HARUN EBU HUSEYIN - YILDIRIM
  Fütüvvet
 
 Fütüvvet Nedir ?
 
1- Dostlarla Dil Şakası Yapmak.
2- Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek.
3- Dostların Kusurlarını   Araştırmaktan   Vazgeçmek.
4- Güvendiğin Kimsenin Evine Davetsiz Gitmek.
5- İkram Edilen Yemeğe Kusur Bulmaktan Vazgeçmek.
6- Ahlâkın Güzelliklerini Benimsemek.
7- Sünnet Olan Bazı Güzel Davranışlar.
8- Dostlarla Kaynaşmak.
9- Eli Açıklık.
10- Eski Sevgiyi Korumak.
11- Müslüman Kardeşlerini Gözetmek.
12- Sofra Âdabına Uygun Davranmak.
13- Dine Aykırı Düşmedikçe Dostları Kırmamak.
14- Dostlarla yardımlaşmak.
15- Acıma konusunda ailesini bırakıp arkadaşlarına öncelik tanımak.
16- Müslüman kardeşlerinin, malını kendi mallan gibi kullanmalarına izin vermek.
17- Misafir ağırlamayı sevmek.
18- Müslüman kardeşlerine saygı göstermek ve onlar için bir şeyler yapmak.
19- Her durum ve pozisyonda doğruluktan ayrılmamak.
20- Gönül zenginliği ve iç huzuru.
21- Müslüman kardeşlerimize şefkat ve varlığımızı onlarla paylaşmak.
22- Allah (cc.) için sevişmek, Allah (cc.) İçin ziyaretleşmek ve bağlantıyı sürdürmek.
23- Kimsesizleri sevmek ve onları güzelce kollamak.
24- Doğru sözlülük ve emaneti yerine vermek.
25- Salihlerin görünüşüne bürünmeden önce içini düzeltmek.
26-  Konukseverlik ve misafire ikramda bulunmak.
27- Arkadaşlardan sonra yemek.
28- Malın kalıcı olanı elde tutulanı değil, Allah (cc.) Yolunda harcanılanıdır, görüşünü benimse­mek.
29- Din kardeşlerinin sevinçli gününde (nafile) oru­cu bozmak.
30- Dostlarla iyi geçinmek, onlarla şakalaşmak ve sevinçlerini paylaşmak.
31- Kulun kendini ve kendi işlerini önemsememesi.
32- Tövbeyi sürdürmek ve tövbe edilen yanlışı tek­rarlamama kararlılığı göstermek.
33- Allah (cc.) Dostlarına sevgi duyarak Allah'ın (cc.) sevgisini kazanmaya çalışmak.
34- Dostların hatalarını affetmek.
35- Çalışmayı bırakmamak.
36- İnancı düzeltmeye çalışmak.
37- Allah'ın (cc.) yasaklarına saygı göstermek.
38-  İnsanların sana nasıl yaklaşmalarından hoşla­nıyorsan onlara öyle yaklaşmak. 
39- Kalp ve gönülle Allah'a (cc.) göç etmek:
40- Allah (cc.), Rasûlüllah (s.a.v.) veya Allah (cc.) Dostlarıyla sohbet etmek.
41- Kişinin kendisini doğrulukla yükümlü görmesi.
42- Rızk konusunda yüce Allah'ın (cc.) garantisine güvenmek.
43- Genellikle  dostlarla  uyum  İçinde  olmak ve onlarla ters düşmemek.
44- Sevilen ve sevilmeyen şeylerde sevdiklerine ters düşmemek.
45- Cenâb-ı hakk'a duada, istekte ve duygularını açmakta edebi korumak.
46- Kulluk âdabını koruyarak halkın sıkıntısını gi­dermede yardımcı olmak.
47- Kendini hesaba çekmek ve kendini bilmek, yanlış davranışlarla geçirdiği ömrüne üzülmek.
 
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (cc.) Adıyla
 
Fütüvvet Nedir ?
 
Arapça Fetâ; genç, yiğit, delikanlı, mert demektir. Çoğulu fityan ve fitye'dir. Farsça Civanmerd ve bunun çoğulu olan Civanmerdim da aynı anlamdadır. Yiğit bir de­likanlıda bulunması gereken üstün vasıf ve meziyetleri ve bunlardan özellikle cömertliği, eli açıklığı İfade eder. Aşağı yukarı Mürüvvet 'le aynı anlama gelir. Erlik, adamlık, insaniyet, karşılıksız iyilik ve yardım, elinin emeği, alnının teriyle geçinen bir kişilik vakarı demektir. Fetâ kelimesi genç delikanlı anlamında Kur'an-ı Kerim'de de geçer.  Yusuf: 12/30, Kehf: 18/10, 60, 62 ve Enbiya: 21/60 âyetler 
Eski Araplar fetâ terimiyle İdeal olarak zihninde yaşattığı "asil ve tam an­lamıyla insan" ı kastetmektedir. Fetâ'nın misa­fir severliği ve eli açıklığı sonuna kadar, yani kendisinin hiç bir şeyi kalmayıncaya ve büsbü­tün fakir düşünceye kadar devam eder. Müca­delede de fetâ, arkadaşlan uğruna hayatını or­taya koyar. Fütüvvetin cömertlik açısından ör­neği Hâtem-i Tâî ve yiğitlik açısından da Ali (r.a.) dır.
Fütüvvet bir yiğitlik payesi olmuştu ve Peygamber ailesi mensuplan kendilerini, fütüvvetin gerçek temsilcileri sayıyorlardı. Ta­rihte bir çok devlet adamı ve emirlere bu paye tevcih edilmişti.
Alimlere göre fütüvvet, pey­gamberlerden kalma bir ahlâk ve yaşantı tarzı­dır. Onlara göre fütüvvet, kendi nefsini aşağı­lamak ve başkalarını kendinden üstün bilmek (melâmet) ti. Bunun için başkalarının kusurları karşısında hoşgörülü olmak, sessiz ve sakin kalmak, sonsuz fedakârlık, belâ ve musibetlere katlanmak, iyiliği ve hayn sessiz ve gösterişsiz yapmak, gizlemek, kendi kusur ve kabahatleri­ni, kötülüklerini gizlememek, halkın rağbetine aldırmamak ve kınamasından korkmamak gibi ilkeleri vardır. Melâmetle fütüvvet, biri teorik, diğeri pratik, biri ideoloji ve hal, diğeri yaşayış ve örgüt olmak üzere  aynı şey sayılmıştır. Melâmet ve fütüvvet mensuplarının diğer ta­savvuf mensuplanndan farklan, hayat müca­delesinde aktif olmalarıdır. Bunlar, tekkelerde oturup vakıf malı ile geçinmeyi kabul etmezlerdi. Herkesin bir iş güç sahibi olmasını, geçim için kimseye boyun eğmemesini, kimse­nin sırtından geçinmemesini, bir yandan nefisleriyle, bir yandan da hayatın güçlükleriyle sa­vaşmalarını şart koşardı.
Fütüvvetin büyüklerce yapılan tanımları şöyledir:
Ahmed ibn Hanbel: Fütüuvet: Korktuğun şey olan cehennem için, arzu ettiğin şey olan nefsinin istek ve arzularından vazgeçmektir.
Fütüvvet: Cömertlik ve ikramda bulun­mak, daima başkalarının işlerini düzeltmeye çalışmak ve faydasına koşmaktır. İyilik yap­mak, insanların gizli şeylerini örtmek ve kötü­lükleri affetmektir. Sevdiğine ihsanda bulun­mak ve başkalannı kendine tercih etmektir.
Kısaca fütüvvet her kötülüğü bırakmak, her durum ve pozisyonda bütün güzel huyları yaşamaktır.
 
Birinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkele­rinin Açıklamaları Şöyledir:
 
1. Dostlarla Dil Şakası Yapmak:
 
Dostlarla dil şakası yapmak ve onların ihtiyaçlarını gi­dermek konusunda Enes ibn Malik (r.a.) Pey­gamber (s.a.v.) Efendimizin şu buyruğunu aktarır:
" Bir kimse bir mü'mine iltifatta bulunur ve onun küçük ya da büyü/c dünyevi bir ihtiyacını giderirse, kıyamet gününde Allah (cc.) onun emrine bir hizmetçi vermeyi kendisine bir borç bilir. "Bezzar Müsned'inde Enes ibn Malik'ten rivayet etmiştir.
 
2. Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek:
 
Kötü­lüğe kötülükle karşılık vermeyi ve onu ceza­landırmayı bırakarak kötülüğe iyilikle karşılık verme   konusunda   Ebü'l-Ahvas babasından şöyle aktarır; babası der ki: Peygamber (s.a.v.) Efendimize: " Ey Allah (cc.) 'nun elçisi! Kendi­sine uğradığım ve bir ihtiyacımı gidermesini is­tediğim bir adam benim ihtiyacımı gidermez de bana uğrayıp aynı şekilde bir ihtiyacını gi­dermemi isterse, kendisine aynı şekilde dav­ranabilir miyim? " diye sordum. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: " Hayır " cevabını verdiler.
 
3. Dostların Kusurlarını Araştırmaktan Vazgeçmek: 
 
Dostların kusurlarını araştırmak­tan vazgeçme konusunda Muavye (r.a.) şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: " Eğer Müslümanların kusurlarını ve gizli yanlarını araştırırsan onların bozulmalarına ya da bozulmaya yüz tutmalarına neden olursun. " Ebû Davud ve ibn Hibban
 
4. Güvendiğin Kimsenin Evine Davetsiz Gitmek:
 
Güvendiğin kimsenin evine davetsiz gitmek konusunda Ebû- Hüreyre (r.a.) şöyle der: Ebü Bekir ve Ömer (r.a.) oturu­yorlardı, o sırada Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yanlarına çıkageldiler ve onlara:
" Sizi burada oturtan neden nedir ?" di­ye sordular. Onlar da:
" Ey Allah (cc.) 'in elçisi ! Seni hak pey­gamber olarak gönderen Allah (cc.) 'a yemin ederiz ki, bizi burada oturtan neden açlıktır, " cevabını verdiler. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de:
" Nefsim elinde olan  Allah (cc.) 'a yemin ederim ki, beni dışarı çıkartan da açlık­tan başka bir şey değildir." buyurdular ve ek­lediler:
" Siz falanın  evine gidiniz. " Müslim, Eşribe, 20 
Ebû Hüreyre (r.a.) der ki: Adı geçen kimse Ensar'dan biri idi.
 
5. İkram Edilen Yemeğe Kusur Bulmak­tan Vazgeçmek:
 
İkram edilen yemeğe kusur bulmaktan vazgeçmek konusunda Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) hiç bir yemeğe kusur bulmamıştır. İştahı çekerse yer, iştahı çekmezse yemezdi.
 
6. Ahlâkın Güzelliklerini Benimsemek:
 
Ahlâkın güzelliklerini benimsemek gerekir. Çünkü böyle yapmak cennetliklerin işlerin­dendir. Enes (r.a.) den aktarıldığına göre o bir keresinde hastalanmıştı, dostlarından bazılan ziyaretine geldiler. Bunun üzerine hizmetçisi olan hânıma dedi ki:
" Bir ekmek parçası da dostlarıma ver. " Ziraben Rasûlüllah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu işittim: " Ahlâkın güzellikle­rini benimsemek cennetliklerin davranışlarındandır. " [19]
 
7. Sünnet Olan Bazı Güzel Davranışlar:
 
İbn Ömer (r.a.)'in Peygamber (s.a.v.) Efendi­mizden aktardığına göre O, şöyle buyurmuş­tur:
" Ahlâkın güzelliklerinden birisi, Allah (cc.) için ziyaretleşmektir. Ziyaret edilene düşen de Müslüman kardeşine kolayca bulabileceği bir şeyler ikram etmektir. Yanında bir yudum su dışında bir şey olmasa da onu ikram etmelidir. Eğer kolayca bulabildiği bir şeyi Müslüman kardeşine ikram etmekten çekinirse, o gün ve gece boyunca sürekli Allah (cc.) 'm öfkesiyle karşı karşıya kalır. " [20]
 
8. Dostlarla Kaynaşmak:
 
Dostlarla kay­naşmak konusunda Câbir (r.a.) in aktardığına göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyur­muşlardır: " Mü'min, kendisiyle kaynaşılan, çev­resine sıcak ve samimi duygularla yaklaşan kimsedir. Kaynaşmayan ue kaynaşılmayan kimsede hayır yoldur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olanıdır. " [21]
 
9. Eli Açıklık:
 
Eli açıklık konusunda Aişe (r.a.) den rivayet edildiğine göre o şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Cennet, cömertlerin yurdudur. " [22]
 
10. Eskî Dostluğu Korumak:
 
Bu konuda Aişe (r.a.) den rivayet edildiğine göre o şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
" Allah (cc.) eski dostluğu korumayı sever. " [23]
Müslüman kardeşlerini gözetmek: Müs­lüman kardeşlerini koruyup gözetmek konu­sunda İbn Abbas, ibn Zübeyr (r.a.)'e hediye götürmüş ve ona şöyle demiştir: Rasûlüllah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduklarını işittim:
" Yanın­daki komşusu aç yatarken kendisi tok olan mü'min değildir. " [24]
 
11. Sofra Adabına Uygun Davranmak:
 
Sofra âdabına uygun davranma konusunda Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle der Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: " Hiç biriniz Müslü­man kardeşinin lokmasına göz dikmesin."
 
12. Dine Aykırı Düşmedikçe Dostları Kır­mamak:
 
Bu konuda ibn Abbas (r.a.) şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
" İmandan sonra aklın başı, hakkı terk etme sınırına girme­yen konularda halkı kırmamaktır. " [25]
 
13. Dostlarla  Yardımlaşmak:  
 
Dostlarla yardımlaşma konusunda Ebû Saîd e'1-Hudrî şöyle anlatır: Bir adam Peygamber (s.a.v.) Efen­dimize bir yemek yaptı, O'nu ve arkadaşlarını yemeğe davet etti. Yemek sofraya konulunca topluluktan birisi: " Ben oruçluyum" dedi. Bu­nun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular:
" Kardeşiniz sizi yemeğe davet etti ve zahmete katlandı. İstersen orucunu şimdi ye, daha sonra yerine bir gün tut. [26]
 
14. Acıma Konusunda Ailesini Bırakıp Arkadaşlarına Öncelik Tanımak:
 
Bu konuda Ali'nin (r.a.) anlattığına göre Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kızı Fatıma (ra.), baba­sından bir hizmetçi ister. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):
" Soffa'da barınanları karınaları açlıktan içine göçmüş halde bırakayım da sana bir hizmetçi tahsis edeyim öyle mi ?" buyururlar. [27]
Müslüman kardeşlerinin, malını kendi malları gibi kullanmalarına izin vermek: Bu konuda Zühri'nin ibn Müseyyeb'den aktardı­ğına göre Rasûlüllah (s.a.v.) Ebû Bekir (r.a.)'in malını kendi malı gibi kullanırdı.
 
15. Misafir Ağırlamayı Sevmek:
 
Misafir ağırlamaktan hoşlanma konusunda Akaba ibn Amir'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Pey­gamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki;
" Kendi­lerine misafir gelmeyen ve misafir ağırlamayan topluluk, kötü bir topluluktur. "[28] Yine aynı kanaldan gelen rivayete göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle  buyurdular:
" Misafir  kabul etmeyen kimsede hayır yoktur."
 
16. Müslüman Kardeşlerine Saygı Gös­termek Ve Onlar İçin Bir Şeyler Yapmak:
 
Müs­lüman kardeşlerine saygı göstermek ve onlar için bir şeyler yapmak konusunda Vasile İbn Hattâb e'1-Kuraşi'nîn şöyle dediği rivayet edil­miştir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in mescîdde yalnız bulundukları sırada bir adam mescide girdi, onu gören Peygamber (s.a.v.) yerinden kımıldadı. Bunun üzerine yanındakiler tarafın­dan:
" Ey Allah (cc.) 'in elçisi! Yer geniş, denil­di. Bunu işiten Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
"  Mü'minin hakkı vardır." buyurdular.
 
17. Her Durum Ve Pozisyonda Doğruluk­tan Ayrılmamak:
 
Davranıştan gözden geçirerek yanlışlar varsa düzeltmeye çalışıp doğruluktan aynlmamak konusunda Urve'den nakledildiğine göre o şöyle anlatır: Süfyan ibn Abdillah e's-Sakafi Peygamber (s.a.v.) Efendimize şöyle dedi:
" Bana İslâm'da öyle bir söz söyle ki, onu senden sonra hiç kimseye sormayayım. " Pey­gamber (s.a.v.) Efendimiz de kendisine şu tavsi­yede bulundular:
" Allah (cc.)'a inandım de, sonra dosdoğ­ru ol. "[29]
 
18. Gönül Zenginliği Ve İç Huzuru:
 
Gö­nül zenginliği ve iç huzuru konusunda Ebû Saîd e'1-Hudrî'den rivayet edildiğine o şöyle der: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyur­dular:
"Ümmetimin ileri gelenleri cennete iba­det ve tâatları ile değil de Yüce Allah'ın merhametı, gönül zenginlikleri ve iç huzurları ile girdiler. " [30]
 
19. Müslüman Kardeşlerimize Şefkat Ve Varlığımızı  Onlarla Paylaşmak:  
 
Bu  konuda Ebû Saîd e'1-Hudrî şöyle anlatır: Bir ara Pey­gamber (s.a.v.) Efendimizle birlikte bir yolculukta bulunuyorduk, ansızın Rasûlüllah (s.a.v.)'ın huzuruna bineği üzerinde bir adam çıkageldi. Gözlerini sağa sola gezdiriyordu. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
" Kimin fazla bi­neği varsa bineği olmayana, kimin fazla azığı varsa azığı olmayana versin. " [31] Ebû Saîd e'l-Hudrî der ki: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu şekilde malları art arda sıraladı, öyle ki fazlalık­larda hiç birimizin hakkı yok sanmıştık.
 
20. Allah (cc.) İçin Sevişmek, Allah (cc.) İçin Ziyaretleşmek ve Allah (cc.) İçin Bağlantı­yı Sürdürmek:
 
Bu konuda Şu'be, Ya'la ibn Atâ'nın şöyle dediğini aktarır: Ben Velid ibn Abdirrahman'dan hadis aktardığı Ebû İdris e'l-Havlânî'nin rivayet ettiği bir hadisle ilgili olarak şöyle dediğini işittim: Ben Ubâde ibn Sâmit'e rasladım ve bana şöyle dedi: Sana Allah Taâlâ'dan işittiğim Peygamberi (s.a.v.)'ın diliyle açıkladığı kelâmından başka bir şey aktarmıyorum:
" Benim için sevişen, benim için ziyaretleşen ve benim için ilişkilerini koparmayan iki kişi sevgimi hak etmişlerdir. " [32]
 
21. Kimsesizleri Sevmek Ve Onları Güzel­ce Kollamak:
 
Kimsesizleri sevmek ve onları gü­zelce kollamak konusunda Abdullah ibn Amr'in rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
" Allah Taâlâ'nın en sevdiği şey, kimsesizlerdir. " Oradakiler dediler ki:
" Ey Allah'ın elçisi i Onlar kimlerdir? " Bu­yurdular ki:
" Dinleriyle kaçanlardır. Kıyamet günün­de onlar, Meryem oğlu İsâ aleyhisselâm'a gö­türüleceklerdir. " [33]
 
22. Doğru Sözlülük Ve Emaneti Yerine Vermek:
 
Doğru sözlülük ve emaneti yerine ver­mek konusunda yine Abdullah ibn Amr'in riva­yet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöy­le buyurmuşlardır:
" Dört şey vardır ki, bunlar sende olursa dünyadan kaybettiklerinin hiçbir önemi olmaz. Bunlar: Emaneti korumak, doğru sözlülük, güzel ahlâk ve helal lokmadır. "[34]
 
23. Salihlerin Görüntüsüne Bürünmeden Önce İçini Düzeltmek:
 
Konukseverlik ve misafire ikramda bu­lunmak: Konukseverlik ve misafire ikramda bulunmak konusunda Ebû Hüreyre (r.a.) den rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efen­dimiz şöyle buyurmuşlardır:
" Bir kimse Allah (cc.) a ve âhiret gününe inanıyorsa, misafirine ikramını güzelce yapsın. "[36]
 
24. Yemeği Arkadaşlardan Sonra Yemek:
 
Arkadaşlardan sonra yemek konusunda Ca'fer ibn Muhammed'in babasından rivayet ettiğine göre o şöyle der: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir toplulukla yemek yedikleri zaman en son yeyen kendileri olurlardı.
 
25. Malın Kalıcı Olanı Elde Tutulanı De­ğil, Allah (cc.) Yolunda Harcanılanıdır, Görüşünü Benimsemek:  
 
Peygamber (s.a.v.) Efendi­mizin bu görüşte olduğu konusunda Amr İbn Şürahbil'in Âişe (r.a.) den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)'a bir koyun hediye edildi, o da koyunu çevre­sindekilere bölüştürdü. Dedim ki:" Sadece boynu kaldı." Bunun  üzerine buydular ki:
" Her tarafı kaldı ancak boynu kalmadı."
 
26. Din Kardeşlerinin Sevinçli Gününde (Nafile) Orucu Bozmak:
 
Din kardeşlerinin se­vinçli gününde (nafile) orucu bozmak konusun­da Nâfi'in ibn Ömer'den rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
" Bir kimse oruçlu iken Müslüman kardeşinin yanına gittiğinde isterse orucunu bozsun. " [37]
 
27. Dostlarla İyi Geçinmek, Onlarla Şaka­laşmak Ve Sevinçlerini Paylaşmak:
 
Dostlarla iyi geçinmek, onlarla şakalaşmak ve sevinçle­rini paylaşmak konusunda Hüseyn ibn Zeyd'den rivayet edildiğine göre o şöyle der: Ca'fer ibn Muhammed (Ca'fer-i Sadık)'e de­dim ki:
"Kurbanın olayım, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'de şakalaşma var mıydı ? "Dedi ki:
" Allah Taâlâ O'nu, şakalaşmada büyük bir ahlâkla vasıflandırdı. Allah Taâlâ (diğer) pey­gamberlerini kendilerinde sertlik, nefret ve öfke bulunduğu halde gönderdi, oysa Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'i kendisinde şefkat ve merhamet bulunduğu halde gönderdi. O'nun ümme­tine olan şefkat ve merhamet belirtilerinden biri de onlarla şakalaşmasıydı. Bunun nedeni içle­rinden herhangi birinin kendisine bakamayacak kadar saygı göstermesini önlemekti.
Ca'fer ibn Muhammed daha sonra şöyle devam etti: Bana babam Muhammed, babası Ali'den, o da babası (Hüseyin)'nden (Allah (cc.) hepsinden de razı olsun) aktardığına göre o, (dedem Hüseyin) şöyle demiştir: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyururlardı:
" Allah Taâlâ Müs­lüman kardeşlerine surat asana öfke duyar. "  [38]
Kulun kendini ve kendi işlerini önemse­memesi: Kulun kendini ve kendi işlerini önem­sememesi, yaptıklarının karşılığını beklememe­si konusunda Muhammed ibn Abdillah er Râzi'nin şöyle dediğini işittim: Abdullah ibn Abbas ibn Ata'ya (r.a.), Allah'ın (cc.) öfkesine en yakın davranışın ne olduğu soruldu. O da: Kişinin kendi nefsini ve yaptıklannı dikkate al­masıdır. Bundan daha kötüsü de yaptıklannın karşılığını beklemektir, cevabını verdi.
 
28. Tövbeyi Sürdürmek ve Tövbe Edilen Yanlışı Tekrarlamama Kararlılığı Göstermek:
 
Tövbeyi sürdürmek ve tövbe edüen yanlışı tek­rarlamama kararlılığı göstermek konusunda Mansur ibn Abdillah el Hirevi'den Ebu'l-Hüseyin el Müzeyyin'in şöyle dediğini İşittim: " Tövbenin geçerliliği üç şeye bağlıdır. Bunlar: Geçmişten pişmanlık duymak, tövbe edilen yanlışa geri dönmeme konusunda azimli ol­mak ve İşlenen günah yakından bilindiği ama yapılan tövbenin kabul mü edileceği yoksa yü­züne mi çarpılacağı kesin bilinmediği için bu yanlış hatırlandığında kalbin ürpermesidir.
 
29. Allah (cc.) Dostlarına Sevgi Duyarak Allah'ın (cc.) Sevgisini Kazanmaya Çalışmak:
 
Allah (cc.) dostlarına sevgi duyarak Allah'ın (cc.) sevgisini kazanmaya çalışmak konusunda
Abdü'l Vahid İbn Bekre'l-Veresânî, Kannâd ve Ebû Musa ed-Debîli kanalıyla aktarıldığına gö­re adamın biri Ebâ Yezid-i Bistâmi'ye:
"Bana bir iş göster ki onunla Allah'a (cc.) yaklaşayım, " der.
 
30. Dostların Hatalarını Affetmek:
 
Dostların hatalarını affetmek, kusurlarını yüzlerine vurmamak ve günah işlediklerinde onlar için af dilemek konusunda Ebü'l-Ferec es-Sâiğ, Hü­seyin ibn Sehl, Ahmed ibn Ömer er-Râzi, Ali ibn Salih kanalıyla İmran ibn Musa ed-Debili, babasının şöyle dediğini işitmiştir. Yusuf ibn Hüseyin Ebâ Yezid-İ Bistâmi'ye gelerek:
" Kiminle sohbet etmemi emredersin ? " di­ye sordu. O da şöyle cevap verdi:
" Hastalandığın zaman seni kim ziyaret ediyor ve günah işlediğin zaman senin için kim tövbe ediyorsa onunla sohbet et. " Bu anlamı içeren şu şiiri de söyledi:
Hastalandığın zaman gelir seni ziyaret ederiz. Günah işlediğin zaman senin için tövbe ederiz.
 
31. Çalışmayı Bırakmamak:
 
Ebû Bekre'r-Râzî'nin Ebû Osman el-Ademi'den onun da İbrahim rel-Havvas'tan işittiğine göre tevekkül bağını sağlamlaştırmadıkça kulun çalışmayı bı­rakmaması ilkesiyle ilgili olarak ibrahim el-Havvas şöyle demiştir:    Sûfî'nin çalışmayı terkedecek bir mevkiye gelip de kendisini ça­lışmaktan alıkoyan ve çalışmayı bırakması is­tenen bir pozisyonu olmadıkça, çalışmaya de­vam etmesi daha doğrudur. İhtiyaçlar sürdük­çe ve ihtiyaçlara karşı kendisinde bir isteksizlik belirmedikçe çalışmak ve kazanmak onun için daha uygun, daha yerinde bir davranış ve da­ha helal bir kazanç olur. Çünkü çalışmayı bı­rakmak törenler, teşrifatlar ve gelenekler sınır­larını aşanlar içindir.
 
32. İnana Düzeltmeye   Çalışmak:  
 
Ebû Bekre'r-Râzi'nin Hayru'n-Nesac'dan, onun da Ebû Hamza'dan işittiğine göre Allah'la (cc.) ara­sındaki hal ve davranışlannda inancını düzelt­mek ilkesiyle ilgili olarak Ebû Hamza şöyle de­miştir: " Tevekküle inandığım halde aç karına çöle girip de yanımda bulundurduğum azığım, açlığım olmazsa Allah'tan (cc.) utanırım."
 
33. Allah'ın (cc.) Yasaklarına Saygı Gös­termek:
 
Muhammed ibn Şâzân'ın işittiğine gö­re Ali İbn Musa et Tahranı Allah'ın (cc.) yasak­larına saygı göstermek ilkesiyle ilgili olarak şöy­le demiştir: " Abdullah ibn Mervan'dan bir fels (metal para) kirli bir kuyuya düşmüştü. Onu çıkarmak için on üç dinar harcadı. Kendisine neden böyle yaptığı sorulunca da, üzerinde Al­lah'ın (cc.) ismi yazılıydı ona saygımdan dolayı böyle yaptım, " cevabını verdi.
 
34. İnsanların Sana Nasıl Yanaşmalarından Hoşlanıyorsan Onlara Öyle Yaklaşmak:
 
Bu ilke­nin temeli Peygamber (s.a.v.) Efendimizin söyledi­ği rivayet edilen şu mübarek sözüdür:
" Kendin için istediğini insanlar için de iste ki, (gerçek) mü'min olasın. " [39] Bir başka sözünde de şöyle buyurur:
" Kendine verilmesini istediğini insanlara ver. " Ebû Bekre'r-Razi, Saîd es-Süfi'den, kendi­sine: " Bana tavsiyede bulun" diyen birine: " İn­sanların senden ihtiyacları giderildiği kadar sen de onlardan ihtiyacını gider," dediğini işitmiştir.
 
35. Kalp ve Gönülle Allah'a (cc.) Göç Etmek:
 
Kalp ve gönülle Allah'a (cc.) göç etme ilkesinin temeli şu âyet-i kerimeye dayanır:
Lut ona inandı ve "Doğrusu ben Rabbime göç ediyorum" dedi [40] Ebü't-Tayyibe'ş-Şirâzi Ebû Bekre't-Tamestâni'nin şöyle dediğini işitmiştir: " Bizden birisi kitap ve sünnete sarılır, nefsinden, halktan ve dünya­dan uzaklaşır, kalbi ve gönlüyle Allah (cc.) 'a göç eder ve göçünde doğruluktan ayrılmazsa, fütüvvette hedefe ulaşır. Ancak uzaklaştığı şey­lerden birine dönerek bu ilkeyi çiğnerse, o za­man durum değişir. " Bu konuda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
" Kişinin göçü, hedefine yöneliktir. " [41]
 
36. Allah (cc.), Rasûlüllah (s.a.v.) veya Al­lah (cc.) Dostlarıyla Sohbet Etmek:
 
Bu ilkesiyle ilgili olarak Ebû Osman el Hîrî şöyle der: Ki­min Allah'la (cc.) sohbeti doğru ise, O'nun ki­tabını üzerinde düşünerek okuması, O'nun kelâmını bütün diğer sözlere tercih etmesi, âdap ve buyruklarına uyması, muhatabı bulunduğu kurallarını çiğnememesi gerekir. Kimin Rasûlüllah (s.a.v.) la sohbeti doğru ise, O'nun ahlâk ve davranışlanna, sünnet, ve âdabına, davranış ve yaşantılarına uyar. Yapacağı ve bı­rakacağı işlerde sünneti göz önünde bulundurur. Kimin de Allah (cc.) dostlarıyla sohbeti doğru ise, onların yaşantılarını örnek alır, yol­larından gider, edeplerini benimser ve davra­nışlarını taklit eder. Artık bu dereceden daha aşağı düşen de, helak olanlardandır.
 
37. Kişinin Kendisini Doğrulukla Yüküm­lü Görmesi:
 
İnsan böylece kendini meşgul ede­rek diğer insanların durumlarıyla ilgilenme fır­satı bulamaz. Ebû Bekre't-Tamestâni'den bana aktarıldığına göre o, bu ilkesiyle ilgili olarak şunları söylemiştir: 'Allah (cc.) 'la arasında geçen­lerde doğru olmaya çalışan herkes, Allah'la (cc.) arasındaki bu doğruluğu gerçekleştirmeye çalışmaktan, Allah'ın (cc.) yaratıklarıyla meşgul olmaya fırsat bulamaz. '
 
38. Rızk Konusunda Yüce Allah'ın (cc.) Garantisine Güvenmek:
 
Ahmed ibn Muham­med ibn Zekeriya Ali ibn ibrahim'in o da İbra­him ibn Şeyban'ın o da Sehl ibn Abdillah'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiştir: ' Bir kimse Allah (cc.) kendisine garanti verdik­ten sonra hâlâ rızkı için endişe ederse, Allah (cc.) katında onun hiç bir değeri yoktur. '
 
39. Genellikle Dostlarla Uyum İçinde Ol­mak Ve Onlara Ters Düşmemek:
 
Ebü'l-Abbas Ahmed ibn Muhammed en Nesevî, Ahmed ibn Atâ, Ali ibn Ca'fer ve Ahmed ibn İbrahim e's Sûri'nin işittiklerine göre Müseyyib ibn Vazıh, bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: Kendisine: 
"Haydi kalk, " dediğinde:
" Nereye ? diyen hiç kimse senin kardeşin değildir. "
 
40. Sevilen Ve Sevilmeyen Şeylerde Sev­diklerine Ters Düşmemek:
 
Abdü'l Vahid ibn Bekr, Abdullah ibn Ahmed en-Nâkid ve Ahmed ibn Sult, Bişr ibn Hâris'in bu ilkeye ilişkin şu sözünü işitmişlerdir: Sevdiğinin kendi­sine öfkelendiğini sevmek, mürüvvetten, yani mertlik ve yiğitlikten değildir.
Bu ilkesiyle ilgili olarak şu şiiri söyledim:
Düşmanlarıma benzedin seni sevmeye de­vam ettim.
Çünkü senden aldığım zevk onlardan aldı­ğım zevkti.
Sen beni küçük gördün diye ben de kendimi küçük gördüm.
ikramda bulunduklarım arasında seni hor görenler yoktur.
 
41. Cenâb-ı Hakk'a Duada, İstekte Ve Duygularını Açmakta Edebi Korumak:
 
Mu­hammed ibn Abdillah, Saîd ibn Osman el-Abbas'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiştir: Fakirlikte yaya olarak yetmiş kez hacca gittim, bir ara tavaf ederken dilimden: " Sevgilim " kelimesi dökülüverdî. Ansızın
boşluktan bir ses: " Sen miskinliğe razı değilsin ki, sevgi iddiasında bulunasın." dedi. Bunun üze­rine baygın düştüm. Ayıldığımda: " Miskinin ! Miskinin ! Miskinin !" demekteydim.
 
42. Kulluk Âdabını Koruyarak Halkın Sı­kıntısını Gidermede Yardımcı Olmak:
 
Muhammed ibn Abdillah el-Aziz Yusuf İbn Hüse­yin'den Zün-Nun'un bu ilkesiyle ilgili şöyle de­diğini İşitmiştir: Marifet sahiplerinin belirtisi, şu üç ilkeyi benimsemeleridir: Canlıların sıkıntılarını gidermek, zikredenler topluluğunda Al­lah'ın (cc.) nimetlerini yaymak ve ariflerin di­liyle Allah'a (cc.) yöneltmek.
 
43. Kendini Hesaba Çekmek:   
 
Ebû Hüseyne'l-Fârisi, Ahmed İbn Ali'nin şöyle dedi­ğini işitmiştir: Bu ilkesiyle ilgili olarak Kettâni der ki: Bana Rakka'lı bir adam hakkında şöyle anla­tıldı. Adam nefsini hesaba çekmekteydi. Bir gün baktı ki, altmışına girmiş, yaşadığı günleri he­sapladı, gördü ki, yirmi bir bin beş yüz gün ol­muş. Bir çığlık attı ve bayılıp düştü. Ayıklığında şöyle dedi: Yazıklar olsun ! Her güne bir günah olmak üzere Yüce Allah'ın huzuruna yirmi bir bin beş yüz günahla çıkacağım, oysa benim her güne on bin günahım var halim nice olur ? diye bağırdı ve ikinci kez bayıldı. Kendisini sarstılar, baktılar ki, adam ölmüştü.
 
İKİNCİ BÖLÜM
 
" İkinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
1. İç ve Dışta Allah (cc.) Korkusunu Korumak.
2. Aç Kalarak Şeytandan Kaçınmak.
3. Zikrin, Kulun İç ve Dışına Etkisi.
4. Allah'ın (cc.) Garantilediğine Güvenmek ve Emrettikleriyle Uğraşmak.
5. Her İki Dünyada da Hiç Bir Şeyin Seni Al­lah'tan (cc.) Alıkoymaması.
6. Organları Koruyarak ve Anlamlı Şeylerle Meş­gul Ederek Kalbi Düzeltmeye Çalışmak.
7. Gücü Yeterken Affetmek.
8. İnsanların Kusurlarını Bırakarak Kendi Kusuruyla Uğraşmak.
9. Zikirle İçi, İbadetle de Dışı Diriltmek.
10. Sevenin, Sevdiğinin Bütün İsteklerine Uyması.
11. Dostları Azarlamak Yerine Onları Bağışlamak.
12. Halka Karşı İyi Zanda Bulunmak ve Onlara Saygıyı Korumak.
13. Dostlara Öğüdü Yaygınlaştırmak ve Onlara Öğütlediği Konularda Kendi Eksiklerini Bilmek.
14. Hikmet Sahiplerinin Sözlerinden İşittiklerini Kabul Etmek.
15. Şefkatli Olmak ve Başkalanna Öncelik Tanımak.
16. Seriyye's-Sakatî'nin Bildirdiği Beş Ahlâk İlkesi.
17. Allah'ı (cc.) Tanıdıktan Sonra O'nun Uğrunda İşkenceye Katlanmak.
18.  Belâ Karşısında Şikâyetten Vazgeçip Sükûnet ve Gönül Hoşluğuyla Karşılamak.
19. Yoksulluğa Alışmak ve Yoksullukla Sevinmek.
20. Her Durum ve Pozisyonda Yaltaklanmayı Bı­rakmak.
21. Kâinat Tümüyle Kendisinin Olan Allah'a (cc.) Kul Olabilmek İçin Kâinattan ve İçindekilerden Hür Olmak.
22. Efendisine Hizmetten Dolayı Sevinmek, Neşe Duymak ve Bunu Gözünün Nuru Saymak.
23. Özel Durumlarında ve İşlerinde Kulun Kendisi­ni İlgilendiren Şeylerle Uğraşması.
24. Her Türlü Durumda Fakirlik Âdabından Ayrıl­mamak.
25. Hal Sahibinin Bulunduğu Konuma Göre Hal­lerden Bahsetmek.
26. Kulun, geçmişteki yanlışlarını ve efendisine karşi gelişlerini bildikten sonra Allah (cc.) korku­sundan ayrılmaması.
27. Kulu, Allah'la (cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması.
28. Kulun, Durum ve Zamanlarını Göz Önünde Bulundurması ve Hiç Birini Boşa Harcamama­sı.
29. Kulun, Tövbeye Devam Etmesi ve Kabul 0lunmama Tehlikesini Göz Önünde Bulundur­ması.
30. Doğruluktan Ayrılmamak ve Konumlara Fazla Güvenmemek.
31. İyilerle Görüşmek ve Kötülerle Beraberlikten Kaçınmak.
32. Kulun, İlmiyle Allah'ı (cc.) Tanımayı Amaçla­ması.
33. Dünyada Kalma Hırsıyla Hileyi Bırakmak,
34. Sevenin, Sevgisinden Hiç Bir Şekilde Kurtula­maması.
35. Kendisine Geleni Kabul Etmek, Gelmeyenin Peşine Düşmeyi Bırakmak.
36. Bir Yanılgısından Dolayı Öğrenciyi Bırakma­mak ve İyiliklerinden Dolayı Yabancıyı Kabul Etmemek.
37. Mümkün Oldukça Kulluk Adabından Ayrılmamak.
38. Gittiği veya Geldikleri Zaman Dostlar Arasında Rahat Davranmak.
39. İşlerle Uğraşırken Ağırlıklara Katlanmak.
40. Zikredenlere   Alçakgönüllülük   Göstermek  ve Öğüt Verenlerden Gerçeği Kabul etmek.
41. Kulun, Bütün Çabalarında Rab'bine (cc.) Baş­vurması ve Yaratıklar Yerine Yaratana  Gü­venmesi.
42. Vermenin de Almanın da Allah'tan (cc.) oldu­ğunu düşünmek.
43. Her Durumda Halka Şefkat Göstermek.
44. Bir Zenginin Bir Fakirden Hiçbir Sebeple Hiz­met Beklememesi.
45. Kulun her durumda kendinde eksiklik görmesi, içinde bulunduğu durumdan asla memnun olmaması.
 
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla
 
İkinci Bölümde Yer Alem Fütüvvet İlkele­rinin Açıklamaları İse Şöyledir
 
1. İç ve Dışta Allah (cc.) Korkusunu Ko­rumak:
 
Ebû Hüseyne'l-Fârisi İbn Aleviye'de Yahya ibn Muaz er-Râzi'nin bu ilkeye ilişkin şöyle dediğini işitmiştir; Allah (cc.) korkusu iki şekilde olur; biri dışta, diğeri de içtedir. Dışta olanı tüm davranışlarının Allah (cc.) için olma­sı, içte olanı ise, kalbine Allah'tan (cc.) başka hiçbir şeyi sokmamandır.
 
2. Aç Kalarak  Şeytandan   Kaçınmak:
 
Ebû Hüseyne'l-Fârisi İbn İsâm'ın bu ilkesiyle il­gili olarak şöyle dediğini işitmiştir: Bir kimse aç kalır da açlığı   bilgiyle olursa, şeytan ona yaklaşmaz.
 
3. Zikrin, Kulun İç ve Dışına Etkisi:
 
Dı­şına etkisi Allah (cc.) 'na saygı ve huşu, içine etkisi ise Allah'tan (cc.) gelene razı olmaktır. Cafer ibn Muhammed İbn Naşir, Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şu açıkla­mada bulunduğunu işitmiştir: Allah'ın (cc.) öyle kulları vardır ki, Allah'ın (cc.) azametini andıklan zaman O'ndan ayn kalmaktan ve O'nun heybetinden eklemleri ayrılır. Onlar; açık sözlü, güzel konuşan, zeki, Allah'ı (cc.) ve O'nun günlerini bilenlerdir.
 
4. Allah'ın (cc.) Garantilediğine Gü­venmek ve Emretükleriyle Uğraşmak:
 
Ebû Hüseyne'l-Fârisi'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şöy­le dediğini işittim: Yüce Allah'ın (cc.) garantile­diği rızkını önemseme, üslendiğin görevi yap­maya çalış. Zira böyle yapmak Allah (cc.) ka­tında ikram görenlerin ve fütüvvet sahibi olanların davranışlarıdır.
 
5. Her İki Dünyada da Hiç Bir Şeyin Seni Allah'tan (cc.) Alıkoymaması:
 
Hüseyin ibn Hemdân babasından Rabiatü'l-Adeviyye'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dedi­ğini işitmiş: Allah'ım (cc.)! Benim dünyaday­ken dünya'dan istediğim senin zikrin, âhirette ise seni görmektir. Daha sonra bana ne ister­sen yaparsın.
 
6. Organları Koruyarak ve Anlamlı Şey­lerle Meşgul Ederek Kalbi Düzeltmeye Çalış­mak:
 
İbn İsam Sehl ibn Abdiliah et-Tusteri'nin bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Organlarını koruyan hiçbir kul yoktur ki, Allah (cc.) onun kalbini korumasın. Allah'ın (cc.) kalbini koruduğu hiçbir kul yoktur ki, Allah (cc.) onu emin kılmasın. Allah'ın (cc.) emin kıldığı hiçbir kul yoktur ki, Allah (cc.) onu kendisine uyulan önder yapmasın. Allah'ın (cc.) kendisine uyu­lan önder yaptığı hiçbir kul yoktur ki, Allah {cc.) onu halkına rehber yapmasın.
 
7. Gücü Yeterken Affetmek:
 
Ali ibn Ab-di'l Hamid el-Gudârî, Seriyye's-Sakâtî'nin bu ilkeye ilişkin şu sözünü işitmiş: Bir kimse öcünü alabilecekken affederse, Allah'ta (cc.) onu ce­zalar verebilecekken affeder.
 
8. İnsanların Kusurlannı Bırakarak Ken­di Kusuruyla Uğraşmak: 
 
İbn Osman, Zü'n-Nûn-i Mısri’nin (Allah (cc.) her ikisine de rahmet eylesin) bu fütüvvet ilkesiyle ilgili ola­rak şöyle dediğini işitmiş: Bir kimse insanların kusurlarına dikkat ederse, kendi kusurlarına kör olur. Bir kimse kendi kusurlarına dikkat ederse, insanların kusurlarına kör olur.
 
9. Zikirle İçi, İbadetle de Dışı Diriltmek:
 
Hüseyin ibn Aleviyye, Yahya ibn Muaz'm bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Al­lah (cc.) gönlü yaratmış, canlılığını kendini an­maya bağlamış, organlan yaratmış, onların can­lılığını da kendine itaate bağlamıştır. Dünyayı yaratmış, ondan kurtuluşu ondakileri terke bağ­lamış, âhireti yaratmış, ondan faydalanmayı da ona yönelik davranışlara bağlamıştır.
 
10. Sevenin, Sevdiğinin Bütün İsteklerine Uyması:
 
Ali ibn Muhammed el-Kazvini es-Sûfi, Ebü'l Hüseyin el-Mâliki'nin bu fütüvvet ilkesiy­le ilgili olarak şunları söylediğini işitmiş: Ebü'l Hüseyn en-Nûri, Ebü'l Kasım el-Cüneyd ibn Muhammed'e gelerek şöyle dedi:
" Haber aldığıma göre sen her konuda konuşuyormuşsun, istediğin bir konuda konuş da ben de sana eklemede bulunayım. " Bunu işiten Ebü'l-Kâsım:
" Sana hangi konuda konuşayım? " diye sordu. Ebü'l-Hüseyn:
" Sevgi konusunda, " dedi. Ebü'l-Hüseyn:
" O zaman sana bir hikaye anlatayım,  de­di ve başladı anlatmaya:
Ben ve bir grup arkadaşım bir bahçede bulunuyorduk. İhtiyacımız olan şeyleri bize ge­tiren kimse gecikti. Bahçenin tamamını göre­bilmek için bahçenin damına çıktık. Bir de ne görelim bir körle yanında güzel yüzlü bir genç geliyor. Kör olan gence:
" Ey falan ! Bana şunları yapmamı emret­tin, onları yaptım. Şunları yapmamı da yasak­ladın, onlara da uydum. Hiç bir konuda sana karşı gelmedim. Şimdi benden ne istiyorsun? " diyordu. Genç:
" Ölmeni istiyorum, " dedi. Kör:
" Öyleyse işte ben de ölüyorum, " dedi ve uzanarak yüzünü örttü. Arkadaşlarıma:
" Bu kör her şeyi yapabilir ama, gerçekten ölmesi mümkün değildir, ancak ölmüş gibi ya­pabilir, " dedim. Damdan aşağı indik, yanına vardık, kendisini sarstığımızda gördük ki, ger­çekten ölmüş. " Nuri bunu dinledi ve kalkıp gitti.
 
11. Dostları Azarlamak Yerine Onları Bağışlamak:  
 
İbn Mesrûk, Muhammed ibn Beşir'in fütüvvetin bu ilkesiyle ilgili olarak şöy­le dediğini işitmiş: İbn Semmâk bana kendisiy­le bir dostu arasında şöyle bir konuşma geçti­ğini anlatmıştı, dostu kendisine:
" Yarın buluşup birbirimizi azarlayalım, " der. O da:
" Aksine yarın buluşup birbirimizi affede­lim, " der.
 
12. Halka Karşı İyi Zanda Bulunmak ve Onlara  Saygıyı  Korumak:  
 
Muhammed ibn Abdillah el-Ferğâni, Cüneyd-i Bağdâdî'nin (Al­lah  (cc.)  her ikisine de rahmet eylesin) bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiştir: Arkadaşlarım halkaya katılanlar hakkında be­nimle konuştular ve dediler ki:
" Onlar söylenenleri dinlemiyor ve inatlaşıyorlar, halkada oturup soru soruyorlar, en doğrusu sizin zahmete katlanıp öylelerine ce­vap vermemenizdir. " Buna karşılık ben de onla­ra:
" Ben onlarda sizin gördüklerinizi görmüyorum, belki kurtuluşlarına vesile olacak bir kelimeye rastlayacaklarını umuyorum, " de­dim.
 
13. Dostlara Öğüdü Artırmak ve Onlara Öğütlediği Konulan Yerine Getirmede Kendi Eksiklerinin Olduğunu da Bilmek:
 
Muhammed ibn Abdûn, bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak Bedrü'l-Mağâzili'nin şunları söylediğini işitmiş-tir: Bişr-i Hafi'ye:
" Bağdat'ta oturma konusunda ne dersin? " dedim. Dedi ki:
" Müslüman olarak ölmek seni sevindirirse burada kalma. " Peki ama:
" Sen de burada oturuyorsun, " dedim. Bu sefer şöyle dedi:
" Kul, Allah'ın (cc.) emrini bırakırsa onu, yok eden bir kötülük karşılar. Ben de Allah'ın (cc.) emrini bırakmış olmaktan ve beni de yok eden bir kötülüğün karşılamasından korkuyo­rum. "
 
14. Hikmet Sahiplerinin Sözlerinden İşit­tiklerini Kabul Etmek:
 
Anlamasa bile bereketiyle kavrayış düzeyini yükseltmesi için hikmet sahiplerinin sözlerini kabul etmek de fütüvvet ilkelerinden biridir. Bu konuda Muhammed ibn Abdillah el-Ferğâni, Cüneyd-i Bağdâdi'nin şöyle dediğini işitmiş: On küsur yıl önceydi, hocaların derslerine otururdum, onlar kendi aralannda bu ilim (tasavvuf) ile ilgili konuşur­lardı, onları anlamadığım halde karşı çıkma­dan dinlerdim, onlardan istifadem, cuma'dan cuma'ya gelip sözlerini dinlemekti, anlamasam da karşı çıkma belâsına düşmemiştim, çünkü söyledikleri bence doğruydu, bir süre böyle devam ettim, sonunda bana gelerek:
" Aralarında bir konu görüşüleceği zaman eve gelip konuyla ilgili fikrimi alır oldular, bu­nun için aramızda şöyle şöyle bir konu geçti, senin bunları işitmen bizim hoşumuza gidiyor " derlerdi.
 
15. Şefkatli Olmak ve Başkalarına Önce­lik Tanımak:
 
Ebû Ca'fer el-Ferğâni diyor ki, Ebû Türab'ın arkadaşı Ebû Ca'fer el-Isbahâni'nin anlattığına göre o, bu fütüvvet il­kesiyle ilgili olarak şöyle der: Ebû Türab bura­ya, yani hac mevsiminde Hareme (hacca) geldi. Yanında on bir dirhem bulunan Hora­sanlı bir adam kendisine gelerek:
" Ey Ebû Türab! Bunu al, " dedi ve keseyi açtı. Sonra Ebû Türab:
" Şuraya dök, dedi. Sonra adam kesedekileri Ebû Türab'ın önüne toprak üzerine döktü. Ebû Türab ondan iki dirhem aldı, " arkada­şının birine:
" Git bunlarla kendine bir ceket al, dedi. Ceketi yırtıyor, aralarına birer ikişer avuç para koyuyor, diğer fakirlere gönderiyor, onları ge­lip istemek zorunda bırakmıyordu. Paralar tü­kenmeye yüz tutunca, " adamın biri Ebû Türab'a:
" Arkadaşların günlerdir hiç bir şey yemediler, " dedi. Bunun üzerine Ebû Türab bir avuç para alıp adama verdi ve:
" Onlar için bir şeyler al, " dedi. Daha sonra bir kadın gelerek:
" Ey Ebû Türab! Ailen ne olacak? " dedi. Bunun üzerine Ebû Türab:
" Bakın, para kaldıysa ona verin, " dedi. Araştırdılar, iki dirhem kaldığını gördüler ve onları da ona verdiler.
 
16. Seriyye's-Sakati’nin Bildirdiği Beş Ahlâk İlkesi:
 
Abdul ibn Kasım'in anlattığına gö­re Seriyye’s Sakatî, bu ilkelerle ilgili şöyle de­miştir: Beş şey müritlerin ahlâkındandır:
1- Kendileri için arzu, zevk, irade veya şehvet olan bir yere adım atmazlar.
2- Kötülüğe yönlendiren ve meramı zor anlaşılan arzunun otoritesinden çıkarlar.
3- Beş şeyi yapmakta kararlıdırlar. Bunlar:
a- İnsanların ellerindekine göz dikmemek.
b- Kimseye sıkıntı vermemek,
c- Ellerini, karınlarını (midelerini) ve edep yerlerini bozmamak.
d- Gösteriş yapmamak,
e- Dinen  kendilerinden  üstün 'olana uymaktır.
4- Beş şeyden uzak durmakta kararlıdır­lar. Bunlar:
a- Bütün geçici şeylerden uzak durmak,
b- İnsanlardan uzak durmak,
c- Şehvet ve arzulardan uzak durmak,
d- Liderlik sevdasından uzak durmak.
e- Övülmek isteğinden uzak durmaktır.
5- Beş şeye de düşkündürler. Bunlar da:
a- Yanlarında dünya pek değersiz kalan cennet nimetlerine düşkündürler.
b- Doğruluğa düşkündürler. Zira kalple­rinden Allah (cc.) korkusu çıkmaz.
c- Allah (cc.) dostlanyla oturmaya düş­kündürler, karşıt görüştekilerle otur­maktan kaçınırlar.
d- Allah (cc.) 'ı memnun edecek her şe­ye düşkündürler.
e- Bir de cahilin uzak durduğu şeylere düşkündürler.
 
17. Allah'ı (cc.) Tanıdıktan Sonra O'nun Uğrunda İşkenceye Katlanmak:
 
Ebü'l-Hüseyn Muhammed ibn Ali el-Havarizmi, Zünnûn-i Mısrî'nin (r.a.) bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işittim: Mısırda bir yere yolum düştü, gördüm ki, çocuklar adamın birini taşlıyorlar. Onlara dedim ki:
" Ondan ne istiyorsunuz? "
" Allah'ı  (cc.) gördüğünü  ileri sürüyor, " dediler. Ben de:
" Bana yol verin de onunla görüşeyim. Yol verdiler, içeri girdim, bir de ne göreyim sır­tı duvara dayalı bir genç. "  Kendisine:
" (Allah'ın (cc.) merhameti üzerine olsun) Bu çocuklann senin hakkında söylediklerine ne dersin? " diye sordum. O da:
" Hakkımda ne diyorlar? "  diye sordu. Ben de:
" Senin Allah'ı (cc.) gördüğünü ileri sürüyormuşsun, " dedim. Zünnûn anlatmaya devam ediyor ve diyor ki:
" Adam bir süre sustu ve sonra başını kal­dırdı, yanaklarından göz yaşları akıyordu ve şöyle dedi:
" Allah'a (cc.) yemin ederim ki, ben O'nu bildim bileli hiç kaybetmedim. " Ardından da şu şiiri söyledi:
Âşık idrâk ötesinde dolaşmak istedi, kalp yükselirken dil suskundu.
Sonra elleriyle yüzünü kapadı ve şöyle diyordu:
Ey erişilemeyen yüksek! Biz çamurdanız, sana selâm.
Bu hayat sadece bir faydalanmadır. Ölümle birlikte ayaklar düzelir.
 
18. Belâ Karşısında Şikâyetten Vaz Geçip Onu Sükûnet ve Gönül Hoşluğuyla Karşıla­mak:
 
Abdullah ibn Muhammed el-Haris es-Sûfî'nin anlattığına göre Muhammed ibn Mahbub, bu fütüvvet ilkesiyle ilgili olarak şöyle demiştir: Bağdad caddelerinde yürürken Bir ara yolum tımarhaneye düştü. Orada güzel yüzlü bir genç gördüm. Ayaklannda zincir, boynunda da halka vardı. Görünce yüzümü çevirdim. Arkamdan seslendi:
" Ey ibn Mahbub ! Kendisini sevdiğim için Mevlâ' n, ayaklanma zincir, boynuma halka geçirdi, benden hâlâ razı olmadı mı ? Ona söy­le, eğer benden razı olduysa ben bu halime al­dırmam. " Sonra da şu şiiri söyledi:
Yakınlık alışkanlığı olan senin uzaklığına sabretmez
Sevgi kendisini saran, ayrılığa güç yetirmez.
Göz seni göstermese de kalp seni mutlaka gösterir.
 
19. Yoksulluğa Alışmak ve Yoksullukla Sevinmek:
 
Abbas ibn Abdi'1-Azim, Bişr ibn Haris'in bu fütüvvet ilkesiyle ilgili şöyle dediği­ni işitmiş: Fakirlik ve muhtaçlık mü'min için Al­lah (cc.) katında saklı bir İncidir. Nitekim şe­hitlik de öyledir. Bunlara yalnızca Allah'ın (cc.) sevdiği kulları erişir.
 
20. Her Durum ve Pozisyonda Yaltak­lanmayı Bırakmak:
 
Muhammed ibn Abdi'l-Aziz, Ebû Abdillah el-Kuraşî'nin bu fütüvvet il­kesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Ken­disine veya başkasına yaltaklanan kimse, doğ­ruluğun kokusunu duyamaz.
 
21. Kâinatın Tümüyle Sahibi Olan Al­lah'a (cc.) Kul Olabilmek İçin Kâinattan ve İçindekilerden Hür Olmak:
 
İsâ ibn Reis, Ahmed ibn Hanbel (Allah (cc.) her ikisine de rahmet eylesin) in bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: İbn Semmâk'in bîr dostuna şunları yazdığını gördüm: Eğer Allah'tan (cc.) başkasına kul ol­mamayı   başarabildiysen, elbette kendinde başkasına kulluktan bir şey bulamazsın. Öyle ise hiç durma yap.
 
22. Efendisine Hizmetten Sevinip Neşe Duymak ve Bunu Göz aydını Saymak:
 
Ali e'r-Râzi diyor ki, Yahya ibn Muaz'ın bu ilkesiyle il­gili olarak şunları söylediğini işittim: Kim Allah'a (cc.) hizmetten sevinç duyarsa, eşya da onu hizmetten sevinç duyar ve kim Allah'ı (cc.) göz aydını sayarsa, her şey ona bakmayı göz aydını sayar.
 
23. Özel Durumlarında ve İşlerinde Ku­lun Keiîdisini İlgilendiren Şeylerle Uğraşması:
 
Ebû Rufâatü'l-Fehmi, Ebû Bekir es-Sıddîk'tan Peygamber (s.a.v.) Efendimizin şöyle buyurdu­ğunu aktarır:
" Kişinin iyi bir Müslüman oldu­ğunu gösteren şeylerden biri, kendisini ilgilen­dirmeyen şeyi terk etmesidir." İbn Ebi Verd de Marûf-u Kerhî'nin bu ilkesiyle ilgili şöyle dediği­ni söyler: Allah'ın (cc.) kuluna öfke duyduğu­nun  belirtilerinden  birisi, özel zamanlannda kendisini ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmasıdır.
 
24. Her Türlü Durumda Fakirlik Adabın­dan Ayrılmamak:
 
Ebü'l-Abbas ibn Ata der ki: Bu ilkesiyle ilgili olarak bazılan şöyle derler: Fa­kirlerin sofrasında şu dört şey mutlaka bulun­malıdır:  Birincisi açlık, ikincisi muhtaçlık, üçüncüsü düşkünlük ve dördüncüsü şükür.
 
25. Hal Sahibinin Bulunduğu Konuma Göre Hallerden Bahsetmesi, Yani Yaşamadığı Şeylerden Bahsetmemesi:
 
Ebû Bekr ibn Abdi'l-Celil, Cüneyd-i Bağdâdi'nin bu fütüvvet il­kesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiştir: Fırat çev­resine çıktım, oralarda bir gencin olduğu bana anlatılmıştı. Bir gence rastladım ki, dünyanın sıkıntıları kendinde toplanmış. Kendisine de­dim ki:
" Allah (cc.) senden razı olsun, dünyada vefa ne zaman olgunlaşır? " bana şöyle dedi:
" Ey Cüneyd! Vefanın başı senin bana soru sormamandır. " Ben bu cevaptan üzüldüm. Bunun üzerine beni çağırarak şöyle dedi:
" Ey Cüneyd! Vefayı fiilen yaşamadan anlatmak, iyilerin davranışlarından değildir. "
 
26. Kulun, Geçmişteki Yanlışlarını Ve Efendisine Karşı Gelişlerini Bildikten Sonra Allah (Cc.) Korkusundan Ayrılmaması:
 
Ebû Muhammed el-Ceriri der ki, Cüneyd'in bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işittim: Bir kimse kendin­de tek bir yanlışlığa tanık olur da iyiliklerine güvenmeye devam ederse, kendini aldatmış olur. Bir kimse emirleri yerine getirirken içten davranmazsa, gerçeklerden uzak olur.
 
27. Kulu, Allah'la (Cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması:
 
Kulu, Allah'la (cc.) Birliktelikten Hiç Bir Şeyin Alıkoymaması ve bu uğurda belâya katlanması konusunda Ca'fer ibn Muhammed, Cüneyd-i Bağdâdî'nin şöyle dediğini işitmiş: Bir gün erkenden Seriyye's-Sakati'ye (Allah rahmet eylesin) git­tim, bana şöyle dedi;
" Ey Ebel-Kâsım! Bu gece bana biraz mü­şahede verildi, " ruhuma seslenilerek şöyle de­nildi: 
" Ey Seriy! Ben yaratıkları yarattığımda onlar bana bakıyor ve bana geliyorlardı. Onla­ra Dünya'yı sundum, onda dokuzu dünyaya meyletti, onda biri de benimle kaldı. Üzerlerine belâ yağdırdım, zayıflık gösterip imdat istediler. Böylece kalanların onda dokuzu daha gitti, ge­riye onda birin, onda biri kaldı. " Bu sefer kendi­lerine:
" Siz Dünyayla ilgilenmediniz, Cennet'i is­temediniz, belâdan  da  kaçmadınız, "  dedim. Buna karşılık:
" Bizim ne istediğimizi sen biliyorsun, " de­diler. Ben de:
" Üzerinize yüce dağların dayanamayaca­ğı belâlar yağdırırım, " dedim. Onlar da:
" Bize bunu yapan sen olduktan sonra biz de ona katlanırız, " dediler.
 
28. Kulun, Durum Ve Zamanlannı Göz Önünde Bulundurması Ve Hiç Birini Boşa Harcamaması:
 
Bu ilkesiyle ilgili olarak Sehl ibn Abdillah et-Tusterî şöyle der: Vaktin en değerli varlığındır. Onu değerli işlerle geçir. Ebü'l-Hüseyn el-Mihlebi el-Bağdâdi de Cüneyd-i Bağdadinin şöyle dediğini işitmiş: İyiliğin tümü üç şeydedir: Gündüzünü lehine bir şeyle geçirmezsen de hiç olmazsa aleyhine bir şeyle geçirme. İyilerle arkadaşlık etmezsen de hiç olmazsa kötülerle arkadaşlık etme. Malını Al­lah'ın (cc.) nzasını kazandıracak işlerde har­camazsan da hiç olmazsa öfkesini kazandıra­cak işlerde harcama.
 
29. Kulun, Tövbeye Devam Etmesi ve Kabul Olunmama Tehlikesini Göz Önünde Bulundurması:
 
Ebû Bekre'r-Râzi Ebü'l-Hüseyne'l-Müzeeyyin (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) in bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Tövbe üç öğeden oluşur; geçmişte işle­nenlerden pişmanlık duymak, tekrar günaha dönmemekte kesin karalı olmak ve (eski gü­nahlar akla geldikçe) kalbin ürpermesi. Çünkü günahların işlendiği kesin bilinmekte fakat töv­benin kabul olmama riski daima önümüzde durmaktadır.
 
30. Doğruluktan Aynlmamak ve Konum­lara Fazla Güvenmemek:
 
Ebü'l-Hüseyn ibn Katâde el-Belhi, Kannâd'ın bu ilkesiyle ilgili şöy­le dediğini işitmiş: Cüneyd-i Bağdâdî'ye (Allah cc.) ona rahmet eylesin) denildi ki:
" Sûfi'lerde bulunması gereken özellik ne olmalıdır? " Şöyle cevap verdi:
" Onlar öyle kimselerdir ki, verdikleri sözü tutarlar. "
" Onların çehreleri nasıldır? " diye soruldu. Ona da şöyle cevap verdi:
" Kalpleri dalgınlık ve arzu peşinde iken onların göz kapakları hiç bir zaman yumulmuş değildir. "
 
31. İyilerle Görüşmeyi Sürdürmek ve Kö­tülerle Görüşmekten Uzak Durmak:
 
Hasen ibn Aleviyye, Yahya İbn Muaz'ın bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Eğer (gökyüzünden) bir çığlık gelseydi, iyilikte birbirlerini destekleyen­lerin birbirlerine nasıl kenetlendiklerini ve kötü­lükte birbirlerini destekleyenlerin birbirlerinden nasıl kaçıştıklarını elbette görürdün:
" O gün Al­lah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar. " [42]
 
32. Kulun, ilmiyle Allah'ı (cc.) Tanımayı, Allah'ı (cc.) Tanımakla İdrak Ötesi Olayların Kendisine Gösterilmesini, Bununla Birlikte Hiç Kimsenin Aüah'i (cc.) Tam Olarak Bilemeyece­ğinin Bilincinde Olmayı Amaçlaması:
 
Kannâd, en-Nuri'nin bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle dediğini işitmiş: Allah (cc.) halka bilgiyi serbest bırakmış, marifeti dostlarına, perdelerin kaldırılmasını seçkin kullarına, idrak ötesi olayları gözlemeyi de sevdiklerine ayırmıştır. Bütün yaratıklarından gizlenmiş, tam O'nu tanıdıklarını sandıklarında hayretler içinde kalmışlar, tam perdelerin kendi­lerine kaldırıldığı kuruntusuna kapıldıklarında perdeler önlerine gerildi. Tam gerçeklere tanık olduklarını sandıkları zaman görmez edildiler. İşleri çok şaşırtıcı olan ve kendisinden daha şa­şırtıcı biri bulunmayan Allah'ı (cc.) bütün nok­sanlıklardan tenzih ederim.
 
33. Dünyada Kalma Hırsıyla Yapılan Hi­leyi Bırakmak:
 
Ali ibn Abdillah el-Basri, Fâris ibn Abdillah'ın bu ilkesiyle ilgili olarak şöyle de­diğini işitmiş: Sehl ibn Abdillah'a (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) hizmet eden ihtiyar bir ka­dın vardı, bir hastalığa yakalandı ve kendisine:
" Keşke tedavi olsaydın, " denildi. Cevap olarak dedi ki:
" Eğer iyi olmam kulağıma dokunmama bağlı olsaydı ona dokunmazdım. Kendisine gi­dilen Rabb'dır. Bu gidiş ne güzeldir. "
 
34. Sevenin, Sevgisinden Hiç Bir Şekilde Kurtulamaması:
 
Said ibn Muhammed eş-Şâsi, Heysem İbn Küleybin kendisine Sümnûn es-Sûfî'nin bu ilkesiyle ilgili şu şiiri söylediğini ha­ber verdi:
Ağlamak derdime derman olsun diye,
Sana yaşım yerine kanla ağladım.
Muhammed ibn İsmail, bana sûfi'lerden birinin şu şiirini okudu:
Sevenin sevgilisine yaklaştığında usanaca­ğını,
Uzaklaşanın da coşkudan kurtulacağını ileri sürdüler.
Bütan tedavilerimize rağmen derdimiz der­man bulmadı,
Bu durumda evin yakınlığı uzaklığından da­ha İyidir.
 
35. Geleni Kabul Etmek, Gelmeyenin Peşini Bırakmak:
 
Abdü'l Vahid İbn Ali, bu ilkesiyle ilgili olarak Fâris'in (Allah (cc.) ona rah­met eylesin) şöyle dediğini işitmiş: Fütüvvet sahibi sûfilerin huylarından biri de; kendisine geleni kovmamak, gelmeyenin peşine düşme­mek ve görüştüğü kimse üzerinde otorite kur­mamaktır.
 
36. Bir Yanılgısından Dolayı Öğrenciyi Bı­rakmamak ve İyiliklerinden Dolayı Yabancıyı Kabul Etmemek
 
Bu ilke çerçevesinde Ebû Türâb en-Nahşebi'nin şöyle dediği anlatılır: Adam ira­denin huylarını benimsediği (tekkenin kurallarını yerine getirdiği), sûfilerin yaşantı biçimine uydu­ğu ve onu (müritliğe) kabul ettiğin zaman, yüz kusuru da olsa çevrenden uzaklaştırma. Dünya düşkünlerini ise, kendilerinde yüz iyilik de görsen araştırmadan sûfilerin arasına sokma.
 
37. Mümkün Oldukça Kulluk Âdabından Ayrılmamak:
 
Cafer ibn Muhammed Cüneyd-i Bağdadî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle dediği­ni işitmiş: Kulluk, iradeyi bırakıp alçakgönüllü­lük ve muhtaçlığa sanılmaktır.
 
38. Gittiği veya Geldikleri Zaman Dostlar Arasında Rahat Davranmak:
 
Hasen el-Hayyât, Bişr İbn el-Hâris'in bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş: İhvan arasında resmiyeti bı­rakmak âdaptandır. Dinen sakıncası olmayan hususlarda ihvan arasında rahat davranmayan kimse, ihvanı kendisinden uzaklaştırır.
 
39. İşlerle Uğraşırken Sıkıntıları Göğüs­lemek:
 
Abdullah ibn Ali, Dukkî'nin bu ilke çer­çevesinde şöyle dediğini işitmiş: Abdullah el-Harrâz bana geldi, dört gündür bir şey yeme­miştim. Bana bakınca dedi ki:
" İçinizden biriniz dört gün yemek yemez ve kendisine açlık nara atar ve seslenir. " Sonra da şöyle dedi:
" Kavrayabiliyor musunuz? Verilen her nefes, Allah'tan (cc.) istediğiniz şey uğruna tüketilse bunun büyük bir şey olduğunu mu dü­şünüyorsunuz. "
 
40. Zikredenlere Alçakgönüllülük Gös­termek ve Öğüt Verenlerden Gerçeği Kabul etmek:
 
Hilâl ibn Alâ der ki: Feyd ibn İshak'ın bize anlattığına göre Fudayl ibn îyad'a:
" Fütüvvet nedir? " diye soruldu. Dedi ki:
" Zikredenlere karşı alçak gönüllülük gös­termek' ve öğüt verenlerin dile getirdikleri ger­çekleri kabul etmektir. İshak ibn İsmail'in bize anlattığına göre o, Veki'in bu ilke çerçevesinde şunları söylediğini işitmiş: Kişinin dost ve ah­baplarına hoşgörülü davranması, onların hatalarına ve hiç bir hallerine kızmaması gerekir. "
 
41. Kulun, Bütün Çabalarında Rab'bine Başvurması ve Yaratıklar Yerine Yaratana Gü­venmesi:
 
Kasım ibn Abdirrahman'ın bize anlat­tığına göre o, Yahya ibn Muaz er-Râzi'nin (Al­lah (cc.) ona rahmet eylesin) bu ilke çerçeve­sinde şunları söylediğini işitmiş: Dört meziyet vardır ki, evliya'nın sıfatlarındandır. Bunlar:
a- Her konuda Allah'a (cc.) güvenmek,
b- Her konuda Allah'a (cc.) başvurmak,
c- Her konuda Allah'tan (cc.) yardım di­lemek ve
d- Her konuda Allah'a (cc.) ihtiyaç duy­maktır.
 
42. Her Durumda Yaratıklara Şefkat Göstermek:
 
Ca'fer ibn Muhammed ibn Nasr'ın bize anlattığına göre o, Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle   dediğini  işitmiş: Şam'da hocalanmızdan birisi bulunuyordu ve ona Ebû Mûsa'l-Kûmesi (Allah (cc.) ona rah­met eylesin) denilirdi. Kendisi fütüvvet sahiplerindendi ve bir takım faziletlerinden bahsedilir­di. Cüneyd dedi ki: Hocamız ve hanımı bir ev­de kalıyorlardı, ev üzerlerine yıkıldı, halk gele­rek üzerlerinden yıkıntıları kaldınyorlardı, önce hanımına yöneldiler. Hanımı:
" Hocaya koşun, hocaya koşun, Ebû Mu­sa falan köşede! " diye seslendi. Hanımı bırakıp hocanın yanına gelerek üzerinden yıkıntıları kaldırdıklarında bu sefer hoca:
" Hanıma koşun, hanıma diye herkesi onun yardımına gönderdi. "
Ebû Kasım diyor ki: O zaman insanlardan her birisi diğeriyle ilgileniyordu. İşte Allah (cc.) için dost olanlar, Allah (cc.) için ve Allah (cc.) yolunda birbirine bağlananlar hep böyleydi. Her türlü durum ve pozisyonda kalpleri tam bir biçimde kenetlenmişti.
 
43. Bir Zenginin Bir Fakirden Hiçbir Se­beple Hizmet Beklememesi:
 
Mansur ibn Abdillah el-Havvas, Tiflisi'nin şöyle dediğini işitmiş: Cüneyd ve arkadaşları (Allah (cc.) onla­ra rahmet eylesin) topluca bir camide oturu­yorlardı. İhtiyaç içindeydiler. Dostlarından biri­si içeri girerek onlardaki açlık belirtisini gördü. Fakirlerden birine:
Benimle gel, dedi ve çarşıya çıktı, bazı ihtiyaç maddelerini alarak taşıması için fakire verdi.^Mescidin kapısına geldiğinde onu uzak­tan gören Cüneyd:
" Onları at ve İçeri gir, dedi. O yiyecekleri yemekten kaçındılar. "  Sonra Havvas o yiyecek­leri gönderene:
" Gözünde dünya değerlerini büyüttün, öyle ki, sonunda fakiri yiyeceklerine hamal yaptın. Onlardan hiç kimse bir şey tatmadı, " dedi.
 
44. Vermenin de Almanın da Allah'tan (cc.) Olduğunu Düşünmek:
 
Böylece hırsla ken­dini rezil etmemiş, isteyip yüzünü yere geçirmemiş olur. Mansur ibn Abdillah el-Hirevi bi­ze, İbn Rûmi hakkındaki şu şiiri söylemiştir:
Allah'ın (cc.) vermediğini verecek, ver­diğini de engelleyecek birini görmüyorum.
Cömertlik, hoşgörü ve nimetlerini aya­ğının altına sermek, seni affedenindir. Yüz suyu dökmen de O'nun hakkıdır.
Umarım ki, dileneni Allah (cc.) çirkin (daha kötü) kılsın. İsterim ki, yardım edecek kimse istemeden (İstemeye mecbur bırak­madan) versin.
 
45. Kulun Her Durumda Kendinde Eksiklik Görmesi, İçinde Bulunduğu Durumdan Asla Memnun Olmaması:
 
Mansur ibn Abdillah, Ebû Va'kûb en-Nehrecûri'nin bu ilke doğrultusunda şöyle dediğini işitmiş: Davranışlarında Al­lah'ın (cc.) kendisine vekil olduğu kimsenin be­lirtileri; ihlâsında eksiklik, zikrinde gaflet ve doğruluğunda noksanlık gözlernesidir. Dolayı­sıyla hiçbir davranışı hoşuna gitmez, amaca ulaşmada Allah'a (cc.) muhtaçlığı daha da ar­tar, gidişatında her türlü maksadından vazge­çer.
Hamd, âlemlerin Rab'bı olan Allah'a (cc.), salât da Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.) ve temiz aile efradının tümüne aittir.
 
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
 
Ödüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlke­leri şunlardır:
 
1. Hiç Bir Dünyevi Nedenle Müslüman Kardeşine Karşı Tutumunun Değişmemesi.
2. Ca'fer ibn Muhammed (Ca'fer-i Sadık) in Söy­ledikleri.
3. İç ve Dış'ın Adabını Korumak.
4. Halka İhtiyaç Belirtmemek ve Halktan İstemek­ten Kaçınmak.
5. Dünyevi Arzuları Terk ederek Tehlikelerden Korunmak,
6. Tevekkül Noktasında Allah'a (cc.) Güvenmekle Yetinmek.
7. Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Ara­sında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaşlık Yap­maya Tercih Etmek.
8. İyi Bitirmek İçin İyi Başlamak.
9. Allah'ın (cc.) Bildiği Sırrı Başkasının Öğrenme­sinden Korumak.
10. Nefsin Yöntemlerini Öğrenebilmek İçin Nefsin Arzularına Karşı Çıkmak.
11. Allah (cc.) İçin, Allah'ın (cc.) Yardımıyla ve Al­lah'la (cc.) Birlikte Davranmak.
12. Ebü'l-Hasen el-Büşencî'ye Sorulan Soru.
13. Kulun, Yalnızca İçinde Bulunduğu Zamanı De­ğerlendirmeye Çalışması.
14. Davranışlarda İncelik.
15. Bütün İşleri Allah'a (cc.) Bırakmak.
16. Yapılanlara İyilikle Karşılık Vermek.
17. Allah (cc.) 'tan sağlık Dilemek ve Verince de Şükretmek.
18. Vermeye Gücü Yeterken Vermekten Sakın­mamak.
19. Minnet Etmemek İçin Kanaatkar Davranmak ve Aza Razı Olmak.
20. Seriyye's-Sakatî'nin Dile Getirdiği Üstünlükler.
21. İş ve Davranışları Düzeltmek.
22. Alçakgönüllülük.
23. Sıkıntı ve Zorlukları Üslenerek Müslüman Kar­deşlerini Rahat Ettirmek.
24. İnsanlarla Olan İlişkilerde Sabretmek ve Gere­ken En Az Şeyle Yetinmek.
25. Alçak Gönüllü Olmak ve Müslüman Kardeşle­rine Karşı Büyüklenmekten Vazgeçmek:
26. Başlanan Bir İyiliği Bitirmek
27. Hiç Kimseyi Küçümsememek.
28. Doğruların Kendilerinden veya Hocalarından Verdikleri Haberleri Doğrulamak ve Onlara Karşı Çıkmaktan Vazgeçmek.
29. Dostların Kabalıklarına İyilikle, Yatıştırarak ve Özür Dileyerek Karşılık Vermek.
30. Sohbet Ederken Söz ve Davranışlarda Nezaketi Korumak.
31. İnsanların Değerini Bilmek.
32. Kendilerine Açılan Sırtarda Arkadaş ve Dostla­ra İhanet Etmemek:
33. Kendini Beğenmenin, Kişinin Gayretini Dü­şürmesi.
34. Dostları Özür Dilemek Zorunda Bırakmamak.
35. Çekememezlikten Kaçınmak.
36. Güzel Ahlâk Sahibi Olmak.
37. Ebû Bekr el-Varrâk'ın Söyledikleri.
38. Geçmişi Hatırlamak ve Geleceği Plânlamak Yerine İçinde Bulunulan Zamanı Değerlendir­mek.
39. Ubeydullah İbn Yahya'dan İşittiklerim.
40. Müslüman Kardeşlere Harcamada bulunmak.
41. İtaatkârlara da İsyankârlara da Şefkat Göster­mek,
42. Dostlar Katında Kendi İyiliklerini Unutup Onları Takdir Etmek.                    
43. Kulun Dışından Çok İçine Dikkat Etmesi Gerekip
44. İnsanlarla İlişkide Saygılı Davranmak.
45. Allah (cc.) İle Yalnızlıkta Saygılı Davranmak.
46. Eski Dostluğu Sürdürmek.
47. İçinde Bulunduğu Durumu Dışarı Yansıtmamak.
48. İç ve Dışı Denetlemek.
49. Arzulardan Uzak Durup Azarlanmayı Önlemek.
50. Bedeni Aykırılıklardan Arındırıp Uyumluluklarla Donatmak.
 
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim
 
Üçüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlke­lerini Şöyle Açıklayabiliriz:
 
1. Hiç Bir Dünyevi Nedenle Müslüman Kardeşine Karşı Tutumunun Değişmemesi:
 
İbn Uyeyne, Muhammed ibn Suka'nın bu fütüvvet ilkesi çerçevesinde şunlan anlattığını işitmiş: Birbirine kardeş gibi davranan iki adam vardı. Birisi diğerinden bir şey istedi. Fakat diğeri is­tediğini vermedi. Vermeyen isteyene:
" Kardeşim benden bir hacet istedin, ben onu vermedim, ama bana karşı tutumunu ne­den değiştirmedin? " dedi. İsteyen:
" Ben seni bir nedenle sevdim ve kardeş edindim. Sevme ve kardeş edinme nedenim değişmedi. Dolayısıyla benim  ihtiyacımı gidermesen de sana karşı tutumumu değiştir­mem, " dedi. Vermeyen tekrar:
" Seni denemek için vermemiştim. Şimdi uzat elini ve istediğin malımı al. Ben onlara senden daha layık değilim, " dedi.
 
2. Ca'fer ibn Muhammed ( Ca'fer-i Sadık) in Söyledikleri:
 
Hüseyin ibn Nasr, Ali İbn Musa er-Rıza'nın (Allah (cc.) ondan razı olsun) bu il­ke   çerçevesinde   şunlan   anlattığını   işitmiş: Ca'fer-i Sadik'a:
" Fütüvvet nedir? " diye soruldu. Dedi ki:
" Fütüvvet günah ve suçla değil, (açlara) yapılan yemek,  (muhtaçlara) harcanan mal, insanlara gösterilen güler yüz, İyi bir namus duygusu ve el çekilen işkence ile olur. "
 
3. İç ve Dış'ın Âdabını Korumak:
 
Ebû Hüseyn el-Fârisİ, Ebû Muhammed e'l Ceriri'nin bu ilke ile ilgili şu bilgileri verdiğini i-şitmiş: Din'in, beşi dışta beşi de içte olmak ü-zere on tane sermayesi vardır. Dışta olanlar: Dilde doğruluk, malda cömertlik, bedende al­çakgönüllülük, eziyetten el çekmek ve çekin­meden eziyetlere katlanmaktır. İçte olanlar da: Efendisinin varlığından hoşlanmak ve ondan ayrılmaktan korkmak. Efendisine kavuşma ümidi taşımak. Yaptığı yanlışlardan pişmanlık duymak ve Rab'binden utanmaktır.
 
4. İhtiyacını Halka Bildirmemek ve Halk­tan İstemekten Kaçınmak:
 
Ebû Hüseyn e'l-Farisi, Ebû Bekr Muhammed ibn Ahmed ibn Dâvûd el-Belhi'nin bu ilke çerçevesinde şu açıklamayı yaptığını İşitmiş: Sıkıntısı az olanın sevgisi devam eder. İffetli olanın dostuna ka­vuşması kolay olur. İhtiyacı çok olanın kimse yüzüne' bakmaz.
 
5. Dünyevi Arzulan Terk ederek Tehlike­lerden Korunmak:
 
Hüseyin ibn Yahya der ki: Ebû Türab bu konuda şöyle dedi: Afetlerden korunmanın çaresi, kendini arzulardan uzak batmandır.
 
6. Tevekkül Noktasında Sırf Allah'a (cc.) Güvenmekle Yetinmek:
 
Ebû Muhammed e'l-Ceriri, Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu ilke doğrultu­sunda şöyle dediğini işitmiş: Hak Taâlâ mül­künde yaşayanların ihtiyaçlarını gidermeyi ve yetecek kadar rızkını üslenmiş, böylece onlar da tevekkülle ilgili işlemlerden kurtulup rahat etmişler, Hak Taâlâ'dan başkasına razı olma­mışlardır. Tevhide inananların   kalplerinden kuruntuyu  gideren  (Hak Taâlâ İle)  karşılıklı dostluğa güvenmelerinden sonra Allah adamlarının birbirlerinden istemeleri ne çirkin şey­dir?
Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Arasında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaşlık Yapmaya Tercih Etmek: Hüseyin İbn Aleviyye, Yahya ibn Muaz (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerle­rine olsun) bu ilke doğrultusunda şöyle dediği­ni işitmiş: Her şeyin bir kalesi vardır, nefsin kaleşi de yalnızlıktır ve halkla görüşmeyi bırak­maktır. Seninle olmayan, senin aleyhindedir. Yardımcı olanlar çok azdır. Zaman gaddardır. Öyleyse onlardan önce davran ki, seni de mah­vetmesinler. Fethi el-MevsıIî'ye adamın biri:
" Bana tavsiyede bulunur musun? " dedi. Oda:
" İnsanlardan uzaklaş, nefsinle baş başa kal ki, dinin ve mürüvvetin sağlam kalsın, tav­siyesinde bulundu. "
 
7. Halktan Uzak Durmayı ve Yalnızlığı, Halk Arasında Serbest Dolaşmaya ve Arkadaş­lık   Yapmaya   Tercih   Etmek:  
 
Hüseyin ibn Aleviyye,  bu ilkesiyle  ilgili olarak Yahya ibn Muaz'ın şu açıklamasını işitmiş: Her şeyin bir koruması vardır, nefsin koruması da yalnızlık ve halkı terk etmektir. Seninle olmayan, senin aleyhindedir. Yardımcı olanlar pek azdır. Za­man gaddardır, mahvetmeye seninle başlan­madan elini çabuk tut. Adamın biri Fethi el-Mevsılî'ye:
" Bana tavsiyede bulun, " dedi. O da:
" Nefsinle baş başa kal, insanlardan uzak dur kî, dinin de mürüvvetin de sağlam kalsın. "
 
8. İyi Bitirmek İçin İyi Başlamak:
 
Ebü'l Hüseyin el-Farisi, ibn Atâ'nın bu ilke doğrultusunda şöyle dediğini işitmiş: Allah'la (cc.) ara­sındaki ilişkileri en başından sağlıklı başlatma­yan, 'üs kademelere yükselemez. Sağlıklı baş­latmak ise; yerine getirilmesi gereken farzlar, temiz virdler, boş zamanları doğru değerlen­dirme ve kesin kararlardır. Allah'la (cc.) ara­sında bunlan iyi başlatan, sonunda öyle bitirir.[43]
 
9. Allah'ın (cc.) Bildiği Sırrı Başkasının Öğrenmesinden Korumak:
 
Ebû Nasr et-Tûsî'den işittim. Diyor ki: Ebü'l-Ferec el-Akberî'nin bana anlattığına göre bu ilke doğ­rultusunda Şiblî ona şu soruyu yöneltmiş:
" Ey Ebü'l-Ferec! Vakitlerini neyle geçiriyorsun? " O da:
" Eş ve çocuklarımla, cevabını vermiş. " Buna karşılık Şiblî:
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: " Allah (cc.) kıskançtır, bütün  kıskançları sever."  buyur­muşken sen, nasıl olur da kırmızı kibrit'ten da­ha değerli olan vaktini Allah'tan (cc.) başkası­na ayırabiliyorsun? Allah (cc.), dostlarına başkalarının baskın gelmesini ve kendinden başkalarına  vakit   ayırmalarını kıskanır, demiş. Ebü'l-Ferec de:
" Ben kıskanç biriyim, " cevabını vermiş. Şiblî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin):
" İnsanlığın kıskançlığı şahıslar, Allah'ın (cc.) kıskançlığı vakit içindir. Yani kendisinden başkasına vakit ayrılmasını kıskanır, " demiş.
 
10. Nefsin Yöntemlerini Öğrenebilmek İçin Nefsin Arzularına Karşı Çıkmak:
 
Ariflerin birinden bu ilke çerçevesinde şöyle dediği an­latılır: İrade konusunda bir sorunla karşılaşan birisi, eğer herhangi bir yönde bir işaret göremediyse baksın, nefsinin arzusuna hangi taraf daha yakınsa aksini tercih etsin, böylece olayın gerçek yönü kendisine görünmüş olur.
 
11. Allah (cc.) İçin, Allah'ın (cc.) Yardı­mıyla ve Allah'la (cc.) Birlikte Davranmak:
 
Allah için davranmanın belirtisi; davranışlarında bir son bulunmamak, makamlara ve kerametlere güvenmemek ve yaptıklarının karşılığını beklememektir.
Allah'ın (cc.) yardımıyla davranmanın be­lirtisi; davranışlarında irade olmadığı halde eş­yayı yok etmek üzere hazırlanmamaktır.
Allah'la (cc.) birlikte davranmanın belirtisi ise; Cenâb-ı Hak'la birlikte eşyanın yer alma­ması, Cenâb-ı Hakk'a eşyanın perde olmaması ve kendisini Allah'tan (cc.) alıkoymamasıdır.
 
12. Ebu'l-Hasen e'1-Büşenci’ye Sorulan Soru:
 
Bir soru üzerine Ebü'l-Hasen, fütüvvet İlkelerinden birinin de Allah'la (cc.) olan İlişkide gönül güzelliği olduğunu söyler ve bunu şöyle tanımlar: Allah'la (cc.) olan ilişkilerde gönül-güzelliği; kendin için istediğini Müslü­man kardeşlerin için de istemen, hatta onları kendine tercih etmendir. Çünkü Allah (cc.) şöyle buyurmuştur:
" Kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; ken­dileri zaruret içinde bulunsalar bile onları ken­dilerinden önde tutarlar." [44] Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ise bu konuda:
" Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için is­temedikçe hakkıyla iman etmiş olmaz." bu­yurmuşlardır. [45] Buna göre kimde bu iki mezi­yet bir araya gelirse işte o zaman onun fütüvvet ve zarafeti geçerli olur.
 
13. Kulun, Yalnızca İçinde Bulunduğu Zamanı Değerlendirmeye Çalışması:
 
Sehl ibn Abdillah e’t-Tusterî'ye (Allah (cc.) ona rahmet eylesin):
" Kişi nefsinden yana ne zaman rahata erer? " sorusu yöneltilince:
" Kişi kendisi için, içinde bulunduğu vak­tin dışında bir vakit görmediği zaman, " dîye ce­vaplamıştır.
 
14. Davranışlarda İncelik: 
 
Bu da Ebû Saîd el-Harrâz'a sorulan sorunun cevabıdır. Ona:
" Fütüvvet nedir? " sorusu yöneltildiğinde:
" Bilineni bırakmak, nefse katlanmak, halktan ümidi kesmek, istemekten ve halka si­temden vazgeçmek, muhtaçlığı gizlemek, zen­ginliği göstermek ve her konuda kendini tut­maktır, " cevabını vermiştir.
 
15. Bütün İşleri Allah'a (cc.) Bırakmak:
 
Abdullah er-Râzî'den  işittiğime göre  o şöyle demiştir: Bunu ben Ebû Osman'ın kitabından yazdım. O da bu sözün Şah'ın sözlerinden ol­duğunu anlatmaktadır ve şöyledir: İşleri Allah'a (cc.) bırakmak, iradeyi bırakmak demektir.
 
16. Yapılanlara İyilikle Karşılık Vermek:
 
Bu da; ziyaret etmeyeni ziyaret etmek, verme­yene vermek ve kötülük edene iyilikle karşılık vermektir. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'den de böyle rivayet edilmiştir.
 
17. Allah'tan (cc.) Sağlık Dilemek ve Ve­rince de Şükretmek:
 
 Aişe'den (r.a.) rivayet edildiğine göre o şöyle anlatır: Peygamber (a)'e dedim ki:
" Söyler misin, kadir gecesine ulaşırsam Rab'bimden ne isteyeyim? " Buyurdular ki:
" Allah'tan (cc.) dünya ve âhirette sağlık ve af dile. " [46] Ebû Bekr ibn Ahyed, Ebû Bekr el-Varrak'-ın şöyle dediğini işitmiş: Her (türlü) sağlı­ğın başı, Allah'ın (cc.) affıdır. Allah'ın (cc.) affı olmasaydı, asla sağlık olmazdı. Ca'fer el-Huldî de İbrahim Havvas'ın (Allah (cc.) ona rahmet eyle­sin) şöyle dediğini işitmiş: Afiyeti yalnızca ya bir peygamber ya da bir sıddik taşır. Ebû Osman el-Mağribî'nin şöyle dediğini işittim: İnsanlann en zekisi, sağlık konusunda konuşabilendir.
 
18. Verebilecekken Olanı Vermekten Sa­kınmamak:
 
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ada­mın birine:
" Efendiniz kimdir ?" diye sordular. Adam da:
" Cimriliği olmakla birlikte Cüd ibn Kays'tir, " cevabını verdi. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
" Cimrilikten daha kötü hangi dert vardır ki ?" buyurdular. [47] Muhammed ibn Abdillah e'1-Merğînâni'nin Ahmed ibn Mesrûk'tan ak­tardığına göre İbn Mesrûk bu ilkesiyle ilgili şu olayı anlatmıştır: Bağdat caddelerinden birinde Ebû Nasr el-Muhib'le birlikteydim. Ebû Nasr'ın üzerinde yeni bir gömiek bulunuyordu. Değeri sekiz dinar civanndaydı. Karşımıza Muhammed (s.a.v.) hürmetine dilenen bir dilenci çıktı. Dilenci gömleği istiyordu. O da gömleği eline aldı ve onu ikiye bölerek yarısını dilenci­ye verdi. Bir kaç adım yürüdü. Sonra:
" Bu cimriliktir, dedi ve diğer yarısını da dilenciye attı. "
 
19. Minnet Etmemek İçin Kanaatkar Dav­ranmak ve Aza Razı Olmak:
 
Hasen el-Musûhi anlatıyor: Bişr ibn Haris beni soğuk bir günde üzerimde eski bir elbiseyle titrer bir halde göre­rek şu şiiri söyledi:
Eski elbisenin içinde günler gecelerden kesildi.
Çardak altında uyku bir sıkıntı ve tedirginliktir.
Benim için yarın şöyle denmekten daha iyi­dir:
Muhannetin elinden zenginlik istedi.
Diyorlar ki: Kurumaya, zayıflığa razı oldun.
Dedim ki: Kanaatkar zengindir.
Zenginlik mal ve para çokluğu değildir.
Varlıkta da darlıkta da Allah'ın (cc.) verdiği­ne razı oldum.
Yolun açığından başka bir şey istemiyorum.
 
20. Seriyye's Sakatî'nin (Allah (cc.) rah­met eylesin) Dile Getirdiği Üstünlük ve Bayağı­lıklar:
 
Abdûl ibn Kasım, Seriyye's-Sakatî'nin bu ilke çerçevesinde şöyle dediğini işitmiş:
Beş meziyet vardır ki, bunlara uyarsa in­san rahat eder:
a- Kötülerle içli dışlı olmaya son vermek,
b- İnsanlardan istekte bulunmamak,
c- İnsanların gözünden uzak olduğu za­man ibadetten zevk almak,
d- İnsanları suçlamaktan vazgeçmek, öyle ki,
e- Hiç kimsenin Allah'a (cc.) isyan etti­ğinden haberi olmamak.
Beş de bayağılık vardır ki, bunlardan sıyrılırsa insan rahat eder:
a- Gösteriş,
b- Kavga,
c- Şüphe,
d- Yapmacık davranmak ve
e- Koltuk düşkünlüğü.
Beş de aşağılık vardır ki, bunlardan ayrılırsa insan rahat eder:
a- Cimrilik,
b- Hırs,
c- Öfke,
d- Tamah ve
e- Oburluk.
 
21. İş ve Davranışları Düzeltmek:
 
Said ibn Abbas'ın bize bildirdiğine göre o, Zü'n-Nûni Mısrî'nin bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: 'İş ve davranışlarını düzelten rahat eder. Allah'a (cc.) yaklaşmaya çalışan yaklaşır. Gönlünü te­mizlemeye çalışan temizler. Allah'a (cc.) tevek­kül eden O'na güvenir. Kendisini ilgilendirme­yen işlerle uğraşan, ilgilendirenleri yitirir.
 
22. Alçakgönüllülük:
 
Alçakgönüllülük, ger­çeği kabul etmek ve ahlâklı davranmaktır. Muhammed ibn Ca'fer ibn Harun'un bize bildirdi­ğine göre o şöyle der: Fudayl'a (Allah'ın (cc.) rahmeti onun üzerine olsun) alçakgönüllülükten soruldu, şöyle dedi: Kimden işitirsen işit, gerçeği kabul etmek ve ona boyun eğmektir. Fütüvvetten soruldu, ona da şöyle cevap verdi: Halka karşı ahlâklı davranmaktır.
 
23. Sıkıntı Ve Zorlukları Üstlenerek Müslü­man Kardeşlerini Rahat Ettirmek:
 
Muhammed ibn Abdillah el-Ferğânî, Ebû Ca'fer el-Haddâd'ın bu ilkesiyle ilgili şu açıklamalarını işitmiş: On küsur yıldır tevekküle inanır ve sokakta çalışırım. Her gün ücretimi alır, onunla bir yudum su satın al­mam ve bir kere hamama girmem. Ücretimi gö­türür Şünûzi’deki ve diğer yerlerdeki fakirlere dağıtır, kendim eski halimde kalırım. Akşam yemek vakti gelince, kapı kapı dolaşır, ekmek kırıntıları ister, onlarla iftarımı açarım.
 
24. İnsanlarla Olan İlişkilerde Sabretmek Ve Gereken En Az Şeyle Yetinmek:
 
Hasen ibn Aleviyye diyor ki: Yahya İbn Muaz'in bu ko­nuda şu açıklamalarını işittim: İnsanlarla olan ilişkiler bir sınavdır. Onlara katlanmakta zah­met vardır. Mutlaka ilişki kuracaksan Allah'tan (cc.) korkanları seç, onlarla arkadaşlık kur, on­ların edep ve ahlâkını benimse ki, yarın kıya­met koptuğunda sen de iyilerden olasın.
 
25. Alçak Gönüllü Olmak Ve Müslüman Kardeşlerine Karşı Büyüklenmekten Vazgeç­mek:
 
Ali ibn Muhammed el-Kazvînî, Ebû Hüseyn el-Mâlikî'nin şöyle dediğini işitmiş: Hikmet sahiplerinden biri, bu ilkesiyle ilgili şöyle dedi: Büyüklenmenin sonucu, insanların büyüklenen kimseyi küçümsemelerinden ve işle­rini ağırdan almalarından ibaret değildir.
 
26. Başlanan Bir İyiliği Bitirmek:
 
Saîd e'l Mâ'dânî bana, Ebü'l-Hasen ibn Ebî'l-Bağal'ın şu şiirini okudu:
Bir iyiliğe başladın, tamamlaman farz oldu,
Zira sen, tehlikelere açık bir gruba mensup­sun.
Benim senden bitecek işimi aklında tut,
Zira sana teşekkür eden eller daima öyle kalacaktır.
Yararıma olan işlerde lütfedip destek ver,
Zira eller boyunlarda gerdanlıktır.
 
27. Hiç Kimseyi Küçümsememek:
 
Ebü'l Kasım Ca'fer ibn Ahmed er-Râzi, kardeşi Ebû Abdillah'ın bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işit­miş: Hamal Bennan, Muhannes'e gitti, ona iyi­likle emretti. Muhannes ona:
" Geri dön, sendeki sana yeter, "  dedi. Bennan:
" Yazıklar olsun! Bende ne var ki? " dedi. Muhannes de:
" Sen evinden çıkarken, kafanda benden hayırlı olduğun düşüncesi vardı, işte bu sana yeter, " dedi.
 
28. Doğruların Kendilerinden Veya Hocalanndan Verdikleri Haberleri Doğrulamak Ve Onlara Karşı Çıkmaktan Vazgeçmek:
 
Ebü'l-Kâsım el-Mukrî'nin şöyle dediğini işittim: Ta­savvufa girmenin ilk bereketlerinden biri de, Allah'ın (cc.) gerek kendilerine ve gerekse hocalarına verdiği nimetler ve onlara gösterdiği cömertliklerle ilgili bilgilerde doğru insanları tasdik etmektir.
 
29. Dostların Kabalıklarına İyilikle, Yatıştı­rarak Ve Özür Dileyerek Karşılık Vermek:
 
Ubeydullah ibn Osman ibn Yahya diyor ki: Ben, Ca'fer ibn Muhammed ibn Naşir ibn Mesrûk'u şöyle derken işittim: Bir keresinde Ebü'l-Kâsım el-Haddâd'a eziyet ettim. Bu ilke çerçevesinde bana şu şiiri yazdı:
Benden başkasını denediğinde beni hatırla­yacaksın.
Senin için bir hazine olduğumu o zaman an­layacaksın.
Bütün sevgiyle safayı sana serdettim.
İstediğin gibi oldun, değer kazandın.
Sen güçlenirken ben çöktüm ve böylece,
Kardeşi güçlenirken çökenlerden oldum.
Yeryüzünde benden dolayı pişman kalacak­sın.
Görüşünün güçsüzlük olduğunu öğrenecek­sin.
 
30. Sohbet Ederken Söz Ve Davranışlarda Nezaketi Korumak:
 
Söz ve davranışlarda neza­ket; kendinden üstündekilere saygıyla, kendi seviyesindekilere uyum ve kaynaşmayla, ken­dinden aşağıdakilere iyilik, şefkat ve merha­metle, ana babaya saygı ve itaatle, çocuklara merhamet ve güzel eğitimle, eşine güzel yöne­timle, yakınlara iyilik ve bağlılıkla, dostlara sa­mimi sevgiyle ve sevgide yaşanacak zahmetleri aşmakla, komşulara işkenceden uzak durmak­la, halka güleryüz ve eli açıklıkla, fakirlere haklarına saygı ve değerlerini takdirle, zenginlere onlara ihtiyacının olmadığını göstermekle, bil­ginlere işaret ettikleri şeyi kabul etmekle, Allah (cc.) dostlarına onların yanında düşkünlüğünü göstermek, onlara boyun eğmek ve onlara kar­şı çıkmayı bırakmakla olur. Bunun yanında boş vakitlerinde bid'atçıların, iddia sahiplerinin ve insanların kendilerine tabi olmalarını sağla­yıp ellerindekileri almak amacıyla zühd gösteri­sinde bulunanların sohbetlerinden kaçınmak da davranış kurallarından biridir.
 
31. İnsanların Değerini Bilmek: Dedem­den Şöyle Dediğini İşittim:
 
Ebû Osman bu ko­nuda şöyle derdi: Bir kimsenin kendine olan saygısı yüksekse, onun gözünde insanların de­ğeri de yüksektir. Bir kimsenin kendine olan saygısı düşükse, onun gözünde insanların de­ğeri de düşüktür.
 
32. Kendilerine Açılan Sırlarda Arkadaş Ve  Dostlara  İhanet  Etmemek:  
 
Mansur ibn Abdillah, Kâmihî'nin Remle'de şöyle dediğini işitmiş: Fakirlerle birlikte oturuyorduk, üzerime dirhemler açıldı, onları fakirlere dağıttım, nef­sim dirhemlerden birini kendime ayırmamı söyledi, ben de öyle yaptım ve kalanını onlara verdim. Bir kaç gün sonra canım bir şey istedi, çarşıya çıktım ve aldığım dirhemi bakkala ver­dim, o anda dirhem bakıra dönüştü. Bakkal da dirhemi bana iade etti. Çarşıda dolaştım ve bunu bir kaç kez denedimse de her defasında aynı şey oldu. Arkadaşların yanına döndüm ve onlara:
" Arkadaşlar ! Hakkınızı helal edin, ben bu dirhemle sizleri aldattım, (onu sizlerden ha­bersiz aldım), " dedim.
Dirhemi elimden alıp çarşıya gittiler, onunla üzüm ekmek alıp geldiler ve hep birlikte oturup yedik.
 
33. Kendini Beğenmenin, Kişinin Gayre­tini Düşürmesi:
 
İbrahim Havvas Hazretleri şöy­le söylemiş: Kendini beğenmek, nefsin değerini bilmeye, acele etmek gerçeği  yakalamaya, yumuşaklık ve sabır da pişmanlığa engeldir. Güç sadece Allah'a (cc.) aittir.
 
34. Dostlan Özür Dilemek Zorunda Bı­rakmamak: 
 
Hasen ibn Aleviyye Yahya ibn Muaz er-Râzî'nin (Allah'ın (cc.) rahmeti onun üzerine olsun) bu ilkesiyle ilgili şöyle dediğini işitmiş: Seni özür dilemek zorunda bırakan ve istemeden vermeyen kimse, gerçek bir dost değildir.
 
35. Çekememezlikten Kaçınmak:
 
Ebü'l-Kâsım İbrahim ibn Muhammed en-Nasrâbâdî, Abdurrahman ibn Ebî Hâtem'in bu ilke çerçe­vesinde şöyle dediğini işitmiş: Allah'ın  (cc.) kendisine fadlından verdiği nimetlerden dolayı hiç kimseyi çekememezlik etmemek, Allah'ın (cc.) kendisini aynı günahla denemesi korku­suyla günahından dolayı hiç kimseyi kınama­mak ve Allah'ın (cc.) kendisi hakkındaki lehine ve aleyhine olan bütün hükümlerine razı ol­mak, fütüvvet belirtilerindendir.
 
36. Güzel Ahlâk Sahibi Olmak:
 
Nasrâbâzî diyor ki, Müslüman gençlerimizden birinin bu konuda şöyle konuştuğunu işittim:  Güzel ahlâk; Allah'ın (cc.) kitabına tutunmak, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sünnetine uymak, herke­se güler yüz göstermek, kimseyi rahatsız et­memek ve iyiliği yaygınlaştırmaktır. Yüce Al­lah'ın, Nebî'si (s.a.v.) için tercih ettiği de bu­dur:
" Affa sarıl, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. " [48]
 
37. Ebû Bekr e'l Varrâk'in Söyledikleri:
 
Müslüman gençler önceleri ihvanı över, kendi­lerini yererlerdi, bugün ise kendilerini Övüp ih­vanı yeriyorlar. Yine önceleri ihvan için rahat ve nimeti, kendileri İçin şiddet ve olumsuzluk­lara katlanmayı tercih ederlerdi, oysa bugün aksini yapmaktalar.
 
38. Geçmişi Hatırlamak ve Geleceği Plânlamak Yerine İçinde Bulunulan Zamanı Değerlendirmek:
 
Ahmet ibn Şâhoye'nin bize anlattığına göre o, Yahya ibn Muaz'ın bu ko­nuda şöyle dediğini işitmiş: Geçmişe özlem duymak ve geleceği plânlamak, (İnsan) ömrü­nün bereketini giderir.
 
39. Ubeydullah İbn Yahya'dan İşittikle­rim:
 
Ahmet ibn Şâhoye'nin bize anlattığına gö­re o, Yahya ibn Muaz'ın bu konuda şöyle de­diğini işitmiş: Üç meziyet vardır ki bunlar, se­nin iş ve davranışlarını düzeltir; Zenginleri is­yan gözüyle değil de ibret gözüyle izlemek, fa-
kirleri kibir gözüyle değil de tevazu gözüyle iz­lemek, kadınları şehvet gözüyle değil de şefkat gözüyle izlemek.
 
40. Müslüman   Kardeşlere   Harcamada bulunmak:
 
Ebû Bekr er-Râzi, Muhammed ibn Abdillah el-Kettânî'nin bu konuda şöyle dedi­ğini işitmiş: Kulun tüm geçimliği kendisinden sorulur, ancak kardeşlerin birbirine harcadıkları bunun dışında kalır. Zira Allah Taâlâ (cc.) ku­luna bunu sormaktan utanç duyar.
 
41. İtaatkârlara da isyankârlara da Şefkat Göstermek:
 
Ebû Bekr el-Harbî, İbrahim el-Atrûş'un bu doğrultudaki şu sözlerini işitmiş: Marûf-u Kerhî ile birlikte Dicle kenarında otu­ruyorduk, o sırada önümüzden eğlenen genç­lerle dolu bir kayık geçti. Def çalıyor, içiyor ve oynuyorlardı. Marûf-u Kerhî'nin arkadaşlarından biri:
" Ey Ebû Mahfuz! Şu denizdekileri görmüyor musun? Rab'lerine isyan ediyorlar, onlar aleyhine Allah'a (cc.) dua etsen ya, " dedi. İbrahim el-Atrûş diyor ki:
" Maruf-u Kerhî ellerini gök yüzüne kaldı­rarak şöyle dua etti:
Allah'ım! Efendim! Onları dünyada se­vindirdiğin gibi âhirette de sevindirmeni diliyo­rum. " Bunun üzerine arkadaşı Marufa dedi ki:
" Biz  aleyhlerine dua et dedik. "  O da arkadaşına:
" Kardeşlerim! Eğer Allah (cc.) onları âhirette sevindirirse, tövbelerini kabul eder. "
 
42. Dostlar Katında Kendi İyiliklerini Unu­tup Onları Takdir Etmek:
 
Muhammed ibn Abdi'1-Aziz, Ebü'l-Kâsım İshak ibn Muhammed'in şöyle dediğini işitmiş: Kendisinden ayrılış vak­timde Ebû Bekr ibn Varrâk'a:
" Kiminle arkadaşlık edeyim? " diye sor­dum. O da:
" Sana yaptığı iyilkleri unutanla arkadaş­lık et, senin kötülüklerini ezberleyip seninle karşılaştığında tekrarlayandan uzak dur. Sana verdiği değer, sana ihtiyacı kadar olanla da ar­kadaşlık etme. "
 
43. Kulun Dışından Çok İçine Dikkat Et­mesi Gerekir:
 
Çünkü iç Hakk'ın (cc.) bakışlarına, dış ise halkın bakışlarına hedeftir.  Ebû Bekr er-Râzi, Ebû Yakub es-Sûsî'nin bu doğ­rultudaki şu sözünü işitmiş: İnsanlardan elli yıl dilini şarkıdan korumaya çalıştığı halde içini bir şarkıdan bile korumayanlar vardır. Bu durum­da olanlar aldanmışlardır.
 
44. İnsanlarla İlişkide Saygılı davranmak:
 
Sehl İbn Abdillah bu konuda şöyle der: Düş­manlarına adaletli davran, dostlarına cömert ve bağlı ol.
 
45. Allah (cc.) İle Yalnızlıkta Saygılı Davranmak.
 
Ebû Nasra'l Isbahâni, bu konuda Ebû Muhammed el-Ceriri'nin şöyle dediğini işitmiş: Yalnızken   ayağımı   asla   uzatmadım. Allah Taâlâ ile beraberken saygının azlığı yakışır mı ? Ömer el-Bistâmi, babası Bâyezid-i Bistami'nin şöyle dediğini işitmiş: Bir gece namaz kılmaya kalktım, yorulup oturdum, ayağımı uzattım, bi­rinin şöyle dediğini ya da gaibten şöyle seslenildiğimi duydum: Hükümdarlarla oturanın, huzurlannda saygıyla oturması gerekir.
 
46. Eski Dostluğu Sürdürmek:
 
Peygam­ber (s.a.v.) Efendimizden de bu doğrultuda bir hadis-i şerif rivayet edilmiştir. hadis-i şerif şöy­ledir:
" Allah (cc.) eski dostluğu sürdürmeyi se­ver. " [49] Ca'fer İbn Nasır, Ebû Muhammed ibn Mağâzilî'nin konuyla ilgili şöyle dediğini işit­miş: Kendisine olan sevginin devam etmesini isteyen, eski dostlarına olan sevgisini sürdür­sün.
 
47. İçinde Bulunduğu Durumu Dişan Yansıtmamak:
 
Nitekim Sehl ibn Abdillah da bu çerçevede şöyle demiştir: Beş şey vardır ki, onlarda nefis gerçeği bulunur. Zengin görünen fakir, tok görünen aç, neşeli görünen üzgün, aralannda düşmanlık bulunan adama sevgi gösteren kimse ve geceleri ihya edip, gündüz­leri oruç tutup, zayıflık göstermeyen kimse.
 
48. İçi Ve Dışı Denetlemek:
 
Ebû Ali el-Cüzcânî şöyle der; Düzgün davranış, kalbin Al­lah'la (cc.) birlikte uyum içinde bulunması ve dışın (bedenin) da samimiyetle müşahede et­mesidir.
 
49. Arzulardan Uzak Durup Azarlanmayı Önlemek:
 
Yönetimini arzunun eline bırakma, yoksa arzun seni karanlığa götüren rehberin olur. Çünkü arzun zaten karanlıktan yaratılmış­tır. Aklın ardına düş, zira akıl seni aydınlıklara ve Cebbar olan Allah'a (cc.) ulaşmaya götürür.
 
50. Bedeni Aykırılıklardan Arındırıp Uyumluluklarla Donatmak:
 
Bu konuda Ebû Ali el-Cüzcânî'den şöyle dediği aktarılır: Gönlünü dünyadan yüz çevirmek ve Allah (cc.) korku­suyla süsle, korku ve üzüntüyle yıka, sevgi ve utanç giysisini giydir, sonra senin için yetiştir­mek üzere rıza ve tefvizle (İşi Allah'a (cc.) bıra­karak) nefsini Allah'a (cc.) teslim et.
 
51. Bir Belâya Bulaşmamak İçin Kötü Ar­kadaşlardan Uzak Durmak:
 
Hasan ibn Aleviyye, Yahya ibn Muaz'ın bu konuda şöyle dediğini işitmiş: Kötü arkadaşlarla birlikteliğin oranında pisliklere bulaşırsın. Kim dışını (be­denini) onlarla birliktelikten ve onlarla arkadaşlıktan korursa, Allah'ta (cc.) içini (gönlünü) onlarayakınlık hissetmekten ve onlara ilgi duymaktan korur.
 
52. Kulun Dinine Cimri, Malına Cömert Olması:
 
Hasan İbn Aleviyye, Yahya ibn Muaz er-Râzi nin (Allah'ın (cc.) rahmeti onun üzerine olsun) bu konuda şöyle   dediğini işitmiş: Mü'min, malı konusunda aldanabilir ancak di­ni konusunda aldanamaz. Münafıksa dini ko­nusunda aldanabilir ancak malı konusunda aldanamaz.
 
53. Kulun, Bütün Mal Ve Mülküne Efen­disini Tercih Etmesi:
 
Ebû Ali el-Beyhakî, Ebû Bekr Muhammed ibn Savlî'nin konuyla ilgili şöyle dediğini işitmiş: Bana  ulaştığına  göre Mü'minlerin emin Me'mûn, bir gün evine girdi, Çevresindekilere ve kölelerine:
" Kim bu evden bir şey alırsa o onundur, " dedi.
Savlî diyor ki: Bu söz üzerine oradakiler­den her biri derhal harekete geçerek alabildik­lerini aldı. Ancak başında duran, diğerlerine aldırmayan ve aldıklarını önemsemeyen bir köle vardı. Me'mûn köleye:
" Sen de bir şeyler alsaydın, " dedi. Bunun üzerine köle:
" Gerçek mi söylüyorsunuz ey mü'minlerin emiri, aldıklarım benim mi? " diye sordu. Me'mûn:
" Evet, " diye cevap verdi. Muhammed ibn Savlî sözüne devamla diyor ki:
" Bu cevabı alan köle Me'mûn'un yanına geldi, " Me'mûn'un boynuna sarıldı ve:
" Ben, senden başkasını istemem, " dedi. Bu davranışına karşılık Me'mûn o köleye, di­ğerlerinin aldıklarının kat kat fazlasını verdi. Daha sonra hiç kimseyi onunla bir tutmadı.
Övgü, yalnızca âlemlerin Rabb'ı olan Al­lah'a (cc.) mahsustur. Allah (cc.) Efendimiz Muhammed'i (s.a.v.) ve tüm aile fertlerini hayır­lar ile kuşatsın ve huzurdan ayırmasın.
 
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
 
Dördüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlkeleri şunlardır:
1. Hiçbir Zaman Dostlarını Unutmamak.
2. İnsanlara Muhtaç Olmamak Ve Tamah Nedeniyle Onların Yanında Küçük Düşmemek.
3. Dostlara Kavuşmaktan Sevinç Duymak.
4. Yapacağını (İyiliği) İstenmeden Yapmak.
5. Dostların İhtiyaçlarını Karşılamaya Koşmak.
6. Fakirlere  Lütufta Bulunmak Ve Şereflilerden Utanmak.
7. Şımarıklık Yapana Yumuşaklık, Günahkâra Af İle Yaklaşmak.
8. Dostları Bıktırmadan Sevgiyi Sürdürmek.
9. Kulun  Din  Ve  Dünyasında  Hedefi Yüksek Tutması.
10. Kulun Kendisi İçin Şu Beş Kuralı Koruması Ve Bunları Çiğnememesi.
11. Sevgiye Eşit Bir Sevgiyle Karşılık Vermek.
12. Bütün Durumlarda Dostlara Şefkatle Yaklaşmak.
13. Kendi işlerini ihmal ederek Allah'ın (cc.) sorumluluğunu yüklediği kimselerin işleriyle ilgilenmek.
14. Öfkeden Tamamen Kaçınmak.
15. Vakitlerin Âdabını Korumak.
16. Kulun Bütün İyilikleri Dostlanndan Bilmesi Ve Kötülüğünü Bildiği İçin Kendi Nefsini Bundan Uzak Görmesi.
17. İçiyle Ve Dışıyla Varlıklarında Ve Yokluklarında Dostları İçin İhlâslı Olmak.
18. İnsanın Dünyaca Kendisinden Alçak, Dince Kendisinden Yüksek Kimseyle Arkadaşlık Etmesi.
19. Her Durum Ve Konumda Kulun, Rab'bine Gü­ven Duyması.
20. Kulun Dostlarına Olan Şefkatinin Yakınlarına Olan Şefkatinden Fazla Olması.
21. İç Ve Dışıyla Organlara Sahip Olmak.
22. Ebû Hüseyn ibn Sem'ûn'un Muhatap Olduğu "Fütüvvet nedir ?" sorusuna verdiği cevaptır;
23. Kulun, İçi Ve Dışının Bir Olması.
24. Gönlün, Varlık Aleminden Soyutlanması.
25. İnsanın  Korktuğu  Zaman Yalnızca  Rab'bına Güvenmesi, Başkasına Güvenmemesi.
26.  Akraba Ve Yabancılara Uymak Yerine Dostlara Uymayı Tercih Etmek.
27. Dostlara İkramda Son Noktaya Ulaşmak.
28. Dostlara Katlanmak Ve Onları Değiştirmeyi Bı­rakmak.
29. Cenâb-ı Hakk'ın Kendisi Hakkındaki Düzen­lemelerine Katlanmak.
30. Büyüklerin, Küçüklerin Hizmetlerine Koşmaları.
31. Dost ve Sevgililerin Ayrılışından Sonra Hayatın Sıkıcılığı.
32. Yardîmları Devam Ettirerek Ve Birbirine Ekle­yerek İyiliği Tamamlamak.
33. Ebû Abdillah Muhammed İbn Abbas E'l Isamî'nîn Bize Haber Verdiği Şu Âdâb Ve Öğütlere Uymak.
34. Uzak Veya Yakın Dostlara Karşı Samimiyeti Sürdürmek. . 
35. Her hangi bir durumlarından dolayı Dostlannın yerilmesini dinlememek.
36. Yaptığı İyilikleri Sayıp Dökmemek.
 
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim Ve O'na Sığındım.
 
Dördüncü Bölümde Yer Alan Fütüvvet İl­keleri ve açıklamaları şöyledir:
 
1. Hiçbir Zaman Dostlarını Unutmamak:
 
Ebû Muhammed el-Cerîrî bu doğrultuda şöyle der: Vefa, gönlün gaflet uykularından uyan­ması ve niyetin gereksiz düşüncelerden boşaltılmasıdır.
 
2. İnsanlara Muhtaç Olmamak Ve Tamah Nedeniyle Onların Yanında Küçük Düşme­mek:
 
Bu anlamda Muaviye ibn Ebî Süfyan (Al­lah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: Senin yardımını kabul eden mürüvvetini sana satmış ve senin gücün karşısında şerefini ayak­lar altına düşürmüştür. Kadi Ebû Ali e'l-Hüseyn  ibn Ahmed  el-Beyhaki,  bana  Mu­hammed ibn Hazım'in şu şiirini okudu:
İki parça eski elbise giymek ve bir gün iki gece bükülmek, başkasına kendisinden göz kapakları kapanan minnetten daha iyidir.
Ben, her ne kadar çoluk çocuk sahibi, az malı çok borcu olan biriysem de, Rabbimin rızkıyla yetinirim. İhtiyaçlarım be­nimle Rabbim arasında kalır.
 
3. Dostlara Kavuşmaktan Sevinç Duy­mak: İsmail ibn Ebî Ümeyye şöyle der:
 
Dostla­ra kavuşmayı kolaylığına rağmen oldukça fay­dalı bir durum kabul ederim. İbn Mübarek (Al­lah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: Dostlara kavuşmak, dine destek ve dertlere avuntudur. Süfyan es-Sevri   (Allah'ın   (cc.) rahmeti üzerine olsun) de şöyle der: Dostlara kavuşmaktan aldığım zevk dışında dünyada hiç bir şeyim kalmadı.
 
4. Yapacağı İyiliğe İstenmeden Başlamak:
 
Saîd İbn Abbas (Allah'ın (cc.) rahmeti üzerine olsun) şöyle der: En güzel iyilik, istenmeden başlananıdır. Ama fakir senin iyilik yapıp yapmayacağını bilmeden yüzü kızararak gelir­se, Allah'a (cc.) yemin ederim ki, artık malının tamamını çıkanp o fakire versen de, bunun karşılığı olamaz. Ebû Zer el-Münzir el-Varrak bana şu şiiri okudu:
Yüz suyu dökerek istediğim kimsenin elin­den alana Allah (cc.) lanet etsin.
 
5. Dostların İhtiyaçlarını Karşılamaya Koşmak:
 
Süfyan es-Sevri (Allah'ın (cc.) rahme­ti üzerine olsun) şöyle der: Mümkün olduğun­ca dostların ihtiyaçlarını görmekten geri dur­mak, Cenâb-ı Hakk'ın değer verdiği davranış biçimlerinden değildir. Me'mûn da Fadl ibn
Rabî'a şöyle demiştir: Sana ihtiyaç bildiren kimselerin ihtiyaçlannı gidermeyi bir fırsat bil. Zira dehr çok acımasızdır, felek çok hızlıdır ve ömür bir halin tamamlanmasına veya bir se­vincin devam etmesine yetmeyecek derecede kısadır.
 
6. Fakirlere Lütufta Bulunmak Ve Şerefli­lerden Utanmak:
 
A'meş bu konuda şu bilgileri verir: ibrahim (a.s) kendisine zayıf birisi gel­diğinde ona ilgi gösterir, şerefli birisi geldiği zaman da ondan utanırdı.
 
7.  Şımarıklık Yapana Yumuşaklık, Gü­nahkâra Af İle Yaklaşmak:
 
Muhammed ibn İsa el-Kuraşı, babasının şöyle dediğini işitmiş: Adamın biri oğluna tavsiyede bulunuyor ve şöy­le diyordu: Ey oğul! Sana karşı şımarık davra­nana yumuşak, kötü davranana da af ile yak­laş. Katında barışa bir pay bırak ki, dostların sana teslim olsun, düşmanların senden utan­sın.   
 
8. Dostları Bıktırmadan Sevgiyi Sürdür­mek:
 
İbn Enbâri der ki: Ahmed İbn Yahya bize şu şiiri okudu:
Benim dostum benden bıkkınlık getiren ve yokluğumda beni başka bir dosta satan de­ğil, benimle sürekli görüşen ve herkese karşı sırrımı saklayandır.
Bağdat'ta bulunan Ebü'l-Feth el-Kavvas ez-Zâhidde şöyle der: Bil ki, dostlarına karşı sebepsiz bıkkınlık gösterenin sevgisi yalnızca bir çıkar içindir.
 
9. Kulun Din Ve Dünyasında Hedefi Yük­sek Tutması:
 
Ca'fer ibn Muhammed el-Hawas diyor ki: Ben Cüneyd-i Bağdâdî'nin (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle dediğini İşittim: Herkesin değeri hedefine göredir. Hedefi dün­ya olanın hiç bir değeri yoktur. Hedefi âhiret olanın değeri genişliği göklerle yerler kadar olan cennettir. Hedefi Allah (cc.) rızası olanın değeri, gökler ve yerlerde Rıdvan'dan başkası değildir. Allah Tebâreke ve Taâlâ şöyle buyu­rur:
"Allah'ın (cc.) rızası ise daha üstündür. " [50]
Ebû't- Tayyib eş-Şirazi şöyle der: Ebû Bekre't-Tumustânî'ye kendisinin ayrılışı sırasında: Bana tavsiyede bulunur musun ? dedim. O da bana: "Niyeti Niyet!" dedi. Ebû Ali Ca'fer el-Basri der ki: Bana İsmail ibn Abbad kendisi için söylediği şu şiiri okudu: Bi­risi bana:
" Dertler sana neden baskın çıktı ve yaşadıkların topluluklara örnek gösterildi ? " dedi. Ben de:
" Beni tasamla baş başa bırakın. Zira he­defler niyetlere göredir, " dedim.
Ebû Ahmed el-Hîrî der ki: Ebû Ali es-Sakafî'nin şöyle dediğini işittim: Niyeti yüksek tut. Zira eşyayı nefisler değil niyetler taşır. Ar­dından da şu şiiri okudu:
Bedenin taşıyamadığını kalbe yüklediniz. Kalp, bedenini taşıyamadığını taşıyor.
 
10. Kulun Kendisi İçin Şu Beş Kuralı Ko­ruması Ve Bunlardan Hiç Birini Çiğnememesi:
 
Bunlar; güvenilirlik, suçsuzluk, doğruluk, sabır, iyi arkadaşlık ve içini düzeltmektir. Kim bun­lardan birini yitirirse, yakın sınırlanndan çıkar. Hikmet sahiplerinden biri şöyle der: Kendisin­de şu altı şeyi bulduğun kimsenin tam bir fütüvvet sahibi olduğuna karar ver. Bunlar:
a- Nimetin azına şükretmek,
b- Şiddetin çoğuna sabretmek,
c- Yumuşaklığıyla cahili yönetmek,
d- Cömertliğiyle cimriyi eğitmek,
e- İnsanlar övdüler diye yaptığından faz­lasını yapmamak ve
f- İnsanlar yerdiler diye yaptığından eksi­ğini yapmamaktır.
Yahya ibn Muâz da (Allah (cc.) ona rah­met eylesin) şöyle der:
Fütüvvet samimiyettir, sonra cömertliktir, sonra bağlılıktır ve sonra da utanmaktır.
Ebü'l Hasen ibn Sem'ûn da (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüuvet, açığa çıktığı zaman utanacağın bir işi gizlice yapmamandır.
Ebü'l Hüseyn el-Mâlikîde (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüvvet; davranışların güzelliği ve gönül­lerin temizliğidir.
Ebû Amr ed-Dımeşkî de (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle der:
Fütüvvet; halka rıza, kendine öfke gözüy­le bakmaktır. Üstündekilerin, altındakilerin ve kendi seviyesindekilerin haklarını bilmektir. Bir hata veya bir kusur ya da bir yalan ulaşması nedeniyle dostlarından yüz çevirmemektir. Kim dostlarından birini severse, onun cefasını vefa olarak, yüz çevirmesini yönelmek olarak görmesi, hal ve davranışlarına kızmaması ken­disine bir görev olur. Eğer böyle değilse, onun sevgisi çıkara yönelik olur.
Ebû Saîd er-Râzi bize şu şiiri okudu:
Kendimi bütün suçluları affa zorlayacağım,
Bana karşı suçları ne kadar çok olsa da.
İnsanlar mutlaka şu üçünden biridir,
Ya üstümde, ya katımda, ya da benim al­tımda.
Üstümdekinin değerini bilir, hakkını vermeye kendimi zorlarım,
Zira hakkın verilmesi lazımdır.
Katımdaki yanılır veya hata yaparsa,
Bilirim ki karar, faziletle hüküm vermektir.
Âltımdakine gelince, bir söz söylerse sözün­den namusumu korurum.
Biri beni kötülese de buna aldırış etmem.
 
11. Sevgiye Denk Bir Sevgiyle Karşılık Vermek:
 
Çünkü sevginin, sevgiden başka kar­şılığı yoktur. Fehrî bize ibn Mübarek'in (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şu sözünü nakleder: Bir kimse senin hakkında güzel bir görüşle te­miz bir sevgiyi bir araya getirirse, sen de ona karşı halis bir sevgiyle gerekli bir itaati bir ara­ya getir.
 
12. Bütün Durumlarda Dostlara Şefkatle Yaklaşmak:
 
Yine Cüneyd-i Bağdadiye halka karşı şefkatten soruldu, o da şöyle dedi: Halka karşı şefkat; senden istediklerini onlara ver­mek, kaldıramayacaklarını onlara yüklememek ve bilmediklerini onlara söylememektir. Birine:
" Dostlarına şefkatin nasıldır? " diye sordu­lar. Dedi ki:
" Yüzüne sinek konsa ben ona üzülürüm. " Bu anlamda şu şiir okundu.
Seni kıskanır, başka yere basmana kıyamam.
Ne olur yaşadığım sürece yanağıma bas.
Ruveym'e (Allah (cc.) ona rahmet eylesin):
" Dostlarına şefkatin nasıldır? " diye sorul­du. O da şöyle cevap verdi:
" Kardeşim! Bil ki, dünyada beni ancak dostlarımın sevinci sevindirir. Yine dünyada beni ancak dostlanmın hüznü hüzünlendirir. "
Fütüvvet sahiplerinden birine:
" Dostlarına sevgin ve onlara olan şefkatin nasıldır? " diye sordular. O da:
" Gözlerimden biri onları gördüğünde, bütün organlarım birer göz olup da onları görmez, dîye onları kendi gözümden, kulakla­rımdan biri onların sözlerini işittiğinde bütün organlarım birer kulak olup da onların sözlerini işitmez, diye onları kendi kulağımdan kıskanırım, " cevabını verdi.
Sözünü şöyle sürdürdü:
Bir gece Hızır aleyhisselam'ın (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) huzurundaydım. O öyle bir şarkı söyledi ki, bende kendisinin bir kulak olma­sını temenni etmediğim hiçbir organ kalmadı.
Söyledikleri karşısında şeyh ona dedi ki:
Ahbaplar arasında temenni de ne demek? "Bütün organlarımın kulak olduğunu gör­düm." de.
Birinin buna yakın bir şiiri bana okundu ve şöyle diyordu:
Sana olan tutkumdan sana bakan gözlerimi kıskanırım da sana bakarken onları yumarım.
Beni baştan çıkaran güzelliğinde seni dü­şünceli görürüm de, o zaman seni senden kıskanırım.
Aşın tutkunluğumdan ve son derece düş­künlüğümden seni (yanındaki) meleklerinden kıskanırım.
Eğer yapabilsem, ağzından çıkan sözlerini yaralarım. Zira ben onları, dudaklarını öper görüyorum.
Birine soruldu:
" Dostuna karşı şefkat ve sevgin nasıldır ? " Cevap verdi:
" İsterim ki, onu gördüğümde iyice göre­yim ve ondan başka bir şey görmeyeyim. Yine isterim ki, onun sözünü işittiğimde sözünü İyice işiteyim ve ondan başka bir şey işitmeyeyim. "
Bu anlamda şu şiir okundu:
Yapabilsem gözümü yumarım da seni görür, senden başkasını görmem.
Birisi de şöyle der:
Ayrılık günleri onların sırları beni sağır etti.
Sen sağırlık bırakan bir sır bilir misin ?
 
13. Kendi İşlerini İhmal Ederek Allah'ın (cc.) Sorumluluğunu Yüklediği Kimselerin İşle­riyle İlgilenmek:
 
Abdullah ibn Ömer' den (r.a.) rivayet edildiğine göre O, kölelerini doyurur kendisi aç dururdu. Kölelerini giydirir, kendisi çıplak dururdu. Diğer ihtiyaçlannda da onları kendine tercih eder ve şöyle derdi: Nefsime en kolay gelen şey bu olduğu gibi böylece nefsin kötülüğüne karşı da uyanık oluyorum.
 
14. Öfkeden Tamamen Kaçınmak:
 
Muaviye ibn Ebî Süfyan'dan (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) aktanldığına o şöyle der:
Yetki ve sorumluluğum altında olan kim­seye niye öfkeleneyim, olmayan kimseye niye öfkeleneyim? Yetki ve sorumluluğum altındakinden intikam alabilirim, dolayısıyla kendimi kızmaya mecbur hissetmem. Yetki ve sorumlu­luğum altında olmayana da benim öfkem zarar vermez. Dolayısıyla gönlüme öfkeyi sokmam.
 
15. Vakitlerin Âdabını Korumak:
 
Ca'fer el-Haldi diyor ki: Cüneyd-i Bağdâdî'nin bu Çerçevede şöyle dediğini işittim: Amellerin en üstünü, vakitlerin âdabını korumaktır. Bu da, kulun haddinden fazlasını düşünmemesi, vak­tinden fazlasını kullanmaması ve Rabbinden başkasına uymamasıdır. Muhammed ibn Ali et-Tirmizî de şöyle der: Muhammed Mustafa (s.a.v.) dışında vakit ve durumların gereğini tam olarak yerine getiren hiç kimse yoktur. O, dünya ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
" Nefsimi sana teslim ettim. İşimi sana havale ettim. Sırtımı sana dayadım.[51] Yine şöyle bu­yurmuştur: "Senden sana sığınırım " [52] Ancak huzurda bulunduğu sırada Allah Taâlâ kendi­sinden haber verdi ve övgüde bulunarak O'nu en güzel süslerle süsledi. O övgü de şöyleydi:
" Şüphesiz ki sen, en büyük bir ahlâk üzeresin. " [53]
 
16. Kulun Bütün İyilikleri Dostlarından Bilmesi Ve Kötülüğünü Bildiği İçin Kendi Nef­sini Bundan Uzak Görmesi:
 
Dedem (Allah (cc.) ona rahmet eylesin), Ebû Abdillah e's Sicizi'nin bu yönde şöyle dediğini işitmiş: Ken­dini faziletli gördüğün takdirde sende fazilet yoktur. Abu Ali el-Ansârî de Şah ibn Şüca el-Kirmanf nin bu doğrultuda şöyle dediğini işit­miş: Fazilet sahipleri bunu görmedikleri sürece fazilet sahibidirler. Gördükleri takdirde fazilet­leri kalmaz. Velayet sahipleri (erişmişler) de bunu görmedikleri sürece velayet sahibidirler. Gördükleri takdirde velayetleri kalmaz. Şah, Ebû Hafs'a:
" Fütüvvet nedir ? " diye sorar. O da:
" Ahlâklı olmaktır, " cevabını verir.
 
17. İçiyle Ve  Dışıyla Varlıklarında Ve Yokluklarında Dostları İçin İhlâslı Olmak:
 
Ebû Ahmed el-Hafiz'in şöyle dediğini işittim: Hik­met sahiplerinden biri şöyle dedi: Fütüvvet sa­hibinin üzerine düşen kardeşlik görevlerinden biri de; kardeşin kardeşini kalbiyle içtenlikle sevmesi, diliyle onu eğitmesi, malıyla onu des­teklemesi, edebiyle onu düzeltmesi ve yokluğunda onu güzelce savunmasıdır.
 
18. İnsanın Dünyaca Kendisinden Alçak, Dince Kendisinden Yüksek Kimseyle Arkadaşlık Etmesi:
 
Osman ibn Hakim bu noktada şu öğüt­te bulunur: Dince kendinden yukanda, dünyaca kendinden aşağıda bulunanla arkadaşlık et. Zira dince kendinden yukanda bulunanla arkadaşlık etmen, ibadetlerini gözünde küçültür. Dünyaca kendinden aşağıda bulunanla arkadaşlık etmen de Allah'ın (cc.) nimetlerini gözünde büyültür. Dâvûd-u Tâî de (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bu meyanda şöyle der: Takva insanlarla arka­daşlık et, zira dünya ehlinden sana yükü en ha­fif ve yardımı en çok olanlar onlardır.
 
19. Her Durum Ve  Konumda Kulun, Rab'bine Güven Duyması:
 
Süfyan ibn Uyeyne der ki: Ebû Hazım'a:
" Malın nedir? " diye soruldu. O da:
" İki malım vardır; Allah'a (cc.) güvenmek ve insanların ellerindekileri kendime ummaktır, " diye cevapladı.
 
20. Kulun Dostlarına Olan Şefkatinin Ya­kınlarına Olan Şefkatinden Fazla Olması:
 
Hü­seyin İbn Yahya eş-Şâfiî'nin, Ca'fer ibn Muhammed es-Sadık'tan hikayeten şöyle dediğini işittim: Bir kimse kendisi için olduğu gibi kar­deşi için de olmazsa, kardeşliğin gereğini hak­kıyla yerine getirmiş olmaz. Görmez misin ki, Allah Taâlâ kıyamet gününde oğlun babasın­dan, kardeşin kardeşinden kaçtığını kutsal ki­tabında nasıl hikaye ediyor ? Sonra da aynı yerde dostların birbirine acıdığını şöyle dile ge­tiriyor:
" Şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur. " [54]
 
21. İç Ve Dışıyla Organlara Sahip Oîmak: Ebü'l-Hasen El-Bûşenciye:
 
" Fütüvvet nedir ? " diye soruldu. O da:
" Bu dünyada yazıcı meleklerden utana­cak bir şey yapmamaktır, " cevabını verdi. Huzeyfe de (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) Şöyle der: Fütüvvet; dört şeye sahip olmaktır. Bunlar: Gözün, dilin, kalbin ve arzundur. Gö­züne sahip ol, onunla senin için helal olmayan şeye bakma. Diline sahip ol, onunla sevaba ve hakka uygun olan sözden başkasını söyleme. Kalbine sahip ol, onda bir Müslüman'a karşı aldatma ve öfke bulunmasın. Arzuna sahip ol, kötülükten bir şey istemesin.
 
22. Ebû Hüseyn İbn Sem'ûn'un (Allah (cc.) Ona Rahmet Eylesin) Muhatap Olduğu "Fütüvvet Nedir ?" Sorusuna Verdiği Cevaptın
 
Ebû Hüseyin der ki: Fütüvvet bir kaç meziyet­tedir. Bunlar da: Az tartışmak, insaflı olmak, kusur aramayı bırakmak, görülen kusurları dü­zeltmek, mazereti kabul etmek, eziyetlere kat­lanmak, kendini kötülemek, küçüğe ve büyüğe karşı güler yüzlü davranmak, iyiliği çokça yapmak, halka öğüt vermek, halkın öğütlerini kabul etmek, dostlarla kardeşlik içinde bulun­mak ve düşmanlan idare etmektir. Bunlar, me­ziyetlerin dış görünüşleridir, içyüzlerinden söz edinceye dek durum böyledir.
 
23. Kulun, İçi Ve Dışının Bir Olması:
 
Ebû Dücâne, Zü'n-Nûn-i Mısrî'nin (Allah (cc.) her İkisine de rahmet eylesin) şöyle dediğini aktar­dı: Bir kimse açıktan yaptığı takdirde utanacağı bir işi gizli olarak yaparsa, kendi katında ken­disinin hiç bir değer ve önemi yoktur.
 
24. Gönlü, Varlık Âleminden ve İçindekilerden Soyutlamak:
 
Ebü'l-Abbas ibn Atâ ko­nuyla ilgili olarak şöyle der: Bir kimse gönlünü dünyadan ve halktan soyutlamaz, nefsinden arındırmazsa, Mevlâ'sı için nasıl yalnız kalabi­lir? Bir kimse içini başka varlıklardan arındırıp gönlünü Mevlâ'sına ayırırsa, kendisine ihsan kapıları açılır, bu sayede Mevlâ'sını razı eden ve öfkelendiren şeyleri birbirinden ayrır.
 
25. İnsanın  Korktuğu Zaman Yalnızca Rab'bına  Güvenmesi,  Başkasına Güvenme­mesi:
 
Öncekilerden birisi aklı başında insan­lardan bir adama şöyle demiştir:
" Gelir getiren bir taşınmaz alsan da çoluk çocuğuna saklasan olmaz mı ? " Adam da karşı­sındakine şöyle demiştir:
" Bana gösterdiğin yol ne kötüdür ? Aksine ben akan Rab'bim katında nefsim için alıyorum. Çoluk çocuğum için de Rab'bimi saklıyorum. "
 
26. Akraba Ve Yabancılara Uymak Yeri­ne Dostlara Uymayı Tercih Etmek:
 
Ebû Ali ibn Ömer el-Hafız der ki: Bana Bişr ibn Musa biri­nin şu şiirini okudu:
Anamın oğluna dostu tercih ederim. Dostu (kendim için bir) yarı kabul ederim.
Her ne kadar benimle hür ve itaatkâr olarak karşılaşsan da,
Aslında beni dosta köle bulursun.
İyiliğimle, ihsanımın arasını ayırırım. Ancak,
Malımla, hakların arasını birleştiririm.
 
27. Dostlara ikramda Son Noktaya Ulaş­mak:
 
Ebû Muhammed el-Ceriri anlatıyor ve şöyle diyordu: İbn Mesrûk (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bizi evine davet etti. Bir dos­tumuza rastladık, şeyhimize davetli olduğumu­zu söyleyerek evine gitmekte bize yardımcı ol­masını istedik. O da bize; davet etmediği halde şeyhin evine nasıl gelebilirim? dedi. Sonra da "Dostlarıma ters düşmeyeyim" diyerek bize ka­tıldı.
 
28. Dostlara Katlanmak Ve Onları Değiş­tirmeyi Bırakmak:
 
Rivayet edildiğine göre Dâvud (a.s) oğlu Süleyman (a.s) a şöyle demiş­tir: Sana karşı dürüst olduğu sürece eski dos­tunu faydalanmayı umduğun bîr başkasıyla hiçbir zaman değiştirme. Zira böyle yaparsan Allah'ın (cc.) sana olan nimetlerini değiştirirsin. Bir tek düşmanı dahi az görmeyeceğin gibi bin tane dostu dahi çok görmemelisin.
 
29. Cenâb-ı Hakk'ın Kendisi Hakkındaki Düzenlemelerine Katlanmak:
 
Anlatıldığına göre adamın biri hikmet sahibi bir adama yakındı. Bunun üzerine hikmet sahibi ona şöyle dedi: Kardeşim ! Allah'tan (cc.) başka bir düzenleyici mi istiyorsun ? Tasavvuf ehli kimselerden biri de şöyle demiştir: Bir kimse Allah'ın (cc.) kendisi hakkındaki düzenlemelerine katlanmazsa, Allah'ın (cc.), onun nefsine yaptığı düzenlemele­re de katlanmaz. Vâsıtî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) şöyle demiştir: Kim kendisini ve varlık­ları Allah'a (cc.) ait olarak görürse, bu sayede hiçbir varlığa muhtaç olmaktan kurtulur. Ebü'l-Abbas ed-Dineverî (Allah (cc.) ona rahmet ey­lesin) de şöyle der: Nefsine göre düzenleme­lerde bulunan, sonunda pişman olur. Kim de Allah'ın (cc.) kendisini yönetmesine razı olur­sa, işin başında da sonunda da Allah (cc.) 'a hamd eder.
 
30. Büyüklerin, Çağrıldıkları veya Yanla­rında Bulundukları Zaman Küçüklerin Hizmet­lerine Koşmaları ve Misafire Hizmet Etmekten Kaçınmayı Bırakmaları:
 
Süleyman ibn Fadl el-Belhî bize, İbn Eksem'in şöyle dediğini aktar­mıştır: Bir gece Halife Me'mûn'un (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) yanındaydım, gecenin or­tasında susadım, su içmek için kalktığımda ha­life şöyle dedi:
" Ey Yahya! Sana ne oluyor da uyumuyorsun? " Ben de:
" Ey mü'minlerin emin! Allah (cc.) 'a ye­min olsun ki, ben susadım, " dedim. Bunu işitin­ce bana:
" Yerine döner misin? " dedi. Allah (cc.) 'a yemin olsun ki, yerinden kalkarak testiye gitti
ve bir bardak su getirerek bana içirdi. Ardın­dan bana:
" Misafirinden hizmet bekleyen adam çok ayıp etmiştir? " dedi. Daha sonra şöyle devam etti:
" Sana bir şey söyleyeyim mi? Bize İbn Abbas, Cerir İbn Abdillah aracılığıyla Peygam­ber (s.a.v.) Efendimiz'den şu mübarek sözü nakletmiştir:
" Misafirinden hizmet bekleyen adam ayıp etmiştir. "  [55]
 
31. Dost ve Sevgililerin Ayrılışından Son­ra Hayatın Sıkıcılığı:
 
Hüseyin İbn Yahya, Ca'fer ibn Muhammed'in şöyle dediğini işit­miş: Rivayet edildiğine göre Cüneyd-i Bağdadî (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bir gün otur­muş üzüntülü bir şekilde düşünürken kendisi­ne:
" Ey Ebû Kasım ! Seni üzen nedir ? "  diye sorulmuş. O da:
" Yalnızlıktaki sırrı kaybettim. Kendileriyle görüştüğüm dostları kaybettim. Bunlardan başka bedeni yıkan, güç ve kuvvetten düşüren, kalbi meşgul eden şeyleri kaybettim, " cevabını vermiş, ardından da şu şiiri okumuş:
Leva aşamasından sonraki duraklar kötüdür. Bu topluluklardan sonraki hayat da kötüdür.
Afi ibn Ömer e'l Hafız Bağdat'ta bize şiir okudu ve dedi ki: Yezdan e'l Kâtip bize Ubeydullah ibn Abdillah ibn Tâhir'in şu şiirini okudu:
Eğer hürün canı avucunda olsaydı, dostla­rından (ölümlerinden) sonra onu atardı.
Kişi için dostlarından sonra yaşadığı her sa­at onun için en kötüdür.
Yine bu anlamda bize şu şiiri okudu:
Kayboldular, onlardan sonra beden, gözün, onların bir gölgesi olarak gördüğü şey oldu.
Kendilerinden sonra bent sağ görürlerse, onlarla hangi yüzle karşılaşırım ?
Yazık bana onlardan ve onların: " Bizim kay­bolmamız sana bir zarar vermez. " sözlerinden.
Muhammed İbn Hasen el-Hâlidî el-Bağdâdi'nin şöyle dediğini işittim: Duydum ki: ibn Hâlûye şöyle diyordu: İbn Cerir'e:
Babanın: " Eğer son zamanlarının taşınma günü olduğunu bilseydim, yapmadığımı yapar­dım" sözüyle ilgili düşüncen nedir ? Eğer bunu bilseydi baban ne yapardı ? diye sordular. O da:
" Göz bebeklerini oyar, ayrılış noktasını görmezdi, " dedi.
Muhammed ibn Tahir el-Veziri bize, ken­disine Abdullah ibn Bağdâdî'nin okuduğunu bildirdiği şu şiiri okudu:
Gemilerin geldiğini birbirlerine seslenmeleri­ne kadar aradaki üzüntünün boyutlarını kav­rayamamıştım.
Kalktı bana veda ediyor, rüzgarın dalı eğdiği gibi gözyaşı da ona baskın çıkıyordu. Sonra ağlayarak ayrıldı ve giderken şöyle dedi: Ne olurdu keşke seni hiç tanımasaydım!
 
32. Yardımları Devam Ettirerek Ve Birbi­rine Ekleyerek İyiliği Tamamlamak:   
 
Ebû Huzeyme el-Bân İsa'nın bize aktardığına göre o şöyle der;  Emîru'l-Mü'minîn Mehdi şöyle dedi: Bir kimse benden bir yardım İstemesin veya benim hoşlanacağım bir İşe girişmesin, yoksa ona yardım elimi uzatır, diğer elimle de desteklerim. Böylece girişimde bulunana ihsan ve iyilikte bulunurum. Çünkü iyiliği sonradan engellemek, yani devam ettirmemek, önceki iyiliklerin de şükrünü kesintiye uğratır.
 
33. Ebû Abdiliah Muhammed İbn Abbas E'l Isaminin Bize Haber Verdiği Şu Âdâb Ve Öğütlere Uymak:
 
Mehdi'nin kölesi Abdullah ibn Haccac'ın ibrahim ibn Şekle'den aktardığına göre o şöyle demiştir: Birini dost edindiğinde şüphen olmasın ki o, doğru da yapar yanlış da, iyi de yapar kötü de, sahip de çıkar, ilgilenmez de. Sahip çıktığında teşekkür etmeye, ilgilen­mediğinde sabretmeye, iyi yaptığında ödüllen­dirmeye, kötü yaptığında gereğini yapmaya kendini alıştır. Zira dosta gereğini yapmak, sev­ginin devamını sağlar. Denilir ki: Açıktan azar­lamak, gizliden kin tutmaktan daha iyidir.
 
34. Uzak Veya Yakın Dostlara Karşı Sa­mimiyeti Sürdürmek:
 
Ömer ibn Ahmed ibn Osman'ın aktardığına göre o şöyle der:
İbn Enbârî'nin, Yezid ibn Muhallebî'ye ait olan şu şiiri okuduğunu işittim:
Eğer bizi bırakıp gidersen, sulak ve otlaklar yerlere konasın.
Eğer bize kattlırsan hoş geldin safalar getirdin.
Ayrılıp gidersen seni unutacağımızdan korkma.
Bize katılırsan da senden usanacağımızı düşünme.
 
35. Herhangi Bir Durumlarından Dolayı Dostlarının Yerilmesini Dinlememek:
 
Yusuf ibn Salih bize, ibn Enbârî'nin birisine şu şiiri oku­duğunu aktardı:
Bana bir dostun ayıplanması için dehre ku­lağımı iğreti vermem.
Katımda dostların kusurlarını da saklamam.
Ben yokken beni korudukları gibi, ben de kendileri yokken dostları korurum.
 
36. Yaptığı İyilikleri Sayıp Dökmemek:
 
Muhammed ibn Fudayl'ın bize anlattığına göre o şöyle der: ibn Şibrime dedi ki: Sayıldığı za­man iyilikte hayır yoktur.
 
BEŞİNCİ BÖLÜM
 
Beşinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlke­leri şunlardır:
1. Yolculukta veya Memleketinde Her Durum ve Zamanda Yalnızca Allah'a (cc.) Güvenmek:
2.  Dostları istemek zorunda bırakmamak, işaretle­riyle yetinip açıklamalarına gerek duymamak:
3. İnsanın, dostlarının güçlülüğünü kendininkine ve kendisinin düşkünlüğünü dostlannınkine tercih etmesi.
4. Hizmet ve yardımda kimseyi ayırmamak.
5. Halka iyilikte ayrım yapmayı bırakmak, kendi yaptıklarını küçük, kendine yapılanları büyük görmek.
6. Dıştan ahlâklı davranmaya, içten davranışları düzeltmeye çalışmak.
7. Kulun fütüvvet kıyafetine ancak fütüvvetin ağır­lıklarını omuzladıktan ve şartlarını yerine getir­dikten sonra bürünmesi.
8. İnsanın dostlarından ayrılmasından üzüntü duyması ve mümkün olduğunca onlarla birlikte bulunması.
9. Kişinin istenmeden önce vermeye başlaması.
10. Ahlâklı davranmak ve her halde Yüce Allah'ın ihsanını görmek.
11. Nimetleri sahiplerine saklamak için çaba har­camak.
12. Dost ve arkadaşların hizmetlerine mal tahsis etmek.
13. Adamlara düşmanlıktan kaçınmak. Çünkü düşmanlıkta bozulma vardır.
14. Kişinin dilini kötü sözler söylemekten koruduğu gibi kulağını kötü sözler dinlemekten koruması.
15. Kişinin malını dostlarının hizmetlerine sunduğu gibi mevkiini onların hizmetlerine sunması.
16. Düşük ahlâktan kaçınmak ve yüce ahlâkı be­nimsemek.
17. Komşuya ve komşuluğa sahip çıkmak.
18. İstemenin eziyetine katlanmak.
19. Kötülüğe karşılık vermeyi bırakarak dostları dü­zeltmeye çalışmak.
20. Hüseyin ibn Ahmed ibn Musa'nın bize bildir­dikleri.
21. Sıkıntı içindekine mürüvvetli davranmak.
22. Kötülük yapanı affetmek.
23. Zaman bozulduğu sırada insanın yalnız kal­maktan ayrılmaması.
24. Mürüvvetin şartlarını yerine getirmek.
25. Zorluk ve darlık zamanında sana arkadaşlık edenin hakkını yerine getirmek.
26. Tüm İnsanlara ikramda bulunmak.
27. İçinde yaşayanlara saygıdan dolayı evlerin hakkını yerine getirmek,
28. Dostlara hıyanetten kaçınmak ve onları içten­likle sevmek.
29. Kişi dostunun samimiyetini anladıktan sonra dostuna karşı hiçbir zaman kusur işlemez.
30. Doğruluk, bağlılık, cömertlik ve iyi huy da fütüvvet ilkelerindendir.
 
Esirgeyen Bağışlayan Allah'ın (CC.) Adıyla O'na Güvendim.
 
Beşinci Bölümde Yer Alan Fütüvvet İlke­leri şunlardır:
 
1. Yolculukta veya Memleketinde Her Durum ve Zamanda Yalnızca Allah'a (cc.) Gü­venmek:
 
Ebü'l-Kâsım Abdullah ibn Muhammed ed-Dımaşki’nin, adamın birine çıkmayı düşündüğü bir yolculuk hakkında tavsiyede bulunarak şöyle dediğini işittim: Kardeşim! Al­lah'tan (cc.) başkasını arkadaş edinme. Zira sı­kıntılı durumlarında sana yetecek o'dur. İyilik­lerin karşılığında sana nimetlerini nasip edecek o'dur. Kötülükte bulunduğun zaman senin kö­tülüklerini örtecek o'dur. Attığın hiçbir adımda senden ayrılmayacak olan da o'dur.
 
2. Dostları İstemek Zorunda Bırakmamak, Hallerinden Anlayıp Gereğini Yerine Getirmek:
 
Ahmed ibn Yahya'nın ibn A'râbî'den aktardı­ğına göre Ümeyye ibn Ebi's-Salt, Abdullah ibn Cüd'ân'ın yanına girdi ve yanında kendilerine çıplaklar denilen iki şarkıcı bayan vardı. İbn Cüd'ân'a:
" Günaydın Ebû Züheyr, " dedi ve ardın­dan şu şiiri okudu:
İhtiyacımı söyleyeyim mi? Yoksa senin tutancın bana yeter mi ? Zira senin mizacın utanmaktır.
Sen bir dalken sahip olduğun hukuk bilgin, donanım ve üstünlük olarak sana yeter.
Şereflisin, ne sabah ne de akşam, senin şe­refli yaratılışını değiştiremez.
Senin toprağın tümüyle Teym oğullarının in­şa ettiği şerefli bir toprak ve sen de onun göğüsün.
Kış köpeği kuşattığı zaman, cömertlik ve ke­remde sen rüzgârla yarışırsın.
Kişi seni bir gün övdüğü zaman, ona karşılık olarak övgü yeterlidir.
Bu şiiri okuyunca Abdullah ibn Cüd'ân, Ümeyye ibn Salt'a:
" Bu ikisinden hangisini istersen onu al, " dedi.
Bunun üzerine Ümeyye şarkıcılardan bi­rinin elinden tuttu, sonra Kureyş'in oturduğu yerlere geldi. Dediler kî:
" Ebû Ümeyye! Yaşı geçmiş, kemikleri in­celmiş bir ihtiyar getirdin. Oysa Abdullah'ın ya­nında iki genç şarkıcı vardı, birini alıp gelseydin ya. " İbn Arabi der ki: Ümeyye buna üzüldü, Ab­dullah'a geri döndü. Abdullah onu görünce:
" Sen sus, neden geri döndüğünü ben söyleyeyim, " dedi. Kureyş'in söylediklerini ha­ber verdi ve ardından da:
" Ötekinin elinden tut " dedi ve şu şiiri söy­ledi:
Hiçbir ihsan kişiye süs olmazken, ihsanda bulunursan senin ihsanın kişiye bir süstür.
Bazı istemeler çirkin olduğu gibi kişinin yü­zünü senin emrine vermesi bir çirkinlik de­ğildir.
 
3. İnsanın, Dostların Güçlülüğünü Kendininkine Ve Kendinin Düşkünlüğünü Dostlannkine Tercih Etmesi:
 
Muhammed ibn Abdillah e'r Râzi diyor ki: Hüseyn ibn Ali el-Kûmesî'nin şöyle dediğini işittim: Isâm el-Belhî Hâtam-i Esam'a (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) bir şey gönderdi. Hâtem de onun gönderdiği şeyi ka­bul etti. Kendisine:
" Neden kabul ettin? " denildi. Cevabı:
" Onu almakta kendi düşkünlüğümün, onun güçlülüğünün olduğunu, geri çevirmekte de kendi güçlülüğümün, onun düşkünlüğünün olduğunu düşündüm. Böyle olunca onun güç­lülüğünü kendi güçlülüğüme, kendi düşkünlü­ğümü de onun düşkünlüğüne tercih ettim, " ol­du.
 
4. Hizmet Ve Yardımda Kimseyi Ayırma­mak:
 
Abdullah ibn Muhammed er-Râzî'yi şöy­le derken işittim: Alçak gönüllülük, hizmette ayrımı bırakmaktır.
 
 
5. Halka İyilikte Aynını Yapmayı Bırakmak, Kendi Yaptıklarını Küçük, Kendine Yapılanları Büyük Görmek:
 
Ebû Osman Saîd ibn Ebi Saîd diyor ki: Ca'fer ibn Muhammed el-Huldî'yi şöyle derken işittim: İnsanların hayırlılarından olan, sûfilerin kendisine sığındığı ve çoğu kez kendi tarikatlanndan olmayanlar da kendisine gelen Ebû Bekr el-Gazzaz el-Mısrî'ye şöyle de­dim:
Neden hizmetinde kimseyi ayırt etmiyorsun? O da cevap olarak şöyle dedi:
Ben eşraftan değilim, ayrım yaptığım takdirde yanılmaktan ve istediğimi yapama­maktan korkarım.
 
6. Dıştan Ahlâklı Davranmaya, İçten Dav­ranışları Düzeltmeye Çalışmak:
 
Ebü'l Hüseyn el-Fârisî, Ebû Muhammed el-Cerirî'nin şöyle dedi­ğini işitmiş: Marifet sahiplerinin katında geçerli olan kurala göre göre dinin on sermayesi vardır. Bunlardan beşi dışanda beşi de içerdedir. Dışarıda olanlar: Dilde doğruluk, malda gönül zen­ginliği, bedenlerde alçakgönüllülük, eziyet et­mekten kaçınmak ve eziyete çekinmeden kat­lanmaktır. İçerde olanlar da: Efendisinin varlı­ğından hoşlanmak, efendisinden uzak kalma korkusu, efendisine kavuşma ümidi, yaptığına pişmanlık ve Rab'bından utanmaktır.
 
7. Kulun Fütüvvet Kıyafetine Ancak Fütüvvetin Ağırlıklarını Omuzladıktan Ve Şartla­rını Yerine Getirdikten Sonra Bürünmesi: Ebû Abdillah Es-Siciziye:
 
" Neden yamalı kıyafet, yani fütüvvet kı­yafeti giymiyorsun? " diye soruldu. O da şöyle cevap verdi:
" Fütüvvetin  ağırlıklarını  omuzlamadan fütüvvet kıyafeti giymek, münafıklıktandır. Fütüvvet kıyafetini ancak onun ağırlıklarını ta­şımaya katlanan giyer. Kendisine fütüvvet ne­dir ? " diye soruldu, bu soruya da şu cevabı ver­di:
" Halkı mazur, kendini kusurlu görmektir. Halkın tamamına kendini eksik görmektir. Halkın ta­mamına, yani iyisine de kötüsüne de şefkatle yaklaşmaktır. Fütüvvetin olgunluk derecesi ise, seni Allah'la (cc.) birliktelikten hiçbir şeyin alıkoymamasıdır. "
Maruf-u Kerhi (Allah (cc.) ona rahmet ey­lesin) şöyle der: Fütüvvet sahibi olduğunu ileri süren birinde şu üç özellik bulunmalıdır: Te­reddütsüz bağlılık, övgüsüz cömertlik ve isten­meden iyilikte bulunmak.
 
8. İnsanın Dostlarından Ayrılmasından Üzüntü Duyması Ve Mümkün Olduğunca Onlarla Birlikte Bulunması:
 
Ebü'l Abbas el-Kâtib el-Âkûlî'nin bize aktardığına göre Muhamrned ibn Yezid el-Müberred şöyle demiştir: Bana anlatıldığına göre Araplardan bir adamın güzel bir cariyesi vardı. Adam varlıklı ve cariyesine hayrandı. Varlığını cariyesine harcadı ve elinde avucunda bir şey kalmayınca dostlanna gidip onlardan isteyerek cariyesine harcadı. Durum­dan cariyenin haberi oldu ve cariye:
" Böyle yapma, beni sat, inşallah yine bir gün beraber oluruz, " dedi. O öyle deyince adam cariyesini Fars valisi     Ömer ibn Ubeydullah ibn Ma'mer'e götürdü. Vali cari­yeyi beğendi ve:
" Kaç para ? " diye sordu. Adam:
" Aslında değeri daha fazla ama yüz bin dirhem, "  dedi. Vali cariyeyi bu fiyata aldı. Para­sını verdi ve adam parayı alıp çıkmak istedi. Tam o sırada cariye şu şiiri okudu:
Aldığın parayı güle güle harca,
Benim avuçlarımda yalnızca hatıram kaldı.
Gözlerim yaşardıkça içimden diyorum ki:
Sevgilin ayrıldı, ister az, istersen çok ağla.
Kalbe yerleşen sıkıntıya dönüyorum,
Derdimi engin görüşlü bir kimseye açaca­ğım.
Bunlan dinleyen adam, cariyeye baktı ve o da şu şiiri şöyleydi:
Felek seni gözden çıkarmasaydı,
Ölümden başka bir şey bizi ayıramazdı, lütfen beni mazur gör.
Senin ayrılığından dolayı sürekli acı veren bir üzüntü duyacağım,
Derdimi engin görüşlü bir kimseye açaca­ğım.
Selam sana bundan sonra aramızda ne zi­yaret, ne görüşme olacak,
Ancak ibn Ma'mer dilerse o zaman durum değişecek.
Ömer ibn Ubeydullah (vali) adamla cari­yenin birbirine söyledikleri bu şiirleri dinleyin­ce şöyle dedi:
" Diledim işte. Al götür onu, mal da senin. "
Adam beraberinde cariye ve elinde yüz bin dirhemle geri döndü. Tabii ki sevinç için­deydi. Sevinçlerine tanık olan vali şöyle dedi:
" Allah (cc.) 'a yemin ederim ki, yüz bin dirheme bundan daha büyük bir iyilik satın alınamazdı. Bu iyilik, iki sevgilinin helal yoldan birleşmeleri ve ayrılık kederinden kurtulmalarıdır. "
 
9. Kişinin İstenmeden Önce Vermeye Baş­laması:
 
Zira istendikten sonra verdiği zaman o, isteyenin döktüğü yüz suyu karşılığı olur. Oysa cömert insan kardeşinin çehresinin değişmesini (yüzünü kızartmasını) istemez. Ebu Amr el-Medîninin, Hüseyin ibn Abdillah İbn Ubeydullah ibn Abbas'tan bize aktardığına gö­re o şöyle der: Ubeydullah ibn Abbas, birade­rinin oğluna (yeğenine) şöyle dedi: iyiliğin en üstünü, kişiye istetmeden verdiğindir. İstettiğin takdirde, yani sana yüz suyu döktüğü zaman, ancak yüz suyunun karşılığını vermiş olursun. Bana bunu anlatan şu şiir okundu:
Yüz suyu dökene karşılığını vermiş olmazsın,
İsterse isteyerek zenginliğe erişsin.
Çünkü isteme ile alınan, karşılıklı tartıldığında,
Bütün alınanlar karşısında isteme ağır basar.
Ayrıca bana şu şiir de okundu:
Senin elinin suyu cömert de olsa cimri de,
Yüzümün suyuna bir karşılık değildir tüketti­ğimde.
 
10. Ahlâklı Davranmak Ve Her Halde Yüce Allah'ın (cc.) İhsanını Görmek:
 
İbn Enbârî'nin şöyle derken işittim: Ebû Yezid'in (Allah (cc.) ona rahmet eylesin) öğrencilerinden biri, onun şöyle dediğini söyledi: Bir insan sana arkadaş olup da seninle iyi geçinmezse, sen ona güzel davranışlarınla yaklaş ki, onunla iyi geçinesin. Sana iyilikte bulunursa, Allah'a (cc.) şükret, zi­ra kalpleri sana (senin lehine) çeviren o'dur. Bir belâya uğratılırsan, hiç zaman geçirmeden tövbeye yönel. Sabret, çünkü sabırla helak olan hiç bir nefis yoktur.
 
11. Nimetleri Sahiplerine Saklamak İçin Çaba Harcamak:
 
Hasan ibn Urfe'nin Hişam bin Muhammed'den onun da babasından bize ak­tardığına göre babası şöyle demiş: Hurka binti Numan ibn Münzir, Sa'd ibn Ebî Vakkas'a (Al­lah (cc.) ondan razı olsun) şöyle dedi: Allah (cc.) seni bir kötüyle denemesin, zira sana kö­tülük eder. Kerem sahibi birini de seninle de­nemesin zira sen ona kötülük edersin. Senin iyiliğini hürlerin boyunlarına bağlasın. Ne senin ne de senden başkasının yüzünden kerem sa­hibi birinden nimeti yok etmesin. Ancak seni o nimetin geri verilmesine vesile kılsın.
 
12. Dost Ve Arkadaşlann Hizmetlerine Mal Tahsis Etmek:
 
Hasan ibn Kasım bize şöyle ak­tarmıştır: Ebû Ca'fer bize, Süleyman ibn Yah­ya ibn Ebî Hafsa'nın bir şiirini okudu ve şiiri dedesine nispet etti. Şiir şöyleydi:
Birisi: Senin malının hali nedir ? Başkalarınınki artarken seninki eksiliyor ? dedi.
Ben de ona, bazılarının eli sıkıyken ben elimde olanı paylaşmaktan kaçınmadığımı bildirdim.
 
13. Adamlara Düşmanlıktan Kaçınmak.
 
Çünkü düşmanlıkta bozulma vardır: İbrahim ibn Cüneyd'in bize bildirdiğine göre Salih ibn Hamza şöyle demiştir: İnsanlara düşmanlıktan sakın, zira seni asla bir yumuşak huylu insanın hilesi ya da bir bilgisizin düşmanlığı yok etmez. Salih sözüne şöyle devam etti: Asıl üstün gelen iyilikle üstün gelen, asıl yenilgiye uğrayan da kötülükle üstün gelendir. Kötülükten ayn kal ki, o da senden ayn kalsın.
 
14. Kişinin Dilini Kötü Sözler Söylemekten Koruduğu Gibi Kulağını Da Kötü Sözler Dinle­mekten Koruması:
 
Muhammed ibn Ömer ibn Merzüban, birinin şu şiirini bize tasvip ederek haber verdi:
Kötüyü söylemekten dilini koruduğun gibi kötüyü dinlemekten de kulağını koru,
Kötüyü dinlediğin takdirde söyleyene sen de ortak olursun, aklını başına al.
Nice dünya düşkünlerinin gözünü hırs bü­rümüş, fakat arzularına ulaşmadan ölüm yaka­lamıştır.
 
15. Kişinin Malını Dostlannın Hizmetlerine Sunduğu Gibi Mevkiini De Onların Hizmetlerine Sunması:  
 
Muhammed ibn Ömer ibn e'l Merzüban bize birinin şu şiirinin kendisine okunduğunu söyledi:
Canım feda olsun, beni hatırla.
Senden istemekten en başından beni koru.
Malımı malınla genişlettiğin gibi.
Makamımı makamınla genişlet.
 
16. Düşük Ahlâktan Kaçınmak Ve Yüce Ahlâkı Benimsemek:
 
Ebû Hüseyn el-Harbi der ki, ibn Mesrûk bize şu şiiri okudu:
Kişinin huyu kötü olduğu zaman yaşantı­sını anlatma.
Yolları ve geçitleri ona daralır.
Huyu kötü olanı halk övmez.
Fakat güzel huy, sahibini övdürür.
 
17. Komşuya Ve Komşuluğa Sahip Çık­mak:
 
Bu noktada Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: " Cebrail (a.s) bana komşu hakkıyla ilgili sürekli tavsiyelerde bulundu. Öy­le ki, komşuları birbirine mirasçı yapacak san­dım." [56] Ebü'l Feth er-Rakkî'in bize anlattığına göre Hasen el-Basri şöyle demiştir: İyi komşu­luk, komşuna eziyet etmemen değildir. Asıl iyi komşuluk, komşunun eziyetine katlanmandır.
 
18. İstemenin Eziyetine Katlanmak:
 
Abdülvâhid ibn Ahmed e'l Haşimi der ki: Ab­dullah ibn Yahya el-Osmânî bize, ibn Düreyd'in şu şiirini okudu:
İsteyenin istemesi seni sıkmasın.
Senin için en hayırlı dönemin, istenen olarak görüldüğün dönemdir.
Umanın yüzünü kovarak,karartma.
Şerefinin kalıcılığı, umulan olarak görülmendedir.
 
19. Kötülüğe Karşılık Vermeyi Bırakarak Dostları Düzeltmeye Çalışmak      
 
Ebü'i-Muğayyis'in bize anlattığına göre Ebû Abdillah el-Cühenî şöyle demiştir: Yardımlaşmakta düşmanlığın   açtığı zarara karşılık vermeyi terketmek ve kardeşliği yenilemek vardır.
 
20. Hüseyin İbn Ahmed İbn Musa'nın Bi­ze Bildirdikleri:
 
Ahmed ibn Yahya'nın ibn Arabî'den bize aktardığına göre o şöyle demiştir: Köylünün birine:
" Fütüvvet nedir? " diye soruldu. O da şöy­le cevap verdi:
" Bol ikram, yerinde güler yüzlülük, ölçülü iffet ve el çekilen eziyettir. "
 
21. Sıkıntı İçindekine Mürüvvetli Davran­mak:
 
Muhammed ibn Tâhir el-Vezîrî bana bi­rinin şu şiirini okudu:
Bir fütüvvet sahibi maldan geçer, mürüvvet­ten değil.
Sana istemeden verir, istemenin kötülüğü sana yeter.
 
22. Kötülük Yapanı Affetmek:
 
Ca'fer ibn Ahmed'in bize aktardığına göre o şöyle der: Bize babam Mansur'un şu şiirini okudu:
Ben büyük bir günah işledim. Sense ondan büyüksün.
Önce o günahın affını lütfet, sonra da onu hilminde affet.
Ben yaptığımda (İstememde) şereflilerden olmadımsa da sen ol (da ver). Yine Ca'fer, aynı senetle bana Mansûr e'l Fâkîh'in şu şiirini okudu: İddia ettiğin gibi kötülük yaptıysam beni ba­ğışla. Yoksa kardeşliğin faydası nerede ? Sen de benim gibi kötülük yaparsan, senin erdem ve mürüvvetin nerede ?
 
23. Zaman Bozulduğu Sırada İnsanın Yal­nız Kalmaktan Ayrılmaması:
 
Ebû Bekr ibn Ebî Ca'fer e'l Müzekki'nin bize aktardığına göre o, Hâkim Abdülhamid ibn Abdurrahman'ın biri­ne ait şu şiiri okuduğunu söyler:
Yalnızlığıma alıştım, evime bağlandım. Şe­refim tamamlandı ve neşem arttı. Zaman beni uslandırdı. Keşke göç etseydim de ziyaret etmeseydim ve edilmeseydi m.
Hayatta kaldığım sürece:
" Ordu hareket etti mi ya da hükümdar yola koyuldu mu ? " demeyeceğim.
 
24. Mürüvvetin Şartlarını Yerine Getirmek:
 
Yahya ibn Selim'in Zâfir ibn Süleyman'dan bi­ze aktardığına göre o şöyle der: Denilir ki, mü­rüvveti tam olan, dinini koruyan, yakınlarını ziyaret eden, malını imar eden, dostlanna ik­ram eden ve evinde söyleyendir.
 
25. Zorluk Ve Darlık Zamanında Sana Ar­kadaşlık Edenin Hakkını Yerine Getirmek:
 
Şeyhû Sehl ibn Muhammed ibn Süleyman'dan şöyle dediğini işittim: Bana haber verildiğine göre Ebû Salim, günlerce Ali ibn İsa'ya titizlikle ilgi gösterirdi. Ebû Salim bakanlığa atanınca Ali ibn İsa ile gereği gibi İlgilenmedi. Böyle olunca Ali, Ebû Salim'e şunları yazdı:
Ömrüm boyunca senin bakan olmanı is­tedim, ancak istediğim olduğunda, benim ya­nımda konuşamayanlar benden öne geçtiler. Bu durumda ben de ölmek istedim. Zira ölmek isteyerek yaşadığım her hayat zaten bir ölüm­dü.
Ali ibn Hamdan der ki: ibn Anbâri bana İbrahim ibn Abbas'ın şu şiirini okudu:
Bir zamanlar kardeşimdin. Zamanla acıma­sız bir düşman oldun.
Bir zamanlar yardım vadinde bulunurdum.
Zamanla yardım ister hale geldim.
Zamanı sana yererdim, şimdi sana över ol­dum.
 
26. Tüm İnsanlara İkramda Bulunmak:
 
Medâinî'nin şöyle dediğini işittim: Yahya ibn Halid el-Bermeki oğluna şu tavsiyede bulundu: Oğlum! İnsanlara ikramda bulunmayı bırakma, zira onlara ikramda bulunduğun zaman ancak kendine ikramda bulunmuş olursun.
 
27. İçinde Yaşayanlara Saygıdan Dolayı Evlerin Hakkını Yerine Getirmek:
 
Ebü'l Fad es-Sükri'nin şöyle dediğini işittim: Ben, Ebû Amr ve Muhammed ibn İsmail'i şöyle derlerken işit­tim: Bîze anlatıldığına göre bir kadın gelerek Süfyan ibn Asım'm sarayına girdi. Sarayın top­rağında yuvarlandı ve duvarlanndan birine şöyle yazdı:
Aşık olana, kendisiyle ilgilenmeyenin yer­lerini görmek hüzün olarak yermez mi?
Sabahtan ta akşama kadar saraylarda oturuyor da sarayına sığınan aşıklan görmüyor.
Kendisini seven ve çocuklarla ilgilenmeyi üslenen aşık, ne zaman sabretmeye çalıştıysa aşkı artıyor.
Ve altına şunu yazmış:
Bunu yazan: Süfyan ibn Asım'ın kansı Abdü'l Aziz kızı Amine.
 
28. Dostlara Hıyanetten Kaçınmak Ve On­ları İçtenlikle Sevmek:
 
Muhammed ibn Hüseyn ibn Hurkân'ın bize anlattığına göre o şöyle demiştir: Süfyan ibn Uyeyne'yi Şöyle derken işittim: Kardeşler olarak adlandırılmaları yalnız­ca hıyanetten uzak oluşlanndan, dost olarak adlandırılmaları da yalnızca sevgiye hakkıyla bağlı kalışlarındandır.
 
29. Kişi Dostunun Samimiyetini Anladık­tan Sonra Dostuna Karşı Hiçbir Zaman Kusur İşlemez:
 
Muhammed ibn Ahmed ibn Tövbe el-Mervezi'den şunları işittim: Adamı sevgiyle ta­nıdığın zaman, onun bütün kusurlan affedilmiş demektir. Adamı düşmanlıkla tanıdığın zaman onun bütün iyilikleri kendine geri çevrilmiş demektir.
Allah (cc.) senin gözetimini üslensin. Bil ki, fütüvvetin temeli; dini gözetmek, sünneti iz­lemek ve Allah Taâlâ'nın: " Affa sarıl, iyiliği emret ve bilgisizlerden yüz çevir. " [57] ve "Allah (cc.) adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder. Ahlâksızlığı, kötü davranışı, azgınlığı ve aşınlığı yasaklar. Ders alasınız diye size öğüt verir. " [58] buyruklarında pey­gamberine bildirdiği ilke ve kurallara uymaktır.
Bunun yanında Peygamber (s.a.v.) Efen­dimizin Mekke'ye girdiği gün şu sözüyle emret­tiği:
" Ey insanlar! Selâmı yayınız, fakiri doyu­runuz, yakınları ziyaret ediniz, insanlar uyku­dayken siz namaz kılınız ve selametle Cennet'e giriniz." [59] ve şu sözüyle yasakladığı:
" Yakınlarınızı ziyareti kesintiye uğratmayın ve birbirini­ze arkanızı dönmeyin. Ey Allah'ın (cc.) kullan! Allah'ın (cc.) size emrettiği gibi kardeş olunuz. " [60] ilke ve kurallara uymaktır.
Fütüvvet ilkelerinden bazılan da şunlardır: Doğruluk, bağlılık, cömertlik, iyi huy, gönül zenginliği, dostlarla şakalaşmak, arkadaşlarla iyi geçinmek, kötü söz dinlemekten kaçınmak, İyi İşler yapmaya özlem duyma, iyi komşuluk, ko­nuşmalarda zarafet, sözünü yerine getirmek, bakmakla yükümlü bulunmadığın aile bireyi ve yardımcıya iyilikte bulunmak, çocuklan eğit­mek, büyüklere iyi davranmak, kin, aldatma ve öfkeden uzak durmak, Allah (cc.) için dostluk kurmak, Allah (cc.) için düşmanlıkta bulunmak, mal ve mevkiinden Müslüman kardeşlerini fay­dalandırmak, bu durumu onların başına kak­mamak, mal ve mevkiiyle kendisinden yardım isteyenin sözünü yerine getirmek, misafirlerin hizmetine koşmak, dostlann çağrısına koşmakta onlara minnettarlığı hissettirmek, yemeğiyle on­lara saygısını belli etmek, mal ve canıyla dostla­rın ihtiyaçlanna koşmak, kötülüğe iyilikle, gel­meyene giderek karşılık vermek, büyüklenmekten uzak durmak, kendi durum ve davranışlarını beğenmeyi bırakmak, ana babaya iyilikte bu­lunmak, akrabaya ziyarette bulunmak, dostlann kötülüklerini görmezlikten gelmek, kusurlarını örtbas etmek, dostlara yalnızken öğütte bulun­mak, her zaman dostlar için duada bulunmak, yaptıkları işlerde halkı mazur görmek, nefsinin kötülük ve gaddarlığını kesin bildiği için sürekli kendini ayıplamak, halkla kaynaşmak, Müslü­man'lara merhamet etmek, onlarla şakalaşmak ve onlara iyilikte bulunmak, fakirlere acımak, zenginlere şefkatle yaklaşmak, âlimlere tevazu göstermek, kimden işitirse işitsin hakkı kabul etmek, yalan gıybetten dili ve çirkin sözleri din­lemekten kulağı korumak, yasaklara bakmaktan gözü kapatmak, ibadetlerde ihlâslı, davranışlar­da doğrudan yana olmak, iç dünyasını denetim, dış dünyasını gözetim altında tutmak, yaratık­larda iyilikler görmek, iyilerle arkadaşlık etmek, kötülerden uzak durmak, dünyadan yüz çevir­mek, Allah Taâlâ'ya yönelmek, isteklerden vaz­geçmek, hedef ve gayeyi şu geçici dünya için kirletmekten uzak durmak, fakirlerle oturmaktan güç almak, zenginliklerinden dolayı zenginlere saygı göstermeye tenezzül etmemek, zenginliği Rabbinin yardımıyla olmak, zenginliğinde şük­retmek, hiçbir kötüleyene aldırmadan gerçeği söylemek, hoşlandığı durumlara şükretmek, hoşlanmadığı durumlara sabretmek, hıyanetten kaçınmak, sırlan saklamak, mecliste aşağıya oturmaya razı olmak, kendi haklannı istemekten vazgeçmek, başkalannın haklannı yerine getir­mek, nefsi bunu yapmaya zorlamak, tenhalarda Allah'ın (cc.) yasaklannı çiğnememek, arkadaş­larla fikir alış verişinde bulunmak, yoklukta yal­nızca Allah'a (cc.) güvenip dayanmak, aşın hırsa kapılmamak, kanaatten güç almak, halkın sıkıntılarına katlanmak, kendi sıkıntılarını halka yüklemek, iyilere saygıda kusur etmemek, günahkârlara şefkatle yaklaşmak, hiç kimseye sıkıntı çektirmemek için çaba harcamak, dışıyla içini birbirine ters düşürmemek, dostunun dos­tuyla dost, düşmanıyla düşman olmak, dostu­nun hayatı boyunca bunu değiştirmediği gibi ölümünden sonra da değiştirmemek.
Bunlar ve benzeri ilkeler, fütüvvet yol ve ahlâkındandır. Allah Taâlâ'dan bizlere üstün ahlâk bahşetmesini, fütüvvet yollarını nasip etmesini, vaktimizi boşa harcadığımız ve gö­revlerimizi ihmal ettiğimiz için cezalandırma­masını, kendisine yaklaştıracak işler yapmayı bizlere nasip ederek katına yaklaştırmasını dile­riz. O yakındır ve dualan kabul edendir.
Hamd âlemlerin Rab'bına özgüdür. Yüce Allah'ın (cc.) rahmet ve mağfireti, her zaman ve bol bol peygamberlerin efendisi ve bizim efen­dimiz Muhammed'e (s.a.v.) ve O'nun tüm temiz ve günahsız aile fertlerine olsun.


[1] Keşfü'z-Zunûn, II, 1445
[2] Nahl: 16/123
[3] Nisa: 4/125
[4] Al-i İmran: 3/95
[5] Al-i İmran: 3/67
[6] Atatürk Küttür ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi erdem Dergisi, Türklerde Hoşgörü Özel sayısı, Ocak 1996, C. 8, Sayı: 24
[7] Kehf: 18/110
[8] İsra: 17/111
[9] Enbiya: 21/60
[10] Kehf: 18/13
[11] Kehf: 18/14
[12] Kehf: 18/18
[13] Bkz.Yusuf: 12/30, Kehf: 18/10, 60, 62 ve Enbiya: 21/60 âyetler
[14] 1943'te vefat etti.
[15] Bu hadisi Bezzar Müsned'inde Enes ibn Malik'ten rivayet etmiştir. Hadis zayrftır. Heysemi der ki: Senedinde Ya'la ibn Meymûn vardır ve kendisi hadisçiler tarafından terk edilmiştir. Feyzü'l-Kadir, C. 6, S. 8
[16] Hadisi Ebû Davud ve ibn Hibban Sahih'inde rivayet etmiş­lerdir. et-Terğib, C.3, S.240 Bkz. et-Edeb, araştırmayı ya­saklama bölümü.
[17] Hadis-i şerif için bkz. Müslim, Eşribe, 20
[18] Hadisin Ebû Hüreyre (r.a.) hadislerinden olduğu üzerinde görüş birliği vardır.
[19] Hadisi Tabarani sağlam bir senetle rivayet etmiştir. Terğîb, C.3, S.373; Feyzü'l-Kadir, C.5, S.428
[20] Bu hadisin metni bulunamamakla birlikte kaynaklarda an­lam olarak yer almaktadır.
[21] Bu hadisi Darekutni tek kalan hadisler arasında aktarmış­tır. Sahih, Feyzü'l-Kadir, C.3, 5.36
[22] Bu hadisi ibn Adiy Kâmü'de ve Kudâî Âişe (r.a.) den ri­vayet etmişlerdir. Ancak hadisi ibn Cevzi uydurma hadis­ler arasında anmıştır. Feyzü'l-Kadir, C.3, S.363
[23] Bu hadisi ibn Adîy Kâmil'de Âişe (r.a.)'den rivayet et­miştir. Ancak hadis zayıftır. Feyzü'l-Kadir, C.2, S.291
[24] Bu hadisi Buhari Edep bölümünde, Tabarâni  Kebir'de, Beyhakî Sünen'de ve Hâkim Müstedrek'te rivayet etmiş­lerdir. Feyzü'l-Kadir, C.5, S.360
[25] Bu hadisi ibn Ebi'd-Dünya Ebû Bekre'l-Feresi "İhtiyaçlar: Karşılama" bölümünde ibn Müseyyeb'den Mürset olarak ri­vayet etmiştir. Feyzü'l-Kadir, C.4, S.3
[26] Bu hadisi Beyhaki, Ebû Saîde'l-Hudri'nin rivayet ettiği hadis­lerden tahric etmiştir. Darekutni'nin de Câbir'in rivayet et­tiği hadisler arasından tahric ettiği benzer bir hadis vardır.
[27] Bu hadisi Ahmed İbn Hanbel Müsned'inde rivayet etmiştir. C.1.S.79, 106
[28] Bu hadisi Beyhaki imanın Bölümleri'nde ve Tabarâni de Ukbe ibn Âmir'den rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C.3, S.214
[29] Bu hadisi İmam Ahmed, Müslim, Tirmizi, Nesâi, ibn Mace Süfyan ibn Abdillah e's-Sakafi'den rivayet etmişlerdir ve hadis sahihtir. Feyzü't-Kadir C.4, S.523
[30] Bu hadisi Dârekutnî ve Ebû Bekr ibn Lal, Enes hadislerin­den tahric etmişlerdir. Harâitî, Ahlâkın güzelikleri konu­sunda Ebû Said ve benzerlerinden rivayet etmiştir. Ancak senedinde Salih e'l-Mürri vardır ve hakkında konuşulan bi­ridir.
[31] Bu hadisi Müslim, buluntular konusunda rivayet etmiştir. Hadis no: 18; Ebû Dâvûd, Zekât, 32; Ahmed b. Hanbel, C.3, S.34
[32] Bu hadisi Ahmed ibn Hanbel, Hâkim ve Tabarâni rivayet etmişlerdir.
[33] Bu hadis başından "kaçanlar" kelimesine kadar aynı an­lamda Tirmizi'nın Sünen'inde mevcuttur. Bkz. İman, 13,
[34] Bu hadisi Ahmed Müsned'inde, Tabarâni Kebir'de, Beyhaki Şuab'da ibn Amr'dan, yine Tabarâni ibn Amr'dan, ibn Adiy Kâmil'de, ibn Asâkir ibn Abbas'tan, Hasen bir hadis olarak rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C.1, S.461
[35] Bu haşinin aslı buradan başka yerde bulunamadı.
[36] Bu hadis Ebû Şüreyh ve Ebu Hüreyre (r.a.) hadislerinden üzerinde ittifak edilen bir hadistir. Ancak sözlerinde ufak bir değişiklik vardır.
[37] İbn Mace'nin Sünen'inde benzen bir hadis yer alır. Hadis şöyledir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: " Bir kimse oruçlu iken yemeğe davet edildiğinde davete icabet etsin, dilerse yer, dilerse yemez.(orucuna devam eder.)" Oruç konusu: bolüm: 47
[38] Bu hadisi Deylemi Müsnedü'l-Firdevs'de Ati (r.a.) den rivayet eder. Hadisi aktaranlar arasında Hârûn e'l-Hâşimi vardır ve Zehebi bu kimseyi zayıflar arasında zikretmiştir. Darekutni de bu kimsenin isa ibn Mihran'dan daha zayıf olduğunu söyler. Zayıflar arasında yalancıların ve rafizilerin de varlığını bildirir. Feyzü'l-Kadir, C.2, S.285
[39] Bu hadisi Buhari Sahih'inde, Ebu Ya’la Müsned inde Tabarâni Kebir'de, Hakim ..Müstedrek'te ve Beyhakı Şuabü'l-iman'da Yezid ibn Useyd'den nvayet etmiştir. Hadis sahihtir. Feyzü'l-Kadir, C.1, S.176
[40] Ankebut: 29/26
[41] Bu hadis, Ömer ibn Hattab (r.a.)'ın aktardığı: "Davranışlar niyetlere göredir." Hadisinden bir parçadır. Hadis, sıhhatin­de görüş birliği olan hadislerdendir. Buhari, iman konusunda vahyin nasıl başladığını açıklayan bölümde, Müslim, Devlet başkanlığı konusunda, (bölüm 45)hadise yer vermişlerdir.
[42] Zuhruf: 43/67
[43] Metin S.60 altı çizili kısma yeniden bak
[44] Haşr: 59/9
[45] Bu hadisi Buharı, İman bahsinde rivayet etmiştir. Bölüm: 7
[46] Bu hadisi Buharı ve Tirmizi Enes ibn Mâlik'ten rivayet etmişlerdir.
[47] Bu hadisi Buharı, beş vakit namaz konusunda Muhammed ibn Münkedir'den mevkuf olarak rivayet etmiştir.
[48] A'râf: 7/199
[49] Bu hadis daha önce geçmişti.
[50] Tevbe: 9/72
[51] Buharı, Deavut: 5, Müslim, Zikir: 17
[52] Müslim, Salat: 44; Bu hadisi dört sünen sahibi de Âişe' den (r.a,) rivayet etmişlerdir.
[53] Kalem: 4
[54] Şuarâ: 101
[55] Deylemi, Müsnedü't-Firdevs'te Bezzar da benzeri bir eser­de İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmişlerdir: "Konuğundan hizmet bekleyen ahmaktır." Feyzü'l-Kadir, C.4, S. 13
[56] Hadisi Buhari, Müslim, Sünen sahipleri ve Ahmed, ibn Ömer ve Âişe' den (r.a.) rivayet etmişlerdir. Feyzü'l-Kadir, C. 5, S. 447
[57] A'raf: 7/99
[58] Nahl: 16/90
[59] Hadisi Tirmizi rivayet etmiş ve hakkında Hasen ve Sahihtir demiştir. Terğib ve Terhib, C. 3, S. 425
[60] Hadisi Müslim ve Tirmizi, bir ve sıla bölümünde rivayet etmişlerdir. Müslim; Bölüm 6, Tirmizi; bölüm 24
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol