HARUN EBU HUSEYIN - YILDIRIM
  NİKAH
 
Bismillahirrahmanirrahim
 
Hamd, Allah'a (cc) mahsustur. O'na, hamd eder, O'ndan yar­dım ve hidayet ister, O'ndan mağfiret dileriz. Nefislerimizin ve amellerimizin kötülük ve şerrinden Allah'a sığınırız. Allah, kime hidayet nasib etmişse, onu, sapıklığa götürecek ve yine kimi dalâlette bırakmış ise, onu hidâyete kavuşturacak hiç kimse yok­tur. Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına, O'nun ortağının da bu­lunmadığına şehadet ederiz ve Muhammed (sav)’ın da Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna da şehadet ederiz: Allah (cc) Rasülünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, o kâfirler hoşlanmasalar da (hak dini) bütün dinlere üstün kılsın... Allahım! Salât ve selâm, Muhammed'e, onun âli ve ashabının üzerine olsun.
Sözlerin en güzeli Allah’ın kelamı, yolların en güzeli ise, Muhammed (S)’in yoludur. Dinde en kötü işler ise, bidatlardır. Her bidat sapıklık, her sapıklık ateştedir.
Sevgili okuyucular!
Rabbımız biz insanları yalnız kendisine kul olalım diye yaratmıştır. Bunu da Zariyat Suresi 56. ayette bildirmiştir. Bizlerde bu kulluğu kabul ettik ve bir de üstüne şahit olduk. Bizler şimdi bu sözümüzü hatırlamasak da Yüce rabbımız Araf Suresi 172. ayette “Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.”böylece bizlere hatırlatmaktadır.
“Söz geçersizdir amel olmadıkça; söz ve amel geçersizdir doğru niyet olmadıkça; söz, amel ve doğru niyet geçersizdir Kuran’a ve sünnete uymadıkça.”
Şimdi verdiğimiz bu söz ve yukarıdaki usul gereği kulluğumuzun bir cüzü olan evlilik hakkında gücümüz nispetinde ayetlerden ve hadislerden oluşan bir yazı hazırladık. Umarım Rabbımıza kulluğumuzun bu cüzünü hakkıyla yerine getirme ve O’nu razı etme de bizlere yardımcı olur.
İnsanız unutabilir ve hata yapabiliriz. Bunlardan dolayı Rabbımızdan mağfiret; siz değerli okuyucularımızdan da bu hataların düzeltilmesi için ve eksikliklerin bildirilmesi için yardım dileriz.
Rabbım hepimize, kuran ve sünnet yolunda devam eden bir hayat nasip etsin. Bu yolda okumayı, okuduğunu doğru anlamayı, doğru anladığını doğru yaşamayı ve doğru yaşadığımızı da doğru bir şekilde tebliğ etmeyi Rabbım hepimize nasip etsin.
“Söz geçersizdir amel olmadıkça; söz ve amel geçersizdir doğru niyet olmadıkça; söz, amel ve doğru niyet geçersizdir Kuran’a ve sünnete uymadıkça.”
Çalışmayı bize nasip eden rabbımıza ne kadar şükretsek az gelir. Umarım rabbım ilerde bu çalışmamızın daha da genişini ve kapsamlısını yazmayı nasip eder.
RAbbımız hepimizi af ve mağfiret etsin, daima hayırda bulundursun ve bizlere razı olacağı ameller nasip etsin. Bizlere sıratımüstakiminden ayırmasın ve nimet verdikleriyle beraber eyleyip, bizleri de nimet verdiklerinden yapsın.
 
 
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Müminlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da namuslu fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide/5)
 
Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hala batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? (Nahl/72)
 
İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah kendi fazlından onları zengin eder. Allah, geniş (nimet sahibi)dir bilendir. (Nur/32)
 
1-...Bize Humeyd ibnu Ebi Humeyd et-Tavil haber verdi ki, kendisi Enes ibn Malik(R)'ten şöyle derken işitmiştir: Üç kişi Peygamber’in kadınlarının evlerine geldi de, Peygamber'in ibadetinden soruyorlardı. Bunlara Peygamber'in ibadeti haber verilince kendileri bu ibadeti azımsadılar ve:
— Biz nerede, Peygamber nerede? Muhakkak Allah Peygamber'inin geçmiş olan ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan bütün günahlarını mağfiret etmiştir, dediler.
İçlerinden biri:
— “Bana gelince, ben geceleri daima namaz kılacağım!” dedi. Diğeri de:
— “Ben her zaman oruç tutacağım ve oruçsuz olmayacağım.” dedi. Üçüncüsü de:
— “Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim.” dedi.
Onlar bu sözleri söylerken Rasulullah (S) onların yanlarına çıkageldi de:
— "Sizler şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz. Dikkat edin! Allah'a yemin ederim ki, ben sizin Allah'tan en çok korkanınız ve en çok takvalı olanınız bulunuyorum. Bununla beraber ben oruç tuta­rım, oruçsuz bulunurum, nafile namaz kılarım, (gecenin bir kısmın­da) uyurum, kadınlarla da evlenirim. (İşte benim sünnetim, hayat yolum budur.) Her kim benim bu sünnetimden (hayat yolumdan) yüz çevirirse, o benden değildir." buyurdu.[1]
 
2-...ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi ki, ken­disi Aişe'ye Yüce Allah'ın şu kavlinden sormuş: "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sizin için helal olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin. Şayet (bu suretle de) adalet yapamayacağınızdan endişe eder­seniz, o zaman bir tane ile yahut malik olduğunuz cariye ile yetinin. Bu, sizin için (Hak’tan) eğrilip sapmamanıza daha yakındır"(Nisa 3).
Aişe şöyle demiştir:
— Ey kız kardeşimin oğlu! Bu yetim kız, velisinin velayet ve hi­mayesinde bulunur. Velisi onun malı ve güzelliği hakkında rağbet his­seder de o yetim kızın akranına vereceği mehrin en az miktarı mukabilinde onunla evlenmek ister (yani mehrinden az vermek su­retiyle haksızlık eder). İşte (bu ayette) o çeşit veliler, velayetleri altındaki yetim kızları, haklarında adalet edinceye ve mehirlerini tekmilleyinceye kadar nikah etmelerinden nehyolundular da bunlardan başka (kendilerine helal olan) kadınlardan nikah etmeleriyle emrolundular.[2]
 
3- Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc'den, (O) Ebu'l-Muğallis'ten, (O da) Ebu Necih'ten (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Rasulullah {S) şöyle buyurmuş: "Ev­lenmeye gücü yetip de evlenmeyen, bizden değildir."[3]
 
4- "...Aişe (R)'dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Evlenmek benim sünnetim (girdiğim yolum) dur. Kim benim bu yolum ile amel etmez (bundan yüz çevirir) ise, benden değildir. Ve evleniniz. Çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar ediciyim. Kimin evlenme harçlığı var ise evlensin. Kim (bu masrafı) bulamazsa (nafile) oruç tutmalıdır. Çünkü şüphesiz oruç, sahibi için şehvet kırıcıdır."[4]
 
5-...Alkame şöyle dedi: Ben Abdullah ibn Mes'ud'un bera­berinde idim. Onunla Mina'da Usman ibn Affan karşılaştı da:
— Ya Eba Abdirrahman! Benim sana bir hacetim var! dedi. Akabinde ikisi tenhalığa çekildiler. Usman, Abdullah'a:
— Ya Eba Abdirrahman! Seni, bilmekte olduğun gençlik kuv­vetini sana hatırlatacak, genç bir kızla evlendirmemiz hususunda ar­zun var mı? dedi.
Abdullah, nefsi için Usman'ın zikrettiği bu evlendirmeye bir ih­tiyacı olmadığını görünce, bana işaret etti ve:
— Ya Alkame! diye seslendi.
Ben de yanına vardım. Bu sırada Abdullah, Usman'a karşı şun­ları söylüyordu:
— Haberin olsun! Eğer sen bunu söylediysen, yeminle bildiri­rim ki, Peygamber (S) de bize şöyle buyurmuştur: "Ey gençler züm­resi! Sizden her kim evlenmek külfetine gücü yeterse, evlensin. Nikah külfetine gücü yetmeyen kimse de oruç tutsun. Çünkü oruç, oruç tu­tan kimse için şehveti kıran bir şeydir"[5]
 
Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. (Nisa/3)
 
6-...İbn Cureyc haber verip şöyle demiştir: Bana Ata ibn Ebi Rebah haber verip şöyle dedi: Biz İbn Abbas'la beraber Şerif mevki­inde Meymune'nin cenazesinde hazır bulunduk. İbn Abbas hazır bulunanlara hitap edip şöyle dedi:
— Bu ölü, Peygamber'in zevcesidir. Bunun tabutunu kaldırdı­ğınız zaman, onu sallamayınız ve sarsmayınız; onu orta bir yürüyüşle yürüyüp götürünüz. Şu muhakkak ki, Peygamber'in ya­nında dokuz kadın vardı, bunlardan sekizi için nevbet taksimi yapardı da birisi için nevbet taksimi yapmazdı.[6]
 
7-...Said ibn Cubeyr şöyle demiştir: İbn Abbas bana:
— Evlendin mi? diye sordu. Ben:
— Hayır evlenmedim, dedim.
İbn Abbas:
— Evlen. Çünkü bu ümmetin hayırlısı, kadınları çok olanlar­dır, dedi.[7]
 
8- Bize Yahya ibn Kazaa tahdis etti. Bize Malik, Yahya ibn Said'den; o da Muhammed ibn İbrahim ibni'l-Haris'ten; o da Alkame ibn Vakkaas'tan tahdis etti ki, Umer ibnu'l-Hattab (R) şöyle demiş­tir: Peygamber (S) şöyle buyurdu:
— "Amel niyete göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise, eline geçe­cek olan ancak odur. Her kimin hicreti Allah'a ve Resulü’ne yönelik ise, onun hicreti Allah'a ve Resulü’ne varıcıdır. Kimin hicreti de nail olacağı bir dünyaya yahut nikah edeceği bir kadına yönelik ise, onun hicreti de (Allah'ın ve Resulü'nün rızasına değil), hicret sebebi olan şeye varıcıdır"[8]
 
9-...Humeyd et-Tavil şöyle demiştir: Ben Enes ibn Malik'ten işittim, şöyle dedi: Abdurrahman ibn Avf, (Muhacir olup Mek­ke'den Medine'ye) geldiği zaman Peygamber (S), onunla Sa'd ibnu'r-Rabi' el-Ensari arasında kardeşlik akdi yaptı. Ensari'nin yanında iki kadın vardı. Ensari, Abdurrahman'a kadınlarını ve malını yarı yarı­ya bölüşmeyi teklif etti. Abdurrahman ibn Avf, Sa'd ibnu'r-Rabi'e:
— Allah ehlin ve malın hususunda sana bereket ihsan eylesin! Sen bana içinde alışveriş yapılan çarşıya delalet et, dedi.
Akabinde Abdurrahman ibn Avf (Kaynukaa kabilesine ait) çar­şıya gitti. Sonunda bir miktar yoğurt kurusu, bir miktar da yağ ka­zandı. Birkaç günler sonra Peygamber, Abdurrahman'ı, üzerinde evlenen kişilere mahsus olan sarı boyalı bir koku olduğu halde gördü ve ona hitaben:
— “Halin, şanın nedir ya Abdarrahman (evlendin mi)?” dedi. O da:
— Ensarlı bir kadınla evlendim, dedi. Peygamber:
— "O kadına ne kadar mehr verdin?" dedi. Abdurrahman:
— “Bir çekirdek ağırlığında (beş dirhem) altın verdim.” dedi. Peygamber:
— "Bir koyunla olsun düğün aşı yap!" buyurdu.[9]
 
10-...İbn Şihab, Said ibnu'l-Müseyyeb'den şöyle derken işit­tiğini haber vermiştir: Ben Sa'd ibn Ebi Vakkaas'tan işittim, şöyle diyordu: Rasulullah (S), Usman ibn Maz'un'un kadınlardan kesilip evlenmekten çekinmesini reddetti. Eğer Rasulullah onun kadınlardan kesilip çekinmesine izin verseydi (biz daha ileri giderek) muhakkak hadımlaşırdık.[10]
 
11-...Kays ibn Ebi-Hazım dedi ki: Abdullah (ibnu Mes'ud-R) şöyle dedi: Biz Rasulullah'ın maiyetinde gazveye giderdik. Ya­nımızda maldan hiçbir şey yoktu. (Cinsi münasebete şiddetle ihtiyaç duyardık). Bu sebeple biz:
— Erkeklik yumurtalarımızı çıkartıp hadım olalım mı? diye sorduk.
Rasulullah bizi hadım olmaktan nehyetti. Sonra bize -muayyen bir müddete kadar- elbise (ve benzeri bir ücret) mukabilinde kadın eş almamıza ruhsat verdi.
Bundan sonra Abdullah ibn Mes'ud bize karşı şu ayeti okudu: "Ey iman edenler! Allah’ın size helal ettiği o en temiz şeyleri (nefsi­nize) haram kılmayın, haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez." (el-Maide: 87)[11]
 
12- Esbağ ibnu'l-Ferec de şöyle dedi: Bana İbnu Vehb, Yunus ibn Yezid'den; o da İbn Şihab'dan; o da Ebu Seleme'den haber verdi ki, Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Ben:
- Ya Rasulallah! Ben genç bir erkeğim. Nefsim aleyhine kötü bir iş yapmaktan korkuyorum. Kadınlarla evlenecek dünyalık da bu­lamıyorum, dedim. (Erlik yumurtalarımı çıkartayım mı? demek istedim.)
Rasülullah (S) bana cevap vermekten sustu. Sonra bu suretle ha­limi bir daha arz ettim. Yine sükut etti. Sonra bunun gibi bir daha söyledim, yine sustu. (Dördüncü) bir daha söylediğimde Rasülullah (azarlayarak) bana:
— "Ya Eba Hureyre, senin kavuşacağın mukadderatı yazan kalemin mürekkebi kurumuştur. Şu hal üzerine sen ister hadımlaş, is­ter bırak (müsavidir)." buyurdu.[12]
 
13- Bize İshak haber verip (dedi ki), bize Hammad b. Mes'ade rivayet edip (dedi ki), bize el-Eş'as b. Abdilmelik, el-Hasan'dan, (O) Sa'd b. Hişam'dan, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: "Rasülullah (S) kadınlardan uzak (yani evlenmeyip bekar) yaşamayı yasakladı."[13]
 
Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır. (Maide/5)
 
14-...Aişe (R) şöyle demiştir; Ben:
— Ya Rasulallah! Lütfen bana bildirir misin: Sen bir vadiye insen de orada üzerindeki mahsulü yenilmiş ve mahsulü yenilmemiş hal­de iki nevi ağaç bulsan, deveni bunların hangisinde yayar otlatırsın? diye sordum.
Rasulullah (S):
— "Başkası tarafından otlatılmayan ağaçta otlatırım" buyurdu. Aişe bu sorusu ile Rasulullah'ın kendisinden başka bakir kız ola­rak kimse ile evlenmediğini kastediyordu.[14]
 
15- Bize Abdullah b. Muti haber verip (dedi ki), bize Hüşeym rivayet edip (dedi ki), bize Seyyar, eş-Şa'bi'den haber verdi (ki, O şöyle demiş): Bize Cabir b. Abdillah rivayet edip dedi ki, biz Rasulullah (S) ile beraber bir yolculukta idik. Nihayet geri döndüğümüzde ben çabukladım. Derken bir binekli bana kavuştu. (Cabir, sözüne devamla) şöyle dedi: Ben de ona doğru dönüp baktım. Bir de ne görsem, ben Rasulullah (S) ile karşı karşıyayım! Bana; "Seni acele ettiren nedir, ya Cabir?" buyurdu. (Cabir) dedi ki, (o zaman ben); "doğrusu ben zifaftım yeni yapmıştım!" dedim. "Bakire ile mi evlendin, dulla mı?" buyurdu. (Cabir) dedi ki, ben de; "bilakis, dulla!" dedim. "Keşke, senin kendisiyle oynaşacağın, onun da seninle oynaşacağı bir bakire ile evlenseydin!" buyurdu. (Cabir) dedi ki, (Hz. Peygamber) sonra bana şöyle buyurdu: "(Hanımının yanına) geldiğinde aklını kullan, aklını! (Yani hayızlı ise ona yaklaşma, değilse cima yapıp hemen çocuk sahibi olmaya bak!)" (Cabir) sözüne şöyle devam etti: Neyse, (şehre) gelince (evlerimize) girmeye gittik. (Fakat Hz. Peygamber) şöyle buyurdu: "Acele etmeyin de (evlerimize) geceleyin -yani akşam üzeri- girelim. Ta ki, saçları-başları dağınık olan kadınlar (saçlarını) tarasınlar, kocaları yanlarında bulunmayan kadınlar ustura tütünsün (yani koltuk ve etek tıraşı olsunlar!)"[15]
 
16-...Abdurrahman bin Salim bin Ukbe bin Üveym bin Saide el-En-sari, babasından, O da dedesi (Üveym bin Saide) (R)'tan rivayet ettiğine göre: Rasulullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Bakire (kız)larla evlenmeye bakınız. Çünkü (dul kadınlara nazaran) onların ağızları daha tatlı, rahimleri daha çok çocuk atıcı ve kendileri aza daha razıdırlar."[16]
 
İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lakin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikah kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafurdur, halimdir. (Bakara/235)
 
Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir, hakimdir. (Bakara/228)
 
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikah altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir. (Bakara/231)
 
Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir. (Bakara/234)
 
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak davranandır. (Bakara/235)
 
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar. (Bakara/230)
 
17-...Cabir ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: Bizler Peygam­ber'in beraberinde bir gazveden dönüyorduk. Ben yavaş yürüyen bir devenin üzerinde acele hareket ettim. Derken arkamdan bana bir süvari yetişti de beraberindeki bir değnekle benim deveme vurdu. Bu vuruş üzerine benim devem, görmekte olduğun develerin en hızlısı gibi yürüdü. Bir de baktım ki, o zat, Peygamber (S) imiş. Bana:
— "Seni acele ettiren nedir?" dedi. Ben de O'na:
— Ben yakında evlenmiş bir kimseyim, dedim. Peygamber:
— "Kız ile mi yoksa dul ile mi evlendin?" dedi. Ben:
— Dul ile evlendim, dedim. Peygamber:
— "Senin onunla, onun da seninle oynaşacağınız bir genç kızla evlenseydin ya!" buyurdu.
Cabir devamla dedi ki: Nihayet Medine'ye girmek için hareket edip gittiğimizde Peygamber:
— "Kocasından ayrı kalmış kadının ustura tutunup temizlenmesi ve dağınık saçlarını temizleyip taraması için yavaş hareket edin de, evlerinize geceleyin, yani yatsı vaktinde girin" buyurdu.[17]
 
18-...Bize el-Leys, Yezid ibn Ebi Habib'den; o da Irak ibn Malik'ten; o da Urve'den tahdis etti ki, Peygamber (S) Ebu Bekr'den Aişe'yi nikahlamak için istedi. Ebu Bekr, Peygamber'e:
— Fakat ben senin kardeşinim, dedi. Peygamber de ona:
— "Sen benim Allah'ın dininde ve kitabında kardeşimsin. Bu cihetle Aişe bana helaldir" buyurdu.[18]
 
 
 
Müşrik kadınları iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar Allah ise kendi izniyle cennete ve mağfirete çağırır. O insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara/221)
 
19-...Bize Ebu'z-Zinad, el-A'rec'den; o da Ebu Hureyre(R)'den olmak üzere tahdis etti ki, Peygamber (S): "Kadınların ha­yırlıları, deve binen Arah kadınlarıdır. Kureyş kadınlarının en iyileri ise küçüklüğünde çocuğu üzerine en şefkatlisi, kocasına karşı da onun elindeki malını korumak hususuna en iyi riayet edenleridir." buyur­muştur.[19]
 
20-...(Peygamber'in Mevlası) Sevban (R)'tan; Şöyle demiştir: Gümüş ve altın (biriktirme) hakkında inen (Çetin tehdide ait ilahi (emir) inince, sahabiler (R), (bir yolculuk esnasında kendi aralarında konuşup): Şu halde biz malın hangi çeşidini edinebiliriz? dediler. Ömer (R) : Bunu ben (sorup) size haber veririm, dedi ve binek devesini hemen koşturdu. Ben de onu takip ettiğim halde (ilerde giden) Peygamber (S)'e yetişti ve: Ya Rasulallah! Malın hangisini edinebiliriz? diye sordu. Bunun üzerine Efendimiz: “(Mal edinmek isteyen her hangi) biriniz, şükür edici bir kalb, zikir edici bir dil ve ahiretle ilgili işte ona yardım eden imanlı bir kadın edinsin.” buyurdu."[20]
 
21-...Ebu Üsame (R)'tan rivayet edildiğine göre kendisi Peygamber (S) şöyle buyuruyordu, demiştir: “Mümin, Allah'tan korkmak (meziyetin) dan sonra saliha bir kadından daha hayırlı hiç bir yararlı şey elde etmiş olamaz. (Çünkü) kendisi, ona (neyi) emrederse, emrine itaat eder. Ona bakarsa, o kendisini ferahlandırır. Karısı (nın bir şey yapması veya yapmaması) üzerine yemin ederse, karısı (ona uymakla) kendisinin yeminini yerine getirir. Karısının yanında olmazsa, karısı kendi namusu ve onun malı (nı korumak) hususunda dürüst ve samimi davranır.”[21]
 
İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa/25)
 
İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur/32-33)
 
22-...Bize Salih ibnu Salih el-Hemdani tahdis etti. Bize eş-Şa'bi tahdis edip şöyle dedi:" Bana Ebu Burde tahdis etti ki, babası Ebu Musa şöyle demiştir: Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Herhangi bir adamın yanında bir cariye bulunur da kendisi ona ilim öğretir ve öğretimini güzel yapar, onu terbiye eder ve edeblendirmesini güzel yapar, sonra onu azat eder ve onunla evlenirse, o kimse için iki ecir vardır. Ehli kitaptan herhangi bir adam hem kendi peygamberine iman etmiş, hem de bana iman etmişse, onun için de iki ecir vardır. Herhangi bir köle hem efendilerinin hakkını ödemiş, hem de Rabbi’nin hakkını ödemiş ise, onun için de iki ecir vardır."
Amir eş-Şa'bi, muhatabı olan kimseye:
— Sen bu rivayeti hiçbir bedel ödemeksizin al. Halbuki vaktiy­le, Peygamber devrinde, insan bunun aşağısında bir mesele için ta Medine'ye kadar giderdi, demiştir.[22]
 
23-...Enes ibn Malik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Hayber’den dönüşte onunla Medine arasında üç gün ikamet etti. Bu müddet içinde Safiyye bintu Huyey' ile evlendi. Ben de Müslümanları Peygamber'in düğün aşına davet ettim. Bu ziyafette ekmek de, et de yoktu. Tabaklanmış deri sofraların yayılması emredildi. Aka­binde bunların içlerine hurmadan, akt denilen kuru yoğurttan ve tereyağından konuldu. İşte bu, Peygamber'in düğün yemeği oldu. Ye­mek esnasında Müslümanlar aralarında:
— Safiyye, müminlerin analarından birisi midir, yoksa Rasulullah’ın sağ elinin malik olduğu cariyelerden midir? dediler.
Bir kısım Müslümanlar da:
— Eğer Rasulullah Safiyye'yi örterse, o, müminlerin analarından birisidir. Eğer onu örtmezse Safiyye, Rasulullah'ın sağ elinin malik olduğu cariyelerinden birisidir, dediler.
Rasulullah (S) hareket etmeğe karar verince, binitinin arkasına Safiyye için üzerine oturacağı bir taht hazırlattı ve Safiyye ile insan­lar arasına da bir perde uzattı.[23]
 
İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir. Nikah (imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur/32-33)
 
İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah kendi fazlından onları zengin eder. Allah, geniş (nimet sahibi)dir bilendir. (Nur/32)
 
24-...Bize Hammad ibn Zeyd, Sabit el-Bunani'den ve Şuayb ibnu'l-Habhab'dan; o da Enes ibn Malik'ten tahdis etti ki, Ra­sulullah (S) Safiyye'yi azat etmiş ve azatlığını kendisine sadak, yani mehr yapmıştır.[24]
 
25- (1365)…Enes'den naklen rivayet etti ki. Rasulullah (S) Hayber gazasını yapmış. Enes demiş ki:
Sabah namazını alaca karanlıkla Hayber'de kıldık. Müteakiben Pey­gamber (S) ile Ebu Talha hayvanlarına bindiler. Ben Ebu Talha'nın terkisinde idim. Derken Nebiyyullah (S) hayvanını Hayber yoluna doğru sürdü. Benim dizim Nebiyyullah (S) uyluğuna dokunuyordu. Uyluğundan elbisesi açıldı. Ben Nebiyyullah (S)'ın uyluğunun beyazını iyiden iyiye gördüm. Şehre girdiği vakit:
— “Allah her şeyden büyüktür. Hayber haraptır. Biz bir kavmin bel­desine indik mi tehdit edilenlerin sabahı kötü olur.” buyurdu. Bunu üç defa tekrarladı. Ahali işlerine çıkmışlardı. (Bizi görünce):
— “Vallahi Muhammed!” dediler.
Ravi Abdülaziz : “Arkadaşlarımızdan bazıları da ordu ile Muhammed dediler.” şeklinde rivayet etmiştir. Enes (R) (sözüne de­vamla) şunları söylemiş: “Hayber'i kahren aldık. Esirler toplandı, derken Dihye gelerek : Ya Rasulallah! Bana esirlerden bir cariye ver, dedi. Rasulullah (S) :
— “Git bir cariye al!” buyurdu. O da Safiyye b. Huyeyy'i aldı. Bu­nun üzerine Nebiyyullah (S) 'e bir adam gelerek :
— Ya Nebiyyallah! Dihye'ye Kurayza ile Nadir'in reisi   Huyeyy'in kızı Safiyye’yi mi verdin? O ancak sana yaraşır; dedi.
Rasulullah (S) :
— “Onu Safiye ile birlikte çağırın!” buyurdu. Müteakiben Dihye Safiyye'yi getirdi. Peygamber (S) Safiyye'yi görünce :
— “Sen esirlerden bundan başka bir cariye al.” buyurdu. Ve Safiyye'yi azat ederek onunla evlendi.
Sabit Enes'e : Ey Ebu Hamza! Rasulullah (S) ona mehir olarak ne verdi? diye sormuş. Enes (R) şu cevabı vermiş :
—   Safiyye'nin nefsini (verdi) onu azat etti. Ve kendisi ile evlendi. Hatta yolda giderken Safiyye'yi Rasulullah (S)'e (an­nem)   Ümmü Süleym hazırladı ve geceleyin ona zifaf eyledi. Böylece Peygamber (S) damat olarak sabahladı. Sonra:
— “Kimin yanında bir şey varsa onu getirsin!” buyurdu. Ve yere deriden bir yaygı serdi. Artık öteki kuru süt, beriki kuru hurma, kimisi yağ getiriyordu. Derken hurma karıştırması yaptılar. Bu da Rasulullah (S)’in düğün daveti oldu.[25]
 
26- Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Mansur'dan, (O) İbrahim'den, (O) Alkameden, (O da) Abdullah'tan (naklen); bir kadınla evlenen (ancak) ona (mehir olarak) hiçbir şey takdir etmeden, onunla başbaşa da kalmadan ve onun (kocası olarak) ölen kimse hakkında rivayet etti ki, O, (ölen bu kocanın karısı) hakkında şöyle dedi: "O'na (toplumuzun kendisine denk) kadınlarının mehri (kadar mehir) vardır, onun iddet beklemesi gerekir, ona (kocasından) miras (payı) vardır!" (O zaman) Ma'kıl el-Eşce'i şöyle dedi: Rasulullah (S), Ruvasoğullarından bir kadın olan Berva bintu Vaşık hakkında senin hükmettiğinin aynısını hükmetmişti. (Alkame) dedi ki, (Abdullah) da bundan dolayı sevindi.[26]
 
27-...Sehl ibn Sa'd es-Saidi (R) şöyle demiştir: Rasulullah (S)'a bir kadın geldi de:
— “Ya Rasulallah! Ben nefsimi sana hibe etmeye (mehirsiz seninle evlenmeye) geldim.” dedi.
Ravi dedi ki: Rasulullah kadına baktı, bakışını kadın üzerinde yukarı kaldırdı, aşağıya indirdi, sonra da Rasulullah başını eğdi. Ka­dın, Rasulullah'ın kendisi hakkında hiçbir hüküm vermediğini gö­rünce oturdu. Bu sırada sahabelerinden bir adam ayağa kalktı da:
— “Ya Rasulallah! Eğer senin bu kadına bir hacetin yoksa, beni bu kadınla evlendir.” dedi.
Rasulullah:
— "Yanında mehr verecek bir şey var mı?" dedi. O sahabe:
— Hayır vallahi ya Rasulallah! dedi. Rasulullah:
— "Ailenin yanına git de, bak bir şey bulacak mısın?" buyurdu. Bunun üzerine o zat gitti, sonra dönüp geldi de:
— Hayır vallahi, hiçbir şey bulamadım, dedi. Rasulullah:
— "Bak, demirden bir yüzük olsun (getir)" buyurdu. Sahabi dönüp geldi de:
— Hayır, ya Rasulallah! Demirden bir halka bile bulamadım. Lakin şu izarım (belden aşağı ihramım) var -Ravi Sehl: Bu fakir sahabinin (izarı üzerine giyecek) ridası yoktu, dedi-, bu izarımın yarısı kadının olsun, dedi.
Rasulullah:
— "Sen izarınla ne iş yapabilirsin (neye yarar)? Onu sen giyer­sen kadının üstünde ondan bir şey bulunmaz, açıkta kalır; onu kadın giyerse senin üzerinde bir şey olmaz (sen çıplak kalırsın)" buyurdu.
Bu söz üzerine adamcağız bulunduğu yere oturdu. Nihayet bu oturuşu uzayınca da (ümitsizce) kalkıp gitti. Rasulullah bu zatın ümitsizce dönüp gittiğini gördü de, onun çağırılmasını emretti. Adam gelince:
— "Kuran’dan ezberinde ne var?" diye sordu. Adam:
— Ezberimde şu sure var, şu sure var! diye birtakım sureleri saydı. Bunun üzerine Rasulullah:
— "Sen bu sureleri ezberinden okuyor musun?" dedi. O zat:
— Evet okuyorum, dedi. Rasulullah:
— "Git, Kuran 'dan ezberindeki bu surelerle seni bu kadına malik kıldım (yani seni onunla evlendirdim)" buyurdu.[27]
 
 
 
Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azizdir, hakimdir. (Bakara/228)
 
Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür. (Nisa/34)
 
28-...ez-Zuhri şöyle demiştir: BanaUrve ibnu'z-Zubeyr, Aişe(R)'den olmak üzere şöyle haber verdi: Ebu Huzeyfe ibn Utbe ibn Rabia ibn Abdi Şems (ki bu Ebu Huzeyfe, Peygamber (S) ile beraber Bedir gazasında bulunmuştu) Salim ibn Makıl'ı oğul edinmişti. Ni­tekim Peygamber de Zeyd ibn Harise'yi oğul edinmişti. Aynı zamanda Salim'e, kardeşi Velid ibn Utbe ibn Rabia'nın kızı Hind'i nikah et­mişti. Halbuki Salim, Ensar'dan (Subeyte adında) bir kadının kölesi idi. Cahiliyet zamanında bir kimse birisini evlat edinirse, insanlar o evlatlığı o kimsenin adıyla çağırırlardı. (Fulanın oğlu Fulan derler­di). Ve evlatlık -nesep yönünden oğul gibi- o kimsenin mirasından miras alırdı. Bu töre, Yüce Allah "Evlatlıklarınızı (nesep) babaları adıyle çağırınız. Bu, Allah indinde daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, o halde dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdırlar..."(el-Ahzab: 5) kavlini indirinceye kadar devam etti. Bu ayetin inmesi üze­rine artık azatlı köleler ve evlatlıklar nesebi babaları adına döndü­rüldüler. Bunlardan babaları bilinmeyenler de (eski efendisine) dinde dost ve kardeş oldu.
Bu vaziyet üzerine Kureyşli, sonra Amirli olan Süheyl ibn Amr'ın kızı Sehle (ki Ebu Huzeyfe'nin diğer karısıdır, Subeyte'nin de ortağıdır) Peygamber'e geldi ve:
— Ya Rasulallah! Biz Salim'i oğul edinmiştik. Halbuki Allah evlatlık hakkında bildiğiniz ayeti indirdi (Şimdi ne buyurursun)? di­ye sordu.
Buhari'nin şeyhi Ebu'l-Yeman bu hadisi müellif Buhari'ye bu suretle zikretti.[28]
 
29-...Said ibnu Ebi Said, babasından; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Kadın dört (hal ve sıfatı) için nikah olunur; Malı için, soyu için, güzelliği için, dini için. (Ey mümin, sen bunlardan) dindar olanı ele geçirme­ye bak. (Eğer dediğimi yapmazsan) iki elin fakirleşir."[29]
 
30-...Sehl ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: Rasulullah'ın yanından zengin bir adam geçti. Rasulullah (S):
— "Bu zengin kişi hakkında ne dersiniz?" diye onu tezkiye etmişti.
Mecliste hazır bulunanlar da:
— “Bu kimse bir kadının izdivacına talip olsa, nikah olunmaya; birisi hakkında şefaat ve tavsiye ederse, şefaati kabul edilmeye; bir söz söylese, sözü dinlenmeye layık bir kimsedir” diye şahadet ettiler.
Sehl ibn Sa'd dedi ki: Sonra Rasulullah sükut etti. Bu sırada Müslümanların fakirlerinden birisi geçti. Bu defa da Rasulullah:
— "'Bu fakir kişi hakkında ne dersiniz?" diye sordu. Orada bulunanlar:
— “Bu kimse de bir kadının nikahına talip olsa, nikah olunma­ya; birisi hakkında şefaat ederse şefaati kabul olunmaya ve bir rey beyan ederse, sözü dinlenmeye layık bir kimse değildir!” dediler.
Bunun üzerine Rasulullah:
— "Bu fakır, öbür zengin gibi dünya dolusu insandan hayırlıdır"
buyurdu.[30]
 
31- Bize Ebu Asım, İbrahim'den, (O) Ömer b. Keysan'dan, (O) babasından, (O da) Vehb b. Ebi Muğis'ten (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Esma bint Ebi Bekr, Hz. Aişe'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki, O şöyle buyurmuş: "İyi erkeklerle iyi kadınları (birbirleriyle) evlendirin.
"Ebu Muhammed (ed-Darimi) dedi ki: "Bu Hadisin; "Böylece onların ardından gelen (nesil) güzel olur). Onların ardından gelen de ve sırasıyla (sonra gelen de) güzel olur" kısmı benim (sema'ımdan, kitabımdan) düşmüştür."[31]
 
32-...Ebü Hüreyre (Radtyalİakü anhyden rivayet edildiğine göre: Resulullah (St) şöyle buyurdu, demiştir: “Huyundan ve dindarlığından razi olduğunuz bir adam (yakınınız olan bir kızla evlenmek için) size geldiği zaman (kızı) onunla evlendirin. Eğer (bunu) yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozukluk olacaktır.”[32]
 
33-...ibnu Şihab şöyle demiştir: Bana Urve haber verdi ki,
o, Aişe'ye: "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyece­ğinizden korkarsanız, sizin için helal olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin. Şayet (bu suretle de) adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir tane ile, yahut ma­lik olduğunuz cariye ile yetinin..."(en-Nisa: 3} ayetinin tefsirini sormuş, Aişe de şöyle cevap vermiştir:
— Ey kardeşimin oğlu! Ayetteki bu yetime kız, şu öksüz kızdır ki, velisinin velayet ve vesayeti altında bulunur. Velisi onun güzelli­ğine ve malına rağbet eder, fakat o kızın hakkı olan mehrinde eksilt­me yapmak ister (onunla böyle evlenmek ister). İşte (bu ayette) o çeşit veliler, velayetleri altındaki yetime kızları -mehirlerini kemale ulaştırmak hususunda adalet edinceye kadar- nikah etmelerinden nehyolundular da bunlardan başka kendilerine helal olan kadınlardan nikah etmekle emrolundular.
Aişe devamla şöyle dedi:
— Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah'tan fetva istedi­ler. Bunun üzerine Allah şunu indirdi: "Senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: Onlara dair fetvayı size Allah veriyor. Kendileri için yazılmış olanı onlara vermediğiniz ve nikahlamalarını da beğenip istemediğiniz yetim kızlar ve küçük çocuklar hakkında, bir de ye­timlere karşı adaleti ayakta tutmanız hususunda işte Kitap'ta okunup duran ayetler..." {en-Nisa: 127).
Onlar, yetim kız güzellik ve mal sahibi olduğu zaman, bu kızın nikahına, nesebine ve mehrini kemale ulaştırmaya rağbet etmişlerdir. Kız mal ve güzellik azlığından dolayı rağbet edilmemiş olduğu zaman ise, o kızı terk edip, ondan başka ka­dınları almışlardır.
Aişe dedi ki:
— Kıza rağbet etmedikleri, istemedikleri zaman onu nasıl terk ediyorlarsa, rağbet ettikleri zamanda da o kızı nikah etmelerine hak­ları yoktur. Ancak kıza adalet etmeleri ve ona mehirde en yüksek hakkını vermeleri halinde nikah edebilirler.[33]
 
34-...Bize Malik, Ebu Hazım'dan; o da Sehl ibn Sa'd'dan haber verdi ki, Rasulullah (S): "Eğer bir şeyde (yani eşyada) uğursuzluk (düşünülür) olsaydı atta, kadında ve meskende olurdu" bu­yurmuştur.[34]
 
35...Süleyman et-Teymi şöyle demiştir: Ben Ebu Usman en-Nehdi'den işittim; o da Usame ibn Zeyd(R)'den ki, Peygamber (S): "Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı hiçbir fitne (fesat amili) bırakmadım" buyurmuştur.[35]
 
36-...Aişe (R) şöyle demiştir: Berire hakkında üç tane sün­net (yanı kanun) meydana gelmiştir: Hürre oldu, akabinde (kocası­na karşı) muhayyer kılındı. Rasulullah (S) Berire hakkında:
— "Vela ancak hürriyete kavuşturanındır" buyurdu.
Rasulullah eve girdi. Taştan edinilmiş bir tencere henüz ateş üze­rinde bulunuyordu. Rasulullah'a evdeki katıktan bir katık ve ekmek yaklaştırıldı. Rasulullah:
— "Ben ateş üzerinde bir tencere görmedim mi?" dedi.
— Berire'ye sadaka edilmiş bir parça ettir, Sen ise sadaka ye­mezsin, denildi.
Rasulullah:
— "O, Berire'ye bir sadakadır; bize de Berire'den bir hediyedir"
buyurdu.[36]
 
37- Bize Muhammed (ibn Selam el-Beykendi) tahdis etti. Bize Abdete ibnu Süleyman, Hişam'dan; o da babası Urve'den; o da Aişe'den olmak üzere ' 'Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsınız...7 (en-Nisa: 3) kavlinin tefsirinde Urve, Aişe'den şöyle dedi:
— Bu o yetim kızdır ki, bir. adamın himayesinde bulunur, aynı zamanda o adam bu yetim kızın velisidir. Sonunda o adam, o yetimle malı sebebiyle evlenir, fakat o kızın sohbetine kötü davranır ve malı hususunda da adalet etmez. işte bu huyda olan kimse, kendisine helal olan başka kadınlardan ikişer yahut üçer yahut dörder olmak üzere nikah edip evlensin.[37]
 
38-...Kays bin el-Haris (R); şöyle demiştir: Nikahım altında sekiz kadın varken müslüman oldum. Sonra Peygamber (S) e gelerek bu durumu kendilerine arz ettim. Bunun üzerine buyurdular ki: “Onlardan dört tanesini seç.”[38]
 
 39-...(Abdullah) bin Ömer (R)a: Şöyle demiştir : Caylan bin Seleme (Radıyallahü anh), nikahı altında on kadın bulunduğu halde müslüman oldu. Bunun üzerine Peygamber (S) ona: “Onlardan dört tanesini al.” buyurdu.[39]
 
Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikahlanıp da) henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Nisa/23)
 
40-...Peygamber'in zevcesi Aişe (R) haber verdi ki, Rasulullah, Aişe'nin yanında bulunuyordu. Bu sırada Aişe, Hafsa'nın evi önünde izin isteyen bir erkek sesi işitmişti.
Aişe dedi ki: Ben:
— Ya Rasulallah! Şu adam Sen'in evine girmek için izin istiyor,
dedim.
Bunun üzerine Peygamber (S):
— "Sanırım ki o, Hafsa'nın süt amcası Fulan kimsedir!" buyurdu.
Aişe dedi ki:
— Aişe'nin süt amcası Fulan hayatta olsaydı, benim yanıma gi­rebilecek miydi? diye sordu.
Peygamber:
— "Evet girebilirdi. Çünkü süt, doğum ve nesebin haram kıl­makta olduğu herşeyi haram kılar" buyurdu.[40]
 
41-...Bize Yahya ibn Said, Şu'be'den; o da Katade'den; o da Cabir ibn Zeyd'den tahdis etti ki, İbn Abbas şöyle dedi: Peygamber'e hitaben:
— Hamza'nın kızını eş almaz mısın? denildi. Peygamber (S):
-- "Hamza'nın kızı, benim süt kardeşimin kızıdır" buyurdu.
Bişr ibnu Umer dedi ki: Bana Şu'be tahdis etti. Ben Katade'den işittim. Ben Cabir ibn Zeyd'den bunun benzerini işittim, demiştir.[41]
 
42-...ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr ha­ber verdi; ona da Ebu Seleme'nin kızı Zeyneb haber verdi; ona da Ebu Sufyan'ın kızı Ümmü Habibe haber verdi ki, kendisi:
— Ya Rasulallah! Ebu Sufyan'ın kızı olan kızkardeşimi nikah et! dedi.
Rasulullah:
— "Sen (kıskanmayıp) bunu arzu eder misin?" buyurdu. Ben de:
— Evet arzu ederim. Çünkü ben Sen'in için ortaktan hali ve yalnız kalıcı değilim. İsterim ki, hayırda, yani Sana karşı sevgimde bana ortak olan bari kız kardeşim olsun! dedim.
Bunun üzerine Peygamber (S):
— "İyi bil ki, kız kardeşin bana helal olmaz" buyurdu. Ben:
— Biz duyuyoruz ki, Sen Ebu Seleme'nin kızını nikah etmek is­tiyormuşsun! dedim.
Rasulullah (S):
—  "(Eşim) Ümmü Seleme'nin kızını mı?" diye sordu. Ben de:
— Evet, dedim. Rasulullah:
— "Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb, benim terbiyem altında üvey kızım olmasa bile yine bana nikahı helal olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır: Beni ve onun babası Ebu Seleme'yi Suveybe ka­dın emzirmiştir. Bir daha kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi bana teklif etmeyin!" buyurdu.
Urve dedi ki: Suveybe, Ebu Leheb'in cariyesi idi. Sonra onu azat etti. Sonra bu kadın Peygamber'i emzirdi. Ebu Leheb öldüğü zaman, ailesi halkından bazılarına rüyada Ebu Leheb fena bir halde göste­rildi. Ona: Ne hale ulaştın? diye sordu. Ebu Leheb: Sizden sonra hiç­bir hayıra kavuşmadım. Yalnız Suveybe'yi azat ettiğimden dolayı şununla sulandım! diye baş parmağıyla şahadet parmağı arasında bir delik gösterdi.[42]
 
43- Bize Ebu'l-Velid et-Tayalisi haber verip dedi ki; bize Şu'be, Eş'as b. Süleym'den, O babasından, O Mesruk'tan, O da Hz. Aişe'den naklen rivayet etti ki; birgün Rasulullah (S) yanına girmişti. Yanında ise bir erkek vardı. Bu sebeple Hz. Peygamber'in yüzünün rengi değişmişti. O sanki bundan hoşlanmamıştı. (Hz. Aişe sözüne şöyle devam etti:) O zaman ben; "o gerçekten benim süt kardeşimdir" demiştim de O, şöyle buyurmuştu: "Kardeşlerinizin kim olduğuna iyi bakın. Zira kendisiyle süt kardeşliği, (yani) evlenme haramlığı meydana gelen süt emme, sadece bebekken açlığı gidermek için yapılandır."[43]
 
 44-.. Abdullah bin Zübeyir (R)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: "Barsakları (doldurup) birbirinden ayıran sütten başka süt, nikah haremliğini gerektirmez."
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde zayıf bir ravl olan ftm-i Lahla vardır. Tirmizl bu hadisi Ümmü Seleme (R)’ın hadisi olarak rivayet edip hasen - sahih olduğunu söylemiştir.[44]
 
45-...Abdullah ibn Ebi Muleyke şöyle demiştir: Bize Eyyub haber verdi: Bana Ubeydullah ibnu Ebi Meryem, Ukbetu'bnu'l-Haris'ten tahdis etti. Abdullah ibn Ebi Muleyke: Ben bu hadisi Ukbetu'bnu'I-Haris'ten işittim, lakin ben Ubeydu'bnu Ebi Meryem'in hadisini daha iyi ezberlemekteyim, dedi. Ukbetu'bnu'l-Haris şöyle dedi: Ben bir kadınla evlendim -O Ümmü Yahya bintu İhab et-Temimi'dir-. Akabinde bize siyah bir kadın geldi de:
— Ben sizin ikinizi de emzirdim, dedi. Bunun üzerine ben Peygamber'e gittim ve:
— Ben Fulan'ın kızı Fulane ile evlendim, akabinde bize siyah bir kadın geldi de bana hitaben: Ben ikinizi de emzirmişimdir, dedi; bu kadın sözünde yalancıdır, dedim.
Peygamber benden yüz çevirdi. Ben ise Peygamber'in yüzü ci­hetinden geldim de bir daha:
— O kadın yalancıdır, dedim. Peygamber (S):
— "O siyah kadın her ikinizi de emzirdiğini söylediği halde, ev­lendiğin kadınla nasıl yaparsın? Bu kadını kendinden bırak!” buyurdu.
Hadisin sonuncu ravisi Ali ibn Abdillah el-Medini bu hadisi ri­vayet ederken, şeyhi İsmail ibn Uyeyne'nin sebbabe ve orta parma­ğıyla işaret ettiğini göstermiştir. O da şeyhi Eyyub es-Sahtıyani'nin, Peygamber'in böyle parmaklarıyla iki eşe işaret ederek söylediğini gös­termiştir.[45]
 
Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; çünkü bu bir hayasızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.(el-Ali İmran: 22)
 
Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikâhlanıp da) henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. .(el-Ali İmran: 23)
 
"Analarınız, kızlarınız* kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, birader kızları, hemşire kızları, sizi emziren süt analarınız, süt hemşireleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup himayelerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (üvey kızlarınızın analarıyle) zifafa girmemişseniz (onlarla evlenmenizde) size bir be's yok.
 
Kendi sulbünüzden gelmiş oğullarınızın karıları (ile evlenmeniz) ve iki kız kardeşi birlikte almanız da (keza haram edildi). Ancak geçen geçmiştir. Çünkü Allah hakikaten çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir. Sağ ellerinizin malik olduğu kadınlar müstesna olmak üzere, diğer bütün kocalı kadınlar (da size haram edildi. Bu hürmetler) üzerinize Allah'ın farzı olarak (yazılmıştır). Onlardan maadası ise -namuskar ve zinaya sapmamış insanlar halinde (yaşamanız şartıyle) mallarınızla aramanız için- size halal edildi. O halde onlardan hangisiyle faidelendiyseniz, ücretlerini takdir edildiği veçhile verin. O mehrin mikdarını ta 'yin ettikten sonra aranızda gönül hoşluğu ile uyuştuğunuz şey hakkında üstünüze bir vebal yoktur. Şübhesiz ki Allah hakkıyle bilicidir, mutlak hüküm ve hikmet sahibidir" (en-Nisa: 23-24)
 
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resulü'ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır. (Ahzab/53)
 
Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Mümtehine/10)
 
46-...Bize Hişam, babası Urve'den; o da Zeyneb bintu Ebi Seleme'den tahdis etti ki, Ebu Sufyan'm kızı Ümmü Habibe şöyle demiştir: Ben:
— Ya Rasulallah! Ebu Sufyan'ın kızı hemşiremle evlenmek hu­susuna rağbetin var mı? dedim.
Rasulullah (S):
— "Ne yapayım?" dedi. Ben:
— Onunla nikahlanırsın! dedim.
Rasulullah:
— "Sen bunu arzu eder misin?" dedi. Ben de:
. — (Evet arzu ederim) Ben Sen'in yanında ortaktan hali değilim. Ben Sen'in sevgin hakkında kız kardeşimin bana ortak olmasını arzu ederim, dedim.
Rasulullah:
— "İyi bil ki, kız kardeşin bana helal olmaz" buyurdu. Ben:
— Senin Ebu Seleme'nin kızını istemekte olduğun haberi bana ulaştı, dedim.
— "Ümmü Seleme'nin kızını mı?" dedi. Ben:
— Evet, dedim. Rasulullah:
— "Ümmü Seleme'nin kızı (Zeyneb) benim (terbiyem altında) üvey kızım olmasa bile yine o bana helal olmaz. Beni ve onun babası Ebu Seleme'yi Suveybe kadın emzirmiştir. Bana kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi teklif etmeyin" buyurdu.
el-Leys ibn Sa'd şöyle dedi: Bize Hişam ibnu Urve: O, Durre bintu Ebi Seleme'dir, diye tahdis etti.[46]
 
47-...Bize Asim el-Ahvel, eş-Şa'bi'den haber verdi ki, o da Cabir(R)'den: Rasulullah (S) bir kadının kendi halası üzerine yahut kendi teyzesi üzerine nikah olunmasını nehyetti, dediğini işitmiştir.
Davud ibn Ebi Hind ile İbnu Avn, eş-Şa'bi'den; o da Ebu Hureyre'den olmak üzere (bu hadisin bir rivayetini) söylediler.[47]
 
48- Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Davud -yani İbn Hind- rivayet edip (dedi ki), bize Amir rivayet edip (dedi ki), bize Ebu Hüreyre rivayet etti ki; Rasülullah (S) kadınla, halasının üzerine; hala ile, erkek kardeşinin kızı üzerine, veya kadınla, teyzesinin üzerine; yahut teyze ile, kız kardeşinin kızı üzerine evlenilmesini yasakladı (ve şöyle de bu­yurdu): "Ne daha küçük olanla (yeğenle) daha büyük olan (yani ha­lası ve teyzesi) üzerine, ne daha büyük olanla daha küçük olan üze­rine evlenilmez.”[48]
 
49-...ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Kabisa ibnu Zueyb tahdis etti ki, o Ebu Hureyre'den şöyle derken işitmiştir: Peygamber (S) kadının kendi halası üzerine nikah olunmasını yine kadının ve teyze­sinin bir şahsa nikah olunmasını nehyetti.
ez-Zuhri: Biz haram kılmakta, kadının babasının teyzesini de bu menzilede görüyoruz. Çünkü Urve bana Aişe'den tahdis etti ki, o: "Nesepten haram olanı, sütten haram kılınız" demiştir.[49]
 
50-...Bize Ebu Bekir b. EM Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu Usame, Hişam'dan, o da Muhammed b. Sirin'den, o da Ebu Hüreyre'den, o da Peygamber (S)- 'den naklen rivayet ey­ledi. Efendimiz :
“Bir adam din kardeşinin dünürlüğünün üzerine dünür göndermez. Din kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlığa girişmez; kadın halasının ve teyzesinin üzerine nikah edilemez. Kadın kız kardeşinin kabını boşaltmak için önünün boşanmasını isteyemez. Kadın isteyene varmalıdır. Onun nasibi ancak Allah'ın kendisine takdir ettiği şeydir.” buyurmuşlar.[50]
 
51- Bize Abdullah b. Ca'fer er-Rakki rivayet edip (dedi ki), bize Ubeydullah b. Amr, Zeyd'den, (O) Adiyy b. Sabit'ten, (O) Yezid ibnu-l-Bera'dan, (O da) babasından (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: (Birgün) amcama, beraberinde bir sancak var iken rastlamış ve "nereye gidiyorsun?" demiştim. O da şöyle cevap vermişti: "Rasulullah (S) beni, babasının karısıyla evlenmiş olan bir adama gönderdi ve bana, onun boynunu vurmamı, malını almamı emretti."[51]
 
 52-...(Feyruz)  ed-Deylemi (R)’dan: Cahiliyyet devrinde evlendiğim iki kız kardeş benim nikahım altında iken Resulullah (S)'e geldim (Ben müslümanlığı kabul ettikten) sonra Peygamber (S)  (bana) : “Eve döndüğün zaman onlardan birisini boşa.” buyurdu."[52]
 
53-...Bize Malik, Nafi'den; o da İbn Umer(R)'den haber verdi ki, Rasulullah (S) şığar (suretiyle nikah)dan nehyetmiştir. Şığar, bir kimsenin kızını diğerine, o da kızını kendisine vermek üzere arala­rında mehr de olmaksızın evlendirmesidir.[53]
 
 54-…Ebu Hüreyre'den naklen rivayet eyledi. Ebu Hüreyre : “Rasulullah (S) “şiğar”dan nehiy buyurdu.” demiş.
İbni Nümeyr şunu da ziyade etmiş: “Şiğar, bir kimsenin diğerine : Sen bana kızını tezvic et; ben de sana kızımı tezvic edeyim, yahut tana kız kardeşini ver, ben de sana kız kardeşimi vereyim demesidir.”[54]
 
Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir. (Ahzab/50)
 
55-...Bize Hişam tahdis etti ki, babası Urve şöyle demiştir: Havle bintu Hakim, nefislerini Peygamber'e hibe eden kadınlardan idi. Bunun üzerine Aişe:
— Kadın kendini erkeğe hibe etmekten haya etmiyor mu? dedi.
"Onlardan kimi dilersen (nevbetinden) geri bırakır, kimi de di­lersen yanına alabilirsin. Geri bıraktıklarından kimi istersen (yanına almakta) de sana güçlük yoktur..."(ei-Ahzab: 5) ayeti inince de Aişe:
— Ya Rasulallah! Rabbin Teali (kadınların değil) ancak Sen'in arzunun gerçekleşmesine çabuk davranıyor, dedim (demiştir).
Bu hadisi Ebu Said el-Müeddib, Muhammed ibn Bişr ve Abde ibn Süleyman; üçü de Hişam'dan; o da babası Urve'den; o da Aişe'-den olmak üzere, bazısı bazısının rivayeti üzerine artırarak rivayet etmişlerdir.[55]
 
56-...Cabir ibn Zeyd: İbn Abbas (R) bize, Peygamber (S) ihramlı olduğu halde evlendi diye haber verdi, demiştir.[56]
 
57-…Nubeyh b. Vehb'den naklen rivayet ettiği şu hadisi okudum. Ömer b. Ubeydillah, Talhatu'bnıü Ömer'e, Şeybetü'bnü Cübeyr'in kızını nikah etmek istemiş de o gün hac emiri bulunan Eban b. Osman'ın bu nikahta bulunması için kendisinle haber göndermiş.Bunun üzerine Eban şunu söylemiş : «Ben Osman b. Affan'ı: “Rasulullah (S): “İhramlı olan bir kimse ne nikah edebilir; ne nikah olunur; ne de dünür gönderir.” buyurdu, derken işittim.[57]
 
58-…İbni Abbas haber vermiş ki, Peygamber (S) kendisi ihramlı olduğu halde Meymune ile ev­lenmiş.
İbni Numeyr şunu da ziyade etti : “Ben bu hadisi Zuhri'ye söyledim de: (Bana Yezid b. Eşam haber yerdi ki, Peygamber (S) onu kendisi ihramsızken nikah etmiş) dedi.”[58]           
 
(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. (Nisa/24)
 
59-...İbmı Uyeyne, ez-Zuhri'den şöyle derken işitmiştir: Bana el-Hasen ibnu Muhammed ibn Ali ile kardeşi Abdullah ibn Muhammed, babaları Muhammed ibnu'l-Hanefiyye'den haber verdiler ki, Ali ibn Ebi Talib (R), İbn Abbas'a:
— Peygamber (S), Hayber gazvesi zamanında mut'a nikahını ve evcil eşeklerin etinin yenilmesini yasak etti, demişti.[59]
 
60-...Ebu Cemre şöyle demiştir: Ben İbn Abbas'tan işittim. Ona kadınla mut'a nikahı yapmak soruldu da, o buna ruhsat verdi. Bunun üzerine ibn Abbas'ın bir kölesi, İbn Abbas'a:
— Bu müsaade, ancak kadın ihtiyacının şiddeti ve kadınların az­lığı yahud buna benzer bir ibare (yanı harb ve gazve) zamanlarına aid değil miydi? dedi.
İbn Abbas da:
— Evet öyledir, diye onu tasdik etti.[60]
 
61-...Cabir ibn Abdillah ile Selemetu'bnu'1-Ekva' (R); ikisi şöyle demişlerdir: Bizler bir ordu içinde bulunduk. Rasulullah'ın el­çisi bize geldi de:
— Size mut'a suretiyle (muvakkat bir zaman için) nikaha ve ev­lenmeye izin verildi. Muvakkat bir zaman için evlenebilirsiniz! dedi.
İbnu Ebi Zi'b de şöyle dedi: Bana Seleme ibnu'l-Ekva'ın oğlu Iyas, babasından; o da Rasulullah(S)'tan olmak üzere şöyle tahdis etti: "Herhangi bir erkekle bir kadın sözleşip, müddet tayin etmeye­rek evlenmekte mutabık kalsalar, bunların birlikte yaşamaları müd­deti üç gecedir. Üç geceden sonra bu çiftler bu müddeti artırmak isterlerse artırırlar yahut ayrılmak isterlerse birbirlerini terk edip ay­rılırlar".
Ravi Seleme ibnu'1-Ekva' dedi ki: Bilmiyorum, bu müsaade bi­ze; Peygamber'in sahabelerine mahsus bir şey mi yoksa bütün Müslüman ümmeti mi şamildir?
Ebu Abdillah el-Buhari: Mut'anın hükmünü Ali, Peygamber(S)'den olmak üzere: "O, neshedilmiştir" diye beyan eyledi, dedi.[61]
 
62-…Kays'dan naklen rivayet ettiler. Kays şöyle demiş : Ben Abdullah'ı şunu söylerken işittim: “Rasulullah (S) ile birlikte gaza ediyorduk. Kadınlarımız yoktu. Bu sebeple hayalarımızı çıkarsak mı ki dedik. Fakat Rasulullah (S) bizi bundan nehyetti. Sonra bize elbise mukabilinde muayyen bir zamana kadar bir kadınla evlenmemiz için ruhsat verdi.” Bundan sonra Abdullah :
“Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin iyi, boş olanla­rım (kendinize) haram kılmayın. Hakka da tecavüz etmeyin. Çünkü Allah mütecavizleri sevmez.” (el-Maide: 87) ayet-i kerimesini okudu.»[62]
 
63-…lyaz b. Seleme ba­basından naklen rivayet eyledi. Babası şöyle demiş : “Rasulullah (S) Evtas yılında bize mut'a için üç gece ruhsat verdi. Sonra ondan nehyetti.[63]
 
64-...Rabi' b. Sebrete'l-Cüheni rivayet etti. Ona da babası anlatmış ki; kendisi Rasulullah (S) ile berabermiş. Efendimiz şöyle buyurmuşlar :
“Ey cemaat! Ben size kadınlarla mut'a hususunda izin vermiştim. Ama artık Allah bunu kıyamet gününe kadar haram kılmıştır. Şimdi kimin de yanında bu muta kadınlarından biri varsa ondan hemen arınsın. Hem o kadınlara verdiğiniz şeylerden hiç birini geri almayın.”[64]
 
Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helal kıldık). Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (Bu hususta ne yapmaları lazım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir. (Ahzab/50)
 
65-...Ben Sabit el-Bunani'den işittim, şöyle dedi: Ben Enes ibn Malik'in yanında idim. Mecliste Enes ibn Malik'in kızı da bulu­nuyordu. Enes şu hadisi naklederek şöyle dedi: Bir gün Rasulullah'ın huzuruna bir kadın geldi de nefsini Rasulullah'a arz ederek:
— Ya Rasulallah! Bana bir ihtiyacın var mı (yani beni nikahla alır mısın)? dedi.
Enes'in kızı bunu işitince:
— Baba, bu ne hayası kıt kadınmış! Vay bu ne fuhuş ve fezahet, vay bu ne fuhuş ve fezahet! dedi.
Enes ibn Malik:
— (Kızım öyle söyleme.) Emin ol ki, o kadın senden hayırlıdır. Çünkü o, Rasulullah'ın peygamberlik ve resullük şerefine rağbet edip (O'nun hanedanı arasına girmek üzere) kendisini Rasulullah'a arz ve teklif etmiştir! dedi.[65]
 
66-...Bize Ebu Gassan (Muhammed ibn Mutarrıf el-Medeni) tahdis edip şöyle dedi: Bana Ebu Hazım, Sehl ibn Sa'd'dan şöyle tahdis etti: Bir kadın kendi nefsini Peygamber'e arz etti. (Peygamber gözle­rini indirip sükut etti.) Orada bulunan bir sahabi:
— Ya Rasulallah! Bu kadım benimle evlendir! dedi. Rasulullah (S):
— "(Mehr olarak) yanında neyin var?" diye sordu.
O sahabi:
— Yanımda hiçbir şey yoktur! dedi. Rasulullah:
—   "Haydi git, araştır ve demir bir yüzük olsun (bul getir)" buyurdu.
Sahabi gitti. Sonra dönüp geldi ve:
— Hayır ya Rasulallah, dünyalık bir şey; demir bir halka bile bu­lamadım. Ve lakin şu izarım var. Bunun yarısını verebilirim! dedi.
Ravi Sehl ibn Sa'd dedi ki: Bu fakir sahabinin ridası bile yoktu. Bunun üzerine Peygamber (S):
— "Bu izarınla ne iş görebilirsin? Onu sen giyersen kadının üs­tünde ondan bir şey bulunmaz, açıkta kalır. Kadın giyerse sen çıplak kalırsın!" buyurdu. Bunun üzerine o zat bulunduğu yere oturdu. Bu oturuşu uzayınca da (ümitsiz bir halde) kalkıp gitti. Peygamber bu zatın (ümitsiz) gittiğini görünce, onu çağırdı -yahut çağırıldı- da ona:
— "Kuran’dan ezberinde ne var?" diye sordu. Sahabi:
— Ezberimde şu sure var, şu sure var, şu sure var! diye birtakım sureler saymaya başladı.
Bunun üzerine Peygamber:
— "Kuran'dan ezberindeki surelere mukabil seni bu kadına malik kıldık (yanı bu sureleri kadına öğretmene mukabil seni onun­la evlendirdik)" buyurdu.[66]
 
67-...İbn Şihab şöyle demiştir: Bana Salim ibn Abdillah ha­ber verdi ki, o, babası Abdullah ibn Umer'den şöyle tahdis ederken işitmiştir: Kız kardeşim Hafsa bintu Umer, kocası Huneys ibn Huza-fe es-Sehmi'den -ki Rasulullah'ın sahabelerinden idi ve Medine'de vefat etmişti- dul kaldığı zamanki vaziyetini, babam Umer ibnu'l-Hattab şöyle bildirmişti: Hafsa dul kalınca ben Usnıan ibn Affan'a gidip Hafsa'yı almasını teklif ettim. Usman:
— Bu işim hakkında bir düşüneyim! dedi. Birkaç geceler bekledim. Sonra bana kavuştu da:
— Düşündüm, bu günümde evlenmemek ciheti bana hayırlı gö­ründü! dedi.
Umer dedi ki: Ben sonra Ebu Bekr es-Sıddik'a kavuştum. Ona da:
— İstersen seni Hafsa bintu Umer ile evlendireyim! dedim.
Ebu Bekr sükut etti, bana olumlu veya olumsuz bir cevap ver­medi. Ben Ebu Bekr'e bu sükutundan dolayı Usman'dan daha çok gücendim. (Usman bari menfi olsun bir cevap vermişti.) Birkaç ge­celer daha bekledikten sonra Rasulullah Hafsa ile evlenmeye talip oldu. Ben de kızımı Rasulullah'a nikah ettim. Bunun üzerine Ebu Bekr bir gün bana kavuştuğunda:
— Sanıyorum ki, sen Hafsa'yı bana teklif ettiğin zaman, benim sana bir cevap vermediğimden dolayı bana darılmışsındır! dedi.
Umer dedi ki: Ben de:
— Evet, doğrudur, dedim. Ebu Bekr şöyle dedi:
— O teklifin sırasında sana cevap vermeme hiçbir mani' yoktu. Şu kadar ki, Hafsa'yı Rasulullah'ın zikretmiş olduğunu (yani onu ala­cağını) biliyordum. Ben de Rasulullah'ın sırrını açıklayacak değildim. Rasulullah Hafsa'yı terk edip almayacak olsaydı, ben teklifini kabul edip onu alırdım.[67]
 
68-...Aişe (R) şöyle demiştir: Rasulullah (S) bana şöyle de­di: "Ben seni uykumda gördüm. Melek senin suretini ipekten bir ku­maş parçasında getirip: İşte bu (resmin sahibi) senin müstakbel zevcendir, dedi. Sonra ben senin yüzünden örtüyü açtığımda bir de baktım ki, o suret sensin. Cibril'in o sözü üzerine ben: Eğer şu rüyAm Allah tarafından gösterilmiş ise, Allah bunu infaz edip yerine getirir, dedim."[68]
 
69-…Ebu Hüreyre'den naklen rivayet eyledi. (Şöyle demiş) : Bir adam Peygamber (S)e gelerek:
— Ben ensardan bir kadınla evlendim; dedi. Bunun üzerine Peygam­ber (S) kendisine:
— “O kadına   baktın   mı? Zira ensarın   gözlerinde bir şey vardır.” diye sordu. O zat:
— Kadına baktım; dedi. Rasulullah   (S) :
— “Onu kaça nikahladın?” dedi. Adam:
— Dört ukiyyeye; cevabını verdi. Peygamber {S):
— “Dört ukiyyeye mi? Siz galiba gümüşü şu dağın cephesinden yon­tuyorsunuz. Bizde sana verecek bir şey yok. Lakin belki seni bir seriyye ile göndeririz de ondan ganimet alırsın.” buyurdu. Az sonra Beni Abs kabi­lesine bir seriyye gönderdi. Seriye ile beraber bu adamı da yolladı.[69]
 
70- Bize Kabisa haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Asım el-Ahvel'den, (O) Bekr b. Abdillah el-Müzeni'den, (O da) el-Muğire b. Şube'den (naklen) haber verdi ki, O, Ensardan bir kadına evlenme teklifinde bulunmak (istemişti) de, Rasulullah (S) O'na şöyle buyurmuştu: "Git de ona bak. Çünkü bu, aranızda uyuşma ve kaynaşma sağlanmasına daha elverişlidir."[70]
 
71-...Muhammed bin Mesleme (bin Seleme) (R)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben bir kadınla evlenmek istedim. Artık ona gizlice bakmak için çalışmaya başladım. Nihayet kendisine ait bir hurma ağaçları içinde ona baktım, demiş, sonra kendisine:
—  Sen, Rasulullah (S)'in sahabisi olduğun halde bunu yapar mısın, denilmiş. Kendisi de:
—  Ben Rasulullah  (S)'den şöyle buyururken işittim, diye cevap vermiştir: ”Allah Teala bir kadınla evlenme isteğini bir adamın kalbine attığı zaman, artık adamın o kadına bakmasında hiç bir beis yoktur."[71]
 
 
 
 
İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa/25)
 
72-...İbn Şihab şöyle demiştir: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr haber verdi; ona da Peygamber'in zevcesi Aişe (R) şöyle haber ver­miştir: Cahiliyet zamanında nikah dört nevi idi. Bunlardan biri, bu­gün insanların yapmakta oldukları nikahtır. Şöyle ki: Erkek, diğer bir erkekten velayetindeki kadını yahut kızını ister, akabinde o ka­dının mehrini tayin edip miktarını belirler. Sonra da o kadını nikah eder. Diğer bir nikah şekli şudur: Erkek, kendi karısı hayızından te­mizlendiği zaman karısına: Kendini (şeriflerden) fulan kimseye gön­der de, ondan seninle cinsi münasebet yapmasını iste! der. Ve kadının o cinsi münasebet yapmasını istediği erkekten gebe kaldığı tebeyyün edinceye kadar kocası asla kadınına dokunmayıp, ondan ayrı durur. Kadının gebeliği belirince isterse kendi kocası o gebe kadınla cima yapar. Kocası bu başka erkekle cinsi münasebet işini ancak çocuğun necipliğine, asaletine rağbet ettiği için yapar. İşte bu nikah, "Nikahu'l-istibda'" (yani başkasından cinsi münasebet isteme nikahı) olur.
Diğer bir nikah nevi de şudur: On kişiden az bir cemaat topla­nırlar da bunların hepsi bir kadının yanına girerler ve her biri ayrı ay­rı kadınla cima yapar. Neticede kadın bundan gebe kalıp da doğurduğu ve çocuğunu doğurmasının ardından birkaç geceler geçtiği zaman o erkeklere haber gönderir. Artık o erkeklerden hiçbiri gelmemezlik ede­mez. Nihayet hepsi kadının yanında toplanırlar. Kadın onlara hitaben:
— İşinizden meydana gelip de doğurmuş bulunduğum çocuğu tanıdınız. Bu çocuk, senin oğlundur ya fulan! der.
Ve kadın, onlardan arzu ettiği kimsenin ismini söyler. Böylece kadının çocuğu, o adamın nesebine katılır. İsmini söylediği o erkek, bu çocuktan çekinmeye, yani onu kabul etmemeye muktedir olamaz.
Dördüncü nevi nikah şöyledir: Birçok insanlar toplanırlar da bir kadının yanına girerler. O kadının yanına gelen erkeklerden hiç­biri çekinemez. Bu kadınlar birtakım fahişelerdir ki, bunlar kendi ka­pıları üzerine bir alamet olsun diye birer bayrak dikerlerdi. Artık kim isterse bu bayraklı kadınların yanına girer. Bunlardan biri gebe kalıp da çocuğunu doğurduğu zaman, o erkekler kadın için toplanırlar ve kendileri için birkaç kaaif, yani iz sürmekte maharetli kimseler çağı­rırlar. Sonra bu kaaifler o kadının çocuğunu, karar verdikleri kimse­nin nesebine katarlar. Böylece çocuk onun soyuna katılır ve o şahsın oğlu diye çağırılır. O zat bundan çekinemez.
Nihayet Muhammed (S) hak ile peygamber gönderilince insan­ların bugünkü nikahı müstesna olmak üzere, bu cahiliyet nikahları­nın hepsini yıktı.[72]
 
73- Bize Malik b. İsmail haber verip (dedi ki), bize İsrail, Ebu İshak'tan, (O) Ebu Burde'den, (O da) babasından (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: "Rasülullah (S), "Evlenme ancak veli ile olur!" buyurdu.[73]
 
74- Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc'den, (O) Süleyman b. Musa'dan, (O) ez-Zühri'den, (O) Urve'den, (O) Hz. Aişe'den, (O da) Hz. Peygamber'den (S) (naklen) rivayet etti ki, O şöyle buyurdu: "Hangi kadın velisinin izni olmadan evlenirse, onun evliliği ("nikah"ı) geçersizdir, onun evliliği geçersizdir, onun evliliği geçersizdir! Eğer (kadının velileri) anlaşmazlığa düşerlerse (="işteceru"), -Ebu Asım dedi ki, (İbn Cüreyc) bir defasında; "eğer (kadının velileri) anlaşmazlığa düşerlerse (="teşacerum) demiştir-, hükümdar (hakim, vali), velisi olmayanın velisidir. Şayet (bir erkek, velisiz yapılan, dolayısıyla geçersiz olan bir nikahla bir kadından) faydalanırsa (onunla cima ederse), artık mehir, helal edindiği kadınlık organı sebebiyle, bu (kadınındır!)”
Ebu Asım dedi ki, (İbn Cüreyc) bu (Hadisi) bana yüzkırkaltı yılında yazdırmıştı. [74]
 
75- Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize el-Hasan b. Salih, Abdullah b. Muhammed b. Akil'den rivayet etti ki, O şöyle demiş: Cabir'i, şöyle derken işittim: Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Hangi köle efendisinin -veya sahibinin- izni olmadan evlenirse, o günahkar olur!"[75]
 
76- Bize Malik b. İsmail rivayet edip (dedi ki), bize Mendel, İbn Cüreyc'den, (O) Musa b. Ukbe'den, (O) Nafi'den, (O) İbn Ömer'den, (O da) Hz. Peygamber'den (S) (naklen) rivayet etti ki, O şöyle buyurdu: "Hangi köle efendisinin izni olmadan evlenirse, o zinakar olur!"[76]
 
Evlenme imkanını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik). görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir. (Nur/33)
 
77-...Bize Sehl ibn Sa'd tahdis edip şöyle dedi: Bizler Peygamber'in yanında oturuyorduk. Derken bir kadın geldi de kendi nef­sini Peygamber'e arz ediyordu. Peygamber kadına doğru bakışını alçaltıp yükseltti, fakat kadına bir cevap vermedi. Bunun üzerine sahabelerinden bir adam:
— Ya Rasulallah! Bu kadını benimle evlendir! dedi.
Rasulullah (S):
— "Yanında mehr olacak herhangi bir şey var mı?" dedi. Sahabi:
— “Yanımda hiçbir şeyim yoktur.” dedi. Rasulullah:
— "Demirden bir yüzük de mi yok?" dedi. Sahabi:
— Demirden bir yüzük de yoktur, lakin ben şu üstümdeki bürdemi ikiye bölerim de yarısını kadına verebilirim, diğer yarıyı da ken­dim alırım, dedi.
Rasulullah:
— "Bu olmaz. Senin ezberinde Kur'an 'dan bir şey var mı?" dedi. Sahabi:
— Evet vardır, deyince Rasulullah ona:
— "Git, ben seni, sendeki Kuran mukabilinde o kadınla evlen­dirdim" buyurdu.[77]
 
78-...Bize Sufyan ibn Uyeyne, Hişam'dan; o da babası Urve'den; o da Aişe(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S) Aişe ile Aişe altı yaşında iken evlenmiş, Aişe dokuz yaşında iken de zifafa girdi­rilmiş, Peygamber'in yanında da dokuz sene kalmıştır.[78]
 
79-...Bize Vuheyb, Hişam ibn Urve'den; o da babası Urve'den; o da Aişe(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S) Aişe ile, Aişe altı yaşında iken evlenmiş, dokuz yaşında iken de zifafa girmiştir.
Hişam: Aişe'nin, Peygamber'in yanında dokuz sene kaldığı ba­na haber verildi, demiştir.[79]
 
80-…Aişe şöyle demiş : “Rasulullah (S) beni altı yaşımda iken nikah etti; dokuz yaşımda iken de benimle zifafa girdi. Müteakiben Medine’ye geldik. Ben bir ay sıtmaya tutuldum. (Bu sebeple saçlarım döküldü) ni­hayet saçlarım (tekrar büyüyerek) omuzlarıma indi. Derken bana Ümmü Ruman geldi. Ben kız arkadaşlarımla birlikte tahterevalli oynuyordum. Bana seslendi. Hemen yanına vardım. Beni ne yapacağını bilmiyordum. Elimden tutarak beni kapıda durdurdu. Nefesim kesilmiş, Heh heh diye soluyordum. Nihayet hızlı solumam zail oldu. Ümmü Ruman beni bir odaya aldı. Bir de ne göreyim ensardan bir takım kadınların huzurundayım. Kadınlar: Hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun, dediler. Ümmü Ru­man da beni onlara teslim etti. Kadınlar başımı yıkadılar. Beni çekip çevirdiler. Bir de Rasulullah (S) kuşluk zamanı ansızın çıka geldi. Kadınlar beni ona teslim ettiler.[80]
 
81-...Sehl ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: Rasulullah'a bir ka­dın geldi de:
— Ben nefsimi Sana hibe ettim, dedi ve uzun müddet ayakta dikildi.
Bunun üzerine bir adam:
— Eğer o kadına senin bir ihtiyacın yoksa, beni onunla evlen­dir, dedi.
Rasulullah (S):
— "Yanında kadına mehr vereceğin bir şey var mı?" diye sordu. O zat:
— Yanımda şu izarımdan başka bir şeyim yoktur, dedi. Rasulullah:
— "Eğer sen izarını o kadına verirsen, sen izarsız olarak oturur kalırsın; onun için sen başka bir şey araştır." buyurdu.
O zat:
— Ben hiçbir şey bulamıyorum, dedi. Rasulullah:
— "Araştır, velev demirden bir yüzük olsun (bul getir)" dedi. Fakat o zat bunu da bulamadı. Bunun üzerine Rasulullah ona:
— "Ezberinde Kurandan bir şey var mı?" diye sordu. O zat, isimlerini söylediği birkaç sure için:
— Evet şu sure, şu sure vardır, dedi. Rasulullah:
— "Kurandan ezberinde bulunan surelere mukabil seni o ka­dınla evlendirdik" buyurdu.[81]
 
82-...Aişe ve İbn-i Abbas (R)’dan rivayet edildiğine göre; Resullullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Veliden izinsiz hiç bir nikah olamaz.”Aişe (R)'nın merfu hadisinde şu ilave vardır. “Sultan, hiç bir velisi olmayanın velisidir.”[82]
 
83-...Ebu Hureyre (R) şöyle tahdis etmiştir: Peygamber (S):
— "Dul kadın kendisinin açıkça emri alınmadıkça nikah olun­maz. Er görmedik kız da kendisinden izin alınmadıkça nikah olun­maz." buyurdu.
Mecliste hazır bulunanlar:
— Ya Rasulallah! Bakire bir kızın izni nasıl olur? diye sordular. Rasulullah:
— "Onun izni sükut etmesidir." buyurdu.[83]
 
84-...Bize el-Leys, Abdullah ibnu Ebi Muleyke'den; o da Aişe'nin azatlısı olan Ebu Amr Zekvan'dan olmak üzere tahdis etti ki, Aişe (R):
— Ya Rasulallah! Er görmedik kız utanır (iznini bildirmez), de­miştir de, Rasulullah (S):
— "Onun rızası, susmasıdır." buyurmuştur.[84]
 
85- Bize Ubeydullah b. Abdilmecid haber verip (dedi ki), bana Ubeydullah b. Abdirrahman b. Mevheb  rivayet edip  (dedi ki), bize Nafı b. Cübeyr b. Mut'im, İbn Abbas'tan (naklen) haber verdi ki, Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Dul kadın, (evlenmesi hususunda) işine velisinden daha fazla sahiptir. Hiç evlenmemiş kadından ise, kendisinin (evlendirilmesi) konusunda izin istenir. Onun susması, kabul etmesi demektir."[85]
 
86-...Adiy (bin Amire) el-Kindi (R)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Dul kadın, nefsinin arzusunu açıkça söyler. Bakire de rızası onun susmasıdır."[86]
 
87- Bize İsmail ibn Ebi Uveys tahdis edip şöyle dedi: Bana (bü­yük İmam) Malik ibn Enes, Abdurrahman ibnu'l-Kaasım'dan; o da babası el-Kaasım'dan; o da Yezid ibnu Cariye'nin iki oğlu Abdur­rahman ile Mucemmi'den; onlar da Hansa bintu Hizam el-Ensariyye'den şöyle tahdis etti: Hansa'yı babası, iznini almadan evlendirmişti. Halbuki Hansa dul idi ve bu evliliği istemedi. Rasulullah'a gidip şi­kayet etti. Rasulullah (S) da onun nikahını ret ve iptal eyledi.[87]
 
88- Bize İshak ibn Rahuye tahdis etti. Bize Yezid ibn Harun haber verdi. Bize Yahya ibn Said haber verdi ki, ona da el-Kaasım ibn Muhammed (ibn Ebi Bekr es-Sıddik) tahdis etmiş; ona da Abdurrahman ibn Yezid ile kardeşi Mucemmi ibn Yezid ikisi de şöyle tahdis etmişlerdir: Hizam ismiyle çağrılan bir adam, kendi kızını nikah etmişti… Bunun devamı da geçen hadis tarzındadır.[88]
 
89...İbn-i Büreyde (Abdullah)ın babası Büreyde (bin el-Husayb) (R)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Gene bir kız Peygamber (S)'ın yanına gelerek: Babam hakirliğini benimle giderip yükselmek için beni erkek kardeşinin oğlu ile evlendirdi, diye şikayette bulundu. (Büreyde) demiştir ki: Peygamber (S) (yapılan nikahın kabul veya ret) işini kıza verdi. Bunun üzerine kız: Ben babamın yaptığı işi kabul ettim. Velakin babaların böyle yapmaya hakları olmadığının kadınlarca bilinmesini istedim.” dedi.[89]
 
90…Bize Vezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Said, Katade'den, (O) el-Hasan'dan, (O da) Ukbe b. Amir'den veya Semure b. Cundeb'den (naklen) haber verdi ki, Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Hangi kadını iki velisi (farklı iki kişiyle) evlendirirse o, onlardan (nikahı) ilk (yapılanındır). Hangi adam da (bir şeyi) iki adama satarsa, bu (şey) onlardan ilk (satın alanındır.)"[90]
 
Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Nisa/6)
 
Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır. (Nisa/3)
 
91-...Bize Şuayb ibn Ebi Hamza, ez-Zuhri'den haber verdi. Ve el-Leys şöyle dedi: Bana Ukayl, oda Şihab'dan haber tahdis etti. Bana Urve ibnu'z-Zubeyr haber verdi ki, o Aişe'ye şu ayetin tefsirini sorup şöyle demiştir:
— Ey anacığım! "Eğer yetim kızlar hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız...yahut malik olduğunuz cariye (ile yetinin)..." (en-Nisa: 3).
Aişe şöyle demiştir:
— Ey kız kardeşimin oğlu! Bu yetime kız, velisinin himaye ve ter­biyesi altında bulunur, derken o veli, yetim kızın güzelliğine ve malı­na rağbet eder, fakat kıza vereceği mehirden eksiltme yapmak ister. İşte bu ayette o çeşit veliler, velayetleri altındaki yetim kızları -mehirlerini kemale ulaştırmakta adalet yapmadıkça- nikah etmek­ten nehyolundular ve bunlardan başka kendilerine helal olan kadın­lardan nikah etmeleri ile emrolundular.
Aişe (rivayetine devamla) dedi ki:
— Bu ayet indikten sonra insanlar Rasulullah(S)'tan fetva iste­diler. Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi: "Senden kadınlar hak­kında fetva isterler. De ki: Onlara dair fetvayı size Allah veriyor: Kendileri için yazılmış olanı (mirası) onlara vermediğiniz ve nikahlarını da beğenip istemediğiniz yetim kızlar ve (henüz ergin olmayan) küçük çocuklar hakkında, bir de yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız hususunda işte kitapta okunup duran ayetler..." (en-Nisa:127).
Azız ve Celil Allah onlara bu ayette şunu indirdi ve durumlarını tespit etti: Yetim kız, mal sahibi ve güzellik sahibi olduğu zaman, ve­liler onun nikahına, nesebine ve (emsalininkinden az olan) mehrine rağbet ederler. Kız, mal ve güzellik azlığında bulunup da kendisi rağbet edilmemiş bir kimse olduğu zaman ise, veliler onu terk edip başka ka­dınları almaktadırlar.
Aişe dedi ki:
— O yetim kızlara rağbet etmez oldukları zaman, onları terk edip de almadıkları gibi, yetim kızlara rağbet ettikleri zaman onları nikah etme hakları yoktur. Bu kızlara adalet etmeleri ve onlara hakları olan en yüksek mehri vermeleri halinde nikah edebilirler.[91]
 
92- Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Yunus b. Ebi İshak rivayet edip (dedi ki), bana Ebu Burde b. Ebi Musa, Ebu Musa'dan rivayet etti ki, O şöyle demiş: Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Yetim kıza, kendisinin (evlendirilmesi) hususunda danışılır. Eğer susarsa, izin vermiş demektir. Razı olmazsa, zorlanmaz."[92]
 
93-...(Abdullah) bin Ömer (R)’dan rivayet edildiğine göre: Osman bin Maz'un (R) vefat ettiği zaman, (geride yetim) bir kızını bıraktı. İbn-i Ömer: Kızın amcası olan dayım Kudame (bin Maz'un) (R) ona danışmadan nikahını bana yaptı. Bu (nikah) işi kızın babasının ölümünden sonra oldu. Kız, amcasının yaptığı nikah işinden hoşlanmadı ve el-Muğire bin Şu'be (R) ile evlendirmesini arzuladı. (Kız buluğ çağına vardıktan) sonra amcası onu el-Muğire (R) ile evlendirdi."[93]
 
 
 
 
 
94-...Bize Hammad ibn Zeyd, Ebu Hazım'dan; o da Sehl ibn Sa'd(R)'dan olmak üzere şöyle tahdis etti: Bir kadın Peygamber (S)'e geldi de nefsini O'na arz etti. Peygamber bu teklif üzerine:
— "Bugün benim için kadınlara hiçbir hacet yoktur" buyurdu. Bunun üzerine bir adam:
— Ya Rasulallah! Beni bu kadınla evlendir! dedi. Rasulullah ona:
— "Yanında ne var!" diye sordu. O:
— Yanımda hiçbir şey yok! dedi.
Rasulullah:
—  "Sen o kadına (mehr olarak) bir şey ver, velev demirden bir yüzük olsun." buyurdu. O Sahabi:
— Bende verecek hiçbir şey yoktur, dedi. Bu sefer Rasulullah:
— "Yanında Kurandan ne var?" diye sordu. O zat:
— Şu ve şu (sureler) var! dedi. Rasulullah:
— "Senin ezberinde bulunan Kuranla (yani Kuranı kadına öğretmen mukabilinde) ben seni o kadınla evlendirdim" buyurdu.[94]
 
95-...Bize ibn Cureyc tahdis edip şöyle dedi: Ben Nafi'den işittim, şöyle tahdis ediyordu: İbn Umer (R) şöyle diyordu:
— Peygamber (S), sizin bazınız bir meta satın almak üzere iken öbür bazısının o metayı satın almaya kalkışmasını nehyetti. Ve yine bir erkek, mümin kardeşinin nikah etmeye talip olduğu bir kadını istemeye kalkmaz. Meğer ki, ikinci istemezden evvel, birinci talip vaz­geçmiş olmalı yahut da birinci talip, ikincisinin istemesine izin ver­melidir.[95]
 
96-...Ebu Hureyre (R) Peygamber'den naklederek söyledi ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Zandan sakının. Çünkü zan, sözün en yalanıdır, insanların gizli ve eksik şeylerini araştır­mayın, topluluğun konuşmasını işitmeye çalışmayın, birbirinizle öf­ke yarışına girişmeyin, birbirinizle Allah kulları kardeşler olunuz. Bir erkek, mümin kardeşinin istemekte olduğu kadını - o mümin isteme­yi terk edinceye kadar- nikah etmek için istemeye kalkmaz."[96]
 
97- (1413)…Ebu Hüreyre'den naklen rivayet etti ki, Peygam­ber (S) şehirlinin köylü namına mal satmasını, sa­tıcıların müşteriyi aldatmak için fiyat yükseltmelerini, bir kimsenin din kardeşinin dünürlüğü üzerine dünür göndermesini veya onun satışı üze­rine satış yapmasını nehyetmiş ve: Kadın, kız kardeşinin kalbindekini yahut tabağındakini boşaltmak için onun boşanmasını istemesin, buyur­muşlar.
Amr kendi rivayetinde: “Bir kimse kardeşinin pazarlığı üzerine pa­zarlık da yapmasın.” cümlesini ziyade etti.[97]
 
98-…Ukbetü'bnu Amir'i minber üzerinde şunları söylerken işitmiş : Rasulüllah (S): “Mümin müminin kardeşidir. Binaenaleyh bir mümin için kardeşinin satışı üzerine satış yapması ve o vazgeçmedikçe dünürlüğü üzerine dünür göndermesi helal değildir.” buyurdular.[98]
 
99-...ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Salim ibnu Abdillah ha­ber verdi ki, kendisi Abdullah ibn Umer(R)'den işitmiştir. O şöyle tahdis ediyormuş: Kız kardeşim Hafsa dul kaldığı zaman, babam Umer ibnu'l-Hattab onun durumu hakkında şöyle dedi: Ben Ebu Bekr'e kavuştum da ona:
— Eğer istersen Umer'in kızı Hafsa'yı sana nikah ederim, dedim. Birkaç geceler bekledim. Sonra Hafsa'yı Rasulullah (S) istedi.
Akabinde Ebu Bekr bana kavuştu da şöyle dedi:
— Muhakkak ki bana arz ettiğin hususta sana cevap vermeme mani' olan şey, ancak Rasulullah'ın Hafsa'yı zikretmiş olduğunu bil­miş olmamdır. Ben Rasulullah'ın sırrını açıklayacak değildim. Şayet Rasulullah Hafsa hakkındaki düşüncesini bırakaydı, ben elbette onu kabul ederdim.
Bu hadisi ez-Zuhri'den rivayet etmekte Yunus ibn Yezid, Musa ibn Ukbe ve İbnu Ebi Atik de Şuayb ibn Ebi Hamza'ya mutabaat ettiler.[99]
 
100-...Halid ibn Zekvan şöyle demiştir: er-Rubeyy' bintu Muavviz ibn Afra şöyle dedi: Ben gelin olduğum zaman düğün törenine Peygamber (s) geldi, içeriye girdi ve senin benim yanı başıma oturuşun gibi döşeğimin üzerine oturdu. Bu sırada birtakım kızcağızlar bizim için def çalmaya ve babalarımızdan Bedir günü şehit olanların menkıbelerini şarkı şeklinde söylemeye başladılar. Birden bu kızlardan birisi:
— İçimizde bir Peygamber vardır ki, O, yarın ne olacağını, bilir! dedi.
Bunun üzerine Peygamber, kıza.
- "Bunu bırak da evvelce söylemekte olduğun sözleri söyle.” buyurdu.[100]
 
44-YÜCE ALLAH'IN: "Kadınların mehirlerini yürekten isteyerek ve Allah'tan bir atıyye olarak verin...(en-Nisa: 4) KAVLİ; MEHRİN ÇOĞU VE CAİZ OLACAK EN AZ MİKDARI
Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin. (Nisa/4)
 
Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız? (Nisa/20)
Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız! (Nisa/21)
 
(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. (Nisa/24)
 
İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin izni ile onları (cariyeleri) nikahlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı (uygulanır). Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Nisa/25)
 
101-...Bize Şu'be, Abdulaziz ibn Suheyb'den; o da Enes(R)'ten şöyle tahdis etti: Abdurrahman ibn Avf, bir çekirdek (yanı beş dirhem) üzerine bir kadınla evlendi. Akabinde Peygamber (S) onda gü­veylik ferahı ve neşesi gördü de, kendisine sordu. Abdurrahman da:
— “Ben bir kadınla bir çekirdek ağırlığı mehr üzerine evlendim.”dedi.
Katade'den; o da Enes'ten gelen rivayette: Abdurrahman ibn Avf, bir çekirdek ağırlığındaki altın mehre karşılık bir kadınla evlendi, tar­zındadır.[101]
 
102-…Ebu Selemete'bnü Ahdirrahman'dan naklen rivayet ey­ledi, ki şöyle demiş: Peygamber (S)'in zevcesi Aişe'ye: Resulüllah (S)'in mehri ne kadardı? diye sordum. Aişe:
—   Onun zevcelerine   (verdiği)   mehri on iki ukiyye ile bir neşş idi. Neşş nedir bilir inisin?
dedi. Ben :
— Hayır, cevabını verdim.
— Yarım ukiyyedir. Bunların mecmu'u beş yüz dirhem eder; işte Rasülullah (S)’ın zevcelerine (verdiği) mehri bundan ibaretti; dedi.[102]
 
103-...Ebü'1-Acfa es-Sülemi (R)'den rivayet edildiğine göre, Ömer bin el-Hattab (R) şöyle söyledi, demiştir: (Ey Mü'minler!) Kadınların mehiri (ni çoğaltmak) hususunda aşırı gitmeyiniz. Çünkü bunda aşırı gitmek, eğer dünya (hayatın) da övülecek bir şey veya Allah katında bir takva olmuş olsaydı, buna en çok hakkı ve en liyakatli olanınız Muhammed (S) olacaktı. (Halbuki) O, (muhterem) hanımlarından hiç bir kadının mehrini on iki ukiyyeden fazla yapmamış ve O'nun kızlarından hiç bir kadının mehri on iki ukiyyeden fazla yapılmamıştır. Şüphesiz adam, karısının mehirini gerçekten o kadar ağır görür ki nihayet karısına (karşı) içinde bir düşmanlık olur ve (karısına) : Senin (ile evlenmek) için alaku'l-Kırba (=kırba ipi) veya araku'l-Kırba (=kırba teri) ne varıncaya kadar her şeyin külfetine girdim, der.[103]
 
104...Abdullah bin Amir bin Rebia'nın babası (Amir bin Rebia) (R)'dan rivayet edildiğine göre:Beni Fezare (kabilesin)den bir erkek (mehir olarak) bir çift ayakkabı üzerinde nikahını kıydı. Sonra Peygamber (S) onun (kıyılan) nikahını caiz (muteber) saydı."[104]
 
 
105- Ben Ebu Hazım'dan işittim, şöyle diyordu: Ben Sehl ibn Sa'd es-Saidi (R)’den işittim, şöyle diyordu: Ben Rasulullah’ın ya­nında bir topluluk içinde idim. O sırada bir kadın geldi de:
— Ya Rasulallah! Bu kadın nefsini Sana hibe etmiştir, sen bu kadın hakkında reyini ortaya koy! dedi.
Rasulullah (S) kadına hiçbir cevap vermedi. Sonra kadın ayağa kalktı da yine:
— Ya Rasulallah! Şüphesiz bu kadın kendi nefsini Sana hibe et­miştir. Şimdi Sen bu kadın hakkında reyini bakıp bildir! dedi.
Rasulullah ona bu sefer de bir cevap vermedi. Sonra kadın üçüncü kere ayağa kalktı da yine:
— Ya Rasulallah, şüphesiz bu kadın kendi nefsini Sana hibe et­miştir. Sen onun hakkında reyini kullan! dedi.
Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı da:
— Ya Rasulallah! O kadını benimle nikah et! dedi. Rasulullah:
— "Yanında (mehr verecek) bir şey var mı?" diye sordu. O zat:
— Hayır yok, dedi. Rasulullah:
— "Git de araştır, demirden bir yüzük olsun bul" buyurdu. Bunun üzerine o zat gitti, araştırdı, sonra geldi ve:
— Ben hiçbir şey bulamadım, demirden bir yüzük dahi bulama­dım, dedi.
Rasulullah:
— "Sende Kuran'dan bir şey var mı?" diye sordu. O zat:
— Bende (yani ezberimde) şu sure ve şu sure var, dedi. Rasulullah:
— "Git, ben sendeki Kuran'a karşılık (yani Kuran'ı kadına öğ­retmene karşılık) onu sana nikah ettim" buyurdu.[105]
 
106-...Bize Veki', Sufyan es-Sevri'den; oda EbuHazım'dan; o da Sehl ibn Sa'd(R)’dan tahdis etti ki, Peygamber (S) bir adama hitaben: "Velev demirden bir yüzükle olsun evlen" buyurmuştur.[106]
Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız? (Nisa/20)
 
Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile (cömertçe) verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin. (Nisa/4)
 
107-...Bize el-Leys, Yezid ibn Ebi Habib'den; o da Ebu'l-Hayr'dan; o da Ukbe ibn Amir'den tahdis etti ki, Peygamber (S): "Yerine getirdiğiniz şartların yerine getirmeniz en haklı olanı, ken­disiyle fercleri helal kılmak istediğiniz mehr şartıdır" buyurmuştur.[107]
 
108-… Bize Ubeydullah ibn Musa.Zekeriyya ibn Ebi Zaide'den; o da Said ibn İbrahim'den; o da Ebu Seleme'den; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S): "Hiçbir kadına, kız kardeşinin ça­nağındaki nimetin kendi kabına boşalması için onun talakını istemek (ve onun yerine nikah olmak) helal olmaz. Kız kardeşinin talakını is­teyecek kadın iyi bilmelidir ki, ezelde ona ne takdir olundu ise, ken­disine ait olan nimet ancak odur" buyurmuştur.[108]
 
109-...Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-A.-O (Katlt-yallabü anhüm)'(en rivayet edildiğine züre; Re?ulull;ıh (Salta/lahit Ah-yki ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
«Nikah akdinden önce (verilmiş) olan mehir, hediye ve hibe kadınadır. Ve nikah akdinden sonra (verilmiş) olan (mal) kime verilmiş veya hediye edilmiş ise onadır. Adama ikram edilmeye en uygun vesile onun kızı veya kız kardeşidir.-"[109]
 
110-…Bize Ebu'l-Velid ve Haccac rivayet edip dediler ki, bize Şu'be rivayet edip dedi ki, bize Ebu Ishak haber verip dedi ki, ben Ebu Ubeyde'yi, Abdullah'tan rivayet ederken işittim, O demiş ki, bize Rasülullah (S) istek konuşmasını şöyle öğretti: "Hamd Allah'adır -veya "şüphesiz hamd Allah'adır."- O'na hamd eder, O'ndan yardım ve bağış dileriz. Nefislerimizin şerlerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiği kimseyi saptıracak hiç kimse yoktur. O'nun saptırdığı kimseyi doğru yola iletecek hiç kimse de yoktur. Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına tanıklık ederim; Muhammed'in, O'nun kulu ve elçisi olduğuna da tanıklık ederim." (Hz. Peygamber) sonra şu üç ayeti okurdu: "Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öylece korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün."(Ali İmran: 102) "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan Rabbinizden korkun."(Nisa: 1) "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki, (Allah da) işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, muhakkak ki büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur."(Ahzab: 70-71) (Hz. Peygamber) sonra da isteğini söylerdi.[110]
 
 
 
111-...Bize Malik, Humeyd et-Tavil'den; o da Enes ibn Malik(R)'ten şöyle haber verdi: Abdurrahman ibn Avf, Rasulullah'ı zi­yarete geldi. Kendisinde (evlenenlere mahsus olan) san boya izi vardı. Rasulullah (S) ona sordu, o da kendisinin Ensar'dan bir kadınla ev­lenmiş olduğunu haber verdi. Rasulullah:
— "O kadına ne kadar mehr verdin?" diye sordu. Abdurrahman:
— Altından bir çekirdek ağırlığı (yanı beş dirhem) verdim, dedi. Rasulullah (S) ona:
—   "Bir koyunla olsun düğün aşı yap" buyurdu.[111]
 
112-...Bize Hammad ibnu Zeyd, Sabit el-Bunani'den; o da Enes(R)'ten tahdis etti ki, Peygamber (S), Abdurrahman ibn Avf in üzerinde sarı boya izi görünce:
— "Bu nedir?" diye sordu. O da:
— Ben altından bir çekirdek ağırlığı mehr üzerine bir kadınla evlendim, dedi.
Peygamber:
— "Bareke’llahu leke (= Allah sana mübarek eylesin) Bir ko­yunla da olsa düğün ziyafeti ver!" buyurmuştur.[112]
 
113-…Bize Muhammed b. Kesir el-Abdi el-Basri haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Yunus'tan, (O da) el-Hasan'dan (nak­len) haber verdi. (Yunus) dedi ki, O'nu (yani el-Hasan'ı) şöyle der­ken işittim: Akil b. Ebi Talib, Basra'ya gelmiş ve Cuşemoğulları'ndan bir kadınla evlenmişti. Bunun üzerine (bazı kimseler) O'na; "Allah mesut etsin, oğullar bağışlasın!" demişlerdi de, O şöyle karşılık ver­mişti: "Bunu söylemeyin! Muhakkak Rasülullah (S) bizi bundan menetmiş ve bize, "Allah seni mübarek kılsın, sana bereketler versin!" dememizi emretmişti."[113]
 
114-…Bize Nuaym b. Hammad rivayet edip (dedi ki), bize Abdulaziz, Süheyl'den, (O) babasından, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (S) (naklen) ri­vayet etti ki, O bir insanın evliliğini tebrik ettiğinde şöyle bu­yururdu: "Allah seni mübarek kılsın, sana bereketler versin! Aranızı hayırla birleştirsin!"[114]
 
115-...Bize Ali ibn Mushir, Hişam'dan; o da babası Urve'den tahdis etti ki, Aişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) beni akd ve nikah eylemişti. Annem Ümmü Ruman beni getirdi de Peygamber'in evine girdirdi. Evin içinde Ensar'dan birtakım kadınlar hazır bulunuyorlardı. Bunlar (anama, beraberindekine ve geline):
— Hayır ve bereket üzere geldiniz; hayırlı kısmet üzerine geldin! dediler.[115]
 
 
 
 
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. (Bakara/222)
 
116-…Aişe şöyle dedi: “Rasulullah (S) benimle Şevval'de nikahlandı ve (yine) Şevval’de zifaf oldu. Binaenaleyh Rasulullah (S) in kadınlarından hangisi onun indinde benden daha bahtlı ola­bilirdi?”
Ravi demiş ki : “Aişe akrabası kadınları Şevval'de zifaf etmeyi se­verdi.”[116]
 
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. (Bakara/222)
 
117-...Bize Abdullah ibnu'l-Mubarek, Ma'mer ibn Raşid’den; o da Hemmam'dan; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Pey­gamber (S) şöyle buyurmuştur: "Peygamberlerden biri gazveye git­mek istediğinde kavmine hitaben: Bir kadının nikahına malik olup da henüz onunla zifaf yapmamış ve onunla zifaf yapmayı istemekte bulunan hiçbir erkek, bu seferimde beni takip etmesin! diye emir verdi".[117]
 
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. (Bakara/222)
 
118-...Bize Sufyan es-Sevri, HişamibnUrve'den; o da baba­sı Urve'den tahdis etti ki, Peygamber (S)Aişe ile, Aişe altı yaşında iken akd yapmış, dokuz yaşında iken de zifaf yapmıştır. Aişe, Peygamber'in yanında dokuz sene kalmıştır.[118]
 
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. (Bakara/222)
 
119-...Enes (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) Hayber(den dö­nüşte onun)la Medine arasında üç gün ikamet etti. Bu müddet için­de Peygamber'in Safiyye bintu Huyey ile evlenmesi vaki' oldu. Ben de Müslümanları Peygamber'in düğün aşına davet ettim. Bu ziya­fette ekmek ve et yoktu. Peygamber yemek sofralarının yayılmasını emretti. Akabinde bunların içine de hurma, yağ ve akt denilen kuru yoğurt konulmuştu. İşte bu, Peygamber'in düğün ziyafeti olmuştu. Bu sırada Müslümanlar kendi aralarında:
— Safiyye, müminlerin analarından birisi (hür bir kadın) mi­dir, yoksa Peygamber'in sağ elinin malik olduğu cariyelerden biri mi­dir? dediler.
Bazıları da:
— Eğer Peygamber, Safiyye'yi örterse o, müminlerin analarındandır. Eğer örtmezse Safiyye, Peygamber'in sağ elinin malik oldu­ğu bir cariyedir! dediler.
Peygamber hareket etmeye karar verince bineğinin arkasına Sa­fiyye için bir yer hazırlattı. İnsanlarla Safiyye arasına da bir perde uzattı. (Böylece Safiyye, müminlerin analarından biri oldu.)[119]
 
120-…Enes'den naklen rivayet etti ki. Rasulullah (S) Hayber gazasını yapmış. Enes demiş ki:
Sabah namazını alaca karanlıkla Hayber'de kıldık. Müteakiben Pey­gamber (S) ile Ebu Talha hayvanlarına bindiler. Ben Ebu Talha'nın terkisinde idim. Derken Nebiyyullah (S) hayvanını Hayber yoluna doğru sürdü. Benim dizim Nebiyyullah (S) uyluğuna dokunuyordu. Uyluğundan elbisesi açıldı. Ben Nebiyyullah (S) 'nin uyluğunun beyazını iyiden iyiye gördüm. Şehre girdiği vakit :
— “Allah her şeyden büyüktür. Hayber haraptır. Biz bir kavmin bel­desine indik mi tehdid edilenlerin sabahı kötü olur.” buyurdu. Bunu üç defa tekrarladı. Ahali işlerine çıkmışlardı. (Bizi görünce) :
— “Vallahi Muhammed!” dediler.
Ravi Abdülaziz : «Arkadaşlarımızdan bazıları da ordu ile Muhammed dediler.» şeklinde rivayet etmiştir. Enes (R) (sözüne de­vamla) şunları söylemiş: “Hayber'i kahren aldık. Esirler toplandı, derken Dihye gelerek : Ya Rasulallah! Bana esirlerden bir cariye ver, dedi. Rasulullah (S) :
— “Git bir cariye al!” buyurdu. O da Safiyye b. Huyeyy'i aldı. Bu­nun üzerine  Nebiyyullah (S) 'e bir adam gelerek :
— Ya Nebiyyallah! Dihye'ye Kurayza ile Nadir'in reisi   Huyeyy'in kızı Safiyye’yi mi verdin? O ancak sana yaraşır; dedi.
ResuIullah (S) :
— “Onu Safiye ile birlikte çağırın!” buyurdu. Müteakiben Dihye Safiyye'yi getirdi. Peygamber (S) Safiyye'yi görünce :
— “Sen esirlerden bundan başka bir cariye al.” buyurdu. Ve Safiyye'yi azat ederek onunla evlendi.
Sabit Enes'e : Ey Ebu Hamza! Rasulullah (S) ona mehir olarak ne verdi? diye sormuş. Enes (R) şu cevabı vermiş :
—   Safiyye'nin nefsini (verdi) onu azat etti. Ve kendisi ile evlendi. Hatta yolda giderken Safiyye'yi Rasulullah (S)'e (an­nem)   Ümmü Süleym hazırladı ve geceleyin ona zifaf eyledi. Böylece Peygamber (S) damat olarak sabahladı. Sonra:
— “Kimin yanında bir şey varsa onu getirsin!” buyurdu. Ve yere deriden bir yaygı serdi. Artık öteki kuru süt, beriki kuru hurma, kimisi yağ getiriyordu. Derken hurma karıştırması yaptılar. Bu da Rasulullah (S)’in düğün daveti oldu.[120]
 
 
 
121-...Aişe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) benimle evlen­di. Akabinde annem Ümmü Ruman beni getirdi de Peygamber'in evi­ne girdirdi. O zaman beni kuşluk vaktinde birdenbire Rasulullah'tan (O'nu ansızın görüvermemden) başka bir şey korkutup heyecanlan­dırmadı.[121]
 
122-...Bize Muhammed ibnu'l-Munkedir tahdis etti ki, Cabir ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: (Evlendiğim sırada) Rasulullah (S):
— "Etrafı saçaklı döşek yüzleri, döşemeler edindiniz mi?" diye sordu.
Ben:
— Ya Rasulallah! Bizim böyle döşek yüzleri ve döşemelerimiz nereden olacak? dedim.
Rasulullah:
— "Muhakkak ki yakında böyle döşemeler olacaktır" buyur­du.[122]
 
123-...Bize israil ibn Yunus, Hişam ibn Urve'den; o da ba­bası Urve'den tahdis etti ki, Aişe bir kadını Ensar'dan olan bir adamla evlendirmişti. Peygamber (S):
— "Ya Aişe! Sizin beraberinizde def çalan, şarkı söyleyen şar­kıcılarınız yok mu? Çünkü Ensar böyle oyun ve eğlencelerden hoşlanır" buyurdu.[123]
 
Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele! (Bakara/223)
 
124-...İbn Abbas (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle bu­yurdu: "Dikkat edin! Onların herhangi biri (cinsi münasebet için) eşi­ne gelip yanaşırken: Bismillahi, Allahumme cennibniş-şeytane ve cennibi’ş-şeytane ma razaktena{ = Bismillah, ya Allah, beni şeytan­dan uzaklaştır, şeytanı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl) der­se, sonra aralarındaki bu işte bir çocuk takdir olunur yahut hüküm olunursa, o çocuğa hiçbir zaman şeytan zarar veremez".[124]
 
125-...Abdullah bin Amr (bin el-As) (R)'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Biriniz bir kadına, bir hizmetçi (=köle veya cariye) ye veya bir hayvana sahip olduğu zaman onun başının ön kısmından tutsun ve şöyle desin; Allah'ım! Ben bunun hayrından ve yaradılışın-daki (huyları ile vasıfları)nın hayırlısından (nasibimi) şüphesiz senden diliyorum. Bunun şerrinden ve yaratılışındaki (huyları ile vasıfları)nın şerrinden sana sığınıyorum."[125]
 
126-...İbn Şihab şöyle demiştir: Bana Enes ibn Malik (R) ha­ber verdi ki, kendisi Rasulullah(S)'ın Medine'ye gelmesi zamanında on yaşında imiş. Dedi ki:
— İşte o zaman annelerim benim Peygamber'in hizmetine devam etmeme muvafakat ederlerdi. Ben de Peygamber'e on sene hizmet et­tim. Peygamber vefat ettiği zaman ben yirmi yaşında bulunuyordum. Ben, indirildiği sırada Hicab işini insanların en iyi bileni oldum. İn­dirilen hicab emrinin ilki Rasulullah'ın Zeyneb ibnetu Cahş'la evlen­mesi zamanında oldu. Peygamber (S), Zeyneb'e güvey oldu. Akabinde insanları düğün aşına davet etti. Gelenler yemekten yediler. Sonra çıktılar. Onlardan birkaç kişi Peygamber'in yanında kaldı da kalma­yı epey uzattılar. Peygamber onların çıkıp gitmeleri için dışarı çıktı, ben de O'nun beraberinde çıktım. Peygamber yürüdü, ben de yürü­düm. Nihayet Aişe'nin hücresinin eşiğine geldi. Sonra o insanların çıkıp gittiklerini zannetti de geri döndü. Ben de onunla beraber geri döndüm. Sonunda Zeynep'in yanına girince bir de gördü ki, o kişi­ler yerlerinden kalkmayıp hala oturmaktalar. Bunun üzerine Peygam­ber tekrar geri döndü, ben de O'nun beraberinde döndüm. Sonunda yine Aişe hücresinin eşiğine vardığında, o insanların çıkmış oldukla­rını düşündü. Geriye döndü, ben de beraberinde geriye döndüm. Bu sefer gördük ki, onlar çıkıp gitmişler. Peygamber benimle kendisi ara­sına perde çekti, hicap emri de indirildi (ei-Ahzab: 5.3).[126]
 
127-...Bana Humeyd tahdis etti ki, kendisi Enes(R)'in şöyle dediğini işitmiştir: Abdurrahman ibn Avf, Ensar'dan bir kadınla ev­lenmişti, Peygamber (S) kendisine:
— "O kadına ne kadar mehr verdin?" diye sordu. Abdurrahman:
— Altından bir çekirdek (yani beş dirhem) verdim, dedi.
Ve yine Humeyd et-Tavil'den: Ben Enes'in şöyle dediğini işit­tim: Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman, Ensar'a konuk oldu­lar. Abdurrahman ibn Avf, Sa'd ibnu'r-Rabi' üzerine konuk oldu.
Sa'd ona:
— Malımı seninle bölüşeyim, senin için iki zevcemin birinden vaz­geçeyim, dedi.
Abdurrahman ona:
— Allah sana ehlinde ve malında bereket verip mübarek eyle­sin! dedi. Akabinde çarşıya çıktı. Satın alıp satış yaptı, bir miktar yoğurt kurusu ve yağ elde edip kazandı. Bu sırada Ebu Haysir'in kızıyla ev­lendi. Peygamber ona:
— "Bir koyunla da olsun düğün aşı ziyafeti yap” buyurdu.[127]
 
128-...Sabit el-Bunani şöyle dedi: Enes'in yanında Zeyneb ibnetu Cahş'ın evlenmesi zikir olundu da Enes: Ben, Peygamber (S)'in kadınlarından hiçbirisi üzerine, Zeyneb'le evlenmesi üzerine yaptığı kadar düğün aşı ziyafeti verdiğini görmedim; Peygamber Zeyneb'le evlenmesi üzerine bir koyunla düğün aşı ziyafeti verdi, dedi.[128]
 
129-...Bize Sufyan, Mansür ibn Safiyye'den tahdis etti ki, annesi Safiyye bintu Şeybe:
— Peygamber (S) kadınlarından biriyle evlenmesi üzerine iki müdd arpa unuyla düğün aşı ziyafeti verdi, demiştir.[129]
 
130-...Bize Malik, Nafı'den; o da Abdullah ibn Umer(R)'den olmak üzere haber verdi ki, Rasulullah (S): "Sizden biriniz düğün aşına davet olunduğu zaman hemen ona gitsin" buyurmuştur.[130]
 
131-...Sufyan es-Sevri şöyle demiştir: Bana Mansur, Ebu Vail den; o da Ebu Musa el-Eş'ari'den tahdis etti ki, Peygamber (S): "Esiri çözün, düğün aşı davetçisine icabet edin, hastaları ziyaret edin!" buyurmuştur.[131]
 
132-...Bize Ebu'l-Ehvas, el-Eş'as'tan tahdis etti. Muaviye ibnu Suveyd söyledi ki, el-Bera ibn Azib (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bize yedi şeyi işlememizi emretti, yedi şeyden de nehyetti: Bize hasta ziyareti yapmayı, cenaze ardından gitmeyi, aksırana "Allah sana mer­hamet eylesin" demeyi, yemini kabul etmeyi, zulme uğrayana yar­dım etmeyi, selamı yaymayı, davetçiye icabet eylemeyi emretti. Bizi altın yüzüklerden, gümüş kap(kullanmak)tan, semer ve eyer üstüne konulup binicinin üzerine oturduğu ipek yüzlü minderlerden, kassiyye, istebrak ve dibac(adı verilen ipekli kumaşları kullanmak)dan da nehyetti.
Bu hadisi "Selamı yaymak" lafzıyle Eş'as ibn Ebi'ş-Şa'sa'dan rivayet etmekte Ebu'l-Ehvas'a Ebu Avane ile eş-Şeybani mutabaat et­mişlerdir.[132]
 
133-...Ebu Hüreyre (R)yden rivayet edildiğine göre; Resulullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Düğün yemeği ilk gün haktır, ikinci gün meşrudur. Üçüncü gün riya ve gösteriştir."[133]
 
134-...Bize İmam Malik, İbn Şihab'dan; o da el-A'rec'den haber verdi ki, Ebu Hureyre (R): Yemeğin şerlisi, zenginlerin davet edilip de fakirlerin terk edildiği düğün yemeğidir. Her kim davete ica­bet etmeyi terk ederse, muhakkak Allah'a ve Resulü’ne isyan etmiş­tir, der idi.[134]
 
135- Bize Abdan, Ebu Hamza'dan; o da el-A'meş'ten; o da Ebu Hazım'dan; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S): "Eğer ben sığır ve davar ayağından yapılmış bir paça yemeğine bile davet olunsaydım, muhakkak ona icabet ederdim. Şayet bana bir davarın ön ayağı hediye edilse, ben onu elbette kabul ederim" bu­yurmuştur.[135]
 
136-...Bize Abdulaziz ibnu Suheyb tahdis etti ki, Enes ibn Malik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) -Ensar'dan- birtakım kadın­ları ve çocukları bir düğün aşından dönüp gelirlerken gördü de çabucak kuvvetle ayağa kalktı ve: "Allah şahit olsun ki, sizler bana insanların en sevimlilerindensiniz" buyurdu.[136]
 
137-...Sehl ibn Sa'd (R) şöyle demiştir: Ebu Useyd es-Saidi arus (yani gelin) aldığı zaman, Peygamber'i ve sahabelerini davet et­ti. Onlar için yemeği yapan da, önlerine süren de Useyd'in henüz ev­lendiği karısı Ümmü Useyd'den başkası değildi. O, geceden taş bir tencere içinde hurmalar ıslatmış, Peygamber yemeğinden ayrılınca ka­dın kendi eliyle o şırayı Peygamber'e sundu da O'na böylece ikram ederek içirdi.[137]
 
138-...Ebu Hazım şöyle demiştir: Ben Sehl ibn Sa'd'dan işit­tim: Ebu Useyd es-Saidi, Peygamber(S)'i kendisinin düğün aşına davet etti. O gün henüz gelin bulunduğu halde, karısı onlara hizmet etmekte idi. Gelin yahut Sehl: Rasulullah için ne şırası yaptı bilir misiniz? Rasulullah için geceden taştan bir kabın içinde bir miktar hurma ıs­lattı, demiştir.[138]
 
139-...Bana İmam Malik, Ebu'z-Zinad'dan; odael-A'rec'den; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Rasulullah (S): "Ka­dın, kaburga kemiği gibidir. Eğer sen onu doğrultup düzeltmeye kalkarsan kırarsın. Eğer ondaki eğrilikle beraber ondan faydalanmak istersen, ondan faydalanabilirsin" buyurmuştur.[139]
 
140-…Bize Muhammed b. Abdillah er-Rekaşi haber verip [dedi ki), bize Abdulvaris rivayet edip (dedi ki), bize el-Cureyri, Ebu'l-Ala'dan, (O) Nuaym b. Ka'neb'den, (O da) Ebu Zerr'den (naklen) rivayet etti ki, Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki, kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Bu sebeple eğer onu doğrultmaya (çalışırsan), onu kırarsın. O halde yumuşak davran. Çünkü onda eğrilik ve (bununla beraber) yetecek miktarda (doğruluk) vardır!"[140]
 
141-…Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Hişam b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "En hayırlınız, ailesine en hayırlı olanınızdır. Bir arkadaşınız ölünce de onun (kusurlarını, kötülüklerini anmayı) bırakın."[141]
 
142-...(Abdullah) bin Abbas (R) dan rivayet edilgine göre; Resulullah (S) şöyle buyurdu, demiştir: “Sizin en hayırlınız, ailesine en iyi olanınızdır. Ben de aileme en iyi olanınızım.[142]
 
143-…Abdullah bin Amr (bin el-As) (R)'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah (S) şöyle buyurdu. demiştir: “Sizin en hayırlılarınız, karılarına en iyi olanlanmzdır.”[143]
 
144-...Bize Hüseyin el-Cu'fi, Zaide'den; odaMeysere'den; o da Ebu Hazım'dan; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Pey­gamber (S) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a ve son güne iman ediyorsa, o mümin kişi komşusuna eza etmesin. Bir de kadınlar hakkında birbirinize hayır tavsiye ediniz! Çünkü onlar kaburga kemiğin­den yaratılmışlardır. Bu kemiğin en eğri kısmı en üst tarafıdır. Eğer sen eğri kemiği doğrultmaya gidersen, onu kırarsın. Onu kendi hali­ne bırakırsan, daima eğri kalır. Onun için sizler birbirinize kadınlar hakkında daima hayır tavsiye ediniz"[144]
 
145-...Abdullah ibn Umer (R) şöyle demiştir: Biz Peygam­ber zamanında hakkımızda bir şey, bir vahiy inmesinden korktuğumuz için kadınlarla kelam etmekten ve onlara (haklarında eksiklik yap­mak ve onlara yumuşak davranmayı terk etmekte) açılıp yayılmak­tan çekinir idik. Peygamber (S) vefat edince biz de kadınlar gibi çok söz eder olduk ve onlara karşı kusurda açılıp yayıldık.[145]
 
146-...Abdullah bin Umer (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Her birerleriniz çoban ve her birerleriniz sorum­ludur. İmam (yani devlet başkanı) bir çobandır ve o da sorumludur. Erkek, kendi aile fertleri üzerinde bir çobandır, o da bunlardan so­rumludur. Kadın da kocasının evi üzerinde bir çobandır, o da eli altındakilerden sorumludur. Köle de efendisinin malı üzerinde bir çobandır, o da sorumludur. Dikkat edin! Her birerleriniz çoban ve her birerleriniz sorumlusunuz.”[146]
 
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Bu öğüdü tutmanız kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara/232)
 
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (Nisa/35)
 
147-…Bize Süleyman ibnu Abdirrahman ile Ali ibnu Hucr tahdis edip şöyle dediler: Bize İsa ibnu Yunus haber verdi. Bize Hişam ibnu Urve (kardeşi) Abdullah ibnu Urve'den; o da babası Urve ibn Zubeyr'den tahdis etti ki, Aişe (R) şöyle demiştir: Bir zaman onbir kadın bir yerde oturmuşlar ve kocalarının haberlerinden bir şey saklamayıp birbirlerine bildireceklerine dair ara­larında taahhüt edip bağlanmışlardı. Bunlardan Birinci Kadın:
— Benim kocam taşlık bir dağ başındaki arık bir devenin etidir. Kolay değil ki yanına çıkılsın, semiz değil ki insanlar tarafından (ev­lerine) naklolunsun! demiştir.
İkinci Kadın da:
— Kocamın halini meydana koyup yayamam. Zira ben onları bir şey bırakmadan sayamayacağımdan korkarım. Çünkü onun fena­lıklarını sayacak olursam, gizli açık her halini sayıp dökmek zorun­da kalacağım. Bu ise imkansızdır, demiştir.
Üçüncü Kadın da:
— Benim zevcim upuzun bir beyinsizdir. Ayıplarını söylersem beni boşar; susarsam (aklı başında bir kimse olmadığından sebepsiz) beni kendisinden uzak bırakır, demiştir.
Dördüncü Kadın ise:
— (Kocasını methederek:) Kocam Tıhame sahasının gece haya­tı gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuk (Orta seciyede haluk bir kimsedir). Evimizde ne korku vardır, ne kırgınlık! demiştir.
Beşinci Kadın da şöyle methetmiştir:
— Benim kocam da evine geldiğinde sanki (avdan gelen) bir pars­tır. (Avını bana getirir, koynumda mışıl mışıl uyur.) Evden çıkınca dışarıda o bir aslandır. Evdeki masrafımı hiç sormaz.
Altıncı Kadın da şöyle kötüler:
— Kocam oburdur. Yemek yerken siler süpürür, içerken de su kabını kurutur. Yatarken de yorganına bürünür, (evin bir köşesinde tek başına) uyur. Ve benim hüznümü anlamak ve gidermek için elbi­seme elini sokmaz!
Yedinci Kadın da:
— Kocam erlik vazifesini yapmaktan aciz ve işini bilmez, ahmak bir kişidir. Her dert onun derdidir. (Vücudu hastalık karargahıdır ve huysuzdur), başımı yarar, vücudumu yaralar. Her şey onun vur­mak ve yarmak aletidir, demiştir.
Sekizinci Kadın da kocasını şöyle över:
— Onun vücuduna dokunurken tavşana dokunur gibi yumuşak­tır. O güzel kokulu bir bitki gibi hoş kokar.
Dokuzuncu Kadın da şöyle över:
— Kocamın evi yüksek direklidir. Kılıcının hamaili uzundur. Oca­ğının külü çoktur. Evi de insanların toplantı yerine yakındır (yanı evi şahanedir, kendisi uzun boyludur, evi de konuk kabul edecek yerde­dir).
Onuncu Kadın da kocasını şöyle övmüştür:
— Zevcim maliktir; hem ne kadar malik ve sahiptir? Artık hatır ve hayalimizden geçen her hayra malik ve sahiptir! Zevcimin bir sü­rü develeri vardır ki, onların çökecek geniş eylek yerleri vardır. Fa­kat yaylım yerleri azdır. (Bununla: Develer yayılmaya gönderilmeyip misafire kesilmek için evin yanında eylek yerinde bulundurulur, de­mek istiyor.) Develer ud sesi duyunca -ki misafiri eğlendirmek üzere saz ve ahenk aletlerinin çalınmasıdır- o zaman develer boğazlanacak­larını anlarlar.
On birinci Kadın (ki Ümmü Zer'dir ve kocasının güzel muaşereti cihetinden en bahtiyar olanıdır) aile hayatını şöyle anlatmıştır:
— Kocam Ebu Zer'dir. Bilesiniz Ebu Zer' ne semahatli ve ne ah­laklı bir kişidir! O, iki kulağımı mücevherlerle hareket ettirir. Pazılarım yağdan dolup tombullaştı (vücudum semirdi) ve beni ferih, fahur kıldı ve yüceltti. Ben de hemen yüceldim ve ferih-fahur oldum. O be­ni, Şıkk denilen bir dağ kenarında küçük koyun sürücüğü olan bir kabile içinde buldu. Sonra beni atları kişner, develeri böğürür, ekin­leri sürülüp daneleri samanından ayrılıp müreffeh ve mesut bir ce­miyet içine getirdi. Şimdi ben onun yanında ne söylersem ret olunmam, sabaha kadar uyurum, beni kimse uyandırmaz). Bol süt içerim, artık içecek halim kalmaz.
— Bundan sonra Aişe, Ebu Zer' ailesinin fertlerini birer birer Ümmü Zer'e şöyle anlattırıp rivayet ediyor:- Ümmü Zer' der ki:
— Ebu Zer'in anası var. Ah bilesiniz, Ümmü Ebi Zer' ne kadın­dır! Onun zahire ambarları, eşyasını koyduğu hararları gayet büyük­tür. Evi de geniştir. Ebu Zer'in oğlu, bilesiniz o ne zarafetli gençtir! Onun yattığı yer kılına çekilmiş kın gibidir, düzgün, boylu poslu olup karnı çıkık de­ğildir. O dört aylık bir kuzunun kol tarafıyla doyar (çok yemez). Ebu Zer'in kızı! O ne terbiyeli kızdır! Babasına itaatlidir, anası­na da itaatlidir. O dilber kızın vücudu elbisesini doldurur, güzelliği, edep ve iffeti ortağının veya akran ve emsalinin kıskançlığını ve hay­retini çeker. Ebu Zer'in cariyesi! Bilseniz o ne sadakatli cariyedir! Aile sırla­rımızı kimseye söylemez. Evimizin azığını asla bozmaz ve israf etmez. Evimizde çer-çöp bırakmaz, temiz tutar. Namusludur, evimize kir ge­tirmez.
Ümmü Zer' anlatmaya devam edip der ki:
— Bir gün Ebu Zer' evden çıktı. Her tarafta süt tulumları yağ çıkarılmak için çalkanmakta idi (Bolluk bir bahar mevsimi idi). Yol­da bir kadına rast geldi. Kadının yanında pars gibi çevik iki çocuğu vardı. Koltuğunun altından kadının iki nara benzeyen memeleriyle oynuyorlardı. (Kocam bu kadını sevmiş), beni bıraktı, onu nikah edip aldı. Ondan sonra ben şeref sahibi bir adamla evlendim. O da fütur­suz yürür ve en güze1, ata binerdi. Hatt beldesi (Bahreyn eyaleti sahil kısmı) mamullerinden olan mızrağını alır, akşam üzeri deve ve sığır nevinden birçok hayvan sürüp bana gelirdi. Getirdiği her çeşit hay­vanlardan, kölelerden, cariyelerden bana birer çift verirdi. Bu kocam da bana:
— Ey Ümmü Zer'! İstediğin gibi ye, iç ve akrabana da ihsan et! derdi.
Ümmü Zer' dedi ki:
— Bunanla beraber ben bu ikinci kocamın bana verdiği şeylerin hepsini bir araya toplasam, Ebu Zer'in en küçük kabını doldurmaz.
Hadisin raviyesi olan Aişe dedi ki: Rasulullah (S) -hatırımı hoş ederek-:
— "Ya Aişe! Ben sana Ebu Zer'in Ümmü Zer'e nispeti gibiyim...(Şu farkla ki, Ebu Zer' Ümmü Zer'i boşamıştır, fakat ben seninle beraber yaşayacağım)" buyurdu.[147]
 
148-...Bize Ma'mer ibn Raşid, ez-Zuhri'den; o da Urve'den haber verdi ki, Aişe (R) şöyle demiştir: Yine bir bayram günü Habeş-li siyahiler (mescidde) harbeleriyle oynuyorlardı. Rasulullah (S) ba­na perde oldu da ben onların oyunlarına bakıp seyrediyordum. Böylece seyretmekte devam ettim. Nihayet bakmaktan ayrılan ben oldum. (O zaman ben henüz çocuktum.) Oyunu işiten taze bir kızın halini, kad­rini -neler yapacağını- artık sizler kıyas edin!.[148]
 
149-…Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Hişam b. Urve'den, (O) babasından, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "En hayırlınız, ailesine en hayırlı olanınızdır. Bir arkadaşınız ölünce de onun (kusurlarını, kötülüklerini anmayı) bırakın/"[149]
 
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (Nisa/35)
 
150- Bize Ebu'l-Yeman tahdis etti. Bize Şuayb haber verdi ki, ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah ibn Sevr'­den haber verdi ki, Abdullah ibn Abbas (R) şöyle demiştir: Allah Teala'nın haklarında "Eğer her ikiniz de Allah 'a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalpleriniz eğrildi..." (et Tahrim: 4) buyurduğu, Peygamber(S)'in zevcelerinden ikisinin kim olduğunu Umer ibnu'I-Hattab'dan sormaya hırslanır dururdum. Ta ki Umer hac yaptı, ben de beraberinde hac ettim. (Yolun bir yerine geldiğimizde) Umer saptı. Ben de onunla beraber bir su kabı ile saptım. Umer halaya gitti. Sonra geldi. Ben onun ellerine o kaptan su döktüm, o da abdest aldı. Bu sırada ben ona:
— Ey Müminlerin Emiri! Peygamber'in zevcelerinden o iki ka­dın kimdir ki, Yüce Allah onlara "Eğer ikiniz de Allah'a tövbe eder­seniz ne iyi, çünkü ikinizin de kalpleriniz eğrildi..." buyurmuştur? diye sordum.
Umer bana:
— Hayret sana ey Abbas oğlu! Onlar Hafsa ile Aişe'dir, dedi. Sonra Umer o hadise yönelip şöyle sevk ediyordu: Dedi ki:
— Ben Ensar'dan bir komşumla Benu Umeyye ibn Zeyd yurdu içinde otururdum. Onlar Medine'nin doğu tarafında Avali denilen yüksek yerlerde oturuyorlardı. Biz o komşum ile Medine'ye Peygam­ber'in yanına inmeyi nevbetleşe yapıyorduk. Bir gün o iniyor, bir gün de ben iniyordum. Ben indiğim zaman o günün vahiy haberlerini yahut diğer haberleri ona getirirdim, o indiği zaman da bunun benze­rini yapardı. Biz Kureyş topluluğu kadınlara galebe ediyorduk. Ensar üzerine geldiğimizde bir kavim bulduk ki, kadınları onlara galebe edi­yor. Akabinde bizim kadınlarımız da Ensar kadınlarının edebinden (siretlerinden huy) almağa başladılar. Bir gün ben karıma karşı ba­ğırdım. O da bana söz döndürüp karşılık verdi. Bana karşılık verme­sini hoş görmeyip onu azarladım. Karım:
— Sana söz döndürmemi neye münasip görmüyorsun? Vallahi Peygamber'in zevceleri bile O'na karşılık veriyorlar ve birisi o gün geceye kadar Peygamber'in yanına uğramıyor! dedi.
Bu sözler beni dehşete düşürdü. Ben kadınıma:
— Onlardan bu işi kim yaparsa muhakkak zarar eder, dedim.
Sonra elbisemi üzerime giyinip Avali'den Medine'ye indim ve Hafsa'nın yanına girdim. Ona:
— Ey Hafsa, sizlerden biriniz Peygamber'i ta geceye kadar bütün gün boyunca öfkelendiriyor mu? dedim.
— Evet, dedi. Ben de ona:
— Muhakkak perişan olmuş ve zarar etmişsindir. Sen Allah'ın, Resulü'nün gadabından dolayı gadab etmesi ve helak olmandan emin misin? Sen Peygamber'den çok şey isteme ve hiçbir şeyde O'na söz döndürme, karşılık verme ve Peygamber'den sakın ayrı kalma! Se­nin için bir ihtiyaç belirmiş olursa benden iste. Ve sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha parlak ve daha sevgili olması da seni al­datmasın! dedim. (Umer bununla Aişe'yi kastediyor.)
Umer dedi ki:
— Biz o sıra Gassaniler bize gazve yapmak için atlarını nallatıyorlarmış diye haberler alıyorduk. Arkadaşım Ensari kendi nevbeti gününde Medine'ye indi de yatsı vaktinde bize döndü ve kapımı şid­detli bir vuruşla vurdu. Ve:
— Umer burada mı? dedi.
Ben bu soruştan heyecanlanıp onun yanına doğru çıktım. O;
— Bugün büyük bir iş meydana geldi, dedi. Ben:
— Nedir o? Gassaniler mi geldi? dedim. O:
— Hayır, fakat ondan daha büyük ve daha korkunç! Peygam­ber kadınlarını boşadı, dedi.
Ben kendi kendime: Hafsa eli boş kaldı ve ziyan etti. Ben bunun yakında olacağını zannediyordum, dedim. Akabinde elbiselerimi üze­rime giydim, Peygamber'in beraberinde sabah namazını kıldım. Pey­gamber kendine ait olan ve meşrube denilen yüksekçe odasına girdi ve orada yalnızlığa çekildi. Ben yine Hafsa'nın yanma girdim. Bak­tım ki o ağlıyor.
— Seni ağlatan nedir? Ben seni bu işten sakındırmadım mı? Pey­gamber sizleri boşadı mı? dedim.
Hafsa:
— Bilmiyorum, O, işte ta şu meşrubede ayrılıp çekilmiş, dedi. Ben dışarı çıkıp minberin yanına geldim. Gördüm ki, minberin etrafında bazıları ağlar bir topluluk var. Ben de onların yanında bi­razcık oturdum. Sonra vicdanımda hissettiğim duygu bana galebe etti de yine içinde Peygamber'in bulunduğu yüksek odaya geldim. Pey­gamber'in siyah uşağı Rebah'a:
— Umer için izin iste! dedim.
Uşak içeri girip Peygamber'le konuştuktan sonra döndü de:
— Peygamber'le konuştum. Seni kendisine zikrettim. Bir şey söy­lemeyip sustu, dedi.
Bunun üzerine ben oradan ayrıldım ve tekrar minberin yanında bulunan toplulukla beraber oturdum. Sonra yine vicdanımdaki duy­gu bana galebe etti. Varıp uşağa:
— Umer için izin iste! dedim. O içeri girdi, sonra çıktı da:
— Seni Peygamber'e zikrettim, sükut etti, dedi.
Ben tekrar dönüp minber etrafındaki topluluğun yanına otur­dum. Sonra hissetmekte olduğum duygu bana galebe etti. Yine uşa­ğa gelip:
— Umer için izin iste, dedim.
İçeri girdi, sonra bana doğru döndü de:
— Seni Peygamber'e zikrettim, sustu, dedi.
Geriye dönüp ayrılırken, bir de baktım ki, uşak beni çağırıyor!
— Peygamber sana izin verdi, dedi.
Akabinde ben Rasulullah'ın huzuruna girdim. Baktım ki Rasulullah, kendisiyle arasında bir döşek olmadan hasır örgüleri üzerine yan yatmış, bedeninin yan tarafına örgüler iz yapmış, dolgusu hur­ma lifi olan deriden bir yastık üzerine yaslanmaktadır. Kendisine se­lam verdim, sonra daha ben ayakta dikilirken:
— Ya Rasulallah! Kadınlarını boşadın mı? dedim. Gözünü bana doğru yükseltti de:
— "Hayır (boşamadım)" buyurdu. Ben:
— Allahu Ekber! dedikten sonra yine ayakta olduğum halde: İzin istiyorum ya Rasulallah! Beni gördün ki, biz Kureyş topluluğu ka­dınlara galip bulunuyorduk. Medine'ye geldiğimizde bir kavim bul­duk ki, kadınları onlara galebe ediyor! dedim.
Bu sözlerim üzerine Peygamber gülümsedi. Sonra şunları söyledim:
— Ya Rasulallah! Beni gördün! Ben Hafsa'nın yanına girdim de ona: Sakın arkadaşının Peygamber'e senden daha parlak ve daha sevgili olması seni aldatmasın, dedim. (Umer bu sözüyle Aişe'yi kas­dediyor.) Peygamber bir daha gülümsedi. Ben O'nun gülümsediğini gör­düğüm zaman oturdum. Gözümü kaldırıp odanın içine baktım. Al­lah'a yemin ederim ki, evin içinde tabaklanmamış üç deriden başka gözü geri çevirecek hiçbir şey görmedim.
— Ya Rasulallah! Allah'a dua et, ümmetine genişlik versin. Fars­lar ve Rumlar üzerine genişlik yapılmış; onlar Allah'a ibadet etmez­lerken dünya kendilerine verilmiştir, dedim.
Bunu söyleyince Peygamber dayanmışken doğrulup oturdu da:
— "Sen bu dünya nimetleri hakkında mı düşünüyorsun ey Hattab oğlu! Şüphesiz onlar, tayyibatlan dünya hayatında acele veril­miş olan kavimdir" buyurdu.
Bunun üzerine ben:
— Benim için mağfiret isteyiver! dedim.
Hafsa o sözü Aişe'ye açıkladığı zaman, işte o sözden dolayı (yani Peygamber'in Aişe'nin nevbeti gününde Mısırlı Mariye ile yalnız kalması; Hafsa'nın bunu bilip de Aişe'ye ifşa etmesinden dolayı) Pey­gamber (S) kadınlarından yirmi dokuz gece ayrılıp, yalnızlığa çekil­di. Peygamber, kadınlarına öfkesinin şiddetinden ve Allah'ın kendisini "Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak Allah'ın sana helal kıldığı şeyi niçin (kendine) haram ediyorsun?.,," (et-Tahrim: i) kavliyle azarladığı zaman;
— "Ben kadınların yanına bir ay girecek değilim" demişti. Nihayet yirmi dokuz gece geçince Aişe'nin yanına girdi ve onun nevbetine tesadüf ettiği için onunla başladı. Aişe:
— Ya Rasulallah, Sen bizim yanımıza bir ay girmeyeceğine yemin etmiştin. Sen ise bugün benim iyice saymakta olduğum yirmi dokuzuncu gecenin sabahına girdin, dedi.
Peygamber:
— "Ay yirmi dokuz gecedir. Bu ay da yirmi dokuz gece oldu" buyurdu.
Aişe: Bundan sonra Allah, Tahyir (ei-Ahzab: 28-29) ayetini indirdi de Peygamber, kadınlarından ilk olarak muhayyer kılmaya benimle başladı. Ben de kendisini tercih ettim. Sonra diğer bütün kadınlarını muhayyer kıldı, onlar da Aişe'nin dediği gibi söylediler.[150]
 
151-...Bize Ma'mer ibn Raşid, Hemrnam ibn Münebbih'ten; o da Ebu Hureyre(R)'den haber verdi ki, Peygamber (S): "Ka­dın, kocası yanında hazır iken, onun izni olmadıkça (nafile olarak) oruç tutmaz" buyurmuştur.[151]
 
150-...Bize Muhammed ibn Adiyy, Şu'be'den; o da Süley­man ibn Mıhran el-A'meş'ten; o da Ebu Hazım'dan; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S): "Erkek, karısını kendi döşeğine davet ettiği zaman kadın gelmekten çekinirse, sabaha gi­rinceye kadar melekler o kadına lanet ederler" buyurmuştur.[152]
 
153-...Bize Ebu'z-Zinad, el-A'rec'den; o da Ebu Hureyre(R)'den tahdis etti ki, Rasulullah (S) şöyle buyurmuştur; ''Kadına zevci yanında hazır iken, onun izni olmadıkça (nafile olarak) oruç tutmak helal olmaz- Yine bir kadın, kocasının evine, onun izni olma­dıkça kimsenin girmesine izin veremez. Yine bir ev kadını kocasının izni olmaksızın aile nafakasından (adetten fazla) sarf ederse, şüphesiz o fazla sarfiyatın yarısı, kocaya ödenir."[153]
 
Öyleyse (yalnızca) Beni anın Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) Bana şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin. (Bakara/152)
 
154-...Bize Malik, Zeyd ibn Eslem'den; o da Ata ibn Yesar'dan haber verdi ki, Abdullah ibn Abbas (R) şöyle demiştir: Rasulullah (S) zamanında güneş tutuldu. Bunun üzerine Rasulullah, insanlar da kendisiyle beraber olduğu halde namaza durdu. Takriben el-Bakara Suresi'ni okuyacak kadar uzunlukta bir kıyam yaptı. Sonra ruku'a varıp yine uzun bir rüku' yaptı. Sonra (ruku'dan) kalktı ve birinci kıyamın dununda olan uzunca bir kıyam daha yaptı. Son­ra ruku'a varıp birinci ruku'un dununda olan uzunca bir rüku' daha yaptı. Sonra secde etti. Sonra ilk kıyamından az süren uzun bir kı­yam yaptı. Sonra ruku'a varıp, ilk ruku'undan az süren bir rüku' yaptı. Sonra başım kaldırıp ilk kıyamın dununda olan uzunca bir kıyam yap­tı. Sonra birincisinden az olan uzunca bir rüku' daha yaptı. Sonra başını kaldırdı. Sonra secde etti. Bundan sonra güneş açılmış vazı­yette iken namazdan çıkıp şöyle buyurdu:
— "Şüphesiz Güneş ile Ay, Allah'ın ayetlerinden iki ayettir. Bun­lar hiçbir kimsenin ne ölümü, ne de hayatı için tutulurlar. Bunların tutulduğunu gördüğünüzde hemen Allah'ı zikrediniz".
Sahabiler:
— Ya Rasulallah! Namaz içinde, durduğun şu yerinden bir şeye elinle uzandığını gördük. Sonra Sen'in geri çekildiğini gördük! dediler.
Rasulullah cevaben:
— "(Evet.) Ben cenneti gördüm -yahut: Cennet bana gösterildi de ondan bir salkıma elimle uzandım. Eğer ben o salkımı ele geçirebilseydim, dünya baki kaldıkça ondan yerdiniz. Ateşi de gördüm. Fa­kat ömrümde bu gün gördüğüm kadar çirkin, berbat hiçbir manzara görmemiştim. Cehennemin ahalisinin çoğunu kadınlar olarak gör­düm" buyurdu.
— Ya Rasulallah! Ne sebeple (kadınlar buna müstahak oluyor­lar)? diye sordular.
Rasulullah:
— "Küfürleri sebebiyle" buyurdu.
— Allah'ı inkar mı ediyorlar? denildi.
Rasulullah:
— "Kocalarına karşı nimeti nankörlük ederler, iyiliğe nankör­lük ederler. İçlerinden birine dünya oldukça iyilik etsen de sonra sen­den (memnun olmayacağı) bir şey görse (hemen): Senden asla hiçbir hayır görmedim ki! der" buyurdu.[154]
 
155-...Abdullah ibn Amr ibni'1-As (R) tahdis edip şöyle de­miştir: Rasulullah (S) bana:
— "Ya Abdallah! Senin gündüzleyin oruç tutar, geceleyin de na­file namaz kılar olduğun bana haber verilmedi mi?" buyurdu.
Ben de:
— Evet ya Rasulallah, öyledir, dedim. Rasulullah:
— "Böyle yapma! Sen bazen oruç tut, bazen iftar et. Gecenin bir kısmında kalkıp namaz kıl, bir kısmında da yatıp uyu. Çünkü se­nin bedenin için üzerinde bir hak vardır, gözlerin için de üzerinde bir hak vardır, zevcen için de senin üzerinde bir hak vardır." buyurdu.[155]
 
156-...Hakimin  babası  Muaviye   {bin   Hayde)   (R)'dan; Şöyle demiştir: Bir adam Peygamber (S)'e: Kadının, kocası üzerindeki hakkı nedir? diye sordu. Efendimiz
-- Kocasının yemek yediği zaman ona (da) yedirmesi ve elbise edindiği zaman onu (da) giydirmesidir. Sakın (karısının) yüzünü dövmesin, (onu) takbih etmesin ve ev içi (= ayni yatakta yatmak) müstesna (onu) terk etmesin."[156]
 
157-...Süleyman  bin Amr bin el-Ahvas (R)'dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Babam Amr bana anlattığına göre kendisi Veda haccında Resulullah (S) ile beraber bulunmuş ve Resulullah (S) (meşhur Veda hutbesinde) Allah'a hamd ve sena ettikten sonra vaaz ve nasihat ederek (ez cümle) şöyle buyurmuştur: “(Ey Ashabım!) Kadınlarınıza karşı iyi olmanızı tavsiye ederim. (Bu tavsiyeme riayet ediniz). Çünkü onlar sizin yanınızda (sizlere bağlılık bakımından) esirler (gibi)dir. Şu (malum cinsel ilişkilerden başka onların hiç bir şeyine malik değilsiniz. Ancak apaçık çirkin ve haddi aşan hataları olduğu zaman (onlar hakkında şu şeylere sahipsiniz:) Eğer (böyle çirkin ve haddi aşan hareketler) işlerler ise onların yataklarını terkediniz ve eziyet verici olmayan şekilde onları dövünüz. Eğer bundan sonra size itaat ederlerse onları takbih ve eziyet verme yoluna tevessül etmeyiniz. (Geçmiş kusurları bağışlayın) Şüphesiz karılarınızdan (istediğiniz birtakım) hakkınız vardır. Karılarınız için de üzerinizde (birtakım) hak dar) vardır. Karılarınız üzerindeki hakkınıza gelince, karılarınız sizin hoşlanmadığınız hiç bir kimseyi evlerinize alıp onlarla konuşmasınlar ve hoşlanmadığınız hiç bir kimsenin evlerinize girmesine izin vermesinler. Bilmiş olunuz ki: Karılarınızın üzerindeki hakkı ise onları giydirmek ve yedirmek hususunda onlara iyi davranmanızdır."[157]
 
158-...Bize Musa ibn Ukbe, Nafi'den; o da İbn Umer(R)'den haber verdi ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Her birerleriniz güdücüdür ve her birerleriniz güttüklerinden sorumludur. Devlet baş­kanı bir çobandır, erkek de kendi ev halkı üzerinde bir çobandır, ka­dın da kocasının evi ve çocukları üzerinde bir çobandır. Hasılı her birerleriniz çoban ve her birerleriniz kendi raiyyesinden (yani ida­resi altındakiler den) sorumludur."[158]
 
Oruç gecesinde, kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtüleriniz siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda, onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır (sakın) onlara yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki sakınırlar. (Bakara/187)
 
159- Aişe (R)’dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (S) şöyle demiştir: “Eğer ben her hangi bir kimseye, her hangi bir kimsenin secde etmesini emretmiş olsaydım kadına, kocasına secde etmesini emredecektim. Ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımasını emretseydim kadınm görevi ve uygun olan hareketi bu işi yapmak idi."[159]

160-...Abdullah bin Ebi Evfa (R)'dan; şöyle demiştir: Muaz (bin Cebel) (R) (Şam'dan Medine-i Münevvere'ye) geldiği zaman Peygamber (S)'e secde etti. Efendimiz (onun bu hareketini red etmek üzere): "Bu ne Ya Muaz?" buyurdu. Muaz: Ben Şam'a vardım, onların, reislerine ve emirlerine secde ettiklerine rastladım. Bu (secde) işini zatınıza yapmamızı içimden arzuladım, diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (S):
-Sakın (böyle bir şey) yapmayın. Çünkü eğer ben Allah'tan başkasına secde etmeyi her hangi bir kimseye emir etmeyi caiz görseydim, karının kendi kocasına secde etmesini emrederdim. Muhammed'in nefsi (kudret) elinde olan (Allah) 'a yemin ederim ki kadın, kocasının hakkını ödeyinceye kadar, Rabbının hakkını ödemiş olmaz ve eğer kadın deve (sırtındaki) semer üzerinde (binmiş) iken kocası kendisini (cinsi münasebet için) istemiş olsa kadın kocasına mani olamaz."[160]
 
161-...Ümmü Seleme (R)'dan; şöyle demiştir: Ben, Resulullah  (S)'i şöyle buyururken işittim: “Kocası kendisinden razı olduğu halde hangi (mümine) kadın ölürse Cennet'e girer."[161]
 
Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür. (Nisa/34)
 
162-…Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hişam b. Urve, babasından, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) haber verdi ki; Muaviye'nin annesi, Ebu Süfyan'm karısı Hind, Rasulullah'a (S) gelip şöyle dedi: "Ya Rasulullah, EbU Süfyan gerçekten cimri bir kimsedir. O, bana, bilgisi olmaksızın kendisinden (gizlice) aldıklarım hariç, kendime ve oğullarıma yetecek şeyleri de gerçekten vermez! Bu (gizlice aldıklarımda) bana bir günah var mıdır?" (Rasulullah) da şöyle buyurdu:
"Sana ve çocuklarına, örfe uygun olarak yetecek şeyleri al!"[162]
 
163-...Bize Sufyan es-Sevri, Hişam'dan; oda babası Urve'den; o da Abdullah ibn Zem'a'dan tahdis etti ki, Peygamber (S): "Siz­den herhangi biriniz karısını, köle döver gibi dövmesin. Sonra (belki de) o günün ahirinde o kadınla (boyun boyuna sarılıp) cinsi münase­bet yapacaktır" buyurmuştur.[163]
 
164-…Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebi Halef haber verip (dedi ki), bize Süfyan, ez-Zühri'den, (O) Ubeydullah b. Abdillah'tan, (O da) İyas b. Abdillah b. Ebi Zübab'dan, (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: (Bir gün) Rasulullah (S); "Allah'ın kadın kullarını dövmeyin!" buyurdu. Bir müddet sonra Ömer ibnu'l-Hattab, Rasulullah'a (S) gelip; "(Kadınlar) kocalarına karşı cüretkar oldu!" dedi. (Resulullah) da onlara, (kadınlarını) dövme hususunda izin verdi. Bu sefer birçok kadın, kocalarını şikayet etmek üzere Rasulullah'ın (S) hanımlarını dolaştı. -Bundan sonra (İyas) sözüne şöyle devam etti.- Bunun üzerine Hz. Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Hakikaten birçok kadın, kocalarını şikayet etmek üzere Muhammed'in hanımlarını dolaşmıştır. Bu (şikayet edilen kocalar) sizin hayırlılarınız hiç değildirler!"[164]
 
165-...Abdullah bin Zam'a (R) dan: Peygamber (S) (ashabına) hitabede bulundu. Sonra kadınlardan bahsedip bunlar (a iyilik etmek) hakkında erkeklere nasihatta bulunduktan sonra şöyle buyurdu: “Cariyeyi değnekle dövercesine ne zamana kadar bazılarınız karılarını değnekle dövecek (yani bu adeti sürdürecek)tir? Halbuki döven adamın, dövdüğü karısının yatağına aynı günün sonunda girmesi umulur.”[165]
 
 
Kim Allah'a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa/14)
 
Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir. (Nisa/115)
 
Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (Ahzab/36)
 
166-...Bize İbrahim ibnu Nafi', el-Hasen ibnu Müslim'den; o da Safiyye bintu Şeybe'den; o da Aişe(R)'den şöyle tahdis etti: Ensar'dan bir kadın kızını evlendirdi. Akabinde kızın başının saçları kö­künden düşmeğe başladı. Kadın, Peygamber'e gelip bu durumu kendisine zikretti ve:
— Kızın kocası bana kızın saçlarında ekleme yapmamı emretti, dedi.
Peygamber (S):
— "Hayır (bu olmaz), şu muhakkak ki, saç ekleyen kadınlar lanetlenmiştir" buyurdu.[166]
 
Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa/128)
 
167- Bize Muhammed ibn Selam tahdis etti. Bize Ebu Muaviye, Hişam'dan; o da babası Urve'den; o da Aişe(R)'den haber verdi ki, o "Eğer bir kadın kocasının uzaklaşmasın-dan yahut yüz çevir­mesinden endişe ederse..." ayetinin tefsiri hakkında şöyle demiştir:
— Bu, şu kadındır: Bir erkeğin yanında bulunur, erkek onunla konuşmayı, onunla beraber olmayı çoğaltmak istemez, hatta bu ka­dını boşamayı ve ondan başka bir kadınla evlenmeyi ister. Kadın (razı etmek için) kocasına: Sen beni nikahında tut, beni boşama, sonra ben­den başkasıyla evlen. Sen bana vereceğin nafakadan ve benim için yapacağın nevbet taksiminden muafsın, ben sana helal ettim! der. İşte Yüce Allah'ın şu "Sulh ile aralarını düzeltmekte ikisine de günah yok­tur. Sulh daha hayırlıdır" kavli bunun içindir.[167]
 
168- Bize Müsedded tahdis etti. Bize Yahya ibn Said, İbn Cureyc'den; o da Ata ibn Ebi Rebah'tan tahdis etti ki, Cabir (R): Bizler Peygamber (S) zamanında azl yapıyorduk, demiştir.[168]
 
169-...Bize Cuveyriye, Malik ibn Enes'ten; o da ez-Zuhri'den; o da İbnu muhayriz'den tahdis etti ki, Ebu Said el-Hudri (R) şöyle demiştir: Biz (Mustalık oğulları gazvesinde) birçok kadın esirlere ka­vuştuk. Bizler azl yapıyorduk. Bunu Rasulullah'a sorduk. Rasulullah (S) üç defa:
— "Sizler hakikaten bunu yapar mısınız?" diye sordu da aka­binde: "Kıyamet gününe kadar bu dünyada vücut bulacak her ha­yat sahibi, kurtuluş yok, muhakkak meydana gelecektir" buyurdu.[169]
 
170-...Bize Abdulvahid ibnu Eymen tahdis edip şöyle dedi: Bana Abdullah ibnu Ebi Muleyke, el-Kaasım ibn Muhammed'den; o da Aişe(R)'den şöyle tahdis etti: Peygamber (S) bir sefere çıkmak istediğinde kadınları arasında kura çekerdi. Bir seferde kura Aişe ile Hafsa'ya isabet etti. Peygamber gece olunca Aişe'nin beraberin­de, onunla konuşarak yol alırdı. Bir gün Hafsa, Aişe'ye:
— Bu gece sen benim deveme binsen, ben de senin devene binsem, sen görmediğin manzaraları görürsün, ben de görmediğim yer­leri görürüm, dedi.
Aişe:
— Pekala, diye muvafakat etti.
Bunun üzerine onlardan her biri diğerinin devesine bindi. (Böy­lece Hafsa, Aişe'nin devesine binmiş oldu.) Peygamber, Aişe'nin de­vesinin yanına geldi, halbuki onun üstünde Hafsa bulunuyordu. Hafsa'ya selam verdi. Sonra yola devam etti. Nihayet bir durak ye­rinde indiler. Bu suretle Aişe, Peygamber'i kaybetmişti. Durak ye­rinde indiklerinde Aişe (kederinden intihara girişip) iki ayağını (ekseriya içinde zehirli haşerelerin bulunduğu) ızhır otlarının arasına sokmaya ve:
— Ya Rab! Bana akrep yahut yılan musallat et de beni sok­sun, ben Peygamber'e bir şey söylemeye muktedir olmayayım! diye dua etmeye başladı.[170]
 
171-…Bize İsmail haber verip dedi ki, bize ibnu'l-Mübarek, Yunus b. Yezid'den, (O) ez-Zühri'den, (O) Urve'den, (O da) Hz. Aişe'den naklen rivayet etti ki; O şöyle dedi: "Rasulullah (S) yolculuğa çıkacağı zaman hanımları arasında kura çeker ve hangisinin kurası çıkarsa, beraberinde onu götürürdü."[171]
 
172-...BizeZuheyr, Hişam'dan; o da babası Urve'den; oda Aişe(R)'den tahdis etti ki, Şevde bintu Zem'a, kendi nevbet gününü Aişe'ye hibe etmişti. Peygamber (S) de Aişe'ye bir kendi gününü, bir de Sevde'nin gününü ayırır olmuştu.[172]
 
173-...Aişe (R)'dan; Şöyle demiştir: Bir adamın uzun süre hayat arkadaşlığı ettiği bir karısı vardı. Bu kadından çocukları da olmuş idi. Adam bu kadını boşayıp başka bir kadınla evlenmek istedi. Kadıncağız, kendisine gün ayırmaksızın (nikah altında) durmaya (ve başka bir kadınla evlenmeye) kocasını razı etti. Bu adam hakkında -ve sulh hayırlıdır- ayeti indi."[173]
 
174-...Bize Halid el-Hazza, Ebu Kılabe'den; o da Enes(R)'ten tahdis etti. Ebu Kılabe: İsteseydim aşağıdaki hadisi "Kaale'n-Nebi (S)" der (merfu' olarak rivayet eder)dim.-Lakin Enes ibn Malik (sün­net tabiriyle rivayet edip) şöyle demişti: Sünnet olan, bir kişi dul üze­rine bakire bir kızla evlendiğinde (nevbete tabi' olmayarak) yedi gün onun yanında ikamet eder (sonra nevbet tayin eder. Bakir üzerine) dul bir kadınla evlendiğinde, onun yanında üç gün ikamet eder.[174]

175-...Bize Eyyub es-Sahtıyani ile Halid el-Hazza, Ebu Kı­labe'den tahdis ettiler ki, Enes ibn Malik (R) şöyle demiştir: Erkek, dul üzerine bakire bir kızla evlendiği zaman, o kızın yanında yedi gün ikamet eder, sonra nevbet taksimi yapar. Bakire üzerine dul bir ka­dınla evlendiği zaman ise, o dulun yanında üç gün ikamet eder, sonra nevbet taksimi yapar. İşte bu, sünnettendir.
Ebu Kılabe: Eğer isteseydim, elbette "Enes bunu Peygamber'e yükseltti" derdim, dedi.
Abdurrazzak da şöyle dedi: Bize Sufyan es-Sevri, Eyyub'dan ve Halid ez-Hazza'dan haber verdi. Halid de: Eğer isteseydim bu hadisi Peygamber'e yükseltti" derdim, demiştir.[175]
 
176- Bize Abdullah b. Muhammed b. Ebi Şeybe haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Said, Süfyan'dan, (O) Muhamed b. Ebi Bekr'den, (O) Abdulmelik b. Ebi Bekr b. Abdirrahman ibni'l-Haris b. Hişam'dan, (O) babasından, (O da) Hz. Ümmü Seleme'den (naklen) rivayet etti ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Ümmü Seleme ile evlendiğinde yanında üç gün kalmış ve şöyle buyurmuş: "Gerçek şu ki, sen kocanın nazarında kıymetsiz değilsin. Dilersen senin (yanında kalmayı) yedi güne çıkarırım. Eğer senin (yanında kalmayı) yedi güne çıkarırsam, diğer hanımlarımın (yanında kalmayı) da yedi güne çıkarırım!"[176]
 
177-...Bize Said ibn Ebi Arube, Katade'den tahdis etti. On­lara da Enes ibn Malik (R): Peygamber (S) tek bir gecede bütün ka­dınları üzerine dolaşırdı. O zaman Peygamber'in dokuz kadını vardı, diye tahdis etmiştir.[177]
 
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa/129)
 
178-...Bize Ali ibn Mushir, Hişam'dan; o da babası Urve'den tahdis etti ki, Aişe (R) şöyle demiştir: Rasulullah (S) ikindi na­mazından ayrıldığı zaman, kadınlarının yanma girer ve (cinsi münasebet olmaksızın) onlardan birine yaklaşırdı. Bir defasında Hafsa'nın yanına girdi de orada, kalmakta adet edine geldiği zamandan daha çok habsolup kaldı...[178]
 
179-…Hişam  ibn Urve şöyle demiştir: Bana babam Urve Aişe (R)’den haber verdi: Rasülullah (S) içinde vefat ettiği hastalığında  Aişe'nin nevbet gününün gelmesini isteyerek “Ben yarın nerede olacağım, ben yarın kimin nevbetinde olacağım?” diye sorup duruyordu. Bunun üzerine diğer kadınları O’na izin verdiler de, kendisi istediği yerde oluyordu. Artık, yanında vefat edinceye kadar Aişe'nin odasında oldu. Aişe dedi ki:
— Rasulullah, benim yanıma gelmekte olduğu benim nevbet gü­nüm içinde vefat etti. Allah O'nu, başı gerdan yerimle göğsüm ara­sında olduğu halde, ruhunu kabzedip aldı. Onun tükürüğü benim tükürüğümle de karıştı.[179]
 
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa/129)
 
180-...Ubeyd de İbn Abbas'tan işitmiş; o da Umer(R)'den işitmiştir: Umer, Hafsa'nın yanına girip:
— Ey kızcağızım! Sakın ola ki, güzelliği ve Rasulullah'ın kendi­sini sevmesi, kendisini hayrete düşürmüş olan şu kadın -Aişe'yi kastediyor- seni aldatmasın...dedi.
Yine Umer: Ben Hafsa'ya söylediklerimi Rasulullah'a kıssa edip anlattım. Rasulullah (S) gülümsedi, dedi.[180]
 
Kadınlar arasında adaleti sağlamaya -ne kadar özen gösterseniz de- güç yetiremezsiniz. Öyleyse, büsbütün (birine) eğilim (sevgi ve ilgi) gösterip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve sakınırsanız, şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa/129)
 
181-…Bize Ebu'l-Velid rivayet edip (dedi ki), bize Hemmam, Katade'den, (O) en-Nadr b. Enes'ten, (O) Beşir b Nehik'ten, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (S) (naklen) rivayet etti ki, O şöyle buyurdu: "Kimin ifa karısı olur da, onlardan birine meylederse, Kıyamet günü (hesap yerine) bir tarafı eğik olarak gelir!"[181]
 
182-…Bize Amr b. Asım haber verip (dedi ki), bize Hammad b. Seleme, Eyyub'dan, (O) Ebu Kılabe'den, (O) Abdullah b. Yezid el-Hatmi'den, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) rivayet etti ki  O şöyle dedi: Rasulullah (S) (gecelerini hanımları arasında) bölerdi de (bunu) adilane yapar ve şöyle buyururdu: "Allah'ım! Bu, benim elimde olan şeyde yaptığım taksimdir. Artık (dilerim) sen beni, (onlardan birine diğerlerinden daha fazla sevgi duymak gibi) senin elinde olan, benim elimde olmayan şeylerde kınamazsın!"[182]
 
183-…Bize Süleyman ibn Harb tahdis etti. Bize Hammad ibn Zeyd, Hişam'dan; o da Fatıma bintu'l-Munzir'den; o da Esma bintu Ebi Bekr'den; o da Peygamber(S)'den tahdis etti.
Ve yine bana Muhammed ibnu'l-Musenna tahdis etti. Bize Yah­ya ibn Said el-Kattan, Hişam'dan tahdis etti. Bana Fatıma bintu'l-Munzir, Esma'dan şöyle tahdis etti: Bir kadın (Esma'nın kendisi):
— Ya Rasulallah! Benim bir kadın ortağım var. Kocamın bana vermediği şeyi (verdi diye) kocamdan yana kadın ortağıma karşı gös­teriş yapsam, bu benim üzerime günah olur mu? diye sordu.
Rasulullah (S):
— "Verilmemiş bir şey ile tokluk ve süslük gösterişi yapan kim­se, yalandan iki elbise giyen kimse gibidir" buyurdu.[183]
 
184-...Bize el-A'meş, Şakik'ten; o da Abdullah ibn Mes'ud(R)'dan tahdis etti ki, Peygamber (S): "Allah'tan daha kıskanç hiç­bir kimse yoktur. İşte bundan ötürüdür ki, Allah, açık-kapalı; bütün fuhşiyatı haram kılmıştır. Bir de Allah 'tan ziyade övülmeyi seven kim­se yoktur" buyurmuştur.[184]
 
185-…Bize Abdullah ibn Mesleme, Malik'ten; o da Hişam'dan: o da babası Urve'den; o da Aişe(R)'den tahdis etti ki, Rasulullah (S): "Ey Muhammed Ümmeti! Bir mümin kulunu yahut dişi kulunu zina ederken görmesi üzerine Allah Teala'dan daha gayretli ve hamiyetli hiçbir kimse yoktur. Ey Muhammed Ümmeti! Eğer sizler benim bilmekte olduğum şeyleri bilir olsaydınız, muhakkak az güler, çok ağlardınız" buyurmuştur.[185]
 
186-...Urvetu'bnu'z-Zubeyr, annesi Esma'dan tahdis etti. Esma, Rasulullah(S)'tan "Allah kadar gayretli hiçbir şey yoktur"^ bu­yururken işitmiştir.
Ve yine Yahya ibn Ebi Kesir'den; ona da Ebu Seleme tahdis et­ti; ona da Ebu Hureyre, kendisinin Peygamber(S)'den işittiğini tah­dis etti.[186]
 
187-...Bize eş-Şeyban, Yahya ibn Ebi Kesir'den; o da Ebu Seleme'den tahdis etti ki, o da Ebu Hureyre(R)'den işitmiştir. Pey­gamber (S): "Muhakkak ki Allah, müminler hakkında gayret ve hamiyet gösterir. Allah'ın gayreti, Allah'ın haram kıldığı fena şeyleri, müminin işlemesinden dolayıdır -yahut: işlememesi içindir-" buyur­muştur.[187]
 
188-...Enes (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) kadınların­dan birinin (yani Aişe'nin) yanında idi. Müminlerin annelerinden biri de içinde yemek bulunan bir tabak gönderdi. Peygamber'in, evinde bulunduğu kadın (yani Aişe), tabağı getiren hizmetçinin eline vurdu da tabak elinden düşüp yarıldı. Peygamber (S) yarılan parçaları bir yere getirdi. Sonra içinde bulunan .yemeği yine onun içine toplamaya başladı. Bunu yaparken de hazır bulunanlara "Anneniz kıskandı" buyuruyordu. Sonra Peygamber o hizmetçiyi, evinde bulunduğu ka­dının yanından sağlam bir tabak getirinceye kadar alıkoydu, sağlam tabağı, tabağı kırılan kadına verilmek üzere o hizmetçiye teslim etti. Kırık tabağı da, kırıldığı kadının evinde alıkoydu.[188]
 
189-...ez-Zuhri şöyle demiştir: Bana Muhammed ibnu'l-Müseyyeb haber verdi. Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Bizler Rasulullah(S)'ın yanında oturduğumuz sırada Rasulullah şöyle buyurdu:
— "Ben bir keresinde uyurken kendimi cennette gördüm. O sı­rada bir kadın, bir köşkün yanında abdest almakta idi. (Yanımdaki meleklere:) Bu köşk kimin içindir? diye sordum. Onlar: Bu köşk Ömer'indir, dediler. Umer'in kıskançlığını hatırladım da hemen yü­zümü arkama döndürdüm".
 (Ravi dedi ki:) Mecliste hazır bulunmakta olan Umer sevincin­den ağladı. Sonra da:
— Sana karşı mı kıskançlık edeceğim ya Rasulallah? dedi.[189]
 
190-…Bize Ebu'l-Muğire haber verip (dedi ki), bize el-Evzai rivayet edip (dedi ki), bize Yahya b. Ebi Kesir, Muhammed b. İbrahim'den rivayet etti (ki, O şöyle demiş): Bana İbn Cabir b. Atik rivayet edip (dedi ki), bana babam rivayet etti ki, Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Allah'ın sevdiği bazı kıskan-çlıklar vardır. Allah'ın kızdığı bazıları da vardır. Allah'ın sevdiği kıskançlık, şüphe (durumunda gösteri-len) kıskançlık; Allah'ın kızdığı kıskançlık ise, şüphe bulunmayan (durumda gösterilen) kıskançlıktır!"[190]
 
191-…Bize Zekeriyya b. Adiyy rivayet edip (dedi ki), bize Abdullah b. Amr, Abdulmelik b. Ömer'den, (O) el-Muğire'nin azadlısı Verrad'dan, (O da) el-Muğire'den (naklen) rivayet etti
ki, O şöyle dedi: (Bİrgün) Rasulullah'a (S) ulaştı ki, Sa'd b. Ubade; "onunla (yani karısıyla) bir erkek bulsam, ona kılıçla, (kılıcın) enli tararını çevirmeksizin (yani ince, keskin tarafını çevirerek, öldürmek kastıyla) vururdum!" diyormuş. Bunun üzerine Rasulullah (S) şöyle buyurdu: "Sa'd'ın kıskançlığına şaşıyor musunuz? Ben Sa'd'dan daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır! Bundan dolayı O, açik-gizli (bütün) kötü söz ve işleri haram etmiştir. Allah'tan daha kıskanç hiç kimse yoktur.Bazı özürleri kabul etmeyi (O'ndan) daha çok seven de yoktur! Bu sebeple Peygamberleri müjdeleyiciler ve korkutucular olarak göndermiştir. Övülmeyi Allah'tan daha çok seven kimse de yoktur. Bunun için (inanan kullarına) Cennet'i söz vermiştir!"[191]
 
192-...Bize Ebu Usame, Hişam'dan; o da babası Urve'den tahdis etti ki, Aişe (R) şöyle demiştir: Bir kere Rasulullah (S) bana:
— "(Ey Aişe!) Ben senin benden memnun olduğun zamanı ve bana karşı öfkeli bulunduğun vakti pek iyi bilirim" buyurdu.
Aişe dedi ki: Ben de O'na:
— (Ya Rasulallah!) Sen bunu nereden biliyorsun? diye sordum.
— "Benden razı ve memnun olduğunda (bir şeyi reddederken) “La ve Rabbi Muhammedi- Muhammed'in Rabbi hakkı için öyle değildir)' dersin. Bana karşı öfkeli olduğun zaman da: 'La ve Rabbi İbrahim = İbrahim'in Rabbi hakkı için öyle değildir)' dersin (adımı anmazsın)" buyurdu.
Aişe dedi ki: Ben de:
— Evet ya Rasulallah! Vallahi öyledir. Fakat ben (öfkeli iken) yalnız Sen'in isminden ayrılırım (sevgin ise gönlümde yaşar), diye say­gımı arz ettim.[192]
 
193-...Bize en-Nadr tahdis etti ki, Hişam şöyle demiştir: Bana babam Urve haber verdi ki, Aişe (R) şöyle demiştir: Ben Rasulullah'ın kadınlarından hiçbirine karşı Hatice'ye karşı kıskandığım derecede kıskanmadım. Çünkü Rasulullah onu çok anardı ve ona övgüleri çok olurdu. Halbuki Rasulul-lah'a, Hatice için cennette inciden borularla yapılmış bir ev ile müjdelemesi de vahyolunmuştu.[193]
 
194-...Bize el-Leys, Abdullah ibnu Ebi Muleyke'den tahdis etti ki, el-Mısver ibn Mahrame şöyle demiştir: Ben, Rasulullah(S)'tan işittim, kendisi minber üzerinde şöyle buyuruyordu:
— "Hişam ibnu'l-Mugire oğullan kendi kızlarını Ebu Talib'in oğlu Ali'ye nikah etmeleri hususunda benden izin istediler. Ben onlara buna izin vermem. Sonra yine izin vermem, sonra yine izin ver­mem. Ancak Ebu Talib'in oğlu benim kızımı boşamak isterse, o takdirde onların kızıyla evlenebilir. Çünkü kızım Fatıma, ancak ben­den bir parçadır. Ona şüphe veren şey, beni de şüphelendirir; ona eza veren şey, beni de ezalandırır". İşte böyle söyledi.[194]
 
195-...Bize el-Leys, Yezid ibn Ebi Habib'den; o da Ebu'l Hayr'dan; o da Ukbetu'bnu Amir(R)'den tahdis etti ki, Rasulullah (S), bir hutbesinde:
— "Sizleri (beraberinde mahremi bulunmayan) kadınların yan­larına girmekten sakındırırım" buyurmuştur.
Bunun üzerine Ensar'dan bir adam:
— Ya Rasulallah! (Zevcin babaları ve oğullarından başka olan) erkek akrabalarına ne dersin? diye sordu.
Rasulullah:
— "Onlarla halvet ölümdür'' buyurdu.[195]
 
196-.Bize Amr ibn Dinar, Ebu Mabed'den; o da İbn Abbas(R)'tan tahdis etti, Peygamber (S):
— "Hiçbir erkek, yanında nikah geçmez hısımı bulunmayan bir kadınla yalnız kalmasın" buyurdu.
Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı da;
— Ya Rasulullah! Benim kadın hac yapmak üzere yola çıktı, ben de şu ve şu gazvelere yazıldım? diye sordu.
Rasulullah:
— "Sen gazveden vazgeç de karınla beraber hac et!" buyur­du.[196]
 
197-...Bize Şu'be tahdis etti ki, Hişam şöyle demiştir: Ben Enes ibn Malik(R)'ten işit-tim, şöyle dedi: Bir kere Ensar'dan bir kadın Peygamber'in yanına geldi de, Peygamber o kadınla yalnız kaldı. Ko­nuşmalarının sonunda Peygamber (S): "Allah'a yemin ederim ki, siz Ensar kadınları bana muhakkak insanların en sevimlilerisinizdir" buyurdu.[197]
 
198-...Bize Abdetu, Hişam ibn Urve'den; o da babasından; o da Ümmü Seleme'nin kızı Zeyneb'den; o da Ümmü Seleme'den şöyle tahdis etti: Evde hareketlerini kadına benzeten bir muhannes bulun­duğu sırada, Peygamber (S) Ümmü Seleme'nin yanında olmuştu. Bu sırada o muhannes kişi, Ümmü Seleme'nin erkek kardeşi Abdullah ibn Ebi Umeyye'ye hitaben:
— Allah yarın size Taif i fethederse, ben sana Ğaylan'ın kızına delalet ederim. O kız (semizlikten dolayı karnı) dört büklümle karşı­lar, sekiz büklümle de arkaya döner, dedi.
Bunun üzerine Peygamber (S):
— "Bu, bir daha sizin yanınıza girmesin!" buyurdu.[198]
 
Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." (Nur/31)
 
199-...Aişe (R) şöyle demiştir: Ben Peygamber(S)'i şu halde gördüm: Habeşliler mescidde oyun oynuyorlar, Peygamber de, ben Habeşliler'e bakayım diye, ridasıyla beni perdeliyordu, ta ilk usanan ben oluncaya kadar. O zaman henüz çocuk yaşta taze, eğlence ve oyu­na düşkün bir kızın kadrini (yani neler yapabileceğini ve Peygamber sabrını) varın siz takdir ve kıyas edin.[199]
 
200-...Aişe (R.) şöyle demiştir: (Peygamber'in kadınlarından) Şevde bintu Zem'a bir gece ihtiyacı için dışarıya çıktı. Akabinde Umer onu gördü ve kendisini tanıdı da:
— Ya Şevde, iyi bil ki, vallahi sen bizce tanınmamış değilsin! dedi.
Bu söz üzerine Şevde, Peygamber'in yanına döndü ve Umer'in kendisine söylediği sözü O'na zikretti. Peygamber benim hücremde akşam yemeği yiyordu, elinde de etli bir ke-mik vardı. Bu halde ken­disine vahiy indirildi. Vahyin tesiri kendisinden kaldırılınca, O:
— "Allah siz kadınların ihtiyaçlarınız sebebiyle dışarıya çıkma­nıza izin vermiştir" buyuruyordu.[200]
 
201-...Bize ez-Zuhri, Salim'den; o da babası Abdullah ibn Umer(R)'den tahdis etti ki, Peygamber (S): "Herhangi birinizin kadını mescide çıkmaya izin istediği zaman, sakın o kadını men etme­sin!" buyurmuştur.[201]
 
Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa/23)
 
Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." (Nur/31)
 
202-...Aişe (R) şöyle demiştir: Süt amcam (olan Ebu'I-Kays'ın kardeşi Eflah) hücreme benim yanıma girmek için izin istedi. Ben ona, Rasulullah'a soruncaya kadar izin vermekten çekindim. Rasulullah geldiğinde, bunu kendisine sordum. Rasulullah (S):
— "O senin amcandır, ona izin ver" buyurdu. Aişe dedi ki: Ben:
— Ya Rasulallah, beni ancak kadın emzirmiştir, beni erkek emzirmedi, dedim.
Aişe dedi ki: Bunun üzerine Rasulullah:
— "Şüphesiz o senin amcandır, onun için senin yanına girsin" buyurdu.
Aişe dedi ki: Bu da üzerimize perde vurulmasından sonra olmuş­tu.[202]
 
203-...Abdullah ibn Mes'ud (R), Peygamber (S): "Kadın ka­dına çıplak bedenini sürtmesin. Sonra kadın kendi kocasına, öbür ka­dının vasıflarını, kocası ona bakıp görürcesine söyler(de bir kötülüğe sebep olur)" buyurdu, demiştir.[203]
 
Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Ya Muhammed!) müminleri müjdele! (Bakara/223)
 
204- Bize Ubeydullah b. Said haber verip (dedi ki), bize Ebu Usame, el-Velid b. Kesir'den, (O) Ubeydullah b. Abdillah ibni'l-Husayn'dan, (O) Abdulmelik b. Amr b. Kays el-Hatmi'den, (O da) Haremi b. Abdillah'tan (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Huzeyme b. Sabitin şöyle dediğini işittim:
Rasulullah! (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken ışıtımştım: "Şüphe yok ki, Allah hakkı (söylemekten) çekinmez. Kadınlara arkalarından varmayın!"[204]
 
205-...Ebu Hüreyre (R)'ten  rivayet edildikte göre; Peygamber (S) şöyle buyurdu, demiştir: Makadında karısıyla cima eden adama Allah (rahmet bakışı ile) bakmıyacaktır."
 
206-...Huzeyme bin Sabit (R)’den rivayet edildiğine göre: Resulullah (S): Üç kez (üst üste) "Şüphesiz Allah gerçeği bildirmeyi bırakmaz." Buyurdu (ktan sonra) : "Makadlarında kadınlara varmayınız" buyurdu, demiştir."[205]
 
207-…Cabir b. Abdillah'dan naklen haber verdi ki, yahudiler : Ka­dının fercine arkasından cima edilir de sonra gebe kalırsa çocuğu şaşı gözlü olur; derlermiş. Nihayet: (Kadınlarınız sizin tarlanızdır; imdi tarlanıza nereden isterseniz gidin) ayet-i kerimesi indirilmiş.[206]
 
208- (...) …Ebu Saidi Hudri'yi şunu söylerken işittim: Rasulullah (S) : “Şüphesiz ki kıyamet gününde Allah indinde emanete hıyanetin en büyüklerinden biri, karı ile koca beraberce haşır neşir olduktan sonra, ko­casının kadının sırrını yaymasıdır.” buyurdular.
ibni Numeyr : “Emaneti hıyanetin en büyüğü” demiştir.[207]
 
209-...Ebu Hureyre (R) şöyle demiştir: Davud'un oğlu Sü­leyman Peygamber -Allah'ın selamı üzerine olsun-:
— Bir gece içinde yüz kadını dolaşırım da her bir kadın Allah yolunda mukaatele edecek birer oğlan doğurur, diye yemin etti.
Yanındaki melek ona:
— İnşallah( = Allah dilerse)*' de! diye söyledi. Fakat Süleyman bunu söylemedi ve söylemeyi unuttu. Akabinde kadınları dolaştı ve neticede kadınlardan bir tanesi müs­tesna, hiçbiri doğurmadı, o bir kadın da yarım bir insan doğurdu.
Peygamber (S):
—    "Eğer Süleyman İnşallah deseydi, yemininde hanis olmaz ve haceti için de daha ümitli olurdu" buyurdu.[208]
 
210-...Bize Muharib ibnu Disar tahdis edip şöyle dedi: Ben Cabir ibn Abdillah(R)'tan işittim, o: Peygamber (S), erkeğin kendi ailesi yanına  seferden geceleyin yahut ansızın gelivermesinden hoş­lanmazdı, dedi.[209]
 
Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap" derler. (Furkan/74)
 
Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et." (Saffat/100)
 
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. (Şura/49)
 
Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir. (Şura/50)
 
211-…Bize Müsedded, Huşeym'den; o da Seyyar'dan; o da eş-Şa'bi'den tahdis etti ki, Cabir (R) şöyle demiştir: Ben bir gazvede Rasulullah'ın maiyetinde bulundum. O gazveden döndüğümüz zaman ben ağır yürüyen bir deve üzerinde acele yürütmek istedim. Bu sıra­da arkamdan bir binekli kişi bana kavuştu. Ben arkama döndüğüm­de Rasulullah ile karşı karşıya geldim. Rasulullah (S):
— "Seni acele ettiren sebep nedir?" buyurdu. Ben de O'na:
— Ben yeni evliyim, dedim. Rasulullah:
— "Bakire bir kızla mı evlendin, yoksa dul bir kadınla mı ev­lendin?" diye sordu.
Ben:
— Dul ile evlendim, dedim. Rasulullah:
— "Kendisiyle oynaşacağın ve seninle oynaşacak bir kızla evlenseydin!" buyurdu.
Cabir dedi ki: Seferden geldiğimiz zaman bizler hemen Medine'ye girelim diye davrandık. Rasulullah:
— "Yavaş olun! (Biraz bekleyin) Evlerinize ta gece olunca, yanı yatsı vaktinde girersiniz...Ki o vakte kadar kocasından ayrı kalan kadın dağınık saçlarını tarasın ve ustura tutunup temizlensin " buyurdu.
Ravi Huşeym dedi ki: Ve bana güvenilir bir adam tahdis etti ki, o bu hadiste Peygamber'in:
— "Ya Cabir! el-Keyse, el-Keyse (= Ailene karşı akıllı, reşit, bağlı ol! Allah'tan çocuk iste)" buyurduğunu söyledi.
Buhari: "el-Keys"le çocuğu kastediyor, dedi.[210]
 
212-...Cabir ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: Biz bir gazve­de Peygamber'in maiyetinde bulunduk. O gazveden dönüp de Medine’ye yakın olduğumuz zaman, ben kendime ait yavaş bir deve üzerinde acele gitmeğe çalıştım. Arkamdan bana bir süvari yanaştı. Ve beraberinde bulunan bir değnekle benim deveme dörttü. Bu dür­tüş üzerine benim yavaş giden devem, görmekte olduğun en güzel deve gibi hızlı gitmeye başladı. Ben arkama dönünce Rasulullah ile karşı­laştım. Ve:
— Ya Rasulallah! Ben yeni evlenmiş bir damadım, dedim Rasulullah (S):
— "Evlendin mi?" diye sordu. Ben:
— Evet (evlendim), dedim.
Rasulullah:
— "Kızla mı yahut dul ile mi evlendin?" diye sordu. Cabir dedi ki: Ben:
— Hayır, dul bir kadınla evlendim, dedim. Rasulullah:
— "Senin kendisiyle oynaşacağın ve onun da seninle oynaşaca­ğı bakire bir kızla evlenseydin ya!" buyurdu.
Cabir dedi ki: Nihayet Medine'ye geldiğimiz zaman bizler evle­rimize girmeye davrandık. Bunun üzerine Rasulullah:
— "Yavaş olun, acele etmeyin, ta gece olunca, yanı yatsı vak­tinde girersiniz. Ki kocasından uzak kalan kadın dağınık saçlarını ta­rasın ve (temizlenip) ustura tutunsun" buyurdu.[211]
 
213-...Ebu Hazım şöyle demiştir: Uhud gününde Rasulullah'ın yarasının hangi şeyle tedavi okunduğu hususunda insanlar ih­tilaf ettiler de bunu Sehl ibn Sa'd es-Saidi'ye sordular. Sehl (R), Peygamber(S)'in sahabelerinden Medine'de kalanların sonuncusu idi. Bu soruya şöyle cevab verdi:
— Bunu insanlar arasında benden daha iyi bilen kimse kalma­dı. Fatıma aleyha's-selam Rasulullah'ın yüzünden kanı yıkıyor, Ali ibn Ebi Talib de kalkanı üzerinde su getiriyordu. Sonra bir hasır par­çası alınıp yakıldı ve yarası onunla dolduruldu.[212]
 
214-...Bize Sufyan es-Sevri, Abdurrahman ibn Abis'ten haber verdi (o, şöyle demiştir): Ben ibn Abbas(R)'tan işittim. Bir adam ona:
— Sen Rasulullah (S) ile beraber kurban yahut ramazan bayra­mına çıkışta hazır bulundun mu? diye sordu. İbn Abbas da ona şu cevabı verdi:
— Evet (bulundum). O'na olan yakınlığım da olmasaydı orada hazır bulunamayacaktım.
Ravi: Yaşımın küçüklüğünden dolayı bulunamayacaktım, demek istiyor, demiştir. İbn Abbas:
— Rasulullah (S) namazgaha çıkıp bayram namazını kıldırdı. Sonra insanlara hutbe yaptı, dedi de bu namazda ne ezan, ne de kamet zikretmedi.
Yine ibn Abbas şöyle devam etti:
— Sonra Rasulullah, kadınların bulunduğu tarafa geldi, onlara da vaaz etti, hatırlatmalar yaptı ve sadaka vermelerini emretti. Bu emir üzerine ben kadınları gördüm ki her biri ellerini kulaklarına, boyun­larına uzatıp ziynetlerini Bilal'e veriyorlardı. Sonra Rasulullah kalkıp Bilal ile birlikte kendi evine döndü.[213]
 
215-…Bana Selemetu'bnü Şebibb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hasan b. A'yen rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ma'kıl, Ebu'z-Zübeyr'den naklen rivayet eyledi. (Demiş ki): Cabir şunu söyledi: Ben Peygamber (S) den işittim şöyle buyuruyordu: “Birinizin bir kadın hoşuna gider de gönlüne girerse, hemen kendi karısına giderek onunla cima' etsin. Çünkü bu nefsindeki şeyi giderir.”[214]
 
216- Bize Kabisa haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Ebu İshak'tan, (O) Abdullah b. Hallam'dan, (O da) Abdullah b. Mes'ud'dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Rasulullah (Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem) bir kadın görmüş de hoşuna gitmiş. Bunun üzerine, bir yemek yapmakta olan ve yanında bazı kadınlar bulunan Hz. Sevde'nin yanma gelmiş. Kadınlar da (Hz. Peygamber'i Hz. Şevde ile) yalnız bırakmışlar, O da ihtiyacını gidermiş, sonra şöyle buyurmuş: "Hangi adam, hoşuna giden bir kadın görürse, hanımının yanına kalkıp (gitsin!) Çünkü (hoşlandığı kadındakinin) benzeri onda da vardır!"[215]
 
Bugün size temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helaldir. Kim (İslami hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır. (Maide/5)
 
İçinizden, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı köktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin izni ile onları (cariyeleri) nikahlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı (uygulanır). Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Nisa/25)
 
(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir. (Nisa/24)
 
Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız? (Nisa/20)
Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız! (Nisa/21)
 
216-…Ukbetü'bnu Amir'den naklen rivayet eyledi. Amir şöyle demiş: Rasulullah (S): “Şüphesiz ki, en ziyade ifası gereken şart, kendisi ile kadınları helal yaptığınız nıehirdir.” buyurdular.
Ebu Bekir ve İbnu'l-Müsenna hadisinin lafzı budur. Yalnız İbnu'l.-Müsenna (şart yerine) şurut dedi.[216]
 
 
 
 
 
 
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helal olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir. (Bakara/229)
 
Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helal olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar. (Bakara/230)
 
218-…Aişe (R) şöyle demiş : Rifaa'nın karısı Peygamber (S)'e gelerek: Ben Rifaa'nın nikahında idim. Beni üç talakla boşadı da Abdurrahman b. Zebir'le evlendim. Ama ondakini elbisenin saçağı gibi buldum; dedi. Bunun üzerine Rasulullah (S) gülümseyerek; “Rifaa'ya dönmek mi istiyorsun? Hayır, sen onun balcağızını, o da senin balcağızını tatmadıkça dönemezsin.” buyurdu. Aişe (R) (Demiş ki): Ebu Bekir de Rasulullah (S)'in yanında idi. Halid ise kapıda kendisine izin verilme­sini bekliyordu. Derken: Ya Eba Bekr! Bu kadının Rasulullah '(S) in huzurunda alenen ne konuştuğunu işitmiyor musun? dedi.[217]
 
219- Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Ebu Kays'tan, (O) el-Huzeyl'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: "Rasulullah (S) hülle yapanla, kendisi için hülle yapılana lanet etmiştir!"[218]
 
220-...Ukbe bin Amir (el-Cüheni)   (R)'dan rivayet edildiğine göre; Resulullah (S) :
—  “(Ey ashabım!)  Ben size kiralık döl hayvanı bildirmiyeyim mi?» buyurdu. Sahabiler:
— Bildir, Ya Resulallah! dediler. Resul-i Ekrem:
—  “O (kiralık döl hayvanı) hulleci (koca) dır. Allah hulleci (koca) ya ve kendisi için hülle yapılan (kocay)a lanet etsin.” buyurdu."[219]
 
Kadınlarınız içinden adetten kesilmiş olanlarla, adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları (doğum yapmaları)dır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. (Talak/4)
 
221-…Ebu'd-Derda'dan, o da Peygamber (S)'den naklen rivayet ederken dinledim. Rasulul-lah (S) bir çadır kapısında hemen hemen doğurmak üzere bulunan bir kadının yanına uğramış da:
— “Galiba bu adam bu kadınla cima etmek istiyor” demiş. Ashap;
— Evet, cevabını vermişler. Bunun üzerine Rasulullah (S) :
— “Vallahi içimden geldi, bu adama öyle bir lanet edeyim ki (bu lanet) onunla beraber kabrine girsin! Acaba bu adam çocuğu mirasçı yapmak kendisine helal olmadığı halde, onu nasıl mirasçı yapar. Çocuğu köle gibi kullanmak kendisine helal olmadığı halde onu nasıl hizmetçi olarak kullanır?” buyurmuşlar.
(...) Bize bu hadisi Ebu Bekr b. Ebi Şey be de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid b. Harun rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Beşşar dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu Davud rivayet eyledi. Bu raviler toptan Şu'be'den bu isnatta rivayette bulundular.[220]
 
Kadınlarınız içinden adetten kesilmiş olanlarla, adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları (doğum yapmaları)dır. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir. (Talak/4)
 
222-…Ukkaşe'nin kız kardeşi Cüdame biııti Vehb'den nak­len rivayet eyledi. Cüdame şunu söylemiş: Rasulullah (S) bir takım insanların arasındayken yanına vardım. Şöyle du­yuruyordu : “Vallahi çocuklu ve hamile kadınla cimadan nehy etmek istedim. Rumlarla, İran­lılara bir baktım. Gördüm ki, onlar kendi çocukları süt emme zamanında iken cinsi münasebet yapıyorlar da, fakat bu on­ların çocuklarına hiç bir zarar getirmiyor.” Sonra kendisine azli sor­dular. Rasulullah (S) :
“Bu bir kız çocuğunu gizlice diri diri mezara gömmektir.” buyurdular.
Ubeydullah El-Muhri'den rivayet ettiği hadisinde:
“O (diri diriye mezara gömülen kız çocuğuna sorulduğu vakit) (et-tekvir: 8-9) ayet-i kerimesidir.» cümlesini ziyade etti.[221]
 
223- Bize Halid b. Mahled haber verip (dedi ki), bize Malik, Muhammed b. Abdirrahman b. Nevfel el-Esedi'den, (O) Urve'den, (O) Hz. Aişe'den, (O da) Cüzame bint Vehb el-Esediyye'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ben gerçekten "ğile"yi yasaklamayı içimden geçirdim. Sonra hatırladım ki, Farislerle Rumlar bunu yapıyorlar da çocuklarına zarar vermiyor. (Bunun üzerine onu yasaklamaktan vaz geçtim)."
Ebu Muhammed (ed-Darimi) dedi ki: "Ğile, (erkeğin hanımıyla), o süt emzirdiği (dönemde) iken cima yapmasıdır."[222]
 
 
 
 
 
 
 
 
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi...İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi). (Araf/26)
 
Ey Adem oğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. (Araf/27)
 
219-...Behz bin Hakim'in dedesi (Muaviye bin Hayda)   (R)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
—  Ya Resulallah! Avretlerimizin neresini örteriz (örtmemiz gerekir), neresini örtüsüz bırakırız    (örtmeyebiliriz)? Diye sordum. Efendimiz, (bana):
—  “Sen avretini  (helalin olan) karından veya cariyenden başka herkesten sakla!” buyurdu. Ben:
—  Ya Resulallah!   Eğer kavim kendi aralarında  (karışık ve bir yerde) olsalar, (avretle ilgili hüküm nedir?) bana bundan haber ver, dedim. Efendimiz (bana):
—  “Avretini hiç kimseye göstermemeye gücün yeterse sakın avretini katiyyen gösterme!” buyurdu. Ben:
—  Ya Resulallah! Eğer birimiz (tek başına)  boş bir yerde olursa? (hüküm nedir)  diye sordum. Buyurdu ki:
— “İnsanlara nazaran Allah'tan haya etmek daha vacibtir.”[223]


[1] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5158; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 288
[2] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5159
[3] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 6
[4] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 195
[5] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5161; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 285; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 7; Sünen-i Ebu Davut, n. 2046; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 190
[6] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5162
[7] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5163
[8] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5164
[9] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5166
[10] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5167; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 289; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 8; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 199
[11] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5167
[12] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5168
[13] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 9 ; (Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 201 Semure’den rivayetle)
[14] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5170
[15] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 51; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 222
[16] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 224
[17] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5171; Sünen-i Ebu Davut, n. 2048
[18] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5173
[19] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5173
[20] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 214
[21] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 217
[22] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5174; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 74; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s. 434
[23] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5176; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 436
[24] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5177; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 326; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 72
[25] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 326
[26] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 75; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 299
[27] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5179; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 322
[28] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5181
[29] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5183; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 10; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 218
[30] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5184
[31] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 21
[32] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 448
[33] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5185
[34] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5187
[35] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5188
[36] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5189
[37] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5190
[38] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 426
[39] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 427
[40] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5191; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 76; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 396
[41] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5192; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 399
[42] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5193; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 401
[43] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 85; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 417
[44] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s. 418
[45] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5196; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 83
[46] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5202
[47] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5204
[48] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 18
[49] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5205; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 302; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 18; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 379
[50] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 303
[51] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 70
[52] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 424
[53] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5206; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 310; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 20; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 280
[54] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 313; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 284
[55] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5206
[56] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5207
[57] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 306; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 34; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 446
[58] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 308
[59] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5208
[60] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5208; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 440
[61] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5209
[62] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 291
[63] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 294
[64] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 295; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 32; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 441
[65] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5210
[66] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5211
[67] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5213
[68] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5216
[69] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 320
[70] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 11; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 230
[71] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 229
[72] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5220
[73] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 22
[74] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 23; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 272
[75] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 66
[76] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 66
[77] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5225
[78] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5226; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 259
[79] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5227
[80] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 318; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 91; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 259
[81] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5228
[82] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 272
[83] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5229; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 316; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 26; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 246
[84] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5229; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 316
[85] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 27; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 245
[86] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 246
[87] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5230; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 28; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 249
[88] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5231
[89] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 251
[90] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 30
[91] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5232
[92] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 25
[93] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 265
[94] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5234
[95] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5235; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 309; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 14; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 236
[96] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5235; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 14
[97] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 310
[98] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 312
[99] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5236
[100] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5237; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 315
[101] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5239; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 324
[102] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 323; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 35; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 285
[103] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 287
[104] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 2891
[105] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5239; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 37; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 294
[106] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5241
[107] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5241; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 40; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 314; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 428
[108] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5242
[109] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s. 430
[110] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 39; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 303
[111] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5243; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 339
[112] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5244; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 41
[113] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 13; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 336
[114] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 13; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 335
[115] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5245
[116] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 319; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 46
[117] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5246
[118] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5246
[119] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5247; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 326
[120] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 326
[121] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5248
[122] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5248
[123] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5249
[124] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5253; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 346; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 48; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 359
[125] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 358
[126] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5254
[127] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5255
[128] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5257; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 332; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 343
[129] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5257; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 42
[130] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5258; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 338; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 350
[131] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5258
[132] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5258
[133] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 351
[134] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5260; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 349
[135] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5260
[136] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5261
[137] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5264
[138] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5264
[139] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5265; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 55
[140] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 55
[141] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 90
[142] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 461
[143] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 461
[144] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5265
[145] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5266
[146] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5266
[147] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5268
[148] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5272
[149] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 90
[150] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5275
[151] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5279
[152] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5279; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 349; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 60
[153] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5280
[154] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5282
[155] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5284
[156] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 202
[157] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 204
[158] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5285
[159] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 209
[160] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 210
[161] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 213
[162] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 89
[163] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5289; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 54
[164] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 53
[165] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 468
[166] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5289
[167] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5290
[168] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5291; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 372
[169] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5291; Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 351; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 56; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 371
[170] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5292
[171] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 44
[172] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5293; ; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 455
[173] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 457
[174] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5295; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 45; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 353
[175] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5295
[176] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 45; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 353
[177] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5296
[178] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5297
[179] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5297
[180] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5298
[181] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 43; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 451
[182] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 43; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 454
[183] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5299
[184] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5300; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 58
[185] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5301
[186] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5301
[187]Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5302; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 486
[188] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5304
[189] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5305
[190] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 59
[191] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 59
[192] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5306
[193] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5307
[194] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5307
[195] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5309
[196] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5310
[197] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5311
[198] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5311; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 329
[199] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5312
[200] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5313
[201] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5313
[202] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5314
[203] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5315
[204] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 49; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 367
[205] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 366
[206] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 347; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 49; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 369
[207] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 350
[208] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5316
[209] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5317
[210] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5318
[211] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5320
[212] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5322
[213] Buhari, Kitabun-nikah, c. 11, s. 5323
[214] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 290
[215] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 50
[216] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 314; Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 40
[217] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 343; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 384
[218] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 87; Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 389
[219] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 390
[220] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 357
[221] Müslim, Kitabun-nikah, c. 4, s. 359
[222] Süneni Darimi, Kitabun-nikah, c. 5, s. 52
[223] Sünen-i İbnu Mace, Kitabun-Nikah, c. 5, s, 361
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol