkas dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah katındaki sevabı umarak ihtiyaç sahiplerine yapmış olduğun infaktan dolayı sevap kazanırsın, hatta eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile."[79] (Hadisin geçtiği yer: 1295, 2742, 2744, 3936, 4409, 5354, 5659, 5668, 6373, 6733)
 ٤٢- بَاب قَوْلِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الدِّينُ النَّصِيحَةُ لِلَّهِ وَلِرَسُولِهِ وَلِأَئِمَّةِ الْمُسْلِمِينَ وَعَامَّتِهِمْ وَقَوْلِهِ تَعَالَى ﴿ إِذَا نَصَحُوا لِلَّهِ وَرَسُولِهِ ﴾
٥٧- حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ إِسْمَاعِيلَ قَالَ حَدَّثَنِي قَيْسُ بْنُ أَبِي حَازِمٍ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ بَايَعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى إِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ وَالنُّصْحِ لِكُلِّ مُسْلِمٍ.
42- Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin: "Din, Allah için, Rasûlü için, Müslümanları imamları ve bütün Müslümanlar için nasihattır" sözü ve Allah Teâlâ’nın «Allah için ve Rasûlü için nasihat ettikleri zaman» Kavli Bâbı[80]
57- Cerir ibnu Abdullah dedi ki: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek  ve her müslümana nasihat etmek üzere beyat ettim. (Hadisin geçtiği yer: 57, 524, 1401, 2714, 2715, 7204)
٥٨ - حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ زِيَادِ بْنِ عِلَاقَةَ قَالَ سَمِعْتُ جَرِيرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ يَقُولُ يَوْمَ مَاتَ الْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ قَامَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ وَقَالَ عَلَيْكُمْ بِاتِّقَاءِ اللَّهِ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَالْوَقَارِ وَالسَّكِينَةِ حَتَّى يَأْتِيَكُمْ أَمِيرٌ فَإِنَّمَا يَأْتِيكُمْ الْآنَ ثُمَّ قَالَ اسْتَعْفُوا لِأَمِيرِكُمْ فَإِنَّهُ كَانَ يُحِبُّ الْعَفْوَ ثُمَّ قَالَ أَمَّا بَعْدُ فَإِنِّي أَتَيْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قُلْتُ أُبَايِعُكَ عَلَى الْإِسْلَامِ فَشَرَطَ عَلَيَّ وَالنُّصْحِ لِكُلِّ مُسْلِمٍ فَبَايَعْتُهُ عَلَى هَذَا وَرَبِّ هَذَا الْمَسْجِدِ إِنِّي لَنَاصِحٌ لَكُمْ ثُمَّ اسْتَغْفَرَ وَنَزَلَ.
58- Ziyad ibnu İlâka şöyle dedi: Cerir ibnu Abdullah’ı Muğîra ibnu Şu’be’nin öldüğü gün[81] şöyle derken işittim. O, minbere çıkıp Allah’a hamd edip övdükten sonra şöyle dedi: "Sizlere hiçbir ortağı olmayan ve tek olan Allah’tan korkmanızı ve (yeni) emiriniz gelinceye kadar vakar ve sükûnet içinde olmanızı tavsiye ederim. Muhakkak ki onun gelmesi yakındır." Sonra şöyle dedi: "Allah’tan (ölen) emirinizi bağışlamasını dileyin. Çünkü emiriniz affı ve bağışlamayı severdi." Sonra şöyle dedi: "Ben Nebi sallallahu aleyhi ve selleme gidip dedim ki: Müslüman olmak üzere sana beyat edeceğim. Bana her müslümana nasihat etmemi şart koştu. Ben de bu şart üzere O’na beyat ettim. Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki ben size nasihat ediciyim." Sonra Allah’tan bağışlanma dileyip (minberden) indi.  
 
 [12] İmanın tanımında sözden maksat; şehadeti dille söylemektir. Fiilden maksat ise kalbin ve uzuvların amelidir.Buna itikat ve ibadetler girer. Selef imanın tarifini şöyle yapmıştır: Kalp ile itikat, dil ile ikrar  ve dinin rükünleriyle ameldir. İtaatle artar ve günahlarla azalır. Mürcie imanın kalp ile tasdik ve dil ile ikrar olduğunu, Kerramiyye imanın sadece dil ile ikrar olduğunu, Mu’tezile ise amel, telaffuz ve itikat olduğunu söylemişlerdir. Bunlarla selef arasındaki fark ise; onlar amellerin imanın sıhhatinin şartındandır derlerken selef amellerin imanın kemalinin şartındandır demişlerdir. (Fethul-Bari’ aynı hadisin şerhinden)  Doğrusu ise şudur: Selefu Salih’in katında ameller bazen imanın sıhhat şartlarından olup, yapılmadığında imanı yok eder. Tıpkı namaz gibi. Bazen de ameller vacib olan kemalinin şartındandır ve yokluğu imanı azaltır. Diğer ameller gibi ki onların terki fısk ve masiyettir, küfür değildir. Selefu Salih’in bu açıklaması çok önemli olup iyi anlaşılması ve Vaîdiyye’nin sözüyle karıştırılmaması gerekir. Bununla beraber amel Ehli Sünnet vel-Cemaatin yanında imanın şu üç rüknünden bir rükündür: Söz, amel ve itikat. İman ise artar ve eksilir. Bu ise harici ve mu’tezilenin hilafınadır. (Şeyh İbnu Bâz’ın taliki.)   
[13] Fetih: 4
[14] Kehf: 13
[15] Meryem: 76
[16] Muhammed. 17
[17] Muddessir: 31
[18] Tevbe: 124
[19] Âl-i İmrân: 173
[20] Ahzâb: 22
[21] Bu lafız Ebu Davud’un kitabında Ebu Umame ve Ebu Zerr’den rivayet etmiş olduğu hadistir ki lafzı şöyledir:
(Amellerin en üstünü Allah için sevme ve Allah için sevmemektir.) Ebu Uma-me’nin lafzı ise şöyledir: ( Kim Allah için sever, Allah için sevmez, Allah için verir ve Allah için men ederse (vermezse) imanını tamamlamıştır (kemale erdirmiştir).)  Tirmizi, Muaz ibnu Enes hadisinde aynını zikretmiş, Ahmed ise Ebu Umame hadisinde
(Allah için nasihat ederse) lafzını ilave etmiştir. Başka bir yerde ise ( lisanı Allah’ın zikriyle meşgul olan ) lafzını ilave etmiştir. Yine Amr ibnu Cumuh’tan rivayetinde ( Bir kul Allah için sevip Allah için buğzetmedikçe gerçek imanın tadını bulamaz ) lafzı vardır. Bezzar’ın lafzı ise şöyledir: (İmanın en sağlam bağı Allah için sevmek ve Allah için sevmemektir.) Buhari bununla imanın arttığını ve eksildiğini delil olarak getirmiştir. Çünkü insanda sevgi ve nefret değişkendir.
[22] Bakara: 260.  Mucahid bu âyetin tefsirinde bunun manasının: İmanımı artırmak için, olduğunu söylemiştir. 
[23] Takvadan maksat, nefsi, şirkten ve kötü amellerden koruma ve salih amellere devam etmedir. (Fethul-Bari aynı hadisin şerhinden.)
[24] Bakara: 177
[25] Muminun: 1
[26] ‘bid’un’ kelimesi üçle dokuz arasındaki rakamlara denir.
[27] Haya: Sözlük manası: İnsanların kendisini ayıplaması korkusuyla başına gelen şeyden dolayı pişmanlık duyup değişmesidir. Sebebe binaen bir şeyi terk etmekte denilebilir. Şer’an ise manası: Kötü olan şeylerden uzak durmada kullanılan huy, yaratılıştan gelen özelliklerdir. Hak sahibinin hakkında ihmalkarlığı önler. Bu yüzden dolayı Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem (Hayanın tamamı hayırdır) buyurmuştur. Haya yaratılıştan gelen bir huydur, öyleyse neden imandan bir şube kılınmıştır? diye sorulursa ona şöyle denilir: Bu yaratılıştan gelen bir özellik olabilir fakat bunu şeran kullanmak yani dinde kullanmak niyet ve ilim elde etmeye muhtaçtır. Bu yüzden dolayı haya imandandır. Bu da onu iyi amellere teşvik edici olurken kötü amellerden de alıkoyucudur. 
[28] Tanıdığına ve tanımadığına derken; yani selam verirken yapmacık hareketlerle veya büyüklük taslayarak hiç kimseyi ayırt etme. Bilakis İslam şiarını ve İslam kardeşliğini koruma adına bunu yapman gerekir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.
[29] Hayırdan yana nefsi için ne seviyorsa kardeşi içinde sevmek. Hayır-iyilik ise dünyevi ve uhrevi mübah olan şeyleri içine alır. Buradaki maksat ise, tevazu sahibi olmaya teşviktir. Kendisinin bir başkasından daha üstün olmayı sevmez. Bu ise eşit olmayı gerektirir. Allah Teâlâ’nın buyurduğu gibi: « İşte bu âhiret diyarını biz yeryüzünde yücelik ve fesat istemeyenler için hazırlarız. » Bu ise ancak hased, kin besleme, çekememezlik ve sahtekarlığın terkiyle mümkündür. Bunların hepsi de yerilmiş ve sevilmeyen hasletlerdir. Kermani şöyle dedi: Şerden yana kendisi için istemediğini kardeşi için de istememesi imandandır. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[30]   "Nefsim elinde olan Allah 'a yemîn ederim ki ..." ifadesi yemin talep eden bulunmasa bile önemli bir şeyi pekiştirmek için yemin etmenin caiz olduğunu göstermektedir."İman etmiş olmaz" İfadesi "olgun bir İmana sahip olamaz" anlamına gelmektedir.
[31] Ensar: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme yardım edenler yani Evs ve Hazrec kabileleridir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onları Ensar olarak isimlendirdi. Bu da onlar için özel bir isim oldu. Yine bu isim onların evlatları, müttefikleri ve dostları içinde kullanılmıştır. Hased, buğzu yani sevmemeyi-nefreti doğurur. Bunun içindir ki buğzdan tahzir edip uyarmış, sevgiyi ise teşvik etmiştir.  Bu yüzden onların değerini yüceltmek ve yaptıkları fiilin ne denli yüce olduğunu haber vermek için onları sevmeyi ve sevmemeyi iman ve nifak alameti olarak  belirlemiştir. Muslim’in sahihinde gelen bir rivayette Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Ali’ye -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: « Seni ancak mümin olan sever ve yine sana ancak münafık olan buğzeder. »
 
 
 
[32] İsabe kelimesi sayıları onla kırk arasında olan guruba denir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
 
[33] Mâzinî şöyle dedi: Bu, işlenmiş günahlardan dolayı günah sahibini tekfir eden haricilere bir reddiyedir. Yine tevbe etmeden ölen fasığa azabı gerekli gören Mutezile’ye reddiye vardır. Çünkü Nebi sallallahu aleyhi ve sellem onun Allah’ın meşietinde (dilemesinde) olduğunu haber vermiştir. Dilerse azab eder, dilerse affeder, buyurmuştur. Muhakkak azab edilecektir, cezasını çekecektir,  dememiştir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[34] Bu hadiste dağ başları ve suyun biriktiği yerlerin zikredilmesinin sebebi buraraların çoğunlukla otlu olmasıdır.
[35] Gözüken o ki Allah’ı bilme ve O’nu tanımanın dereceleri vardır. Bazı insanlar bu konuda bazılarından daha üstün derecede olabilirler. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ise en üst derecededir. Allah’ı bilme O’nun sıfat ve hükümlerine bağlıdır. Bu da imanın ta kendisidir.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara devam edemezler korkusuyla zor olmayıp kolay olan şeyleri emrettiğinde, derecelerini yükseltmek için çokça amel işlemeleri gerektiği inancıyla Nebi sallallahu aleyhi ve sellemden kendilerine zor gelen amelleri yüklemelerini istediler. Ve bizim durumumuz senin ki gibi değil dediler. Derecelere ulaşmak amelde taksire gitmeyi gerektirmez, bu açıdan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara kızdı. Bilakis karşılıksız veren Allah’a şükrü çoğaltmakla mümkündür bu. Başka bir hadiste buyurduğu gibi: « Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı? » Onlara kolayına gelen amelleri emretmesinin sebebi onda süreklilik olması içindir. Bir hadisinde buyurduğu gibi: « Allah’a en sevimli gelen amel sürekli olanıdır. » Öyleyse Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara şunu demiştir: Şayet ben sizlere güç yetirebileceğiniz bir amel emretmişsem onda sürekli olmanızı emretmişimdir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)  
[36] Bu hadiste ameller sebebiyle hasıl olan fazilet farklılığı ele alınmaktadır.
[37] Gömleğin din olarak tabir edilmesi kişilerin imanlarının da aynı seviyede olmadığının delillerindendir.
[38] Burada hadis âyetin tefsiri mahiyetinde zikredilmiştir. Nitekim âyetteki tevbeden maksat küfürden tevhide dönmektir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin: Allah’tan başka hakkıyla ibadet edilecek başka bir ilahın olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet  edinceye kadar, sözü bunu tefsir etmektedir. Hadisin iman babıyla olan münasebeti ise; imanın amele ihtiyacı olmadığını söyleyen Mürcie’ye bir reddiye kabilindendir.
 
[39] Zuhruf: 72 (Yaptıklarınızdan dolayı) âyeti amellerde geneldir. Tefsircilerden bir gurup (yaptıklarının) manasının (iman ettikleri) manasına geldiğini söylemişlerdir. O zaman manası hâs yani özelleşmiş olur. 
[40] Hicr: 92-93  (yaptıklarından dolayı) âyeti ise müellifin naklettiği dilin ameli olarak has kılınmıştır.
[41] Saffât: 61
[42] Buradaki imandan kasıt tasdiktir.
[43] Nevevi şöyle dedi: Bu hadiste cihadı imandan sonra zikretmiştir. Ebu Zer hadisinde ise haccı zikretmeyip köle azad etmeyi zikretmiştir. İbnu Mesud hadisinde ise namazla başlamış sonra ana babaya iyiliği sonra da cihattan bahsetmiştir. Daha önce geçen hadislerde ise elin ve dilin selametinden bahsedilmiştir. Âlimler şöyle demişlerdir. Cevapların çeşitliliğinin sebebi ise o anki durumların ve karşıdakinin ihtiyacına binaendir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)  
[44] Bunun manası şudur: Şayet her kim İslamını açığa vururda yani Müslüman olduğunu söylerde içini-hakikatini bilmezse mümin olamaz.
[45] Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem İslam’a yeni giren bir topluluğa mal olarak bir şeyler veriyordu. Orada bulunan muhacirler ise bu mala kendilerinin daha layık olduklarını düşünerek Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin neden böyle yaptığını Sa’d’a sormalarını istediler. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ise o topluluğa diğerleri kendisine daha sevgili olduğu halde neden onlara verdiğini açıkladı. Çünkü Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara bu maldan vermesinin tek sebebi kalplerini islama ısındırmaktı. Bu ise onların dinden dönüp cehennem ehlinden olmamaları için yapılmış bir fiildi. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[46] Bunlar imanı tamamlayıcı hasletlerdir. Çünkü iman bu hasletler üzerinde dönmektedir. Şayet bir kul nefsine karşı insaflı olursa Allah Teâlâ’nın bütün vaciblerini yerine getirir ve bütün yasaklarından da kaçınır. (Hangi bir nefis kendisinin ateşe atılmasından hoşlanır ki?!) Selam verme ise güzel ahlaktan olup insana tevazu ve alçak gönüllülük kazandırır. Bununla insanlar arasında sevgi ve yakınlaşma sağlanır. Kendisi fakir olduğu halde infak edebilmek ise insana cömertliği öğretir. Çünkü kendisi ihtiyaç halindeyken verebilen bollukta daha fazla infak eder. En iyisini bilen Allah’tır. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
 
 
[47] Kadı Ebu Bekir el-Arabi şerhinde şöyle dedi: Musannifin muradı taatin iman olarak isimlendirildiği gibi günahlarda küfür olarak isimlendirilir açıklamasını yapmaktır. Fakat burada küfür diye isimlendirilmesiyle dinden çıkaran küfür kastedilmemiştir. Bir çok günahlar içerisinde kadının kocasına olan nankörlüğünü seçmesi ise Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin "Şayet birinin bir diğerine secde etmesini emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emrederdim." Sözüne binaendir. Kocanın karısı üzerindeki hakkını Allah’ın hakkıyla birlikte zikretmiştir. Şayet bir kadın kocasına karşı nankörlük ederse bu onun Allah’ın hakkında gevşek davrandığına delildir. Bu yüzden küfür olarak isimlendirilir. Fakat bu dinden çıkarmayan küfürdür. Bunun imanla olan alakası ise ‘Küfür imanın zıttıdır’ açısındandır. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.) 
[48] Rebeze köyü, Mekke ile medine arasında bir mevki.
[49] Vacibin terki ve haramların işlenilmesiyle elde edilen her günah cahiliye ahlakındandır. Günahların küfür olarak isimlendirilmesi ise inkârî küfür olarak değil nimete küfür anlamında mecazi olarak kullanılmıştır. İşlenilen günahlardan dolayı insanları küfürle-kâfirlikle itham eden Haricilerin hilafına buradaki küfrün dinden çıkarmayan küfür olduğunu beyan etmiştir. Allah Teâlâ’nın şu âyeti onlara reddiyedir: « Bundan gayrisini dilediği kimse için bağışlar» Şirk dışındaki günahların bağışlanması muhtemeldir. Âyetteki şirkten murad küfürdür. Çünkü her kim Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin peygamberliğini inkâr ederse, bu kişi her ne kadar Allah’a şirk koşmamışta olsa bu inkârından dolayı kâfir olur.
İbnu Battal şöyle dedi: Buhari’nin buradaki gayesi günahlardan dolayı tekfir eden Hariciler gibilerine reddiyedir ve şöyle der: Her kim şirk üzere ölürse ebedi cehennemdedir. Âyet onların görüşlerini reddetmektedir. Çünkü Allah Teâlâ’nın « Bundan gayrisini dilediği kimse için bağışlar » sözü, şirkten gayri günah üzere ölen manasınadır. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[50] Ehnaf, kavmiyle beraber Cemel günü  Ali’yle beraber savaşmak istemiş fakat Ebu Bekre onu bundan engellemiştir. Daha sonra Ehnaf sözünden dönmüş ve Ali’nin bundan sonraki bütün savaşlarında onun yanında savaşmıştır.
[51] "Şirk dışında" yani, bir farzı terk etmek veya haramı işlemekten kaynaklanan her günah cahiliye ahlâkındandır. Şirk en büyük günah olduğundan  Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem onu İstisna etmiştir. Buhârî, inkâr anlamında değil de nimete karşı nankörlük etmek anlamında, günahlara da küfür denilebileceği konusunu önceki bölümde ele almış, daha sonra günah işleyenleri tekfir eden haricîlerin görüşünün aksine, bunların insanı dinden çıkarmadığını açıklamak istemiştir.
[52] En’am: 82
[53] Lukman: 13
[54] Zulum üçtür.Bunlar; Allah’a karşı işelenenler şirk boyutu.Kullara karşı işlenen kul hakkı boyutu.Nefse karşı Allah’ın meşietine (dilemesine) kalan nefse zulum boyutu.Buda gösteriyorki islamdan çıkaran ve çıkarmayan küfür vardır bu aynı zamanda hem mürcie ye hemde haricilere reddiyedir.
[55] "Münafığın alâmeti": Buhârî küfür ve zulmün farklı mertebeleri bulunduğunu ifade ettikten sonra münafıklığın da böyle olduğunu bildirmiştir. Hadiste zikredilen üç alâmetle yetinilmesinin nedeni, bu üçünün geri kalanlara işaret ediyor olmasıdır.Dinle ilgili şeyler üç unsurda toplanır: Söz, fiil ve niyet.
[56] Burada münafığın alametlerini ve bunun çirkinliğini açıkladıktan sonra yeniden imanın alametlerini anlatmaya dönmüştür.
[57] Oruç bir çok arzunun terk edilmesi türünden bir ibadettir.Beden aç kaldımı şehvetler doyar beden doydumu şehevi duygular aç olur.O yuzden orucun müslümanın yaşantısında büyük etkisi vardır.
[58] Buradaki yasaklardan murad, ibadetlerde eksikliğe gitme değildir. Bilakis bıkkınlık derecesine getirmekten kaçınmaktır. Tatavvuda (nafile ibadetlerde) aşırıya giderek bundan daha üstün olan (yani farz olan) ibadetleri terk etmeye getirilen yasaktır. Tıpkı gecenin tamamını namaz kılarak geçiren sonra da uyku kendisine galebe çalarak uyuyan ve sabah namazını cemaatle kılmayı veya da tamamen namazın vaktini kaçırıp da güneşin üzerine doğduğu kimse gibi. Bundan kasıt budur. Ahmed’de gelen Mihcan ibnu Erda’ hadisinde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sizler bu dininizde aşırıya giderek sevaba ulaşamazsınız. Dininizin en hayırlısı kolaylıktır. " 
[59] İbnu Abbas -Allah ondan ve babasından razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem Baytul-Makdis’e doğru namaz kılıyordu. Ancak Kâbe’ye arkasını dönmüyor bilakis Kâbe’yi kendisiyle Beytul-Makdis arasına alıyordu.
[60] Bu şahıs Ubad ibnu Bişr olup sabah namazında Kuba ehline Kuba mescidinde ve onlar rükuda oldukları halde kıblenin Kâbe   cihetine doğru çevrildiğini haber vermiştir. Ayrıca bu hadisten çıkarılan bazı faydalar vardır, bunlar: Dinle alakalı amelleri İman olarak isimlendirmeyi inkar eden Murcie’ye reddiye vardır. Yine şayet maslahat varsa bazı hükümlerin değişmesini temenni etmek caizdir. Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin üstünlüğü , Rabbisinin O’na karşı, istemeksizin onun sevdiği şeyi ona vererek ona olan ikramı. Yine hadiste sahabenin dinlerine karşı olan hırsları ve kardeşlerine olan merhametleri vardır. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.) 
[61] Yani islamını, itikadıyla, ihlasıyla ve işlemiş olduğu amelleriyle Rabbisine yaklaşarak güzelleştirirse demektir.
[62] İbnu Battal şöyle dedi: Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kullarından dilediğine üstünlük verir. Bunda hiçbir niza yoktur. Bazı alimler bu hadisi Ehli Kitab’ın iman ettikleri zaman ecirlerinin iki kat verileceğine dair delil olarak getirmişlerdir. Buna Kur’an ve sahih sünnet delalet etmektedir. Şayet Ehli Kitab’tan olan birisi ilk imanı üzere ölürse onun salih amelleri fayda vermez. Bilakis boşa çıkmış olur. Şayet iman ederse, Ehli Kitap’ken işlemiş oldukları sevapları, iman ettikten sonraki işlemiş olduğu ecirlerinin üzerine eklenir. Aişe, -Allah ondan razı olsun- İbnu Cudan’ın hayırdan yana yaptıkları ona fayda verecek mi? diye sorduğunda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ‘o bir gün olsun ‘Rabbim kıyamet günü beni ve günahlarımı bağışla’ dememiştir,’ buyurdu. Bu da gösteriyor ki şayet bunu Müslüman olduktan sonra yapmış olsaydı küfürde işlemiş oldukları ona fayda verecekti. 
[63]Burada günahlardan dolayı müslümanları tekfir eden, günahların, sahibini ebedi cehennemde bırakacağına inananlarla Harici’lere reddiye vardır. Birinci hadis, imanda artmayı ve eksilmeyi inkar edenlere reddiyedir. Çünkü iyiliğin dereceleri çeşitlidir. Diğeri ise Harici ve Mutezile’ye reddiyedir.
[64] Buharinin bu başlıktaki kastı, iman sözcüğünün ameller içinde kullanılmasıdır.Burada din ile amel kastedilmektedir.
[65] Tasdikteki farklılık ilim ve cehalet derecesindedir. Her kimin ilmi az ise onun tasdiği örneğin zerre miktarı ağırlığınca olur. İlimde onun üstünde olanın tasdiği ise buğday veya arpa tanesi ağırlığınca olur. Ancak, kalpte bulunan tasdiğin aslı olması gerekir ki onun noksan olması caiz değildir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[66] Ayetteki “sağlam din” ifadesi İslam dinidir.Sağlamdan kasıtta doğru yoldur.
[67] Cenazenin arkasından gitmek imandandır" Buhârî imanın şubeleri ile ilgili hadislerin pek çoğuna bu başlığı atmış ve bu konu ile de bunu bitirmiştir. Çünkü ölüm dünya hallerinin sonuncusudur.
[68] Bu bâb, özellikle Mürcie’ye reddiyedir. Mürcie: İmanın sadece kalple tasdik olduğunu ve günahkar kimselerin imanlarının tam ve eksiksiz olduğunu söylerler.
Fısk, lugatta çıkmak manasına gelir. Şer’an ise manası, Allah’ın Ve Rasûlü’nün itaatinden çıkmak demektir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.)
[69] Fısk: Lugatta çıkmak demektir.Dinde ise Allah ve Resulune itaatten yüz çevirmek manasına gelir.Bu yüzden Allah azze ve celle kitabında : “Allah size imanı sevdirdi.Küfrü, fıskı, isyanı tiksindirdi.”(Hucurat – 7 )Buyurmuştur.
[70]“Amelinin iptal edilmesi” kişinin işlediği amelin sevabından mahrum kalması demektir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir sözünde Zulum üçtür demiş ve işlenen günahları 3 kısma ayırmıştır.Allaha karşı, kullara karşı ve kişinin kendi nefsine karşı.Allaha karşı işlenenin şirk boyutu olduğunu ve affetmeyeceğini, kullara karşı olana karışmayacağını ve nefse dönük olanıda meşietine kaldığını dilerse azap edip dilerse affedeceğini bildirmiştir.Sahabeler -Allah onlardan razı olsun- hepside nifaktan korkarlardı.Yine onlar münafık olmaktan korkarlardı.
[71] İman ve İslam kelimeleri eş anlamlı olarak zikredilmiş ve eşittir din olarak bildirilmiştir.İman ve İslam kelimeleri hem dini hemde lugat anlamı olarakkendilerine özgü anlamlarının bulunduğu görülmektedir.Ama her biri tamamlayıcı anlamındadır.Amel eden kişi iman etmedikçe kamil iman sahibi olamayacağı gibi, inanan kimsede amel etmeden mümin olamaz.Ayrıca bu hadisi şerif dinin temellerini oluşturan sınırlarını çizen bir hadisi şeriftir.İmanın kalple alakalı islamın alenilik olduğunu anlatan hadistir.İhsan ilede korunduğunu vurgular.
[72] Daha önce vahy babında geçmişti.
[73] Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemin bu misalinde çok güzel bir nükte-latife vardır. Arap krallarının, hayvanlarını otlattıkları kendilerine özel arazileri olurdu. O topraklarda onlardan izinsiz hayvanlarını otlatanlara büyük cezalar uygulanırdı. Araplarda bu bilindiği için Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bunu misal olarak vermiştir. Kralın kendisini cezalandırmasından korkan çoban veya sürü sahibi hayvanları oraya girer korkusuyla oradan uzak tutardı. Korkmayan ise sürüsünü o topraklarda otlatır ki hayvanları her an oraya girebilir.
Ayrıca bu hadis aklın kalpte olduğuna dair bir delildir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: «Şu yalanlayanlar yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki, orada onların akıl edecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. » (Hacc: 46) «İşte bunda, kalbi olan için ibret vardır. »
[74] Ayrıca hadisi şerifte kalbin önemine değinilmiş o düzeldimi bütün azaların düzeleceği o bozuldumu bütün azaların bozulacağı zikredilmiş ve buda helal ve haramın kalp üzerindeki etkisi ile bağlantı kurulmuştur.
[75] Ebu Cemre  Farsça bilen birisiydi. İbnu Abbas sözlerini insanlara tercüme etmesi için onu yanına çağırdı.
[76] Çünkü bunlar savaş olmadan kendi istekleriyle Müslüman olmuşlardı.
[77] Yasaklanan dört kap şunlar:”Hantem” testi demektir. “Dubba” içi boş kabaktan yapılmış kaptır.”Nakir” içi oyulmuş hurma ağacından yapılmış kaptır. ”Muzeffet” zift ile sıvanmış kaptır. “Mukayyer” kuruduğunda yanan sıvamada kullanılan bir tür bitki ile sıvanan kaptır.
[78] Bu konuda İbnu Mesud -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Söz geçersizdir doğru bir niyet olmadıkça.Söz ve doğru niyet geçersizdir amel olmadıkça.Söz,doğru niyet ve amelde geçersizdir sünnete uymadıkça.
[79] Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadiste: "Senin eşinle cima etmen sadakadır" buyurmuştur. Orada bulunanlar: Ey Allah’ın Rasûlü! Bizden birimizin şehvetini gidermesi için hanımına yaklaşmasında ecir mi vardır? dediler. "Evet" dedi. " Bunu haram yoldan yapsa ne olurdu?"
Burada ağza verilen bir lokmanın misal olarak verilmesi, bu kaidenin gerçekleşmesi içindir.   Çünkü şayet hanımının ağzına zorunlu olmadığı halde verdiği bir lokmadan dolayı ecir varsa, ihtiyaç sahibine verilen bir lokma ekmeğin veya bunun daha da üstünde yapılan iyiliklerin ecri acep nasıl olur? (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.) 
[80] Allah’ın Kitabı için nasihat; onun öğrenilmesi, öğretilmesi, okurken harflerin düzgün bir şekilde mahreclerinden çıkarılması, onu yazabilme, manasının anlaşılması, ezberlenmesi ve onun manasını tahrif etmek isteyenleri defetmekle onu savunup müdafa etmekten ibarettir.
O’nun Rasûlü için nasihat ise; O’nu yüceltme, diriyken ve ölümünden sonra O’na  yardım etme, öğrenerek ve öğreterek sünnetini yaşatma, fiillerinde ve sözlerinde O’na tabi olma, O’nu ve O’na uyanları sevmeden ibarettir.
Müslümanların imamları için nasihat ise; onların taşıdıkları yüke yardım etmek, gaflet anında onları uyarmak, hata yaptığında hatasını düzeltmekten ibarettir. Onlara yapılan nasihatın en büyüğü ise, zulmü iyilikle gidermekle mümkündür. İçtihat imamlarına olan nasihat ise; onların ilimlerinin yayılması ve onlara karşı hüsnü zanla gerçekleşir.
Müslümanların geneli için nasihat ise; onlara acıyıp merhamet etme, onlara faydalı olan şeyleri öğretme, onlara zarar verici şeyleri engelleme, kendisi için sevdiğini onlar için de sevme ve sevmediğini de onlar için sevmemeyle gerçekleşir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.) 
[81] Muğîre ibnu Şu’be, Muaviye’nin hilafeti zamanında Kûfe’nin valisi idi. Hicri 50. yılında vefat etmiştir. (Fethul-Bari. Aynı hadisin şerhinden.) 
 
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol