HARUN EBU HUSEYIN - YILDIRIM
  UMRENiN YAPILIŞI
 
UMRENiN YAPILIŞI
 
Rahman ismiyle, yarattığı her canlıya Dünya ve Ahiret’te, Rahim ismiyle de Ahiret’te mümin kullarına merhamet eden Allah’ın adıyla.
*Bize Mescidi Haramı ziyaret yeri ve yöneleceğimiz bir kıble olarak kılan Yüce Allaha şükürler olsun. Yüce Allah: ”Şübhesizki âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlık için kurulan ilk ev (mabet) Mekkedeki (Kâbe) dir”(Ali İmran suresi 96. ayet) diyerek Mekkeyi ve evini kutsamıştır.
*İnsanın yapabileceği salih ameller arasında en efdal olanlarından biride hac ve umre yapmak, Mescidi Haramde namaz kılmaktır. Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Umre, kendisinsen önceki umre ile arasındaki (küçük) günahlara keffarettir” (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir). Ve şöyle buyurmuştur: “Kim eve (Kâbe’ye) gelir ve her hangi bir cinsellikle alakalı bir şeyde bulunmaz haram olan şeylerden biri ile meşgul olmaz ise anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olarak döner” (Muslim rivayet etmiştir) Ve şöyle buyurmuştur: "Mescidi Haremde kılınan bir namaz diyer mescidlerde kılınan yüz bin namazdan daha efdaldir” (Ahmed ve İbnu Macid rivayet etmişlerdir).
*Müslümanın umre yapmaktan maksadı Yüce Allahın rızasını kazanmak olması, bu sebebtende umre ve haccını gerektiği gibi, tam bir şekilde eksiksiz bir biçimde eda etmesi gerekmektedir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Hac ve umreyi Allah için tamamlayın” (Bakara suresi 96. ayet).     
Umre yapacak kişinin umreye başlamadan önce umrenin nasıl yapılacağını öğrenmesi, Peygamber efendimizin emrettiği gibi, sünnette varid olduğu üzere umresini tamamlası gerekmektedir. Bu konu hakkında Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "...Benden menasiklerinizi nasıl yapacağınızı öğrenmeniz için...”(Muslim rivayet etmiştir) 
 
 
 
 
UMRENiN YAPILIŞI
 
 
1)- İHRAM GİYMEK
 
·                                       İhram giymek umre yapacak kişinin bu ibadetine başlangıç esnasında yapılması gereken, bu şekilde bu ibadetin icraatı esnasında kulun kendi nefsine çeşitli yasaklar koyduğu umrenin rukunlarındandır. Umre yapmak isteyen kişi ilk önce güzel bir yıkanır ve temizlenir (yani eğer avretmahallinde yada koltuk altlarında kıl ve benzeri şeyler varsa onları temizler). Bu temizlik Yüce Allahın bu ibadete verdiği önem, Yüce Allahın evini ziyaret esnasında bu rabbinin yüceliğinden dolayı sünnettir, bu ibadete başlanılmadan önce temizlik yapılması el verdiğince gerekmektedir. Kadınlar dahi bu temizlik işlemini yaparlar. Hayız halinde olmaları yada doğum sonrası nifas kanın geliyor olması buna engel değildir. Peygamber efendimiz Aişe validemize hayız olduğu halde, Esma bintu Umeys (radıyallahu anhuma)’ya nifas olduğu halde bu şekilde davranmalarını emretmiştir. Umre yapacak olan eğer erkek ise güzel kokular sürünür. Kadınların koku sürünmeleri caiz değildir. Koku bedene sürülür ihram elbisesine koku sürmek caiz değildir. Eğer yıkanmak ve tamizlenmek imkânı olmayacak olursa bunda her hangi dini bir sakınca yoktur. Kişinin yıkanamadığından ötürü teyemmüm alması dinen caiz değildir. Umre yapacak erkek iç çamaşırlarını diyer bütün elbiseleri ile beraber çıkarır ve ihram elbisesini giyer ihram iki kısımdan oluşmaktadır: İzar göbekten aşağısını örten kısmıdır. Rida ise omuzların üzerine alınan kısımdır. İzar ve ridanın beyaz renkte ve temiz olmaları ıercih edilmelidir. İhram giyilirken başın açıkta kalmasına dikkat edilmelidir. Kadınlar ise süslü olmayacak, ziynetlerini göstermeyecek, erkeklere ve kâfir kadınlara benzemeyecek bir şekilde normal, günlük elbiseleri içinde ihrama girerler. Buna rağmen kadın eldiven ve nikab (kadınların yüzlerini örtmek için kullandıkları sadece gözlerin görüldüğü bir örtüdür) giymez yüzlerini herhangi başka bir şeyle örterler.Daha sonraumre için niyetedilir. Kalble niyet edilen dil ile telaffuz edilir ve şöyle söylenir “LEBBEYK ALLAHUMME UMRA”. Bu söz söylenirken kıble istikametine yönelmek daha uygundur. Umreye girdiğini, umre niyetini yaptığını belirten başka her hangi bir sözü söylamekte caizdir. Bu söz söylendikten sonra artık umre ibadetine giriş yapılmış olur. Enes (radıyallahu anh) Peygamber efendimizin haccında şu şekilde yaptığını söylemiştir: “sonra bineğine bindi ne zamanki (Medine civarında bulunan düz bir arazi olan) Beyda’ya ulaştığında Allaha şükretti, tesbih etti. Daha sonra hac ile beraber umreye niyet ettiğini bildirecek şekilde sesini yükseltti ve (beraberinde bulunan) insanlarda aynı şekilde seslerini yükselttiler (niyetlerini açıktan getirdiler)” (Buhari rivayet etmiştir). Eğer umrenin tamamlanamayacağından korkulacak olursa niyetini söylerken şu şekilde şart öne sürmesi iyi olur “Eğer her hangi bir şey umremi tamamlamama engel olacak olursa benim ihramdan çıkacağım yer engellendiğim, her hangi bir engel ile karşılaştığım yer olsun” yada bu manayı ifade eden başka her hangi bir sözde söyleyebilir. Bunun delili ise Duba’a bintu Zubeyr ibnu Abdulmuttalib (radıyallahu anha)’nın Peygamber efendimize: Ya Resulullah ben hac etmek istiyorum velakin rahatsızım (yani hastayım ve hastalığımın beni haccımı tamamlamaktan alı koyacağını zannediyorum) dedi. Peygamber efendimiz de Ona: “Haccını eda et ve şart koş Benim ihramdan çıkacağım yer engellendiğim, her hangi bir engel ile karşılaştığım yer olsun” de diye buyurmuştur (Hadis muttefekun aleyhtir). İhram namazı diye bir namaz yoktur. Velakin ihram giyildiği esnada eğer farz namaz kılınma zamanı gelecek olursa namazdan sonra niyet yerine getirilir. Peygamber efendimiz bu şekilde yapmıştır. Kendisi öğle namazını kıldıktan sonra hacca niyet etmiştir (bu şekilde bir hadis Buhari ve Muslimde bulunmaktadır). Daha sonra telbiye geririr. Telbiye: “LEBBEYK ALLAHUMME LEBBEYK LEBBEYKE LA ŞERİYKE LEKE LEBBEYK İNNEL HAMDE VEN Nİ’METE LEKE VEL MULK LA ŞERİYKE LEKE” demektir. Manası ise: Senin çağrına icabet ediyorum, Senin davetine uyuyorum. Senin hiçbir şekilde bir ortağın yoktur. Şübhesizki bütün şükürler sözlü yada fiili olsun senin içindir. Her nimet sendendir. Her şeyin mülkü, tapusu senin elindedir. Şübhesizki senin hiçbir işinde hiçbir ortağın yoktur. Umre yapan kişinin bu telbiyeyi sesini yükselterek çokca söylemesi, Yüce Allahı çeşitli zikirlerle yüceltmesi Ona dua etmesi umre esnasında yapılması iyi olan amellerdendir. Fakat kadınların bu zikirleri yaparken seslerini yükseltmeleri caiz değildir. Bu şekilde ta Kâbe görülünceye kadar devam edilir. Kâbe görüldüğü anda telbiye kesilir. Ve tavafa başlanır.
 
2)- TAVAF
 
Tavaf yapacak kişinin tavafa başlamadan önce büyük abdest, gusul gerektirecek biir durum üzere olmaması, abdest almış bir vaziyette bulunması gerekmektedir. Peygamber efendimiz Aişe validemizi hayız kanı geldiği yüzünden tavaf yapmasını engellemiş, kanın kesilmesini beklemesini daha sonra yıkanıp tavaf etmesini emretmiştir (bu rivayet Buhari ve Muslimde bulunmaktadır). İbnu Ömer’den gelen bir rivayete göre: Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ziy Tuva denilen yerde gecelemiş sabh namazını kıldıktan sonra yıkanmış ve gündüz vakti hareme girmiştir (Bu hadis Buhari rivayet etmiştir). Aişe validemiz Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ilk önce abdest aldığını daha sonrada tavafa başladığını söylemiştir (Hadis Buharide geçmektedir).
·                   Tavaf yapılırken avret mahalinin açılmamasına dikkat etmek gerekmektedir. Çünkü tavaf aynı namaz gibidir. Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Çıplak bir şekilde hiç bir kimse evi tavaf etmesin” (Hadis muttefekun aleyhtir). Ve şöyle buyurmuştur: "Evi tavaf namaz kılmaktır. Tek fark siz tavaf ederken konuşabilirsiniz” (Bu hadisi Tirmizi ve İbnu Huzeyme ve Hakim rivayet etmiş Şeyh Albani sahih olduğunu söylemiştir). Erkekler için tavaf esnasında sağ omuzun açık sol omuzun kapalı olması mustehab olan amellerdendir.
·                   Mescide geldikten sonra Kâbeyi görünce telbiyeyi keser ve Hacerul Esvedi tam karşısına alarak elini Ona doğru elini uzatarak “Bismillah Vallahu Ekber” der. Eğer imkânı olursa Hacerul Esvedi öper yada elini sürer. Elbetteki bu esnada da kimseye bir zarar vermez. Orda bululanları elden geldikçe rahatsız etmemeye çalışır. Hacerul Esvede doğru uzattığı elini yada işaret etmek için kullandığı her hangi bir şeyi öpmez. Bu dinimizde olmayan bir şeydir. Daha sonra her defasında daha önce belirttiğimiz üzere yapmak, Kâbeyi sol tarafına almak sureti ile yedi defa çevresinde döner. Ruknul Yemaniye geldiği vakit elini sürer ve “Bismillah Vallahu Ekber”der. Eğer elini sürmeye imkân bulamayacak olursa ne elini Ona doğru uzatır, nede tekbir getirir.
Hacerul Esvedi her dönüşte imkân olursa öpmek, eğer imkân olmassa elini sürüp yada başka bir şeyi Hacerul Esvede sürüp daha sonrada elini yada o sürmüş olduğu şeyi öpmesi uygundur. Çünkü Peygamber efendimizden Ebu Tufeyl Amir ibnu Vaile (radıyallahu anhu) şöyle rivayet etmiştir: “Peygamber efendimiz beraberindeki bastanunu Hacerul Esvede sürdükten sonra bastanunu öpmüştür”. Ve Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Hacerul Esvede (el) sürmek günahları (tek tek) döker” (İbnu Hibban ve İbnu Huzeyme güçlü bir senedle rivayet etmişlerdir). Erkeklerin tavafın ilk üç dönümü esnasında remel etmeleri (adımları bir birine yakın bir surette atıb hızlı bir şekilde yürümektir) uygun olur. Yalnızca bu remel esnasında Ruknul Yemani ve Hacerul Esved arasında sakince yürür. Tavaf edecek kişi sıhhi nedenlerden ötürü bir bineğe binmek zorunda kalırsa her hangi bir sakınca yoktur. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ummu Seleme rahatsızlığından şikâyet edince Ona: “İnsanların arkalarında, binek üstünde olmak üzere tavaf et” diye buyurmuştur (Buhari ve Muslim rvayet etmiştir). Tavaf mescidin her tarafında olur. Mescidin tavanında koridorlarında tavaf etmekte her hangi bir beis yoktur. Tavaf yapan kişi yorulduğunda dinlenebilir, su içebilir, imamla beraber namaz kılabilir. Bu Onun tavafını yarıda bırakmadığı tavafını kesmeyeceği için tavafa tekrardan başlaması gerekmez. Tavaf esnasında bolca zikir çekmek, dua etmek gerekir. Bu esnada kimseyi sesi ile rahatsız etmemeye dikkat etmesi uygun olur.
Tavafa ait özel bir dua, özel bir zikir yoktur. Kul Yüce Allaha istediği gibi dua eder ve istediği gibi Onu zikreder. Yalnızca Ruknul Yemani ve Hacerul Esved arasına gelince şu duayı söylemesi iyi olur
﴿رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّار﴾ {سورة البقرة الآية: 201}                          
 ِRebbena Atina fid Dünya Haseneten ve fil Ahireti Haseneten ve Kına Azaben Nar” (Ey Rabbimiz! bize bu dünyadada ahirettede iyilikler, güzellikler ver) . Yedinci dönüşün sonunda Hacerul Esvedi ya öper, ya elini sürer ve elini öper veya başka bir şeyi sürer ve onu öper yada Ona doğru elini uzatır ve tekbir getirir. İbnu Abbastan şu şekilde rivayet olunmuştur: ”Peygamber Evi deve üzerinde tavaf etmiştir. Hacerul Esvede her ulaştığı sırada elinde bulunan bir şeyle Ona doğru işaret etmiş ve tekbir getirmiştir” (Buhari rivayet etmiştir). Tavafı bitirdikten sonra ridayı omuzların ikisinide kapatacak bir şekilde koymak gerekir.
Tavaf bittikten sonra Makamı İbrahimin arkasına geçerken
﴿وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى﴾                                                   {سورة البقرة الآية:125}                                                                          
”Vettehızu min makamı ibrahime musalla” (İbrahimin makamını namaz kılma yeri edinin) (Bakara suresi125. ayet) ayetini okur. Makamın arkasında eğer fırsat bulabilirse iki rekât namaz kılar. Eğer kalabalıktan ötürü yer bulamayacak olursa mescidin her hangi başka bir yerinde namaz kılabilir. Namazın birinci rekâtında kâfirun suresini ikinci rekâtında ise ihlas suresini okuması mustehabtır. Namazı kılarken başka surelerinde okunmasında her hangi bir sakınca yoktur.
Namazı bitirdikten sonra Hacerul Esvede gelib sağ elini sürmesi uygun olur. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Muslimde geçen bir rivayete göre bu şekilde yapmıştır. Bunun dışında Hacerul Esvedi öpmek yada uzaktan el ile işaret etmek caiz değildir. Eğer kalabalıktan dolayı yaklaşamayacak olursa kimseye zarar vermemek maksadı ile bu işten vaz geçer.
 
3)- SA’Y
 
·                   Daha sonra Safa tepesine çıkar. Tepeye yaklaşınca:
﴿إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوْ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَإِنَّ اللَّهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ﴾{سورة البقرة الآية:158}                  İnnes Safa vel Mervete min şeâirillah femen haccel Beyte evi’temera fela cünaha aleyhi en yettavvafa bihima ve men tetavvaa hayran fe innellaha Şakirun Alim” (Bakara suresi 158.ayet) (Şübhesizki Safa ve Merve Allahın koyduğu nişanlardandır. Her kimBeytullahı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Şübhesizki Allah yapılan ibadetleri kabul eder ve O her şeyi hakkıyla bilir). Sa’y ederken abdestli olmak mustehabtır. Amma velakin abdestsizde sa’y edebilir. Tepenin üzerine çıkılır (tepenin üzerine çıkmak daha efdaldir ama her hangi bir özürden ötürü çıkılmasada olur) ve kıbleye doğru yönelir. Eli ile Kâbeye doğru işaret etmeden şu şekilde söyler:                         
       “La ilahe illallahu vallahu ekber. La ilahe illallahu vahdehu la şeriyke leh lehul mulku ve lehul hamdu ve huve ala kulli şey’in Kadir. La ilahe illahu vahdeh enceze va’deh ve nasara abdeh ve hezemel ahzaba vahdeh” daha sonra ellerini kaldırarak dua eder. Bu zikir üç defa tekrar edilir. Daha sonra tepeden aşağıya doğru inilip, Merve istikametinde yürülür. Erkekler vadiye geldiklerinde (şu an yeşil ışıklar ile belirtilmiştir) iki yeşil ışık arasında hızlıca koşuşurlar. Kadınların vadide koşmaları caiz değildir. Merve tepesine gelince eğer imkân olursa üzerine çıkar. Yok eğer imkân olmaz ise tepenin başlangıç yerinde durur. Safa tepesinde ne yaptı ise aynısını burda yapar tek fark bu tepe üzerinde biraz önce zikrettiğimiz ayet okunmaz. Daha sonra safa tepesine doğru yönelir Merveye gelirken yaptığı şekilde yapar. Safa ile Merve arası bir şavt, Merve ile Safa arası da bir şavt sayılır. Bu şekilde yedi defa tekrar edip, en son olarakta Merve tepesi üzerinde sa’y sona erdirilir. Binek üzerinde de sa’y edilebir, ama yürüyerek sa’y etmek daha efdaldir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) insanlar kendisini rahatlıkla görebilsinler diye bineği üzerinde tavaf ve sa’yını eda etmiştir (Bu rivayet Muslimde geçmektedir). Mescidin üst katlarında tazaf ve sa’y edilmesinde her hangi bir sakınca yoktur. Eğer sa’y esnasında namaz kılmak, su içmek gibi zorunluluklardan ötürü sa’y yarıda kesilmek zorunda kalınırsa sa’yı yarıda kalmış olduğu yerden tamamlar. Sa’y yapılırken elden geldiğince dua ve zikirle uğraşmak gerekir. Bu arada okunması gereken özel bir dua yoktur. Öylede sa’ya hususi özel bir namaz yoktur. Namaz tavaf için meşru kılınmıştır.
 
4)- SAÇI KAZIMA YADA KISALTMA
 
·                   Erkekler sa’yı bitirdikten sonra saçlarını ya tamamen kökten kazıtırlar yada tamamen kısaltırlar. Çünkü Yüce Allah başın bir kısmını diğerinden ayırt etmemiştir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabı ya başlarının tamamını kazıtıyorlar yada kısaltıyorlar idi. Saçı kökten kazıtmak en efdal olanıdır. Çünkü Yüce Allah kitabında saçı kazıtmayı kısaltmadan daha önce zikretmiştir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’de saçını kazıtanlara Allahın rahmetini kazanmaları için üç defa, saçlarını kısaltanlar için ise bir defa dua etmiştir. Çünkü saçı kazımak bu yapılan ibadette daha fazla fedakârlıkta bulunmaktır. Kul için yazılan ecir, kulun ibadet esnasındaki fedakârlığına göre farklılık gösterir. Velakin eğer yapmış olduğu umre hac zamanına yakın bir zamanda yapılmış ve hac yapmakta isteniyor ise saçı kısaltmak daha efdaldir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) veda haccında beraberinde bulunan sahabelerden temettu haccına niyet etmiş olanlara umreyi tamamladıktan sonra saçlarını kısaltmalarını emretmiştir (Buhari ve Muslim rivayet etmiştirler). Umre yapan kadınlar ise saçlarını toplayıp 2 cm kadar kısaltırlar. Saçlar kazınıp ve kısaltılırken başın sağ tarafından başlamak sünnettir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) veda haccında böyle yapmıştır (Muslim rivayet etmiştir). Bu zikrettiğimiz her şeyi tam bir şekilde yapan kimsenin umresi en kâmil bir şekilde tamamlanmış olur.
 
SANA GEREKLİ OLAN BAZI HÜKÜMLER
 
·                   Umre her zaman yapılabir. Ama umre için en efdal zaman ramazan ayıdır. Çünkü Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayında yapılan umre bir hacca bedeldir” (Buhari rivayet etmiştir). Elbettelki bu ecir yönü iledir. Hiç bir zaman umre hac borcunu ödemez. Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine umre yapmanın ayrı bir özelliği olduğuna dair her hangi bir şey gelmemiştir. Öylede receb ayında umre yapmanın bir özelliği olduğuna dair de Peygamber efendimizden her hangi bir şey gelmemiştir. Bu sebebten bir özelliği olduğunu düşünerek bu şekilde bir umre yapmanın dinimizde her hangi bir yeri yoktur. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) zul kıde ayında umre yaptığı rivayet olunmuştur.
·                   Bir kadın kendi başına, yanında kendine umre yaparken eşlik edecek bir yakın erkek akrabası (babası, kocası, abisi, oğlu, dayısı, amcası, dedesi gibi) olmaksızın, umre yapmak maksadı ile yolculuğa çıkamaz. Ve eğer bu akrabalarından her hangi birini kendisini umre yapmaya götürmek için bulamayacak olursa kendisinden umre ibadeti düşer. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir kadın mahremsiz yolculuğa çıkamaz” bunun üzerine bir kişi kalkıp: Ey resulullah! Benim karım hac yapmak niyeti ile yolculuğa çıktı ve bende filan savaşa katılmak üzere yazıldım. Dedi bunun üzerine Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Git ve hanımınla beraber hac yap” dedi (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir). Mahrem ise kadının kocası ve kendisi ile nikâh düşmeyen bütün erkeklerdir.
·                   Mekkeye umre maksadı ile giden her kes miykat mahallini geçmeden önce ihramlarını giymiş olmalıdır. Eğer miykat mahallini ihramsız bir şekilde geçecek olursa bir kurban kesmesi ve Mekke ehline dağıtması gerekir. Miykat mahallini karadan yada havadan yada denizden geçme arasında her hangi bir fark yoktur. Mekkeye umre maksadı ile gitmeyen kişilerin ihram giymeleri şart değildir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekkenin fethi esnasında başında miğfer olmak üzere, ihramsız bir şekilde şehre girmiştir.
·                   Miykat mahalleri şunlardır: Zul huleyfe (Ebyar Ali- Medine yakınlarındadır), Cuhfe (Rabiğ yakınlarındadır), Yelemlem (Yemen yolu üzerinde Sa’diyye civarındadır), Karnul menazil (Seyl Kebir- Vadi Muhrim olarakta bilinir. Taif yolu üzerindedir), Zatu Irk (Dariybe olarakta bilinir. Mekkenin kuzey doğu istikametine düşer)
·                   Miykat sınırları içinde oturanlar umre yapmaya niyet ettikleri yerde ihramlarını giyerler. Mekkede harem sınırları içerisinde oturanlar ise, harem sınırları dışına çıkıp daha sonra ihram giyerler. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Huneyn savaşından geri Mekkeye döndüğü zaman Cu’ rane mıntıkasına gelince ihram giymiş daha sonrada umresini tamamlamıştır. Öylede Aieşe (radıyallahu anha) haccı bitirib daha sonrada umre yapmak isteyince Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona kardeşi ile beraber Ten’ıme gitmesini ve ordan ihrama girmesini söylemiştir (Bu rivayet Buhari ve Muslimde geçmektedir).
·                   Haremin sınırları bellidir: Hudeybiyye, Arafa, Cu’rane ve Mekkeye en yakın yer olan Ten’im haremin sınırlarını oluşturmaktadır. Öylede Mina ve Muzdelife harem sınırları içinde kalmaktadır.
·                   Umre yapmak maksadı ile ihram giyecek olanın şunlara dikkat etmesi gerekmektedir: Cinsel ilişki ve ilişki kurmaya davet edici her şeyden salınmalı, kız isteme ve evlilik sözleşmesi imzalamamalı, (Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhrim evlenmez, kız istemez ve evlendirmez” Muslim rivayet etmiştir), koku sürünmemeli, tırnak kesmemeli, saçından bir şey koparmamalı, avlanmamalı ({kara hayvanlarını avlamak size ihramlı iken haram kılınmıştır} Maide suresi 96.ayetinde geldiği üzere kara hayvanlarından yenilebilinenlerinin avlanması caiz değildir), dikili elbise giyilmemeli, eldiven takmamalı, başı ve yüzü örtmemelidir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Muhrim gömlek, sarık, pantalon, cubbe ve üzerine zaferan ve veres sürülmüş elbise giymez (Za’feran ve veres bir çeşit bir bitkidir. Bu bitkilerin kokusu olduğundan ötürü, bu bitkilerin sürülmüş olduğu elbiselerin giyilmesi yasaklanmıştır)” (Buhari ve Muslim rivayet etmiştir). Arafede ihramlı iken kendisini hayvanın çiğnemesi sonucu ölen sahabi için: “Onu sidir ve su ile yıkayın ihram elbiseleri ile kefenleyin, koku sürmeyin ve başını örtmeyin” diye buyurmuştur. Başka bir rivayette ise: “Başını ve yüzünü örtmeyin. Çünkü O Kıyamet günü telbiye getirerek haşrolonacaktır” (Muslim rivayet etmiştir) demiştir. Kadınlar ise eldiven ve nikab (yüzü örten sadece gözlerin görülmesini sağlayan bir örtüdür) giymez bunun dışında vucudunu göstermeyecek ve fitneye sebebiyet vermeyecek şekilde istediği gibi giyinebilir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İhram giyen kadın eldiven giymez ve yüzünü nikab ile örtmez” (Buhari rivayet etmiştir). Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) pantalon ve şalvar türü şeylerin giyilmesini yasaklaması, kadınların yüzlerini açmaları, erkek ve kadınların avret yerlerini açabilecekleri manasına gelir diye bir mana anlaşılması yanlıştır. Çünkü Hz. Aişe validemiz bu konuda şöyle buyurmuştur: “Bizler (yani kadınlar) muhrimler (umre yada hac için niyet etmiş) olarak Allahın resulu ile beraberken hayvanlarına binmiş vaziyetteki insanlar geçerdi. Bizde onlar bize yaklaşırken çarşaflarımızın uçlarını yüzlerimize doğru indirir ve bu şekilde yüzlerimizi örterdik. Bizden uzaklaştıklarında da yüzlerimizi açardık” (Ahmed, Ebu Davud ve İbnu Mace rivayet etmişlerdir). Fatıma bintu Munzir (radıyallahu anha)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Bizler muhrimler olarak Ebu Bekrin kızı Esmanın yanında iken yüzlerimizi (her hangi bir şeyle) örterdik” (İmam Malik rivayet etmiştir)
·                   İhramlı kişi yıkanabilir, saçını tarayabilir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Aişe validemize ihramlı iken yıkanmasını ve saçlarını taramasını emretmiştir (Hadis Buhari ve Muslimde geçmektedir). Umre esnasında şemsiye ve benzeri bir şeylerle gölgelenmekte her hangi bir sakınca yoktur. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Arafede kendisi için kurulmuş olan çadırda istirahet etmekte, cemreleri taşlarkende Bilal (radıyallahu anhu) ve Usame (radıyallahu anhu) bir elbise ile Onu gölgelendirmekte idi (Muslim rivayet etmiştir). İhram esnasında kan bağışında bulunulabilir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ihramlı iken hacamat (vucuttan belli bazı yollarla kan aldırmaya hacamat denir) olmuştur (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir).
·                   Her hangi bir zorunluluktan ötürü ihram yasaklarından biri işlenmek zorunda kalınırsa her hangi bir günah yoktur amma velakin karşılığında ceza ödemesi gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse rahatsizlıktan ötürü başını ihramlı iken tıraş etmek zorunda kalan kişi başını tıraş eder ve karşılığında ceza öder.
·                   İhram yasaklarından birini bilmeden yada unutarak yada kendisine zorla yaptırılan kişiye her hangi bir şey yoktur. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey Rabbimiz! Bizi unutarak yada hata ile yaptıklarımızdan sorumlu tutma” (Bakara süresi 286. ayet). Elbetteki bir şeyin haramlığını bilen bir kimse için, haramı işlemesi sonucunda nasıl bir ceza ile karşılaşacağını bilmemesi Onun için bir özür sayılamaz. İşte bu sebebten ötürüdür ki Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ramazanda gündüz vakti hanımı ile cinsel ilişkiye giren kişiye bu yapmış olduğundan pişman olmasına rağmen keffaret (yani bir köle azadı yada atmış bir gün oruç yada atmış yoksulun karnını doyurmak bu yapılan günahın keffaretidir) tayin etmiş Onun bu keffaretin hükmünü bilmemesini bir özür olarak görmemiştir.
·                   İhram esnasında dikişli elbise giyenler yada saçını tıraş edenler yada tırnaklarını kesenler: üç gün oruş yada altı fakirin karnını doyurmak yada bir kurban kesip Mekke ehline dağıtmak arasında seçim yaparlar. Bu onların yapmış oldukları yasak olan işlerin keffaretidir. Yüce Allah saçını zorunluluktan ötürü tıraş etmek zorunda kalan kimse için şöyle buyurmuştur: "sadaka vererek yada oruç tutarak veya kurban keserek fidye versin” (Bakara suresi 196. ayet). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Kâ’b ibnu Acera (radıyallahu anh) için şöyle buyurmuştur: "Seni başındaki (bitler) rahatsızmı ediyor? Oda cevab olarak: Evet dedi. bunun üzerine Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona başını tıraş et (kazıt) sonrada ya üç gün oruç tut veya altı kişiye sadaka dağıt (karnını doyur) yada bir kurban kes (kurbandan kasıt küçük baş hayvandır) dedi” (Buhari ve muslim rivayet etmişlerdir). Sahabenin büyük alimlerinden İbnu Abbas (radıyallahu anhuma) tavaf ve sayını yaptıktan sonra saçını tıraş edip ihramdan çıkmadan önce hanımı ile cinsel ilişkiye giren kişi için: ”Onun sadaka vererek yada oruç tutarak veya kurban keserek fidye ödemesi gerekir” demiştir (Beyhaki mevkuf olarak rivayet etmiştir). Amma velakin ihrama girip daha tavaf ve sayını yapmamış bir kimse hanımı ile cinsel ilişkiye girecek olursa onun umresi iptal olur. Bu şekilde umresini tamamlayıp daha sonra bir kaza umresi yapmak ve ceza kurbanı kesmek zorundadır. Bunun dışında ihramlı iken eğer kara hayvanlarından birini avlayacak olursa avlamış olduğu hayvanın kıymetinde bir hayvanı ceza olarak kurban olarak keser. Bu konu da Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! İhramlı iken (av hayvanı) öldürmeyin. Içinizde kim kasten bilerek avlanırsa öldürdüğü hayvanın dengi onun için cezadır (o kıymette bir hayvanı kurban olarak keser). (Bu kesilen hayvan) Kâbeye (ehline) ulaşacak bir şekilde içinizden iki adalet sahibi tarafından bu hayvanın kıymetine karar verilir. Yahut (avlanmanın cezası olarak) oruç tutar veya fakirlerin karnını doyurmak sureti ile keffaret öder” (Maide suresi 95. ayet).
·                   Başkasının yerine umre yapacak kişi ihramını giyerken yerine umre yapacağı kişinin adını zikreder.daha sonra yapacağı işlerde tekrardan o şahsın adını zikretmez, aynı kendi için umre yapıyormuş gibi davranır. Bu konuda şöyle bir kıssa geçmektedir: Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kişinin: Ben Şubrume (bir kişinin adıdır) için ihrama giriyorum dediğini duymuş bunun üzerine Ona: Kendi yerine hac yaptınmı? diye sormuştur. Oda ccvap olarak hayır deyince Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): İlk önce kendi yerine hac yap daha sonra Şubrume yerine hac yap” buyurmuştur (Ebu Davut ve İbnu Mace rivayet etmişlerdir). Başkası yerine hac yapmak caiz olursa hac yapmakta caiz olur. Amma velakin başkasının yerine tavaf yada sa’y yapmak yalnız başına caiz değildir. Bunun da delili Hz. Aişe validemiz ay başı kanı geldiğinden ötürü tavaf yapamamasına rağmen Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Onun yerine başka birinin tavaf yapmasını emretmemesi tavafın başka biri yerine yapılamayacağına delalet eder.
·                   Kadın erkeğin, erkek kadının yerine hac ve umre yapabilir. Çünkü Peygamber efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kadın şöyle bir soru sormuştur: Ya Resulallah! Şübhesizki Allah (hac ibadetini) kulları üzerine farz kılmıştır. Benim babam yaşlı bir ihtiyardır. Onun hac yapmaya ve yolculuğa çıkmaya gücü yetmez. Onun yerine hac yapabilirmiyim? Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona: “ Evet Onun yerine hac yapabilirsin” diye buyurmuştur (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir).
·                   Kadınlar umreyi aynı erkeklerin yaptıkları gibi yaparlar. Yalnızca tavaf ve sa’y esnasında koşmazlar ve saçlarını kazıtmazlar.
·                   Çocukların yapmış oldukları oldukları umre geçerlidir. İbnu Abbas (radıyallahu anhu) onüç yaşında iken Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile hac yapmıştır. Saib ibnu Yezid (radıyallahu anhu)’dan gelen bir rivayette şöyle buyurmuştur: "Ben daha yedi yaşında iken resulullah ile hac yaptırıldım” (Buhari rivayet etmiştir). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) veda haccından dönerken bir kadın bineğinin üzerinden (eskiden kadınların binekleri üzerine gölgelenmeleri için kulube benzeri bir şey koyulurdu) bir bebeği uzatmış ve: Bu çocuk hac yapabilirmi diye sormuştur. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona: ”Evet Senin içinde ecir yazılır” buyurmuştur (Muslim rivayet etmiştir).
·                   Umrenin olmazsa olmaz üç büyük rüknu vardır. Bunlar: İhram giymek, tavaf ve sa’y   yapmaktır. Umrenin yapılması gereken iki vacibi vardır: Miykat mahallinden ihrama girmek ve saçı kazıtmak yada kısaltmaktır. Eğer bu vaciblerden birini yerine getirmeyecek olursa Mekkenin fakirlerine dağıtılmak üzere bir kurban kesilir. İbnu Abbas şöyle buyurmuştur: "Kim umrenin gereklerinden birini terkederse kan akıtması (kurban kesmesi) gerekir” (İmam Malik rivayet etmiştir. Şeyh Albani hadisin mevkuf olarak sahih olduğunu söylemiştir). Umre yapan kişi eğer saçını kesmediğini unutur, asıl yerleşim yerine ulaşıncaya kadar hatırlamayacak olursa bulunmuş olduğu yerde kurban keser. Eğer bilmeden sa’yı tavaftan önce yapacak olursa sa’yı tekrar etmez. Çünkü bu ibadete gereğinden fazla zorlaştırmak olur. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hac esnasında bazı amellerin diğerleri üzerine takdim edilmesinin her hangi bir sorun çıkarmayacağını söylemiştir (Bu hadis Buhari ve Muslimde rivayet edilmiştir).
·                   Mescidi Hareme girerken söylenecek özel bir dua, özel bir zikir yoktur. Haremin kendisine özgü yapılması gereken bir ibadet çeşiti yoktur. Harem’de aynı diğer mescidlerde yapılması gereken, mescide girerken söylenecek dua ve mescidde kılınacak iki rekât mescid namazından başka bir ibadet sarfedilmez. Hareme girildiği için tavaf ve benzeri şeyler yapılmaz.
·                   Günümüzde umre ibadeti eda edilirken bir çok yanlışlıklar yapılmaktadır. Örneğin: sağ omuzun bütün umre boyunca açıkta tutulması, tavaf ve sa’ya başlarken sesli bir şekilde niyet edilmesi, tavafın ve sayın her şavtı için özel bir dua söylenmesi, Makamı İbrahimin yanında dua edilmesi, başka birisinin etmiş olduğu duanın aynen tekrar edilmesi (kitabtan dua okumakta yada başkasının duasına amin demekte bir sakınca yoktur), Hacerul Esvedin dışında başka bir şeyi öpmek, işaret etmek, Onun ve Ruknul Yemanin dışında başka bir yere el sürmek, tavafın dışında başka zamanlar Hacerul Esvedi öpmek yada el sürmek yada Ona doğru el ile işaret etmek caiz değildir. Kâbe ve Mescidi Harem kendi zatlarında her hangi bir özellikleri yoktur. Yüce Allah bize emrettiği için biz orada bir takım ibadet çeşitlerini yalnızca Yüce Allaha has kılaraktan eda ediyoruz. Hz. Ömer (radıyallahu anhu) Hacerul Esved için şöyle buyurmuştur: "Vallahi Ben Seni öpüyorum. Ve Ben biliyorumki Sen sadece bir taşsın. Ne fayda, nede zarar verebilirsin. Eğer Ben Resulullahı Seni öperken görmese idim Seni kesinlikle öpmezdim” (Buhari ve Muslim rivayet etmiştir).
·                   Eğer tavaf ve say esnasında namaza durulacak olursa sende onlarla namaza dur daha sonra kaldığın yerden devam et. Daha önceden namazı kılmış olman cemeatle namaz kılmana engel değildir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Namaz için ikamet getirildiğinde cami içinde olduğun vakit namaz kıl (cemeate iştirak et). Ben daha önceden kılmıştım, bu sebebten namaz kılmıyorum deme” diye buyurmuştur (Muslim rivayet etmiştir). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hacda Onunla beraber namaz kılmayan iki kişiye: “Böyle yapmayın. Eğer yolculuğunuz esnasında namaz kıldı idiyseniz daha sonra içinde cemeatle namaz kılınan bir camiye geldiğinizde onlarla beraber cemeate uyun. Çünkü yolculuğunuz esnasında kıldığınız namaz sizin için nafile sayılır” (Ebu Davut ve Tirmizi ve Nesai rivayet etmişlerdir). Elbetteki bu şu an Haremde sıkca görülen kamet getirildikten sonra bütün herkesin cemeatle namaz kılmak maksadı ile izdiham oluşturması bunun sonucu olarakda namazın tadil ve erkânına riayet edilmeden, secdesi rukusu düzgün bir şekilde yapılmadan, bazende namazı ima ederek kılmak caiz değildir. Böyle bir durumda namazın cemeatle kılınmasından tek başına kılınması daha iyidir.
·                   Eğer bir kimse tavaf ve sa’y esnasında kaç defa döndüğünü karıştıracak olursa, kendince hangi sayıda kaldığını zannediyorsa o sayından itibaren devam eder ve tavafını ve sayını tamamlar. Eğer her hangi bir rakamdan kesin emin olamayacak olursa aklında bukunan en küçük rakam üzerine tamamlar. Örneğin: eğer tavafın kaçıncı dönüşünde olduğumuzu karıştıracak olursak ve bizcede diyelimki altıncı şavtta isek o zaman altıncı şavt üzerine devam ederiz. Ve eğer hangi şavtta olduğumuzdan da emin değil isek o zamanda tavafını yapmış olduğumuz en küçük rakam üzerine tamamlarız. Diyelimki üçüncü şavtı döndüğümüzden kesin emin isek üçten itibaren devam ederiz.
·                   Kadınların umre esnasında adet kanlarının gelmesini engelleyecek ilaçlar kullanmaları eğer sıhhatlerine zarar vermeyckse caizdir. Eğer adet ve nifas kanı tavafı yaptıktan sonra gelecek olursa sayını yapar ama say bittikten sonra cami içinde durmadan dışarı çıkar. Eğer umreyi tamamlayamadan yolculuğa çıkmak zorunda kalırsa ve yakın bir zamanda geri döneceğinden emin olursa ihramdan çıkmadan bekler, geri döndüğünde üzerine düşen umresinden geri kalan diğer vazifeleri yerine getirir. Eğer geri dönemeyeceğini düşünürse tavafını ve sayını yapar daha sonra saçından bir parça kısaltarak ihramdan çıkar. Elbetteki tavaftan sonra kılınan namazı kılmaz. Devamlı bir şekilde bir kişide abdesti bozucu küçük abdestini tutamama, kadınlara gelen istihaze kanı gibi durumlarda tavafını ve sayını kesintiye uğratmadan tamamlar. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Size bir şeyi emrettiğim zaman gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz” (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir)
·                   Umre yapmak maksadı ile ihrama giren kimse başına hastalık yada kaza veya buna benzer bir şey gelecek olursa, eğer umresini yakın bir zamanda tamamlayacağını düşünürse ihramdan çıkmadan bekler, daha sonra umresini tamamlar. Yok eğer umresini tamamlayamayacağını düşünürse bir kurban keser ve başını tıraş edip ihramdan çıkar. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "(Hac ve umre yapmaktan alıkonulursanız) kolayınıza gelen bir kurban kesin. Saçınızı kurban, yerine ulaşıncaya kadar tıraş etmeyin” (Bakara suresi 196. ayet). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) umre yapmak maksadı ile Mekkeye gitmiş, ama Mekke müşrikleri izin vermeyince beraberinde getirmiş olduğu kurbanı kesip saçını tıraş etmiştir. Eğer ihrama girerken şart öne sürmüş yani “Eğer her hangi bir şey umremi tamamlamama engel olacak olursa benim ihramdan çıkacağım yer engellendiğim, her hangi bir engel ile karşılaştığım yer olsun” sözünü söylemiş ise her hangi bir problemle karşılaşacak olursa kurban kesmeden saçını tıraş eder ve ihramdan çıkar. Bu konuda Duba’a hadisi delil olarak kullanılabilir. Çünkü Duba’a bintu Zubeyr ibnu Abdulmuttalib (radıyallahu anha) Peygamber efendimize: Ya Resulullah ben hac etmek istiyorum velakin rahatsızım (yani hastayım ve hastalığımın beni hacımı tamamlamaktan alı koyacağını zannediyorum) dedi. Peygamber efendimiz de Ona: “Haccını eda et ve şart koş Benim ihramdan çıkacağım yer engellendiğim, her hangi bir engel ile karşılaştığım yer olsun” de diye buyurmuştur (Hadis muttefekun aleyhtir).
·                   İhrama giren kişi eğer ihram esnasında vefat edecek olursa Ona ihramlı muamelesi yapılır. Yani koku sürülmez ve ihramı içine kefenlenir.
·                   Bir seferde birden fazla umre yapmak Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yapmamış olduğu bir şeydir. Kimseye izin vermemiş, bu şekilde yapmalarını da söylememiştir. Eğer böyle bir şey olmuş olsa idi Hz.Aişe validemizle beraber kardeşi Abdurrahmanı gönderirken Ona umre yapmasını söylerdi. Büyük alimlerden hiç kimse bir umre için yola çıktıktan sonra birkaç tane daha umre yapılabileceğini söylememiştir.
·                   Tavaf ve sonrasındaki iki rekât namaz her zaman için geçerlidir. Yani her zaman yapılabilir. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekkenin fethinden sonra ihramlı olmadığı halde tavaf yapmıştır (hadis Ebu Davutta geçmektedir). Ve şöyle buyurmuştur: "Kim evi tavaf eder sonrada iki rekât namaz kılacak olursa köle azat etmiş gibi ecir alır” (İbnu Mace sahih bir sentle rivayet etmiştir).
·                   Hıcr’de (Kâbenin dış tarafında bulunan çıkıntılı kısım) namaz kılınabilir. Çünkü Hz. Aişe validemiz Kâbenin içinde namaz kılmak istemiş bunun üzerine Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ona: “Hıcr’de namaz kıl. Çünkü Hıcr evden bir parçadır” diye söylemiştir (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir)
·                   Yılın her zamanında Allah rızası için bir kurbanı kesip Mekke ehline dağıtmak caizdir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Hudeybiye umresinde bu şekilde yapmıştır.
·                   Zemzem içmek, Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetidir. Çünkü Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) haccı esnasında kudum tavafını yaptıktan ve veda tavafını yaptıktan sonra zemzem suyundan içmiştir. Zemzem hakkında şöyle buyurmuştur: "O doyurucu bir yemek, hastalığın şifasıdır” (Ebu Davut rivayet etmiştir). Zemzem suyu ile yıkanılmasında her hangi bir beis yoktur.
·                   Umreyi bitirdikten sonra bir müddet daha Mekkede kalınacak olunursa Kâbenin çevresi tavaf edildikten sonra yolculuğa çıkılır. Bu tavaftan normal diğer tavaflardaki gibi iki rekât namaz kılınır. Bu tavafdan sonra say yapılmaz. Bu konuda Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İçinizden hiç kimse (Mekkeden ayrılmadan önce) son olarak evi (tavaf etmeden) yola çıkmasın” (Muslim rivayet etmiştir). Ve şöyle buyurmuştur: "Umrende de aynı haccında yaptığın gibi yap” (Buhari ve Muslim rivayet etmişlerdir). Tavaf yapıldıktan sonra Mekkede fazlaca durmadan yola çıkmak gerekir. Eğer biraz gecikelecek olunursa sorun değildir.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol